2009-05-14 00:00:00

MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk GERGERLİOĞLU, 12 Eylül darbesini yapan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren''in yargılanması talebiyle iddianame hazırladığı için mesleğinden alınan Eski Cumhuriyet Savcısı Sacit KAYASU ile darbecilere ve darbe girişimlerine karşı yapılanlar ve yapılması gerekenler konusunda basın toplantısı gerçekleştirildi.

     Basın toplantısına katılan eski Cumhuriyet Savcısı Sacit KAYASU, Kenan EVREN hakkında hazırladığı iddianame ile ilgili basına bilgi verdi. İddianamesini yok hükmünde sayan Adana Başsavcısının kararını eleştirdi ve iddianamesi nedeni ile Savcılık görevinden alınmasının AİHM’ de Türkiye’nin tazminat cezası ödemek zorunda bırakılmasına neden olduğunu belirterek, tekrar Savcı olmak için Adalet Bakanlığına başvurduğunu açıkladı. Hukuken darbecilerin yargılanması için bir engel olmadığını ama bunun bizzat yargı mercilerince önünün kapatılmasının Türkiye’nin bir ayıbı olduğunu söyledi.     

 

DARBE SUÇU MAHKÛM EDİLMELİ DARBECİLER YARGILANMALIDIR

 

Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesindeki “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve 313. maddesindeki “Hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik” suçları ile 309. maddedeki “Anayasal düzeni zorla ortadan kaldırmak” suçları uygulamacılarca birbirine karıştırılmaktadır. Darbe günlüklerindeki fiiller ve benzerleri görünüşte hükümeti yıkmaya yönelik olsa da aynı zamanda Meclis ve diğer demokrasi kurumlarını da işlevsiz bırakmaya yönelik olduğundan eylemler 309. madde kapsamında değerlendirilerek soruşturulmalıdır.

Biz iştirak etmesek de yargı camiasında, muvazzaf askerlerin darbe girişimlerine ilişkin soruşturma ve yargılamalarının sivil değil askerî yargı mercilerince yapılması gerektiğine dair bir düşünce ve uygulama ağır basmaktadır. Bunun örneklerini geçtiğimiz dönemlerde bazı soruşturma ve davalarda hep birlikte gördük.

 

MAZLUMDER başvurusuyla Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Özden Örnek'in günlüğünde yazılı darbe teşebbüslerini soruşturması için önünde yasal herhangi bir engel söz konusu değildir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu olayla ilgili görevsizlik kararıyla evrakı Askerî savcılığa göndermesinin de hukuksal bir önemi yoktur.İsmail Hakkı Karadayı hakkında yaptığımız suçduyurusunun da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu olayla ilgili görevsizlik kararıyla evrakı Askerî savcılığa göndermesinin de hukuksal bir önemi yoktur.

 

Anayasa değişikliği ve bu arada 1980 darbecilerine yargı sürecini başlatılabilecek geçici 15. maddenin kaldırılması beklenilmeden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 250. maddesine eklenecek bir fıkra ile, darbe suçlarını da içerisine alan Türk Ceza Kanunu'nun 302 ila 316. maddeleri arasındaki “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar”ın asker kişiler tarafından görev sırasında işlenmeleri halinde de özel yetkili adli savcılık ve yargı mercilerinin bu suçlara bakmaları sağlanabilir. Bu düzenlemenin gerçekleşmesi halinde Şemdinli dosyasının da tekrar Van Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesinin zorunlu hale geleceği  Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesindeki “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve 313. maddesindeki “Hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik” suçları ile 309. maddedeki “Anayasal düzeni zorla ortadan kaldırmak” suçları uygulamacılarca birbirine karıştırılmaktadır. Darbe günlüklerindeki fiiller ve benzerleri görünüşte hükümeti yıkmaya yönelik olsa da aynı zamanda Meclis ve diğer demokrasi kurumlarını da işlevsiz bırakmaya yönelik olduğundan eylemler 309. madde kapsamında değerlendirilerek soruşturulmalıdır.

 

Ülkemizde ordu müdahalesinin  gerekçesi  olarak  ilan  edilen TSK İç Hizmet Kanunu’dur.  Bunun 35. maddesi şöyle diyor: Silahlı kuvvetlerin vazifesi Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamaktır. Oysa Anayasayı ortadan kaldırarak, anayasa ile tayin edilmiş Türkiye Cumhuriyeti`ni korumak ve kollamak terstir… Halkın seçtiği Meclis`i kapatarak, demokrasiyi ve Cumhuriyetnii korumak ve kollamak da terstir… Çünkü Cumhuriyet`in temelinde yatan hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir.

 

 

Derneğimiz hukukçularının yaptığı çalışmalar sonucu, CMK 250. maddesinin uygulanmasından kaynaklanan bazı sorunların aşılabilmesi için aşağıda belirtilen yasa değişikliğinin yapılmasının uygun olacağı düşünülmüştür. Bu konuda   Adalet  bakanlığından   çalışma başlatması ve bu değişikliğin en kısa sürede Meclis gündemine taşınması için gerekenlerin yapılmasını talep ediyoruz

 

 TEKLİFİMİZ :

 

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 250. maddesinin 3. fıkrasının son bölümündeki “savaş ve sıkıyönetim hali dahil askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır.” ibaresinin yerine “savaş ve sıkıyönetim halinde askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır” ibaresinin getirilmesini teklif ediyoruz.

 

GEREKÇE                 :

 

Bilindiği üzere Türk Ceza kanununun ikinci kitap dördüncü kısmında yer alan Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar, Milli Savunmaya Karşı Suçlar, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk suçlarını ve CMK 250. madde de belirtilen diğer suçların soruşturma ve kovuşturmaları bu maddeye göre bazı bölgelerde kurulan Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından görülmektedir. CMK 250. maddesinde belirtilen özel durumlar için düşünülen bu Mahkeme’de bu suçu işleyen tüm kişilerin yargılanabilmesi gereklidir. Zira, bu suçlar Millete ve Devlete karşı suçlar babında ele alınan nitelikli suçlardır. Bunları yargılayacak mahkemelerin de bu konuda ihtisas sahibi olması kaçınılmazdır. Bu temel ilkeye gerek suç gerekse usul yönünden istisna getirilecek ise kanunda açıkça belirtilmeli, görev ve yetki açısından karışıklığa meydan verilmemelidir. Aksi halde devletin temel işleyişine karşı olan bu suçların yargılanamaması veya eksik soruşturma sonucu etkin bir mücadele verilememesi ciddi sıkıntılar oluşmasına sebep verecektir. Bu sebeple, 3. fıkradaki askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümlerin saklı olduğuna dair kısım, istisnanın boyutlarının anlaşılamamasına sebep olmaktadır. Bilindiği üzere askeri suç deyimi,  yasalarımızda açık bir tanımı yapılmamış ancak Askeri Yargıtay tarafından tanımlanmıştır. Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından da, askeri suçun tanımı şu şekilde yapılmıştır.

 Askeri suç,

a.Unsurlarının ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanununda yazılı olan, bir diğer ifade ile Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza kanunu ile cezalandırılmayan suçlar,

b.Unsurları, kısmen Askeri Ceza Kanunu'nda, kısmen diğer ceza kanunlarında gösterilen suçlar,

c.Türk Ceza Kanunu'na atıf suretiyle, askeri suç haline getirilen suçlar olmak üzere üç grupta mütalaa edilen suçlardır.

Bu tanım değişik yorum ve içtihatlara açık olup, siyasi yorumların hukuki yorumların önüne geçebilmesine zemin oluşturabilecek niteliktedir. Bu nedenle bu fıkranın sadece savaş ve sıkıyönetim halinde askeri Mahkemelere ilişkin istisna içerebileceği belirlenmelidir.

 

                                 

                                                          MAZLUMDER  Genel  Başkanı

                                                          Ömer  Faruk     GERGERLİOĞLU

Yorumlar