20 Ekim 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz.

İlk olarak haftalardır, aylardır, yıllardır yoğun bir şekilde gündeme getirdiğimiz hak ihlalleri karşısında duyarsız kalan iktidarın yol açtığı cinayeti gündeme getirmek istiyoruz. Bu sefer sadece bizim gündemimizde değil bu hak ihlallerinden dolayı kaynaklanan cinayet; tüm toplumun gözü önünde işlendi ve tüm toplumun gündeminde. Bartın Amasra’daki maden faciasından bahsettiğimi hemen anladınız zaten! Soma, Ermenek ve ardından gereken önlemler alınmadığı için Bartın Amasra’daki maden faciasında 41 kardeşimizi kaybettik. Çok büyük ihmaller olduğu apaçık ortada. Sayıştay raporları apaçık ortada. 2020 Sayıştay raporlarında, 2019’daki işaret edilen eksikliklerin giderilip giderilmediğine dair bilgilere halen ulaşamıyoruz! Bartın Amasra’da madende çalışacak işçinin az miktarda olmasından dolayı alınabilecek önlemlerin alınmadığını, metan gazı miktarının yükseldiğini, işçilerin daha bu cinayetten 3.5 ay öncesi aralarında “Gereken önlemler alınmıyor. Başımıza bir iş gelecek, grizu kaçağı var.” dediğini maalesef ki bu cinayetlerden sonra öğrendik! Bu apaçık bir cinayettir! Başka bir şey değil ve iktidarın pişkinliği bir an evvel bitmeli ve sorumlular istifa etmelidir! En başta Sn. Bakan Fatih Dönmez istifa etmelidir! Sayın Bakan istifa et! Bu kaçıncı vaka oldu! Yüzüne de söyledik, hiç utanmadılar, sıkılmadılar. En azından istifa edin, sizin istifanız o işçilerin ölümü gibi değildir, sadece istifa edersiniz, canınızdan olmazsınız! O işçilerin canından daha önemli gördüğünüz bakanlığınızdan istifa edin Sn. Bakan Fatih Dönmez! Çok net bir şekilde söylüyoruz! Bakın Sayın Bakan Meclis’e geldi ve bu konu hakkında bir bilgilendirme yapacağını söyledi fakat bomboş sözler, bomboş açıklamalar, hiçbir anlamı yok! Hepimizin bildiği şeyleri geldi bize Bakan Meclis’te anlattı ve gitti fakat biz onu öyle boş bırakmadık. İşte pankartlarımız ile, sloganlarımız ile istifa etmesi gerektiğini, bunun bir cinayet olduğunu Bakan Fatih Dönmez’in yüzüne karşı haykırdık ve halen pişkin pişkin görevine devam ediyor. Bu aslında sadece onun suçu değil, 2000’li yıllardan itibaren iktidarını sürdüren AK Parti iktidarının suçudur! Pişkinlik onların meslekleri oldu, genlerine işledi! Ya hu biraz utanın! Binlerce ihlalle insanların malından, canından işinden olmasına neden oldunuz. Yüz binlerce kişiyi ihraç ettiniz, yüz binlerce kişiye acımasızca cezalar yağdırdınız ve bu ihlalleriniz en sonunda o madenin dibindeki insanlar kavrularak, yanarak, boğularak çaresiz bir şekilde hayatlarını kaybettiler! Onların son saniyelerinin hatrı için tüm toplum Bakan Fatih Dönmez’e istifa etmesi gerektiğini tekrar tekrar söylemelidir. Biz bunu Meclis’te söyledik, söylemeye de devam ediyoruz, devam da edeceğiz.

Hukuksuzlukların ayyuka çıktığı bir zaman diliminde yaşanan 704 gözaltı vakasını da burada anmak istiyorum. Her gün ama her gün, insanlar bomboş gerekçelerle gözaltına alınıyor, terörist diye damgalanıyor, gözaltına alındığı için sırf işinden ediliyor, KPSS’de mağdur ediliyor, güvenlik soruşturmalarında mağdur ediliyor sadece gözaltına alındığı için. En son İçişleri Bakanı denilen ama bizce çok net bir şekilde; Suç işleri Bakanı olan bir şahsın, birçok suç işleri ile irtibatı alenen ortada olan şahsın, açıklamasıyla öğrendik ki; Türkiye’de 59 ilde 704 kişiye yönelik bir operasyon yapılmış, gözaltına alınmış bu kişiler ve bu kişilerin tek suçu mazlum, mağdur, gariban, fakir insanlara yardım etmek! Yanlış duymuyorsunuz arkadaşlar! Böyle bir garabet ile karşı karşıyayız. Hem insanlık açısından hem dinen insanlara yardımcı olmak, fakire fukaraya yardımcı olmak kadar güzel bir şey var mıdır? Mükafatlı bir şey var mıdır? Övülen, tasdik edilen, beğenilen bir iş var mıdır? Ama bu insanlar zor durumda kalmış, işinden atılmış, cezaevine atılmış insanların ailelerine 3 kuruş yardım yaptı diye maalesef ki gözaltına alındılar. Bu kabul edilecek bir durum değil kesinlikle. Biz bunu telin ediyor, kabul etmiyoruz, bu bir faşizmdir, bu insanlığa karşı bir suçtur, bu insanları aç bırakarak, susuz bırakarak yok etmeye yönelik bir büyük suçtur, başka bir şey değildir.

Bu neden suçtur? Size çok önemli bir fotoğraf göstereceğim! Bu fotoğraf; 26 yaşında intihar etmiş, geçmişi Türkiye dereceleri ile dolu, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde okuyan Nahit Emre Güney’in intiharından sonra cenaze töreninde çekildi! Babası KHK ile işinden ihraç edilmiş bir eski Danıştay hakimiydi ve 6 yıla yakındır, hücrede tek başına yaşıyor. Cezaevinden getirildi jandarmalar eşliğinde! Annesi perişandı, kardeşleri perişandı. Babasını işinden atıp daha sonra zindana atıp, çaresiz bırakmış bu iktidar çocuğun 6 yıldır psikolojik sıkıntılara girmesine, hastalanmasına, psikiyatri hastası olmasına neden olmuştur ve en sonunda da bu girdaptan kendisini kurtaramayan Nahit Emre Güney hayatını kaybetmiştir. Maddi ve manevi çok büyük zorluklar yaşayan bu ailenin cenazesi toprağa verilirken ki acı tablosu işte budur! İşte bu kadar zor duruma düşmüş ailelere yapılan 3-5 kuruşluk bir yardımı teröristlik olarak niteleyen zalim, vicdansız bir iktidar ile karşı karşıyayız ve biz Allah’a şükürler olsun ki bu zalimlere karşı mücadele ediyoruz. Allah’a şükürler olsun ki bu zalimlere karşı mücadele ediyoruz ve en azından bizden sonrakilere çocuklarımıza, torunlarımıza bu onurlu izi bırakacağız şükürler olsun.

Hak ihlallerini gündem edeceğiz, tüm bakanlıkları o koltuğunun peşinde olan bakanlıkları duyarlılığa davet etmeye devam edeceğiz. Bakın soykırım diye boşuna demiyorum arkadaşlar! İnsanlara yönelik o kadar hasmane, kin, nefret, gaddarlık dolu bir iktidar var ki; 20 bin öğretmenin çalışma izni iptal edildi! Kendileri cezalandırıldığı için değil arkadaşlar, bakın dikkatinizi çekerim; bir okulda çalıştıkları için! KHK ile kapatılan okulda çalıştığı için 20 bin öğretmenin çalışma izni iptal edildi biliyor musunuz bunu? Bilmeyeniniz var mı? 6 yıldır bomboş bir gerekçe ile; siz de memursunuz durup dururken bulunduğunuz kurum nedeniyle memuriyetiniz iptal edilse, çalışma izniniz iptal edilse buna itiraz etmez misiniz arkadaşlar? Allah’tan korkun, vicdanınıza eliniz, koyun ve söyleyin! KHK ile kapatılan bir okulda çalışma için sıradan bir öğretmene denildi ki: “Senin diploman iptal! Seni sivil ölüme uğratacağız. Sana öğretmenlik yaptırmayacağız, sen öl aç susuz kal.” denildi. 6 yıldır bu 20 bin öğretmen mücadele veriyor, “Bakın, bizim bir suçumuz günahımız yok. Mahkemeyse beraat ettik, başka bir şey istiyorsanız bir suçumuz günahımız yok. Bizi işimize iade edin.” Hayır etmiyorlar! İşte onlardan birisi; Davut Akbulut fizik öğretmeni. Bir fizik öğretmeni kolay mı yetişiyor? Böyle bir okulda çalıştığı için öğretmenliği iptal edilmiş. “ 6 yıldır mücadele ediyorum vekilim.” Diyor bana. Gitmediği yer kalmamış ve hepsi kendisine “Hayır kardeşim öğretmenlik yapamazsın.” Denilmiş. “Git İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’ne.” Denilmiş. CİMER’e başvuru yapmış, birçok yere başvuru yapmış, baştan savmışlar. Onu baştan savmışlar ama ülkenin en büyük mahkemesine bir başka öğretmen arkadaşı gitmiş ve o Anayasa Mahkemesi Ayşe Ortak isimli bir öğretmenin başvurusunda 2018’de başvurmuş; düşünün aradan 4 yıl geçmiş. Zulme bakın ya! İnsanlar aç susuz kalıyor, mahkemeler abuk sabuk gerekçeyle ret veriyor, bürokratlar ret veriyor. En sonunda 2022 yılına geliyoruz, 6 yıl geçmiş, Anayasa Mahkemesi diyor ki: “Ey Bakanlıklar bu ne rezalettir? Bu 20 bin insana nedir bu yaptığınız haksızlıktır.” Diyerek bu öğretmenin şahsında bu işlerin hukuksuz olduğuna karar veriyor. Alıyor öğretmen tüm CİMER başvurularını, Anayasa Mahkemesi’nin kararını tekrar başvuruyor. Tekrar kendisine diyorlar ki: “Yok kardeşim biz sana öğretmenlik vermiyoruz.” Anayasa Mahkemesi’nin kararı var yine de baştan savıyorlar! İşte böyle rezalet bir iktidar döneminde insanlar her türlü haklarından olur arkadaşlar! Mallarından olur! Canlarından olur ve buna itiraz etmezseniz bu suça sizlerde ortaklık etmiş olursunuz! Tüm topluma bunu söylüyorum, 84 milyona bunu söylüyorum; Allah’tan korkun! Bu rezaletlere nasıl isyan etmiyorsunuz? Nasıl itiraz etmiyorsunuz anlamak mümkün değil! Bizim vicdanımızın razı olmadığı bu ihlallere, bu skandallara ancak insanlar öldüğü zaman mı “Aa yazık olmuş ya. Allah rahmet eylesin.” Diyeceğiz! Kimi intihar ediyor kimi bir madenin dibinde hayatını kaybediyor ve hala bu iktidar ve bakanlar pişkin pişkin sırıtarak görevlerine devam ediyorlar! Utansınlar! Bu dünyada onların cezaları verilmezse öte dünyada mutlaka verilecektir! Bize kalan bu dünyadır ve bu dünyada cezalarını bulmaları için sonuna kadar da gayret sarf edeceğiz, suratlarına bu ihlallerini de çarpacağız!

Sabahat Kunduracı bize başvurmuş Afyon T Tipi Cezaevi’nde. Kadın bir mahpus doğum yapmış, bebeğin parmakları yok, kalbi delik, cezaevinde bebek ve bu bebeğin annesi cezaevinde olduğu için sağlık ile ilgili takipleri gereğince yapılmıyor. Bebeğin suçu ne? Bu konuda Adalet Bakanlığı’ndan, Sağlık Bakanlığı’ndan bir açıklama bekliyorum. Sabahat Kunduracı Afyon T Tipi Cezaevi’nde.

 Şu rezaletleri okuyorum size, utansınlar! Utanacak yüzü yok o Suç işleri Bakanı’nın ama ben buradan tüm topluma hatırlatıyorum. Yeter ki kayıtlara geçmiş olsun! Yeter ki tarihe not düşelim. Ramazan Çağlar diyor ki: “Ben 2018 yılında terörist denilerek tutuklandım. Cezaevine atıldım, mahkemeye çıktım beraat ettim. Bir de üstüne tazminat aldım. Yurt dışı yasağım da kaldırıldı. Tutuklu kaldığım için de tazminat aldım.” Sonrasında İçişleri Bakanlığı’na gidip “Ben bu ülkede yaşamak istemiyorum, yurt dışına gideceğim pasaport istiyorum.” Demiş. “Pasaport vermeyiz.” Demişler. “Niye vermiyorsunuz? Benim yasağım kaldırıldı.” Demiş. “Vermeyiz.” Denilmiş. “Gerekçe nedir?” diye sormuş. “Keyfimiz öyle istedi, idari tahdit koyduk.” Demişler! Ülkenin hali bu işte! Keyfiyet cumhuriyeti, anayasal bir cumhuriyet yok ortada! Bize bu kişi başvurmuş, “3 aydır her kuruma dilekçe ve mail yollarıyla başvuru yaptım, hiç kimse yüzüme bakmıyor.” Diyor. Biz buradan bir milletvekili olarak onun uğradığı bu mağduriyeti gündem ediyoruz.

“Yeğenim Emirkan Yüksel Menemen R Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda kalmaktadır. Menemen R Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda yeğenim gardiyanlar tarafından küfüre, şiddete, hakarete uğruyor.” Diyor. Adalet Bakanlığı altını çizsin; Emirkan Yüksel böyle bir mağduriyete uğruyor. İnfaz koruma memurlarının kimseye zulüm etme hakkı yok! Cezaevine girmiş birisi olarak iyi biliyorum ki; infaz koruma memurları orada Ali Kıran Başkesen gibi! Çok güçlü hissederler kendilerini ama kesinlikle onlar da bir kamu görevlisidir! O memuriyeti ve maaşı vatandaşa hizmet ettiği için almaktadır ve mahpusta olsa o koğuştakine hizmet etmek için oraya atanmıştır. Öyle Ali Kıran Başkesen, cabbar bir memur olamazsın! Olursa biz onun peşine düşeriz! İnfaz koruma memurları ve cezaevi müdürleri beni iyi dinlesin; yaptıkları her ihlalin kaydını tutuyoruz ve yarın öbür gün bu iktidar gittiğinde bunların hesabını soracağız! Bunları bilin, iyi duyun beni ama size karşı yapılan ihlaller varsa, onun da karşısına ilk çıkan ben oluyorum! Bakın Bursa Yenişehir’de infaz koruma memurlarına karşı bir saldırı yapıldı ilk açıklamayı yapan ben oldum. İnfaz koruma memuru eski bir mahkum tarafından dışarıda öldürüldü ilk açıklamayı yapan, ilk lanetleyen ben oldum. Biz ihlallere karşıyız, hiç kimse bunu yanlış anlamasın! “Ömer bey bizden rahatsız oluyor.” Deniliyor öyle bir şey yok! Ben sizi tanımam, ben mahpusları da tanımam! Hiç tanımadığım insanlar adına burada mücadele ediyorum, hiçbir geçmişim yok, hiçbir fikri, siyasi beraberliğim olmasa da bize her başvuran mağdur için burada mücadele veriyorum, yarın öbür gün siz de bize başvurabilirsiniz. Dün yaptığınız ile ilgilenmeyiz, bugün size ne yapılıyorsa onunla ilgileniriz. Bizim anlayışımız budur!

Diyor ki bir mahpus yakını: “Oğlum Ahmet Sürme ve 6 arkadaşı Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde çok ağır ihlallera maruz kalıyor açlık grevine girmek üzereler.” İlla açıklık grevine mi girsinler Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi Müdürü? Zorluyorsun ki bu adamlar açlık grevine girsin! Bir idareci olsun! Adın üstünde idareci olmak, sorun varsa çözümcü olmak. Çözün! Buradan uyarıyorum yarın öbür gün açlık grevine girdiğinde sorunlar daha da büyür. O zaman daha da çözümü zor olur, şimdi de hatırlatmış olayım sana!

“5 Ekim’de Eşim Mustafa Özgür Mulla Bolu Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta, tahliye olacaktı tahliye edilmedi.” Binlerce mahpusun uğradığı mağduriyet. Denetimli serbestlikler verilmiyor, yönetmelikler tamamen anayasaya aykırı ve niyet okuyarak insanların hak ettiği denetimli serbestlik verilmiyor arkadaşlar. “Tipine baktım, benim kafama uymuyorsun gibi görünüyor. Benim istediğim kıvama gelmemişsin. Sana denetimli serbestliği vermiyorum.” Denetimli serbestlik zamanı bitiyor adam 1 yıl boş yere yatıyor koşullu salıverilmesi geliyor, gözlem kuruluna çıkıyor. “Yeterince bizim istediğimiz kıvama gelmemişsin. Olmadı. Yatmaya devam edeceksin.” Bakın resmen bu çünkü o gözlem kurulunun iradesine bırakılmış. O saçma yönetmelik yüzünden oluyor bunlar! İradesine bırakmış! “Sen orada Ali Kıran Başkesensin. İstediğin gibi karar ver. İkinci mahkemeyi yap. Adama terörist dedik zaten bir de sen bir mahkeme yap ey gözlem kurulu bir daha terörist de adamı içeride tut.” Adalet Bakanlığı diyor bunu! Hiç utanmadan bunu söylüyorlar! Daha sonra utanmadan da Adalet Bakanı çıkmış insan hakları eylem planı diyor, Avrupa’ya mesajlar veriyor, “Cezaevlerinde işkence var diyenin alnını karışlarım, nerede öyle bir şey var?” diyor! Hiç yüzü de kızarmıyor bu arada! Dün de zaten yüzü kızarmıyordu bugün de kızarmıyor! Biz ona binlerce soru önergesi ile sorular soruyoruz, cevap vermemek için ne yapacağını bilemiyor!

Biz ihlalleri ifşa etmeye, görevimizi yapmaya devam ediyoruz. Ben Leyla Akyıldız, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki ihlalleri bize yazmış. Kendisi ve arkadaşlarına yönelik çok ağır ihlallerin olduğunu söylüyor. “Her şeye tutanak tutuluyor, her şeye disiplin cezası en ufak bir şeye aylara varan görüş ve telefon cezaları veriliyor. Koğuşlarda hücre cezası almayan kimse kalmadığını söylüyorlar. Görüştüğümüz arkadaşlar bizi resmen tecride almış durumdalar diyor. Ziyarete gitmem emniyet kararıyla engelleniyor.” Diyor. Biz bu cezaevi idarelerini iyi biliriz! Bunu zaten bazen memurların ağzından da duyarız; trafik polislerinin ağzından da duyarız. “Ben istersem hata bulurum.” Derler! Böyle bir uyarıda bulunurlar! Şoförler bunu iyi bilir. Cezaevi idareleri de böyle. İstediği zaman uyduruk bir şeyden disiplin cezası verip bir faşizm ortamı oluşturabiliyor cezaevlerinde. Bunları çok yakinen biz biliyoruz, bunlarla da bir yere varılamayacağını da buradan Bakırköy Cezaevi Müdürü’ne söylemiş olalım.

Gülfer Kahveci bize Samsun’dan başvurmuş. Evrakları burada, bunları inceledik, çok üzücü. Skandal kararlar bunlar! Düşünün 2014 yılında Gülfer Kahveci bir öğretmen olarak farklı zamanlarda para yatırmış ve ev almak için çekmiş, TOKİ’ye 30 Bin Tl ödemiş, geri kalan parası orada kalmaya devam etmiş. Banka devredilse de devlete parasını geri çekmemiş Bank Asya’da durmuş. Bir bankada paranızın olduğunu düşünün, sonrasında ne oluyor biliyor musunuz? “Vay efendim senin Bank Asya’da paran varmış!” mahkemelerden sonra, Samsun Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakimleri: “Bunda bir şey yok. Bankada normal bir hesap bu.” Diyor ve beraatine karar veriliyor. Sonrasında  İstinaf onuyor sonra Yargıtay’a gidiyor, Yargıtay’da ne olmuş? Yargıtay’da bu karar bozuluyor sonra yerel mahkemede “Terör örgütüne yardımdan” ceza veriliyor ve şimdi tekrar bu karar Yargıtay’da! Belli ki onanacak karar! Bu nasıl bir iştir anlamak mümkün değil! 3-4 yıl önce açık gerekçelerle burada, yerel mahkeme ve Yargıtay kararları elimizde, apaçık bir şekilde bunun bir suç olmadığı, normal bir bankacılık işlemi olduğunu söyleyen bir mahkeme var beraat ediyor. Yargıtay’da ne işler dönüyor? Biz şöyle işler dönebileceğini düşünüyoruz; biliyorsunuz birçok hakim terfi etmek için o yıllarda cezalar yağdırdılar ve Yargıtay’a terfi ettiler. Yerel mahkemelerin hakimi belli ki o işlerine Yargıtay’da da devam ediyorlar ve cezalarla Allah bilir daha da terfi etmeye çalışıyor. Başka bir şekilde açıklaması mümkün değil, yasal bir değişiklik var mı arkadaşlar 2018’den bu yana? Yok! Peki bir hakim beraat veriyor, bir daha niye karar değişsin? Yargıtay’ın hakimine geldiği zaman ve bu bir kişide de değil. Onlarca kişide böyle bir süreç olduğunu görüyoruz. Yargıtay’da ne işler oluyor? Ne dolaplar dönüyor? Yargıtay benim nezdimde sabıkalıdır çünkü benim hakkımda da en hukuksuz kararı onayan bir mahkeme! 5 hakimden 1’i isyan etti, diğer 4 hakimin kararına. “Siz deli misiniz? Bu kararı nasıl onuyorsunuz? Gergerlioğlu’nun yaptığında hiçbir suç yoktur.” Dedi. 16 sayfa şerh yazdı! Diğer 4 hakim bu şerhleri okumadı bile anlaşılan, onadılar benim kararımı daha sonra vekilliğim düşürülüp cezaevine atıldıktan sonra bana “Pardon” denildi! Yargıtay’ın kararını yerden yere vuran bir karar Anayasa Mahkemesi’nden çıktı. 15 üyenin 15’i de Yargıtay’ın kararı “Hukuksuzdur anayasaya aykırıdır, AİHS’e aykırıdır, tüm yargı içtihatlarına aykırıdır.” Dedi! İşte Yargıtay böyle bir yer, hali bu!

Doktor arkadaşlarımızın bize yoğun müracaatları var. 7 bin muayenehane hekimi bu aralar son derece dertli! Neden? Sağlık Bakanlığı bir rant bakanlığına dönmüş durumda! Özel hastaneleri güçlendirmek için hekimleri kullanmaya çalışıyorlar! Ne oluyor? Hekimler muayenehanelerinde çalışıyorlar ve eğer bir hasta yatırmak istiyorsa özel hastaneye veyahut da hastanede cerrahi bir ameliyat yapacaksa diyor ki: “Git o özel hastane ile anlaşma yap.” Öncesinde böyle bir anlaşma istenmiyordu, o anlaşmayı yapmakta çok zor çünkü kadro yok. 7000’e yakın muayenehane hekiminden ancak 500’ü bu anlaşmayı yapabilecek, diğerleri hekimliklerini yapamayacak! Veyahut kul, köle olarak gidip özel hastanelerde az ücrete onların isteklerine boyun eğecekler! Böyle dev, kapitalist mekanizma daha da güçlenecek. Özel hastanecilik daha da güçlenecek! Maraba hekimleri ezecek. Böyle bir yönetmelik çıkardı Sağlık Bakanlığı hekimler buna isyan ediyor. TTB açıklaması elimizde yakından takip ediyoruz. Hekim arkadaşlarımız bunun olmaması gerektiğini açık bir şekilde söylüyorlar! Biz de yanlarındayız. Zaten tüm sağlık sistemini böyle bir rant sistemi haline çeviren, şehir hastanelerini müteahhitlere yaptıran bir kar organizasyonuna, paravanına çeviren bu uygulamalara zaten biz baştan beri karşıydık, şimdi de muayenehane hekimlerini vuruyor bu uygulama. Bu yönetmeliğin bir an evvel kaldırılması gerekiyor. Danıştay’a başvurmuş TTB, burada süreç yürüyor ama biz Sağlık Bakanlığı’na bu yönetmeliğin kabul edilemez olduğunu tekrar hatırlatıyoruz. Özel hastaneleri mi koruyorsun Sayın Fahrettin Koca? Senin de özel hastanen var ve şaibe altındasın, bunu sana söyleyeyim, biz bunu sana bütçede de sorarız! Bütçe komisyon görüşmelerinde de sorarız! Bu kabul edilecek bir durum değil Sayın Koca!

Zulümler devam ediyor ve biz her gün bu zulümleri telin ediyoruz. Kendi sosyal medyamda bir sayaç yaptım ve Konya Akşehir’de Yakup Ali Çetin isimli %98 engelli, babası KHK ile ihraç edilmiş ve cezaevinde olan bu çocuğun ailesinin gasp edilen haklarını sürekli gündem ediyorum. Engelli yakını aylığını Aile Bakanı Derya Yanık hala vermiyor! Bugün itibariyle vermiyor ve biz bu kınamayı devam ettiriyoruz.

Şerife Sulukan; Menemen R Tipi Cezaevi’nde şu haliyle bir de üstüne kalp ameliyatı geçirdi halen bu kadıncağıza infaz erteleme verilmiyor! Zalimlik zirve yapmış durumda, MS hastası, epilepsi hastası, kalp hastası, ameliyatlar geçirmiş perişan durumdaki bir kadını cezaevinde tutmak için büyük bir gayret sarf eden zalim bir Adalet Bakanlığı, zalim bir Adli Tıp Kurumu ile karşı karşıyayız!

Uğur Demirok 46 gün oldu, geçtiğimiz günlerde de gündeme getirdim, 46 gündür Azerbaycan’dan kaçırıldı, Azerbaycan yetkilileri Türk yetkililerinin alıp onu Türkiye’ye götürdüğünü söyledi. Bakın bu da söylendi. Türkiye’de Ankara TEM’de Uğur Demirok var denildi, avukatı gitti “Bekle bir bakalım edelim.” Denildi ama sonrasında günlerdir yok diliyor! Meclis Genel Kurulu’nda da sordum! İçişleri Bakanlığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğü Uğur Demirok siz de mi değil mi? Evet veya hayır! Tek bir cevap bekliyoruz, bu ne rezalettir? Yakınları bize her gün başvuruyor! Can güvenliği tehdit altında! Niye açıklama yapmıyorsunuz? Sizde mi değil mi? Bunu bilelim ilk önce! Bu nasıl bir iştir?

Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü toplantılar yapmış, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Değerlendirme Toplantısı. Toplantıya denetimli serbestlik müdürleri katılmış. Anlaşılan denetimli serbestlikleri daha nasıl vermeyiz toplantısı yapmışlar! İnsafa, vicdana, izana, hukuka çağırıyorum bu kişileri!

Bir görüntü; Bilkent Şehir Hastanesi Çocuk Nöroloji Servisi’nden geçtiğimiz günlerde çekildi! Polikliniğin kapısı, bebekler, çocuklar kapıda bekliyor. Vatandaş çoluk çocuğu ile perişanlık yaşamış durumda, sistem çöktü denilmiş, hastane açmakla olmuyor şu an her yer kilit durumda. Geçtiğimiz günlerde bir poliklinik önünde yaşanan manzara bu!

Rafet Irmak KHK mağduru olmuş bir akademisyenin OHAL Dönemi İntiharları Kitabı’nı tekrar burada kamuoyuna sunmak istiyorum.

İlhan Çomak inanılmaz hukuksuzluklar ile yıllardır cezaevinde olan bir kişi ve “Perde kapandı geriye Çomak’ın sesi kaldı.” 28 yıldır cezaevinde, yaşamı sahnede, “Hayat Seni Çok Seviyorum”. Üniversitedeyken tutuklanan İlhan Sami Çomak tam 28 yıldır cezaevinde, Çomak’ın tutunduğu tek şey kelimeler oldu! Kitapları birçok dile çevrildi ve ödüller aldı. Yaşadıklarını yazdığı kitaptan hayatı; “Hayat Seni Çok Seviyorum” adıyla sahneye taşındı. Oyunun yönetmeni Aydoğan toplumsal barış inşa edilmeden ne emeğimizin hakkını alabileceğiz ne de ağzımızın tadı olabilecek. İlhan Çomak’ın sesini duyurmuş oluyoruz.

Derince Deniz Mahallesi’nde bulunan Liman’da nitrik asidin taşması ile ilgili Çevre Bakanı Murat Kurum’a soru önergesi verdim Kocaeli Derince’de bunu da duyurmuş olalım.

Kocaeli’de kız yurtları ile ilgili sorunlar var ve bununla da ilgili Kocaeli Samiha Ayverdi Kız Öğrenci Yurdu’nda öğrenciler bize ulaştı. Diyorlar ki: “Yemekler az ve erken bitiyor. Bitmeyen böcekler var. Yurtta köpek saldırıları, dışarıda geç saatlerde oluyor ve daha neler neler.” Bu konuda da bakanlığa soru önergemizi verdik.

Kocaeli Körfez Belediyesi’nde yolların hali ile ilgili verdiğimiz soru önergeleri ile ilgili cevap bekliyoruz.

Kocaeli Köseköy Sanayi Sitesi’ndeki çukurlar ne zaman kapatılacak? Kartepe Belediyesi’ne bunu da soruyorum.

Kocaeli Üniversitesi’nde şaibeli işler dönüyor! Bakın Rektör Hülagü Halis Aygün’ün kardeşini hak etmediği halde bir yerlere getirdiğine yönelik iddialar var! Sayıştay denetimlerinde Kocaeli Üniversitesi’nde usulsüz işlerin döndüğüne dair bulgular var. İhale usulsüzlükler, iltimas iddiaları var. Rektör Hülagü’den görevden alınan Aygün’ün kardeşini usulsüzce alınması iddiasıyla ilgili bir açıklama bekliyoruz!

Mehmet Dağcı KHK’lı bir eski komutan, kitabını burada duyuruyorum. Ben de kitabına bir son söz yazdım. “Kendi hayatım üzerinden milyonların hikayesini anlattığım kitabım okuyucusu ile buluştu.” Diyor ve biz de onu buradan duyuruyoruz.

Sevgili Iğdır Vekilimiz Dr. Habip Eksik ile ilgili Meclis Başkanı Sn. Mustafa Şentop 11 gündür bize cevap vermiyor! Habip Eksik vekilimizi ziyaret ettik, Sn. Eksik: “Bu faşizmdir ve direneceğim.” Dedi fakat biz Mustafa Şentop’a soruyoruz;  Meclis’in bir üyesine yapılan bu vahşi saldırı konusunda 11 gündür açıklama yapmadın ve peşini bırakmayacağız, sosyal medyaya da sayaç kurduk bunu sana her gün soracağız eğer ki cevaplamazsan Sn. Şentop!

Geçtiğimiz günlerde Malatya’yı ziyaret ettik. Malatya KHK Platformu ve HDP Malatya İl Yöneticilerimiz ile buluştuk. Halkımız ile buluştuk. Çok güzel temaslarımız oldu. Diyaloglarımız oldu.

Son olarak şunu söylemek isterim; KHK mağduriyeti devam ediyor. Antep’te işinden ihraç edildikten sonra sigortasız bir halk otobüsünde çalışan eski bir uzman çavuş Emrah Yıldız, 17 yaşındaki uyuşturucu bağımlısı genç tarafından bıçaklanarak öldürüldü, kendi işini yapmıyordu başka işte çalışırken öldürüldü maalesef. Bu acı hadiseyi de buradan anmış olalım.

Bugün de basın toplantımızı burada bitiriyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Yorumlar