12 Ocak 2023

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz!

Dün Sayın Bakan Bekir Bozdağ açıklamalar yaptı, bu konuyla ilgili eleştirilerimi beyan etmek istiyorum.

En başta şu hususa vurgu yapmak istiyorum; evet birçok konuya değinilmiş, birçok soru sorulmuş, birçok cevap verilmiş ama şu anda duyarlı tüm kamuoyunun özellikle beklediği bir mesele için ne Bakan bir açıklama yapmış ne de bir gazeteci soru sormuş! Yusuf Kerim Sayın 6 yaşında, bu çocuğun annesinin infaz erteleme alması ile ilgili tek bir soru sorulmamış, tek bir gündem etmemiş Bakan! Yazıklar olsun diyorum yazıklar olsun! Hem Bakan’a hem de o gazetecilere! Çünkü bakın gazetecilik gerçek anlamda gerçeği ortaya çıkarmaktır, Bakan’ın istediği soruları sormak değildir! Muktedirlerin istediği soruları sormak değildir! Şimdi çok büyük bir dram yaşanıyor, mahpusların hasta eşleri ve çocukları ile ilgili 5275 Sayılı Yasa’da çok ayrımcı bir madde var, adli siyasi mahpus ayrımı yaparak mahpusların hasta yakınları ve eşleri cezalandırılıyor mahpusun suç grubuna göre! Ağır hasta kadının, ağır hasta çocuğun suçu ne? Allah’tan korkmuyor musunuz siz ey gazeteciler bu konuyu sormak aklınıza gelmiyor mu? Bakın 6 yaşında bir çocuk hastanede yatıyor ölmek üzere, 4. Evre çok ağır, hızlı, kötü ilerleyen bir kanser sahibi ve eğer yasal değişiklik olursa bu anne 6 ay veya 1 yıl infaz erteleme alarak çocuğunun başına gelebilecek ve çocuğunun bakımını sürdürebilecek, tedavi daha iyi duruma gelecek fakat kimsenin umurunda değil! Olacak iş değil! Akıl almıyor! Bu kadar önemli bir konuyu ne kimse soruyor ne de kimse gündem ediyor! Yazıklar olsun diyorum! Ben boşuna mı Zulümat Bakanı diyorum! 6 yaşındaki bir yavrunun acısını zerre kadar yüreğinde hissetmeyen bir Bakan’a Adalet Bakanı denir mi arkadaşlar? Tabii ki Zulümat Bakanıdır, kendisi Zulümat Bakanı’dır ama kendisine, Zulümat Bakanı’na bu soruyu sormayan gazetecileri de esefle karşılıyorum onların bu tavırlarını!

Biz bir an evvel, tekrar söylüyorum; 7. Yargı Paketi geliyor, haftalardır söylüyorum böyle bir rezalet olmaz! Hasta mahpuslar ile ilgili Temmuz ayında söz vermiştin Sayın Bakan! Ocak ayına geldik nerede bu yasa diye soran bir gazeteci yok ya! Gazetecilik ölmüş ya! Allah aşkına! Gazetecilik mesleği ölmüş! “Temmuz ayında hasta mahpus yasası gelecek, Ekim ayında Meclis açıldığında.” Ocak ayı olmuş bu yasa yok soran tek bir gazeteci yok! El insaf diyorum. Zulümat Bakanı bu hali ile ilgili de tek bir açıklama yapmıyor ve cezaevlerinde patır patır insanlar ölmeye devam ediyor, cezaevindeki mahpusların hasta yakınları da dışarıda ölmeye devam ediyor! İnanılmaz bir skandal yaşanıyor, inanılmaz bir vicdansızlık yaşanıyor olacak iş değil bu! Biz bir an evvel Yusuf Kerim Sayın ve onun benzeri çocuklar için adli, siyasi ayrım yapılmaksızın mahpusların ağır hasta eşleri veya çocukları için infaz erteleme almasındaki ayrımcılığın kaldırılması ile ilgili bir yasanın 7. Yargı paketine dahil edilerek Meclis’e getirilmesini istiyoruz! Bu kadar net bir şey söylüyorum, bu kadar basit bir şey söylüyorum! Bu kadar insani bir şey söylüyorum! El insaf diyorum size! Çözümü de söylüyorum, sorunu da söylüyorum ama bunun yanı sıra çözümü de söylüyorum! İnsan olan bunun karşısında durmaz, siyasi görüşünüz ne olursa olsun mevzu bahis olan 6 yaşında hasta bir çocuk, %20 yaşama şansı kalan bir çocuktan bahsediyoruz ve kimsenin umurunda değil hiç mi insanlığınız kalmadı! İnsanlığınız öldü mü? İnsanlık mı tamamen bitti diye soruyorum size! Hayret bir şeysiniz! Biz bu kadar bu konuyu önemsiyoruz birilerinin umurunda değil! Demek ki insanlık ölmüş başka bir izahı yok benim için!

Değerli arkadaşlar bunu gündem etmeyen Bakan ne dedi biliyor musunuz? “Efendim cezaevlerinde 520 0-6 yaş arası çocuk, 470 anne var.” Dedi bu rakamları da çok zorlanınca açıklıyorlar, 396 biliyorduk gazeteciler de bilsin 520’ye çıkmış bu sayılar sürekli artıyor! Peki cezaevinde bebeğin ne işi var ya? 1 aylık bebekler var şu anda cezaevlerinde, anne tutuksuz yargılanabilecekken tutuklu yargılanıyor! Bakın böyle vakalar var, hamile kadınlar, bebekler var! Bakan bunların cezaevinde olmaması gerektiğini söyleyeceğine sanki iyi bir iş yapıyormuş gibi “Efendim cezaevindeki çocukların masraflarını karşılayacağız, büyük atılımlar yaptık.” Diyor! Yerin dibine batsın senin büyük atılımın! Senin yapacağın iş; bebekleri ve çocukları bu cezaevlerinden çıkaracak, bu abuk sabuk kararlar ile tutuksuz yargılanabilecekken tutuklu yargılanan bu kadınların cezaevlerinden çıkarmaktır! Bu bebekleri cezaevinden çıkarmaktır veya mahkum edilmiş kadınlar için bebeği olan kadınlar için sınırları daha da yükseltmektir! Bebeklerin, çocukları yeri değil bu cezaevleri! Kaç kez söyleyeceğiz size! Bir de yaptığı ile övünüyor! “Efendim masrafları karşılayacağız, ne büyük iş yapıyoruz!” yıllardır yüzlerce bebeği çocuğu cezaevinde tuttun bula bula formül olarak bunu buldun öyle mi Zulümat Bakanı Bekir Bozdağ?

Biz yıllardır gündem ediyoruz; içeride hiçbir geliri olmayan mahpuslar elektrik faturası ödüyorlar! Bir de bu elektrik faturasını sizin gibi mesken statüsünden ödemiyor arkadaşlar! Ticarethane statüsünden ödüyorlar! Zam üstüne zamlı bir tarifeden ödüyor, biz bunu yıllardır gündem ediyoruz! 7 yıldır bu yönetmelik var, bakanlık kılını kıpırdatmıyor, ticarethaneden ödettiriyor, ticarethane ücretlendirmesi de son yıllarda artınca şikayetler arşa çıktı, mahpuslar feryat ediyor! “ 1 Kuruş gelirimiz yok bize artı bir tarife uygulanıyor.” Bakan dedi ki: “Bunu zamanla düzeleteceğiz.” Düzelttik de demiyor! “Düzelteceğiz, bakacağız, edeceğiz, mesken tarifesine çevireceğiz.” Sonunda bizim haklı olduğumuzu görmüş Sayın Bakan! Zulümat Bakanı Bozdağ, günaydın diyorum sana! 7 yıl önceki yönetmeliği düzeltmek yeni mi aklına geldi? Bu kadar feryat ettik öyle mi ancak başına geldi! Bir ton elektrik faturası ödendi ancak öyle mi, daha da bunu somutlaştırmamışsın. “Mesken tarifesine çevireceğiz.” Diyor ne zaman? O da belli değil! Bu mesken tarifesine çevrildiğinde firmalara aradaki farkı Bakanlık ödeyecekmiş! Ya bunu sen meskene çevirttirsene, tabii o patronları incitmek kolay değil! Bunlar yapamıyor öyle şeyler! Patronların karı azalır sonra aman o patronlara devlet kesesinden biz para verelim! Bakın anlayışta bu!

Yine bir başka konu kendisine soruldu; hakimler savcılar siyasi iktidardan korktuğu için kararlarını iktidara bağımlı olarak veriliyor, eğer iktidarın istemediği bir kararı verirse biliyorsunuz; soluğu Şemdinli’de, Yüksekova’da, Siverek’ta alıyor! Bakıyorsunuz; İzmir’de, İstanbul’daki, Ankara’daki hakim bir anda Çemişgezek’te, bir anda Şemdinli’de ertesi gün kendisini buluyor! İktidarın işine gelmeyen bir karar verirse! Bunun için coğrafi teminat verecektiniz, yıllardır insan hakları eylem planına yazdınız ne oldu dedik! “Bakacağız, edeceğiz.” Lafları! Hala bir şey yok! Hala somut bir tarih yok ve verir mi coğrafi teminatı arkadaşlar? Hakimi, savcıyı korkutmuş, “Bak canına okurum ha istediğim kararı vermezsen.” Diyen iktidar coğrafi teminat mı verir arkadaşlar? Ancak bunun hikayesini yapar! Hikayesini söyler! Avrupa’yı kandırır, ABD’yi kandırır! Kaç yıldır söylüyorsun Allah’tan kork! Yıllardır coğrafi teminat vereceğiz diyor ben bunları bilmeyen birisi miyim? İnsan Hakları Eylem Planlarını okumayan biri miyiz? Bizi kandırmaya mı çalışıyorsun Sn. Bozdağ el insaf! Nasıl insanlarsınız siz? Daha halen bu konuda somut bir gelişme yok!

Değerli arkadaşlar bakın cezaevlerinde feryatlar arşa yükseliyor! Size şu anda o Bozdağ’ın gündeminde olmayan feryatlardan bahsedeceğim! O gündemine almadığı ağır hasta mahpuslardan bahsedeceğim, ölüme doğru giden kanser hastalarından, bebeği ile beraber cezaevinde kalan annelerden bahsedeceğim. Size dün o Bekir Bozdağ’ın anlattığı gibi yalanlar anlatmayacağım, gerçekleri anlatacağım, somut gerçekleri fotoğraflarıyla, belgeleri ile, raporları ile anlatacağım.

Bakın bu kişinin adı Hüseyin Geçmek! Bir OHAL KHK mağduru olarak cezaevinde yatıyor, gencecik bir insan fakat uğradığı kötü muameleler, haksızlıklar, zulümlerden dolayı genç yaşta kahrından kanser olmuş! Safra yolları kanseri ilerlemiş, metastaz yapmış bir kanser! 36 yaşında, 2 çocuğu var ve ilerlemiş bir kanser hastası! Gerekenler şu ana kadar gecikerek yapıldı maalesef önemli gecikmeler var ve sonunda patoloji raporu ile kanserin ilerlemiş bir evrede olduğu ortaya çıktı, bir hekim ve insan hakları savunucusu olarak tüm bunları inceledim, doktorlar ile konuştum. Şu an bir an evvel kemoterapisinin başlaması, sanırım cerrahi şansı kalmamış, kemoterapinin başlaması ve bir an evvel infaz erteleme işlemlerinin başlaması lazım ve gecikmeler oluyor bu konuda! Peki size can alıcı soru; alın bunu siz cevaplayın! Peki Sayın Bozdağ’ın dünkü açıklamalarında bu tür hastalar için bir açıklama var mıydı? “İşte infaz erteleme işlemleri geciken hastalarla ilgili şunu yapacağız, bunu yapacağız.” gibi bir açıklama var mıydı? Hayır yoktu. Ne vardı? Adli tıp kurumunun kararlarıyla ilgili eğer ki skandal oluşturan kararlar varsa onlarla ilgili Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün durumu  geçiştiren uygulamaları ile ilgili açıklamaları vardı fakat biz şunu söylüyoruz; ben bir hekim olarak şunu söylüyorum; cezaevlerin de sağlık hakkı ihlalleri var! Hastaların sağlığa erişimleri gecikiyor, tanılar gecikiyor, teşhisler gecikiyor, infaz erteleme başvuruları gecikiyor, infaz erteleme vermeleri gecikiyor ve bu arada hastalık ilerliyor insanlar artık ya tabutta tahliye oluyor ya da ölüm döşeğinde tahliye oluyor. Bu kişi de onlardan birisi! Peki Bozdağ bu kişi için bu ve benzeri vakalar için bir şey söylemiş mi? Hayır tek kelime bir şey yok!

Devam ediyoruz; bakın şu vaka ve benzerleri için bir şey söylemiş mi? Bakın bir kadın. Bu kadının adı Burcu Levent kucağında bir bebek var değil mi? Bir aylık bir bebek. Bakın bu kadın cezaevinde şu anda arkadaşlar. Ya bu bebekli haliyle nasıl bir kadın cezaevinde olur derseniz, 3 yaşında da başka bir çocuğu var o da dışarıda “Anne, anne.” deyip duruyor. 8 aylık prematüre doğmuş bu bebek, anne çok kan kaybetmiş perişan, bir aylık ancak olmuş daha doğum tarihine ancak gelmiş bebek fakat buna rağmen “Efendim işte senin hakkında şikayet var, işte cemaat evinde kalmışsın.” falan diye polise gitmişler gitmişler bakın Baba anlatıyor, 2450 gram doğmuş bu bebek bakın. Diyor ki çağırdılar: “Senin hakkında şikayet var.” bakın babanın ifadesinden okuyorum. Anne kucağında bebeğiyle gitmiş “Ya herhalde bu haliyle bizi tutuklamazlar biz bir gidelim bakalım. Karakolda 09.30’da başlayan ifadesi 14.30 sularına kadar sürmüş olup izin isteyip bebeğini emzirerek ifadeye devam etti. Karakola kahvaltı dahi edemeden geldiği gibi bu süre zarfında kendisine öğle yemeği de verilmedi.” Bir emziren kadından bahsediyoruz. “Kara koldaki bir memur: “Bebek olduğu bize bildirilmemişti söylenseydi ifadeyi ileri tarihe alabilirdik.” dedi burada savcı kastedilmiş. Sonrasında karakoldan savcının yanına gidilerek tekrar ifadeye devam edildi. Yine eşim aralıklarla bebeği emzirmeye çalıştı. Buradan da savcı sulh cezaya tutukluluğuna sevk etti. Mahkemede kapıdan hakimin sesini gayet net duyabiliyordum eşime; “Hadi beni örgüt üyesi olmadığına ikna et. Ben buradan örgütün mahrem ablalarını bile salmış adamım sana bağlı. İstersen çayını akşam evinde içersin istersen hapiste türkü dinlersin.” diyerek aşağılayıcı bir dille ifadesini, savunmasını aldı. Akşam saat 20.00 sıralarında da tutuklu yargılanmasına hükmederek bebeğiyle birlikte tutuklanarak 28 Aralık 2022 tarihinde cezaevine gönderildi. 10 günden fazladır bu kadın cezaevinde, 4 kişilik yerde 6 kişi kalıyor. Bir de kucağında bebeği son derece büyük zorluklar yaşıyor. Şimdi bu bebeklerle ilgili, bu bebeklerin cezaevinde olmaması ile ilgili yasal bir değişiklikle ilgili Sayın Bakan bir açıklama yaptı mı dün? Hayır! İşte ben o yüzden söylüyorum. Yalan, yanlış boş açıklamalar yapan bir Bakan var ve biz burada size hayatın gerçeklerini gösteriyoruz! Türkiye cezaevlerinde şu anda bir aylık bebekler var. Bakın çok net söylüyorum bunu tüm dünya da duysun. Bu skandallar yaşanıyor Zulümat Bakanı Bekir Bozdağ’ın umurunda değil gündem bile etmiyor. Gazeteciler de kendisine sormuyor yani cezaevindeki bebekler çocuklar ne olacak böyle olur mu? 1 aylık bebeğin ne işi var burada? Mahpusun hasta yakını ölürken mahpusun cezaevinde ne işi var diye soran tek bir gazeteci yok arkadaşlar! Haksız mıyım bakın eleştirimde? Elinizi vicdanınıza koyun söyleyin yani Ömer Faruk Gergerlioğlu haksızdır diyebilir misiniz mümkün değil çünkü vakaları en ince ayrıntısına kadar bilen bir milletvekiliyim doğru dürüst takip ediyorum ve vicdanım sızlıyor bunlar kabul edilecek şeyler değil. Bir milletvekili ve bir hekim olarak bunlara isyan ediyorum.

Başka şikayetler; bakın cezaevlerinde zulüm bitmiyor. Hükümlü Orhan İnce’nin yakınları bize başvurmuş. Ya yıllardır cezaevinde bu kişi, Ümraniye T Tipi Cezaevi’nde yatmış şimdi F tipi Cezaevinde yeterli süre geçmesine rağmen Bodrum S Tipi’ne nakledilmiş ve aile İstanbul’da, Bodrum’a gitmeleri mümkün değil. Ailesiyle görüşmesi gasp ediliyor çünkü düşünün İstanbul’da cezaevinde, aile İstanbul’da gidip geliyor en azından Ümraniye T Tipi’ndeymiş, şimdi Bodrum S Tipine sürmüşler. S tipleri nedir biliyor musunuz arkadaşlar? F tiplerinden daha berbat cezaevleridir! Tek kişilik hücreler sırayla vardır. Yani en ağır şartlardaki cezaevleri S Tipi’dir şu anda da moda bu oldu! Habire S tipi yapıyorlar insanları habire S tiplerine gönderiyorlar! Yani mahpusun yakınına da zulüm ediyorlar! İstanbul’dan Bodrum’a her hafta gidecek bu aile. Orhan İnce’nin ablası da kansermiş ve aile: “Ümraniye Cezaevi’ne geri gelsin.” Diyor.

“Kardeşim Oğuzhan Şenüstün Balıkesir Kepsut Cezaevi’nde kalıyor. Ankara 12. Ağır Ceza tarafından 16 yıl ceza verildi. Avukat tutmaya gücüm yok ve bizim sesimizi gündem edin. Kardeşim masum bu süreçte yanımda olun.” diyor bu kişi bizde en azından buradan sesini duyuruyoruz.

Cezaevi dışında da birçok genç arkadaşımız bize başvuruyor, her kesimden insan başvuruyor, hiçbir ayrım yapmıyoruz. “Sen kimsin? Kimliğin nedir? Ona göre biz gündem edelim.” demiyoruz kesinlikle! Bakın genç arkadaşlarımız başvurmuş, 4 milyon genç adına başvurmuşlar. Kışlasız makul bedelli askerlik istiyorlar. “Özel sektörde çalışanların iş kaybetme riski, ailesine bakmakla yükümlü olan, esnaf olan, kendi işinin başından ayrılamayan, evinde hastası olan binlerce genç zor durumda kalmasın. Kışlasız makul bedelli askerlik verilsin.” diyor milyonlarca gencimiz 4 milyon böyle genç var biliyorsunuz.

Aile Sağlığı Merkezi Grup elemanları bize başvurmuş. En az 20.000’e yakın tıbbi sekreter, ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni, sağlık memuru ve temizlik personeli çalışmakta. Bu arkadaşlarımız 4A statüsünde çalıştıkları için kadroları yok, kadro alamıyorlar bunun için bize başvurmuşlar. Özlük hakları ve maaşları ile ilgili haklara sahip değiller ve bunların sağlanması için uzun uzun bize başvurmuşlar. Bu konuda soru önergesi de verdik biz. Bu işten çıkarılma korkularının bitmesi ve kadro konusundaki teminatın sağlanmasını talep ediyorlar.

Şahin Öncü Trabzon Beşikdüzü Cezaevi’nden yakınları başvurmuş. 3 koğuştan dönüşümlü olarak 6 aydır açlık grevindeler. 10’ar gün açlık grevi yapıyorlar çünkü ağır hak ihlalleri yaşıyorlar. İnsan durup dururken aç kalır mı arkadaşlar? Ağır hak ihlali yaşarsanız bu yola başvurabiliyorsunuz! Bir an evvel bu hak ihlallerinin bitmesi gerektiğinin altını çiziyorum.

Yine askeri öğrenci mahpus cezaevinde yatıyor onun yakınları bize başvurmuş. Diyor ki: “Abim Fatih Alp 20 yaşında askere gitti, emirleri yerine getirdi diye darbeci ilan edildi. O gün de hastaydı, hasta hasta “Gel şu emri dinle.” Denildi ona rağmen gitti ama darbeci ilan edip yıllarca ceza verildi.” Askeri öğrencilerin dramları korkunç! Gerçekten hiçbir şeyden habersiz, aniden düşünün devlete karşı isyan, “teröristlik” diye damgalanıp müebbet hapislere mahkum ediliyorsunuz. Korkunç bir şey, kabul edilecek bir durum değil arkadaşlar! Binlerce defa da gündem etsek azdır!

2016’dan beri cezaevinde olan Erol Gülgen’in eşi başvurmuş. 1/ 10 ceza indirimi yönetmeliklerde var, hiçbir disiplin suçu yok, iyi hali var. Peki kardeşim yönetmelikte bakın “2020’nin sonunda çıkan yönetmelikte böyle durumdaki mahpuslara 1/10 indirimi vereceğiz.” Dediniz. Peki bu indirimi alan tek bir siyasi mahpus var mı yok? Bir tane bile yok! Bakın ben boşuna mı Zulümat Bakanı diyorum kardeşim. Hani dışarıya güzel bir görüntü vermek için “Ya efendim işte biz İnsan Hakları Eylem Planı yapıyoruz, coğrafi güvence çıkaracağız 1/10 indirimi yapacağız mahpuslara.” diyorlar ama yapmıyorlar ne kadar güzel değil mi! Yani ne güzel böyle insanları kandırıyorsunuz değil mi! Ne kadar güzel bir yol arkadaşlar bakın yalancılar için ne kadar güzel bir yol, zalimler için ne kadar güzel bir yok! Dışarıya bu lafı söylüyorsun içeride yapmıyorsun ne güzel! Hem dışarıya güzel bir poz veriyorsun hem de içeride bunu yapmıyorsun! Böyle bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsun maşallah yani!

Diyor ki: “Abim Vahyettin Sarı Ağrı Patnos Cezaevi’nden aniden gece yarısı alınmış, hiçbir suçu günahı yokken Ankara Sincan Cezaevi’ne getirilmiş. Tek kişilik hücrede, sürgün. Yani ne suçu var ne oldu ne bitti bir haber vermediniz öyle apar topar “Hadi bin arabaya kardeşim seni sürgün ediyoruz.” Bakın şu zindanların haline bakın!

Serhat Aslan Kocaeli 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kalıyor. 5 kişiden oluşan koğuşta can güvenliğinin olmadığını ve koğuşun değişmesi gerektiğini söylüyor. Yarın öbür gün bu kişi koğuşta öldürülür başına bir iş gelirse suç bizde değil arkadaşlar ben söyledim burada. Bakın bu söylediğimizi yapmayanlar düşünsün, bunu da söyleyeyim.

Staj sigorta başlangıcının borçlanma hakkı verilerek EYT kapsamında olunması için Bize başvuran çok kişi var. Onların da hakkını burada gündem edelim. Yani stajda bir ücret alıyorsunuz ama bu sigorta başlangıcı olmuyor, buradan bir kaybınız oluyor, deprem nedeniyle de bu işleri yapamayanlarla ilgili bir sıkıntı var. Veyahut da gecikmiş sigortalı olanlar var bütün bunlarla ilgili sıkıntılar had safhada bunların düzeltilmesi gerekiyor.

Cumali Yıldırım ve arkadaşlarını uzun süredir gündem etmiştik geçtiğimiz yıllarda. Kırşehir Cezaevi’nde çok zulümlere uğramışlardı daha sonra da yine zulmen nakledilmişlerdi, sürgün edilmişlerdi Afyon Cezaevi’ne burada da hak ihlalleri, zulümler, darplar bitmiyor ve koğuş baskınları, eşyaların kırılması ve sabahın köründe 05.00’da bahçede içtima alınması, sözlü tacizler, küfürler bunlar had safhada. Ya Zulümat Bakanı şu Afyon Cezaevi’ni ne yapacağız? Bize bir sürü şikayet geliyor ya! Nedir bu bazı cezaevlerinin hali? Yani bazı cezaevleri özellikle tam böyle bir sürgün cezaevleri! Afyon Cezaevi’nden had safhada bize şikayet geliyor. Nedir bu hal? Kafaya taktığınız mahpusu sürdüğünüz yer mi Afyon Cezaevi? Bu sorumu bir cevaplayın! Soru önergesi kabul et bir cevapla Sayın Bozdağ! Nedir bu hal ya?

Serdal Özmeşe İran Urmiye Büyük Cezaevi’nde bir şekilde orada mahkum edilmiş yatıyor. Kendisine İran yetkilileri terörden ve birtakım suçlardan dolayı mahkumiyet vermişler. Bunlar çocukları ve hasta bir mahpus İran’ın cezaevi şartları çok kötüymüş Türkiye iadesini istiyorlar. Orada açlık grevine girmiş çoluk çocuk burada perişan. Bu kişi en azından Türkiye’ye gelsin Dışişleri ve Adalet Bakanlığı araya girsin Türkiye’de cezasını yazsın yönünde talepleri var. Mevzuat ne derece müsaade ediyor buna bakmak lazım. Fakat böyle bir talebi de gündem etmek istiyorum.

Kanser tedavisi ile ilgili büyük skandallar var. Yani sahte ilaç skandalları var, kanser ilacı olmayan ilaçların kanser ilacı gibi pazarlanması var ve kanser olduğu halde kanser tedavisi ödenmeyen kişiler var. Mesela bakın küçük hücreli kanser Mehmet Çakmak’ın kızı bize başvurmuş. 41 bin liraymış Tecentriq (1200 Mg) “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmıyor. SGK tarafından karşılanmasını talep ediyoruz.” diyor. Zaten çalışamayan, parası olmayan insanlara devletin son görevini yapması lazım. Bu insanlar uzun yıllar yaşayamayacak en azından bu görevi Devlet yapmalı ve burada ayrımcılık yapmamalı! Mehmet Çakmak’ın kanser tedavisi karşılansın!

Erzurum Karaçoban ilçesi halkı bize başvurmuş diyorlar ki: “İlçemizde uzun zamandır kadın doğum uzmanı yok. Vatandaşlar, kadınlar, hamileler, çocuklu anneler başka ilçelere gidiyor.” düşünün karlı, buzlu yollarda hamile halinizle Hınıs’a gidiyorsunuz, Karayazı’ya gidiyorsunuz ben oralara gittim Karaçoban karayazı zor, oralarda dolaştım yani şimdi gitseniz her taraf buzhanedir. O dağlık yollar, kar, buz, tipi yani düşünün Karaçoban ilçesinde binlerce kadının, hamile vakanın olduğu bir yerde kadın doğum doktoru yok! Biz buradan bu konuyu Sağlık Bakanlığı’na iletiyoruz bu da kabul edilecek bir durum değil.

Önümde bir başka vahim hak ihlali var. Fatih Kılıçaslan bize başvurmuş. Ya bakın ne kadar büyük zulümler var şu ülkede! Gerçekten yani insan öfkeleniyor. İş sağlığı ve güvenliği bölümünü okumuş, sonra onunla ilgili imtihanlara girmiş, ücretini ödemiş sınavda başarılı olmuş ve gidip sertifikasını alacak düşünün yani. Üniversite sınavına girdiniz, başarılı oldunuz belgenizi alacaksınız kendisine diyorlar ki: “Güvenlik soruşturması neticesi sana başarı belgeni veremiyoruz kardeşim.” “Ne? Ben bu imtihana girdim o zaman bir engel yapmadınız.” “Yok sana veremeyiz belgeni. Kazandığın imtihanın belgesini veremeyiz.” “Ne yapıyorsunuz siz? Allah aşkına sınavı kazandım. Niye sınava aldın beni o zaman?” diyor. Nedeni anlıyoruz bakın! Öncesinde KHK ile işten atılmış, ceza verilmiş cezasını da yatmış içeride, cezaevinden çıkmış sonra bu okulu da bitirmiş. “Bir iş bulayım ya.” demiş sonunda o kursa girmiş sınavı da başarmış “Belgemi alacağım iş güvenliği uzmanı olacağım.” Diyor. “Hayır kardeşim biz seni damgaladık sana belge vermeyiz.” Deniliyor. Şu ülkenin haline bakın! Sonra diyor ki: “65 ay cezaevinde ailem dışarıda perişan oldu. Şimdi de çıktık “Hadi iş buluruz.” dedik bir saçmalık çıktı! Ne yapacaklarını şaşırdılar artık! Bitmediler! Bu konuda malumunuz AYM’nin de kararı var ama yine de sertifikayı vermiyorlar. Genel Müdürlüğü aradım saatlerce kimse çıkmadı! Konuyu sizin gündeme getirmenizle bir ara normale dönmüştü.” rvet bu konuları yıllardır gündem ediyorum bir ara Genel Müdürlük geri adım atıp bu saçmalıkları yapmıyordu şimdi yine başlamış! Arkadaşlar Allah’tan korkun ya! Yarın öbür gün bakın bunun hukuk önünde hesabını verirsiniz! Hukuk önünde hesabını vermem, “İktidar bakidir oh.” diyen bürokratlar olabilir! Ya bir de öte dünya var ya! Allah aşkına bir yerde yakalanacaksın yani! Bu nasıl bir zalimlik? Bir yerde yakalanacaksın yani ya bu dünya ya öte dünyada ben ikisine de inanıyorum! İkisinde de bir adaletin olduğuna inanıyorum olması gerektiğine inanıyorum daha doğrusu. Burada sonuna kadar adalet peşinde koşuyorum öte dünyada bunun peşinde koşmaya da gerek yok! Nasıl olsa orada zerre miktarı suçun cezası verilecek. Yani o yüzden kurtuluş yok arkadaşlar.

Bir başka mesele; Kamil Acar denetimli serbestlik hakkından yine yararlanamadı. “27 Aralık’ta Burhaniye Cezaevi hiçbir sebep göstermeksizin denetimli serbestlik hakkı verilmedi.” diyor denetimli serbestlik verilmemiş! “Keyfim gelmedi seni bir yıl daha yatıracağım.” diyorlar cezaevlerinde! Sonra “Nedir bu zulüm?” denmiş. “Ya sen birtakım davalardan yatanlara biz özel uygulama yapıyoruz kardeşim. Fetö’den yatıyorsun sen suçuna göre muamele kardeşim. Öyle biz kolay kolay bu suçtan yatanları çıkarmıyoruz.” açık açık söylenmiş. Neresi? Burhaniye T Tipi Cezaevi! Zaten biz bunu görüyoruz anlıyoruz yani. Hani öküzün altında buzağı arayan müdürler var! Geçen gün bir mahpusun evraklarını okudum, üşenmedim sayfalarca okudum gözlem kurulu kararı, infaz hakimliği kararları Mustafa Başer’in raporu hiçbir şey ya, tüm istenenleri söylemiş, pişmanlık beyanı vermiş ne istenmişse vermiş! En sonunda bekliyorsunuz ki denetimi serbestlik verildi denilecek “Ya bütün şartlar yerine gelmesine rağmen denetimli serbestlik verilmesi ile ilgili birtakım tereddütler hasıl oldu.” karar böyle yazıyor arkadaşlar. Bakın aynen böyle yazıyor. “Ondan dolayı veremeyeceğiz.” ve bu kişi kanser hastası, bu kişinin cezaevinden çıkışı ne kadar uzatılmış biliyor musunuz? Yani şimdi bakın şok olacaksınız! Bir kanser hastasına yapılan bu! 1 yıl 9 ay uzatılmış, 1 yıl 9 ay çıkamayacak ve bu insan 3 kez ameliyat olmuş bir kanser hastası. “Keyfim gelmedi kardeşim çıkarmıyorum.” diyor. Bakın, keyfi gelmemiş çıkarmıyormuş. Kim yapıyor Bunu Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi! Hal bu!

Yine bir başka vaka! Bakın yine Burhaniye Cezaevi’nden gelmiş “Kadir Aydın’a denetimli serbestlik verilmedi. Çoluk çocuğu var, 3 tane çocuğu var, eşi işsiz adam cezaevinde.” 3 tane çocuk, aile perişan! “Ya cezamı bitirdim denetimli serbestliğimi verin.” “Vermiyoruz.” hiçbir disiplin suçu yok, keyfinden vermiyor ya! Bu bakana Zulümat Bakanı denmez mi arkadaşlar? Şu muamelelere bakın! “Yapın kardeşim bunları dedikleri için bu müdürler yapıyor.” zaten müdürler de söylüyor: “Şu suç grubundan olanlara biz öyle kolay kolay denetimli serbestlik vermeyeceğiz.” diyor açıkça söylüyor.

Nevzat Kurhan bize başvurmuş. 1997 yılında çalıştığı iş yerinde sigortası yapılmamış ve bundan dolayı tabi EYT’den de faydalanamıyor. Zamanaşımından dolayı başvuru hakkı da yok. “Durumumuzu gündem edin.” diyor böyle durumlar da var! EYT meselesinde bunların da netleştirilmesi gerekiyor.

Doğan Demir Tekirdağ Çerkezköy’de yaşıyor, %96 engelli raporu var haftada 3 kez diyalize girmekte, sol eli kesik fakat sosyal yardımlaşmadan yardım alamıyormuş.

Batuhan Koç Akşehir T Cezaevi’nde, komutanın emrini dinlemiş darbeci ilan edilmiş 8 yıl 12 ay ceza ile yargılanıyor. “Sizden tek ricam suçsuz yere yatmaması her şeye başvurduk, herkese başvurduk kimse umursamadı.” diyor Batuhan Koç’un kardeşi. Böyle perişan komutanın emrini dinlediği için darbeci ilan edilen 20 yaşında bir ton gencin olduğu bir ülkedeyiz arkadaşlar.

Diyarbakır’ın Bağlar semtinde camiye giderken polis memurları tarafından darp edilen, hakarete uğrayan Emre Elaltunterin mahalle halkı bu videoyu çekmese sosyal medyada, paylaşılmasa bu zulümden kimsenin haberi olmayacaktı! Sosyal medyada da paylaşıldı geçtiğimiz günlerde gördünüz. Şimdi de ben Meclis’te gündem ediyorum bu kabul edilemez! Polis vatandaşa insanca muamele etmeli. Yani sen kimsin elinde silah var, güç var diye vatandaşa hakaret edeceksin kafasına vuracaksın darp edeceksin? Nerede devlet yani? şu memurlardan bir hesap soracak bir devlet yok mu arkadaşlar? Hani eline gücü geçiren onun, bunun canını okuyor! Eline gücü geçiren müdür ailelerin canına okuyor, eline gücü geçiren polis istediğini darp ediyor!

“Annem Süreyya Erge Kayseri Bünyan Kapalı Cezaevi’nde ceza aldı.” İçeri girmeden 1 ay önce düşmüş, çok ağır bir travma geçirmiş. 8 tane platin takılmış beline, beli kırılmış. “Biz arıyoruz cezaevinde perişan durumda ağlıyor.” diyor, hastaneye doğru düzgün götürmüyorlarmış. Beliniz kırılmış 8 platin takılmış mutlaka çok ağır ağrılarınız var ve doğru düzgün hastaneye götürülmüyorsunuz! Zulümat Bakanı Bozdağ duyuyor musun bunları? Bak senin cezaevlerinde oluyor bunlar Kayseri Bünyan Cezaevi’nde! “Annem daha 40 yaşında ben 3 yaşındayken girdi cezaevine ve ben annesiz büyüdüm. Eğer anneme bir şey olursa cezaevinin içinde muhtemelen de olacak benim de intihar etmekten başka çarem yoktur.” diyor delikanlı. Annesi cezaevine girdiğinde 3 yaşındaymış yani belki daha çocuk sınıfında belki bu çocuk. Bu çocuk intihardan bahsediyor arkadaşlar! Ülkenin hali bu! Yani adil olmayan yargılamalarla mahvettiğiniz anneleri, babaları ve aile dramlarını düşünün işte getirdiğiniz yer burası ülkeyi!

Diyarbakır’da kayyım belediyeleri yandaşlarına kadro verirken eski çalışanlara kadro vermiyor! Üniversite mezunlarını listeden silmişler. “HDP zamanında işe alındık diye bize ayrımcılık yapıyorlar.” diye başvurular var. Bunu da Gündem ediyorum.

672 KHK ile ihraç olan ve emekli sandığına bağlı olarak çalışmış “4-C 9.000 gün prim şartı nedeniyle emekli olamıyorum. 7600 gün primim var. SSK son çalıştığım kuruma tabisin diyor yeni çıkacak kanun da benim durumda olan binlerce insan için sesimiz olur musunuz?” demiş. Bizde bu yasa için böyle bir hatırlatmayı yapalım. Bu vatandaşımızın talebini gündem edelim!

Şinasi Karabağ Burhaniye T Tipi Cezaevi’nde kalıyor yine er, darbe gecesi TRT binasına götürülüyorlar. “Git.” diyor gidiyor er, yani gitmeme gibi bir şansı var mı arkadaşlar? Komutan: “Emrediyorum gideceksin.” Diyor “İyi gideyim.” Diyor. Bakın sonra ne oluyor? O sırada darbe olduğunu öğreniyor er kimseyle karşı karşıya gelmiyor, kimseyi vurmuyor ondan sonra 15 yıl ceza vermişler. “Vay sen darbecisin.” “Yatıyor kardeşim içeride.” Diyor. Ülkenin hali bu arkadaşlar işte gencecik çocuklar bunlar yani. Sen komutan mı ki böyle darbeci diye yargılıyorsun?

LC Waikiki Esenyurt Poyraz depo çalışanları bize başvurmuş. Diyor ki: “Promosyon alacaktık bu promosyonlarımız 30 Bin TL beklerken 12.000 TL küsur yatırıldı patronların cebine gitti kalanı. Yarım maaş prim ödemesini yarıya düşürülerek yatırılacağı açıklandı. Görüşemiyoruz bize bir açıklama yapılmıyor, aylarca gece vardiyalarında tatilsiz, izinsiz çalıştırıldık. 3 ayda bir verilen primlerimize birdenbire yarıdan fazla düşürüyorlar. Bizler LC Waikiki emekçileri olarak hakkımız olan promosyonların ve primlerini adilane yatırılmasını istiyoruz.” diyorlar

“Kız kardeşim Saliha Binay Edirne Kapalı Cezaevi’nde eşi Halil İbrahim Binay Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde.” anne baba tutuklu bakın düşünün! Şimdi 11 aylık bebekleri var Salih o da Edirne Cezaevi’nde annesinin yanında. Peki bu kadın tutuksuz yargılanamaz mı? Yargılanabilir ama Zulümat Bakanı Bozdoğ’ın umurunda değil! 11 aylık bebek annesiyle fare kaynayan, böcek kaynayan 1800’lü yıllarda yapılmış bu cezaevinde kalıyor bakın! Biliyoruz bu Edirne Cezaevi’nin halini, her taraftan fare çıkıyor! Bir bebek orada kalıyor 11 aylık bebek annesiyle hal bu arkadaşlar! Bakın iki tane çocukta annenin yanında değil! Mirza ve Muhsin 7 ve 8 yaşlarında! Mirza Binay 7 yaşında, Ahmet Muhsin 8 yaşında! Peki anne 11 aylık bebeğiyle cezaevinde. Salih bebek cezaevinde, Saliha Binay şu haliyle cezaevinde bekliyor. Tutuksuz yargılanabilir aslında ama Zulümat Bakanı’nın emirleri böyle!

“Küçüklükten beri hayalim olan devlet hava meydanlarına ARFF memuru olarak atanmak için Kastamonu’dan Çankırı’ya tüm maddi manevi şartlarımı zorlayarak günübirlik gidip geliyorum.” Alanında Türkiye 38’incisi olmuş.” Bu gencin korkusu ne biliyor musunuz arkadaşlar? Çocukluktan beri hayalini kurduğu bu işe girmek için her şeyi yapmış! Başarılı da olmuş peki bu gencin kaygısı ne biliyor musunuz? Diyor ki: “Mülakat yapılırsa orada torpilliler öne geçer, benim gibi derece yapmış olanlar işe alınmazsa ben ne yaparım!” Gece gündüz bunun tedirginliğini yaşıyor, şu ülkenin haline bakın! Şu ülkenin gençlerinin haline bakın arkadaşlar! “Biz torpil olmayan ve sadece emeği olan gençleriz. Yüksek puan önceliğinden başka kriterler kul hakkıdır helal etmiyoruz sayın vekilim. İlginiz için şimdiden teşekkür ederiz.” diyor. Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne girmesi çok zorlaşmış belli ki çünkü torpilliler sevinçle bekliyor! “Yazılıda başarısız olsak bile oh ne güzel kuvvetli torpilimiz var işe gireriz.” Diye bekliyorlar memleketin hali bu işte! Bu delikanlı da stres için de bekliyor.

İlyas Yıldırım Kartal Belediyesi’nde makine mühendisi, taşeron olarak çalışmaktaymış başkaları taşeronluktan kurtulup kadro aldığı halde kendisine kadro verilmemiş. “Taşeron yerine sözleşmeli statüsü verilseydi ben hala çalışıyor olacaktım.” diyor. İşten çıkarılmış. “48 yıldır Kartal’da yaşayan tek çalışan bir üniversitede bir lisede bir ortaokulda okuyan 3 çocuğu olan bir çalışanın emekliye sevk edilerek alternatif çözümler olduğu halde sefilliğe mahkum edildiğimi vekilimizle paylaşmak istedim. Kartal Belediyesi’nde yaşadığım ve diğer belediye yerlerde nasıl uygulama yapıldığını bilmediğim bu mağduriyetlerin bilinmesini ve sorunun giderilmesi için gerekeni yapılmasına arz ediyorum size.” demiş! Yani haksız hukuksuz bir şekilde emekliliğe sevk edildiğinden bahsediyor ve biz bununla ilgili bir soru önergesi vererek Kartal Belediyesi’nden konu ile ilgili bir açıklama beklediğimizi söylüyorum.

Özge Özbek Gebze Kadın Cezaevi’nde kalıyordu Sincan Cezaevi’ne nakil olacağı söylendi. Özge Özbek beyin kanseri, daha öncesinde de durumu takip etmiştik, cezaevine girdi daha sonra 3 ay infaz erteleme verildi çıktı. Düşünün beyin kanserisiniz, ameliyatlar olmuşsunuz sonra 3 ay infaz erteleme bitiyor tekrar diyorlar ki: “Seni biraz iyi gördük hadi gel cezaevine tekrar alalım.” “Benim tedavilerim var kemoterapim var ne istiyorsunuz?” yok alıyorlar şu an cezaevinde kadın durumu kötüleşiyor metastazlar başlıyor sağlık kuruluna girmiş, sağlık kurulunun raporu hala açıklanmamış büyük bir sıkıntı ile bekliyor ve halen bu kadının mağduriyeti devam ediyor. Yani Bekir Bozdağ güya açıklamalar yapıyor: “Biz hasta mahpuslar için işte genelge düzenledik.” ya senin genelgen Özge Özbek’e değmiyor işte! Senin genelgen Yusuf Kerim Sayın’a değmiyor! Senin genelgen Yakup Ali Çetin’e değmiyor, Eyüp Çetin’e değmiyor, binlerce vaka var hepsini burada sayamam ama biz biliyoruz ki siz işinize geldiği gibi o genelgeleri çıkarıyorsunuz.

“6 senedir Denizli T Tipi’nde bulunan eşim için görüşe gittiğimde her defasında farklı muamelelere maruz kalıyorduk.” diyor bir kadın bakın ne diyor? Şimdi bir kadın olarak eşinizi ziyarete gidiyorsunuz orada erkek olmayabilir, kadın gardiyan sizin vücudunuza keyfi olarak elleme hakkı var mı? Vücudunuzun çeşitli bölgelerini keyfi olarak taciz mahiyetinde veya daha hakaret vari değme hakkı var mı arkadaşlar? kadınlara soruyorum bunu! Ne diyor bakın? “Üst araması yapılırken kadın gardiyanlar tarafından tacize varırcasına göğsümüze vücudumuza dokunuyorlar. Genç kızlar bundan çok rahatsız oluyor! 1 ay önce gardiyanın sebepsiz bağırmaları kızmaları yüzünden 6 yaşındaki oğlum bir hafta boyunca görüşe gelemedi.” çocuğu ürkütmüşsünüz yani bakın travma yaşamış psikolojik travma. Nerede oluyor bu? Denizli T Tipi Cezaevi’nde! Yani Denizli T Tipi Müdürü’ne hatırlatıyorum; girişteki şu hal devam ediyor ve bizde bununla ilgili soru önergelerimizi verip takibe alıyoruz ve gündem etmeye de devam edeceğiz eğer değiştirmezseniz bu görevlileri bu uygulamayı değiştirmezseniz biz bununla ilgili sesimizi daha da yükselteceğiz diyoruz.

Daha önceden de gündem etmiştik Ercan Erkuş Sincan Cezaevi’nde Ağrı iline nakledilmesi lazım yakınları hasta mağdur çok sıkıntıdalar Ağrı iline de halen nakledilmiyor. Ercan Erkuş Ağrı iline nakledilsin diyoruz arkadaşlar. Bununla ilgili soru önergesi de verdim ve halen bu mahpus ailesinin büyük mağduriyeti devam ediyor. Maddi manevi perişan durumdayken Ağrı’dan kalk Sincan Cezaevi’ne gel, orada kısa süreli ziyaret et dön bir sürü zulüm yani!

Serkan Erkuş Giresun Espiye Cezaevi’nde tahliye tarihi gelmiş tahliye etmiyorlar. Denetimli serbestlik belli ki vermiyorlar. Onunla da ilgili soru önergesi verdik bu konuyu da gündem ediyoruz.

Sarhoş şoförler var biliyorsunuz, bir sarhoş şoför bir kazaya neden olmuş ve Okan Can Almaz ölmüş kardeşi de Mustafa Almaz ağır yaralanmış. Ağır yaralanan beyin travması geçirmiş, her tarafı kırılmış ve ardından şoför serbest bırakılmış alkollü olduğu halde aylardır, bu kişi büyük acılar çekiyor eşi çoluk çocuğu işsiz maddi manevi büyük sıkıntılar çekiyor ve bize başvurmuşlar “Kazanın ardından maddi ve manevi yönden çok zor günler geçirdim, ailece çok mağdur olduk neredeyse 40 gün oldu gecem gündüzüme karıştı bakımı zor oldu maddi ve manevi yönden çok zor günler geçirdim bu konuda Adalet bekliyoruz.” diyor Mustafa Almaz.

Dün Şebnem Korur Fincancı hocamız tahliye edildi. 3-4 aydır cezaevinde ve en sonunda tahliyesi gerçekleşti. Hoş geldin Şebnem hoca diyoruz, mahkemesine de katılmıştık ve ardından tahliyesi geldi ceza almasına rağmen tahliyesi gerçekleşti. Umarım bu ceza da bozulur çünkü uzmanlık alanı ile ilgili ön tanı mahiyetinde sözler sarf ettiğini söylüyor, kesin bir tanı olarak söylemediğini ön tanı olarak söylediğini söylüyor.

Cezaevlerinden yine bize gelen birçok mağduriyet başvurular var mektuplar var. Biz onları size sayfalarca aldığımız mektupları kısaca özetle sunmak isteriz burada. Bakın sayfalarca geliyor Biz size en kısaca bu büyük sıkıntıları burada duyuralım ki “Bizim sesimiz ol diyen bu mahpusların sesi olalım.”

“Hukuksuzca tek kişilik hücrede tutuluyorum.” Diyor Rezzan Abdurrahman İbrahim, Erzurum Dumlu Cezaevi’nde. “Hücremin camlarına tel vuruldu kafeste tutulan canlılar gibiyiz. Böbreklerimde taş ve iltihaplanma var. Doktorlar böbreklerimin iflas edebileceğini söylüyor.” Demir parmaklığa vurmuşsun zaten tek kişilik hücrede bir de üstüne tel geriyorsun! Allah’tan kork ya! “Güneşte almasın.” diyorsun! Şu muameleye bakın arkadaşlar! Bütün insan hakları sözleşmelerine aykırı işler yapılıyor, dünya bunu duysun! Bu ne haldir? Demir parmaklık üstüne bir de demir tel örgü vuruyor, zaten tek kişilik hücrede insan!

Medya Aslan, Bünyan Cezaevi’nden bize mektup göndermiş. “Hasta mahpusların aciliyeti hat safhada. Kürtçe mektup hakkımız engellendi. Denetimli serbestliklerimiz bahaneyle engellendi. Anne mahpusların hali içler acısı. Kelepçeli muayene istemiyoruz. Ücretsiz iç posta hakkımız gasp edildi.”

Hüseyin Karaoğlan Edirne Cezaevi’nden: “Tecrit uygulamalarına karşı olmak insanlık gereğidir. Hasta mahpuslar ve tecrit için her yere baskı yapınız. Günlerce tabutlar tecrit hücrelerinden çıktı. Tecritte adım adım ölüme yaklaşıyoruz. Bekir Bozdağ’ın haber verdiği yasa teklifi nerede?” diyor. Değerli arkadaşlar ben aylardır bunu soruyorum bakın cezaevindeki mahpuslar da soruyor; Temmuz ayında söz verdiğin yasa teklifi nerede Sayın Bozdağ? Bak cümle alemin feryatları arşa yükseliyor umurunda değil! Bu işler öyle uyduruk genelgelerle düzelmez yasayla düzelir diyorum umurunda değil, yalan yanlış hikayeler anlatıyorsun gazetecilere geçip gidiyorsun!

Eyyüp Alıcı Türkoğlu Cezaevi’nde: “8 aydır yavrularımı göremedim yaklaşık bir aydır seslerini duyamadım. Eşim de çaresizce yavrularından ayrı dört duvar arasında kıvranıp duruyor.” Yani eşi de tutuklu kendisi de çoluk çocuk ortalıkta kalmış! “Çocuklarım psikolojik sorunlar yaşadı sınavlara giremediler sene kaybı yaşadılar.” işte ülkenin hali bu arkadaşlar görüyorsunuz!

Abdülaziz Arslan İzmir F Tipi 2 No’lu Cezaevi’nden bize yazmış. Gelen kitaplar 2 ay sonra ancak veriliyor. Bazı kitaplar bandrollü olduğu halde yasaklanıyor. Sohbet hakkımız gasp ediliyor. Elektrik faturaları fahiş fiyatlarda. En doğal haklarımız yok edildi.”

Adem Ketir Buca Cezaevi’nde: “En baştan beri adil yargılama yapılmadı ve hukuksuzluklar zinciri oluştu. Bir yanlış diğer yanlışı doğurdu neticede üzerime onlarca yıl hapis cezası yıkıldı. Müddetname bile yanlış hesaplandı. Koşullu salıverilmem verilmiyor.”

Şahin Kaya Erzurum Dumlu Cezaevi’nden yine Erzurum Dumlu Cezaevi de çok ağır hak ihlalleri olan bir cezaevi diyor ki: “Bir parça gün ışığı görerek nefes alabildiğim oda penceresinin demir parmaklıklarının üzerini de ince çelik tellerle kapattılar. 22 saat karartılmış 1 ortamda cezalandırılıyorum. Karanlıkta kalan sesimin aydınlığı olun.” diyor bakın zindanın dibinden kuyuların dibinden gelen bir ses! Şu hali görüyor musunuz ya? Ya Bastille zindanı adeta ya! Bakın Ortaçağ’daki bir zindanı adeta anlatıyoruz yani Erzurum Dumlu Cezaevi’nden gelen bir mektupta adeta bırakın Erzurum Cezaevi Türkiye’deki bir cezaevini değil Ortaçağ’daki Devrim öncesi Fransız Bastille Cezaevi anlatılıyor aman ya Rabbi! Zulümat Bakanı da hiç yüzü kızarmadan çıkmış konuşuyor “Cezaevlerinde zulüm, işkence yoktur.” ya demir parmaklığın üstüne demir tel örgü çektiriyorsun ya!

Gazeteci arkadaşlarımız var bakın, 9 gazeteci arkadaşımızın suçu gazetecilik yapmak, ihlallerin haberini yapmak, çıplak arama, kötü muamele haberleri yapmak, basın açıklamalarına katılıp haber yapma. Hop cezalandırıldılar 9 kadın gazeteci cezaevinde! Cezaevine girerken çıplak arama yapmışlar çıplak arama için suç duyurusu yapmış gazeteciler, takipsizlik verilmiş! İşin trajik yönü şu; bu gazeteciler çıplak arama haberleri yaptığı için cezalandırıldı cezaevine girdi cezaevine girdiklerinde de çıplak aramaya uğradılar ve üstüne yaptıkları suç duyuruları da takipsizlikle sonuçlandı! Ülkenin hali bu arkadaşlar!

Şu çocuk; bakın annesi 5 yıla yakın cezaevinde kalmış evlerinde de ziyaret ettim Yukarı Hereke’de. Çocuğumuzun ismi Bahar, o kadar travmalar yaşamış ki 1 saniye annesinden ayrı kalamıyor! Annesi yan odaya gitse çocuk ağlıyor, sıkıntı duyuyor annesini göremediği anda büyük travmalar yaşıyor çünkü cezaevinde böyle bir annesine sürekli bağlı yaşamış. Annesi şu anda onun psikolojik sıkıntılarını gidermeye çalışıyor. Yani bu çocuk annesiyle cezaevinde, bu sıkıntıları yaşamaya bilip daha farklı formüller bulunabilirdi. 3 aylık bebekken cezaevine girmiş ve gerçekten anne ve çocuk çok önemli büyük sıkıntılar yaşamış.

Mahmut Özer’e bir talep var! Bu resmi talep Avukat Suphi Özgen bize göndermiş “Bunu gündem edin.” Demiş! “Seçmeli Kürtçe ders hakkı, en çok formların standart olmamasından dolayı etkin kullanılmıyor.” Seçmeli Kürtçe ders hakkı var ama biz biliyoruz ki pratikte bu haktan insanlar faydalanamıyor! Kürtçe öğretmenler yok, Kürtçe sınıflar yok, Kürtçe talepleri de bundan dolayı gittikçe azalıyor!

Bakın şu ülkenin garabetine bakın arkadaşlar! Burası neresi? Erzurum Şehir Hastanesi! Bakın şimdi Erzurum Şehir Hastanesi’nde bir tabela var! Şu tabelayı görüyor musunuz? Şurada bir yazı var buradan okuyayım ben size! “7 gün 24 saat hastanemizde İngilizce, Almanca, Arapça, Rusça, Farsça ve Fransızca dillerinde tercüme hizmeti verilmektedir.” diyor peki niye Kürtçe yok arkadaşlar? Erzurum’da Yüz binlerce Kürt var, Türkiye’de milyonlarca Kürt var, sen gidip Erzurum’da Allah aşkına Fransız mı var? “Fransızca hizmet veriyoruz.” diye övünüyorsun! Rus mu var? Arap mı var? Yani ne kadar var? Kaç tane var? 3-5 tane belki en fazla vardır! Ya yüz binlerce Kürdü görmezden geliyorsun ondan sonra bu tabelayı asmaya da hiç utanmıyorsun! Bakın Erzurum Valiliği bir açıklama yapsın! Bir Kürtçe tercüman oraya vermek zor bir iş midir? Kürtçe bilmeyen bir sürü doktoru hemşire var. Bu hastalara yardımcı olsun asıl problem burada! Bakın asıl problem burada tali işlerle övünen bir iktidar var Sağlık Bakanı’na da buradan duyuruyorum bu ne haldir diyorum!

Anayasa Mahkemesi’nin OHAL dönemindeki hukuksuzluklarla ilgili ihlal kararları bir bir ardı sıra geliyor! İki önemli karar geldi bakın! Onları da gündem ederek basın toplantımı bitireyim. Anayasa Mahkemesi soyut isnatlarla verilen terör örgütü üyeliği mahkumiyetleriyle ilgili yeni bir karara imza attı. Bir derneğin şube başkanı olması yani yasal bir derneğin şube başkanı olmanız nedeniyle terör örgütü üyesi diye cezalandırılmışsınız, yıllarca ceza çekmişsin, 6 yıl sonra bu mesele Anayasa Mahkemesi’nin gündemine gitmiş. Anayasa Mahkemesi: “Böyle ceza mı olur? Bu anayasayı ihlaldir.” demiş bozmuş ve mağdura tazminat vermiş.

Diğer taraftan dün yine bir ceza ihlali verildi Anayasa Mahkemesi’nde. Bank Asya’da parası varmış vatandaşın oradan Vakıfbank’a aktarmış. Vakıfbank’ta bu paraya bloke konmuş “Vay sen Fetö’cüsün bir ceza almışsın senin parana da el koyarız.” Denilmiş. Anayasa Mahkemesi 6 yıl sonra adaleti hatırlatmış iktidara, yargıya! Demiş ki: “Anayasanın 13. ve 35. maddeleri var mülkiyet hakkını ne gasp ediyorsun? Adama ceza vermişsin bir de adamın malını parasını gasp ediyorsun, malına parasına çöküyorsun. Böyle iş mi olur? Bank Asya’daki parasına niye çöküyorsun? Niye gasp ediyorsun? Hak ihlali vardır.” demiş mağdura 13.500 TL de tazminat vermiş ve ihlal vardır demiş. Ya böyle daha yüzlerce ihlal kararı gelecek arkadaşlar çünkü ülkede hukuk yok anayasa ayaklar altında ve “Ben verdim kararı istediğim gibi uygularım.” diyen idarecilerin, bakanların olduğu bir ülkedeyiz. İçişleri Bakanı böyle Adalet Bakanı böyle hepsi böyle. Yani böyle olan bir yerde Anayasa Mahkemesi daha çok ihlal kararları verecek bunu söylemiş olalım.

Bugün de basın toplantımızı burada bitirelim. Hepinize teşekkürler ediyorum sağ olun.

Yorumlar