2 Mart 2023

Deprem dolayısıyla baskıcı bir yönetim uygulayan iktidara yönelik protestoların arttığını gözlemliyoruz. Haklı protestolar çünkü depremde sınıfta kalan bir iktidar gerçeği ile karşı karşıyayız. Nereye gittiysek en az 3 gün devletin olmadığını yardımların STK’lar tarafından getirildiğini beyan eden ve gecikmeden dolayı enkaz altında kalan on binlerce insanımızın vefat ettiği bir büyük felaketi yaşıyoruz. Bu felaket aslında iktidarın kendi eliyle oluşturduğu bir felaket. Felaketin, depremin adı aslında bu iktidar!

İktidarın tüm bu beceriksizliğine, hazırlıksızlığına, ihmaline, çadırların var olmamasına bir de üstüne çadırları alıp 3 gün sonra para ile satması skandalına tepki gösteren on binler var! İlk önce Fenerbahçe taraftarları daha sonra Beşiktaş taraftarları tribünlerde hükümet istifa sloganları attı ve haklıydılar! Hükümet istifa demek suç değildir ama ne gördük; Fenerbahçe taraftarı Kayserispor maçına alınmayacakmış! Kayseri İl Spor Güvenlik Kurulu misafir takım Fenerbahçe taraftarlarının alınmaması yönünde karar alındığını bildirmiş. İstanbul Valiliği İl Emniyet Müdürlüğü Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanlığı’na bildirmiş! Arkadaşlar bu ne haldir! Hükümet istifa demek ifade özgürlüğü sınırları içinde bir cümledir! Hükümet istifa dediği için birileri cezalandırılacak mı? Tribünlere mi alınmayacak? Bu ne skandaldır? Allah aşkına nerede görülmüş bu? Olacak iş mi bu? Nerede yaşıyoruz Muz Cumhuriyetinde mi yaşıyoruz? Taraftarın bir tepkisi vardır, sivil toplum tepkisidir ve haklıdır da fakat beceriksizliğini örtmeye çalışan iktidar ne yapacağını bilememekte ve böyle trajikomik tedbirlere başvurmaktadır.

Dün gece bana ulaştı gazeteci Gökhan Özbek sosyal medyadan da tweet atarak duyurmuş, gözaltına alındı. Gözaltına alınma nedeni 1 gün önce attığı bir tweet mi acaba? O tweetlerine baktım 1 tweet dikkat çekiyordu. MHP Lideri Sn. Devlet Bahçeli’nin Elbistan ziyaretinde vatandaşın ona ve iktidara gösterdiği tepki ile ilgili bir video vardı. Ben soruyorum; bu videoyu kendi medya sitesi 23 Derece sitesinde tweet olarak attığı için Elbistan halkının Devlet Bahçeli, Süleyman Soylu, Mahir Ünal’a gösterdiği tepkinin videosunu yayınladığı için mi Gökhan Özbek gözaltına alındı. Şimdi savcılık aşamasında, Allah bilir bu uyduruk iktidarın baskısı altındaki yargı emrince az sonra tutuklanabilecek! Şu rezalete bakın ya! Arkadaşlar siz de gazetecisiniz böyle rezalet olur mu? Tweetleri inceleyin. Deprem alanlarından haber vermiş, gazetecilik yapmış, vatandaş tarafından protesto edilen Devlet Bahçeli’nin bozuk atma görüntülerini vermiş ertesi gün savcılığa çağrılıyor! Memleketin haline bakın ya! Gülsek mi ağlasak mı şu hale! Allah aşkına tamamen haber niteliğindeki tweetleri nedeniyle eleştiriliyor. Arkadaşlar “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” demeyin, yarın öbür gün size de dokunur. Gazetecilik suç değildir! Gazetecilik gerçeği yansıtmaktır, gerçeğe ayna tutmaktır. Kim olursa olsun zalime karşı ve kim olursa olsun mazlumdan yanayız. Kimin başına gelirse bu tür muameleler biz bunun karşısında oluruz, her zaman da karşısında olduk. Şimdi de olacağız değerli arkadaşlar.

Deprem zamanı inanılmaz hadiseler devam ediyor arkadaşlar! Bakın bugün de medyada haberleri çıktı. KHK ile kapatılan derneğin yöneticisi olan Süleyman Turan hakkında 6 yıl önce savcı bir soruşturma başlatmış. Hesabı olmadığı halde İş Bankası’na da konulmuş! Adamın hesabı yok ama İş Bankası’na da bloke konulmuş ve hatta bir yargılama başlamış bir şey bulunamamış HAGB verilerek yargılama bitmiş. Ardından kişi 6 yıldır çeşitli işlere girmiş, çıkmış en sonunda bir işe girmiş demişler ki: “İş Bankası’nda maaş hesabı aç. Maaşını yatıralım.” Gitmiş İş Bankası’na. İş Bankası demiş ki: “Kardeşim senin hesabında bloke var! Hesabına savcı bloke konulmasını istemiş. Sana maaş hesabı açamayız.” “İşe girdim. Hesap açmazsanız işimden atılacağım. Etmeyin, eylemeyin.” “Yok kardeşim ne yapalım sen KHK ile kapatılan derneğin yöneticisiymişsin, savcı bloke koymuş hesap açamayız.” “Bir hesap açacaksın maaşımı alacağım.” “Hayır efendim yasak.” Vatandaş bize başvurdu, biz de bununla ilgili işlemlerde bulunduk İş Bankası geri adım attı. Yaptığı saçmalık tabii ki. Vatandaş işe girmiş, gelmiş hesap açtırmaya İş Bankası dedi ki: “Tamam kardeşim her ay gel, blokeyi kaldıralım, maaşını verelim sonra bir daha bloke koyalım.” Şu işe bak! Çocuk oyuncağı mı bu iş! 2017’de Diyarbakır Hazro Savcısı Gökhan Çaluk zamanında bloke kararını koymuş. Vatandaş uğraşıp duruyor. HAGB almış, olayı kapatmış, yargılama olayı bitmiş ama oradaki bloke duruyor! Vatandaşı kıvrım kıvrım kıvrandırıyor! Şubeye gidecek parayı çekecek sonra yine bloke koyacak. Böyle saçmalık bir durum var! Biz bununla ilgili tekrar soru önergesi verdik. İlk önce Maliye Bakanlığı’na verdik Sn. Nurettin Nebati’ye ardından İş Bankası bu blokeyi kaldırdı ama şimdi tam çözülmemiş bir durum var! Şimdi de Adalet Bakanlığı’na soru önergesi veriyoruz. Böyle iş olur mu? Adamın canı istemiş, bloke koymuş, adamın hayatını bloke etmiş! Şu işe bak ya! Bir savcının bir insanın çalışma hayatını bloke ettiği bir ülkede yaşıyoruz. Kardeşim düzeltin şunu! Allah aşkına yargılama bitmiş, her şey bitmiş, kararlar verilmiş. Adam hapiste değil, işinde gücünde “Yok ben seni serbest bıraksam da açlıktan, susuzluktan öldüreceğim.” Diyen bir mantık ile karşı karşıyayız. Böyle şey olur mu? Dünyanın neresinde görülmüş böyle saçmalıklar! İş Bankası lütfen bu işi tam düzeltin! Deveye sormuşlar boynun neden eğri? Nerem doğru ki demiş! Tam böyle misal! Abuk sabuk işler yapılıyor, yamuk işler yapılıyor, hukuksuz işler yapılıyor sonra düzelteyim denilirken neresini düzelteceğini bilmeyen devlet kurumları da ne yapacağını bilemiyor ama düzeltilmesi lazım. Hem Maliye hem Adalet Bakanlığı’na soru önergesi verdik bu konuyu düzeltin kardeşim! Bu konu düzeltilecek. Vatandaş zor bela en azından bizim gayretimiz ile işinde kalabildi, maaşını alabildi her ay bu çileyi çekecek şu anki durumda olacak işler değil.

Değerli arkadaşlar bir Kocaeli Milletvekili olarak soruyorum; Kocaeli Körfez Belediyesi’nde neler dönüyor? Lütfen bunu açıklar mısınız? İnanılmaz iddialar geliyor bize. Bakın ne oluyormuş biliyor musunuz? Hani iddia da değil. Hakkında soruşturmalar da açılmış! Yıllardır devam ediyor! Körfez Belediyesi’ne müteahhitler başvuruyormuş! Sağda solda böyle iş yapacaklar, Afganistan’da iş yapacaklar! Efendim oradaki devlet kurumları veya büyük firmalar “Senin deneyimini bir görelim bakalım.” Diyerek iş bitirme belgesi istiyorlarmış. Firma da gidip Körfez Belediyesi’nden sahte iş bitirme belgesi alıp götürüp Afganistan’a veriyormuş. Rakip firmalar da boş durur mu onlar da takip etmişler. Ardından Körfez Belediyesi’ne demişler ki: “Afganistan’a iş bitirme belgesi verdiğin firmanın sizde çalışıp çalışmadığına dair belge verir misin?” Körfez Belediyesi belge verememiş, iki ayakları bir pabuca girmiş çünkü işin içinde bir yolsuzluk olayı var ve sadece bir şirkete değil araştırılmış ki bakın belgeler elimizde önüne gelene iş bitirme belgesi verildiği iddiaları dolaşıyor ortalıkta ve bunların arasında Körfez Belediye Başkanı Şener Söğüt’ün firmalarının olduğuna dair iddialar da var! Haluk Güler isimli bir vatandaşın ihbarı ile başlamış! Daha sonra el mecbur belediye de “Gelin bizi denetleyin.” Demiş Kocaeli Emniyet Müdürlüğü belediyeye baskın yapmış, her şey derlenip toparlanmış ve orada siyasiler devreye girmiş! Falanca firmayı korumaya çalışmışlar. Bunların arasında bakın kimler var? MHP Körfez İlçe Başkanı Zeki Gürsu’yu aramış birileri. Ali Altıbağ isimli vatandaş ki bu Afganistan’daki sahte iş bitirme belgesi alan firmanın sahibi ihbarı yapanı bulmuş tehdit etmiş. Araya MHP’liler girmiş, kodamanlar girmiş araya şimdi kirli işler döndüğü iddiaları var burada. İş nereye bağlanacak? Biz bu konuyu takip edip soru önergesi veriyoruz ve haberlere göre AKP Eski İl Başkanı Mahmut Civelek olaya müdahil olmuş. Körfez Belediye Başkanı Şener Söğüt’e bazı firmaların silinmesi için ricada bulunmuş o da “Böyle bir şey yapamam.” demiş başka hatırlı kişiler araya girmiş, Fikri Işık’ın araya girdiği söyleniyor! Bu konu şu an hala devam eden bir konu! Bu konunun araştırılması gerektiğini söylüyorum. Bunu Kocaeli medyasına da söylüyorum. Bu konunun üstüne gitmek gerekiyor! Körfez Belediyesi’nde ne işler dönüyor? Daha başka iş bitirme belgeleri kimlere verildi? Tüm iş bitirme belgelerinin incelenmesi gerektiğini İçişleri Bakanlığı’na buradan söylüyorum! Biz soru önergesi de veriyoruz! Körfez Belediyesi’nin tüm iş bitirme belgeleri incelenmelidir! Bu skandal bir durumdur. Bakın soruşturmalar da başlatmışlar ama niye bitmemiş? Niye birileri müdahil oluyor? Belediye Başkanı’nı arıyor: “Şu işi kapat.” Hatırlı kişiler araya giriyor! Neler oluyor? Tam da bakın deprem yaşadık. Belediyeler de biz neler dönüyor diye sorarken tam da bunun üstüne ehliyeti olmayan firmaların bir şekilde ehliyet verildiğini görüyoruz. Adam iş yapmamış, iş bitirme belgesi veriliyor. Maşallah! Ondan sonra o adam gidecek Afganistan’da bir bina yapacak bina 4 şiddetindeki bir depremde bile yıkılacak! Hadi bakalım bunun faturasını kim ödeyecek? Cevabını kim verecek? Biz buradan duyuruyoruz. Ben burada da bırakmıyorum! Soru önergesi ile İçişleri Bakanlığı’na soruyorum ve bu konunun peşinde olduğumu, hem İçişleri Bakanlığı’na hem de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Kocaeli Körfez Belediyesi’ne de söylüyorum çünkü tüm belediye başkanları, AK Parti- MHP İl, ilçe başkanlıklarının araya girip kapatmaya çalıştıkları bir konu bu! Biz bu konuyu takip ediyoruz, bilgiler, belgeler elimizde ve konu aydınlanana kadar peşindeyim bir milletvekili olarak milletin adına bunu söylüyorum.

Bakın bir deprem yaşandı ve biz uslanmadık! 3-5 gün sonra hemen unutuyoruz! Benim vekili olduğum il 1999’da yıkıldı arkadaşlar. İlçelerimiz, komşu ilimiz, İstanbul’da Avcılar bölgesi ve birçok yerimiz on binlerce insanımız hayatını kaybetti. Burada her yıl ben deprem ile ilgili önlemler konusunda özel basın toplantıları düzenliyorum. Ovaların, yer altının müsait olmayan bölgelerin imara açılmaması gerektiğini söylüyorum fakat hızla bir betonlaşma devam ediyor. Bakın bir fotoğraf sunuyorum; Urfa’lıyım, Urfa’dan bir başvuru aldık. Diyor ki: “Burası Urfa Ovası, Urfa tarım arazilerini imara açanlar cinayetlerinin sebebidir.” Koca Urfa’nın dünyanın belki Türkiye’nin en mümbit arazileri vardır. En iyi ürünler Urfa’nın toprağı çok iyidir Urfa’da yetişir ama bakın Urfa Ovası nasıl betona döndü dönüştürüldü! Bakın bu bir cinayettir arkadaşlar! Rant uğruna az evvel bahsettiğimiz belediyelerde ahbap çavuş ilişkileri ile olup biten işler sonucu fotoğrafı var bakın yalan atmıyorum! Rant uğruna tarım arazileri imara açıldı, kırmızı toprağın üzerine 5 kat yapı izni veriyorlar! Yarın öbür gün deprem olduğu zaman da ne diyecek bu idarecilerimiz? “E kaderdir kardeşim ne yapalım taktir-i ilahidir Allah rahmet eylesin.” Diyecekler! Ne kaderi? Allah’a iftira atma, suçu Allah’a atma, Allah’tan kork! Şunu yapıyorsan, ovaya yumuşacık toprağa, jeolojik katmanlara uygun olmayan yerlere imar izni veriyorsan 5 katlı binalar yaptırıyorsan bir depremde patır patır o binalar yıkılır, binlerce insan ölür! Hiç Allah’tan korkmuyor musunuz?

Aynı zamanda biz Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a buradan tekrar sesleniyoruz. Biz bunu belgeleri ile de ispat ettik, ediyoruz sana soru önergeleri ile sorduk. İstanbul’da rezerv yapı alanları niye betonlaştırıldı? O rezerv yapı alanlarında insanlar depremden kurtulacaktı ve çağdaş bir kent olacaktı ama şu anda tekniği bilmenize gerek yok, İstanbul’a bir gidin A’dan Z’ye her taraf betona dönmüş durumda neden? Normal bir kent böyle mi olur! Ben nedenini söylüyorum; rezerv yapı alanları betonlaştırıldığı için! Toplanma alanları ranta açıldığı için! Bakın 775 Sayılı Gecekondu yasası ayaklar altına alındığı için, rezerv yapı alanları ile ilgili yasa ayaklar altına alındığı için birçok bölgede Sayın Kurum sana sesleniyorum peşini de bırakmayacağım yüzüne de sordum kaçamak cevaplar verdin! Birçok belgede bilgili belgeli biz sana bunu ispat edeceğiz. Sorularıma da cevap vereceksin tekrar soracağım sana! Bakın kentsel dönüşüm yapıyorlar arkadaşlar! Biz bunun belgelerini açıklayacağız. Buradan açıklıyorum, İstanbul’da birçok yerde kentsel dönüşüm yapılmış biz araştırdık ne bulduk biliyor musunuz? Kentsel dönüşüm yapılan yerde bina bile yok! Boş araziye kentsel dönüşüm yapılmış göstermişler! Bina yok ya! Bina olmayan yere kentsel dönüşüm yapıp orada yeni binalar oluşturmuşlar! Yasaları ayaklar altına alıp çiğnemişler arkadaşlar! Belgeleri ile bunu göstereceğiz! Nako arazisinde neler döndü mesela? Daha sonrası da gelecek Sn. Kurum peşindeyiz! Elimizden kurtulamazsın! İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yeğeni Sadık Soylu ile neler çeviriyorsun kardeşim? Bunu sana sorduğumuz zaman hemen böyle “Yok efendim Fetö, PKK’liler söylüyor.” Deme gülünç duruma düşme, bizim elimizde bilgiler, belgeler var! Hemen böyle şeylere sığınıyorsunuz! Sizin ne olduğunuzu biz bilmiyor muyuz! Sadık Soylu’nun Çevre Bakanlığı’nda neler çevirdiğini bilmiyor muyuz! Bomboş arazilere kentsel dönüşüm yaptığınızı bilmiyor muyuz! Neden o zaman İstanbul A’dan Z’ye her taraf betonla doldu! Yapmıyorum diyorsan belgeye de gerek yok İstanbul’un her tarafını betona çevirmişsiniz, A’dan Z’ye rant dönüyor bunu insanlar görmüyor mu! Belgeye de gerek yok ama biz ne diyoruz; belgeler var ve açıklayacağız o yüzden en yakın zamanda doğru düzgün cevap vermeni istiyorum Sn. Bakan Murat Kurum!

Hak ihlalleri yoğun bir şekilde var. Vasfiye Tunç Kocaeli Gebze’den bize varmış. Türk Telekom’dan şikayetçi. Diyor ki: “İnternet altyapısı alamıyoruz Türk Telekom’dan bizi umursamıyorlar. 15-20 metre kablo çekecekler fiber saha dolabı direkt evin dibinde ona rağmen yapmıyorlar. Karşı binada Fiber var bizde yok.” Vatandaş bize başvurmuş ben de buradan Türk Telekom’a duyuruyorum vatandaşa hizmet neden yapmıyorsun? Vasfiye Tunç Kocaeli Gebze İstasyon Mah. 1448 sokak 10/3 ‘te adresini de veriyorum git yarın yap yoksa peşindeyiz onu da söylemiş olalım.

Vatandaşlar bize yoğun olarak başvuruyor ve deprem yasası çıkması gerektiğini söylüyorlar. Biz de bunu gündeme getiriyoruz ve kanun teklifleri, soru önergeleri ile bu konuyu gündeme getiriyoruz. Tüm yapılarda deprem yasasına uygun ve yaptırımlı bir şekilde yapılma zorunluluğu getirilmeli, sismik izolatör zorunluluğu getirilmeli arkadaşlar! Daha pek çok hususu da biz soru önergelerimiz ile ayrıntılı bir şekilde sunacağız. Yasa tekliflerimiz ile de sunacağız, son derece önemli bir husus var ve bu konunun üstüne en bilimsel şekilde bilim insanlarından destek alarak gideceğiz.

Daha öncesinde de gündeme getirmiştim. Askeri öğrencilerin dramları bitmiyor arkadaşlar! Kursiyer teğmen öğrenciler darbecisin diyerek vatani görevini yaparken müebbet hapislere çarptırıldı! 17-18 yıllık hapislere çarptırıldı! Düşünün askerliğinizi yapıyorsunuz komutan size emir vermiş yandınız! “Vay sen darbecisin.” Denilmiş yıllarca zindanlarda tutuluyorsun işte onlardan birisi Fuat Zengin isimli babanın oğlu Hüseyin Zengin kursiyer teğmen bu kişi cezalandırılıp zindana atılmış 6 yıldır zindanda ve üzüntülerden sıkıntılardan dolayı maalesef ki lenfoma hastalığına tutulmuş gencecik delikanlı. Bakın hem özgürlüğünü gasp etmişsiniz hem de bu insanın bütün sağlığını bozmuşsunuz, kendisinin, annesinin, babasının, tüm yakınlarının dünyasını alt üst etmişsiniz ve en sonunda da lenfoma hastalığı başlamış, lenf kanseri maalesef ki iyi bir tedavi ile en azından dizginlenebilecek bir hastalık ve baba en azından diyor ki: “Cezaevi şartlarında bunun tedavisi mümkün değil, tedavi için düzgün beslenme ve temiz bir ortam olduğu için en azından tahliyesini talep ediyorum. Cezalar Yargıtay’da en azından tutuksuz yargılansın sağlık hakkı çiğnenmesin.” Diyor baba bunu duyurmuş oluyoruz.

Cezaevlerinde hak ihlalleri devam ediyor. Bize gelen bir başvuruda; HDP Balıkesir Burhaniye İlçe Eş Başkanlığı görevini de yapan Yahya Anık Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde yoğun baskıya maruz kalıyormuş. Sürekli odaları değiştiriliyor devamlı odalar basılarak baskıya maruz kalıyor!

Adıyaman Tıp Fakültesi öğrencileri bize başvurmuş. Deprem dolayısıyla Adıyaman Üniversitesi iptal. Erzurum Üniversitesi’nden online eğitim alacaklar fakat ders müfredatları farklı Erzurum müfredatının kendilerine uygulanmaması gerektiğini çünkü müfredat farklılığından dolayı zorlandığını söylüyor Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri. “Hiçbir şekilde olmadığı bir üniversitenin eğitimi ile karşı karşıyayız. Ders uyumumuz yok ve biz depremin travmatik etkileri sürerken bir de ders stresi ile uğraşmayalım, kendi müfredatımız ile ders görmek istiyoruz ve bu konuda tüm yetkilileri geleceğin doktorları olan bizlerin yanında olmaya sesimize ses olmaya davet ediyoruz.” Geleceğin meslektaşı olan kardeşlerimizin sesi olalım, hakikaten çok büyük bir stres yaşandı ben de Adıyaman’a gittim, insanların ruh hali hiç iyi değil, bütün bunlara rağmen bir de böyle bir uyumsuz ders müfredatı sunmak doğru değil.

Mülakatlar çok haksızlığa yol açıyor. Bakın işe girmek isteyen milyonlarca gencimiz var ve ne yapılıyor? Adam giriyor yazılı sınavı kazanıyor ardından mülakatta eleniyor! Niye eleniyor? Türkiye’de 1. 2. 5. Olmuş çalışkan bilgili arkadaşlarımız imtihanlarda derece yapıyorlar ardından mülakata bir giriyor 60 puanın altı eleniyor! Ne oluyor ya? “Bütün soruları mülakatta da bilmiştik.” Diyor ama eleniyor! Arkadaşlar her iktidar bunu istediği gibi kullanıyor. Mülakatların kaldırılması gerekiyor, biz bununla ilgili bir yasa teklifi vereceğiz çünkü bu böyle olmaz! O mülakat odasında bir dolap dönüyor! İstediğiniz kadar şöyle böyle olsun diyoruz. Eleştiriyoruz, biz eleştirdiğimiz zaman genel kurulda ne oluyor biliyor musunuz? AK Parti’li vekiller mülakatta haksızlık yapmadık demiyorlar. Ne diyorlar biliyor musunuz? “E canım n önceki dönemlerde de mülakatlarda diğer iktidarlar haksızlık yapıyordu, şimdi biz bunu yapmışız çok mu?” aynen bunu söylüyorlar! Arkadaş başkası da yapmışsa haksızlık sen de yapmışsan haksızlık! Bu kadar açıkça bir yüzsüzlük olur mu? Milyonlarca gencin istikbali ile oynadılar. İnsanlar müracaat etmeye bile çekiniyor! “Nasıl olsa beni muhalif biliyorlar beni beğenmiyorlar kendi partilerine oy vermiyorum mülakatta kalırım.” Diyor. Böyle değil mi? Böyle! Bunu bilmiyor muyuz arkadaşlar memleketin haline bak.

Az evvel gündeme getirmiştik. Yine gündeme getiriyorum. İş Bankası’ndan hesap açamayan, hesabında 6 yıldır bloke duran vatandaşımızın ismi Süleyman Turan. 2017’de Diyarbakır Hazro Savcısı Gökhan Çaluk tarafından bloke konulmuş. Ülkenin hali böyle! Birisi bir bloke koyuyor yandın! Sonra da kaldırana kadar canın çıksın! Biz burada bu ismi de belirtelim ve bakanlıkları tekrar uyarmış olalım çünkü vatandaş diyor ki: “6 yıldır çok canımı yaktılar daha anlatamadığım başıma bir sürü iş açtılar. Şimdi de maaşımı almamı engelliyorlar bu işi halledin lütfen.” diyor.

Deprem dolayısıyla hepimiz yardımlara koşturduk. Kimimiz işimizi, gücümüzü bırakıp dayanışma faaliyetlerinde bulunduk. Halkımızın yaralarını sarmak için didindik durduk. İşte onlardan birisi de LC Waikiki depo çalışanı Serkan Yılmaz. İnsanların yanında olmak, depremzedelere yardımda bulunmak için Hatay’a gitmiş, orada bulunmuş. Döndüğünde ise, LC Waikiki “mükafat” olarak işten kovmuş. Hakkını arayan bir işçi olduğu için, depremzedelerle dayanıştığı için uydurma gerekçelerle atılmış. Allahtan korkun! Yüz yılın felaketiyle dayanışan insana, “Allah razı olsun” denilir, o insan işten atılmaz. Buradan LCWaikiki patronlarını uyarıyoruz, bu olağanüstü durumda bir tolerans gösterilmesi ve Serkan’a yaşatılan bu haksızlığın derhal giderilmesi gerekiyor. Bu dayanışmacı insanın işe geri alınması lazım. Bu akıldışı durum sonlandırılmalı. Serkan keyfi olarak işine gelmemiş bir işçi değil. “Deprem bölgelerindeki insanlara yardımcı ediyoruz” diye reklam yapmayı çok iyi biliyorsunuz! Ya sizin bu işçiniz! LCWaikiki’den bu konuda derhal bir adım bekliyorum ve bu konuyu takip edeceğim.

Suat Korkmaz isimli bir vatandaşımız başvurmuş. Bakın az evvel bahsettiğim bir banka skandalının benzerini anlatacağım şimdi. Buna benzer çok şikayet geliyor bu aralar bize çünkü deprem bölgelerinde depremzedelere yönelik düşük faizli krediler veriliyor. 100.000 TL’lik %0.99’luk bir kredi veriliyormuş. “Başvurdum, hesap açıldı kredi kartı verildi, kredi onayı beklerken banka görevlisi bana dedi ki: “Siz de sorun yok ama eşinizden dolayı size kredi veremiyoruz.” Başvuran benim size ne eşimden? “Eşiniz KHK ile ihraç edilmiş efendim. O yüzden size veremeyiz. Sizi biz damgalamışız, fişlemişiz, size banka kredisi veremeyiz.”” Diyen zalim bir devlet anlayışı ile karşı karşıyayız. Şu rezaleti görüyor musunuz? Onlarca vatandaşımız bize başvuruyor böyle! Kendisi değil eşi KHK ile ihraç, başvuruyor bankaya masumiyet karinesi denilen şeyi de ayaklar altına aldınız! Anayasayı ayaklar altına aldınız üstünde tepiniyorsunuz. Hatta geçtiğimiz gün bir başka şikayette; kişinin eşi ihraç edilmiş, daha sonra iade edilmiş. Buna rağmen banka kredi vermiyor. Diyor ki : “Ben seni zamanında fişlemişim, damgalamışım, sana vermem kardeşim.” Şu anlayışa bakın! Arkadaşlar depreme gerek var mı? Bu iktidarın adı zaten deprem! Bu AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı depremin kendisi zaten! Şu zalimliklere bakın! Onlarca başvuru var.

Başka bir başvuru geldi geçtiğimiz gün; yine deprem bölgelerinde TÜBİTAK burs başvurusu demiş ki: “Depremzede bölgelerinde başvuru yapın çalışmalarınız ile ilgili burs vereceğim.” Özellikli destekleyici bir çalışma ama 4. Madde var orada KHK ile ihraç edilmişseniz size bursu vermeyiz. Adama bir deprem vurmuş bir de TÜBİTAK vuruyor. Adama bir deprem vurmuş bir daha iktidar deprem sonrası vuruyor. “Zamanında KHK ile ihraç edilmişsen istediğin kadar bilimle uğraş kardeşim sana burs vermeyiz.” Diyen vicdansız bir iktidar anlayışı ile karşı karşıyayız tüm bunlar başvuru olarak geldi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’a soruyoruz; bunlar ne rezaletlerdir? 2020’de de biz sormuşuz; kulaklarını yassılayıp yatmışlar üzerine. Şimdi yine bakın deprem olmuş aynı zalimliği yapıyorlar. Arkadaş size ne demek lazım bunu anlamak mümkün değil. Bu zalimlikte level atlamış durumdasınız.

 Cezaevleri ile ilgili birçok başvuru geliyor bize. “İzmir 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutsak olan kardeşim Abdurrahman Aziz Arslan yoğun bir şekilde hak ihlallerine maruz kalıyor. Çıplak arama, sohbet haklarının engellenmesi, fiziki ve sözlü işkence, darp gibi insan haklarına aykırı müdahalelerde bulunuluyor. 10 dakika telefon görüşmelerimiz ve mektup hakkımız hapishane idaresinin keyfi ceza uygulamaları nedeniyle zaman zaman engelleniyor.” Diyor. Mektuplaşıyoruz mektuplar uyduruk bir şekilde onun gönderdiği bizim gönderdiklerimiz engelleniyor, iletişim hakları engelleniyor.” Hem özgürlüğü gasp edilmiş durumda hem de iletişim hakları ve diğer pek çok hakkı gasp edilmiş durumda bunu da biz soru önergesi ile soruyoruz vatandaşlar da suç duyurusunda bulunmuşlar cezaevinin bu keyfi muameleleri karşısında.

Depremzedelerin depremzede mahkum ve ailelerinin çektiği çileler bitmiyor! Bir de mahpus ailelerinin yaşadığı sıkıntılar var. Bakın diyor ki: “Halil İbrahim İğde Batman T Tipi Kapalı Cezaevi’nde. Biz Maraş’ta depreme yakalandık. Enkazdan 78 saat sonra 2 çocuğumla çıkarıldık. Çocuklarım ve ben psikolojik olarak perişan durumdayız. Zor bela canımızı kurtarıp Konya’ya gittik ve eşimin en azından Konya Seydişehir Cezaevi’ne naklini istiyorum.” Diye bir talebi var, bu dönem içinde cezaevleri zarar gördüğü için mahpuslar sağa sola nakledildi veya mahpus eşleri il değiştirmek zorunda kaldı. Adalet Bakanlığı’nın bu hususta özel bir ilgi göstermesi gerekiyor. Mahpus yakınlarının mahpusların olduğu ile veya mahpus yakınlarının olduğu illere mahpusların gönderilmesi gerekiyor ki insanlar stres üstüne stres yaşamasın kardeşim. 2 gün enkazda kalmışsın zaten bitmişsin yani psikolojik olarak belki bir yerlerin yaralanmıştır, ameliyatlar geçirmişsindir. Bir de bunun üstüne yakınlarından uzak bir yerdesin. Bu konunun bakanlık tarafından halledilmesi gerekiyor.

Bakın Piramit Çarşı hakkında bize başvurular geliyor Başakşehir Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu kat irtifak yapı ruhsatlarında sorun olduğu yönünde önemli şikayetler geliyor. “Piramit Çarşı Kamu Sağlığını ve Kamu Güvenliğini tehlikeye atacak şekilde ruhsatsız-kaçak faaliyetine göz yumulmakta ve Başakşehir Tapu Müdürlüğü de yolsuz tescil edilen kat irtifak yapı ruhsatına göre yasanın amir hükümlerine muhalefet ederek tapu devirleri yaparak suç işlemektedir.” Diye bize başvuru var. Bu konuda Başakşehir Belediyesi ve Başakşehir Tapu Müdürlüğü’nün bağlı olduğu bakanlığın cevap vermesi istemiyle soru önergeleri de verdik. Bakın deprem var, kaçak binalar, iş yerleri, İşhanları, AVM’ler ortalıkta duruyor.

Daha geçtiğimiz günlerde verdiğimiz soru önergesine hala cevap alamadım. İskenderun Devlet Hastanesi kendi web sitesinde de var, ruhsatsız oturulamayacak bir hastane diyor, hastane faaliyet halindeydi! Depremde ne oldu? Hastane yıkıldı! Sağlık çalışanları ve hastalar hayatını kaybetti. Soru önergesi sorduk halen cevap bekliyoruz!

Bakın Cerrahpaşa Tıp Fakültesi boşaltılıyor, akılları yeni başlarına geldi, 60-70 sene önce yapılan binalar eskimiş, gerçek anlamda kentsel dönüşüme sokulması gereken yerler ama oralarda rant olmadığı için ranta uygun yerler kentsel dönüşüme sokuluyor.

3-5 yıllık binalar Bursa’da sapasağlam binalar yeri uygun, ranta iyidir diye kentsel dönüşüme sokuluyor ama 70-80 yıllık binalara bakıyorsunuz çürük, iyi durumda değil, oralar ile ilgilenen yok çünkü rant yok oralarda bakın hal bu ve biz de burada bize gelen başvuruları vicdanen burada kamuoyuna açıklayarak yarın öbür gün olabilecek can kayıpları hakkında ilgilileri uyarıyoruz.

Mayıs 2022’de bir operasyon yapılmış, 40’a yakın kişi gözaltına alınmış. HDP ve HDK’ya yakın olmakla suçlanmışlar ve çoğu halen tutuklu olarak yargılanıyor, bir kısmı bırakılmış ve halen 10 kişi cezaevinde. İddianame bile yok. Düşünün Mayıs 2022’de uyduruk gerekçelerle tutuklamışsınız, iddianame yok, insanların özgürlüğü kısıtlanmış, neredeyse 1 yıl olacak bari iddianameyi çıkarın! Allah aşkına yurt dışı yasağı koymuşsunuz. Bir sürü haksızlık var ve maalesef tutukluluklar devam ediyor onlardan birisi Ömer Güven’in kızı bize başvurmuş. “Benim babam bir doktor, fabrikalarda iş yeri hekimliği yapıyordu ve işçilerin özlük haklarını savunduğu için birçok mücadele içinde oldu ama kaçma riski var denilerek hapiste rehin tutuluyor.” 8 aydır boş yere cezaevinde tutuluyor en azından tutuksuz yargılayın.” diyor ama böyle 10 kişi halen tutuklu olarak yargılanıyor.

“ Ben Mehmet Ali Köseoğlu KESK’e bağlı Yapı Yol Sen Sendikası Genel Hukuk Sekreteriyim ve halen yargılanıyoruz.” diyor. Onun da böyle bir başvurusu var. El insaf! Şu anda bakın şunu söyleyeyim; tutukluluk bir tedbirdir ceza olmamalıdır ama Türkiye’de böyle uygulanıyor. “Tutukla yatsın kardeşim içeride.” Kafa böyle!

Türk Telekom ile ilgili bir başka şikayet var Osmaniye’den. Osmaniye’li işçiler. “Osmaniye’de çağrı merkezinde çalışan personellerin 3 haftalık maaşlarını kesti Türk Telekom. “Deprem olmuş “Biz canımızı zor kurtarmışız, “İşe niye gelmediniz maaşınızı kestim.” Böyle kapitalist bir anlayış ile hareket eden bir yer. Allah aşkına 100 yılın felaketi olmuş sen 3 haftalık maaşın peşindesin Türk Telekom dünya Osmaniye’ye, deprem illerine yardım ediyor sen 3 haftalık milletin maaşını kesmekle meşgulsün. Bu kadar mı kapitalist bir anlayış içindesin! Öbür taraftan “Depremzedeye yardım ettik.” Diye görüntü yapmayı iyi bilirsin. “Nasıl bir vicdan? Maaşlarımızı kesmişler. 10 milyon eksik yardım yapsalardı da mağdur enkazdan çıkan personelin maaşlarını ödeselerdi. Vicdan sahibi biri olarak konuyu size arz ettim bunu gündeme getirin.” Tabii gündeme getiririz böyle iş mi olur ya? Bir taraftan gelip personelin maaşını vermiyor öbür taraftan gidip ekranlara çıkıyor “Efendim şu kadar milyon lira yardım yaptım Türk Telekom.” Diye! Allah’tan kork utan biraz! Şu hale bak!

Sami Kayadayı, birçok gencin vicdani ret isteğini gündeme getirmiş ve Türkiye’de bunun görülmesi gerektiğini söylemiş. “Zorunlu askerliğin kalkmasını temenni ediyorum bunu bir başka şekilde temin etsinler askerlik zorunlu olmasın vicdani ret hakkı olsun.” Diyor!

Ben Nuri Akçin Mardin’in Nusaybin ilçesinden bize başvurmuş. Hendek barikat olayları sırasında evi yıkılmış o sırada TOKİ yapılmış fakat kendilerine TOKİ’den ev verilmemiş. “Yıkılan evlerimize ne olacak TOKİ?” diye sorduklarında “TOKİ’leri dağıttık size veremeyiz. Bakanlık bize ne zaman yazı gönderirse o zaman yardımcı olabiliyoruz.” diyorlar. “Devlet dosyaları kapatmış dava açamıyoruz.” diyorlar. “Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne en az 100 kere gittik ama yardımcı olmuyorlar.” Diye belirtmişler. Biz buradan Nuri Akçin’in Mardin Nusaybin’deki kardeşimizin şikayetini gündem edelim, onun uğradığı haksızlığı gündem edelim ve evi yıkıldığı halde kendisine neden ev verilmediğini sormuş olalım.

Dicle Elektrik hakkında bize çok başvuru geliyor. Vatandaşlar Dicle Elektrik hakkında şikayetçiler ve Dicle Elektrik’in uyduruk bir şekilde gerekçesiz bir şekilde sık sık insanların elektriğini kestiğine dair çok yoğun şikayetler alıyoruz. Her zaman alıyoruz! 5 yıldır alıyorum! En son onlardan birisi; Nevzat Korhan: “Diyarbakır Bağcılar Mahallesi’nde kalıyorum. Dicle Elektrik şirketi evlere geçen aylara göre 2 kat daha fazla fatura kesiyor. İş yerlerine 3 kat depremden dolayı her ayın 10’unda gelen faturalar 15 gün gecikme ile fahiş tutarlarda faturalandırılarak geldi.” Elektrik faturaları 3 ay ertelenecek denildi fakat faturalar zamlı gelmiş! Ülkenin haline bakın arkadaşlar! Gerçekten gülsek mi ağlasak mı 3 ay ertelenecek denilen faturalar zamlı gelmiş! Biz diyoruz ki; elektrik, doğalgaz ve diğer faturalar en az 3 ay alınmasın. Millet 100 yılın felaketine uğramış, hal bu!

Bu hafta içinde önemli bir soru önergesi verdik. Bakın arkadaşlar sıradan bir adli neden dolayısıyla karakola düştüğünüz zaman başınıza gelebileceklerden emin misiniz? O adına emniyet denilen binalarda o karakollarda kötü muamele görmeyeceğinizden emin misiniz? İşin doğrusu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bundan emin değil! Ahmet Bugrur isimli bir vatandaş, 37 yaşında 3 çocuğu var Ağrı Doğubayazıt ilçesinde, ufak siyasi olmayan bir tartışma yaşamış birisiyle, gözaltına alınmış, gözaltına alınırken darp edilmiş ve 3-4 saat sonra kardeşi aranmış karakoldan “Gelin” denilmiş. Gitmişler herkes koşuşturuyor, ambulanslar cenaze araçları geliyor, gidiyor. “Ne oluyor? Kardeşimiz içeride bilgi verin.” Denilirken kardeşinin cenazesi çıkıyor karakoldan. Sapasağlam girdiği karakoldan cenaze çıkıyor! “Ne yaptınız? Ne oldu?” “İntihar etmiş” Allah Allah! Vücuduna bakıyorlar, birçok yerinde kesikler, bazı izler var. Otopsisinde akciğer zarları altında kanamalar var, bir hekim olarak okudum, kalp kasında mikro kanamalar okudum adli tıp raporunda. “Al cenazeni intihar etti.” “Ya nasıl izin verdiniz?” gözaltında yanında birisi varmış ona soralım, onu da alelacele gözaltından çıkartmışlar. “Ne yapalım Allah rahmet eylesin!” arkadaşlar şu hale bakın! Sıradan bir olay nedeniyle girdiğiniz emniyetten cesediniz çıkıyor. İşte ortada sorduk İçişleri Bakanlığı, Ağrı Valiliği, Doğubayazıt Kaymakamlığı cevap versin! Ne oldu ne bitti? Allah aşkına! Nasıl bir ülke burası? İsteyenin böyle rahat bir şekilde gözaltına alınıp, tamam gözaltına aldın ne oluyor ne bitiyor o karakollarda? Can güvenliğinizden emin misiniz? O karakolda neler dönüyor? Hangi kötü muameleler, neler oluyor işkence ne yapıyorsunuz? Neden durup dururken bir insan intihar eder? Kötü muameleden olmadı diyeceksin, adamın canı istedi intihar mı etti? Durup dururken bir insan intihar mı eder arkadaşlar? Demek ki bir şeyler olmuş, bir şeyler dönmüş! Ne oluyor? İşinde gücünde bir adam durup dururken başka zaman değil de karakola girdiğinde canı istemiş intihar etmiş öyle mi? Açıklaması bu mu? Ne oldu orada? Ne bitti? Adli tıp raporlarındaki bu şiddet görüntülerinin anlamını açıklayacak birisi yok mu karşımızda? Şu hale bakın ya!

Ömer Baydur Çorum L Tipi Kapalı Cezaevi’nde sözlü tehdide maruz kalmış. Hastaneye çıkartmıyorlarmış! Müdür ile görüşünde “Niye hastaneye çıkmıyorum?” demiş. Cevap şu: “Siz PKK’lı mısınız?” hastaneye sevk edilmiyor, başmemur ile görüşemiyor! Hangi suçtan yatarsa yatsın insanların özgürlüğünün kısıtlandığı yerde insan hakları vardır! Hakkını almak için itiraz ettiğinde sana bir etiket yapıştırılmasına müsaade etme! Buna göz yumuyorsan yarın öbür gün başına da gelir değerli arkadaşlar bunu da herkese söylemiş olalım!

Bakın adil olmayan yargılamalarla ilgili çok şikayetler geliyor bize. Mustafa Günaydın diyor ki: “ Ben bir ara gözaltına alındım, 4 kişi ile ilgili bir iletişim olup olmadığı noktasında sorgulandım. Telefon görüşmeleri, baz istasyonları nedeniyle. Kayseri 2. A.C.M. hakkımda 6 yıl 3 ay ceza vermiş bulunmakta, hiçbir eksiklik giderilmedi. BTK’dan arama kayıtlarının saf hali istenmedi. Sanık ve tanıkların HTS, kayıt ve baz verileri talep edilmemiş. Tanık dinlenmeden dosya eksik bir şekilde İstinaf oradan da Yargıtay’a sunulmuş bulunmaktadır.” Böyle adil olmayan, eksik evraklarla yapılan yargılamalar son zamanlarda çok arttı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan on binlerce başvuru olduğunu söylüyor ve çok müthiş bir artış olduğunu söylüyor. Gerçekten bu ülkede yargıya güvenmeyeceksek neye güveneceğiz arkadaşlar? Tuzla kokmuşsa ne yapacağız? Hakkınızda bir karar veriliyor A’dan Z’ye tüm dosya eksik, evraklar eksik, nereden tutsan orası dökülüyor! Bu da olacak iş değil. Biz de bu konuda Mustafa Günaydın’ın başvurusu ile ilgili bir soru önergesi ile takip halindeyiz.

Ebubekir Ertuğrul Sincan T Tipi Cezaevi’nde kalıyor. Ailesi Adıyaman’da ikamet ediyordu ve deprem olayında hem eşini hem de iki çocuğunu kaybetmiş. Defin için bile izin vermemişler Sincan’dan Adıyaman’a gitsin diye! Şu hale bakın. Eşinizi ve iki çocuğunuzu kaybetmişsiniz, büyük bir felaket mahpusa izin verilmiyor! En azından diğer kardeşinin de olduğu Antalya Cezaevi’ne sevki noktasında bir talepleri var. Ebubekir Ertuğrul’un Sincan Cezaevi’nden Antalya Cezaevi’ne sevki en azından iki çocuğu ve eşini kaybetmiş, bir depremzedenin acılarını hafifletmeye yardımcı olabilir. Bunu da buradan Bakanlığa hatırlatalım konuyu soru önergesi ile sorduk ve takipteyiz değerli arkadaşlar.

Biz önemli hak ihlallerine devam ediyoruz. Bakın gördüğünüz şahıs bir mahpus Kocaeli Kandıra Cezaevi’nden hasta olduğu halde, hastaneden çıkışı daha 2 gün olduğu halde beyin damarlarında tıkanıklıktan dolayı ayakta bile duramadığı halde abuk sabuk bir kararla Ereğli Cezaevi’ne nakledildi. Bana mektupla yazmış durumunu. Size anlatayım. “Beyin damarlarındaki ani tıkanma nedeniyle yeni taburcu olmuştum fakat insafsız bir kararla 9 saatlik cehennemi bir yolculuk ile Ereğli cezaevine nakledildim. Ayakta duramadığım halde kirli bir odaya tek başıma atıldım.” diyor Emin Gurban Ereğli Cezaevi’nden yazdığı mektupta.

Dilan Yürüklü Manavgat cezaevinden bize yazmış. “Buraya getirilen her kadın ve erkek hiçbir gerekçe belirtilmeden zor kullanarak çıplak aranmakta. İnsanlık onurunu rencide eden utanç veren bir durum bu itiraz edince de bize disiplin cezası veriliyor ve bunun üstüne de tabi denetimli serbestlikler verilmiyor.” düşünün yani. “Çıplak arama yok diyen bize sorsun.” diyor hani biliyorsunuz bazı milletvekilleri ben bu çıplak arama gerçeğini gündeme getirdim diye çıplak arama var diyene her türlü hakaret tehdit ve iftirayı yapmıştı ya işte mahpuslar konuşuyor. Ne diyor Dilan Yürüklü isimli kadın mahpus? “Çıplak arama yok diyen bize sorsun.” diyor bunu Millet Meclisi’nde iftira ile böyle bir çıplak arama yok diyen kadın milletvekiline sormak lazım. Bak hemcinsin feryat ediyor hapisten. Sen burada çıplak arama yok diye yalanlar atıyordun iftiralar atıyordun ona buna Sayın Özlem Zengin sana söylüyorum! Bak utanman gerekir. Kadın mahpuslar bunu söylüyor bu işinde peşini bırakmayacağım sonuna kadar seni mahcup etmeye de devam edeceğim. Bunu da çok iyi bil Sayın Özlem Zengin. “Koğuşumuzdaki kamera tuvalet ve banyo kapısına bakar vaziyette. Biz kadın mahpuslar bundan çok rahatsızız. Kamu spotlarında ısrarlı takip tacizdir ve suçtur der peki bizlerin tutsak olması bu tacizi meşrulaştırıyor mu?” bir kadın bunu söylüyor!

Tarkan Yavaş İzmir Cezaevi’nden bize başvurmuş ve şikayetlerini anlatıyor. “Haksızlığa uğrayanları sevmeyebilir yaşam tarzlarını benimsemeyebilir, nefret edebilirsiniz ancak kimliğine ırkına inancına bakmaksızın hakkın ve hakikatin yanında durmak gerekir bu haysiyetli duruş insan olmanın gereğidir.” diyor.

Kızılay’ın çadırları satmasına dair soru önergesi verdik değerli arkadaşlar salı günü ve bu konuda cevap bekliyoruz. Düşünün daha hala 750.000 çadır ihtiyacı var ve bakanlık yetkilileri bunu itiraf ediyorlar. 350 bin civarında çadır dağıtılabilmiş en az 400 bin ailenin çadırı yok şu anda ve siz ne yapıyorsunuz? Haluk Levent gelmiş diyor ki: “Ya çadır yok ortalıkta. Parayı vereyim de bana çadır verin dağıtayım.” Diyor. “Tamam ver parayı sana çadırları satayım.” e sen ne yapıyorsun 3 gündür Ey Kızılay? Hani çadır satmak mevzuatında var anladık peki 3 gündür bu çadırları niye dağıtmadın kardeşim? Hani yarın öbür gün yargılandığın zaman diyeceksin ki: “Efendim bizim mevzuatta var yani çadır satışı yapabiliyoruz.” diyerek belki kurtulacaksın ama vicdanlarda kurtulabilecek misin ya! Bunu soruyorum ya vicdanlarda kurtulabilecek misin Kızılay Başkanı Sayın Kerem Kınık?

Şimdi biz deprem bölgelerini ziyaret ettik arkadaşlar ve bu bölgelerde bakın Narlıkuyu Çadırkent’inde gazetecilere de anlattık. Narlıkuyu Çadırkentinde KESK-TTB çadırları var ve oradaki gönüllüler çocuklara da hizmet ederek bir psikolojik rehabilitasyon sağlamaya çalışıyor.

KHK’lı bir arkadaşımız sağlık çalışanı Deniz Topkan ile konuştuk. Batman SES üyesi KHK’lı arkadaşımız işini gücünü bırakmış zamanında devlet onu işten atmış ama o kendi gönüllülüğünden vazgeçmemiş kendi sağlık çalışma hevesinden aşkından vazgeçmemiş vicdanından vazgeçmemiş koşturmuş günlerdir orada hizmet veriyor. Bunun gibi binlerce KHK’lı böyle son derece değerli bir iş yaptı.

Bakın orada işte biz de şahitlik ettik onlarca, yüzlerce çocuğa psikolojik rehabilitasyon sağlayan arkadaşlarımızın çalışmalarını yerinde tespit ettik çok değerli çalışmalardı. Tebrik ederim kendilerini!

KHK’lılar Platformu Dayanışması adı altında deprem bölgelerinde vatandaşlarımıza hizmet ettiler.

Kocaeli’de de önemli sıkıntılar var değerli arkadaşlar onlarla ilgili bazı konulara değinmeden önce bir hususa daha değinmemiz gerekiyor.

Milli Savunma Bakanı TSK’nın 40.000 askerle bölgede olduğu açıklamasını yapmış. 27 Şubat’ta bakın aslında kendi açıklamaları ile bile çelişiyorlar! Milli Savunma Bakanı’na soruyorum Sayın Önder Algedik bunu tespit etmiş ya Milli Savunma Bakanı’sın ya doğru konuş ya! Yani bakın söylediğiniz ile yaptığınız birbirine uyuşmuyor! Uyuşuyorsa buyur açıkla Sayın Akar! Bakın ne demiş 27 Şubat’ta? Diyor ki: “7 Şubat’ta 7035, 8 Şubat’ta 16.785, 10 Şubat’ta 25.251 yani depremin 5. gününde bile 40 bin rakamına erişilememiş. Siz 200.000’e yakın askerin olduğunu ilk günde 40 bin askerinin hemen sokağa çıkabileceği ortadayken sonraki günler ne oldu?” diye burada Önder Bey soruyor! Yani 7. günde 26.000 asker var ama siz 200 bine yakın asker olduğunu söylüyorsunuz. 40 bin asker var diyorsunuz işte rakamlar apaçık ortada resmi açıklamalarla uyuşmuyor Sayın Bakanın’ın açıklamaları.

Değerli arkadaşlar soru önergelerimizde de soruyoruz! Kocaeli maalesef Teksas oldu! Son Kale Kocaeli gazetemiz ilimizde geçtiğimiz yıla oranla silahlı şiddet olaylarında ciddi bir artış yaşandı. Umut Vakfı’nın 2022 yılına ait açıkladığı silahlı şiddet haritasında Kocaeli ilk 10’un içine girdi. Kocaeli Valisine de buradan soralım gereken önlemleri alıyor musunuz Kocaeli Emniyet Müdürü ve ilçe emniyet müdürlüklerine. Sorumlusu olduğunuz il maalesef Türkiye’de ilk 10’a girmiş silahlı şiddet olaylarında.

Kocaeli’de ihracatın azalması ve ithalatın artmasını görüyoruz. Bakan Varank’a bunu sorduk bakanlığınızın teşvik girişimleri var mıdır diye sordum ve cevap bekliyorum soru önergelerimizle bunları sorduk. İhracat %19,8 azalmış ithalat %16 artmış.

Kocaeli’de uyuşturucu vakaları maalesef çok artmış durumda. Kocaeli’de 1 ayda ele geçirilen uyuşturucu miktarı çok fazla. 65 kişi tutuklanmış ama tutuklanmayanlar ve ele geçirilemeyenleri soruyoruz! Yani Kocaeli bir uyuşturucu cennetine dönmüş! Kocaeli Valisi, Kocaeli İl Emniyet Müdürü ve ilçe emniyet müdürlüklerini tekrar uyarıyorum! Bakın silahlı şiddet olaylarında ilk 10’dasınız, uyuşturucu olaylarında her taraf uyuşturucu kaynıyor! Nedir bu ilin hali? Bir hesap verin Kocaeli’de milletin adına size soruyorum Milletvekili olarak Mülkiye amirler ne yapıyorsunuz siz?

Bakın Kocaeli’imizin çok güzel bir yeri vardır Maşukiye ve orada atık sular içme sularına karışıyor. Atık su hatları yapılmadığı için foseptiklerdeki kirli sular maalesef doğaya karışıyor ve insanların hayatını sağlıksız bir şekilde etkiliyor. Bir an evvel atık su hattı yapılmalıdır.

Kilez Deresi’nde kimyasal zehir akmaya devam ediyor! Kartepe ilçesi Aslanbey Organize Sanayi Bölgesi ile Sarı Meşe Sanayi bölgesinin kesiştiği bölgeden Kilez deresine mavi kimyasal atık dökülüyor. Buradan da yine Kocaeli Valiliği’ni uyarmış oluyorum!

En olumsuzlarda 1. Sırada Kocaeli Valisi. Bir başka hususta yine 1.’ler. Kocaeli ülkenin en pahalı simitini yiyen yer. Yani Kocaeli’de simit ünlüdür, güzel simitleri vardır ama Kocaeli maalesef en pahalı ekmekte olduğu gibi en pahalı simitte de 1. Valimiz sağ olsun bütün olumsuz işlerde 1. sıraya oturtmuş bu ili, oldukça başarısız bir yönetim sergiliyor. Bir taraftan da biliyoruz yeni dönemde milletvekili olmak için bir gayretler içinde ama yani halin ortada ve biz de bu hali ifşa ediyoruz Sayın Vali. O yüzden bu işi de pek yapamayacaksın gibime geliyor! Bütün bu olumsuzluklarda 1. olduktan sonra yani milletvekili ne derece olursun bilemiyoruz!

 Bakın arkadaşlar biz Malatya ve Adıyaman’da deprem bölgelerinde depremzede binlerce insanımızla buluştuktan sonra göç eden Ankara’ya ve diğer illere gelen depremzede kardeşlerimizle de buluşuyoruz.

Dün Ankara Araplar Aile Merkezi’ne gittik. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin tesisleri binlerce depremzede vatandaşımız var durumlarını görmek için bir milletvekili olarak onları dinledim ve kendileri ile musafaha ettik, akan gözyaşlarını durdurmaya çalıştık, dertlerini dinledik, psikolojik rehabilitasyon ve güven vermeye çalıştık kendilerine ve bunlara da inşallah devam edeceğiz. Bir istikbal belirsizliği var kendilerinde. “Evet geldik sağ olsun belediye bize bu imkanı sağladı sabah öyle akşam yemeklerimizi yiyoruz ama evlerimiz yıkıldı iş yerlerimiz yıkıldı. Yani bizim para kazanmamız lazım, gelir elde etmemiz lazım, çoluk çocuğumuza para göndermemiz lazım ne yapacağız bize bu konuda ışık tutacak birileri var mı?” diye çok yakındılar! Yine kimisi enkaz altında kaybolan çocukların, bebeklerin halini bize anlattı bütün bunları biz ilgili makamlara ileteceğiz. Enkaz altından cesedi çıkmamış bebekler var veya enkaz altından çıktıktan sonra hastaneye götürüldü denen daha sonra bulunamayan 3 yaşındaki çocuklar, bebeklerin yakınlarını dinledik bütün bunlara da çözüm bulmaya çalışacağız. Çok geçmiş olsun diyoruz halkımıza hem özelde depremzede bölgelerine genelde de tüm halkımıza 84 milyona çok geçmiş olsun başımız sağ olsun diyoruz tekrar.

Son olarak her hafta gündeme getirdiğimiz ve kabul edemediğimiz için her hafta periyodik olarak gündeme getirdiğimiz hak ihlallerini hatırlatıyoruz. Bir defa söyleyip bitirmiyoruz biz hak ihlallerini işte onlardan birisi Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan konsolosluğunda hayatını kaybeden oraya girdikten sonra cesedi bile çıkamayan bir insan bu Suudi Arabistan konsolosluğundan ve bu kişi hakkındaki dosyayı Türkiye Suudi Arabistan’a verdi. İnanılmaz bir yargısal skandal o yüzden biz bir kez söylemekle bunu unutmuyoruz defalarca da hatırlatıyoruz ve hatırlatacağız arkadaşlar.

Bir başkası yine zulmen 6 yıldır cezaevinde tutulan Osman Kavala her hafta anıyoruz anacağız bu zulmü kabul etmiyoruz Osman Kavala’ya da buradan sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz.

Şerif Mesutoğlu Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’ü öldürmekten sanık ama yapılan incelemelerde bu cinayetle alakasının olmadığı ortaya çıktı. İçeride feryat etti, üzerine yakıcı madde dökerek intihar girişiminde bulundu, açlık grevlerinde bulundu. Düşünün yani suçlu olsanız bunları yapar mısınız? Bu insan içeride “Etmeyin, eylemeyin katil ben değilim çok adil olmayan bir yargılama yaptınız.” dedi kimse dinlemedi ve yıllardır cezaevinde. Empati yapmamız gerekiyor arkadaşlar yarın öbür gün hepimizin başına böyle bir iş gelebilir! Kaymakamlık yazı işleri müdürlüğünde çalışan bir memur olarak başına bu felaket gelmiş ve yıllardır bu adil yargıya ulaşamıyor maalesef.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı o da maalesef siyasi bir şekilde zulmen yıllardır tutuklu biz onu da uğradığı zulümden dolayı ve deprem, yangın, maden facialarındaki çok nitelikli, vicdanlı, hukuki duruşundan, afet bölgelerinde anında gidişinden ve oradaki mazlumların hakkını savunmasından dolayı uğradığı bu zulmü siyasi bir karar olarak değerlendiriyor ve kabul etmiyoruz.

Emine Şenyaşar annemizi her hafta anıyoruz ve anacağız. Kendisi destansı bir adalet nöbetini Urfa’da devam ettiriyor ve Urfa Adliyesi önünde oturuyor. Ailesinin çocuklarının uğradığı zulmü kabul etmiyor vicdansızlığa, adaletsizliğe karşı isyan ediyor. Bu yaşta bir kadın düşünün adına Adalet Sarayı denen o sarayların önünde oturuyor ama ona yıllardır iki yılı aşkın bir şekilde hala çözüm bulunmuyor adaletsizliğe isyan ediyor bu onurlu direnişinde Emine Şenyaşar annenin yanındayız.

Yine unutamayacağımız bir olay 3.5 yıldır kaçırıldıktan sonra kaybedilen ve hakkında hiçbir açıklama yapılmayan Yusuf Bilge Tunç hakkında olacak bir hadise değil düşünün bir gün iş yerinizdeyken birilerinin sizi gelip kaçırdığını ve hiçbir kamu görevlisinin bu konuda ciddi bir çalışma yapmadığını ve 3.5 yıldır ne ölünüzün ne dirinizin bulunmadığını siz kabul eder misiniz arkadaşlar hepinize soruyorum kabul eder misiniz böyle bir şeyi! Ben kabul edemediğim için 3.5 yıldır her hafta bu konuyu gündem ediyorum bu insanı tanımam bilmem ama bu zulme bu haksızlığa bu vicdansızlığa da vicdanım razı değil. O yüzden bunu gündeme getiriyoruz onun gibi insanlardan ikisi de yine kaçırılıp kaybedilmişlerdi ve mahkemede devlet görevlileri tarafından işkenceye ve kaybedilmeye uğradıklarını söylemişlerdi. Birisi Yasin Ugan öbürü Gökhan Türkmen, Allah’tan onların dirileri çıktı cezaevinde çıktı dirileri işte böyle bir ülkedeyiz. Neyin ne olduğu herkesin gözü önünde ama kimse bir ufak açıklama yapmak zorunda kendini hissetmiyor.

Gülistan Doku Dersim’de kayboldu ve hakkında 2 yılı aşkındır hala bir açıklama yapılmıyor. Gülistan Doku hadisesi de büyük bir muamma geçtiğimiz günlerde gittiğim Dersim’de, Dersim halkının da Gülistan Doku’yu unutmadığını kardeşinin de kesinlikle bu olayı unutmadığını ve ailenin yüreğinin yandığını yakinen müşahede ettim. Yıllardır müşahade ediyorum ve bunları kabul etmiyoruz reddediyoruz.

Son olarak yine bir kaçırılma ve kaybedilme olayı muamma devam ediyor. Yine 2 yılı aştı eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra kendisi hakkında hiçbir haber alınamayan Hürmüz Diril, Keldani, Süryani bir aile kendi hallerinde gariban köylerinde yaşayan bir aile. Kim bunları kaçırır, zulmeder, öldürür korkunç bir şey ama hiçbir açıklama yapılmıyor. Mahkemesi büyük şaibelerle sürüyor! Adil olmayan bir yargılama şeklinde sürüyor! Ne gizlenmek isteniyor? Bölgede korucular mı gizlenmeye çalışılıyor anlamak mümkün değil! Teknolojinin çok geliştiği bu çağda bu kişilerin akıbetini kim neden kaçırdığı konusu hala belirsiz.

Yorumlar