2008-10-06 00:00:00

Sezer de, Demirel de sorgulanmalı

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği Genel Başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ergenekon’un gerçek anlamda üstüne gidilebilmesinin muvazzaf genç subayların izini sürmekle gerçekleşeceğini belirterek, “Ahmet Necdet Sezer başta olmak üzere yakın dönem siyaset meydanı pehlivanlarını da sorguya çekeceksiniz. ‘Ordu göreve..’ diyen ADD’ye sorgusuz sualsiz devlet kesesinden 120 milyar veren eski Cumhurbaşkanı ve ‘Dün dündür, bugün bugündür..’ diyen kıvrak siyaset tüccarı Süleyman Demirel’i de sorgulayacaksınız” dedi.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Genel Başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ergenekon Terör Örgütü’nü “tek parti iktidarının, darbe geleneğinin gayrimeşru çocuğu” olarak nitelendirdi. Gündemdeki konulara ilişkin Vakit’e değerlendirmelerde bulunan Mazlum-Der Başkanı, “Ahmet Necdet Sezer başta olmak üzere yakın dönem siyaset meydanı pehlivanları Ergenekon kapsamında sorguya çekilmeli” dedi. Gergerlioğlu ile söyleşimiz şöyle:

– El-Kaide operasyonlarına ilişkin düşünceleriniz nedir?

– Son dönemlerde yapılan operasyonlarda hukuk dışı bir şekilde gözaltılar olmuştur. ‘Örgüt operasyonu yapıyoruz..’ diye birçok dindar insanın evine baskınlar yapılmış ve son derece kaba hak ihlalleri yapılmıştır. Gece yarısı terör örgütü baskını yapılıyorcasına baskınlarla evler basılmış, mahremiyetler çiğnenmiştir. Başbakan’ın ‘işkenceye sıfır tolerans göstereceğiz’ demesine rağmen emniyet müdürleri keyfî uygulamalara imza atmış ve idari soruşturmalardan bir sonuç ne yazık ki alınamamıştır. Gece yarısı kapılar kırılarak girilen evlerden alınarak gözaltına alınan şahıslar bir süre sonra ‘herhangi bir suçu yoktur’ denilerek serbest bırakılmışlardır. İlhan Selçuk gözaltına alınırken kıyamet koparanlar gece baskınları sonucu korku yaşamasından dolayı psikolojik tedavi gören çocuklar karşısında dillerini yutmuşlardır. Hak ihlalleri karşısında kimsenin çifte standart uygulamaması gerekir.

CADI AVINA ÇIKTILAR, HEDEF MÜSLÜMANLAR

– Dünyanın önde gelen insan hakları kuruluşlarının 2007 ve 2008 yılında yayınladıkları raporlarda bile görüldüğü üzere, ABD’de ve Avrupa ülkelerinde Müslümanlar şiddet ve ayrımcılığa maruz kalıyorlar, tacize uğruyorlar. Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalara göre insan haklarına gelen şikâyetlerin son 3 yılda yüzde 30’luk bir artışı ortaya koyuyor. Bu artışın temel sebebi nedir sizce?

– Dünyada maalesef yükselen bir İslâmofobia var. 11 Eylül sonrası Batı'da daha özel olarak ABD’de güvenlik konsepti insan hak ve özgürlüklerinin önüne geçti. Çeşitli olaylar bahane edilerek adeta tüm Müslümanlar terörist ilan edildi. Dünyanın birçok bölgesindeki Müslümanlar taciz edilmeye başlandı. Batılı istihbarat örgütleri evrensel tüm hukuki kuralları çiğneyerek adeta bir cadı avına çıktılar. Birçok Müslüman'a potansiyel terörist muamelesi yapıldı. Gözaltına alınan birçok Müslüman, hesabı sorulamayan işkencelere maruz kaldı. Guantanamo Üssü'nde yıllardır mahkemeye bile çıkarılmaksızın birçok kişi gayri insani şartlar altında tutuldu.

Afganistan’da işgalci güçlere karşı direniş devam etmektedir. Filistin sorunu bitmedikçe İslâm dünyasının kurtuluş çırpınışları bitmeyecektir. Filistin’de ise yıllardır süren mezalim, Filistinlileri çıldırtacak duruma gelmiş durumdadır. 3. dünya savaşı çıkarma potansiyelindeki Filistin sorunu bitmedikçe bu gerginlik bitmeyecektir. Köşeye sıkılmışlık psikolojisi ile çırpınan Müslümanlar meşruiyet dışı fiiller de yapabilmektedir. Bu tür olayların artışı ile de tüm Müslümanları potansiyel terörist ilan etme isteği Batı'da artmaktadır. Bütün bunların bitmesi için tüm insanlığa yapılan zulümlerin bitmesi gerekir. Batı bilmediğinin düşmanıdır. İslâm dininin müntesibi olan Müslümanlar onlara tüm yeryüzünü islah edici kişiler olduklarını göstermelidir.

ZULMEDENLER ŞIMARIK, ZULME UĞRAYANLAR SESSİZ

– Ülkemizde kartel medyasının ağzından düşürmediği ‘mahalle baskısı’ kavramı tartışılmaya devam ediyor. Bu ülkede gerçek anlamda mahalle baskısı kimlere yapılıyor? Buna örnekler verebilir misiniz?

– Mahalle baskısı tabiri son derece yüzsüzce kullanılıyor. İslâm’ın emirlerine karşı aşırı baskıcı çevreler suç bastırmak için bu tabiri kullanıyorlar. Elbette ki kim baskı yaparsa yapsın, ona karşı çıkarız. Ama burada asıl maksat farklıdır. Gerçek baskıcılar gerçekleri karartmaya çalışmaktadır. Bu ülkede yıllardır inançlarını yaşamaya çalıştıkları için dindar insanlar ayrımcılığa uğradılar. Eşleri başörtülü oldukları için askeriyeden atılan subaylar, başörtülü olduğu için her türlü insanî hakkından mahrum edilen genç kızlar, İnancından dolayı işyerlerinde ayrımcılığa maruz kalan memurlar, orduevleri, kışlalar önünde mahzun bırakılan başörtülü analar ve daha nicesi… Baskı kavramını en yakından yaşayan ve ikinci sınıf insan muamelesi yapılanlar yine sessiz, bu zulmü yapanlar yine şımarık maalesef.

HER TÜRLÜ LAİKÇİ BASKI REDDEDİLMELİDİR

Üste çıkarak haksızlığını meşrulaştırmaya çalışanlara karşı hiçbir psikolojik baskıya boyun eğilmemelidir. Dindar insanlar üzerinde baskı kurarak onları felç etmeye çalışanlara karşı komplekse kapılınmamalıdır. Onlara yaranmaya çalışmak ezilmişliği kabul etmek demektir. Çığırtkanlık yapanlara karşı net delillerle karşı durmak gerekmektedir. Belki medya gücü, çığırtkanların yargısız infaz yapanların yanındadır ama gerçeklerin reddedilemez bir şekilde ortaya çıkmak gibi bir kötü huyu vardır. Hak ve özgürlükleri ellerinden alınmış dindar kitleler aslında her şeyden çok hak arama bilinci çalışmalarına katılmalıdır. Mazlum-Der olarak bu konuda standart seminer çalışmaları yapmaktayız. Baskıya, haksızlığa uğradığı halde ne yapacağını bilemeyen birçok vatandaşın bilinçlenmesine vesile olduk. Kendisine yapılan hakaretlere karşı bir şey yapamayacağını sanan vatandaşlarımızın medeni cesaretleri ve hak arama yollarını arama bilgileri arttı. Mahalle baskısı çığırtkanlarını alt etmenin en güzel yolu haklarımızın varlığını bilmek ve gereğini yapmaktır.

KENDİMİZİ DEĞİL, ERGENEKON’U FELÇ EDELİM

– Ergenekon soruşturması hakkında neler söylemek istersiniz?

– Ergenekon soruşturması yakın dönem siyasi tarihimizi aydınlatması açısından çok önemli. Türkiye artık bu fırsatı kaçırmamalı. 80 yıllık tecrübe dolayısı ile bu davanın sonucundan umutsuz olanlara ‘karamsar olmayın’ diyorum. Zira şu ana kadar diğer soruşturmalarda verilmeyen açıklar zanlılar tarafından verilmiştir.

Hukuksuzluklar karşısında araştıran, takip eden, sorgulayan, bilgi edinme yasası çerçevesinde devlet kurumlarından bilgi isteyen bir sivil toplum bilinci olduğunu artık herkesin bilmesi gerekir. Onlara geri adım attıracağız. Buna adım gibi eminim. Yeter ki sinmeyelim, karamsarlaşmayalım, kendi kendimizi felç etmeyelim.

ERGENEKON, ÇOK KOLLU BİR CANAVAR

– Son süreçte Ergenekon’da asker bağlantısı tespit edildi. Siz sürekli olarak yaptığınız açıklamalarda Ergenekon Terör Örgütü'nü ahtapota benzetiyor ve operasyonlar ile sadece ahtapotun kollarından tutulduğuna değiniyorsunuz. Son gelişmeler ile birlikte bu değerlendirmenizde değişiklik oldu mu? Ahtapotun vücudu hakkında tespitleriniz var mı?

– Ergenekon soruşturması son gözaltılarla tekrar gündemdeki asli yerini korudu. Ergenekon hakikaten bir ahtapot… Çok kollu, nereye uzandığını tahmin edemeyeceğiniz farklı çevrelerden versiyonları bünyesinde barındıran bir canavar. Bir kolu ile yakaladığını, diğer kolu ile yakaladığını tokuşturan ve bundan güç, enerji alan bir mekanizma Ergenekon… Arkadaşını öldürüp cenazesinde gözyaşı dökme tıynetsizliğini gösteren bir canavar Ergenekon. Gözünü kırpmadan insanların ölümüne hükmeden bir canavar Ergenekon. Uyuşturucu ticareti, derin devlet manipülasyonları ile provokatif mitingleriyle darbe tellalı bir canavar Ergenekon. Ergenekon’un Susurluk’ta bir kolundan tutulmuştu. Kolunu kurtarması kolay oldu. Şemdinli’de bir başka kolundan tutulmuştu. Ama şimdi birkaç kolundan birlikte tutuldu. Başta bu ahtapotu reddetmeye çalışanlar son gelişmelerle güneşin balçıkla sıvanmayacağını gördüler. Şu an Savcı Zekeriya Öz’e yardımcı olma anıdır. Ölüm tehditleri alan savcının korumaları ve yetkileri artırılmalıdır.

RAHŞAN ECEVİT VE ERGENEKON

Ulusalcı akım ‘Vatan elden gidiyor’ nidalarıyla Ergenekon’un darbe sürecini başlatmıştı. Dinî bir hassasiyeti olmadığını bildiğimiz Rahşan Ecevit, 2003 yılarında misyoner faaliyetlerini aşırı büyüterek ‘din elden gidiyor’ diyordu. Aslında ‘hükümdarlığımız elden gidiyor, Türkiye kendisini saran esaret zincirlerini kırıyor, 80 yıllık despotluğumuz bitiyor aman yetişin’ demek istiyordu. Kapalı bir toplum olsun, özgürlüklerin askıya alındığı bir toplum olsun istiyordu. Bu isteklerini hiç utanmadan halkın dinî duygularını kışkırtarak yapmaya çalışıyordu. Yani ilginç bir şekilde dinî argümanlarla dini vurmak ameliyesi. Sonrasında Hıristiyanlar öldürülüyor, suç dindarların üzerine atılıyordu. Hem ülke bir kaosa sürükleniyor, özgürlüklerin önü tıkanıyor, hem de suç dindarların üzerine atılıyordu. Sonradan öğreniyoruz ki; o bunları söylerken diğer bir yandan Özden Örnek ve Şener Eruygur Paşalar harıl harıl darbe hazırlıkları yapıyormuş. Veli Küçük Paşa'nın ise bir eli illegal çetelerle tokalaşırken, diğer eli Güneydoğu'da esrarengiz işlerde imiş… Öldürülen aydınlar, devletten kendine ayrı bir parsa çıkarmaya çalışan itirafçılar ve kontrgerilla tabirlerinin anılmasına vesile olan faili meçhuller…

Ergenekon, darbe geleneğinin gayrimeşru çocuğu

Ergenekon aslında tek parti iktidarının, darbe geleneğinin gayrimeşru çocuğudur. Halkın demokratik katılımının önüne set çekenler çok mu masumdu?.. Darbe zemini oluşturup darbe sonrası sorgusuz sualsiz her türlü yolsuzluğu yapanları unuttuk mu sanıyorsunuz? İttihatçı mantığın çeşitli elbiseler giyerek hep karşımızda olduğunu bilmiyor muyuz? Ergenekon’un ana gövdesine inildikçe demokratik katılımı engellemeye çalışan ve tektipleştirme yapmaktan başka bir şey bilmeyen derin bir despotik yapının karşımıza çıkacağını bilmiyor muyuz? Ergenekon’un gerçek anlamıyla üstüne gidecekseniz muvazzaf genç subayların izini süreceksiniz. Ahmet Necdet Sezer başta olmak üzere yakın dönem siyaset meydanı pehlivanlarını da sorguya çekeceksiniz. ‘Ordu göreve..’ diyen ADD’ye sorgusuz sualsiz devlet kesesinden 120 milyar veren eski Cumhurbaşkanı ve ‘Dün dündür, bugün bugündür..’ diyen kıvrak siyaset tüccarı Süleyman Demirel’i de sorgulayacaksınız. Ergenekon sanığı Tuncay Özkan’ın TV kanalının balosuna katılan da eski Cumhurbaşkanı Sezer’di.”

 

 

VAKİT – 06.10.2008

Yorumlar