05 Aralık 2019

İlk olarak Kocaeli’nde HDP teşkilatımıza yönelik saldırıları gündem ediyorum.Bilindiği üzere yaklaşık 10 gün önce HDP Kocaeli İl ve İlçe örgütlerimize yönelik bazı operasyonlar yapılmıştır.Bu operasyonlar bilinçli baskıya yönelik operasyonlardı ve maalesef bir çok hukuksuzlukları içinde barındıran operasyonlardı.İl ve ilçe binalarımız Gebze,Çayırova ve Darıca binalarımıza baskınlar yapılmış ve içerde kimse yokken kapı açılarak içeride arama yapılmış.Bu kabul edilecek bir davranış değil değerli arkadaşlar eğer bir yerde arama yapacaksanız güvenlik görevlileri olarak o kurumun yetkilisi ile beraber orada arama yaparsınız ve yapılan aramaların son derece hukuka aykırı yasalara aykırı bir şekilde yapıldığını da görüyoruz her tarafın darmadağın edilmesi suretiyle ve kasaların sorulmadan açılması suretiyle bilgisayar kablolarının gayriintizami bir şekilde koparılması suretiyle çok anormal bir arama yapılmıştır parti yetkililerine sorulsa gelip açar ve partide arama izni varsa buna izin verebilirdi ama olayı kriminalize etmek ve başka niyetlerle maalesef bu arama bu tarzda yapılmıştır,onlarca kişi gözaltına alınmıştı 23 kişi gözaltına alındı ve 8 gün dolayında bir gözaltı süresi oldu ortada hiçbir şey yokken 8 gün boyunca insanları gözaltında tutmak mağdur etmek genç yaşlı demeden insanları mağdur etmek kabul edilecek  bir davranış değil değerli arkadaşlar zaten bu il ve ilçe binalarımıza yapılan baskın sırasında bir çok nahoş tavır sergilenmiş gayet hoyrat bir arama yapılmış ve bir takım panolara Türk bayrağı asılmıştır,aslında partimizde Türk bayrağı vardır ama bu aramayı yapanlar düşman hukuku çerçevesinde bir anlayış ile panolara bayrak asarak siyasi bir tavır gösterdiklerini ve iyi niyetli olmadıklarını göstermişlerdir HDP anayasal sisteme uygun kurulan ve çalışan bir partidir ve bu tür İçişleri Bakanlığı yetkililerinin davranışları son derece hukuk dışı yasa dışı davranışlardır ama artık İçişleri Bakanı ve Bakanlık yetkilileri tamamen hukuksuzluğu esas almış ve yasaları çiğneyen bir haldedir en son biliyorsunuz İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Anayasa Mahkemesi’ne uymak zorunda değilim şeklinde ifadelerde bulunmuştur.Takipsizlik ve Beraat alanların bu kararlarının kendisini ilgilendirmediğini Anayasa Mahkemesi’nin gözüyle yasalara,hukuka bakmadığını söyleyebilme cürretini gösterebilmiştir değerli arkadaşlar ve bu Bakanın memurları böyle pervasız,fütursuz bir şekilde parti binamızda arama adı altında ortalığı karıştırma darmadağın etme faaliyetini icra etmişlerdir iyi niyetli değillerdir ve akabinde de 8 gün gibi uzun süren bir gözaltı süreci yaşatılmıştır insanlara büyük mağduriyetler yaşatmışlardır ve sonrasında bir çok bilgisayara el koymuşlardır il binamızdaki ilçe binalarımızdaki bilgisayarlarımıza el koymuşlardır,o bilgisayarları oradan alırken kablolarını yırtarak yerinden çıkararak hasar verdirerek özellikle düşmanca bir tavırla almışlardır bunlar güvenlik görevlilerine yakışmayan davranışlardır şiddetle kınıyorum eleştiriyorum değerli arkadaşlar,yine bu anlayışın maalesef bir hınç psikolojisiyle bir linç psikolojisiyle hareket ettiğini söylememiz son derece uygundur çünkü bu anlayışın siyasi olarak bu kurumu bu partiyi rakip olarak gördüğü hınçla düşmanlık hisleriyle yaklaştığı apaçık ortadadır.Gözaltına alınan insanlar erkek kadın genç ve yaşlı insanlardı çocuklu insanlardı,kadınlardan en büyüğü 10 yaşında 4 tane çocuğu olan insanlar vardı ve bu insanlar son derece mağdur edildi iddialar gerçekten ipesapa gelmez iddialardı,bomboş bir dosya ile 23 arkadaşımızın 15’ine tutuklama kararı verildi,8’i serbest bırakıldı.Mahkeme safhatinde de çok zulüm yapıldı,Kocaeli Adliyesi’nde sabah saatlerinde başlayan savcılık işlemleri bilerek uzatıldı,saatlerce sürdü ve akşam saatlerinde oldu bitmemişti insanlar bekliyordu onlarca kişi dışarıda bekliyordu ve işlemler bitirilmedi gece yarısı saat 03.00’a doğru bitti işlemler ve bu esnada gözaltındaki yakınları Adliye binasından çıkarıldı,gece soğuk karlı ve yağışlıydı buna rağmen adliye binasından insanlar çıkarıldı bu çıkarılan insanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı arkadaşlar siz insanlara böyle muamele ederseniz düşmanca yaklaşırsanız bu ülkenin vatandaşı olmadığını düşünen bir şekilde yaklaşırsanız zulmetmek için yaklaşırsanız toplumsal barış oluşmaz bu ülkede huzur barış oluşmaz, insanlara genç yaşlı demeden gecenin 03.00’a kadar soğukta dışarıda beklemeyi dayatırsanız bu ülkede maalesef hiçbir sorun çözülmez,bakın sonunda da günün sonunda daha doğrusu gecenin sonunda tutuklananlar arasında Emine-Mehmet Karaaslan çifti vardı,Çayırova İlçe Yönetim Kurulu Üyelerimizdi ve bu arkadaşlarımız 3 tane çocuğu olan 2 eş anne baba tutuklu oldu maalesef 3 tane çocuk ortada kimsesiz kaldı bu kabul edilecek bir davranış değil,suçlamalara dosyaya baktığınız zaman zorlama bir şekilde partisel faaliyetlerin sanki örgüt faaliyetiymiş gibi gösterilmeye çalışıldığı son derece hukuk dışı bir tavırla parti faaliyetlerinin yasa dışı örgüt gibi gösterilmeye çalışıldığını görüyorsunuz bunlar kabul edilecek şeyler değil kesinlikle şiddetle eleştiriyoruz,yine nezarette insanlar sabaha kadar soğukta 15 saat bekletildiler perişan edildiler ve sonra çoğu tutuklandı.Değerli arkadaşlar Kürt meselesi böyle çözülmez,Kürt meselesi insanlara zulmederek insanlara sen vatandaş bile değilsin ben senin hasmınım düşmanınım muamelesi ile çözülmez değerli arkadaşlar bakın bu muamelelerle bu ülkede hiçbir sorun bitmez,bu muamelelerle bu ülkede insanlar arasında ancak nifak sokarsınız,kardeşliği bozarsınız ve maalesef sorunları siz büyütürsünüz.İhlaller bitmiyor maalesef değerli arkadaşlar çünkü İçişleri Bakanlığı’nın başında Anayasa Mahkemesi’nin kararları beni ilgilendirmiyor diyen o gözle bakmıyorum diyen bir bakan var maalesef böylesi görülmemişti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde İçişleri Bakanı’nın Anayasa Mahkemesi kararlarını takmadığını da hiç görmemiştik anayasayla Anayasa Mahkemesi kararlarına göre bakmıyorum deme cürreti gösteren bir bakana da rastlamamıştık ama bu da oldu maalesef bu nasıl ceryan ediyor.

Bakın daha dün oldu Urfa’da bir mahpus vefat etti Emine Aslan Aydoğan isimli bir mahpus hanım 64 yaşında bir teyzemiz vefat etti.Zaten 15 aydır mahpustu ve  gerçekten hukuka sığmayan iddialarla örgüt üyeliği denerek tutuklanmıştı yaşlı bir teyze 64 yaşında ve bu kişi hasta haliyle cezaevine girmişti çocukları bu hastadır bu haliyle cezaevini kaldıramaz demişti ama yine tutuklanmıştı ve hüküm giymişti ve cezaevindeydi ama cezaevine girdiği zaman ki şikayetleri gittikçe ilerledi çünkü hastane sevkleri gerçekleşmiyordu cezaevinde bir hasta olarak gereken ilgiyi görmüyordu şikayetleri artıyor,revire gönderiliyor bir ağrı kesiciyle geri gönderiliyordu,hastane sevkleri aksıyordu hastaneye gittiği zaman da doğru dürüst bir muayene yapılmıyordu aylar sürdü bu sıkıntı ve sonunda böbrek kanseri olduğu anlaşıldı,hasta iyice ağırlaşmıştı ve bir gün hapishanede kalbi durdu kalbini tekrar çalıştırdılar ve hastaneye yetiştirdiler acilden hemen genel yoğun bakıma kaldırıldı hastanın durumu oldukça kötüydü ve maalesef yatağında da kelepçeliydi düşünün genel yoğun bakımda kendinizden geçmişsiniz şuurunuz yerinde değil yaşlı bir teyze 64 yaşında ve yatağa kelepçelenmiş yoğun bakımda 3 jandarma başında dışarıda 3 jandarma 6 jandarma onu bekliyordu,yataktan kalkamayan parmağını kıpırdatamayan bir hastaya yapılan muamele bu çocukları kendisini ziyaret edemiyor en fazla bir 15 dakika savcı izni alabiliyor ve genel yoğun bakımda görebiliyor ve sonunda bu kadar ihmalden ihlalden sonra teyze Emine Aslan Aydoğan maalesef hastanede vefat ediyor yakınlarına da anında haber verilmiyor hasta morga kaldırıldıktan sonra haber veriliyor maalesef ve çocukları hastaneye geldiklerinde annelerini yoğun bakımda değil morg da buluyorlar asıl bundan sonra büyük sıkıntılar başlıyor.Şanlıurfa Belediyesi Viranşehir’e kadar bir cenaze aracı veriyor ama Viranşehir’de morgdan mezarlığa kadar herhangi bir araç verilmiyor maalesef cenaze aracı verilmiyor.Merhumun yakınları ne yapıyor bir Pick-Up araba buluyorlar,maalesef yakınlarına tabut da verilmiyor bakın morg’da tabut da yok,tabut arıyorlar merhumun yakınları zor bela sağdan soldan tabut buluyorlar o tabuta cenazeyi koyuyorlar ve bir Pick-Up’ın arkasına koyuyorlar son derece üzücü görüntüler bunlar bir Pick-Up’ın arkasında morgdan mezarlığa gidiyor ve mezarlıkta imam gelip mezarlığa girip cenaze namazını kıldırmak istiyor,bakın inanılmayacak şeyler bunlar arkadaşlar hem dinen,hem insani,hem de vicdani açıdan insanı kahreden şeyler imam mezarlığa gitmek istiyor merhum artık ölmüş toprağa verilmesi lazım cenaze namazının kılınması lazım polis imamı mezarlığa girmesini engelliyor değerli arkadaşlar imam mezarlığa giremiyor hayır giremeyeceksin deniliyor ve imam geri gönderiliyor ve maalesef yakınları Emine Aslan Aydoğan’ı cenaze namazı kıldıramadan toprağa veriyorlar değerli arkadaşlar yanlış duymuyorsunuz Türkiye’de 21.Y.Y.’da bu da oldu,bir mahpusun vefatından sonra da suçlu ilan edildi terörist ilan edildi,onun cenaze namazını kıldırmasına da izin verilmedi ve cenaze namazı kılınmadan toprağa verildi,ardından bitmedi Mardin Kızıltepe’de taziye evi kurulacaktı taziye evleri kurulması yasak dendi taziye evi taziye yeri vermedi belediye e o zaman sokak da evlerin karşısına bir çadır kuralım orada bir taziye çadırı kuralım dendi polis ona da izin vermedi daha sonra kardeşinin evinde taziye ancak şuanda yapılabiliyor daha dün vefat etti dün ve bugün taziye devam ediyor değerli arkadaşlar bunlar gerçekten ne kadar gayri insani bir zaman da ne kadar gayri insani bir iktidarda yaşadığımızı gösteriyor daha bunun üstüne söylenecek bir kelime yok değerli arkadaşlar bu kadar insan haklarını merhameti vicdanı insafı hakkı hukuku ayaklar altına alan uygulamalar olabilir mi değerli arkadaşlar yani düşünün bir kişi merhum olduktan sonra bile ondan intikam almaya çalışıyorsunuz imamın cenaze namazını kılmasını engellemek için mezarlığa girmesini engellemeye çalışıyorsunuz,şiddetle kınıyoruz bu davranışları ve bu kafa devam ettiği taktirde maalesef hiçbir sorununun çözülemeyeceğini söylüyoruz genel yoğun bakımda hastayı yatağa kelepçelemek bir başka vaka da daha olmuştu.

Koçer Özdal isimli bir Kürt mahpusda da olmuştu,kendinden geçmiş son nefeslerini veren bir insandı ve genel yoğun bakımda o da yatağa kelepçelenmişti bunlar hep maalesef 21.Y.Y.’ın utanç tabloları

Değerli arkadaşlar geçtiğimiz günlerde çok önemli bir haberle kamuoyu sarsıldı eski eş genel başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş cezaevinde önemli bir rahatsızlık geçirmiş bir nefes darlığı,göğüs ağrısı ve kendinden geçme,bilinç kaybı ve ardından bir titreme hadisesi yaşamış ve ona ilk müdahaleyi mahkum arkadaşı eski vekilimiz Abdullah Zeydan yapmış ve ardından revire kaldırılmış revirde hastaneye sevk edilmesi gerektiği söylenilmiş aradan 1 hafta geçmesine rağmen sevki gecikmiş bu haberle kamuoyu sarsıldı çünkü kabul edilecek bir hadise değil bu Selahattin Demirtaş bir Cumhurbaşkanı adayıydı HDP’nin eski eş genel başkanıydı son derece önemli bir şahsiyet milyonların sevgilisi bir insan o bu muamelelere uğruyorsa normal vatandaşlara neler yapılmaz biz zaten cezaevlerindeki hasta sevklerindeki büyük sıkıntıları yoğun bir şekilde anlatıyoruz ve maalesef buna en sonunda partimizin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş da uğradı o gün kamuoyu baskısı üzerine hastanede Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan tetkikleri sonrasında normal olduğu ifade edildi herhangi bir patolojinin olmadığı söylendi ama ben de bir doktorum sonuçta sayın Selahattin Demirtaş’ın uzun süredir bu şikayetleri varsa mutlak surette altında bir patoloji,bir hastalık vardır bunun iyi araştırılması lazım bir akşam üstü böyle alelacele kamuoyu baskısıyla yapılan bir muayene ile bu konudaki kesin karar verilmiş olabileceğini düşünmüyorum,daha ayrıntılı tetkikler yapılması gerekir İnsan Hakları Komisyonu’nun Edirne Cezaevi’ni ziyarete çağırdık acil olarak o gün,ben İnsan Hakları Komisyonu üyesiyim ve Edirne Cezaevi’nde sayın Selahattin Demirtaş ve diğer mahpusların durumunu yakından takip etmek için bir an evvel Edirne cezaevi’ne gitmemiz gerektiğini söylüyoruz İnsan Hakları Komisyonu Başkanı’na buradan sözel olarak da bunu iletmiş olalım sonuç olarak Selahattin Demirtaş’ın hastalığı tekrar nüksedebilir,Allah korusun son derece sıkıntılı bir hal yaşamış bir an bir nefes darlığı ve bilinç kaybı hadisesi yaşanmış böyle bir hadisenin tekrar etmesi son derece üzücü olur son derece tehlikeli olur çünkü biliyorsunuz hukuki bir şekilde değil siyasi bir şekilde rehine olarak o cezaevinde bulunan bir insan sayın Selahattin Demirtaş ve sağlığı hakkındaki bu ihmaller gerçekten işte geçen hafta nasıl kamuoyunu sarsmışsa kamuoyunu sarsıcı bir nitelik arz edebilir.

Değerli arkadaşlar geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi çok önemli bir karar aldı biz defalarca bunu söyledik OHAL döneminde güvenlik soruşturmalarıyla onbinlerce insan mağdur edildi,kendisiyle bile ilgili olmayan yakınlarıyla ilgili olan hususlarda insanlar bu meseleler sorun olarak gösterilerek engellendi işe girmeleri engellendi,neydi mesela işte kişinin babasının HDP İl Yöneticisi olması,veyahut da kişinin annesi eskiden bir kapatılan okulda aşçı olarak çalışması,veyahut da abisinin kapatılan kurumda staj yapması ve benzeri saçma sapan şeyler yüzünden insanlar kendileriyle bile değil yakınlarıyla ilgili yasal hususlardan dolayı suçlu olarak gösterilip güvenlik soruşturmaları olumsuz geldi işte geçtiğimiz hafta Anayasa Mahkemesi bu 3.5 yıllık hukuksuzluğa dur dedi ve güvenlik soruşturması yasasını iptal etti ama onbinlerce kişinin hakkı çiğnenmişti,hukuku çiğnenmişti doğru bir karar gelmişti ama onbinlerce kişinin alması gereken hakkı maalesef gasp edilmişti,biz bir daha güvenlik soruşturmalarıyla bu tür siyasi ayrıştırmaların yapılmaması gerektiğini ve güvenlik soruşturmasıyla hakkı yenenlerin haklarının iade edilmesi gerektiğinin,geriye dönük güvenlik soruşturmalarının iptali ile kişilerin hakettikleri yerlere görevlere getirilmesi gerektiğini söylüyorduk ve yine söylüyoruz KPSS sınavlarında 90-95 alan insanlar çok belli bir şekilde sözel mülakat sınavlarında 60’ın altında puan alarak eleniyordu,Anayasa Mahkemesi’nin bu hukuka uygun kararından dolayı tebrik ediyoruz ve şunu da kamuoyuna hatırlatıyoruz kamuoyu baskısıyla Anayasa Mahkemesi anayasaya dönecektir hukuka dönecektir,kamuoyu baskısının önemini tekrar ve tekrar hatırlatıyorum.

Dün itibariyle yine şok bir haber hepimizi sarstı Ordu’da bir genç hanım bıçaklanarak öldürülmüştü ve kısa sürede katili de yakalandı inanılmaz bir olaydı,20 yaşında bir genç öğrenci hanım sokak da yürürken evine girerken vahşice bıçaklanıyor kalbinden yaralanıyor ve oraya yığılıp kalıyor ve ölüyordu,kamuoyu büyük tepki gösterdi bu korkunç bir cinayetti  ve hem de dur durak bilmeyen bir kadın cinayetiydi ve sonunda katil yakalandı katilin öncesinden cinayete teşebbüs suçundan mahpus olan birisi olduğu ve açık cezaevine çıkarıldığı ve açık cezaevinden de firar ettiği anlaşıldı,firar eden bu kişinin dışarıda insan öldürme niyetiyle dolaştığı,başka kadınları da öldürmeye niyetlendiği öğreniliyor,Ceren Özdemir’i öldürüp çantasını alma düşüncesiyle 4 km takip edip daha sonra öldürdüğünü çok üzüntüyle öğrendik maalesef,vahşice ifadeler bunlar ama şunu bilmek lazım evet işte böyle insanlar çok kolay bir şekilde açık cezaevlerine gönderilebiliyor ve oradan kolayca firar edebiliyor ama Türkiye’de ifade özgürlüğünden dolayı mağdur olan binlerce kişi ise şuanda cezaevlerinde zindanlarda yatıyor,nice düşünce insanı maalesef cezaevlerinde çile çekiyor bakın elimizde önemli bir istatistik var.AİHM’de düşünce ve ifade özgürlüğünde en çok dava görülen ülke Türkiye bakın bu maalesef böyle çok üzücü bir şekilde açık ara farkla öndeyiz,ifade özgürlüğü hakkında görülen dava sayısında maalesef 1959-2018 yılları arasında Türkiye 321 dava ile açık ara önde 2. Rusya 53 dava 3.Fransa 38 dava yani düşünebiliyor musunuz?2.’yi adeta 6-7 kata katlamışız bu denli ifade özgürlüğünün ihlal edildiği bir ülke olmuşuz maalesef değerli arkadaşlar. İşte maalesef ifade özgürlüğünü kullanan insanların kaderi bu gayet rahat bir şekilde caddeler de dışarıda ellerini kollarını sallayarak bulaşıp  cinayetler işleyebilirken,ifade özgürlüğünü kullanan insanlar maalesef hapishanelerde çürümeye mahkum ediliyorlar.

Cezaevi’nde ki ihlaller bitmiyor onlara geleceğiz ve onunla ilgili ilk önce şunu söylemek isterim İnsan Hakları Komisyonu olarak Bakırköy Cezaevi’ni ziyaret etmiştim ve Bakırköy Cezaevi raporu düzenlenmişti,biz bu rapora itirazlar etmiştik bir sivil toplum kuruluşu CİSST(Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği) meclisin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na bağlı çalışan cezaevi hükümlü ve tutuklu  Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’nun Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na yaptığı izlem ziyaretine dair görüşlerini açıklamış buradan bazı alıntılar yapmak istiyorum.Bu sivil toplum örgütü de görmüş maalesef İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı cezaevlerindeki çocukları önemsemiyor.Bakın istatistiklere dahi dahil etmemiş alt komisyonu raporunda kurum kapasitesinin 950 olduğu ancak şuanda 1354 kişinin kurumda kaldığı tespit ediliyor komisyonun toplantı tutanaklarına baktığımızda 0-6 yaş arasında olup kurumda kalan 100 çocuğun bu sayıya dahil olmadığını görüyoruz yani cezaevlerinde 100 çocuk var ama bizim Insan Hakları Inceleme Komisyonu’nun raporuna bu 100 çocuk girememiş değerli arkadaşlar bu denli önemli hatalar maalesef yapılmış bu neden yapılıyor çünkü biz defalarca biz cezaevlerindeki çocukların durumlarını gündem ediyoruz ama bunu önemseyen yok bunu kale alan yok her gün çocuklu anneler cezaevlerine giriyor veyahut da anne baba tutukluluklar binlerce çocuk anne babasından uzak  dede veya nine yanında son derece zor koşullarda psikolojileri bozularak yaşamaya mahkum ediliyorlar bakın Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin eleştirileri oldukça önemli Bakırköy Cezaevi raporunda kuruma girişte çıplak aramayla ilgili bir öneri yapılmadığını söylüyor yani düşünün cezaevine girişlerde çıplak arama yapılıyor,her cezaevinde yapılıyor ve bu gayriinsani bir muamele bunu maalesef eleştirmemiş ve çözüm getirmemiş komisyon raporu yine hastane sevklerinde gecikmeler yaşanması,kelepçeli muayene dayatması ve kronik hastalıkların düzenli tedavi edilmemesi konusunda da bir öneri de bulunmuş bunlar yaşanmasın denmiş ama önerinin hangi kuruma ve ne şekilde yapılacağı somut olarak ifade edilmemiş bu da 19. Maddeyi ihlal ediyor çünkü,Avrupa Cezaevi kuralları var ona uygun bir şekilde önerilerde bulunması lazım bir rapor.Yine dışarıdan gelen bir çok kitap ve gazete verilmiyor bunlar içinde komisyon raporu muğlak ifadelerde bulundu.Bu muğlak ifadeler eleştiriliyor ve avrupa cezaevi kurallarında 24.madde de tüm yasal kitap ve dergilere ulaşılması gerektiği belirtiliyor.Yabancı mahpuslara verilen yemek miktarı Türkiye vatandaşı mahpuslara verilenden az olmasının konusunda da maalesef meclis raporu bir çözüm getirmiyor ve bunu da CİSST derneği eleştiriyor,buna muhalefetim şerh getirdiği de belirtilmiş biz bunlara hep şerh getirmiştik muhalefet olarak, Kurum kantininde bulunan ürünlerin temininde  kişisel bakım malzemelerinin temininde sorun yaşanması bu konuda da çözüm üretilmediği belirtilmiş yine,azı koğuşlarda her odada bir televizyon bulunması konusuna da çözüm getirilmemiş, Hükümlü ve tutuklular tarafından verilen bazı dilekçelerin işleme alınmaması konusuna da çözüm getirilmemiş, Görüş günlerinin hafta içi olması nedeniyle okula giden çocukların devamsızlık yapmak durumunda kalmasına öneri getirilmiş, Mahpusların ailelerine uzak illerdeki hapishanelerde kalmalarına çözüm getirilmediğini eleştirerek söylemiş.

Değerli arkadaşlar son olarak da Termik Santrallerle ilgili son gelişmeleri ifade etmek isterim.Malum biliyorsunuz çok tartışıldı termik santrallere filtre takılmasıyla ilgili 50.madde torba yasada kabul edilmişti tüm muhalefetimize ragmen daha sonra Cumhurbaşkanı tarafından veto edildi bu veto edilme hadisesi öncesinde bu yasanın ne kadar hukuka uygun olduğunu söyleyen bazı vekiller vardı AKP vekiller bu kişiler bu sefer Cumhurbaşkanı’nın veto kararını ayakta alkışladılar,bu nasıl bir aniden 180 derece tersine dönmek anlamak mümkün değil bu denli aklını fikrini birilerine teslim etmek işte insanı bu kadar trajikomik hale düşürür biz onlara vicdanen böyle hallere düşmeyin diyorduk ama sonunda vicdanlarını dinlemediler kendilerini trajikomik bir hale düşürdüler tüm kamuoyu gördü dün alkışladığını bugün yerdi bunlar tabi temsil ettiğimiz milletin vekilliğine yakışan davranışlar değil,biz onurumuzla haysiyetimizle milletin vekilliğine bir temsiliyet getirmek durumundayız bunları da kamuoyuna tekrar sunmak durumundayız ayrıca bu yasadaki SGK yetkililerine yasal zırh getirilmesi ve Kombassan’ın kurtarılması maddelerinin veto edilmemesini de şiddetle eleştiriyorum çünkü bu maddeler son derece hukuk dışı maddelerdi kamuoyunun aslında bu maddeleri de çok tartışması gerekiyordu ama bunlar nedense gölgede kaldı kimse duymadı kimse bundan rahatsızlık duymadı aslında düşünün onbinlerce kişiye haksızlık yapan SGK yetkilileri yasal yargılanmaktan kurtulmuş oldular veyahut da onbinlerce kişi hakkında usulsuz ortaklık kuran ve onların hakkını yiyen Kombassan yani Bera Holding bir şekilde mahkemelerden kurtulmuş oldu hakkında açılan mahkemeler düşmüş oldu bu denli hukuk dışı karara maalesef TBMM AKP ve MHP vekilleri onaylamış oldular son derece üzücü bir durumdu.basın toplantımız burada bitiyor beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

YouTube

Yorumlar