8 Temmuz 2022

Ocak Medya – Emrullah Bayrak

Shakespeare, “Sesini değil, sözünü yükseltmeli insan; çünkü gök gürültüleri değil, yağmurlardır yaprakları yaşatan.” diyor.

Biz talihsizler, sözün kesildiği, sesin yükseldiği bir çağa denk geldik.

Nefretin ve öfkenin kasıp kavurduğu bir iklim.

Gücü yeten yetene.

Adaletsizliğin kol gezdiği bir ortamda herkes kendi adaletini sağlamaya çalışıyor.

Ülke, şiddet sarmalının altında kıvranıyor. 

Her gün yeni cinayet haberleriyle sarsılıyoruz.

Hem de bir hiç uğruna.

Konya Şehir Hastanesi’nde Kardiyoloji Bölümü’nde görev yapan Uzman Doktor Ekrem Karakaya, uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden diğer isimler Avukat Servet Bakırtaş ve Öznur Tufan.

Artık bu kaçıncı demiyoruz çünkü saymayı bırakalı çok oldu.

Veya ölümleri sayılara indirgeyeli.

Tüm bunlar olurken etkili ve yetkili kişilerin, kınama ve üzüntülerini belirtmekten öte bir çabaları yok.

Onu biz vatandaşlar zaten yapıyor.

Gücü ve yetkisi olanlar, siz hangi dünyaların esirisiniz?

Sahaya inip seslerini duyurmaya çalışan doktorlar, karşılarında emniyet güçlerini buluyor.

Ölmeye devam.

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Adalet Bakanlığı’na, ağır bir elektrik çarpması sonucu 2 elini kaybeden, bacağında derin yaralar olan Necdet Erik‘in tutuklanmasını soruyor.

“Bu mahpus cezaevinde ölür, ne yapıyorsunuz siz?” diyor.

Ama bir cevap yok.

Sessiz film çeviriyoruz.

Bir başka isim Mehtap Şentürk.

14 yıldır MS hastası ve yüzde 85 engelli, altı bezleniyor.

Annesi bakımını yapıyordu. 

Eşi de cezaevinde

Şimdi bu insan Sincan cezaevinde yatıyor. 

Yüzde 98 engelli Gazi Bilal Konakçı da yatıyor içeride.

Ve daha yazamadığım niceleri.

İnanın bunları yazarken ruhum daralıyor, nefes alamaz bir noktaya geliyorum.

Hiç kimse bir başkasının üzerinden günahını çıkarmaya çalışmasın çünkü tüm bu hadiseler yaşanırken hepimiz oradaydık.

Hatta “üç maymun” gözlüklerimizi takmış seyrediyorduk.

Bir de Sedat Peker‘imiz var.

Sanal alemde takılan bir türlü gerçek alemde karşılık bulamayan.

Aklın sınırlarını zorlayan iddialarla her gün karşımıza çıkan.

“Bir tripoda, bir kameraya yenileceksiniz” diyen.

90’lı yıllardan başlayıp günümüzü anlattıklarıyla ateş çemberi gibi saran. 

İşte o zaman anlıyoruz ki dünden bugüne aslında değişen bir durum yok.

Aynı tas aynı hamam, yıkanmaya devam.

Yorumlar