27 Ekim 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Şebnem Korur Fincancı TTB Başkanı bir adli tıp uzmanı olarak kimyasal silah kullanıldığı iddialarına karşı bir açıklama yaptı ve bir uzman olarak yaptığı açıklama sonrası her türlü linçe uğramaya devam ediyor! Medyatik bir şov sergileniyor, evine sabah baskın yapılıyor savcılığa gidebilecekken evinde bulunan babasından, dedesinden kalmış mermiler kriminal bir hale getiriliyor. Bandrollü bir kitap bulunuyor, örgüt yayını deniliyor. Her türlü klasik, polis şovu yapılıyor! Biz bunun benzerine binlerce kez polis tarafından rastladık, o zaman bu zamandı. Şu kişiler, bu grup fakat bütün bunlar sürekli yaşanan hadiseler ve kesinlikle kabul etmiyoruz!

Bu sabahta Ankara’ya getirildi ve adliyede şu anda. Adliye’deyken TTB Merkez Konseyi Üyeleri Adliye’ye girmek istedi, Adliye’ye alınmadılar! Olacak işler değil! Bir insan niye Adliye’ye alınmaz? Adliye’ye alınmadılar, kavga, dövüş çıkarıldılar! Olacak iş değil! Tüm dünya tepki gösteriyor! Dünya Tıp Konseyi World Medical Assaciation bir açıklama yaparak bir bilim insanının uğradığı bu muameleyi kabul edilemez buldu! Tüm demokrat çevreler büyük tepki gösteriyor. Bir insanın tıbbi görüşlerinden, insan hakları ile ilgili görüşlerinden dolayı bu denli mağdur edilmesi, lince uğratılması, polis şovu ile mağdur edilmesi kabul edilemez! Bir an evvel Şebnem Korur Fincancı bir bilim insanı olarak serbest bırakılmalıdır! Şu anda Ankara Adliyesi’nde ve biz net bir şekilde söylüyoruz, bir an evvel serbest bırakılmalıdır, linç bitmelidir ve gerçekler ortaya çıkmalıdır!

Dün Bütçe Komisyon görüşmeleri başladı ve ne kadar felaket bir tablo içinde olduğumuz da ortaya çıktı! 85 Milyon insandan toplanan vergilerin ana para ve faizlere yetmediği, israfın, faizin, silaha yatırılan paranın insanların cebinden çalındığı bir bütçe ile karşı karşıyayız. Fakirin, fukaranın ihtiyacının giderilmesinin düşünülmediği, rantiyenin düşünüldüğü, rantiye üzerinden yürütülen bir bütçe anlayışı ile karşı karşıyayız. Kur korumalı mevduata milyarlarca TL’nin ayrıldığı bir bütçe ile karşı karşıyayız! Maalesef bu bütçede fakirin, fukaranın, emeklinin, asgari ücretlinin, işçinin yeri yok! Onlar kıymık kıymık parçalarla susturulmaya çalışılıyor ve rantiye semirdikçe semiriyor maalesef değerli arkadaşlar.

Biz bütçe görüşmelerini takip etmeye devam edeceğiz. Bu konuda size her gün bilgiler vermeye çalışacağız. Ne oldu ne bitti, neler gelişti, sonunda da bilgiler vermeye çalışacağız. Türkiye Büyük Millet Meclisi Meclis Komisyon Toplantıları’nda canlı yayın yapılmıyor. Canlı yayın yapılması isteniyor kimse yaptırmak istemiyor, Başkan yaptırmak istemiyor ve adeta bir sansür uygulaması var. Büyük bir sansür uygulaması ile ne konuşulduğunun üstünün örtülmeye, kapatılmaya çalışıldığı bir dönemdeyiz maalesef ama biz kendi imkanlarımızla bunu kamuoyuna elimizden geldiği kadar yansıtacağız.

Gelelim hak ihlallerine. Oldukça yoğun ve dramatik hak ihlalleri geliyor. Bakın Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde Emin Güven isimli bir mahpus var uzun zamandır sağlık şikayetleri var, belli ki gecikmeleri var. en sonunda fenalaşınca hastaneye gidiyor, daha öncesinde belli ki bir hekim olarak birçok şikayeti vardı sağlık hizmeti noktasında aksamalar olmuş ve fenalaşınca hastaneye gitmiş ve çekilen MR’larda beyin kanseri çıkmış. Hastanın durumu oldukça kötü, bir hastaneye gidip geliyor. Zaten hastaneye gitmesi bir iş. 12 Ekim’de beyinden ameliyat oldu, yakınları bize başvurdu. Bir cezaevine gönderiliyor, cezaevinde kötüleşince hastane cezaevi gidip geliyor. Son derece zor durumda, yürüyemiyor, konuşmada zorlanıyor belli ki çok fazla bir bir zamanı kalmamış ve cezaevlerindeki sağlık hakkı ihlalleri sonrası yaşanan erken yaşta kanser olmuş bir vakayla karşı karşıyayız. Bir an evvel ceza tehir işlemleri başlatılmalı. Bu mağduriyetler sonucu yaşanan kanserlerin cezaevlerinde çok yaşandığını biliyoruz ama şunu da biliyoruz ki; ceza tehir işlemleri de çok geciktiriyor. En azından bu yapılsın, bir an evvel ceza tehir işlemi yapılsın diyoruz Adalet Bakanlığı yetkililerine.

Defalarca burada gündem ettik Bahtiyar Öztürk. Bakın Bahtiyar Öztürk denetimli serbestliği gelmesine rağmen zulmen hala cezaevinde tutulan bir insan. Ailesi perişan durumda, maddi manevi perişan durumda. “Pişmanlık bildir, suçunu kabul et.” Denilerek ikinci kez cezaevinde mahkeme edilmeye çalışılıyor. Mahkeme etmişsin cezaevine koymuşsun cezasını çekmiş daha ne diye diretip bu işi abartıyorsunuz ya? Adalet Bakanlığı binlerce vaka ile bunu göstermeye çalışıyorsun! İnfaz hakimliği “Evet tahliye olabilir.” Demiş fakat bir belki gaddarlık var belli ki savcı itiraz ediyor yine ağır ceza “Hayır, tahliye olamaz.” böyle büyük bir sıkıntı yaşıyor. Aile bize başvurmuş binlerce bize başvuranın ailesinden birisi. “Alt sınırdan çok fazla ceza verilmiş, infazı İyi halde bitmiş şimdi cezaevi yeniden yargılıyor ve defalarca cezalandırıyor.” diyor aile. “Maddi ve manevi bitmiş durumdayız.” Diyor. “Elimizden bir şey gelmiyor içimizin yangınını nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum.” diyor eşi. Bakın insanları böyle yangınlar içinde bırakıyorsunuz, perişan ediyorsunuz, sırf o zalimliğinizi, zulmünüzü devam ettirebilmek için bunu yapıyorsunuz. “Artık dayanacak gücümüz kalmadı eşim içinde endişeleniyorum bu kadar hukuksuzluğa karşı sağlığından olmasından da korkuyorum.” Diyor. İnsanların boşuna mı sağlığı bozuluyor? O kadar zulmet, zulmet, boş yere içeride tut en sonunda işte sağlıkları da bozuluyor!

Hüsamettin Uğur Afyon 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nden bana mektup yazmıştı. Cevabını yazmıştım. Bana tekrar 5 sayfalık bir mektup yazmış 27 Eylül’de. Peki mektup bize geldi mi? Hayır. Neden? Hüsamettin Uğur’un mektubuna el koymuşlar! El koyduklarını da söylememişler ve sanki 7 Ekim tarihinde gönderilmek istenmiş gibi bir işlem yapmışlar. Aslında 27 Eylül’de postaya vermiş. Resmi Evrakta sahtecilik yapmışlar. 27 Eylül yerine 7 Ekim’de gönderilmiş gibi bir muamele yapmışlar. Bu içerideki mahpus hukukçu bunları anlamayacak, bilmeyecek bir insan değil 5 sayfalık mektubun 1 sayfası sakıncalı bulunmasına rağmen kanunen sakıncalı kısımlar karalanarak geri kalanının gönderilmesi gerekirken tamamına el konulmuş. Haberleşme hürriyeti ihlal edilmiş! Bakın arkadaşlar öyle zalimler ki Adalet Bakanlığı cezaevlerindeki mahpuslar bize mektup göndererek ihlalleri bildiriyor. Bu ihlallerin bize bildirilmesinden son derece rahatsız bir Adalet Bakanı Bekir Bozdağ var! Utansın ya! Yani hem ihlal yapıyorsun hem bunu mahpuslar bizi duyurmak istediği zaman bunu engellemeye çalışıyorsunuz! Hiç mi utanmanız yok? Bakın kaç tane vaka var! Sadece Afyon T1’de Hüsamettin Uğur değil!

Bakın bir başka vaka daha var. Nagehan Yüksel Eskişehir L Tipi Cezaevi’nden yazmış bize ve bana gönderdiği bu mektubu cezaevi tarafından engellenmiş. Neden engellenmiş biliyor musunuz arkadaşlar? Bakırköy Cezaevinden Eskişehir L Tipi Cezaevi’ne girerken yanında da çocuğu olan bir anneye çıplak arama yapılmış. Onur kırıcı, hayasız çıplak arama yapılmış ve bunu bana yazdığı için bu mektup engellenmiş. Şimdi bu mektubu ben size okumak istiyorum! Bakın bir başka vasıtayla bize ulaştırdığı mektup, önceki bana ulaştırmak istediği mektup engellenmiş ve disiplin cezaları verilmiş. Neden? Çıplak aramayı bize anlattığı için! Bu utanmazlıktır yani! “Eskişehir L Tipi’nin açılışında dönemin Valisi açılışa katılan bürokratlara siyasilere: “Burası 1500 kişilik ama endişelenmeyin biz buraya 3000 kişi sığdırırız.” Demişti. Cezaevlerini dolduracakları insan sayıları ile övüneceklerine var olan bir cezaevinin yanına neden bu kadar kapasitesi yüksek cezaevi yapıyoruz demiş olsalar. Ya da insani şartlarda yaşanacak hale getirseler, bunlarla övünseler. İşletme mantığı ile çalışmaları da ayrı bir durum. Sevkle geldiğim halde çocuğumla beraber kaldığımı bildikleri halde birçok eşyamı ilk aramada aldılar. Çocukla kalınca ister istemez birçok eşya birden fazla olabiliyor. “Kantinde aynıları satılıyor buradan alırsın.” denilerek birer tane verdiler. Para verip satın aldığım sevkte o kadar taşıyıp getirdiğim eşyalarımın çoğu kurum deposuna alındı ama olsun buranın döner sermayesine katkıda bulunmak lazım. Tüm bunlardan öteye size yazmamın asıl sebebi çıplak arama! Bakırköy’de çıplak arama yapılmamıştı İlk girişte. Onca gündem sonrası karşılığını buluyor derken sevk olduğum Eskişehir L Tipi Cezaevi’nde çıplak aramaya maruz kaldım. Özellikle bununla alakalı sizden bir ricam var Sayın vekilim cezaevlerinde çıplak arama yok söyleseler doğru değil. Madem böyle bir uygulama var. Neden bir yıl bekleyip gündem edil deyip masum insanların iffetlerine varana kadar söz söyleyip milletin meclisinde parmak sıralayanların gözlerinin içine bakarak benim için şunu söyler misiniz: “4 Ağustos 2022 tarihinde saat 17.45’te Eskişehir L Tipi Cezaevi’nde iki tane güvenlik memuru tarafından başka bir kurumdan sevkle gelmeme rağmen çıplak arama yapılarak kuruma alındım. Görevlilere bu “Çıplak arama mı?” diye sorduğumda “Evet çıplak arama.” dediler cevabını bildiğim bir soruydu ama onlar tarafından teyit ettirmek istedim. İffetsiz insanlar değiliz dayattığınız hukuk sistemini zulmü de unutacak değiliz. Bakırköy ‘de bakanlık çocukların ruhsal, psikolojik gelişimlerine olumlu katkı sağlayacak gerekçesiyle L Tipi olan oda sisteminde TV almamıza izin vermişti. Normalde bizim suç kapsamındaki koğuşlarda bu yasak adliyelerde serbest. Bunları yazdığım için disiplin kuruluna sevk edildim vekilim.” Diyor bana. Şunları yazmış ve disiplin kuruluna sevk edilmiş. Ne var bunda? Uğradığı hayasızlığı yazmış ve bu yüzden disiplin kuruluna sevk edilmiş. Ne var bunlarda? Uğradığı hayasızlığı yazmış ve bu yüzden disiplin kuruluna sevk edilmiş. Daha sonra ne denecek? “Efendim seni disiplin suçun var denetimli serbestliğini vermeyiz.” yani zulüm bu boyutta arkadaşlar! Hem size zulüm ediliyor, buna onurunuz gereğince itiraz ettiğinizde de disiplin suçu veriliyor ve daha da mağdur ediliyorsunuz. “Mektubuma el kondu. Şu an infaz hakimine itirazda bulundum. Kırmızı yazdığım yer mektupta vardı. Fakat ne çekinceleri varsa tutanakla bu cümleyi çıkarmışlar. Kedi yapmadıkları işleri bizim üstümüzde korku oluşturarak kapatmaya çalışıyorlar. Kütüphane diye bir şey yok, kitap istiyoruz. Haydi, Pinokyo gibi çocuk kitaplarını getiriyorlar dalga geçer gibi. Kurum öğretmeni: “Bırakın kitabı yemek yediğinize şükredin.” dedi Zafer Bayramı için yaptıkları bir konferansta denetimliği silah olarak kullanıyorlar bununla sürekli tehditkar konuşmalar yapıyorlar. Çocuğa yiyecek yok normal menüyü bile dahil etmiyorlar! Birkaç günde bir kraker bisküvi geliyor o kadar. Bunları mektupta yazsam yine çıkarmazlardı. Her şeye el koyuyorlar dilekçeler kayboluyor ya da kasti kaybediliyor. Doktor ilaç yazıyor, idare gözlem kurulu alınmasına izin vermiyor kurulda doktor yok neye göre hastalara ilaç vermiyorlar belli değil.” bakın bunu bir şekilde yakınlarına vererek çıkartmış. Yani Türkiye cezaevlerinde ki rezalet normal mektuplarla dışarı aktarılamıyor. Bir şekilde böyle mahpuslar bunu dışarı yansıtmak durumunda kalıyorlar.

Şimdi Adalet Bakanı’na sormak isterim; ya sen kim oluyorsun da bir milletvekiline mahpusların gönderdiği mektupları engelliyorsun? Bu ne cürettir ya? Siz atanmış kişilersiniz, biz seçilmiş kişileriz! Haddinizi bilin! Mahpusların bize gönderdiği mektupları engellemek, yaptığınız hayasızlıkların ortaya çıkmasını engellemek ne demektir bu? Biz işte bütün bu hukuksuzluklarınızı ortaya çıkararak halkın sesi olmaya çalışıyoruz burada ve olmaya da devam edeceğiz.

Bir başka başvuruda; çok üzücü bir başvuru bir doktor hanımın başvurusu. “28 Şubat 2020 tarihinde Ankara TEM’de gözaltına alındım. Hakkımda hızlıca bir ceza verildi 6-3 cezaya çarptırıldım, tıp fakültesi öğrencisiydim bir ay kalmıştı tıp fakültesini bitirmeye. Ardından okulumu okumamı engellemeye çalışıyorlardı. Yürütmeyi durdurulması davası sonucu okulumu zamanında bitirebildim ve sonrasında istinafta beraat de ettim.” Diyor. Bakın ceza almış ama sonrasında Beraat etmiş ve ardından babası da KHK ile ihraç birisi ve okulu bitirdikten sonra başvuruyor bir yere atanmak için ve güvenlik soruşturması bahane edilerek hekimlik yaptırılmıyor. Düşünün babanız KHK’lı, uyduruk bir nedenle siz mağdur edilip ceza almışsınız ve bilahare beraat etmişsiniz. Engelleri aşmışsınız, okulunuzu bitirmişsiniz, başvurunuzu yapmışsınız. Bu sefer size hekimlik yaptırmıyorlar. Güvenlik soruşturması! Beraat etmiş, babasından dolayı mı hekimlik yaptırmıyorsun? Bunlar ne utanmazca işlerdir! Beraat etmiş birisine neden hekimlik yaptırmıyorsun Sağlık Bakanı? Kaçıncı hekim bu inanın ki bir sürü insan bize başvuruyor! Biz de bu kardeşimizin başvurusunu burada gündem ediyoruz ve bu hukuksuzluğu kesinlikle kabul etmiyoruz.

Sadık Erdem bize başvurmuş yine bir OHAL mağduru. Eşi hamileyken gözaltına alınmış 3 Eylül 2016 tarihinde hamileymiş. Hapishanede doğum yapmış ve bir müddet sonra tahliye edilmiş. Tahliye edildikten 3 gün sonra Sadık Erdem cezaevine girmiş 5-5.5 yıl yatmış ve en sonunda Sadık Erdem çıkmış cezaevinden. 7 yıldır evliler 7 ay beraber olamamışlar. Düşünün ve Sadık Bey cezaevinden çıktıktan sonra eşinin bu zulmen verilmiş cezasından dolayı yurt dışına çıkmak istemişler fakat Meriç’te Yunan askeri tarafından geri itilmişler, mağdur edilmişler. Orada çıplak aramaya uğramışlar üstlerindeki, başlarındaki paralar alınmış ve geri itilmişler. Sonrasında bir çocuk annesi eşi maalesef tutuklanmış. Şu anda maalesef eşi tutuklu ve Sadık Bey psikolojik sorunlar yaşayan, oğluyla beraber kalıyor. Oğlu cezaevine gitmek istemiyor perişan durumda. Anne bir taraftan cezaevinde. Parçalanmış bir aile var karşımızda. Maddi ve manevi çok büyük sorunlar yaşayan bir aile var karşımızda. Böyle binlerce aile oluşturdular OHAL döneminde. Çoluk çocuğu mahvettiler, aileleri mahvettiler uyduruk cezalar verdiler, legal gerekçeleri illegal saydılar. Yani insanların dünyasını başına yıktılar! İnanın ki şimdi Serap Erdem cezaevinde, o çocuk Ebubekir Erdem babası Sadık Erdem’in yanında. Psikolojik sorunlar yaşıyor Gerçekten böyle kaçıncı aile!

Başka bir ailenin durumunu daha vahim bir ailenin durumunu anlatayım. Yine bir KHK ile ihraç eski astsubay bize yazıyor. Hasan Çomak’ın ayrıldığı eşi yine böyle adil olmayan yargılamalar sonucunda ceza almış ve yine ceza alan kız kardeşiyle yurt dışına çıkmak istemiş. İkisinin de ikişer çocuğu var ve onlar da Yunan polisi tarafından geri itilip Edirne’de tutuklanmışlar. Çocukları anneannede ve anneannenin de bir cezası var o da Yargıtay’da ve cezaevine girmek üzere. Düşünün iki kız kardeşinin ikişer çocuğu anneannede anneanne de cezaevine girmek üzere. Çocuklar perişan başlarında kimse yok. İşte iktidarın ülkeyi, aileleri içine düşürdüğü hal bu maalesef. Çok dramatik bir durum gerçekten. “Korkunç bir girdap içerisindeler.” diyor. Konu çok dramatik bir hikaye ve bize başvurmuş. “Çocukların annelerinin ismi Serap Kızılcabel kız kardeşinin ismi de Fatma Kızılcabel.” Diyor. Maalesef cezaevlerinde yani hikayesini, adını bile bilmediğimiz binlerce aile olduğu oluyor ve maalesef bu zalim iktidarın gidişatıyla da olmaya devam edecek gibi duruyor.

Tıp öğrencilerin bize bir başvurusu var. “Özel üniversitelerin tıp fakülteleri son sınıf öğrencilerine neden asgari ücret verilmiyor? Bunlar üvey evlat mı? Sadece durumu iyi olanlar bu okula öğrenci göndermiyor ki.” Diyor öğrenci kardeşimiz doğru haklı bu duruma da bir çözüm bulunması gerekiyor.

Konya Akşehir’den Yakup Ali Çetin %98 engelli. Engelli yakını aylığı verilmiyor. 1 aydan fazla bu durumu gündeme getiriyoruz hala engelli yakını aylığı uyduruk gerekçelerle verilmiyor. Gideriniz gelirinizden fazla gibi abuk sabuk gerekçelerle bunlar verilmiyor ve maalesef ki aile sıkıntı yaşamaya devam ediyor. Bunu kabul etmiyoruz, bu zulmü kabul etmiyoruz. Baba cezaevinde çocuk % 98 engelli, 3 çocuklu bir aile. Bu aileye niye bu yardım engelleniyor diye tekrar soruyoruz.

Şerife Sulukan’ın durumunu tekrar gündeme getirmek istiyorum. Her hafta gündeme getiriyorum. Felçli, epilepsili, MS’li, kalp ameliyatlı bir kadını cezaevinde tutarak başınız göğe mi erecek Sayın Adalet Bakanı? Bu kaçıncı zulümdür diyoruz! Bakın hasta mahpusların çektiği bu kaçıncı zulümdür ve maalesef bu kadıncağız yine cezaevinde Menemen R Tipi Cezaevi’nde onu tutarak elinize ne geçecek diye soruyorum!

Türkiye’de inanılmaz hadiseler yaşanıyor. Uğur Demirok bakın 50 günden fazla Azerbaycan’dan gizlice kaçırılarak getirilip Ankara TEM’de tutulduğu iddiası var. Avukatının iddiası böyle. Biz gündeme getiriyoruz, bu kişi ortada yok yakınları Azerbaycan yetkililerinin Türkiye’ye gönderildiği yönündeki bilgisini bize aktardı ama Ankara TEM bu konuda bilgi vermiyor. 50 günden fazla bu insan nerede diye tekrar soruyoruz? Uğur Demirok nerede?

Mohamed İsse Abdullahi Somalili bir kardeşimiz. Kızılay’da iş yeri var. Zulmen gözaltına alınıp, geri gönderilme merkezine koydular. Biz Kuğulu Park’ta açıklama yapmak istedik polis engellemeye çalıştı. Biz açıklamamızı yaptık, günlerce geri gönderme merkezinde zulmen tutuldu. Kamuoyu büyük tepki gösterdi en sonunda Mohamed İsse Abdullahi serbest bırakıldı. Bu büyük bir zulümdü serbest bırakılması gerekiyordu. Zulmen tuttular. Biz buna seviniyoruz ama zulmen tutulduğu günler içinde üzülüyoruz. İçişleri Bakanı büyük bir zulüm yapmıştır! Hürriyeti gasp suçu işlemiştir ve bu insan gadre uğramıştır.

Gözaltındakilere yönelik işkence iddiaları bitmiyor. En son yardım yaptı diye gözaltına alınan kişiler gözaltına alındı ve bu kişilerle ilgili çok ilginç iddialar da ortaya atıldı. En basit normal, günlük, sıradan işlerini yapan insanlar illegal iş yapmış gibi gösterildi. Bir mağdurun cenazesine gitmiş bakıyorsunuz “Niye cenazeye gittin? Cenaze törenine katıldın?” diye soruyorlar. “Niye aç susuz kalmış kişiye para verdin? Niye ona sadakanı zekatını verdin?” diye soruyorlar. Utanmazlık bu boyutta! Ahlaksızlık bu boyutta! Şu anda maalesef ki gözaltına alınan kişilere İçişleri Bakanlığı’na bağlı merkezlerde yapılan muameleler bunlar, Adalet Bakanlığı’na bağlı savcılar böyle abuk sabuk sorular soruyorlar ve boş yere insanlar gözaltında tutuluyorlar. Aynı zamanda da işkence iddiaları had safhada.

Katar’da Türk aşçıların durumunu gündem etmiştik. Katar’da iki yıldır hapislerde Katar makamları borçlarının silinmesinin mümkün olmadığını bildirmişler diye bize cevap verdi Dışişleri Bakanlığı.

Bir olay var ve Milli Savunma Bakanlığı sanırım halen açıklama yapmadı. Cinsel saldırıyla suçlanan albaya takipsizlik verildi dosyası kapatılan Albay mağdur kadının çocuğunun babası çıktı! Bakın dosya kapatılıyor, cinsel saldırı yok deniliyor. DNA araştırması yapılıyor, çocuğun babası çıkıyor. Milli Savunma Bakanlığı bu konu hakkında açıklama yapmayacak mısın? Hala yapmayacak mısın diye sana soruyoruz?

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır Cezaevi kapatıldı ve müze olacağı ilan edildi. “Cezaevi kapısına kilit vuran bir bakan olma şerefine nail oldum.” Diyor Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. Tamam da onlarca cezaevi açma şerefine de nail oldun Sayın Bozdağ! Bakın 384 cezaevi var. Habire yeni cezaevi yapıyorsunuz, 20 yeni cezaevi yapma kararı almışsınız. Harıl harıl cezaevi yapıyorsunuz. İşiniz gücünüz adil olmayan yargılamalarla insanları cezaevine atmak ve boş gerekçelerle onları cezaevinde tutmaya devam etmek. Yani daha hiç de yüzünüz kızarmadan bunu söylüyorsunuz!

Dolandırıcılık vakalarına çanak tutan bir iktidar var. Gereken tedbiri almayan, vatandaşı mağdur eden bir iktidar. Her gün böyle birtakım büyük karlarla “Zengin edeceğim.” sizi yönündeki dolandırıcılara kapılan insanların dramlarını görüyoruz. Hasan Taş isimli bir kişi 10 tane ineği var satıyor ineklerini, bir vaade kapılıp gidiyor, parasını kaptırıyor 15 bin dolarını kaptırıyor ve ne yapacağını bilemez bir halde savcılıklara başvuruyor. Savcılıklar gereken ilgiyi göstermiyor, “İntihar edeceğim ben.” diyor en sonunda intihar ediyor evinin bahçesindeki ağaca kendisini asıyor, çocuğu onu ağaçtan indiriyor, eşi boynundaki ipleri çözüyor ve aile ile halen ilgilenen bir kimse yok. Aile perişan, çökmüş durumda. Baba hayatını kaybetmiş, aile perişan durumda ve maalesef ki hala bir savcılık harekete geçmiş durumda değil! Arkadaşlar ülkenin hali bu vatandaşların içine düştüğü çaresizlik maalesef bu.

Geçtiğimiz günlerde Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerine yönelik bir gözaltı dalgası yaşandı. Neden? Sadece ve sadece habercilik yaptıkları için! İktidarın istemediği haberleri yaptıkları için Kürt meselesine ve kadın meselesine duyarlı haberleri yaptıkları için gözaltına alındılar ve sabah evlerinin kapısı kırılarak, darp edilerek, hakaretlere uğratılarak gözaltına alındılar. Ya çağırsan emniyete gidecek insanlar bunlar! Ortalıkta dolaşan insanlar! Gazeteciler emniyete çağır ama böyle en ağır hakaretlerle bu insanları gözaltına alıyorlar, bir intikam operasyonu yapılıyor.

Bu gazeteciler arasında bir kişi Zemo Ağgöz de 45 günlük bebeği ile gözaltına alındı Allah’tan dün gece geç saatlerde duyduk ki birkaç günlük gözaltı sonrasında Zemo Ağgöz ev hapsiyle serbest bırakılmış ama saatlerce bebeği annesini ememedi büyük stres yaşadı büyük sıkıntı yaşadı. Hani insanların doğru düzgün bir ifadesini alabilecekken anneye bebeğe bu zulmü yaşatan bir iktidarla karşı karşıyayız. Binlerce anneye bebeğe bu zulümleri yapan bir iktidar bu iktidar başka bir şey değil maalesef durum bu değerli arkadaşlar

Gazeteci arkadaşlarımızın toplu fotoğrafını size göstermiş olalım.

Aynı zamanda intihar eden Hasan Taş bakın görüyorsunuz küçük çocuğu var eşi Mehtap Taş son derece mağdur bir durumda. Bütün bunlar maalesef ki yaşanan durumlar.

KHK’lıların geri dönüşü ile ilgili bir anket araştırma yapılmış Metropol tarafından yapılmış önemli. Aklananlar, beraat edenler görevlerine dönmeli diyen Ak Partililerin %42’si böyle söylemiş, az rakamlar değil. CHP’lilerin %54’ü, İYİ Partililerin %46’sı, HDP’lilerin %35’i böyle demiş. Önemli oranlarda aklanan beraat eden geri dönsün diyor. Aslında bütün KHK’lılar göreve dönmeli ve eğer varsa bir suçları günahları 657 sayılı devlet memurları kanunuyla yargılanmadı diyoruz. Defalarca bizim söylediğimiz bu tüm KHK’lılar görevlerine dönmeli sorusuna da en çok HDP seçmeni % 23.5 ile evet cevabını vermiş. Hiçbiri dönmemeli konusunda da en yüksek cevabı MHP’liler vermiş.

Geçtiğimiz hafta çok konuşuldu. Mehmet Ali Çelebi bağımsız vekildi, AK Parti’ye katıldı. Bir mikrofon hatası, kusuru Allah’tan oldu ki; Erdoğan’ın bilinçaltını ortaya çıktı! İşte Mehmet Ali Çelebi’ye “Çocuk sahibi ol.” Diyor, işte “PKK’lıların 10-15 çocuğu var.” diyor. PKK’lıların 10-15 çocuğu falan yok dağda çocuk düşünmek mümkün değil zaten öyle bir şey de olmadığını herkes biliyor. Burada kastedilenin Kürtler olduğu apaçık ortaya çıkıyor ve bu bilinçaltının Kürt meselesini çözmeyen mesele neden olduğu da apaçık ortaya çıkıyor.

Geçtiğimiz günlerde Adana’daydık. Adana KHK platformundan arkadaşlarımızla birlikte olduk. Güzel bir gece yaşadık ve biz onlara onlar bize moral verdi. Bir moral yemeğinde birlikte olduk, konuştuk, sohbet ettik, eğlendik, güzel, umut verici türküler söyledik hep birlikte ve umarım ki mücadelemiz bir şekilde başarıya kavuşacak. Münir hocamız ve diğer tüm Adana KHK platformundaki arkadaşlarımıza teşekkür ederim misafirperverlikleri için.

Yine Adana TTB tarafından sığınmacıların sağlık hakkıyla ilgili bir toplantıda konuştum ve belki bu çok gündemde olmayan bir konuda insan hakları açısından sıkıntıların neler olduğu konusunda vurgularımızı Adana’da yaptık. Sığınmacıların sağlık hakları ile ilgili en büyük ihlalin başında tercüman eksikliği var. Derdini anlatamayan sığınmacıların varlığı bir gerçek maalesef!

Partimiz HDP olarak “İslam’da Emek, Barış, Adalet” kampanyasına başladık. Geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımızın katılımıyla bu kampanya büyüyerek devam edecek. Emeğin rantiye tarafından mahvedildiği, barışın iktidar tarafından ayaklar altına alındığı, adaletin iktidarın denetimindeki yargı tarafından hiçe sayıldığı bir ülkede biz İslam’da Emek, Barış ve Adalet’in sesini yükseltmeye çalışacağız!

Her gün her gün KHK’lı bir arkadaşımız, bir mağdur hayatını kaybediyor. KHK’lı öğretmen İdris Gündoğdu’da bir trafik kazasında vefat etmiş Ordu’da Allah rahmet eylesin. Kendi işini yapmıyorken hayatını kaybeden yüzlerce KHK’lı oldu. İşte onlardan birisi İdris Gündoğdu Allah rahmet eylesin diyorum!

Bir başka acı vakada Şanlıurfa Viranşehir’de yaşandı. Okul önleri ve okuldaki hal felaket bir halde Türkiye’de. İki tane masum çocuk okul önündeki bir silahlı çatışmada hayatını kaybediyor. Olacak iş mi? Oldu işte bu Türkiye’de oldu Urfa’da oldu Viranşehir’de oldu! Yani ortalığı mafyaya bırakırsanız, Urfa’da ortalık magandalarla dolu olursa, silahlanmanın önü bu kadar açılırsa işte sonuçta mağdurlar böyle zavallı çocuklar olur! İki tane yavrumuzu kaybettik Magandaların çatışmasından arada masum çocuklar öldü! Milli Eğitim Bakanı bu konuda bir açıklama yapmalı, İçişleri Bakanı bir açıklama yapmalı! “Onun bunun ayağına sıkın.” diyen bir İçişleri Bakanı var karşımızda, öyle silahı kurşunu teşvik eden bir İçişleri Bakanı var ve sonuçta da okul önlerinde bu hadiseler yaşanıyor!

Son olarak her hafta söylediğimiz gibi çok önemli mağduriyetlere yine değiniyoruz.

Cemal Kaşıkçı vakası dosyası kapatılarak Suudi Arabistan’a devredildi olacak bir şey değildi ama yapıldı! Bu cinayeti unutturmayacağız ve hesabını sormaya devam edeceğiz.

Osman Kavala maalesef ki zulmen tutuklu 6 yılı aştı ama biz onun bu tutukluluğunu kabul etmiyoruz ve Osman Kavala bir an evvel serbest bırakılsın sesini yükseltmeye devam ediyoruz.

 Şerif Mesutoğlu uyduruk bir şekilde yargılanıp müebbet hapse mahkum edildi. Ne kendi ailesi ne de maktulün ailesi bu karara inandı ve şu anda karar AİHM’de ama düşünün işlemediğiniz bir cinayet nedeniyle yıllardır cezaevindesiniz ve hiç kimse sizin katil olmadığınızı da biliyor ve bu trajedi maalesef yaşanıyor.

Selçuk Kozağaçlı zulmen tutuklu ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nin Soma’da ki çıkışından dolayı onun tutuklu olduğunu biliyoruz. Zulme karşı duruşundan dolayı tutuklu olduğunu biliyoruz ve yeni facialar Amasra’da yaşanmaya devam ediyor bundan dolayı.

Şenyaşar ailesinin dramı devam ediyor. Bütün bunlara isyan eden AK Parti Urfa Milletvekili Ahmet Eşref Fakıbaba sonunda istifa etti çünkü bu büyük bir zulüm var, büyük bir anne direnişi var ve en sonunda da bir vekilin istifasına yol açtı bu gelişme. Bir annenin direnişinin neleri gerçekleştirebileceğini görüyoruz!

Uğur Demirok Azerbaycan’dan kaçırılıp Türkiye’ye getirildi ve şu anda hakkında halen bir bilgi verilmiyor. Ankara TEM’de tutulduğu bilgisi var bizde. Onun akıbeti de Yusuf Bilge Tunç gibi olmasın diyoruz! 3 yılı aştı Yusuf Bilge Tunç kaçırıldı ve kendisinden haber alınamıyor Muhtemelen öldürüldü onun akıbeti de Yusuf Bilge Tunç gibi olmasın! Bu zalimlikler bitsin bu hesaplar sorulsun diyoruz.

Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen kaçırılıp işkence edilip daha sonra Ankara Emniyet’e bırakılan kişilerdi. Mahkemede resmi görevliler tarafından işkenceye uğradığını söyledi bu iki kişi ve şu anda cezaevindeler. Zorla kaçırılma ve kaybedilme vakalarının ne olduğu buralardan ortaya çıkıyor.

Gülistan Doku kaçırıldı mı bir şekilde öldürülmüş mü bilinemiyor. 3 yıla yaklaştı maalesef ki hala ortada yok.

Hürmüz Diril eşinin cesedi bulunmasına rağmen kendisi hakkında bir bilgi alınamayan Süryani, Keldani vatandaşımız. Mahkemesi çok ilginç hukuksuzluklarla karanlık bir şekilde devam ediyor. Adalet bekliyoruz.

Bugünkü basın toplantımız burada bitiyor hepinize teşekkür ediyorum.

Yorumlar