22.09.2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Yine önümüzde çok hak ihlalleri var onları sizlere anlatmaya ve hak ihlallerini gidermeye çalışacağız.

Öncelikle uzun süredir gündemimizde olan bir hak ihlali maalesef ki olumsuz bir seyir aldı. Somalili Muhammed İsse Abdullahi, uzun süredir polis baskısı altındaydı. Bir iş yeri var, SAAB adı altında bir iş yeri Ankara Kızılay’da, ruhsatlı işlerini yapıyorlar, Somalili insanlara hizmet sunuyorlar ve tüm Türkiye toplumuna da bu hizmetlerini sunuyorlar fakat polis son 1 yıldır, bu iş yerini sürekli rahatsız etti, gelip “Kardeşim Kızılay’da durmayın. Gidin varoşlara, burada sizi kimse istemiyor, Mamak’a gidin.” Diye rahatsız etti. Düşünün olacak bir iş değil! Bir devlet memuru gelip ruhsatlı bir iş yerini taciz ediyor ve “Gidin, kapatın, sizi burada istemiyoruz.” Diyorlar. Kim istemiyor bunu da açıklamıyorlar! Ülkede hissedilen bir sığınmacı nefreti nedeniyle sanırım İçişleri Bakanlığı bunu yapıyor ve sonuçta Muhammed İsse Abdulahi çok zor durumda kalıyor. En sonunda iş yerinin tabelasını indirtiyorlar, sonunda kendisi iş yerinin tabelasına isim yazdırıyor, daha sonra polis geliyor bu tabelayı indiriyor, SAAB ismini boyuyor. Sarı, Kırmızı, Yeşil renkler varmış, garip bir ruh hali. Sn. Mustafa Yeneroğlu o sırada orada destek vermek için. Polis amiri ağır hakaretler eder sayın milletvekiline, olaylar bu şekilde gelişirken geçtiğimiz günlerde Muhammed İsse Abdullahi gözaltına alındı ve Akyurt Geri Gönderme Merkezi’ne gönderildi hakkında sınır dışı kararı verilmiş. Hakkında yargısal süreç devam ediyor. Anayasa Mahkemesi’ne şu anda müracaat da edilmiş durumda. Bu karara tekrar itiraz da edilmiş durumda İdare Mahkemesi çerçevesinde ve AİHM’e de gidecek avukatı. Bir kişiyi hayati tehlikesinin olduğu bir yere göndermek ulusal ve uluslararası yasalara göre yasaktır ve bu bir cinayettir. İçişleri Bakanlığı yetkilileri yıllardır anne babasını görmek için bile ülkesine gidemeyen bu insanı derdest edip Somali’ye göndermek istemektedir! Ya bu tamamen bir cinayet ve ölümle sonuçlanacak bir hadisedir. İçişleri Bakanlığı yetkililerine soruyorum; bu nasıl bir cürettir? Bu nasıl bir yasa çiğnemektir? Bu nasıl bir haldir? Bu kişi apaçık bir şekilde çok önemli hayati tehlikesi olan yıllardır gidemediği ülkesine derdest edilip nasıl olur da gönderilir? Kabul edilecek bir hadise değil! Zaten aylardır, bu kişi üzerinde çok yoğun bir baskı kuruldu, hukuksuz bir şekilde, yasaları çiğneyerek İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı bunları yapmıştır ve ardından şu anda da geri gönderme merkezine gönderiliyor. Biz bunu ulusal ve uluslararası basın nezdinde duyuruyoruz. Muhammed İsse Abdullahi’nin yanındayız. Bu hukuksuzluğun karşısındayız, kabul edilecek bir durum değildir. Şu anda hakkında yeni bir sınır dışı kararı çıkarılmış fakat avukatları da bu duruma itiraz etmiş durumda. yargısal süreç bitene kadar herhangi bir işlem yapılması da mevzu bahis değildir. Hayati tehlikesi olan bir ülkeye gönderilmesi kabul edilecek bir şey değildir! İktidarın yetkililerine sesleniyorum; Sayın Cumhurbaşkanı’na, İçişleri Bakanı’na ve tüm yetkililere sesleniyorum; bir cinayete imza mı atmak istiyorsunuz? Çok net soruyorum! Bana bunun cevabını verin. Somalili Muhammed İsse Abdullahi bu ülkede hiçbir asayiş olayına sebebiyet vermedi. İşinde gücünde çalışan, hiçbir sıkıntısı olmayan, adli sıkıntısı olmayan bir insan. Sırf bunu bir yerlere yaranmak için iş yerini kapattırıp kendisini de Somali’ye göndermek için yapılmadık hukuksuzluğu bırakmayanlara sesleniyorum; İsse Abdullahi’nin olası ölümü konusunda hesap verebilecek misiniz? Bu yaptığınız işler konusunda hesap verebilecek misiniz? Size açıkça soruyorum ve kesinlikle böyle bir işlemi kabul etmeyeceğimizi ulusal ve uluslararası düzeyde tüm kurumları harekete geçireceğimizi de buradan ilan ediyorum. Sığınmacı nefreti üzerinden sörf yapıp oy toplamaya çalışan iktidardaki ve muhalefetteki tüm yetkilileri de, tüm şahsiyetleri de buradan kınıyorum!

Değerli arkadaşlar hak ihlalleri bitmiyor ve bize yurdun dört bir tarafından yoğun bir şekilde hak ihlalleri ile ilgili başvurular alıyorum. Biz de şunu söylüyoruz; bizi eleştiren insanlarımız olabilir. Sevmeyen, beğenmeyen insanlarımız olabilir ama biz şunu net bir şekilde söylüyoruz; bizi sevmeseniz de beğenmeseniz de yarın öbür gün bir haksızlığa uğradığınız zaman, bize başvurduğunuz zaman biz size çifte standart yapmayız. Biz insan hakları savunucuları üzerine siyaset yapan bir milletvekiliyiz ve bunu da çok net bir şekilde söylüyoruz! Yarın öbür gün bir haksızlığa uğrayabilirsiniz ve bize başvurduğunuz zaman kesinlikle ters düz edilmezsiniz, kesinlikle soğuk karşılanmazsınız, kesinlikle hakkınız aranır! Bunu da net bir şekilde söylüyorum ve bu yüzden de bize yurdun dört bir tarafından, halkımızın her kesiminden başvurular yağıyor ve biz de tüm bunları Meclis’te basın toplantılarımızda gündem ederek, soru önergelerimiz ile bakanlığa sorarak, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na dilekçelerimiz ile başvurarak görevini yürütmekte olduğumuz milletvekilliğinin hakkını vermeye çalışıyoruz. Daha Meclis Genel Kurulu başlamadı ama biz her hafta yaptığımız basın toplantıları ile vatandaşın derdine derman, sesine ses olmaya çalışıyoruz. Birçok başvuru var, çok vahim başvurular var, biz bu başvuruların gündeme gelmesi için meclisin resmi açılışını beklemedik aylardır. Bunları yoğun bir şekilde ekibimiz ile birlikte gündeme getirdik. Çok büyük gayretle, fedakarlıkla, ihlasla, azimle, inatla, cesaretle bu görevimizi sürdürdük ve sürdürmeye de devam edeceğimizi milletimize söz veriyoruz.

Çok büyük hak ihlalleri var. Size oğluyla fotoğraf çektirmiş genç bir babanın fotoğrafını gösteriyorum. Bu baba mutluluk için kucağına aldığı çocuğu ile gülümsüyor fakat artık gülümseyemeyecek böyle bir fotoğrafta çünkü o hayatını kaybetti, çünkü o sağlık hakkı ihlalleri nedeniyle hakkını kaybetti. Barış Keve Malatya Akçadağ T Tipi Cezaevi’nde çok önemli sağlık hakkı ihlalleri nedeniyle hayatını kaybetti! Olayı araştırdık, yakınları ile konuştum. Zaten öncesinde anti depresif tedavi alan bir insan ve aylardır tutuklu olarak yargılanıyor. Edirne Cezaevi’nden geçtiğimiz Çarşamba günü Malatya Akçadağ Cezaevi’ne naklediliyor, nakillerin çok sıkıntılı olduğunu biliyoruz, yollarda insanlar çok büyük sıkıntılar yaşıyorlar. Düşünün lüks koltukta oturarak seyahat ettiğiniz bir yolculuk değil, Edirne’den Akçadağ’a bir mahpus aracında getiriliyorsunuz, daracık bir yerde ve oldukça büyük sıkıntılar içinde getiriliyorsunuz. Ardından Akçadağ Cezaevi’nin zaten yoğun hak ihlalleri ile dolu olduğunu biliyoruz. Günlerdir orada su akmıyor, sıcak su doğru düzgün verilmiyor. Birçok hak ihlali nedeniyle başvuru aldığımız bir cezaevi, bu cezaevine getiriyorsunuz sonrasında Barış Keve’nin kullandığı ilaçlar kendisine verilmiyor Edirne Cezaevi’nden çıktığında kullandığı anti depresif ilaçlar kendisine verilmiyor ve Barış Keve 5 gün boyunca ilaçlarını kullanamıyor. Bu arada neler yaşadığını bilmiyoruz! Kötü muamele gördü mü darp edildi mi bilmiyoruz! Diş ağrısı da çektiği ve ağrı kesici alamadığı yönünde de şikayetlerini ailesine bildiriyor. Düşünün hem anti depresif ilacını alamıyor, hem tek kişilik bir hücreye konuluyor. Hem dişi ağrıyor, ağrı kesici alamıyor, tek kişilik hücrede anti depresif tedavi almaksızın bekletiliyor. Adeta “Kardeşim tüm ortam hazır buyur intihar et.” Deniliyor ve Barış Keve sonunda intihar ediyor. Peki bu normal bir ölüm mü? Kardeşim tüm şartları hazırlamışsın, adam da sonunda intihar etmiş. Gerçi bu intihar da şüpheli ölüm çerçevesinde otopsi raporları ile bunun da açıklanması gerekiyor ve “Ne yapalım intihar etti Allah rahmet eylesin takdir i ilahi.” Var mı böyle bir şey? Ben bir hekim, insan hakları savunucusu olarak olayı ayrıntılı araştırdım. Yarın öbür gün sizin de başınıza gelebilir, bir şekilde cezaevine girersiniz haksızlığa hukuksuzluğa uğrayıp sonrasında aldığınız anti depresif tedavileri alamazsınız 5 gün boyunca, depresyonunuz artar. Haksızlık, başka ihlaller de devreye girince intihar kararı alabilirsiniz! Bakın çok vahim bir durum bu ve kendinizin başına geldiğini düşünerek hareket etmek zorundasınız. Veyahut bir yakınınızın başına gelebilir! Biz bu olayları kesinlikle kabul etmiyoruz. Bakın neredeyse her gün, cezaevlerinden genç intihar ölümleri haberleri geliyor! Olacak iş değil. Bu kişinin intiharından daha iki gün önce yine bir başka cezaevinde az sonra onu da ayrıntılı bir şekilde dile getireceğim, yine bir intihar olayı, gencecik bir insan intihar etti. Neden Türkiye cezaevlerinde genç mahpuslar intihar ediyor? Neden bu intiharlar şu anda çok artmış durumda? Neden bu kadar cezaevlerinde yoğun hak ihlalleri yaşanıyor ve neden cezaevleri bu ölümler, intiharlar hakkında tek bir açıklama yapmıyor? Biz kendi gayretlerimiz ile, mahpus yakınlarının veya tanıdıklarının bize bildirmesi ile bundan haberdar oluyoruz. Neden bu ihmaller sonucunda psikolojik sıkıntılar yaşayan bu hasta mahpusların intiharları konusunda doğru düzgün bir açıklama yapılmıyor? Biz defalarca, binlerce defa bu konuları gündeme getirdik, Adalet Bakanlığı: “Ekim ayını bekliyoruz. Meclis açılsın bakalım.” Dedi. Kardeşim Meclis açılana kadar sen bu sözleri söyledikten sonra daha kaç kişi intihar etti Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ? 4 yıldır, benim vekilliğim döneminde zaten yoğun hak ihlalleri ile dolu ben 4 yıldır söylüyorum mahpuslarla ilgili yasa teklifleri veriyoruz, adli tıp kurumlarında bu kişilerin durumlarını yokuşa sürmeyin diyoruz sonunda Türkiye’yi mahpus ölümlerinde dünya şampiyonu yaptınız! Yuh size! Gerçekten el insaf! Bunlar insan. Gencecik bir baba, kucağında bir çocuk, iki tane çocuğu varmış Barış Keve’nin abisi ile görüştüm ne olacak şimdi? Öldü gitti, bu dünyaya bir daha gelmeyecek kim verecek bunun hesabını? “Efendim dosya kapanmıştır, ne yapalım kendi isteği ile intihar etmiş yapabileceğimiz bir şey yok.” Diyecekler resmi makamlar, biz biliyoruz cevapları değerli arkadaşlar. İnsan canı çok değerli, siz de bu insanın yerinde olabilirdiniz. Öyle bir şey olsa kimliğine bakmaksızın yine sizin de hakkınızı savunurdum, bunu da net bir şekilde söylüyorum; kimse oraya buraya çekmesin, mahpusun, vatandaşın kimliğine bakmaksızın biz elimizden geleni yapıyoruz.

Yurt başvuruları ve yurtta kalan öğrenciler ile ilgili bize çok başvuru geliyor. Yurtlarda kalan öğrenci kardeşlerimiz çok zor durumda. Bakın güya yurtlarda yer sorunu yok deniliyor ama ben sürekli yurttaki öğrencilerden başvuru alıyorum arkadaşlar! Gelin bu konuda bir açıklama yapın! Mesela İstanbul Üniversitesi Cerrehpaşa’da okuyan bir kardeşimiz Murat Aydın bize başvurmuş. Diyor ki: “Ailem bu sene Tekirdağ’a taşındı ve ikamet değişikliği yapamadığım için KYK başvurusuna yurt çıkmadı ve benim gidecek bir yerim yok, ailem Tekirdağ’da İstanbul’da gidip gelemiyorum, ücretler çok yüksek, özel yurtlar çok pahalı, babam emekli, erkek kardeşlerim okula gidiyor, zor durumdayım. Normalde bu hafta üniversiteye gitmem gerekiyor ama ben gidemiyorum kalacak yerim de yok ne yapayım?” İstanbul’da oturuyor göründüğü için yurt da çıkmamış. Tekirdağ’dan gel git yapamıyor, bu çocuk okuyacak ağır bir okulda ama hal bu!

Bu da çok önemli bir konu; KHK yurtlarında tek tip yemek verilmeye başlandı. Milyonlarca öğrenci var ve şu anda yeni bir yemek uygulamasına geçildi, tek tip yemek uygulaması. Öğrenciler bize kahvaltı tabaklarının fotoğraflarını gönderiyorlar, yurt ne verirse onu yiyecekler! Bunu sevdin sevmedin değil, bir seçim yapma hakkın da yok “Tek tip kardeşim tabakları sevdin sevmedin doydun doymadın al bunu ye.” Öncesinde böyle değildi bir seçim hakkı vardı ve şu anda son mevzuat öğrencilerin sıkıntıya girdiği bir hal. Ne diyor öğrenci arkadaşımız? “Eski sistemde KYK yurt yemeklerinde istediğimizi seçebilir ve yiyebilirdik. Şimdi bunu yapamıyoruz. Bazı insanların verilecek yemeklere karşı alerjisi olabilir.” Diyor. Kendisini anlatmış. “Çölyak vb. hastalıkları da olabilir. Ben ibs hastasıyım Ambalajlı ürünler ve glütenli ürünler tüketemiyorum. Yemek seçim hakkımızı almasınlar. öğrenciye bu zulmü yapmasınlar. Sayın milletvekilim Siz herkese yardımcısınız Öğrencilere de yardımcı olun.” Diyor, tabii ki öğrenci kardeşim senin sesini duyuruyoruz buradan, seni tanımıyoruz, bilmiyoruz ama bir öğrenci olarak bize başvurdun ve biz ayrımsız senin sesini de bu Meclis’te duyurmuş olduk. Bu konuda bakanlık yetkililerine sesleniyoruz, bu uygulamadan dolayı öğrenciler son derece muzdarip, bize çok başvuru geliyor. Öğrencinin karnı doysun ki dersi anlasın Sayın Bakan bundan haberiniz yok mu? 3 kuruşluk şeyin neden kesintisini yapıyorsunuz? Son mevzuat maalesef ki öğrencinin aleyhine oldu, belki oradan 3 kuruş para kısıyorsunuz masraf olmasın diye ama öğrenci var bu ülkenin geleceği, hepimizin istikbali var, bu ülkede gencecik insanlar milyonlarca ve bu gençler doğru düzgün bir eğitim almalı, karınları aç bir şekilde dinleyecekleri dersten bir şey anlamayacakları apaçık ortada!

Halkın her kesiminden başvuru alıyoruz. Bakın Kocaeli Darıca’da bir vatandaş bize başvurdu. Bunlar birçok kişinin başına da geliyor! Bir başvuru ile bizim önümüze de gelmiş durumda! Nakliye şirketleri doğru düzgün kontrol ediliyor mu? Bakanlık yetkililerine soruyoruz! Bakın diyelim ki; Evinizi taşıyacaksınız, yeni bir kiralık ev buldunuz. Zor durumdasınız, zaten taşınma işi zor bir iş, meşakkatli bir iş, eşyaları toparlayacaksınız, maddi ve manevi bir sürü sıkıntılar yaşıyorsunuz, nakliye şirketi ile gidip anlaşıyorsunuz güya, adam sabahleyin geliyor, tüm eşyalarınızı toplamışsınız, sabah gelip “Seninle anlaşmıştık ama bu kadar eşya var, fiyatları 5 kat yükseltiyorum işine gelirse.” “Nasıl olur? Ben seninle anlaştım, başkasıyla anlaşacak durumum yok. Bugün bu işi yapmak zorundayım. Sen niye böyle 5 kat fiyat söylüyorsun?” “Ben anlamam.” Diyor ve birtakım cümleler söylüyor. Mecburen bir şekilde anlaşıp evinizi taşıtmaya çalışıyorsunuz. Bunlara çok rastladık. Bu tür dolandırıcılık yapan nakliye firmaları maalesef ki var! İşini doğru düzgün yapanları tenzih ediyorum ama bakın Darıca’da ne olmuş? “Firma adı “Mavi Nakliyat” diye konuştuk. Eve eve geldik Cantek Nakliyat diye çıktı. Ben Mavi Nakliyat ile anlaşmıştım şimdi Cantek geldi. Sabah geldiler 2,500 TL’ye anlaşmıştık. Sonra “Olmaz 12.500 TL’ye taşıyacağız.” Dediler. Gelen kişilerden birisi Emrah Özbilgili. Annem Zübeyde Hanımın evini taşımak için evden eve olarak bir nakliye Firmasıyla 2500 TL’ye anlaştık. Adamlar gelip eşyalara bakın kurtarmayacaksa işe başlamayın dedik. Sorun yok dediler. İşe başladılar yarım saat sonra 12.500 liradan aşağı olmaz diyerek sözleşme imzalatmaya çalıştılar. “Ben sizinle görüştüm 3000 TL denildi. Dolandırıcı mısınız?” dedim. Polisi aradım, eşya taşımayı durdurdum. İptal ettim. Sonra polisler geldi.” Eviniz taşınırken bunlar yaşanıyor. “Orta yolu bulun. Biz gidiyoruz.” Dediler. “3 Bin TL’lik işe 11 Bin TL istemişler. “5 eleman getirdikleri için işçilerinde haklarına girmeyeyim diye 1500 lira verdim adamları gönderdim. Bu adamlar organizasyon sistem kurup Darıca’lı vatandaşları dolandırmaya çalışıyorlar. Ben bu işte mağdur oldum başka vatandaşlarımız mağdur olmasın diye siz adalet savunucusu size bildirdim. Ne yapacağım bilmiyorum. Adamların numarası ismi belli. Araştırınca bunları tespit ettim. Sizden yardım talep ediyorum. Daha sonra başka bir numaradan arattırdım yine aynı tezgah, adamlar uygun fiyatlar vererek vatandaşı ağına düşürüp sonra eve gelince fiyatları 5 kat arttırıyor. Paravan şirket herhangi bir dükkanları yok.” Şu işe bakın! İşte devletin olmaması böyle bir şey arkadaşlar! Bakanlık nerede? Kocaeli Darıca’da yaşanıyor! Firma isimleri belli, vatandaş yaşadığını anlatıyor. Ey bakanlık sen neredesin? İşte devlet olmayınca böyle üçkağıtçılar, dolandırıcılar vatandaşı zor anını istismar ederek çarparlar çünkü devlet yok ortalıkta! Devlet yetkilileri bakanlık yetkililerinin adı uyuşturucu kaçakçılığı işlerine karışmış! Sedat Peker’in iddialarına cevap veremiyor adamlar! Böyle bir ortamda da bakıyorsunuz; ortalığı dolandırıcılar sarmış. Kocaeli Darıca’da böyle hadiseler oluyor! Darıca Kaymakamlığı sen ne yapıyorsun? Ne işlere bakıyorsun? İçişleri Bakanlığı ne işe bakıyorsunuz siz? Bu işlerle ilgilenmeyecek misiniz? Allah aşkına ne dolaplar dönüyor ülkede? Kim nereden nemalanıyor? Ne iştir bunlar? Vatandaşı dinleyecek birisi yok mu? Sorularımıza doğru düzgün cevap verecek bir bakanlık yok mu? Bir vilayet makamı, kaymakamlık, Kocaeli Valiliği yok mu? Kocaeli Valisi biliyoruz milletvekilliği peşinde koşuyorsun ama dön biraz da bu işlere bir bak! 28. Dönem’de Kocaeli’den milletvekili olmaya çalıştığını çok iyi biliyoruz dön biraz da bu işlere bir bak Sn. Kocaeli Valisi! Beni sosyal medyadan engellemeyi iyi beceriyorsun seni eleştirdiğim için ama işini yapmayı bilmiyorsun! El insaf! Memleketi dolandırıcılar kaplamış, sarmış her tarafı, Kocaeli Valisi de Darıca Kaymakamı da bunlardan habersiz, vatandaş ne yapsın bize başvuruyor! Biz de buradan gündem ediyoruz, bakalım çözüm bulacaklar mı? Yarın öbür gün hepiniz yaşayabilirsiniz, evinizi taşıdığınız zaman böyle bir hadise ile karşılaşabilirsiniz ve sonra her tarafa başvurursunuz, bir çözüm bulunmaz en sonunda da Meclis’e olayı götürmek zorunda kalırsınız.

Bize öncesinde de başvurmuştu bu kişi. Dinara Tuleubayeva: “Devletten en azından süresiz ikamet izni talep ediyorum.” Birtakım sorunları vardı. “Benim oturma izni sürem bitiyor, herkese oturma izni süresi uzatmıyorlar. Çocuklarımla burada kalıyorum, oturma iznim uzasın.” Diye isteği var, onu da buradan gündem etmiş olalım.

Beyza Yıldırım ve Eşi Ali Yıldırım Tarsus Kapalı Cezaevi’nde. Biz bu mahpusu gündeme getirmiştik, biri 8 diğeri 13 yaşında iki çocuk ailesinden ayrı. Beyza Yıldırım demir eksikliği anemisi nedeniyle tedavi görmekte, cezaevi kurumu tarafından infaz erteleme işlemleri başlatıldığını duyduk, çok büyük zorluklar, sıkıntılar çekmiş, aile travmaları yaşamış bir aile, zaten böyle binlerce aile var. Haksız, hukuksuz yargılamalar ve hasmane tutumlar dolayısıyla ailenin çöktüğü bir yerde Aile Bakanlığı’nın bu meselelerle ilgilenmediğini görüyoruz. Aile Bakanlığı kendi işlerine bakıyor. Siyasi ikbaline bakıyor ama aileler çöküyor!

Eyüp Çetin Gülten Çetin çifti büyük zorluklar yaşıyor, birisi engelli 3 çocukları var, aile çökmüş durumda. 9 aydır babanın cezaevinde olması, annenin maddi manevi sıkıntılar yaşıyor Aile Bakanlığı bu konuda bir şey yapıyor mu? “Ey aile sen çökmüşsün. Ne yapıyorsun? Biz devletiz senin halini hatrını soralım.” Diyor mu? Hayır. Üstüne kadının, annenin alması gereken engelli yakını aylığını vermiyor, neden? Baba KHK ile kapatılan bir okulda öğretmen olduğu için! Bundan dolayı cezaevine girmiş ve bir kin, nefret, intikam operasyonu çerçevesinde bu aile engelli yakını aylığını alamıyor! Haftalardır bunu gündem ediyoruz, herkes 3 maymunu oynuyor! Duymazdan, görmezden geliyor! Siz istediğiniz kadar duymazdan görmezden gelin, biz kafaları çatlatırcasına sizi bunu hatırlatacağız ve bu hakkı da geri alacağız bu aile adına Sayın Bakanlık! İstediğin kadar duymamazlıktan gel, biz bu ailenin hakkını aramaya devam edeceğiz, herkesin hakkını aramaya devam ettiğimiz gibi!

Bir mahpus yakını başvurmuş. Hasan Kılıç Kayseri Bünyan Cezaevi’nde kalıyor. “Kardeşim Kürtçe skeçler yazıyor.” Mahpus arkadaşları ile skeçler yazıp, bir taraftan hem düşünsel olarak skeç senaryosu yazan ve bunları mahpus arkadaşları ile oynayan bir kişi. Hem içeride düşünsel olarak bir şey öğreten hem de biraz vakit geçsin diye uğraş veren birisi fakat bu kişinin Kürtçe skeçlerine de el konulmuş! Düşünün Aziz Nesin’lik bir ülkeyiz arkadaşlar! Mahpus Kürtçe bir skeç yazmış “Vay efendim burada propoganda yazıyorsun.” Mahpus skecinde “Koğuşumuzdan milletvekiline bağlanıyoruz.” Demiş, cezaevi yönetimi koşturarak gelmiş “Koğuşta telefon mu var?” demiş! Gerçekten trajikomedi! Şu hale bakın. Bir skeçteki ifadeleri, bir skeçteki hayali ifadeleri, mizahı anlamayarak gelip böyle “Aziz Nesin” hikayelerinde olduğu gibi gelip koğuşta telefon arayan bir idare! “Efendim skece el koyuyor. 11 gün hücre cezası verildi skeçler yüzünden.” Bir skeç yazmışsınız, onu oynamaya çalışmışsınız, komediye bakın; 11 gün hücre cezası almışsınız! Ülkedeki ifade özgürlüğünün hali bu! İçeride bir skeç yazıyorsunuz ve o skeçteki ifadeleri komik bir şekilde cezaevi yönetimi yanlış anlıyor, geliyor mahpus koğuşundan milletvekiline telefonla bağlanılıyor diye arama yapıp telefon arıyor, Allah akıl fikir versin üstüne 11 gün hücre cezası! Bakın mahpus ne diyor? “Ben bir mektup gönderdim. idare mektuba el koydu. Propaganda yapıldığı nedeniyle el konulduğu söylendi ama propaganda olabilecek bir şey de yoktu. Yazılan şeyler düşünce özgürlüğü kapsamında. Biz burada bir skeç hazırladık bu skeci de arkadaşıma hatırlatmak için yazdım. Skeçte, siyasilerin de programa telefonla katıldığını söylemiştik. Onlarda sanki bizde telefon varmış gibi koğuşumuzu aradılar. Eşyalarımızı hep karıştırdılar. Zaten ben ikrar etmişim mektup benim diye. Diyorum ki; “Hani bizim bir milletvekili var sürekli konuşan, yazdığım mektubu karalanmış halini ona da göndermek istiyorum basına versin diye.” skecimizde de bile çok farklı anlamlar arıyorlar!” ülkenin hali bu arkadaşlar! Bir taraftan bakanlar malı götürürken, malı götürüp sonrasında yargılanmıyorsunuz biliyor musunuz? Maşallah! Bir tane bakanımız vardı; malı götürdüğü için görevden alındı Ruhsar Pekcan! Cümle alem biliyor, ben söylemiyorum. Kim aldı onu görevden? Cumhurbaşkanı! Kendi bakanlığında ihale yolsuzluğu yapmış peki yargılandı mı? Hayır! Peki böyle bir ülkede ne oluyor? Vatandaşı dolandıran firmalar ortaya çıkıyor! Bunlarla uğraşmayan bakanlıklar, vilayet yetkilileri, İçişleri Bakanlığı çünkü onların başka önemli işleri var! Bu arada da cezaevinde bütün bunları eleştiren mahpuslar üzerinde de trajikomik hadiseler yaşanıyor! İşte Türkiye’nin manzarası bu! Bunu tüm dünya görsün! Gerçekten de dibe vurmuş, tüm insani, hukuki gelişim endekslerinde dibe vurmuş, komedi arz eden, gülsek mi ağlasak mı şaşırdığımız bir ülke Türkiye şu anda!

Afyonkarahisar 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kalan Faruk Boyar’ın eşi yazmış. Diyor ki: “ İki kere beraat aldığı halde 21 Haziran 2022 de 12.5 yıl cezaya mahkum edildi. İki kere beraat etmiş adama nasıl böyle bir ceza verdiler? Beraat ettiği halde Yargıtay cezasını onadı. Biz henüz 3 yıllık evli ve 8 aylık bebeğimiz var. Ankara, İstanbul’da ki erlere, uzman çavuşlara beraat verilirken Sarıkamış’ta hiçbir insana zarar bile gelmemişken, şehit bile yokken bizlere neden böyle yaptılar? Aynı dosyada silah sıkanlara bile beraat verilmiş iken eşimin durumuna, dosyasına lütfen bakıp yaptıkları yanlıştan dönmelerini istiyoruz. Kızımın ismi Piraye. Nazım Hikmet’e olan sevgimden dolayı koyduk görüşe giderken gardiyanlar ismini soruyor “Piraye” diyorum. Piraye Nazım’ı beklemiş, hep hasret kalmış bizim Piraye’miz de babasını bekliyor diyorum. Daha fazla hasret kalmasın Piraye babasına lütfen ilgililer sesimizi duysun.” Sarıkamış’ta 4 aylık uzman onbaşıymış bu kişi Faruk Boyar Bir şeye de karışmamış, silah sıkmamış, bir kişiyi öldürmemiş sonuç olarak 12.5 yıl hapis cezası, ülkenin hali bu!

“Dokuz eylül tıp fakültesi öğrencisi olarak 2014 yılında başlayan azami süre sonunda 2022-2023 öğretim yılında azami sürem doluyor. Fakat temmuz ayında çıkan aftan biz yararlanamıyoruz. Af kapsamı genişletilip bizi de düşünmeleri gerekiyor. Sonra 4 sene daha af çıkmasını beklemek zorunda kalacağız.” Diyor öğrenci kardeşimiz. Biz onu halen öğrenci kabul ediyoruz çünkü okumak istiyor ve af kapsamına tüm mağdur öğrenci kardeşlerimizi de katın diyoruz Milli Eğitim Bakanlığı’na.

“20 bin öğretmen ataması yapıldı bunların 486 tanesi özel eğitim kontenjanında boş kaldı. Bu boş kalan kadrolar diğer kadrolara dağıtılacak mı ya da özel eğitim puanı düşürülerek atama mı yapılacak?” diye soruyor Milli Eğitim Bakanlığı’na genç arkadaşlarımız, bu konuyu geçen hafta da gündem ettik, yine gündem ediyoruz. Bakanlıktan bu konuda açıklama bekliyoruz!

Az evvel gündeme getirmiştim, genç mahpus Barış Keve’nin intihar olayında bahsetmiştim. Cezaevlerinde her gün bir genç mahpus intihar ediyor diye işte onlardan birisi; Yücel Mızrak Eskişehir L Tipi Cezaevi’nde kalıyordu. “15 Eylül 2022 tarihinde sabah 09.00’da kardeşimin ölüm haberi geldi, 1-2 gün olmuş öleli. “Kardeşin öldü gelin alın.” Dediler. Otopsi olmuş, haberimiz ve iznimiz yoktu bile. Cezaevi hastaneye giderken haber vermesi gerekirken öldükten 1 2 gün sonra haber verdiler.” Düşünün, ölmüş otopsisi yapılmış, 2-3 gün geçmiş aileye öyle haber veriyorlar! Hale bakın, memleketteki sorumsuzluğa bakın! Hastaneye kaldırılır mahpus, geçen bir mahpusu anmıştık Veysel Atasoy’un 19 gün sonra mahpusun ailesine haber vermişler! Daha sonra hasta mahpus ölmüştü! Birçok vakada da bu olmuştu. Erhan Marik isimli bir vatandaşın ailesi de bize bunu söylemişti. Cezaevleri nasıl bu kadar rahatsınız? Cezaevi müdürleri yarın öbür gün bu iktidar değişipte bu konulardan yargılanacağınızı düşünmüyor musunuz? Bakın çok tehlikeli işler yapıyorsunuz, çok yanlış işler yapıyorsunuz! Bir başka genç mahpus intiharı! Doğru düzgün bir açıklama var mı Eskişehir L Tipi Cezaevi’nden? Yok! Biz mahpus yakınlarından öğreniyoruz. Cezaevi açıklama yapıyor mu? Hayır! Memleketteki şu yürütmenin, bakanlıkların sorumsuzluğuna bakın! Şu Adalet Bakanlığı’nın, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün sorumsuzluğuna bakın! Memlekette mahpuslar ölüyor, genç mahpuslar intiharlarında dünya şampiyonu oluyoruz cezaevlerinden bir açıklama yok! Biz kendi imkanlarımızla bunu öğreniyoruz, buradaki ihlalleri bakanlığa soruyoruz cevap yok! İşte bakın oy verip iktidara getirdiğiniz, iktidarın bakanlığın durumu bu! Adalet değil zulümat bakanlığı! Her gün, her gün genç mahpusları depresyona, çıkmaz sokaklara itip intihar etmelerini sağlayan, intihara sürükleyen bir iktidar ile cezaevi yönetimleri ile karşı karşıyayız. Bu kadar genç mahpus intiharı olur mu? Allah aşkına! Bu nasıl bir haldir? Hangi psikolojik sıkıntılara sokuyorsunuz? Hangi dar boğazlara hangi çıkmaz sokaklara sokuyorsunuz? Hangi çaresizliklere sokuyorsunuz bu insanları? Bunları bize açıklayın! Bu ne sorumsuzluktur? Anlamak mümkün değil! Biz her bu tür hasta mahpus ölümünde kahroluyoruz çünkü bu kişiler durup dururken intihar etmezler! Psikolojik sıkıntılar yaşadığınız zaman siz bir hasta mahpussunuzdur, psikolojik destek, psikiyatrik ilaç tedavileri almazsanız veya aldığınız tedaviler kesilirse intihar olayı mümkündür, olabilir!

Maalesef KHK’lılara bu zalimlik çok yapılıyor! KHK’lı bir doktor bakın arkadaşlar yıllarca büyük masraflar ile devletin ve ailenin büyük masrafları ile hekim olmuş bir insanı düşünün! Abuk sabuk gerekçelerle işinden atılıyor. “Beni işimden attın, iş yeri hekimliği yapayım.” Diyor. “Yapamazsın.” “İmtihanı kazandım belgemi ver.” “Yok vermem.” Diyor! “Peki bir firma ile anlaştım izin ver.” “Hayır vermem. Ben seni damgaladım fişledim, seni sivil ölüme uğratacağım, seni aç susuz bırakacağım.” Demek isteyen bir iktidar var! Doktor bey diyor ki: “Ben Mehmet Ali Özertürk 677 KHK ile ihraç bir hekimim. Hakkımda takipsizlik kararı mevcut,,,, 4 yıldır işyeri hekimliği yapmaktayım. 2 aydır Mersin Akkuyu Nükleerde OSGB’ye bağlı olarak çalışıyorum ancak güvenlik soruşturmasında KHK’dan dolayı onay alamıyorum,içeriye giremiyorum,” Neden? Birisinin kafasına esmiş adamı ihraç etmiş sonrasında hayatı karartılmış. Özelde de başına gelen bu! Bunu tüm dünya duysun! Biz bunu raporlarımızla da tüm dünyaya duyuruyoruz bu rezaletleri, bu kepazelikleri! “Defalarca denememize rağmen hep ret geldi. Çalışma bakanlığına bağlı olarak Türkiye’nin her yerinde çalışabiliyorum ancak Akkuyu Nükleerde çalışamıyorum.” Neden? “Burada çalışamazsın, sen ihraç edilmişsin, damgalanmışsın.” “Sanki suçluymuşum gibi yine KHK mağduriyeti yaşıyorum.” Takipsizlik almış ama “Akkuyu’da çalışamazsın.” Başka bir yerde çalışabiliyor “Akkuya’da çalışamazsın.” Takipsizlik almış! Hakkında bir yargı kararı yok! “Ama sen KHK ile ihraç edildin, seni damgaladık. Sana dünya hayatı göstermeyeceğiz. Süründüreceğiz.” Diyen bir iktidar var ama biz bu iktidarın yaptıklarını yanına kar bırakmayacağız. Önümüzdeki hafta 27.09.2022 tarihinde Salı günü de bu konuda bir rapor açıklayacağız ve bu iktidarın tüm hukuksuzluklarını da kamuoyuna sunacağız.

“Eşim Mustafa Demir Sincan 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda kalıyor. 10 yıl öncesine ait bir soruşturma kapsamında örgüte mali destek sağladığı, örgüt yöneticisi olduğuna dair gizli tanık beyanları varmış. Tek kişilik odalarda, hücre biçimindeki odalarda tutuluyor. 2-3 kişilik odalarda kalsın yanında bir insan istiyoruz diyoruz, “Hayır tek kişilik hücrelerde kalıyor.” Diyarbakır, Kayapınar Belediyesinde özel kalem müdürlüğü ve başkan yardımcılığı yaptı. Kayyum gelince İzmir Büyükşehir belediyesine geçti. 11 yıllık memurdur. Eşimin tek kişilik odada tutulması insan haklarına ve yasalara aykırı bir durumdur.” 12 Nisan’dan beri Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tek kişilik odada kalıyormuş. 3 kişilik odaya verin hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı yok, tek kişilik hücrede niye tutuyorsunuz bu kişiyi? Allah aşkına aynı cezaevinde ben de kaldım! Orada tek kişilik hücrede insanları bu şekilde çaresiz bir şekilde bırakmak korkunç bir durum! Genç mahpusların intihar ettiği bir ortamdayız! Açıkça söylüyorum. İntihar zaman zaman geliyorum der! Biz bunu hep hatırlatıyoruz, Allah korusun! Bakın daha sonra komplo teorilerine sığınıyorlar! Biz Kandıra F 1 Cezaevi’ne gittik, Garibe Gezer’in ölümü hakkında konuşuyoruz, bize abuk sabuk komplo teorileri anlatıyorlar! “Efendim Garibe Gezer’e örgüt dedi ki: “Sen intihar et.”” “Delillerin nerede?” “Abuk sabuk bir şeyler söylüyorlar!” “Peki o delillerini göster bana.” “Birisi tweet atmış, Garibe intihar et.” Demiş. Peki kim atmış? Gösterin. “Yok gösteremem.” ya Allah aşkına böyle komplo teorilerine sığınmakla siz daha çok büyük ihlallere imza atarsınız, ölümlere imza atarsınız, cinayetlere imza atarsınız. Abuk sabuk hikayelerle uğraşacağınıza neden hasta mahpuslar çaresiz bırakılıyor ve ölüme sürükleniyor. Onun hesabını verin! Allah aşkına saçma sapan şeyler söylemeyin karşımızda.

Bir başka başvuru da araç sürücülerinden gelmiş. Gepimiz gidiyoruz araç sahibi olarak TÜVTÜRK muayene istasyonuna. Peki vatandaş ne Yaşamış bakın TÜVTÜRK Araç Muayene şirketinden. “Şikayetçiyim.” Diyor. Arıyormuş TÜVTÜRK istasyonunu fakat Dudullu istasyonu dolu diyerek 7 gün sonrasına randevu veriyor ve gecikme cezası parası alıyor. Geciken kendisi ceza veren de kendisi! Vatandaş arıyor “Kardeşim şu tarihe verebiliriz.” “Peki ben o zaman gidersem gecikeceğim.” “Ben bilmem kardeşim o tarih var ancak.” “Ya yardımcı olun gecikme cezası ödemeyelim.” “Ben bilmem kardeşim tarih budur.” Bakın! Burası vatandaşı soyma mekanı mı TÜVTÜRK’ler! Zaten yani mecburen gidiyorsun onun insafına kalmışsın! Al diyorsun muayene et! Adam muayene ediyor, ne kadar? “Şu kadar” “Ne yaptın?” “Kardeşim işine gelirse yoksa muayene yapılmamış kabul edilecek.” Sen ne kadar vasıflı bir iş yaptın ne ettin bu konuda bir açıklama yap. Zaten bir yerlerden ihaleyi almış adam rahat oh ne güzel. İhaleyi almış orada faturaları kesiyor, çok güzel paralarını kazanıyor. Vatandaşın bu ihlal başvurusuna bir cevap vermeyecek mi biz TÜVTÜRK’e soruyoruz! Bakın vatandaşın adı da Hasan Candan ne diyor? “Geciken kendisi ceza veren de kendisi. Suçlu kendisi ceza veren yine kendisi. Muayene ücreti 532 lira fahiş bir fiyat. Bu şirketin yetkisi iptal edilmelidir!” diyor. TÜVTÜRK meselesini masaya yatırmalıyız arkadaşlar. Herkes diyor ki: “Aman kardeşim tamam daha sesimizi çıkarmayalım muayeneden geçelim paramızı verelim hadi eyvallah Oh muayenemiz oldu.” Herkes bu modda ama yani bakın burada ne dolaplar döndü? Bu tür ihalelerde neler döndüğünü çok iyi biliyoruz! Almış ihaleyi kes babam kes faturaları. Ondan sonra vatandaşı mağdur et kimsede senden bir hesap sormasın! Hayır öyle değil. Bakın biz Hasan Candan’ı bilmeyiz tanımayız ama bize başvurmuş bir iddiası var. Bu iddia da kesindir demiyoruz, bu iddiayı aydınlatın kardeşim diyoruz. Bakın vatandaş mağdur olduğunu söylüyor. Biz de bir Milletvekili olarak bu iddiaları gündeme getiriyoruz bir yargısız infaz da yapmıyoruz ama bir Milletvekili olarak benim görevim bu! Milletin bana ilettiğini burada iddia olarak gündeme getirmek ve kurumlardan cevap beklemek. Cevabı verin ben bekliyorum!

Malatya Akçadağ Cezaevi! Son zamanlarda iyice sabıkalı bir cezaevi oldu! Bakın Barış Keve intihar etti, Akçadağ Cezaevi bir açıklama yapmıyor! Daha başka çok vukuatları sabıkası da var. Bakın mahpus bize müracaat etmiş ne diyor? “Eylül ayı itibariyle 21 gündür sıcak su verilmiyor.” Adalet Bakanlığı duyuyor musun? “Normal musluk suyu da bazen gün boyu bazen ara ara veriliyor. Pompa arızasıymış! Ya binlerce insan var Allah bilir o cezaevinde. Kantin alışverişleri bazen 15 günlük yapılıyor yetersiz buzdolabı olan bu sıcak günlerde haftalık değil de 15 günlük alışveriş. Bunlar nasıl olacak? Eylül açık görüşünde sonunda tutuklular 2 yıldan sonra ilk defa görüşe yiyecek içecek getirebilmişler.” Bakın ne denildiyse bize biz onu söylüyoruz, vatandaş bize olumlu olumsuz ne söylüyorsa onu söylüyoruz. Şimdiye kadar izin verilmiyormuş bu konuda da ilk defa görüşe yiyecek içecek getirebilmiş Tutuklular şu ana kadar izin verilmiyormuş

“Egemen Kandil Maraş Türkoğlu Cezaevi’nde kalıyor. Kapalı görüşe gitmişti amcalarımızı kardeşim Ulaş. Görüş yaklaşık bir 10 dakika gecikme dolayısıyla geç başladı. Bunun üzerine amcam: “Sürem bitmeden kapatmak istemiyorum bu görüşme anı başladığı andan itibaren başlar sürem benim hakkım.”” Demiş. Biz bunlara çok rastlıyoruz! Sincan 2 No’lu F tipinde bana da yapıldı. Görüş süresi erken bitiriliyor. Niye erken bitiriyorsunuz? Bırakın yakınlarımızla doğru dürüst yasal sürede görüşelim. “Yok kardeşim işte biz onların girişini de sayarak mevzuatı uyguluyoruz.” mahpusun yakınıyla görüşme süresini değil mahpusun içeriye alındığı andan itibaren ki süreyi başlatıyorlar. Bu doğru bir şey mi? Öyle bir şey yok ki ama cezaevi idareleri bunu istismar ediyor. Kardeşim çok açık yasa diyor ki: “Açık kapalı görüşlerde bir buçuk saat vatandaş mahpusla görüşecek. Bunu sen sağlayacaksın.” sen sağlayamıyorsan bize söyle biz de Adalet Bakanlığı’na söyleyelim; teknik bina mı eksik, infaz koruma memuru ve diğer personel mi eksik onu sağlayalım. Niye vatandaşa zulüm ediyorsunuz? “Efendim personel eksik biz ancak 45 dakika veririz.” Kimisi 1 saat 10 dakika diyor, kimisi yarım saat veriyor! Böyle bir laçkalık, lakaytlık! Her cezaevi kafasına göre bir şey uyguluyor. Burada da aynı şekilde itiraz etmiş Egemen Kandil daha sonra itiraz edince; infaz koruma memurları darp etmişler. Hastaneye götürülmüş Egemen Kandil, görevliler: “Efendim top oynarken düştü.” Demişler. Böyle bir yalan uydurulmuş, böyle bir tutanak tutulmuş. Hani kamera kaydı vardı? Bütün bunlar yok! “Deliller karartılmış o günkü telefon görüşmemiz mevcuttur araştırılırsa görüşme anında sabote edilmemiz mevzu bahis.” Diyor. “Hapishanede kamera kaydı var dilekçeleri yırtılıyor geri aldırılıyor. Çeşitli baskılarla sindirilip susturuluyor.” Bir amcası Iğdır Cezaevin’de Egemen Kandil ve diğer iki amca Van Cezaevindeymiş ve onlar da bu mağduriyetleri yaşamışlar. Düşünün yani bunlara ne gerek var ya? Maraş Türkoğlu Cezaevi! Niye? Ne gerek var buna? Hani görüş sürelerine kısmasanız, vatandaşla gerginlik yaşamasanız olmaz mı? “İlla zulmeteceğiz.” diyorsunuz öyle mi?

Fırat Karayiğit okullarda güvenlik görevlisi çalışılması gerekirken gönüllü esasına göre çocukların güvenlik görevlisi olarak çalıştırılması uygulamasına geçen Adıyaman Kahta İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nü bize şikayet etmiş. Kahta İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü okullara gönderdiği yazıda güvenlik olarak 12 yaşından başlamak üzere gönüllü güvenlikçi çalıştırılmasını istemiş. 12 yaşının üstündeki çocuk yani güvenlikçi mi? Bu konuda Kahta İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü bir açıklama yapsın! Böyle iddialar geliyor bize. Olacak iş mi yani! Güvenliği çocuklar mı sağlıyor Adıyaman Kahta’da? Allah aşkına bakın böyle ciddi iddialar var. Bu ne iştir? “Güvenlik görevlileri okullarda işe alınmayacak ve onlarca görevli işsiz kalmaya devam edecek.” Deniliyor. Okula gereken güvenlik görevlisini alma ondan sonra çoluk çocuk güvenlik görevlisi olsun! Öyle mi?

PTT kurumunda çalışan bir memur yazmış bize diyor ki; “Bir emekçi olarak Ekim ayında Meclis açıldığında PTT personelinin de 657’li statüye alınmasını istiyoruz. 399 sayılı KHK ile kadro karşılığı sözleşmeli istihdam edilmekteyim. Ben ve benim gibi 15 bine yakın sitede personelimiz mevcuttur. İsteğimiz 399 sayılı KHK’ya göre görev yapan personellerin de 657 sayılı DMK’ya tabi kadrolara alınması için desteğinizdir. Bu konuda bu arkadaşlarımızda bir ümitsizlik ve bezginlik durumu oluşmuş. Yaklaşık 4 yıldır kuruma memur ve dağıtıcı alınmaması sebebiyle personel eksikliği had safhadadır. Liyakatsiz olarak makamlara ataması yapılan kişiler varmış mobbing de yapılıyormuş. Bu konuda bu isteği de gündem ediyoruz.

Urfa’dan bir başvuru var. TEDAŞ ile ilgili bize çok başvuru geliyor. “Urfa Viranşehir Eşkin köyünde TEDAŞ gelip trafoları söktüler borç var diye. Ektiğimiz Mısır yok olacak son sulamayı yapmamız lazım.” bir formül bulunması lazım Şanlıurfa Valiliğinin de bu konuda devreye girmesi lazım. Borçlar bir şekilde yapılandırılsın ve geri dönülmez sıkıntı giderilsin. Şanlıurfa Valiliği TEDAŞ ile görüşüp bu konuya bir el atsa iyi olur.

“Eşim Kadir Kağnıcı Aksaray T Tipi Kapalı Cezaevinde kalmaktadır. görüntülü görüşmeyi bize vermediklerini yazmıştım. Şimdide açık görüşte eşler karşı karşıya oturacak denilerek masaları U şekline getirmişler.” Yan yana oturmayacaksın demişler. Açık görüşe gitmiş yakını ile yan yana oturmasının ne mahsuru var aramayı yapmışsın zaten. “yan yana oturamazsın kardeşim masanın karşısında oturacaksın.” Ancak çocuklara bu konuda izin veriyorlarmış yani zaten diyorki “Adil olmayan bir şekilde yargılandık şimdi de böyle bir ceza çekiyoruz.”

Metin Gümüş Samsun Bafra cezaevinde tutukluların şahsi kıyafetlerine el konulmuş her sabah baskın ve aramalar yapılıyor. Siyasi koğuşun arasına bir adli koğuş konulmuş her siyasi koğuşun arasına. Bafra Cezaevi’nden çok ağır hak ihlalleri uzun süredir alıyoruz. Bafra cezaevinde neler dönüyor? Emir Karakum isimli bir mahpus var ve açlık grevinde. Ona da yönelik çok ağır ihlalleri gündeme getirmiştik, yalanlamışlardı görüntülerle bunlar ortaya çıkmıştı ve daha sonra Emir Karakum’a yönelik ihlaller devam ediyor ve birçok siyasi mahpusa yönelik ihlaller de devam ediyor. Biz bunlara sessiz kalmayacağız dile getirmeye devam edeceğiz bakanlığa da soracağız Bafra Cezaevi’nin bir derebeylik midir? Bunu soruyorum! Bakın Bafra Cezaevi son derece rahat yalan söyleyebilmekte! Emir Karakum vakasında olduğu gibi; “Efendim hiçbir şey olmamıştır.” sonra görüntü ortaya çıkıyor. Emir Karakum isimli mahpus darp edilmiş! Şimdi de bir sürü ihlal var ve hiçbir şey olmamış gibi bir görüntü veriyorlar.

Fatih Özgür Aydın daha önce de burada gündeme getirmiştik. Adana F Tipi Cezaevinde kalan bir hasta mahpus Chron hastalığı var. 3 aydır ilaç bulunamıyor. Chron hastalığı çok zor bir hastalıktır arkadaşlar. Sürekli bir ishal hali berbat bir yaşam olur, çok çile çekersiniz, bir de artı üstüne mahpusluk eklenince özgürlük kısıtlaması eklenince, çok zorluklar çekeceğinizi bilin. Budenofalk isimli ilaç temin edilemiyormuş. Bunu da Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı yetkililerine duyuruyoruz!

Hurşit Baran Mendeş engellilerin daha önce istedikleri 1.6 araç almalarının önünde bir engel yoktu şimdi üst sınır 450 bin lira! 450.000 TL’nin üstünde alamazsın deniliyormuş! “Şu an 450 bin liraya basit bir araç bile alınamıyor.” diyor Hurşit Baran. “Sizden ricam bunun seçimden önce bir önerge ile mecliste dile getirilmesi. Engellilerin haklarıyla ilgili konulara duyarlıyız. Bunu da not alıyoruz ve önergeyi bakanlığa sunuyoruz arkadaşlar bunu da bilmiş olun. Çünkü hakikaten %180’leri bulan bir enflasyonda “Efendim işte üç kuruş arttırdık alabileceğin araba bu kadar.” 450.000 TL’ye araba mı kaldı şu anda? Doğru düzgün bir araba 1 milyonun üstünde. 450 bin TL’lik arabalar artık ikinci el araçlar eski araçlar oluyor maalesef böyle.

Diyarbakır’dan bir başvuru var. Diyarbakır Yenişehir Seyrantepe Cumhuriyet Mahallesi’nde Abdullah Batu: “Çocuklarımızın okulu yıkıldı 6 ile 13 yaşında çocuklarımız sürgün yiyen mahkumlar gibi o okuldan öbür okula sürgün ediliyor. Bu çocuklar arabaların sürekli geçtiği yollardan 2 kilometre uzaklıktaki okula gitmeye zorlanıyor ve mahallenin maddi durumu zaten kötü. Servis tutmak istediler servis ise: “Çocuklarınız bize uyacak her gün bir veya iki ders erken çıkacaklar yoksa götüremeyiz.” Diyorlar. Şimdi bir veli olarak çocuklarına 2 kilometre yol yürümesine mi yanayım o halde o yolda bir gün araba çarpar korkusunu mu yaşayayım? Servis tutarsam çocuğumun iki dersten geri kalmasına mı yanayım yoksa bu kadar çocuğun göz göre göre cehalete terk edilmesine mi yanayım anlamadım.” Diyor. Diyarbakır Valiliği duydunuz mu? Bakın Yeni şehir Seyrantepe Cumhuriyet Mahallesi bu sorunu yaşıyor. El attınız mı? Yani kayyım atama işlerini çok iyi yaparsın İçişleri Bakanlığı bak görev ihmali var ve vatandaşlar feryat ediyor.

İsa Binici Şanlıurfa 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde A-26 koğuşunda kalıyor. Disiplin cezaları bahanesi ile denetimli serbestlik verilmiyor ve uygulanan kötü koşullardan ötürü bir aya yakındır girmiş oldukları açlık grevinde ve takip bile sadece kilo kontrolünden ibaret yardımcı olun.” Diyor. Siyasi koğuşta kaldığı için infazı bittiği halde tahliye edilmeyen bir mahpus açlık grevinde ve gereken takibin yapılmadığı yönünde mahpus yakınının bir başvurusu var İsa Binici Şanlıurfa 2 nolu T tipi Cezaevi’nden geliyor bu başvuru.

Denetimli serbestlikler verilmiyor! “Mahpus bizim istediğimiz gibi olsun bize boyun eğsin görüşlerini değiştirsin.” diye isteniyor. Bu kabul edilecek bir durum değil! “Tokat T Tipi Cezaevi’nde samimiyet tasdik ve savcı kurulları yapılıyor ve bu kurullarda resmen her şeyi kabul etmeye mahkum bırakılıyorsun.” diyor mahpus yakını. “Koşullu salıverilmeyi de vermiyorlar ayrıca kurullarda öyle bir hava var ki seni hal ve hareketleriyle aşağılıyorlar verdiğin cevabı gülüyorlar zorla isim almaya çalışıyorlar. İtirafçı yapmaya çalışıyorlar. Birçok cezaevine görüntülü konuşma verdi fakat burada siyasi mahpuslara görüntülü konuşma verilmiyor.” diye bu başvuru gelmiş.

“Yazı İşleri özlük arşiv görevlisi kadrosuna başvuruda bulundum. Yapmış olduğum başvurunun üzerinden yaklaşık 7 ay geçti herhangi bir kabul veya ret bildirilmemiş! Birtakım sorular soruyor. Nereye? Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü Acil Sağlık Hizmetleri ve Yurtiçi Sağlık Birimleri Başkanlığı ‘nın cevaplamasını istiyor! Evet oraları cevaplasın! Bakın soruları şunlar; Soru 1) 2022 yurt dışı geçici görevine yapılan başvuruların tam listesi neden internet sitesine veya herhangi bir yayın organına yayınlanmadı?

Soru 2) Yapılan başvurulardan başvurusu kabul edilen kişilerin listesi neden ilan edilmiyor? Bir dolap mı dönüyor? Ne oluyor? Ne bitiyor? bize bunu bir açıklayın! Bu cevabı bir verin! Vatandaşa vermiyorsun biz de burada meclisten bunu söylüyoruz! Hadi bakalım yine yevap vermeyin! Biz peşine düşeceğiz ve bakanlıktan da bu konuyu soracağız!

Soru 3) Başvurusu reddedilenlerin ret gerekçeleri nedir ve neden ilan edilmemektedir?

Soru 4) 2022 yılında yukarıda bahse konu kadro için kaç kişi görevlendirildi ve daha kaç kişi görevlendirilecek? Sınavlarda dönen dolapları artık tüm cümle alem biliyor! AK Parti yetkilileri de bunu biliyor mecliste biz söylediğimizde “Yapmadık.” Demiyorlar. “Kardeşim siz de iktidarınızda bu işleri yaptınız. Şimdi biz de yapıyoruz. Çok mu?” diyorlar. Vallahi böyle diyorlar. Hal bu yani! Reddetmiyor adamlar. Bakın bir sürü de dolap dönüyor. Verin bakalım bakanlık bu cevabı.

Kamu eczacıları şikayetçi! Neden? “Sağlık Bakanlığı’nın beyaz reformunda katsayı düzenlemesi oldu. Doktor ile diş hekimi aynı kategoriye eczacılar farklı kategoriye konuldu. Diş hekimlerinin katsayıları 5 kata kadar arttı fakat eczacıların katsayısı 0.5’te kaldı. Eğitim süresi olarak aynı eğitim süresindeyiz diş hekimleri ile maaş farkımız yok denecek kadar azdı şu an 2 kat kadar fark oluşturdu. İş yükü olarak eczacılar da ağır iş yükü altında hiç bahsedilmiyor görünmeyen bir emeğimiz var.” diyor kamu eczacıları! Bunu da buradan Sağlık Bakanlığı’na bildirmiş olalım!

Çalışma izni ihlalleri çok yoğun! Tam bir rezalet bakın. 20 bin KHK ile kapatılan okullarda çalışan öğretmenin çalışma izni iptal edildi. Biz bu konu ile ilgili çok uğraştık. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile zamanında görüştüm. “Olacak bakacağız edeceğiz beraat etmişlerse tamam. Bir de İçişleri Bakanlığı baksın.” Dendi. Ne oldu biliyor musunuz? O kadar yokuşa sürüldü ki bu arkadaşlarımız, valiliklere gittiler “Ya beraat belgem burada dfendim çalışma iznimi verecek misiniz?” “Bugün git yarın gel kardeşim. Biz bakmıyoruz öbürü bakıyor. O gün git. Yok şuraya git buraya gel. Beraat ettin ama vermiyorum işte var mı diyeceğin?” böyle cevaplarla karşılaştılar ve öğretmenlik yapamadılar. Neymiş zamanında KHK ile kapatılan bir okulda öğretmenlik yapmış suçu bu ya. Böyle bir rezalet ülkede yaşıyoruz. “Beraat edersen veririm.” “Tamam beraat belgem burada.” Yine vermiyor çünkü keyfiyet devleti anayasal bir devlet yok ki ortada anayasasızlık var! Anayasa ayaklar altında arkadaşlar ülkede! Anayasa Mahkemesi yasalarla ilgili anayasayı çiğneyen yasalarla ilgili iptal kararı alıyor. Bakıyorsunuz bakanlıklar kendi kafasına göre iptal edilen yasayı uygulamaya devam ediyor. İşte onlardan birisi İçişleri Bakanlığı; pasaport tahditleri konusunda Anayasa Mahkemesi yasayı iptal etti. İçişleri Bakanlığı ile ilgili bize binlerce başvuru var! Bakanlık Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyor! Ya tanımadığını da söylüyor zaten adamlar ya! Cumhurbaşkanı da söylüyor, İçişleri Bakanı diyor: “Ben Anayasa Mahkemesini tanımıyorum etmiyorum. Kabul etmiyorum kararını, doğru bulmuyorum.” Bu mahkeme neye göre karar veriyor? Anayasaya göre karar veriyor senin keyfine göre karar vermiyor ki!

Betül Yıldız diyor ki: “Savcılıktan hakkımda hiçbir soruşturma olmadığına dair belge de aldım fakat engelleri aşamıyorum. Allah rızası için yardım talep ediyorum. Öğretmenlik yapmak istiyorum. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararını okudum, başka illerde çalışma izni alan birçok kişi duydum gördüm ama ben problemimi çözemedim. Bu konuda da Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararı verdi bakın. Pasaport konusunda verdiği gibi! Kardeşim nasıl böyle abuk sabuk bir şekilde çalışma iznini iptal edersin dedi ama onu dinleyen bir Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı yok ki! Milli Eğitim Bakanlığı kendisinden korkuyor. “Ben tamam öğretmen olarak atarım ama öyle değil işte. Bir de İçişleri Bakanlığı onay versin.” İşte OHAL dönemindeyiz arkadaşlar OHAL bitmedi ki OHAL bitmedi arkadaşlar. OHAL’in bittiğini kimse bana iddia edemez! Yoksa bu olaylar nedir yani Allah aşkına!

Zehra Topalak 26 yaşında bir kadın Urfa’dan başvurmuş. “3 kardeşiz annem babam 12 yıldır ayrılar ama resmiyette boşanmadılar. Bir abim evli, bir abim cezaevinde.” Elektrik faturaları çok yüksek geliyormuş 1200-1400 lira. “TEDAŞ’a gidiyorum yani ödemeye çalışıyorum. 3 gündür evimde elektrik yok. Çok zor durumdayız bana bir taksit yapın ödeyeyim.” Diyor. “Kredi kartı gerekli.” diyorlar “Ya kredi kartı kullanmıyorum normal taksit yapın.” “Yok olmaz.” Diyorlar. “Ev sahibin gelsin.” diyorlar ev sahibi Antep’teymiş gelemiyor. Böyle gariban insanlara bir formül bulamıyor musunuz Allah aşkına ya!

“Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü olarak yatmakta olan Özgür Bayram’ın abisi ve vasisiyim.” Yoğun hak ihlallerini gündeme getirmiş. “Tüm siyasi mahpuslara yönelik baskı ve tehdit uygulamasının başladığını söylemiş. Son bir haftadır başlarına giderek artan tehdit ve baskılardan dolayı can güvenliklerinden endişe duyduklarını dile getirmişler. 50’ye yakın kişiye yönelik topyekün ve bilinçli biçimde ihlallerin uygulandığı söylenmiş. Cezaevindeki gardiyanlar diyor ki: “Bundan sonra size neler yapacağımızı göreceksiniz.” Memlekete bak ya! Cezaevindeki Gardiyana bak ya! Ne kadar rahat! Ey gardiyan, bak yarın öbür gün bu iktidar değişir, bunlar devlet kayıt kaydına giriyor. Yarın öbür gün bu işlerin hesabını verirsin! Yani memleket dingonun ahırı değil! “Ben burada zaten sesini duyuramayacak olan insanlara istediğim hakareti darpı küfrü yapayım, hukuksuzluğu yapayım kimse duymasın diyorsun.” öyle mi? “Bak bundan sonra size neler yapacağımızı göreceksiniz.” Demiş. Bir sürü eşyalara, mektuplara el konulmuş. El konulan tüm bu kişisel eşyaların kendisine geri vermesi yönündeki talepler reddedilmiş. 20 Eylül’de duruşması olduğundan dolayı hazırlamış olduğu savunma ve talep dilekçeleri ile ilgili diğer birçok şeye el konulmuş. Yönetmeliğe aykırı olmayan kişisel eşyalara tutanak tutulmaksızın el konulmuş. Bunlar insan hakları ihlalidir.” Diyor. 16 kişiye hukuksuz bir biçimde 15 günlük hücre cezası verilmiş. Hücre cezasının tanımadığı bir kişiden ele geçiren bir kağıtta isimlerin yazılı olmasına dayandırıldığı ifade edilmiş. 15 kişi hakkındaki soruşturmanın da henüz sonuçlandırılmadığı söylenmiş. Keyfi disiplin cezalarının verildiği görülüyor. Bu konuda bir açıklama yapılması lazım. Mecburi oda değişiklikleri bir şiddet estiriliyor mahpuslar üzerinde. “Can güvenliklerinden endişe duyuyoruz.” diyor cezaevi yönetim bilgisi dahilinde gelişen bu tehdit ve hak ihlallerine yönelik gerekli adımları atın.” Diyorlar.

Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde kalan Mesut Bulut’un yakınları bize başvurdu. Mesut Bulut’un akli dengesiyle ilgili sorunlar olduğu halde gereken tedaviyi alamadığı ve bundan dolayı bu durum göz önünde bulundurulmayarak mağduriyetler yaşatıldığını söylüyor bize. Mesut Bulut’un sağlık hakkı konusunda neler yapılıyor? Gereken tedaviler yapılıyor mu? Zihni durumu ile ilgili kontroller yapılıyor mu? Tekirdağ F Tipi Kapalı Cezaevi’ne ve dolayısıyla Adalet Bakanlığına buradan soruyoruz.

Sibel Balaç şu anda Ankara Dışkapı hastanesinde ölüm orucundaydı. Sağlık kuruluna çıkarıldı ve infaz erteleme alamayacağı ve tek kişilik hücrede de kalamayacağı yönünde bir rapor verildi. Bunlardan sonra sağlığı ile ilgili durum yine de adli tıp kurumuna gitti ve adli tıp kurumunun bir an evvel bakıp bu konuda karar vermesi lazım. Sibel Balaç aylardır ölüm orucunda bulunan bir mahpus, Gökhan Yıldırım tahliye edilmişti. Sibel Balaç’ta uzun süredir. Bu ölüm orucunu devam ettirdi. Sağlığı bozuldu ATK’nın hızla rapor vermesi gerekiyor. ATK’nın raporunu bekliyoruz çünkü Sibel Balaç’ın hastanede kaldığı mahkum koğuşu çok kötü bir koğuş. Orada kalanlar hep bize şikayet ettiler. Sibel Balaç’ın kaldığı mahkum koğuşunda kalan birçok hasta mahpus daha da kötüleşmiş. Çok pis tuvalet kokularının olduğu, yemek kokularının birbirine karıştığı yani gerçekten zindan gibi bir yer o mahpus koğuşları ve hala orada tutuyorsunuz! ATK’nın bir an evvel kararı vermesi lazım ve Sibel Balaç’ın tahliye edilmesi lazım. Sibel Balaç ölüm orucunda bu kadar zayıflamış bir mahpus cezaevlerindeki hukuksuzluklara karşı böyle bir yola başvurmuş. Biz de sesini duyuyor duyuyoruz!

Hak ihlalleri devam ediyor. Maalesef her gün, her gün hamile kadınlar cezaevlerinde! Sevda Ersoy bunlardan birisi. Çocuğu olmasına rağmen ve hamileliği olmasına rağmen bu kadın da şu anda cezaevinde. OHAL döneminde yüzlerce kadın böyle mağduriyetler yaşadı ve hamile haliyle kimisi çocuğunu düşürdü, bebekler öldü gözaltında veyahut da cezaevlerinde. Kabul edilecek bir hadise değil. İnsafsızca zalimce bu işler Türkiye’de aalesef ki yapıldı değerli arkadaşlar.

Turan Canpolat’ın Elazığ Cezaevi’nden bize başvurusu var. Cezaevi Gözlem Kurulları ve savcılıklar denetimli serbestlik vermemek için pişmanlık beyanı ve tarafsız koğuşu isteklerinin yasal dayanağına dair yazılı dilekçelerimizi cevapsız bırakıyor. Suç ikrarı diye cevap veremiyorlar. Çok önemli bir konuyu gündeme getirmiş, kendisi de avukat Turan Canpolat! Denetimli serbestlik vermemek için, pişmanlık beyanı ve tarafsız koğuş isteklerinin yasal dayanağına dair dilekçelere cevap vermiyorlar! Bunlar anayasa ve hukuk dışı istekler! Avukat bey de işi biliyor ve diyor ki: “Pişmanlık beyanı ve tarafsız koğuş isteğinizin yasal olmadığını düşünüyorum bununla ilgili cevap verin.” Cevapta verilmiyor çünkü yarın öbür gün bununla ilgili zor durumda kalmamak için bu cevabı vermiyorlar! “Suç ikrarı.” diye bu cevabı vermiyorlar diyor Turan Canpolat, bu konuda kamuoyuna bir deklarasyon yayınladı Turan Canpolat biz de onun sesi olacağız ve Turan Canpolat bu konuda önemli bir metin yayınladı ve bu metnin tüm hukukçular tarafından Türkiye Barolar Birliği tarafından duyulmasını istedi, biz buradan Türkiye Barolar Birliği’ne de çağrı yapıyoruz binlerce mahpus mağduriyet yaşadığı gibi denetimli serbestlikleri, koşullu salıverilmeleri yokuşa sürüldüğü gibi bir avukat bunu görüyor ve mahpus olduğu yerden feryat ederek Türkiye Barolar Birliği’ne, tüm hukuk çevrelerine çağrıda bulunuyor; “Gelin bu haksızlığı düzeltin.” Diyor.

Aldığımız bir mektubu özet halinde yayınladık. Gerçekten çok yürek dağlayan bir mektuptu Abdülillah Sarıtaş Silivri Cezaevi’nden bize yollamış. Bir asker, 17-20 günlük bir asker. Düşünün komutanları emretmiş 15 Temmuz gecesi. Bir yere gitmiş ne bir kişiyi öldürmüş ne bir şey yapmış, emre uymuş. Yeni bir asker arkadaş ya ne darbecisi! Ne hali! Emre uymuş götürmüşler askeri! “Vay sen darbecisin.” diye yıllarca ceza vermişler. 17 buçuk yıl ceza verilmiş. 6 yıldır cezaevinde. Neye uğradığını şaşırmış! Köyünde çobanlık yapan bir delikanlı. Bize yazmış diyor ki: “ 15 Temmuz’dan beri 6 yıldır cezaevinde bir erim. Askere gelene kadar köyümden çıkmadım çobandım koyunlarımı, köyümü, Erzurum’un dağlarını çok özledim. Yılları bitirdim anılarım kayboldu, ana babam görüşlerime gelemiyor yüzleri bile silindi aklımdan.” Diyor. Erzurum’un Tekman ilçesinin köylerinden bir çocuk bu ya! Allah aşkına yani dağlarda çobanlık yapan bir çocuğu askere gelmiş komutanın emrine uymuş diye darbeci ilan etmişsiniz. Allah’tan korkun ya! Çocuk bize mektup yazmış. “6 yıldır bu zindandayım. 2 yıldır anam babam görüşlere gelemiyor yüzlerini unuttum.” Diyor. Düşünebiliyor musunuz? Siz annenizin babanızın yüzünü unutacak kadar görmediğiniz zaman kendinizi nasıl hissedersiniz? “2 yıldır maddi yetersizlikten görüşüme gelemedi yüzünü unuttum. Ben köyümdeki koyunlarımı, köyümü, Erzurum’un dağlarını çok özledim.” diyor yani böyle saf gariban masum bir Anadolu çocuğunu sen kalkmışsın darbeci ilan etmişsin, 17 buçuk yıl ceza vermişsin, 6 yıldır zindanlarda inim inim inletiyorsun sen ne biçim devletsin ya! Allah aşkına yani vatandaşına zulüm etmekle mi görevlisin? Suçluysa ver cezasını darbecinin ama yani bir gariban erden, bir askeri öğrenciden mi hıncını çıkarıyorsun? Biz bu paylaşımı yaptıktan sonra sağ olsun hayırseverler Abdülillah Sarıtaş’ın babasıyla görüşmesi için fedakarlık yaptılar destek oldular onlara da buradan teşekkür ediyorum. Vicdanlı temiz yürekli tüm insanlara teşekkür ederiz bu vicdan kanatan olaylara sessiz kalmadıkları için.

Hüda Kaya vekilimizin oğlu Cihat Ebrari uzun süredir cezaevinde ve cezaevi ihlallerini içeriden yazmış Gazete Duvar’da yayınlandı. “Cezaevlerinde açlık sınırının altında olan ailesi, çocuğu, aylık açık görüşlere bile gelemeyen yüz binlerce mahpus ve yakını var.” diyor. Bakın buradan duyurduklarımızı Hüda Kaya vekilimizin oğlu Muhammet Cihat Ebrari de cezaevinden yazdığı bir mektupla kamuoyuna duyuruyor. İnsanlar çok zor durumda ve bütün bu durumda mahpusun ailesinden en uzak cezaevine vermeye çalışıyor Adalet Bakanlığı. Zalimliğe bakın! Mahpus yakınlarının cebinde 5 kuruş yok çocuğunu görmeye gidemiyor. “Olsun daha iyi. Göremesin en uzak cezaevine yollayayım. Diyarbakır’da mı aile, gönder Edirne’ye. Aile İzmir’de mi gönder Van’a.” kafa bu işte! Muhammed Cihat Ebrari’nin bu mektubunun tüm ayrıntılarını anlatamıyoruz ama cezaevinde yaşadığı ihlalleri ayrıntılı bir şekilde anlatmış onları isteyen tetkik edebilir okuyabilir gereken kaynaklardan.

Cezaevlerinde çıplak arama rezaleti devam ediyor! Bakın çıplak arama rezaletini duyurduğum için vekilliğim düşürülüp cezaevine atıldığımı tüm kamuoyu biliyor ama cezaevine girdiğimde bana verilen mahpus rehber kitapçığında çıplak aramanın bakanlık yetkilileri tarafından yazıldığını gören bir kişiyim. O zaman içimden dedim ki; “Ben buraya boşuna girmemişim. Demek ki doğru bir hareket yapmışım. Bir yanlışa karşı mücadele etmişim.” Cezaevine girdiğimde de benim mücadelemin doğru olduğuna dair bizzat Adalet Bakanlığı’nın elime verdiği bir kitapçık var ve burada çıplak aramanın olduğu yazılıyor. İşte bakın bir mahpus Bayram Özbek Silivri Cezaevi’nde bize bir mektup yazmış çok üzücü hadiseler yazmış. Kendisi gerçekten çok mağdur edilmiş hayasızca işlemlere tabi tutulmuş. Diyor ki: “Alt Çamaşırımı çıkartmaya çalışarak çıplak arama yapmak isteyen infaz koruma memuruna direndim. Bana “Başlatma lan şimdi.” dedi suç duyurusunda bulundum. Takipsizlikle sonuçlandı.” üstüne ne yapılmış biliyor musunuz? “Memura mukavemet ettin hakkında dava açılmış.” “İnsan onurunu aşağılatmayacağım ama buna karşı mücadele edeceğim. Buna tanık olun ve benim sesimi duyurun.”diyor. Biz de Adalet Bakanlığı ve Silivri Cezaevi’ne diyoruz ki; cezaevinin ismini Silivri yerine Marmara yaptınız ama sabıkasını aklayamıyorsunuz, bu hayasızlıkları unutturmaz! Kapatılan soruşturmayı açın, bakın bir soruşturma kapatılmış! Çıplak arama infaz koruma memuru hayasızca işler yapıyor, keyfice işler yapıyor, üstüne hakaret küfürler ediyor ve şikayet kapatılıyor, sonra mahpus hakkında dava açılmış. Şu rezalete bakın! Bakanlık sen Adalet Bakanlığı mısın zulümat Bakanlığı mısın? Bakın ne dolaplar dönüyor Silivri Cezaevi’nde! Bayram Özbek’e yapılanlar bunlar. Bu rezaletin hesabını verecek bir kişi yok mu? “Çıplak arama yapmıyoruz, yok efendim adını değiştirdik detaylı arama.” diyorsun kardeşim işte bak çıplak arama rezaleti devam ediyor! Memurlara bu rahatlığı verdin, bu keyfiliği verdin işte bak bu rezaletler devam ediyor! Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu kaçıncı vaka! Bu kaçıncı Rezalet ya! Allah aşkına duymuyor musun bizi? Bakın mektubu da size gönderebilirim isterseniz, okudukça yüzün kızarır Sayın Bekir Bozdağ! Ha kızarır mı bilmiyorum onu da çünkü gerçekten “Cezaevlerinde işkence yok.” diyen bir adamsın ya Allah aşkına cezaevlerinde işkencenin alası var ya! Çıplak aramanın alası var ya! Çıplak aramayı reddettiği için sağlık hakkından mahrum olan bir sürü mahpus var ya! Hepsini isim isim de sana verebilirim. Bu işin peşini de bırakmayacağız ve takipte edeceğiz. Hiçbir şeyi de örtbas edemeyeceksiniz çıplak aramayı kesinlikle size örtbas ettirmeyeceğiz!

İnşaat-Sen Kayı İnşaat işçileri kazanmış, takip etmiştik. İşçiler tüm haklarının kuruşu kuruşuna almış. Kayı işçilerin zaferini kutluyoruz meclisten tebrik ederiz.

Diyarbakır Valiliği’nin duyması gereken bir eğitimle ilgili skandal. Diyarbakır Yenişehir semtine bağlı Cumhuriyet Mahallesi’nde öğrenci velileri okulsuzluktan dolayı dert yanmaktalar defalarca valiliğe kaymakama çıkmalarına rağmen yıkılan okulların yerine yeni okul yapılmadı ve 2 km uzaklıktaki okula mahkum edilmiş durumdalar. Bu veliler çırpınıyorlar az evvelde gündem ettik. Diyarbakır Valiliği bu konuya lütfen bir çözüm bulsun.

Necla Demirci, çok önemli değerli bir kararın ortaya çıkması sağladı sağ olsun, ellerine sağlık. KHK soykırımı, zulmü konusunda bir film yaptı. Yıllarca mücadele verdi, polis bu filmin oluşmasında çok baskılar yaptı, çektirtmemeye çalıştı, KHK ile atılan kamu görevlilerinin direnişlerini görüntülere aldı Necla Demirci. Polis müdahale etti, çektirmedi, hakaret, küfürler, engellemeler art arda geldi sonunda film çekilebildi. Belgesel film haline geldi 5 yıl sonra bunlar çekildi ve en sonunda Anayasa Mahkemesi bütün bu polis fiillerine karşı bir karar verdi. Ne dedi biliyor musunuz? Bu filmin çekilmesine karşı her türlü ihlale imza atan İçişleri Bakanlığı görevlerinin, polislerin yaptıkları için Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü ihlalidir dedi. Devletin sanatsal ifade özgürlüğüne müdahalesinin sınırlı olması gerektiğini söyledi. Yani idealist bir yönetmen idealist kişilerin direnişlerini çektiği için her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, engellemeye uğradı en sonunda düşünün memleketin haline bakın; 5 yıl sonra Anayasa Mahkemesi polisin yaptığı hukuksuzluklara bir son veriyor ve tazminat cezasına hükmediyor. Memleketin hali bu! Yapanın yanına kar kalıyor gibi gözüküyor ama Allah’tan Anayasa Mahkemesi’nin anayasal kararları var bu kararları da tebrik ediyoruz ve çok önemli bir karar olarak duyuruyoruz.

Polisin orantısız güç kullanımı cinayetleri inanılmaz bir hal aldı. Bakın gerçekten inanılmaz bir hal aldı! Şu görüntüler; polis bir şekilde adamın aracını bağlamak istemiş. Ne olmuşsa bilemiyoruz, nasıl bir hukuksuzluk olmuş adam çılgına dönmüş. “Bu aracı size vermeyeceğim. Gerekirse yakacağım.” demiş kendi aracını, almış benzini dökmüş aracın üstüne başlamış yakmaya. Yani vatandaşı bu kadar çıldırtacak bir muameleyi polis nasıl yapıyor ya? Polis vatandaşa zulmetme makamında mı? Vatandaşın ruhsal durumunu bir gör, ortasını bulmaya çalış, halletmeye çalış nedir bu kadar geriyorsun vatandaşı? Vatandaşın kendi arabasını yakmasına neden olacak kadar hangi ihlallere imza atıyorsun ey polis görevlileri? Ne yaptın ne ettin bu vatandaş arabasını iş yerinin önüne çekmiş. “Vay çekemezsin sana cezayı bastım arabayı bağlıyorum.” tartışma derken arabasını yakmış vatandaş sonra. Eline bir bıçak almış fakat kimseye saldırmamış. Vatandaş çıldırmış bir halde. Rehabilite et sağlık görevlilerini çağır veyahut da bir başka yolla orantılı bir güçle vatandaşı durdur ama orantısız bir güç kullanılmış. Vatandaşın belinin üstünden 6 Kurşun sıkılmış ve vatandaş orada öldürülmüş. Adamın hem arabası bağlanmış hem öfkesinden arabasının üstüne benzin döküp yakmış hem de üstüne öldürülmüş! Şu hale bakın ya. Polise bu kadar geniş yetkiler, aşırı tanınan yetkiler var bir de bunun üstünde de yetkiler tanınıyor, gelinen halde işte bir vatandaş belinin üstünden 6 kurşunla öldürülüyor. İlla da vatandaşı vuracaksan belinin altından ve onu hareket kabiliyetini düşürecek tek bir kurşunla vur. Bakın trafik polisi alıyor tak tak sayıyor adamı orada öldürüyor. Bunun hesabı sorulmayacak mı ya? Biz biliyoruz ki birçok vakada olduğu gibi bunun da üstüne örtmeye çalışacaklar ama biz bunu kabul etmiyoruz örttürmeyeceğiz, bu olayında üstünü.  İstanbul Ümraniye’de Dudullu’da olmuş bu vaka. İstanbul Valiliği açıklama yaparak yasalara uyulduğunu söylemiş ama mutlaka bu konuda bir soruşturma açılması gerekiyor. Bu konuda neler yapıldığını bizim takip edeceğimizi bilsinler.

Az evvel söylemiştik Yakup Ali Çetin’in annesi Gülten Çetin’e engelli yakını aylığı verilmiyor! Verene kadar bunu burada gündeme getireceğiz. Bu konuda sosyal medyadan olsun milletvekilliği görevleri açısından olsun elimizden geleni yapacağız ve engelli yakını aylığı gasp edilen bu aylığın verilmesini sağlayacağız. Bunu kesinlikle kabul edemeyiz bu işin peşindeyiz Akşehir Kaymakamı, Aile Bakanı, İçişleri Bakanı bunu da duyun! Biz bunu her mecraya taşıyacağız. Öyle “3 maymunu oynayalım. Bu işi kapatalım.” yok öyle bak bunun peşindeyim ve kesinlikle de affetmeyeceğim. Her günde sosyal medyamdan duyuracağım. Mesele şu; Yakup Ali Çetin şu Çocuk %98 engelli ailenin 3 çocuğundan birisi 16 yaşında, bu çocuğun engelli yakını aylığı annesine verilmiyor olacak iş mi bu ya? Ey devlet sen bu 3 kuruşu vermemekle başın göğe mi eriyor? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bunu defalarca soruyoruz halen bir cevap alamıyoruz ama cevap alana kadar da soracağız! Bu bir zalimliktir. Bu engelli çocuğun annesine üç kuruş parayı vermemek için 40 tane takla atan devlet görevlileri ile karşı karşıyız! Ha devlet mi var ki görevlisi olsun diyeceksiniz ortada devlet yok ya! Şu hale bakın yani! Şu çocuğun annesine 3 kuruşluk engelli yakına aylığı vermemek için 40 tane takla atan devlet görevlileri ile karşı karşıyayız! Akşehir Kaymakamı bunu yapıyor, Aile Bakanlığı’nın umurunda değil! İçişleri Bakanlığı’nın umurunda değil! Yok mu bu konuda doğru dürüst açıklama yapacak bir yetkili bir merci!

Şırnak Valiliği artık çocuklar için yapılan açık hava sinemalarını bile yasaklıyor! Yani trajikomik durumdalar, bırakın basın açıklamaları falan ya çocuklar için açık hava sineması “Yasaktır kardeşim.” Şırnak Valiliği’nin hali bu! Hiçbir gerekçe de sunmuyorlar “15 gün boyunca etkinlikler yasaktır.” “Yasak, yasak, yasak” başka bir şey bilmiyor musunuz? Ya siz devleti yönetmeyi bilmiyor musunuz işiniz gücünüz yasak yasak yasak!Ülkenin hali bu!

Ülkede işler o kadar çığırından çıkmış ki bakın utanmazlık had safhada! Size inanılmaz bir görüntü sunuyorum bakın Furkan Hareketi Mensupları bir basın açıklaması yapmak istiyorlar ve o sırada polis memurları bu açıklamayı engellemeye çalışıyorlar. O sırada polis kulübesinden bir polis memuru adını bilmiyoruz ama biz yapacağımız başvuruyla bunun ortaya çıkmasını sağlayacağız. Dışarıda hanımefendiler var. Şu manzaraya bakın; Alparslan Kuytul’un eşi Semra Kuytul ve diğer kadınlar var ve bir polis memuru polis kulübesinden çirkin bir hareket yapıyor, el, parmak hareketi yapıyor kadınlara! Ya sen bir kamu görevlisisin! Sen nasıl bir hayasız bir adamsın! Sen nasıl bir utanmaz adamsın! Bu polis memurunu koruyanlar nasıl bir hayasızlığı korumaktadır? Buna cevap verecek bir kişi yok mudur ya! Şu rezalete bakın ya! Kadınlara hayasızca el, kol, parmak hareketleri yapan bir polis memuru var karşımızda. Şu hayasızlığı nasıl zirveye çıktığını görmüyor musunuz ey kamuoyu? Bu nasıl bir rezalettir? Yok mu bu konuda açıklama yapacak bir yetkili? Ortada dedik ya; devlet yok! Devlet olmayınca kendisine polis memuru denen bazı utanmazlar işte böyle kadınlara el, kol, parmak hareketleri yapar! Görüntüler var apaçık ortada! Kim bu şahıs? Kimler emrediyor bunu yaptırıyor? Sen ne biçim bakansın Süleyman Soylu? Bu ne rezalettir? Sen mi emrettin? Kim emretti bu işleri? Bu nasıl bir kepazeliktir? Bu nasıl bir hayasızlıktır? Biz bunları kabul etmiyoruz ve sonuna kadar da peşindeyiz. Bu kadınlara yapılan bu hayasızlığı kesinlikle de affetmeyiz! Hukuk önünde sonuna kadar bir Milletvekili olarak bunun hesabını da soracağım. Herkeste bunu çok iyi bilsin!

Mücadelelerimiz sonuç veriyor KHK’lı olduğu için TOKİ’den ev almak için Halkbank’a başvuruyor. Halkbank başvuruyu KHK’lı olduğu için reddediyor. Biz bunu gündeme getirdik bakın vatandaşın bana başvurusuyla apaçık, daha sonra Halkbank yetkilileri devreye girdiler ve vatandaşın başvurusunu kabul ettiler. Keşke bu böyle bir olay olmasaydı Halkbank! Tamam sağ olun, sonradan bu hatanızı giderdiniz ama keşke yani 21. Y. Y.’da bu hatalar olmasaydı. Biz hatayı da, düzeltilen durumu da buradan söyleriz! Kimsenin de hakkını çiğnemeyiz ama bir daha lütfen bu tür hataları yapmayın ey Halkbank! Vatandaşta bize başvurmasaydı Halkbank’a başvuramayacaktı! Böyle bir ülke olmaz ki! Vatandaş iyi ki bize başvurmuş. Biz de iyi ki gündem etmişiz. Haksızlık ortadan kalktı. Ya başvurmasaydı? Vatandaş TOKİ’den ev başvurusu yapamayacaktı olacak iş mi bunlar?

Rasim Çalışkan hocayı unutamıyoruz. Kendisi cezaevine girdikten sonra hasretinden, üzüntüsünden beyin kanseri olan 6 yaşındaki çocuğu ölmüştü. Ardından bir şiir yazmış ve hüzünlü bir şekilde bir şarkı söylemiş. Gerçekten yüreğimizi dağladı, çok üzüldük. Böyle binlerce haksızlığa uğrayan kamu görevlisi oldu ve bu haksızlıktan dolayı mağdur olan sağlık hakkı ihlaline uğrayan, yaralanan veya ölen çok KHK’lı yakın oldu. Bununla ilgili raporumuzu da önümüzdeki günlerde ayrıntılı tüm istatistikleriyle açıklayacağız ama Rasim Çalışkan hocanın çektiklerini de yakinen biliyoruz ve KHK mağduriyetlerinden birisi olarak burada anıyoruz.

Uygurlar Çin Büyükelçiliği’nin önünde basın açıklaması yapmak istemiş. Yaptırmamışlar. Akşam saatlerine kadar bekleyişlerini sürdürmüşler, bunun üzerine dağılmaları için kendilerine konuşan bir Emniyet amiri demiş ki: “Bu yaptığınızı protesto ettiğiniz ülkenin polisine yapabilir misiniz? Orada yapamayacağınızı burada da yapmayacaksınız.” Ey Türkiye iktidarının polisi sen kendini Çin faşist devletinin polisi ile mi kıyaslıyorsun? Allah aşkına yani Çin’in durumu zaten ortada bir Polis devleti olduğu ortada. Yani kıyas olarak Çin ile kendini kıyaslıyorsun! El insaf diyorum daha artık söylenecek başka bir cümle bulamıyoruz yani!

Barınamıyoruz Hareketi; öğrenciler sokakta okul yönetimi suskun! Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri mağduriyet yaşıyorlar ve madem tek tek dinlemiyorlar o zaman hep beraber soruyoruz; “Öğrenciler nerede kalacak?” diyor #BoğaziçililerBarınamıyorhashtagiyle üniversite yönetimi dinlemiyor bu sorumuzu soruyoruz diyorlar.

Yerel meselelere geçecek olursak; Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım’a saldırı yapılmış. AK Parti Kocaeli İl Teşkilatı’ndan kimse kendisini aramamış ve sitem ediyor. İşte ilişkiler böyle! Ne dolaplar dönüyor bilmiyoruz ama düşünün bir partinin belediye başkanısınız, size saldırı yapılıyor partinizin yetkilileri bile hakkınızda hiçbir geçmiş olsun demiyorlar, bir açıklama yapmıyorlar. Ne dolaplar dönüyor ne oluyor ne bitiyor anlamak mümkün değil!

Ülkenin hali öyle bir yere geldi ki gençler şaka bile yapamıyor! Tiktok’ta paralarını Erdoğan’dan koruma görüntüleri ile şaka yapan gençler hakkında soruşturma başlatılmış. Böyle bir ülke bakın ifade özgürlüğünün hali bu! Ne olacak bundan yani? Gençler şaka da mı yapamayacak diye soruyoruz?

Zafer Partisi ile ilgili çok önemli iddialar var. Salih Zeki Altun’un yönetim kadrosunda bulunduğu aile şirketleri Ofton inşaatın Arapça Türk vatandaşına uygundur reklamıyla ev satışı yaptığı ortaya çıktı haberleri üzerine Parti ve bu şahıs bir açıklama yaptı fakat çok tatminkar bir açıklama değildi gördüğüm kadarıyla buna daha ayrıntılı bir şekilde bir açıklama yapılması gerekiyor. Biz ucuz bir şekilde yapılan milliyetçiliğin, sığınmacı nefretinin arkasından bu tür görüntüler çıkabileceğini düşünüyorduk ve onlar işte böyle çıkmaya başladık konu tam netleşmiş değil biz konu netleşince daha ayrıntılı açıklamalar bu konuda yapacağız.

Bismil Kaymakamlığı ve Diyarbakır Valiliği’ni ilgilendiren bir durum. Bismil’e 26 km uzaklıktaki Karatepe Köyü öğrencileri eğitim başlayalı 2 hafta geçmesine rağmen “Çocuklarımıza hala servis temin edilmedi.” Çocuklar büyük mağduriyetler yaşıyorlarmış. Bu mağduriyetler ile ilgili başvurularını bize ilettiler. Biz de onları gündem etmeye çalışıyoruz. Diyarbakır Valiliği ve Bismil Kaymakamlığı’nı bu noktada göreve çağırıyoruz!

Salim Efendi Sokak esnafı İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet’e tepkiliymiş! Yani bu İzmit Fethiye Caddesi’ndeki inşaat işlerinde çok gecikmeler var. Aylardır bunu hatırlatıyoruz Salim Efendi sokaktaki esnafta bu konudan şikayetçi olmuş. Artık kaç kez diyeceğimizi bilemiyoruz. Söylediğimiz zamanda yanlış anlaşılıyor. Ben bir milletvekiliyim vatandaşın bana başvurularını tabii ki gündem edeceğim. “Niye gündem ettin?” diyorlar. Öyle şey mi olur biz bunları mutlaka gündem edeceğiz.

Kocaeli AK Parti-MHP kirli Cumhur zulüm ittifakının ihalelerinin iptal olma öyküsünü anlatıyorum size. Yağma talana hala itiraz etmeyecek misiniz diye soruyorum. Yağmalanan halkın parasıdır, gasp edilen halkın hakkıdır. Kocaeli Şehir Hastanesi tramvayı için yeni bir umut, 3. kez ihaleye çıkılıyor. Niye ihaleler iptal ediliyor? Ne oluyor? Ne bitiyor? Bir açıklama yok maalesef.

Kömür fiyatları konusunda kömür satıcıları da çok şikayetçi. Bir kömür satıcısı Kocaeli’de diyor ki: “50 yıldır bu işi yapıyorum bunca yıl içinde böyle anormal sürekli ve hızlı gelen bir zam dönemi görmedim, biz de zarar ediyoruz ne sattığımız maldan bir şey anlıyoruz ne vatandaş aldığı kömürden.” Diyor.

Kocaeli’nde 8 ayda 35 işçi yaşamını yitirmiş. Biz Kocaeli’deki iş cinayetlerini gündeme getirdiğimizde Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker: “Hiçbir şey yok bütün denetimler süper yapılıyor.” diyor Araştırıyoruz % 1,55 oranında denetim yapılmış. Sonra ne oluyor? İş cinayetleri yoğun bir şekilde devam ediyor! Bakın Kocaeli’de son 8 ayda 35 işçi yaşamını yitirmiş. İlyas Şeker her şey dört dörtlük demeye devam etsin maşallah ya. Vicdanın müsaade ediyorsa böyle söylemeye devam et Sayın İlyas Şeker bravo yani! Nüfus oranı itibariyle Türkiye’de en ön sıralarda yer alıyoruz iş cinayetlerinde fakat gayet rahat AK Parti yetkilileri.

İYİ Parti yetkilisi bir açıklama yapmış diyor ki: “ İYİ Partililerin belediyelerden ihale aldığı iddialarına: “Gayet normal. Siz kimin almasını isterdiniz AKP veya HDP’nin mi?” diye açıklama yapmış. Hale bakın arkadaşlar! Yani birbirinizden hakikaten farkınız yok ve böyle adeta bağırıyor bu adamlar. “Yağmalamaya devam edeceğiz.” Diyorlar demek ki; İYİ partililerin belediyelerden ihale aldığı iddialarına “Gayet normal. Siz kimin almasını isterdiniz AKP veya HDP’nin mi?” diye cevaplar verebiliyor bu insanlar. Maşallah yani yoruma artık size bırakıyorum.

Kocaeli Üniversitesi hakkında çok iddialar var! Saadettin Hülagu rektör, bu konuya bir cevap versin! Mülakata giren adaya sufle ettiler iddiaları var, dolaşıyor. Bu konuda rektörlüğün bir açıklamasını bekliyoruz. Torpil skandalı diye haberler dolaşıyor medyada. Bu konuda görevde yükselme sınavına giren adaylardan bazılarına mülakatı yapanların destek olduğu iddia ediliyor. Zaten mülakatlarda ne dolaplar döndüğünü çok iyi biliyoruz. KPSS sınavlarından biliyoruz. Bu iktidar bu konularda son derece sabıkalı bir iktidar ve biz de: “Cevap ver Sayın rektör.” Diyoruz.

Kocaeli’de okul kantinlerine en az %100 zam geldi. Eğitim yılı başladı ve öğrenciler veliler perişan durumda çünkü maalesef çok yüksek oranda zam oranları var.

Kocaeli’den bir başka iş kazası. Madeni yağ fabrikasında Başiskele’de yangın çıkmış! Her gün, her gün ölümler veyahutta yangınlar! Sayın İlyas Şeker daha: “Kocaeli dört dörtlük.” Demeye devam etsin. Maşallah devam edin yani Kocaeli’de denetimsizlikten dolayı bu ihlaller ölümler olmaya devam ediyor buradan kendisinin de haberinin olmasını istiyorum.

İzmit Doğu Kışla Kapalı Pazar alanına kurulan perşembe pazarında birçok sebze ve meyvenin fiyatında oldukça yoğun artışlar gözlemlendi. Neredeyse fiyatı düşen ürünün olmadığı pazarda yeni ürünlerde tezgaha çıktı pazarda sebze ve meyve fiyatları yükseliyor. Pazarın hali de bu arkadaşlar. Fiyatlar almış başını gidiyor.

Darıca MHP ilçe başkanı istifa etti. Kim bu? Yücel Bektaş. Ne demiş biliyor musunuz? Thodex kurucusu Fatih Özer Arnavutluk’ta yakalandı biliyorsunuz. Darıca’da yaşayan aile fertleri partimize gelerek dediler ki : “Çocuklarımız hiçbir şey yapmadı. Sorunların aileye kaldığını söylediler. Saffet Sancaklı ve oğlunun paraları alıp kendilerini kurbanlık koyun gibi ortada bıraktığını.” ifade ettiler. Her yerde konuşuyorlar. “Biz bu konuda açıklama yapmaktan canımız çıktı.” ama birtakım ağıza alamayacağımız ifadeler de kullanmış. “Bunlardan dolayı mağdur edildim istifa ediyorum.” demiş Yücel Bektaş. Dün bir Kocaeli İl MHP il yönetiminden de birisi istifa etti. Ne oluyor? Ne bitiyor? Fatih Özer Thodex diye bir firma kurmuş, milleti çarpıp Arnavutluk’a gitmiş. Son zamanların tosuncuklarından birisi, yeni tosuncuklardan birisi diye anılan bir kişi ve Saffet Sancaklı’nın oğluyla ortak olduğu iddia edilmiş. Saffet Sancaklı bir açıklama yapmış; MHP Kocaeli Milletvekili: “Hayır ortak değildir.” denmiş ama her yerde bu iddialar dolaşıyor. Yani bu konuda “Ben yeterli açıklama yapamadım yaptığım açıklamalardan dolayı çok yoruldum.” diyerek Darıca MHP İlçe Başkanı da istifa ediyor. Ne dolaplar dönüyor? Kirli Cumhur zulüm ittifakında ne dolaplar dönüyor? Bize birileri açıklasın! Kocaeli MHP’de, Kocaeli AK Parti’de bu dolaplardan dolayı her gün yeni istifalar veya yeni kokular ortaya çıkıyor! Bu kişi diyor ki; Sancaklı ve oğlu kendilerini kurbanlık koyun gibi ortada bıraktığını söylüyor. “Ben istifamı il başkanıma verdim.” Diyor. Burada bir şeyler var, bunun ayrıntılı bir şekilde adli makamlar tarafından araştırılması gerekiyor.

Bir vefat haberi, mesai arkadaşımız Sezgin Okur arkadaşımız Mecliste Genel Kurul çay ocağında personel olarak çalışan Destek Hizmetleri başkanlığında büro görevlisi Sezgin arkadaşımız kalp krizi sonucu vefat etti. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına Allah’tan sabır diliyoruz. Yıllarca beraber çalıştığımız bize hizmet eden bir arkadaşımızdı çok üzüldük yakınlarına sabırlar diliyoruz.

İran’da bir kadın polis şiddeti sonucu öldürüldü. Biz Türkiye’de de İran’da da polis şiddetine ve özgürlüklerin gasp edilmesine karşıyız. Zorla baş açtırmaya da zorla başörtüsü örttürmeye de karşıyız. Başörtüsü örtmediği için polis şiddetine maruz kalan Mahsa Amini’nin durumunu gündem ediyorum ve zorla baş örttürmek ve bu sırada darp ettirmek, kişilerin beyin kanamasına yol açacak şekilde darp edilmesini sağlamak kesinlikle kabul edilemez bir durumdur. Hem insan hakları açısından hem dinen bu tür bir zorlama kabul edilemez. Zorlamayla baş açtırmak, zorlamayla baş örttürmek kamusal gücü kullanarak bunu yaptırmak kabul edilecek bir durum değildir değerli arkadaşlar.

Eski Milletvekilimiz bu mecliste görev yaptı İbrahim Ayhan’ın vefatının 4. yıl dönümünde rahmetle anıyorum, yakınlarına sabır diliyorum.

Kürt gazeteci Musa Anter; bakın yıllarca onun vurularak öldürülme davası süründürüldü. 30 yıl geçti aradan sonra ne mi oldu? İşte dün mahkemede zaman aşımından dava düşürüldü. Böyle bir ülkede yaşıyoruz. Bir insan öldürülüyor faili meçhul devlet görevlisi mi öldürdü başka birisi mi öldürdü, karışık bir olay ve bu konunun araştırılması isteniyor. Yargısız infazlar, insan kaçırmalar, faili meçhullerin yoğun olduğu zaman diliminde öldürülüyor Kürt yazar Musa Anter ve 30 yıl boyunca adalete ulaşılamıyor. Dün de dava düşürülüyor. İşte böyle bir hukuksuz bir ülke. Burası bırakın hukuk devletini devlet değil ya! Bir insan öldürülüyor davası 30 yıl sürüm sürüm süründürülüyor ve sonunda düşürülüyor zaman aşımından. Şu rezaleti görüyor musunuz? Peki o zaman katiller kim? İnsan şüphelenmez mi? Bu davayı, bu davanın düşürülmesine yol açanların bu cinayette payı var diye düşünmez mi değerli arkadaşlar. Bu nasıl bir rezalettir ya? Binlerce faili meçhulün olduğu, kemiklerin insanların yakınlarına verilmediği, yargısız infazlar konusunda açıklamaların yapılmadığı bir ülkede dün bir utanç tablosu daha oluştu. Musa Anter davası düşürüldü. Bir faili meçhul cinayeti, faili belli aslında da işte ülkenin hali ortada o yüzden biz mücadele etmek uğraşmak durumundayız değerli arkadaşlar.

Basın toplantımızın sonunda da her hafta gündeme getirdiğimiz ve kesinlikle kabul etmediğimiz hak ihlallerine yer veriyoruz.

Cemal Kaşıkçı katledildi Suudi Arabistan konsolosluğunda ve dosyası inanılmaz bir şekilde Suudi Arabistan yetkililerini verildi. Kediye ciğer teslim edildi ve biz bunu kesinlikle kabul etmiyoruz her hafta da burada protesto ediyoruz.

Osman Kavala abuk sabuk yargılamalarla hakkında ceza verildi ve halen cezaevinde. 6 yılı buldu bir barış aktivisti, bir sivil toplum aktivisti. İnanılmaz bir şekilde mağdur edildi. Biz zorbalıkla cezaevinde tutuluyor kabul etmiyoruz ve bu yüzden her hafta onu gündem ediyoruz. Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım uğradıkları haksızlıklar sonrasında ölüm orucuna başladılar. Gökhan Yıldırım sonunda ATK kararı ile infaz erteleme alarak tahliye edildi. Sibel Balaç’ın ise bir an evvel ATK kararının verilmesini bekliyoruz çünkü çok kötü koşullardaki Dışkapı Ankara Hastanesi’nde mahkum koğuşunda sağlığı zaten bozuk olan insan tutuluyor. ATK bir an evvel karar ver diyoruz.

İleri Kızılaltun yine açlık grevinde olan bir mahpus, onun gündeme getirdiği ihlaller var ve istekler var onları geniş bir şekilde ÖFG TV programımızda yer vermiştik ve bu konunun giderilmesi gerektiğini bakanlık yetkililerine iletiyoruz.

Şerif Mesutoğlu her hafta söylemekten bıkmadığımız bıkmayacağımız çünkü gerçek bir katil olmadığı halde müebbet hapis cezasına çarptırılan bir mahpus. Anayasa Mahkemesi’nden de geçti şu anda AİHM’de dosyası ama katil olmadığını herkes biliyor bunu. Bakın devlet görevlileri de biliyor, maktulün yakınları da biliyor mahpusun yakınları da biliyor ya böyle bir orta oyunu oynanıyor şu ülkede. İnanılmaz bir şey ve bu kişi yıllardır kendisini cezaevinde yakmasına rağmen, açlık grevleri yapmasına rağmen hala mahpus olarak tutuluyor ama biz kabul etmiyoruz. Bu zulmü kabul etmiyoruz Allah da kabul etmesin diyoruz.

Bu zulmü bilen ve itirazlarına cevap alamayan Kaymakam Muhammed Safitürk’ün babası Asım Safitürk geçtiğimiz hafta maalesef vefat etti. Adalete ulaşamadan vefat etti, rahmete erdi. Allah rahmet eylesin. Yakınlarına Allah’tan sabır diliyorum fakat bakın çok önemlidir onun cenazesinde oğlu Haydar Safitürk şunu söyledi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yüzüne söyledi: “Benim babam Kardeşim Muhammed Safitürk’ün mahkeme kararının verildiği gün gerçek katillerin ortaya çıkmadığı gün asıl o gün ölmüştü zaten.” Bunu söyledi, yetkililerden tek bir ses yok, çıt yok! Bakın Haydar bey ne demek istiyor? Bu karar haksız bir karardır diyor, gerçek katil bulunmamıştır, gerçek katiller örtbas edilmiştir. Babam zaten o gün o mahkeme kararının alındığı gün o gün ölmüştür. Ben de kendisi ile Asım amca ile konuştuğumda “Vekilim bu mesele öte dünyaya ahirete kaldı, bu dünyada adalete ulaşamıyoruz.” Dedi bana ve maalesef ki adalete ulaşamadan hayatını kaybetti Asım amca Allah rahmet eylesin. Bu olay üzerinden rant elde eden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu başta olmak üzere herkese hatırlatıyorum; ortada faili karartılmış bir cinayet var, gerçek katiller yok, bir kurban seçilmiş cezaevine atılmış, gerçek katiller ortada yok! Biz bu işin peşini kesinlikle bırakmayacağız bunu çok iyi bilin!

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı zulmen tutuklu, kabul etmiyoruz ve bir kumpas davasının sonucu olarak yıllardır zulmen tutuklu olduğunu söylüyoruz söylemeye de devam edeceğiz.

Emine Şenyaşar annemiz Urfa’nın müthiş sıcaklarında aylardır direndi, bu yaz sıcaklarında direnişini devam ettirdi. Her türlü baskı, engellemeye rağmen bir oğlu cezaevinde, bir oğlu ve eşinin ölümü karşısında adalete ulaşamaması nedeniyle oğlu Ferit Şenyaşar ile birlikte direnişini devam ettiriyor. Destansı bir mücadele veriyor Emine Şenyaşar ana ellerinden öpüyoruz ve gerçekten sıradan bir insan olmadığını o acılarıyla büyük bir adalet destanı yazdığını buradan meclisten tekrar söylüyoruz.

Yusuf Bilge Tunç zulmen kaçırıldı, belki katledildi. 3 yılı aşkın ortada yok belki herkes unuttu ama biz unutmayacağız, söz olsun unutmayacağız! Bu olayı ortaya çıkaracağız bu korkunç fiilin faillerini ortaya çıkaracağız inşallah ve cezalandırılmalarını da sağlayacağız buradan herkes çok iyi duysun. Vallahi de billahi de bunu sağlamak için sonuna kadar uğraş vereceğim. Bu ülkede hiçbir vatandaşın can ve mal güvenliğinin bu şekilde gasp edilmesini kabul etmeyeceğim.

Zorla kaçırılıp uzun süre bir yerlerde tutulan ve bunu mahkemede söyleyen iki kişi Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen aylarca bir yerde zorbalıkla tutulduklarını söylediler. Bu kişiler ölmediler şu anda cezaevindeler ama aylarca kaçırılıp kamu görevlileri tarafından işkenceye tabi tutulduklarını mahkemede kendileri anlattılar.

Gülistan Doku ne olduğu hala bilinmiyor kendisi hakkında bir açıklama yok. Dersim’de kayboldu ne ölüsü ne dirisi bulunabiliyor ve biz de bunu kabul etmediğimizi. Bir an evvel en azından ailenin acısı bitirilmesi için kemiklerine ulaşılması gerektiğini söylüyoruz.

Hürmüz Diril’in eşi Şimoni Diril’in cesedi bulundu kendisi ile ilgili hiçbir şeye ulaşılamadı. Süryani, Keldani bir vatandaşımız bizim için kimliği ayırt edilmeksizin herkesin hakkını aramak esastır ve biz de her hafta burada Hürmüz Diril’in hakkını arıyoruz.

Bunları her hafta anılmayı hak eden önemli hak ihlalleri olduğunu biliyoruz. O yüzden her basın toplantımızın sonunda bu hak ihlallerini standart bir şekilde unutmadığımızı ve unutturmayacağımızı beyan ederek söylüyoruz. Bugünkü basın toplantımız burada bitiyor herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

Yorumlar