12 Ekim 2022

Öncelikle hiç gündemimizden düşmeyen ve düşmeyecek olan Iğdır Milletvekilimiz Habip Eksik ve Hakkari Milletvekilimiz Sait Dede’ye yapılan saldırı için Meclis Başkanı Sn. Mustafa Şentop’tan bir açıklama beklediğimizi ifade edelim. 4 gün oldu, 4 gündür Sn. Şentop tek kelime etmiyor. Biz sayaç tutacağız, her açıklama yapmadığı gün için kendisine hatırlatacağız. Bu nasıl iştir Sn. Şentop? Meclis’in bir üyesi, bu milletin seçtiği bir vekil, zulme haksızlığa uğruyor, darba uğruyor, gadre uğruyor ve susuyorsun! Tek bir kelimen yok ve hatta Hakkari Valisi kalkıp utanç verici açıklamalar yapıyor, gülünç açıklamalar yapıyor, ona da bir şey demiyorsun. Bu darba da bir şey demiyorsun, hiçbir şey demeden olayı geçiştirmeye çalışıyorsun. Biz bir an evvel Sn. Mustafa Şentop’un tüm muhalefet vekillerine yapılan saldırıları görmezden gelen Sn. Şentop’un bir an evvel bir açıklama yapması gerektiğini söylüyoruz. Meclis’in manevi şahsiyetine yapılan bu saldırı karşısında mutlak surette bir açıklama yapmalı, olayı kınamalı, kabul etmediğini söylemeli ve gerekenleri yapmalıdır.

İçişleri Bakanı gerek memurlarına emrettiği şiddetin gerekse de kendi memurlarına uygulattığı amirleri tarafından uygulattığı şiddet ile “Keskin sirke küpüne zarar” misali ortalığa şiddet saçmakta. Gerek halka, gazetecilere, milletvekillerine gerekse de polis memurlarının amirlerinin hakaret ve küfürlerinden dolayı ve mobbinglerinden dolayı intihar etmeleri nedeniyle iki taraflı şiddet saçmaktadır. Hem halka hem de kendi memurlarına, işte durum budur. İçişleri Bakanı’na diyecek tek bir kelime yok, umutsuz bir vaka ama Hakkari Valisi özür dilemelidir, bir an evvel halktan özür dilemelidir. Bu utanç verici yalanından dolayı halktan özür dilemeli, Hakkari Valisi bunu buradan söylüyoruz ve Sn. Şentop’a da bu açıklamayı yapın diyoruz.

Bakın son günlerde birçok polis intiharı ile devam ediyor! Biz boşuna “Keskin Sirke Küpüne Zarar” demiyoruz! 8 günde 5 polis memuru intihar etti! Bir taraftan milletvekilimize gazetecilere, halka saldırıyorlar bir taraftan da o polis amirleri, memurlarına hakaret, mobbing yaptığı için o polis memurları intihar ediyor. Süleyman Soylu dün kalktı bir basın toplantısı ile bu konuda bir açıklama yaptı dedi ki; “Bunlar mobbingten dolayı değil ailevi, ekonomik.” Dedi. Basın toplantısı yaptığı gece Yunus Emre Örs diye bir polis memuru intihar etti. Dün akşam Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde görevli kulübede bir memur Enver Gökdemir o da kafasına sıkarak intihar etti! Daha dün Süleyman Soylu “İntiharlar mobbingten değil.” Desin, polis memurları mobbing içerikli intihar mektupları bırakarak intihar etmeye devam ediyor. İşte İçişleri Bakanı’nın saçtığı şiddet bu! Her tarafa şiddet saçan bir İçişleri Bakanı var!

Bakın elimde bir başka suç duyurusu var, bir polis memuru; kendisine çok ağır, burada anamayacağım, ağır hakaret ve küfürler eden İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Ayhan Karaduman’dan şikayetçi olmuş suç duyurusu yapmış. Bakın intihar mektuplarında mobbingler, hakaretler, küfürler anlatılıyor, suç duyurularında hakaretler, küfürler anlatılıyor ve Süleyman Soylu çıkmış “Ailevi nedenlerden, ekonomik nedenlerden intihar etmişlermiş!” sen kimi kandırıyorsun? Allah aşkına her şey ortada ve kalkmış utanmadan halkı kandırmaya çalışan bir İçişleri Bakanı ile karşı karşıyayız! Bakın tüm intihar mektupları elimizde, içerikleri burada ve bu utanç verici mobbingleri anlatıyor bu intihar mektupları.

İhlaller devam ediyor maalesef bakın her gün her gün bebekli anneler tutuklanıyor! İşte onlardan birisi, bir anne, bir baba ve bebek hepsi hapiste! Anne Mesrure Sezgin baba Said Sezgin ve 7 aylık bebekleri Mahmut bebek Antalya Elmalı Cezaevi’nde. Aile boyu cezaevindeler. Şu bebek cezaevinde, koğuşta! Bu bebek cezaevinde bronşit olmuş, doktora götürmüşler, oksijen tüpü ve buhar aleti gerekiyormuş fakat koğuşta bu olmaz, “Hastaneye yatıralım.” Deniliyor fakat şartlar uygun değil 1 Kasım’a kadar cezaevinde kalorifer yanmayacakmış, koğuş oldukça soğuk. İşte Türkiye cezaevlerinden bir manzara bu! Her gün, her gün bize size bunları anlatıyoruz ve bitmiyor maalesef!

Bakın başka bir vaka daha; Çiğdem Tosun gözaltına alınmış, engelli ve epilepsili bir çocuğu var. Eşi de cezaevinde ve denetimli serbestliği uzun süredir verilmiyor. Yıllarca yatmış, 5-6 yıldır içeride yatıyor. Denetimli serbestliği de verilmiyor, yattıkça yatırılıyor ve anne de gözaltına alınmış, epilepsili ve engelli çocuk ortada kalmış. Bu nasıl bir zulümdür? Birisi daha çıkmadan diğerini alıyorlar gerçekten zalimlikte seviye atlıyorlar anlamak mümkün değil! Türkiye’nin şu anda içine düştüğü hal bu arkadaşlar!

Bakın biz Yakup Ali’nin durumunu gündeme getirdik, Aile Bakanı Sn. Derya Yanık bunu reddetti. İnanılmaz bir şekilde! Bizim elimizde belge var, engelli yakını aylığını vermiyorsunuz diyoruz. Belgeyi gösteriyoruz, Bakan yalanlıyor! Belgeyi kamuoyuna ibraz ediyoruz, bu sefer “Efendim biz bakım aylığı veriyoruz ama engelli yakını aylığını vermiyoruz.” Demiyor, “Bir aylık veriyoruz daha ne istiyorsunuz.” Mealinde tweetler atıyor bize. Sn. Bakan biz sana bakım aylığını vermiyorsun, engellinin kendi hakkı olan aylığı vermiyorsun demiyoruz, engellinin yakınının aylığını vermiyorsun diye bin defa söyledik! Niye anlamamakta ısrar ediyorsun, niye inkar etmektesin, niye iftira, yalan atmakta ısrar ediyorsun Sn. Bakan? Bak belgeyi tekrar sana gösteriyoruz, belge de burada ve bunu sadece bir kişiye değil onlarca kişiye yapıyorsunuz! Bu kaçıncı haksızlıktır? Başka vakalar da var onları da söyleyeceğim! Bizim bu konuyu gündeme getirmemizden sonra trol medyasını harekete geçirdiler, “Gergerlioğlu yalan atıyor.” Dediler, ne yaptıklarını bilemediler! Sırf iftira okumak, yalan atmak için bunları yaptılar ama kardeşim belge burada! Belge burada Sayın Bakan! Medyatik, iktidar gücünüzle beni susturacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz size apaçık güya mağdur olmama durumu nedeniyle bu engelli yakını aylığını vermemişsiniz, belgeyi gösteriyorum inkar ediyorsunuz! Anlamak mümkün değil ve daha pek çok müdürlüğünüz de buna benzer işler yapılıyor. Sen bu konuda yalan atacağına Sayıştay’ın engellilerin promosyonunun bakanlık memurları tarafından nasıl üleşildiği nasıl otel ve konaklama ve yemek masrafları için usulsüz şekilde kullanıldığı hakkında bilgi ver Sayın Bakan. Sayıştay demiş, geçen hafta da sordum sana bunu, kaçıncı defa söylüyorum. Bu konuda bilgi vermiyorsun bir garibanın hakkını engellemek ispat ettikten sonra inkar etmeyi marifet biliyorsun. Anne de söylüyor; bakın anne de sonunda tweet attı. Diyor ki: “Ben Gülten Çetin Yakup Ali’nin annesi olarak cevap yazıyorum. Oğlum Yakup Ali Çetin %98 engelli 16 yaşında bakıma muhtaç özel gereksinimli bir çocuk, ben şu an engelli yakını aylığını almıyorum.” Diye. Seni etiketleyerek annesi de tweet atıyor yine görmezden geliyorsun! Bu nasıl bir ruh halidir? Nasıl bir ahlak? Bunu gerçekten soruyorum Sayın Bakan’a? Anne de seni etiketliyor, ben de söylüyorum, belge gösteriyorum hala inkar ediyorsun! İnanılmayacak vakalarsınız siz! A’dan Z’ye tüm bakanlarınız böyle! Engelli Bakım Aylığı’nı vermediğiniz çocuk bu; %98 engelli, mideden hortumla beslenen bir çocuk için bu kadar yokuşa sürme taktiği yapıyorsunuz, inanılmaz vakalarsınız! Sizi anlamak mümkün değil!

Sansür Yasası şu anda Meclis’te görüşülüyor. Bu da önemli bir konumuz. Sansür Yasası ile ilgili direnişimiz devam ediyor. Parti olarakta devam ediyor, diğer muhalefet partileri de bu konuda direniyorlar. Düşünün; sıradan bir tweet attığınızda, sıradan bir haber yaptığınızda iktidarın hoşuna gitmeyecek ve “Sen yalan attın.” Denilecek, ceza alıp cezaevine gireceksin. Niye? Muktedirin hoşuna gitmedi! İyi maşallah! Bu kabul edilecek bir durum değil ve biz halkımıza da buradan söz veriyoruz, biz bu direnişe devam edeceğiz, muhalefetimize devam edeceğiz. Bu yasayı kabul etmiyoruz, sonuna kadar da Meclis’teyiz, dün de Meclis’i çalıştıramadılar, yoklamalar istendi, AK Parti’li vekiller demek ki yasaya kendileri bile inanmıyorlar ki maalesef ortalıklarda yoklar! Genel Kurul’a da gelmiyorlar, bundan dolayı oturumlar kesildi. Bugüne aktarıldı.

Önümüzde önemli bir mesele var. Başörtüsü meselesi; Sayın Meral Akşener bu konunun kapanmış bir yara olduğunu söyledi, biz kesinlikle kapanmış bir yara olduğunu düşünmüyoruz çünkü bu konuya dokunulduğu anda herkes zıplıyor ve başörtüsünün önüne yasal güvenceliği istemeyenler hemen taraftarlık içine giriyorlar. Aslında bu meselenin tamamen bitmesi lazım ama Sn. Meral Akşener’e de buradan teessüflerimi iletiyorum, kapanmış bir yara değil! Bakın başörtüsü kavramına dokunulduğu anda herkes zıplıyor. Bir an evvel başörtüsünden başka bir konunun içinde olmadığı bir anayasa değişikliği yapılmasını CHP ve AK Parti yetkililerine söylüyoruz; biz parti olarakta bu konuda yasa ve anayasal değişikliklere hazır olduğumuzu söyledik. Kimse işi yokuşa sürmesin, boş boş konuşarak vakit geçirmeyelim, oturalım partiler olarak iş üretelim. Siyaset üretelim, çözüm üretelim.

Meryem Karateke Manisa’da sabah gözaltına alındı, avukatı ile görüştürmeden MS hastası bu genç kadını da evini darmadağın edip, iç çamaşırlarına kadar aramak suretiyle gözaltına aldıktan sonra tutuklamışlar, hukuksuz gerekçelerle binlerce insanın tutuklandığı Türkiye’den son manzaralardan birisi bu. Her gün hasta mahpuslar, cezaevlerinde ölüyor, her gün sağlık sıkıntısı olan insanlar cezaevine giriyor, işte onlardan birisi Meryem Karateke! MS hastası ve maalesef böyle büyük bir mağduriyet yaşamış durumda.

Tozkoparan Mahallesi’nde çok büyük sıkıntılar var. Tozkoparan’da Tozkoparan halkı direniyor ve belediye de yıkım peşinde koşuyor! Şu görüntüler, hamile bir kadının evine koçbaşı ile saldıran bir zihniyete ait. Tozkoparan’da halk direniyor fakat son derece büyük mağduriyetler yaşıyorlar, Güngören Belediyesi ranta yönelik uygulamalarına devam ediyor maalesef.

Bize gelen hak ihlalleri ile ilgili değinilerimiz olacak. Birçok hak ihlali geliyor değerli arkadaşlar. Onlardan birisi son derece önemli; geçen hafta da gündeme getirdik. Uğur Demirok Azerbaycan’da bir anda kaybolmuş ve nerede olduğu konusunda bir bilgi yok! Yakınları Azerbaycan polisine gidiyor, onlar: “Biz de değil, onu Türk yetkililer aldı götürdü, kaçırdı.” Diyorlar, daha sonra Ankara TEM’e gidiyor, yakınları Ankara TEM’dekiler: “Evet burada ama avukatı gelmeden görüşemezsiniz.” Diyor sonrasında da inkar ediyorlar! Olacak işler değil! Bakın yakınları bize tekrar başvurdu. Ankara TEM bir öyle diyor bir böyle diyor! Bu ne iştir? Ankara TEM, İçişleri Bakanlığı bu ülkede onlarca insan kaçırıldı, ne dolaplar dönüyor bu ülkede? Bir açıklama yapmayacak mısınız? Siz kendinizde misiniz? Önce burada diyorsunuz sonra burada değil açıklama yapıyorsunuz! Ne dolaplar çeviriyorsunuz anlamak mümkün değil!

Orhan Karakol ve abisi Sinan Karakol bize başvurmuş. İkisi de ağır görme engellilermiş ve özelde yapılacak ameliyatları için oldukça yüklü bir para gerekliymiş, ne çalışabiliyorlar ne de görebiliyorlar! Bu konuda Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na başvuru yapmış. İstanbul Valiliği’ne başvuru yapmışlar herhangi bir dönüş olmamış, Orhan Karakol ve Sinan Karakol yetkililerin bu son derece mağdur kişilerin sorunlarının giderilmesi konusundaki hassasiyetini rica ederim.

“Engellilere verilen işe girme kotası çok az.” diyor engelliler! Engellilere 12 bin atama sözü verildi tutulmadı. Kamuda 3 milyon normal memur var, 65 bin engelli var, 3 milyonun %3 kota çalıştırma sorumluluğu var, “İnsan Hakları Engelliler Sözleşmesine göre uygulanmıyor.” diyor engelliler bize böyle bir başvuruları var.

“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda çalışan ek dersli personeller olarak çok mağduruz.” demiş başvuran personeller. “Hiçbir özlük hakkımız yok, sayımız Türkiye genelinde 3000 bakanlık tarafından bizlere hiçbir şekilde özlük hakkı tanınmıyor.” Diyor. Personellerinizin durumunu da Aile Bakanlığı’na tekrar hatırlatmış olalım.

“Bolu t tipi cezaevi tutuklu olan eşim Hayrettin Akbay 8 Ekim de gittiğim açık görüş te 8 kişilik koğuşta 21 kişi kaldıklarını söyledi.” Düşünün 8 kişilik koğuşta 21 kişi kalıyorsun yerlerde yatıyorlar. Yeni koğuş olduğu halde koğuş açmıyorlarmış. İnfaz koruma memurlarına iş çıkmasın diye insanlar yerlerde yatıyor! Böyle bir sıkıntı var Adalet Bakanlığı’nın bu konuda bir çözüm bulması lazım!

Mersin Üniversite’si tarih bölümünden mezun olan bir arkadaşımız bize başvurmuş. KPSS, ALES gibi sınavların ücretlerinin fazlalığından dolayı şikayetçi çünkü biliyoruz kazanamayınca tekrar para ödeniyor, tekrar tekrar KPSS ve ALES gibi sınavların ücretsiz olmasına ilişkin bir isteği var arkadaşımızın.

Mahsum Yurttaş Bursa H Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Mahsum ardışık aramalar sonucu tutulduğu yerde, kendini savunduğu halde, haksız yere 2 yıl 11 aydır özgürlüğü elinden alınmış.

Bir de bize Adalet Bakanlığı’nın memurları başvurmuşlar. Diyorlar ki: “Bizler zabıt katibi mübaşir ve infaz koruma memurlarıyız ve kimsenin umurunda değiliz. Oysa ülkedeki en fazla iş yüküne sahip Adalet Bakanlığı’dır. Bu iş yükünü de sırtında taşıyan biz zabıt katibi, mübaşir ve infaz koruma memurlayız ve Bekir Bozdağ personeli umursamaz bizimle ilgili cümle bile kurmaz. 2013 yılında hakim savcılara seyyanen zam yapıldı bunu yaparlarken personelin hepsine ödenen havuz ücretlerini kaldırdılar. Bizde atılma korkusu olunca bütün personel susuyor. Bekir Bozdağ da görevini yapmıyor biz zabıt katibi, mübaşir ve infaz koruma memurlarının haklı talepleri asla konuşulmuyor. Yıllarca personelin haklı taleplerine söz verip yapmıyorlar somut adım atmıyorlar. Bütün zabit katipleri mübaşirler ve infaz koruma memurları korkudan susuyor. Lütfen esas biz yargı emekçilerinin sesi olun. Yıllarca mali ve özlük hakları iyileştirme sözü verenlere sorun insanca yaşamak istiyoruz. Bu mali haklar ile 30 yıl bile ev alamam evlenemem.” Diyor memurlar! Bakın biz gerektiği zaman infaz koruma memurlarını eleştiriyoruz yaptıkları ihlallerle, gerektiği zaman da onların haklarını savunuyoruz, haklarını talep ediyoruz.

“İbrahim Karateke’nin eşiyim Sarıkamış’ta görev yapan bir uzman çavuş ve darbeye herhangi bir karışması olmadığı halde ve ihraç edildikten sonra mahkemeye verildikten sonra da ihraç edildikten sonra mahkemede beraat ediyor fakat daha sonra karar bozuluyor 12.5 yıl ceza veriliyor ve darbe ile, silahla, kurşun atmakla hiçbir alakası olmayan bu çavuşun eşinin cümleleri ile basın toplantıma son veriyorum diyor ki: “Tüm 15 Temmuz suçu üzerimize yıkıldı. Siirt, Ağrı, Iğdır şehirlerinde aynı durumda olan silah sıkmayan uzman çavuşlar hep beraat etti sadece niye bizim dosya? Enkaz altında kaldık sesimizi duyan yok, çok yoruldum, çok tükendim suçsuz yere cezaevinde olması bizleri yıkıyor. Dayanacak gücümüz kalmadı. 4 yıldır dışardaydı asgari ücretle markette çalışıyordu eşim, evimiz kiraydı yuvamız yıkıldı boş yere. Darbe nedir bilmeyen eşim darbeci asla değildir. Beraat aldıktan sonra nasıl ceza verildi? Sorularımızın cevabı yok ve adil yargılanmadık. Mesleği için bile mücadele vermedik, istemiyoruz bu mesleği sadece özgürlüğünü istiyoruz yeter artık. Bebeğimin ne doğumunu ne de hiçbir anına şahit olamayacak kim verecek bunun hesabını geçen giden günlerimizin hesabını kim verecek?” diyor.

Basın toplantımızı burada bitiriyoruz. Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Yorumlar