23 Kasım 2021

ÖFG TV’den herkese merhaba. Her hafta Salı günü saat 21.00’de haftanın önemli konu ve konukları ile yaptığımız programımıza hoşgeldiniz. Bugün yine iki önemli konumuz ve konuğumuz olacak ÖFG TV önemli yayınları ile ses getiriyor. Medyada, sivil toplumda ve siyasette. Bugün de iki önemli konumuzu siyasetin, medyanın, sivil toplumun ve insan hakları aleminin dikkatine sunacağız.

İlk konumuz Kobani Kumpas Davası. Maalesef bu dava inanılmaz bir iddianame ile başladı, devam ediyor. Sincan Cezaevi Duruşma Salonlarında devam ediyor. Ben de zaman zaman katılıyorum. Sincan Cezaevi’nde kalan ve diğer cezaevinde kalan partimiz üyesi eski yöneticileri, vekillerimiz, arkadaşlarımız, eski MYK üyeleri arkadaşlarımız yargılanıyorlar. Tam bir kumpas davası başka bir şey değil! Bu konuda ayrıntılı bilgi için Sn. Av. Cahit Kırkazak ile bu akşam konuşacağız.

İkinci bölümümüzde Kocaelimizin Körfez bölgesinde Yukarı Hereke Mahallemizde çok üzücü bir girişimde bulundu Kocaeli Büyükşehir Belediyesi o tertemiz doğası olan ve aynı zamanda sosyo ekonomik seviyesi düşük olan bu bölgemizde halkımızın sesinin çıkmayacağını düşünerek bir çöp tesisi kurma girişiminde. Biz bu çöp tesisinin halkın sağlığına büyük zararı olacağını düşünüyoruz ve bunun için Yukarı Hereke Birlik Beraberlik ve Dayanışma Derneği Başkanı İlhan bey ile görüşeceğiz.

Kobani Kumpas Davası ile ilgili olarak Sn. Av. Cahit Kırkazak misafirimiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kobani Kumpas Davası’nı takip ediyorsunuz, takip ediyoruz ve tüm kamuoyu sizden bu konuda bilgi almak istiyor. Neler oluyor? Hukuki bir konu. Bize Kobani Davası neden başladı? En başından itibaren anlatmanızı istiyoruz. Av. Cahit Kırkazak davanın avukatlarından, yakından takip ediyor. İlk önce izleyenlerimize kendinizi tanıtarak sonrasında dava ile ilgili bilgiler vermenizi istiyoruz. Şu anda bir hashtag çalışmamız var. KobaniKumpasıÖFGTVde tweet ile katkılarınızı bekliyoruz.

 Av. Cahit Kırkazak: Kumpas Davası ülkenin demokrasisine, hukukun üstünlüğüne ve birlikte yaşanmasına kurulan bir kumpas. 2013-2014 yılında başlayan İŞİD çetesinin 3 Ağustos katliamını gerçekleştirdikten sonra hızlı bir şekilde Kürtlerin yaşadığı bölgeye doğru ilerlemeye başladılar. Uluslararası kamuoyu, demokratik vicdanlar Kobani’nin başına gelmemesi için barışçıl protesto tepkilerini dile getiriyorlardı. O dönem çözüm süreci vardı ve görüşmeler vardı. Çözüm sürecinin de yansıması açısından dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve heyeti. Sn. Demirtaş Ahmet Davutoğlu ile görüşme gerçekleştirdi. Ahmet Davutoğlu Kürtlere insani yardım koridoru sözü vermesine rağmen açmadı ve son gece Selahattin Demirtaş’ın Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki beyanlarında belirttiği gibi telefon görüşmesinde Ahmet Davutoğlu: “Ya bizimle beraber savaşırlar ya da ne haliniz varsa görün.” Tarzındaki resti çekmekle beraber; dünyadaki her yerde olmakla beraber HDP’de sahada demokratik ve barışçıl tepkisini dile getiren. Kobani koridorunu açması talebiyle destek vermeye çağırdı. 6-7 Ekim olayları deniliyor ama 7-8 Ekim olayları olarak değerlendiriyoruz. 7 Ekim saat 14.00’a kadar hiçbir yerde barışçıl protestolardan kaynaklı hiçbir şiddet olayı olmamıştı ve 7 Ekim’de o dönemdeki AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Kobani düştü düşecek.” Açıklamasından sonra Muş Varto ilçesinde bir genç polis kurşunu ile yaşamını yitirdi, sonrasında önü alınamaz hale gelmeye başladı. Olayların sakinleşmesi açısından HDP heyeti dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ile görüşmede Efkan Ala’nın açıklamaları ve provokatörlerin sahnede olduğu mesele sonrasında soruşturma başlatıldı. Bugün bizim arkadaşlarımız, siyasetçiler yargılanıyor. Bu siyasetçiler 2014 yılından 2020 yılına kadar haklarında tek bir işlem yapılmadı. İfadeler alınmadı, beyanlar alınmadı, deliller toplanmadı. Ortada bir sorumluluğu yerine getiremeyen kamu otoritesi ve gücü var, sorumluluğu yerine getiremeyenler özellikle Erdoğan’ın 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sn. Demirtaş’ın siyasi anlamda seçim propagandası Sn. Demirtaş’ın üzerine, Kobani olaylarının sorumlusu olarak göstermesiyle yapıldı. Videolar gösterildi. O dönemde Sn. Demirtaş: “Benim böyle bir beyanımı ispatlarsanız, yazılı, sözlü, sosyal medya üzerinden ben çekileceğim.” Demesi üzerine muhtemelen Erdoğan kurmaylarına Demiraş bundan yargılanmıyor mu? Neden? Dedikten sonra kumpas davası başladı. Ankara 19. ACM’de Sn. Demirtaş’ın ana davası savcısı olan Ahmet Pala raporlaştırmak şekliyle bir iddianame başlattı. Kumpas diyoruz çünkü kamuoyu bunu iyi bilmeli, 2018 yılında Ankara Emniyeti’nden dönemin savcısı Ahmet Pala’ya gönderilen bir müzekerede; ilgili şahıslar hakkında TCK 302 yani devletin birliği ve bütünlüğünü tehlikeye düşürmek, yıkmak faaliyetinden bir soruşturma ve dava açılırsa ileride açılacak olan HDP Kapatma Davası’nı Anayasamız gereği gerekçe olarak gösterilebilir. HDP’nin kapatılmasını 2018’de kafaya koymuşlar, 2018’den bu yana HDP’nin kapatılması için delil üretilmeye ve kumpaslar kurmaya başlanmıştır. Bu bir kumpas davasıdır. Kürt siyasetine girenler, Kürtlerin meşru taleplerini dile getirilmesi açısından bir saldırı var Kürtlerin siyasetinde kumpas davasında görüyoruz ki saldırı var. Burada yargılananlar sadece Kürtler değil; Türkiye’nin ekolojistleri, kadın, inanç hareketleri, birlikte yaşamak için bir araya gelen herkese bir kumpas var. Bu kumpasın dayanağı Kobani olayları olarak gösterildiği için Kobani davası olarak belirtiliyor. Bu davada ki en temel amaçtan bir tanesi; kumpas, ikincisi; birlikte yaşamaya saldırı, üçüncüsü ; siyasetçilerin amaç olarak kullanılıyor. Selahattin Demirtaş’ın AİHM’de başvurusu vardı. AİHM başvuruyu 2019 Eylül ayında duruşmasını yaptı. Türkiye hükümeti duruşmaya giderken başvurunun boşa düşürülmesi açısından Demirtaş’ı tahliye etti ancak Demirtaş’ın tahliyesinden hemen 2 gün sonra. Duruşmanın bitiminden sonra aynı iddialar ile aynı gerekçelerle daha önce yargılandığı ve ceza hukuku açısından bin yıllar öncesi kazanılmış bir hak olan tekrar yargılanma ilkesini, yasağını ihlal edilmesi suretiyle tekrar aynı gerekçelerle Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklandı. Erdoğan’ın karşı hamle yaparız deyip eylemlerden bir tanesi Kumpas davası intikam davası olarak gözüküyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bir hashtag çalışması başlattık, devam ettiriyoruz. KobaniKumpasıÖFGTVde hashtagini destekleyin.

 Av. Cahit Kırkazak:ÖFG TV’nin bu tür toplumsal olayları yaklaşımı çok kıymetli, bu tür dosyalar mahkeme salonlarında kazanılan veya mahkeme gerekçeleri ile dosya gerçekliği ile kazanılan dosyalar değildir ancak kamuoyu vicdanı ve kamuoyu ilgisi ile bu tür dosyalar deşifre edilebilir, boşa düşürülebilir. ÖFG TV’nin bu konudaki katkıları çok kıymetli. Ben size çok teşekkür ediyorum. Kobani eylemlerinden sonra Türkiye yardım koridoru açtı, o dönemde uluslararası koalisyon vardı. Türkiye uluslararası koalisyonun üyesiydi. Dönemin ABD yetkililerinin talepleri ve zorlaması ile Türkiye bir koridor açtı. Peşmergeler geldi, geçtiler. Sonrasında Kobani hakikaten insanlık onuruna sembol olacak şekilde İŞİD barbar çetesinden kurtarıldı ve sonrasında İŞİD gerilemeye başladı. O Dönemde Kobani’nin kurtarılması, uluslararası kamuoyunda ciddi bir prim görürken, o dönemin priminden faydalanmak isteyen Ahmet Davutoğlu: “Kobani’li kardeşlerimin alnından öpüyorum.” Demişti. Ekim 2014’de PYD Eş Başkanı Salih Müslim diplomatik talimlerle Türkiye’de karşılanmıştı. O dönemde Suruç Kaymakamı televizyonları gezerek Kobani savaşlarının Türkiye’de tedavi edilmesini anlatıyordu ve binlerce tonlar yardımlar yapıldığını söylüyordu. O dönemde halkın talepleri ile ve uluslararası kamuoyunun desteği ile Kobani’ye yapılan yardımın bugün Kürt siyasetçilerin ve HDP’Li siyasetçilere saldırılmasının tek açıklaması; tuzak kurmak olarak değerlendirilir. Devlet kendi yurttaşına, vatandaşına tuzak kurdu. O gün alan açtı, o gün yardım götürülmesine izin verdi, o gün tedavi edildi bugün gelinen noktada bunların hepsi suçmuş gibi Türkiye kamuoyuna Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük davalarından bir tanesi olarak sunmakta. Birçok dava takip ediyoruz, çok süreç yürütüyoruz. Bu davanın içeriği bir sosyal medya dosyası içeriğinden daha boş ve hukuksuz. Daha niteliksiz. Bu davadaki tek gerekçe Kürt siyasetinin Türkiye toplumu ile buluşmasında öne geçmek açısından yapılmış bir kumpas ve saldırıdır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırısı olduğu zaman psikolojik ortamı da anlatmanızı isterim. Bir çözüm süreci vardı ve çözüm sürecini iktidarın samimi bir şekilde sürdürmediğini görüyorduk ve ardından İŞİD vb. Gruplara yönelik bir destek iddiaları yoğun bir şekilde konuşuluyordu, silah gönderme vb. Hadiseler bu esnada Kobani’de bir işgal hadisesi İŞİD tarafından işgal ve Kürtlere yönelik, Kürt halkına yönelik korkunç bir katliam ihtimali. Halepçe gibi ve diğer katliamlarda olduğu gibi bir katliam ihtimali karşısında Kürt halkının psikolojisi hakkında bilgiler verseniz. Biraz geriye gidip o günler hakkında da ne olmuştu? Neden bu tür bir durum oluşmuştu?

 Av. Cahit Kırkazak:2014 yılının yaz aylarında; İŞİD önüne gelen şehri işgal ediyor ve işgal ettiği şehirde kadınlar ve çocukların tacizine, tecavüzüne neden oluyordu. Gerçekliği gördü Kürtler. 2013’de katliamda bir gecede Şengal’li kadınlar tecavüze, tacize uğradılar, pazarlarda satılmaya başladılar ve çoluk çocuk kadın bir bütün olarak Şengal dağına sığınmak için susuz ve yaz çöllerine gidildiğini herkes gördü. Coğrafyada devletlerin çizilmiş sınırlarından ziyade sosyolojik olarak insanların yaşadığı sınırlar çizilemez. Bulgaristan’da yaşayan yurttaşların, Yunanistan’da yaşayan yurttaşların bu ülkenin ne kadar yurttaşı ise bugün Kobani’de, Afrin’de, Erbil’de yaşayan insanlar da bu ülkedeki özellikle Kürt yurttaşların, o kadar kardeşidir. Kürtlerin kardeşlerin başına gelen bu katliama sessiz kalmaları, herhangi bir insanın bu katliama, bu tacize, tecavüze sessiz kalmaları beklenemezdi, insani değildi. Kürtlerin talebi buydu. 100 yıllık Kürt meselesinin çözümü için samimi görüşmeler var, masa üzerinde oturup konuşuyoruz o zaman bunun sahada buluşması, Türkiye toplumu ve Kürtlerin buluşması açısından en önemli fırsatlardan biriydi. Çözüm sürecinin hem insani hem de gerçek sosyolojik teammüllere oturtması açısından böyle bir talep vardı. Selahattin Demirtaş’ın 30 Eylül’de Kobani sınırına yapmış olduğu açıklama tam da bu açıklamaydı ve dedi ki: “Tarihi bir fırsat var, Kürtlerin Türkiye toplumu ile buluşması için bu fırsatı kaçırmayalım. Eğer kaçırırsak bu vebalin altında kalırız.” Diye bir çağrısı vardı, bu insani çağrısı dahi dosyaya suç delili olarak koymuşlardı. Kürtler hem kendi kardeşlerini dayanışmayı bu kardeşlerinin dayanışmayı kalıcı hale getirilmeyi, bu talebe karşılık o zaman Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun tek motivasyonu Kürtler bizimle beraber Esad’a karşı savaşırsa destek veririz diyordu. Kamuoyu önünde canlı yayınlarda İŞİD üyeleri Türkiye’ye gelip gidiyorlardı Türkiye’nin İŞİD’e verdiği tartışması çok açıktı, o dönemde Ahmet Davutoğlu İŞİD’li barbarları öfkeli gençler olarak yorumluyordu, bunların hepsi Kürtlerin dünyasında çok ciddi kırılmalara yol açan açıklamalardı. Yıllar sonra Sedat Peker’in yapmış olduğu ifşaatları da Türkiye’nin o dönemde SADAT üzerinden silah yardımı yaptığını İŞİD’e ifşa edecekti. Kürtler can çekişirken Türkiye toplumu ile birlikte hareket etme çabası içindeyken Ahmet Davutoğlu: “ Ya bizimle paramiliter güçler olarak Esad’a karşı savaşırsınız ya da İŞİD’le baş başa bırakırız.” Açıklaması Kürtler açısından şantaj ve ölümle baş başa bırakmaktan başka tanımalama görünmüyordu. O nedenle Kürtlerin haklı talepleri asıl provakasyonun ifşası ve asıl provakasyonun itirafı dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala yapmıştı. Biz sahadaki güçleri kontrol edemiyoruz ve Kürtlerin haklı talebini kriminilize etmek ve Kürtlere saldırı yapmak açısından paramiliter güçler sahada saldırdı. Dosyada katledilen yurttaşların büyük çoğunluğu kolluk kurşunu ile yaşamını yitirdi. Dosya kapsamındaki otopsi raporlarında ortaya konuluyor. Kolluk kurşunu ile yaşamlarını yitiren yurttaşlar o dönemin sorumluluklarını gerekli idari tedbirleri almayanlar bugün sorumluluklarını bizim arkadaşlarımıza yöneltmeye çalıştılar.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Çözüm sürecinin yürüdüğü bir zaman diliminde ki bu süreci kim sağlar? Devletler sağlar. Devlet içinde bir sorun çıkmazsa devlet bu konuda hakim güçtür ve barışı da savaşı da sağlayacak olan devlettir ve böyle bir gerginlik ortamında böylesine yoğun bir duygusal ortamda ki bazı sözler oldu biliyorsunuz Kobani düştü düşecek sözü. Kürt halkının kalbinde büyük bir yara oluşturdu, çok duygusal bir durumda. Kardeşin öldü ölecek, katliam yapıldı yapılacak diye düşünen insanlara Kobani düştü düşecek denilince gerçekten çok insanlar büyük bir duygusal travma yaşadılar ve bütün bunlar devam ederken Kürt halkı bu yoğunluğu yaşarken bir HDP Genel Merkezi’nden tweet atıldı, halkımıza duyarlılığa davet ediyoruz dendi ve bütün dava iddianame bunun üzerine dayanıyor. Bu tweet nedir? Bu tweet insanların müebbetle yargılanmasına neden olacak bir tweet mi? Bir hukukçu olarak görüşünüzü alalım. Bu tweette ne söyleniyordu?

 Av. Cahit Kırkazak: Bir tweet üzerine yoğunlaşmış bir mesele. Tweet; HDP’nin o gece Selahattin Demirtaş Ahmet Davutoğlu ile görüşme yaptığı sırada HDP MYK’sı o dönemde Kürtler; feryatlar derler, bir yardım çığlığı geldi Kobani’den. Havar; yardım çığlığı demek. Bu havara da dünyanın hiçbir yerinde sessiz kalınmadığı gibi HDP’de sessiz kalmadı. Bu havara HDP’nin vermiş olduğu cevap; sahada barışcıl taleplerde bulunan insanlara destek çağrısı yaptı. Bu destek çağrısının sonucunda dediğimiz gibi o akşam ertesi gün öğleye kadar tek bir şiddet olayı meydana gelmedi çünkü barışcıl bir talepti ve çağrıydı. Bu şiddet başlangıcı tam da Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek.” Açıklamasından hemen sonra gerçekleşti. Biz bunun Kürtler dünyasından bir duygusal kırılmaya yol açtığı gibi paramiliter güçlere cesaret verdi. Dolayısıyla yaklaşık 7 Ekim’den önce 15 gün önce başlayan barış taleplerinde o güne kadar şiddet olayı dememişken, o açıklamasından hemen sonra silahların patlamış olması olsa olsa bu paramiliter güçlere bir cesaret vermiş oldu! Dolayısıyla bu tweet içeriği en önemli siyasetçiler ve hukukçular tartışmalar yürütür, bu bir siyasi faaliyet, şiddet çağrısı barındırmıyordu, şiddet çağrısı barındırmayan tweetten dolayı kimse hakkında soruşturma açılmaması gerektiği,  yargılanmayı bırakın soruşturma dahi açılmaması gerekirdi çünkü bu bir siyasi partinin öfkenin toplumsal sona karşı duyarlı bir önerisi, bir çağrısı vardı ama en nihayetinde Türkiye’nin Anayasa’nın 90. Maddesi gereği bağlı olduğu uluslararası sözleşme, AİHM’in Demirataş Büyük Daire kararının açıklama yaptı. Bu tweetle ilişkili açıklama: “Davanın dayanağı HDP MYK’sında atılan tweet. Tweetin içeriği şiddet çağrısı barındırmayıp siyasi ifade özgürlük kapsamında değerlendirilmektedir. Bu tweet nedeniyle bu tweetten sonra istenilmeyen olaylar meydana gelmiş olsa dahi bu tweete bağlanılamayacaktır, bu dava hemen düşürülmesi gerekiyor.” Bu tweetin bir ifade özgürlüğü olduğunu, bu tweetten kaynaklı olarak bir şiddet olayının meydana gelmesinin mümkün olamayacağını, meydana gelen şiddet olaylarının dahi bu tweete bağlanamayacağı o nedenle soruşturma açılmaması gerektiğini Türkiye’nin bağlı olduğu ve Avrupa kıtasının en önemli yargı organının en üst kurumu. AİHM’in Büyük Dairesi’nin kararı ile açık ve nettir! Dolayısıyla zaten AİHM bu dosyaya ilişkin olarak 3 ayda bir Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi vasıtası ile dosyanın düşürülmesi ve Demirtaş’ın tahliyesi konusunda net olarak beyanında bulunuyor! En son 14-16 Eylül 2021 tarihindeki toplantısında Ankara 22. ACM’ye ithafen dosyanın hemen düşürülmesini ve Demirtaş ve diğer siyasetçilerin tahliyesine kararını verdi. Ekranda izleyicilerimizin gördüğü bu tweet nedeniyle 108 insan hakkında dava açıldı, 34 kişi aktif takip ediyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sabahat Tuncel, Gülten Kışanak, Aysel Tuğluk 5 yıldır tutsak haldeler ve diğer arkadaşlarımız da 15 aydır ekranda görülen tweetten dolayı tutsak haldeler. Burada açık ve net! İŞİD’in saldırısı ve AKP’nin ambargosu eleştiriliyor. AKP o akşama kadar da yardım çağrısı yapacağı sözünü verdi. Ahmet Davutoğlu’nun ağzı ile. Ahmet Davutoğlu temiz siyaset yapmak istiyorsa ve ülkenin oyunu ve yurttaşların oyunu almak istiyorsa dönüp samimi bir şekilde o dönemdeki yetersizlikleri ve eksikliklikleri, kimin kendisini engellediğini çünkü o dönemde AKP’li yetkililer arkadaşlarımıza hazırız ama ikna edemiyoruz! Kimi ikna edemediklerini kamuoyuna açıklamaları gerekiyor yoksa bu dava dediğim gibi seçim sürecindeyiz, bu seçim sürecinin en önemli özelliklerinden bir tanesi mevcut siyasilerin gitmesi, ülkeye tek başına özgürlük getirmeyecektir. Zihniyetin değişmesi gerekiyor, başlangıç noktası bu davadır. Bu dava ülkenin önüne kurulmuş kumpastır. Kamuoyu takip ediyor. Benzer bir soruşturma CHP MYK’sının bir açıklamasına ilişkin soruşturması var. Bugün Türkiye toplumu bu davanın deşifre olmasına katkı sunmazsa bugün HDP’ye ve HDP’lilere yönelik kurulan kumpas yarın CHP’ye öbür gün diğer partilere kurulacaktır. O nedenle AİHM bu tweetin siyasi ifade özgürlüğü kapsamında kaldığını, bu tweetten sonra meydana istenmeyen olaylar gelmiş olsa dahi bu tweetlere bağlanamayacağını, bu tweet nedeniyle soruşturmanın açılmaması gerektiğini, dosyanın düşürülmesi ve tutsakların tahliye edilmesine yönelik somut bir mahkeme kararı var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: AİHM’in bu tweetin ifade özgürlüğü olduğuna dair kararı çok net ortada. Bu tweet sonrası meydana gelen olaylardan dolayı da HDP sorumlu tutulamaz kararı apaçık ortada AİHM’in. Son 5 dakikada dava süreçleri, mahkeme, duruşmalar nasıl seyrediyor? Neler oluyor? Oradaki son durumu da izleyenlerimize aktarın.

 Av. Cahit Kırkazak: Mahkeme salonunda çok ihlaller var. 22 Aralık 2020 tarihinde AİHM Demirtaş kararını açıkladı, 6 yıl süren bir dosya bir hafta içinde hemen açmaya başlandı. Demirtaş kararından sonra 29 Aralık 2020 tarihinde. Mahkeme tarihin en büyük gerekçe göstererek 7 günde 3550 sayfalık iddianameyi, 325 klasörlük eki, 237 sayfalık tenzip zaptını düzenleyerek kabul etti numara verdi. Mahkeme süreç içerisinde duruşma yaptı. Türkiye kamuoyu bu davanın açıldığını mahkemenin ismi, müvekkillerimizin isimleri, dosya numarası verecek şekilde MHP Genel Başkanı tweeti ile öğrendi. Bu bize nereden hazırlandığını, iddianamenin nereden hazırlandığı, tenzip zaptının nereden hazırlandığını görüyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sanki MHP Genel Merkezi’nde hazırlanmış gibi ilk bilgiyi ondan alıyoruz.

 Av. Cahit Kırkazak:MHP Genel Başkanı dosyada taraf değil bizim haberimiz yokken MHP Genel Başkanı’nın bunu bilmesi nasıl olur başka türlü açıklanmaz. Bu dosyadaki MYK’ların müdahilliği somut bir göstergesi açısından; yakın bir zamanda bir HSK üyesi istifa etti Hamit Koca bey. HSK üyesi istifa ederken tweetinde Genel Başkanım ile yapmış olduğum istişare sonucunda istifa ediyorum demişti, dolayısıyla bu dosyada Genel Başkanların talimatı ile HSK üzerinden sonrasında savcıların düzenlemiş olduğu açık net. İlk duruşma 26 Nisan 2021’de başladı ki mahkeme aceleciydi 25 Nisan’a gün vermişlerdi. 25 Nisan Pazar günüydü, daha sonra değiştirmek zorunda kaldılar. Mahkemenin motivasyonu; “Ben duruşmaya başlarım,ara vermeden bitiririm.” Biz bunun hem insani olmadığını hem adil yargılanma hakkının ihlal edilebileceğini, AİHM’in 3. Maddesi kötü muamele ve işkence yasağının ihlal olabileceğini ilettik. 2 hafta duruşma 2.5 ay ara şeklindeydi. Bu yargılama sırasında mahkemenin tek motivasyonu arkadaşlarımızın dosya boş olduğu için düşünce ve hürriyetlerini fikir ve kanaatlerini açıklamaya zorladı. Anayasanın 38. Maddesine aykırı. Sen somut gerçekleri sorarsın, bu konuda nasıl düşünüyorsun? Nasıl değerlendiriyorsun gibi düşünceleri açıklamaya zorlayamazsın! Mahkemenin motivasyonu bu şekilde devam ederken biz eylül ayındaki duruşmaya geldiğimizde mahkeme başkanı çıkmadı duruşmaya. Gerekçesi hastalık dediler, Covid temaslı, sonrasında Ekim ayındaki duruşmada tekrar mahkeme başkanı gelemedi gerekçesi ameliyat olacak denildi. Zamanı belli olmayan bir süre raporlu. İsmi belli olmayan bir hastalık ve ne zaman başlayacağı belli olmayan bir durum vardı. Nitekim gerçeği 4 Kasım HSK Genelgesi ile öğrendik mahkeme başkanı görevden alındı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İstenileni yapmadığı için sanki görevden alındı.

 Av. Cahit Kırkazak:Tam olarak bu! MHP’nin Genel Başkanlığı bu dosyayı 2021 yılında bitmeli açıklamasına cevap olamadığı için. Yargılama süreci vardı. Muhtemelen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Eylül’deki toplantısında Ankara 22. ACM’yi muhatap aldı ve Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanı  da bu kararı mahkemeye gönderdi. Mahkeme başkanı kararı uygulamak istemiş olabilir. Türkiye’de bürokrasi iktidarlar değiştiğinde değişiyorlar. Ergenekon, balyoz yargıçlarının başına gelenlerin kendi başlarına gelebileceği kaygısı ile kararı uygulamak istediler, kararın uygulanmasının önüne geçmek için başkanı görevden aldılar. Şu an mahkeme başkanı HDP Binaları neden yakılmadı diyen mahkeme üyesi mahkemenin başkanı. Motivasyonu tam da bu! Tekrar eski hale getirmek istiyorlar. 2 hafta duruşma 1 hafta ara! Ayın 3 haftası duruşma yapmak istiyorlar. Adil yargılama açısından uygulanması mümkün değil. Dosya bin klasörü aştı. Her ay 5 6 bin belge geliyor dosyaya. Bu belgelerin bizim incelememiz, müvekkillerimizin incelemesi zaman alıyor. Müvekkillerimiz cezaevinde, dijital materyaller üzerinden belgeler gönderilmiş. Haftanın 3 günü 3 er saat inceleme yetkisi verilmiş. Bunlar zaten duruşmada oluyorlar. Belgeyi incelemeden ifade vermesini istiyor. Adil yargılama hakkına açıkça aykırı. İnsanların haftanın 5 günü orada oturmaları gün boyu akşama kadar kapalı bir salonda sandalye üzerinde oturmaları ve kötü muamele koşulları, işkence durumuna gelmekte biz avukatlar açısından aile hayatımıza saygı gösterilmekle davaları sürdüremiyoruz. Tüm bunların dışında mahkeme bu dosyaları incelemesi için kendine süre verilmesi gerekiyor. Biz incelemedik diyelim, müvekkiller incelemedi, mahkemenin inceleme zorunluluu var. Mahkeme ayın 3 haftası eğer ki duruşma salonundaysa 1 haftası gelen dosyaları incelemesi mümkün değil, beyanlarımızı dikkate alması mümkün değil, son olarak bu dosyanın açılması için savcıya 6 yıllık süre verildi bize dayatılan bu acele neden? Biz dosyanın geç bitmesinden daha ziyade adil yargılama ilkelerinin uygulandığı makul süre için çaba gösteriyoruz. Nitekim müvekillerimiz 5 yılı aşkın cezaevinde, tehdit altındalar. Bu dava adil şekilde sürdürülmeli ki müvekillerimiz tahliye olup özgürlüklerine kavuşsunlar. Biz öncelikle ÖFG TV’ye çok teşekkür ediyoruz. Türkiye toplumu ve Türkiye kamuoyunda 29 Kasım’da başlayacak olan duruşmaları takip etmesi ve bu dosyanın Sincan Cezaevi Kampüsü içerisinde kalmasını, tıkanmasını engellenmesini talep ediyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İŞİD’linin açıklaması var. Silahı 6-8 Ekim’de kullanmak için aldım diyor. İŞİD’in bu olayların müdahilliği apaçık ortada. Bu konuda Türkiye Cumhuriyeti iktidarının tavrı da ortada. O dönemin Başbakanı’nın tavrını da açıkladınız. Kobani Kumpas Davası devam ediyor. Ne kadar acele ile oldu bittiye getirilip bir kapatma davasına gerekçe gösterilmek istendiği de açıkladı Sn. Av. Cahit Kırkazak hukuk maalesef devre dışı. Anayasa’nın 90. Maddesi’nde AİHM’in kararlarının tanınması gerektiği apaçık belirtilmesine rağmen. AİHM’in HDP Genel Merkezi tweeti ile çok net bir kararı var, ifade özgürlüğü olduğuna yönelik ancak mahkeme bunu tanımıyor ve maalesef ki böyle bir hızlandırılmış önyargılı arada hakimlerin değiştirildiği, iktidarın sözünü daha iyi dinleyecek hakimlerin getirildiği bir yargısal süreç. Sn. Av. Cahit Kırkazak’a çok teşekkür ediyoruz. Siz Kobani Kumpas Davası’nı yakından takip ediyorsunuz, bizi bilgilendirmenizi isteriz. Son olarak; Alp Altınörs eski MYK üyesi arkadaşımız bize cezaevinde de Kobani Kumpas Davası’ndaki hukuksuzluklar ile beraber cezaevlerinde de baskıların arttığına dair haberler gönderiyor. O cezaevinde ben de kaldım biliyorsunuz yan koğuşlarımızdaydı Alp bey. Hiç olmayan bir uygulama son zamanlarda başlatılmış, sabah akşam sayımlarda mahpusların orada olduğu görüldüğü halde üst kata çıkarak taciz şeklinde aramalar yapıldığı haberini bana iletti. Alp Altınörs bunu çok garip ve bir tacize varan muamele olduğunu da burada belirteyim. Bu ne demek? Mahkemede de hukuksuzluk yaparım cezaevinde de paralel olarak bu hukuksuzluğu, baskıyı yaparım anlamına geliyor. Biz bununla ilgili bir gündem oluşturduk, yazılı soru önergesi ile müracaatımızı yaptık Adalet Bakanlığı’na binlerce hukuksuzluğun olduğunu bir mahkeme safhati devam ediyor.

 Av. Cahit Kırkazak: Son olarak katıldığımız bütün programlarda söylüyoruz. Kobani Kumpas Davası Türkiye’nin geleceğine, demokrasisine, ortak yaşama yönelik kurulmuş bir kumpas ve tuzaktır. Bu tuzağa ve kumpasa katılma riskinin HDP’liler görünse de bu kumpas ve tuzağa Türkiye’nin tüm kesimlerine etkisi yüksektir. Siyasal iktidar bile bu tuzağa kapılabilir. Bu tuzağı boşa düşürmek açısından tüm siyasetçilerden, tüm gazetecilerden, tüm aydınlar, tüm yazalardan Kobani Kumpas Davası’nı yerinde; Sincan Cezaevi Kampüsünde izlemelerini, oradaki hukuksuzlukları ve haksızlıkları çıkıp Türkiye toplumunda kamuoyu ile paylaşmaları ve bu dosyaları Sincan’daki cezaevi kampüsüne hapsedilmesi ve öne geçirilmesi ve ilerideki inşa edeceğimiz birlikte yaşamaya oradan başlaması gerektiği için herkesi 29 Kasım’da Kobani Kumpas Davası’nı izlemeye çağırıyorum. Başarılar diliyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 29 Kasım’da Kobani Kumpas Davası’nı Sincan Cezaevi duruşma salonlarında izlemeye davet etti Sn. Av. Cahit Kırkazak biz de çağrıya icabet edip destekliyoruz. Aynı zamanda KobaniKumpasıÖFGTV’de hashtag ile desteklerinizi yüksek bir şekilde sesimizin duyurulmasına yardımcı olmanızı istiyoruz. Teşekkür ediyoruz Sn. Kırkazak.

İkinci konuğumuz olacak Kocaeli Yukarı Hereke Birlik Beraberlik ve Dayanışma Derneği Başkanı Sn. İlhan bey konuğumuz. Biz son zamanlarda Yukarı Hereke’den çok üzücü ve sıkıntılı haberler almaya başladık. Yukarı Hereke’de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bir çöp tesisi yapmayı planlıyor. Bunun için girişimlere başlamış, inşaat faaliyetlerine başlamış ancak Yukarı Hereke halkının bundan haberi yok. Yukarı Hereke halkına sorulan bir durum yok! Yukarı Hereke zaten birçok şehir planlıcılığı açısından mağduriyet yaşamış bir bölgemiz, çok güzel bir doğamız var ama mahkumiyetler ve mağduriyetler ile dolu bir sosyal tablosu var yakından takip ediyorum Kocaeli Milletvekili olarak Yukarı Hereke halkımızın sorunlarını yoğun bir şekilde gündeme getirdik. Bu sorunlar yetmezmiş gibi şu anda da Yukarı Hereke’nin başına tabir-i caizse bir bela açılmaya çalışılıyor. O müthiş doğa ve tertemiz hava katledilmeye çalışılıyor gördüğümüz kadarıyla, burada da büyük bir sorunsuzlukla bölgede yaşayan halk çoğu da Kürt halkıdır. “Bunlar sesini çıkarmaz, başka yere yapamadık, buraya yapalım ve böylece biz istediğimizi yapmış olalım.” Gibi bir anlayış görüyoruz. Bütün bunlar çerçevesinde biz İlhan Başkanımız ile konuşmak istiyoruz. İlk önce kendinizi kısaca tanıtarak nedir bu mesele? Tüm Türkiye kamuoyuna, Uluslararası kamuoyuna ve Kocaeli kamuoyununa insani felaket tehdidi konusunda bilgilerinizi vermenizi isteriz. Şu anda bir hashtag çalışmamız var. YukarıHerekeÖFGTVde tweet ile katkılarınızı bekliyoruz.

İlhan Karadaş:Ülkemizin bu kadar gündem maddelerinin yoğun olduğu bir ortamda, bizlere Yukarı Hereke’mize zaman ayırdığınız için sizlere teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bahsettiğiniz gibi öncelikli olarak Yukarı Hereke’den bahsetmek istiyorum. Yukarı Hereke diye nitelendirdiğimiz alan Cumhuriyet, Yukarı Hereke ve 17 Ağustos mahallelerinden oluşan eski bir yerleşim yeridir. Yeşili bol, havası temiz, manzarası muhteşem aynı zamanda tarihi bir yerleşim alanından bahsediyoruz. Bizler böyle tarihi bir değerli olan temiz havası olan Yukarı Hereke’mizin daha iyi tanıtılıp, korunması ve değerinin arttırılması için neler yapabileceğimizi düşünürken ve yöneticilerimizden tesis ve yatırımlar beklerken bir sabah uyandığımızda Yukarı Hereke’ye çöp tesisinin yapılacağı haberi ile uyanmış olduk. Bu bizi derin üzüntülere soktu. Ne yapabiliriz diye tartışırken Yukarı Hereke Birlik Beraberlik ve Dayanışma Derneği’mizi daha etkin hale getirerek, sivil toplum kuruluşları, siyasi parti teşkilatları ve halkımızla çeşitli istişarelerde bulunduk. Muhtarlarımız ile de görüştük. Geçen hafta Çarşamba günü Çevre Koruma Daire Başkanlığı Atık Şube Yönetim Müdürlüğü ile bir toplantı düzenledik. Oraya da bu konuda vatandaşlarımızın tepkili olduğunu, böyle bir tesisin istenmediğini belirttik fakat yöneticilerimiz büyükşehir belediye başkanımız böyle bir tesisin buraya inşa edilmesinde kararlı olduğunu fark ettik. Yaptığımız görüşmeler neticesinde atık depolama tesisinin yapılmasında bahsettiğim gibi ne yapabiliriz diye tartışırken belli yerlerden görüşme talep ettik. Büyükşehir Belediyesi Özel Kalemden de randevu talep ettik cevap bekliyoruz. Bizim buna karşı olduğumuz neresi diye sorarsanız. Böyle bir tesisin yer seçiminin yanlış olduğunu düşünüyoruz. 30 Ocak 2020’de yayınlanan planda da görürsünüz. Yukarı Hereke’de bu tesisisin yapılması planlanan yer yeşilliklerle, bitki örtüsü ile kaplı 160 dönümlük alandan bahsediyoruz. İlk aşamada etüd ve fizibilite çalışmaları yapılmış, sondajlar gerçekleşmiş, sondajlar yapılırken birçok ağacın katledildiğini ve doğaya zarar verildiğini fark ettik. Aynı zamanda yapılması planlanan tesis sit alanının çok yakınında ve hatta sit alanının içinde olabileceği endişesi de bizde doğmaktadır. Bu sit alanı; 1800-1900 yıl önce M.S. 100-200. Yüz yıllara ait lahit mezarların kapaklarına ulaşılmış, bu kapaklar görülmüş. Bu sit alanına da zarar vereceğini düşünüyoruz. Doğaya vereceği zarar da var. Halkımıza ve vatandaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde kafamızda bazı endişeler oluşmakta, böyle bir tesis yapıldığında ne gibi zararları olacaktır? Bize herhangi bir zararını nasıl engelleyebiliriz? Bunun için düşündüğümüzde öncelikli olarak hava kalitemiz azalacak. Ortaya toz kütlesi çıkacak ve getirecekleri atıklar içerisinde farklı maddeler olacağından bir koku yayılacak ve bunlarla beraber haşereler, sivri sinek, kara sinek oluşacak. Hastalıklar ortaya çıkacak ve aynı zamanda doğa katliamları olacak. Biz bunların önüne geçmek için elimizden ne geliyorsa yapmak durumunda hissettik ve kendimizde bilinci hissettiğimizden sizin de bahsettiğiniz gibi; TBMM’de Kocaeli Milletvekillerimiz siz Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Tahsin Tarhan bey gündeme Yukarı Hereke atık sisteme getirdiniz ve bu sorulara cevap bekleniyor. Siz beklediğiniz gibi biz de cevap bekliyoruz. Acaba yapılacak tesisin özelliği nedir? Bu tesiste atık olarak neler kullanılacaktır? Bu atıklar oradaki alt yapıya, yer altı sularına zarar verecek mi? Ağaç katliamlarının önüne nasıl geçilecek? Bunların hepsini sorduk fakat cevap gelmedi. Bahsettiğimiz Yukarı Hereke yaklaşık 28 bin nüfusa sahip bir yerleşim alanından bahsediyoruz ve 28 bin nüfuslu bu alanımızın, yerleşkemizin hemen hemen hepsi bu çöp tesisine karşı ve seslerini bir şekilde duyurmak istiyorlar. Bütün bunlara rağmen, tüm bu kalabalığa rağmen böyle bir şeyin yapılmasına anlam veremiyoruz. Bu konuda tekrardan kötü düşüncelere de meyil vermek istemiyoruz, biz buraya bize söylenen üçüncü sınıf bertaraf atık tesisi olacağını; üçüncü sınıf molozlar, beton parçaları, beton kütleleri, tuğla, kiremit parçacıkları, mermer tozları diye görüyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sanayi ve kimyasal atıklar değil gibi açıklanıyor.

İlhan Karadaş:Hepimizin kafasında soru işareti var. Alanı gezdiğimizde alan yeşil bir alan. Bu atıkların depolanmasına uygun bir alan olmadığını düşünüyoruz. O zaman kafamızda İMES ve kimyacılar organiza sanayi bölgelerine yakın olması hasabiyle buralardan atık gelebileceği ihtimaline binaen karşı çıkmak istiyoruz. Hukuk ve anayasanın bize verdiği yasal çerçeveler doğrultusunda hakkımızı arayacağımızı ve haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğimizi belirtmek istiyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yukarı Hereke’de her kesimden mi tepki var.

İlhan Karadaş:Kürt halkının yoğun olarak yaşadığı, manav diye nitelendirdiğimiz ve farklı illerimizden insanlarda buralarda yaşamakta ve ciddi tepkiler almaktayız. Bunlar bizden önce buraya yerleşmiş insanlar da derneğimize ve Yukarı Hereke’mize sahip çıkarak buna tepkili olduklarını ve ne yapmamız gerekiyorsa yanımızda olacaklarını belirttiler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Yukarı Hereke’yi seçmesi; “Yukarı Hereke halkı zaten sosyo- ekonomik seviyesi düşüktür, kültürel düzeyi düşüktüri buradan bir ses çıkmaz. Yapalım gitsin buraya.” Mantığı mı var? Nedir bu?

İlhan Karadaş:Bizim de öngörümüz bu şekilde. Bu kararlar alınırken bizden, ya da Yukarı Hereke’de oturan kimsenin bilgisi olmadığı gibi bilgi verilmemiş ve fikir alışverişinde bulunulmamış. Yangından mal kaçırır gibi kararlar alınmış ve etüd çalışmaları başlamış, etüd çalışmalarından bizim haberimiz yok. Biz orayı gezmeye, temiz hava almaya gittiğimiz de fark ettik. “Bizim öngörümüz susarlar, bize karşı çıkmazlar, kendi içlerinde bir şekilde tartışıp bunu unuturlar, biz de oraya istediğimiz tesisi yapar, hareket ederiz.” Diye düşündüler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Size söylenen üçüncü derece atık ifadesi var ama biz bu tür idarecilerin sözlerinin yerine getirilmediğini, her türlü atığın atılabildiğini kendi deneyimlerimizden biliyoruz ve çevrede nasıl bir hava kirliliği olduğunu maalesef Kocaeli’ndeki farklı yerlerden iyi biliyoruz. Kocaeli’nde çöp tesislerinin olduğu bölgelerde büyük sağlık sorunları yaşanıyor ve bununla ilgili raporlar yayınlanıyor, bundan sonrasında da Allah korusu Yukarı Hereke’deki çöp tesisinin halka verdiği zararlar konulu raporlar ile karşılaşmak istemiyoruz. Siz de istemiyorsunuz çünkü çoluk, çocuk var orada, belli yaşın üstünde, altında bu tür sorunlardan daha da yoğun etkilenecek insanlarımız var tıbbi olarak sıkıntılar büyük. Zaten ben biliyorum Yukarı Hereke’de sağlık sorunları da had safhada, sağlık hizmeti alınma açısından da çok büyük sıkıntılar yaşayan bir yer. Siz bu arada kısaca Yukarı Hereke’mizin genel sorunları hakkında da bilgi verir misiniz? Yukarı Hereke’nin birtakım sıkıntıları varken bu çöp tesisinin neler katabileceği konusunda da size sorumuz olsun?

İlhan Karadaş: Sizin de belirttiğiniz gibi 28 bin nüfuslu bir yerde bir tane sağlık ocağı var, orada iki doktorumuz mevcut ve insanlarımız bazı uzakta oturanlar buralara ulaşım araçları ile kalmak zorunda kalıyor. Çocuklarımızın vakit geçirip oynayıp eğlenebileceği park alanları, başka ilçeler ve mahallelerle kıyasladığımızda bir taneden bahsedebiliyoruz. Ciddi altyapı sorunları var, belli zamanlarda yağışın bol olduğu zamanlarda özellikle yağışın bol olduğu zamanlarda ana arterlerde yürüyen çocuklarımız inanın ki sel derecesinde, sulara maruz kalarak ıslak bir şekilde okula gidip evlerine gelmek zorunda kalıyorlar ve bunun yanısıra bahsettiğiniz gibi daha ciddi sorunlarımız varken; alt tarafta zaten maden ocakları işlemekte, gürültüleri ve çıkardığı tozlar bize zarar vermekte. Daha önce maden tesisi olarak kullanılan alanlara CURUF adı altında bazı katı atık depo alanları yapılmakta ve bunların da ciddi sağlık sorunları oluşturacağı öngörüsü oluşturmaktadır. Alt tarafta maden ocakları, üst tarafta da böyle bir tesis yapıldığı zaman bizim en büyük endişemiz Yukarı Hereke genç nüfusu potansiyeli olan bir yerleşim alanı, bir mahalle, bölge. Buradaki insanlarımız dar bir bölgeye sıkıştırılarak ilerleyen süreçte buradan göç etmek durumunda kalacak ve genç yaşlardan sonra belli bir olgunluğa eriştikten sonra kendi oturduğu bölgeye hizmet etmesi gerekirken burada zoraki göçlere zorlanacaktır diye düşünüyoruz. Bunlardan dolayı biz gerekli görüşmelerimizi yapıyoruz, bahsettiğimiz gibi sözlerimizi, mücadelemizi haklı bir şekilde sürdüreceğiz, yanlış tavır içerisinde olmadan bundan tüm halkımızın ve tüm vatandaşlarımızın kalbi müsterih olsun. Biz illegal faaliyet içinde değil tamamen legal çerçevede haklarımızı arayıp, mücadelemizi haklı bir şekilde sürdüreceğiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yukarı Hereke halkına, Körfez halkına, Kocaeli halkına ve tüm duyarlı vatandaşlarımıza tekrar çağrımızı yapıyoruz. Programımız devam ederken hashtag çalışması devam ediyor. YukarıHerekeÖFGTVde hashtag çalışmamıza destek verin. Bu programımızın yoğun bir şekilde izlenmesi ve paylaşılması önemli. Biz her vesile ile sesimizi yüksek bir şekilde duyurmak istiyoruz, Kocaeli Milletvekili olarak Kocaeli halkımıza Yukarı Hereke mahallemize reva görülen bu haksızlığa yoğun bir gündemle dur demek istiyoruz. Meclis’te bu konuda basın toplantısı düzenledim, açıklama yaptım, yazılı soru önergesi verdik Sn. Tahsin Tarhan’ın da bu konuda bir açıklaması oldu, muhalefet vekilleri olarak biz gayret gösteriyoruz ama iktidar vekilleri ne yapıyor? İktidar yöneticileri ne yapıyor? Görüşmeleriniz var mı? Başka yerlere kurulması planlandıktan sonra geri adım atılan bu çöp tesisi şu anda Yukarı Hereke’ye kurulmaya çalışılıyor. Başka yerlere kurulmaya çalışılırken tepkiler üzerine geri adım atmış Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ama şu anda “Sesi az çıkar bir yer” diye bulmuş ve buraya dikte etmeye çalışıyor. Peki iktidar yöneticileri vekilleri ne diyor bu konuda görüşmeleriniz oldu mu? Tavırları konusunda görüşlerinizi alalım Sn. İlhan Karataş başkanım?

İlhan Karadaş:Bizim görüşebildiğimiz tek merci Çevre Koruma Daire Başkanlığı Atık Yönetim Şube Müdürü Birol bey oldu. Onun haricinde iktidar yöneticileri ile Büyükşehir Belediyesi ve Körfez Belediyesi’nden herhangi birileri ile görüşemedik. Bizim bu süreçte kısa bir süreç, geçen hafta Salı günü haberimiz oldu. Onun üzerinden aktif olarak çalışmalar başlattık. Pazar günü yönetim kurulumuz ve dernek üyelerimiz ile toplantı gerçekleştirdik bunun neticesinde Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı’mızın özel kalem müdüründen randevu talebinden bulunduk, konunun ivediliği ve aciliyetinden dolayı. Kendisini Pazartesi de aradık randevu vereceklerini fakat cevap gelmedi bizlere. Bizler biliyoruz ki; eğer Yukarı Hereke’nin menfaatine, lehine bir oluşum, bir tesis yapılacaksa, yapılması planlanıyorsa bunlar haftalar, aylar öncesinde bilboardlara asılır, reklam panolarında boy gösterilir, afiş ve pankartlar asılır. Şunu biliyoruz ki; kimseye haber verilmeden, hızlı bir şekilde, gizli bir şekilde gerçekleşen bu çalışmanın bizlere faydasının olmadığını aslında kendileri de biliyorlar ve bu şekilde bir yol haritası çizmişler kendilerine. Bizim öfkemiz; bu şekilde bundan dolayı. Bizim görüşlerimiz alınmadan ki zaten zararlı olduğunu onlar da biliyor bizler de söyleyeceğiz. Böyle bir tepki ile karşılaşacaklarını ummuyorlardı, konunun Meclis’e gideceğini, muhalefet partileri tarafından gündeme geleceğini, halkın eylem sürecine girebileceğini düşünmemişlerdir ama bugünden sonra bizi de ciddiye aldıklarını düşünüyoruz! Belki geri adım atarlar diye ümit ediyoruz! Atmazlarsa da bu şekilde mücadelemize devam edeceğiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz de haklı mücadelenizde yanınızdayız Sn. İlhan Karadaş Başkanım. Yukarı Hereke halkımızın yanındayız. Sıkıntıları iyi biliyoruz, takip ediyorum. Büyük bir üzüntü ile karşıladık çünkü bölge halkının sorunları zaten yoğun Yukarı Hereke’nin sorunları oldukça yoğun ve biz bunlara çözüm bulamamışken iktidarın böyle bir adım atmasını kınıyoruz ve bu girişimin iptal edilmesini bekliyoruz. Bugün de sizinle bu konuyu konuştuk, sosyal medyada da YukarıHerekeÖFGTVde hashtagimiz ile yoğun bir katılım bekliyoruz halkımızdan son olarak eklemek istediğini cümleleriniz varsa onları alalım ve programımızı burada bitirelim.

İlhan Karadaş:Bizler daha temiz, daha yaşanılabilir bir ortamı olan Yukarı Hereke’mizi kimse ellemeden, “Gölge yapmayın yeter” mantığı ile hizmet etmedikleri gibi köstekte olmayacak, bizlere zararlı yatırımlar, tesisler yapılmadan bir hayat sürdürebilmek için elimizden gelen mücadelizi vereceğimizi belirtmek istiyorum. En büyük ricam; Yukarı Hereke’de oturan veya diğer mahallelerde oturan. Bugün Yukarı Hereke’mizin sorunu, başka bir zaman başka mahallemizde gündeme gelecek. Bugün buna susarlarsa, bir şekilde susup bu mücadeleye destek vermezlerse yarın onların da başına gelebileceğini, başka insanlarımızın da başına yanlış şeyler yapılabileceğini vurgulayarak desteklerini bekliyoruz. Bize sosyal medyada ve YukarıHerekeÖFGTVde hashtagi ile desteklerinde bulunmalarını. Toplantı ve söylemlerde yanımızda olmalarını, özellikle Yukarı Hereke’de oturan bireylerin bu süreçte ciddi destek ve katkılarını beklediğimizi vurgulamak istiyorum. Yöneticilerimize ve Kocaeli’ne aynı adalet duygusu içerisinde yönetim sağlamalarını talep ediyoruz. Vicdanlı ve izanlı hareket etmelerini. 28 bin nüfuslu bir yerin kalabalığın seslerine kulak vermelerini ve bunlara kulak tıkamamalarını talep ediyoruz. İnşallah dileklerimiz gerçekleşecek haklı mücadelemizde başarıya ulaşacağız ve bununla birlikte daha güzel bir Yukarı Hereke’yi umut ederek hayatımızı sürdüreceğimizi belirtmek isterim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yukarı Hereke Birlik Beraberlik ve Dayanışma Derneği Başkanı Sn. İlhan Karadaş ile Yukarı Hereke sorunlarını ÖFG TV’de konuştuk. Sn. Başkanımız iktidar yetkililerine destek olmuyorsanız bari köstek olmayın dedi. Kendisine teşekkür ediyoruz. Her zaman yanınızda olacağız. Haftaya Salı günü saat 21.00’da sizlerle birlikte olmak üzere tekrar programımıza son veriyoruz, hepinize hayırlı akşamlar.

Yorumlar