23 Ocak 2023

Herkese merhaba ÖFG TV’nin yeni bir programı ile sizlerle birlikteyiz. Her hafta haftanın önemli insan hakları konuları ve konuklarıyla size sunduğumuz programımıza bu akşam da başlıyoruz.

Bu akşam bir konuğumuz var ve uzun uzun kendisi ile konuşacağız çünkü ayaklar altına alınan hukukunun anayasanın hali böyle kısa bir sürede olmayacak sanırım. Duyarlı avukatlara, hukuk insanlarına bir dokunduğunuz zaman bin ah işitiyorsunuz! Biz de öyle olacağını tahmin ettiğimiz için bugün programımıza tek konuk aldık. Bugünkü program konuğumuz Avukat Çiğdem Koç kendisi son derece duyarlı demokrat vicdanlı bir insan uzun süredir tanıyorum ve ayrımsız bir mücadele sergiliyor. Her kesimden insanın uğradığı hukuksuzluğa karşı mücadele veriyor. Çağımızda, günümüzde çok az insanın yapabileceği bir şeyi yapıyor ayrımsız bir hukuk ve vicdan mücadelesi veriyor, bir demokrasi mücadelesi veriyor, dikkat çekiyor. Hiç acımadan yanlış yapana eleştirisini sunuyor farklı kesimden de olsa haksızlığa uğrayanın ise her zaman yanında duruyor. Bugünkü konuğumuz Avukat Çiğdem Koç.

Çiğdem Koç:Ben aslında işimi yapıyorum ama öyle bir zamandayız ki insanların işlerini yapması bile olağanüstü kabul edildiği için ekstra bir şey yapıyormuşuz gibi geliyor halbuki ben avukatlık, siz de bir milletvekilinin yapması gerekeni yapıyorsunuz ama çok yalnız kalıyoruz zaman zaman.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz sizi uzun süredir tanıyoruz konuşuyoruz istişare ediyoruz her zaman zor durumda kalan insanlara yardımcı olduğunuzu da biliyorum ve bunu da son derece titiz bir hukuk anlayışı ile yapıyorsunuz kolay değil bu devirde buharlaştırılan bir mesleğin dikkatli titiz, vicdanlı bir mensubu olmak kolay değil. Bugün aynı zamanda 24 Ocak Tehlikede olan Avukatlar Günü aynı zamanda bugün hakkında ne dersiniz?

Çiğdem Koç: 24 Ocak Tehlikedeki Avukatlar Günü, uluslararası farkındalık günü ve her yıl dünyanın baskı gören, darp edilen, tutuklanan, öldürülen avukatların yoğun olduğu bunların yoğun yaşayan avukatların bulunduğu bir ülkeye ithaf ediliyor bugüne kadar iki kez Türkiye’ye ithaf edildi bu yılda Afganistan’daki meslektaşlarımıza hitap ediliyor. Avukatlar dünyanın anti demokratik uygulamalarla yönetilen ülkelerinde genel olarak çok büyük baskılarla karşılaşıyorlar bugün de o güne bir farkındalık yaratmak aslında. Ben sokak ortasında vurularak katledilmiş bir Baro başkanının Tahir Elçi’nin avukatlık yaptığı bir ülkede, adil yargılanabilmek için ölüm orucu yapmak zorunda kalan Ebru Timtik’in avukatlık yaptığı bu ülkede, Selçuk Kozağaçlı’nın e ÇHD’li meslektaşlarımızın, Can Atalay’ın, Turan Canpolat’ın çok farklı dünyayı görüşlerinden ama aynı gerekçelerle cezaevinde tutulan dostlarımın, meslektaşlarımın bulunduğu bir yerde avukatlık yapıyorum. Çok kolay bir şey değil tabi bu, hem çok acı yaşadık hem bu cezaevindeki meslektaşlarımızın yaşadıkları ayrı bir acı bizim için ya da ayrı bir zor süreç o nedenle ben Afganistan’daki meslektaşlarımla dayanışma gösterdiğimi de belirteyim ama bir an evvel Türkiye’deki avukatların bu yaşadıkları ki isimlerini tek tek ansam bütün program yetmeyecek bugün avukatlar gerçekten çok ağır baskılarla, çok zor şartlarda mesleki faaliyetlerini yerine getiriyorlar her günde yeni bir şey çıkıyor. Duymuşsunuzdur herhalde şimdi de avukatların ofisinde POS cihazı zorunluluğu getirmişler, bizi market zanneden birileri var anladığım kadarıyla. Yani bir avukatın POS cihazı zorunluluğu gibi saçma sapan bir şey ama bizim mesleğimize bakışta bu galiba birazcık. O nedenle bugün beni konuk etmenizde ayrıca bir anlamlı o yüzden bir kere daha teşekkür ediyorum ve buradan bütün cezaevinde bulunan meslektaşlarıma sevgili dostum Selçuk Kozağaçlı başta olmak üzere özgürlük diliyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İnsanların farklı düşünceler taşıdığı için, iktidara muhalif durduğu için yargılandığı, zindanlara atıldığı bir dönemde avukatlık kolay bir iş değil ve savunanların durumu da dezavantajlı oluyor. Hakimler, savcılar bir başka yerde duruyor, savcılarla aynı düzeyde aynı konumda durmanız gerekirken siz aşağıda onlar yukarıdan, tepeden bakan bir duruşla sırtlarını devlete dayayan bir duruşla müvekkil gibi avukatı da zaman zaman zor durumda bırakıyor. İlk önce bu eşitsizlikten başlayalım nedir bu Çiğdem Hanım? Niye böyle hala savcılarla farklı yerdesiniz size tepeden bakılıyor? Bir kere bu bile hala devam ediyor ve can sıkıcı. Ne diyorsunuz buna?

Çiğdem Koç:Marangoz hatası demek isterdim ama şöyle söyleyeyim mesela biz avukatlar yıllardır bırakın savcıların odasını o koridorlara giremiyoruz. Herkes giriyor mesela; polis giriyor, kargocu giriyor, kurye giriyor, yemek getiren giriyor biz giremiyoruz! Savcılar bizimle görüşmüyorlar. En baştan savcıların adliye binasında olması tuhaf! Düşünsenize Savcı kim? İddia makamı ki bizdeki Savcı aslında sadece iddia makamı değildir aynı zamanda sanığın lehine olan delilleri de toplamakla, sana lehine de olan mesela tanıkları çağırmakla sana lehine olan işleri yapmakla da görebilir ama onu geçtik. Ben hakimlerin, savcıların odasına giremiyorum ama savcı ve hakim aynı yemekhanede yemek yiyor! Şimdi bu avukatlık mesleği olan bakışla da ilgili biraz da adalet kavramını, hukuk kavramına olan bakışla da ilgili çok kısa bir anekdot anlatayım çok net anlatacağım çünkü; televizyonda bir dizi var hafta sonu ona takıldım yani sırf Alpaçino için bile izlenir ama İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir şekilde ülkeden kaçmayı başarmış Nazileri avlayan ve öldüren bir grubun hikayesi. Bir fantezi yapmışlar Hitler de aslında kendini vurmadı kaçtı Arjantin’de yaşıyor. O ekip gidiyor onu alıyor geliyor mahkeme çıkarılıyor Hitler. Hitlerin bir avukatı var Yahudi Hitler’i de ifade vermesi için kürsüye çıkaracak savcı ona diyor ki: “Ya böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Ona bütün dünyaya seslenme olanağı veriyorsun bu kadar korkunç bir adama bir canavara kendini ifade etme imkanı veriyorsun.” O da diyor ki; “Ama onun böyle bir hakkı var.” Savcı diyor ki: “Peki eğer o insanları etkiler ve bir Neonazi akımını, hitleri görenler tarafından bir Neonazi başlarsa bunun sorumlusu olarak ne hissedeceksin ne olacak?” Avukat diyor ki: “Peki onun adil yargılanmasını engellersek biz ne hale düşeceğiz? O ne olacak?” diyor şimdi mesela şu Hitler milyonlarca insanın ölümünden sorumlu bir diktatör ama onun da adil yargılanma hakkı var herkesin adil yargılanmak var. Bizim ülkemizde şöyle işliyor Ömer Bey; herkes kendisinin adil yargılanma hakkı olduğundan şüphe duymuyor bunda bir sıkıntı yok ama ötekinin hele ki onu sevmiyorsa hele ki onunla bir şekilde karşı karşıya geliyorsa onun adil yargılanma hakkı olduğundan haberi yok! Ekrem İmamoğlu ile ilgili bu siyasi yasak ve hapis cezası karar verildi, bu ülkenin bir kesimi ilk kez böyle bir şey yaşamış gibi ortalığı kaldırdı! HDP’nin seçilmiş bütün belediyelerine kayyum atandı, bütün belediye başkanları hapiste ya günaydın hepinize! Orada bir hukuksuzluk var mı? Evet Ekrem İmamoğlu’na yapılan da bir hukuksuzluk onun hakkında verilen kararda siyasi bir karar ama o kadar çok yaşandı ki bu olay o zaman neredeydiniz? Kürtlerin belediyelerindeki, HDP’nin belediyelerindeki hukuksuzluklar yapılırken, o insanlar hapse atılırken neredeydiniz? Bu birinci örnek! İkincisi; gezi davasında kararlar çıkıp insanlar tutuklanınca ben biliyorsunuz çok sık gidiyorum Silivri 9 No’lu Cezaevine ertesi gün Silivri’deydim ben nasıl bir kalabalık vardı biliyor musunuz? Milletvekilleri, avukatlar! Arkadaşım yıllardır bu ülkede neler oluyor özellikle 15 Temmuzdan sonra o cezaevinde kimler kimler yaratıyor neredeydiniz siz? Günaydın! Gezi’den tutuklananlar ki arkadaşlarımız haksız yere hapisteler tabi ki burada bir beis yok ama ilk kez mi haksızlıkla karşılaşıyorsunuz siz! Ya da cemaat dosyaları; ben bakıyorum bu güya muhalif kanallara. Mesela beni oraya çıkarmıyorlar bunları söylediğim için. Sabahtan akşama kadar Fetö diye bağırıyorlar ya! 2 milyona yakın üyesi varmış bu örgütün, bunun büyük bir çoğunluğu kadınlar, işçiler, emekçi insanlar, çocuklar, bebekler falan! Bu insanların başına neler geldi? Ne kadar ağır adil yargılanma hakkı ihlalleriyle karşılaştılar! Siz hala çıkıp “Fetö’cü” diye bağırıyorsunuz! Bu ülkenin güya müstakbel iktidar partilerinden birinin sözcüsü televizyona çıkıyor benim müvekkilimle ilgili diyor ki: “Terörist o müebbetle yatıyor.” diyor anlatacağım onu. Ya da bir tanesi ona diyor ki: “Sen çocuğunu kızını bilmem ne okuluna göndermiştin.” veryansın ediyor “Hayır ben Fetö’cülerin okuluna göndermedim.” şunu diyemiyor mesela:”Ya velev ki gönderdim göndermedim yalan söylüyorsun velev ki gönderdim o zaman okul meşru yasal bir okul değil miydi?” şimdi böyle bir anlayışın içinde bazı şeyleri konuşuyoruz. Herkesin kendine Müslüman olduğu diyeceğim tabir olarak anlayışın içinde konuşuyoruz fakat bu hikayenin içinde bu kadar hukukun içinde işte birtakım kararlar çıkıyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararları çıkıyor Bazı Yargıtay kararları çıkıyor, Bazı ilk derece mahkemesi kararları çıkıyor! AİHM’de birtakım yargılamalar yapılıyor oradan bazı olumlu işler. Bu iki yüzlülük bence çok büyük bir ahlaksızlıktır bu başkasının hukuksuzluğuna sırtını çevirmek hikayesi ama hiç kimse hukuk mücadelesinden umudunu kesmesin, hiç kimse hukuk mücadelesinden vazgeçmesin! Ahmet Altan bir savunmasında söylemişti; ben çıktım programlarda söylüyorum “Hukuk bazen uyur ama asla ölmez! Birazdan konuşacağımız kararlarda bunun aslında bir göstergesidir. Mükemmel kararlar mı? Değil ama bu mücadele devam ettikçe bir yerde hukuku bulacağımızı bize gösteren kararlar!” O yüzden de çok önemsiyorum ben.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Çok önemli vurgular yaptınız. Yüz binlerce insanın canı yandı adil olmayan yargılamalar, cezaevleri ve insanların hayatı derbeder oldu, dağıldı aileler perişan oldu, bebekler, çocuklar cezaevlerinde anneler büyük dramlar yaşandı yaşanıyor!

Çiğdem Koç:İnsanlar intihar ettiler, çok acı şeyler yaşandı gerçekten!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:O adliyelerin kapısında duvarlarında çok müthiş bir cümle yazar! Canımız kanımız feda o cümleye “Adalet devletin temelidir.” der muhteşem bir cümledir ama bilhassa o adli binalarında o adalet katlediliyor, adil olmayan yargılamalar yapılıyor ve hukuk buharlaşıyor! Şimdi bu kadar yoğun legal kriterlerin illegal edilerek insanlara terör örgütü üyesi veya terör örgütü propagandası yapan damgası vurulduğu günlerde yüksek mahkemelerden ardı ardına önemli kararlar geliyor Çiğdem Hanım. Bu kararları bize bir derleyip toparlayıp anlatır mısınız? çok önemli bu konu. İzleyenlerimiz bu gelişmeleri en iyi bir şekilde anlasınlar.

Çiğdem Koç: Şöyle bir yanlış anlaşılma olsun istemem, kararların tamamı hukuki değil! Hala 17-25 Aralık tarihi, ondan öncesi sonrası gibi bir şey! Ya da bazı kriterlerin hala bir terör örgüt üyeliği olarak kabul edilmesi. Şimdi bunları hala aşamadık ama dediğim gibi yani bu mücadele devam ettikçe bunları da aşacağız. Mesela şöyle bir Anayasa Mahkemesi bir karar verdi, bence en önemli kararlardan biri bu. Biz en başından beri diyorduk ki bu yargılamalarda: “Ya bir zamanlar suç teşkil etmeyen işleri insanların önüne suç diye getiremezsiniz.” yani bu Türk Ceza Kanunu da var Anayasanın 38 maddesinde var kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz. Şimdi sen insanlara bilmem 10 sene önce telefonla aranmışsın, 20 sene önce okula gitmişsin, Bankasına para yatırmışsın diye insanları terörist ilan ediyorsun! Ya bunlar suç değildi sen bunları sonradan suç haline getiremezsin! Çünkü bu yani düşünebiliyor musunuz olabileceklerini! Bylock meselesi yarın da Whatsapp’tan haberlerşiyor olsalar Whatsapp’ta örgüt üyeliği delili deseniz ne yapacaksınız? Herkes WhatsApp kullanıyor kullanmayan yok şimdi bugünkü mesela herhangi bir bankaya para yatırdığımızda ileride acaba bu bir terör örgütü üyeliğine delil teşkil eder diye mi düşüneceğiz? Bir baklavacıyı Fetö’cü dediler, baklavacıda oturup baklava yediysek mesela vardır kayıtlarımız yani orada. Şimdi bu saçmalıkların aslında bir görüntüsü bir karar çıktı Anayasa Mahkemesi’nden kanunilik ilkesi nedeniyle bir ihlal kararı aynı zamanda sohbetlere katılmanın kişisel özgürlüklerle kişinin özel hayatının gizliliği ile ilgili olduğuna dair bir ihlal kararı. Aynı zamanda o kadar hani bir 17-25 Aralık’tan öncesi ve sonrası ayrımı yapmış bu kabul edilir bir şey değil ama bence şu konuda hakimleri biraz yüreklendirmek lazım. Daha da fazlası insanların hukuki mücadeleye devam etmesini yüreklendirmek lazım böyle bir karar bundan bir 5 sene önce, 3 sene önce kimsenin aklına gelmezdi. Böyle bir kararın verilebilmesi bir sürü sebeptir ben kimsenin niyetini sorgulamam. Okuyorum bazı şeyler işte Anayasa Mahkemesi’nin kendini kurtarma çabası AİHM’den daha fazla ihlal kararı çıkması diye yapılıyor falan bence niye dokunmak faşizmdir. Düşmanımın niyetini bile okumam bunlarla ilgili değilim ben sonuçla ilgiliyim çünkü bu çok acı bir süreç yaşıyoruz ve insanların canı yanıyor. Onlara ne kadar faydalı olabilecekse o kadar faydası olmalı bunun. Mesela bir Birol Erdem kararı onu daha sonra konuşacağım. Birol Erdem kararı dedi ki: “Bir insanın terör örgütü üyesi olduğunu söyleyebilmen için o insanın o yapı ile ilişkisi varken o oranın bir terör örgütü olduğunu bilmesi onun amacına uygun davranması gerekirdi.” hata hükümleri deriz biz bunlara hukukta. O yüzden de “Ceza veremezsin. şimdi bu adam nereden bilsin o zaman?” biz bunları söylüyorduk yargılamalarda bu ülkeyi yönetenler bilmiyormuş, MİT bilmiyormuş

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Şu anda yüksek yargıçlara mahkemelere Günaydın diyorsunuz değil mi?

Çiğdem Koç:Onlar bilmiyordu ama normal insanlar, sohbete, okula gitmiş insanlar. Böyle bir karar verdi fakat sonra çok acayip bir şey oldu Ömer Bey bir grup Nedim Şener Oda TV işte klasik bir grup var ya çünkü onlar bu ülkenin sahibi onlar Biz kimiz ki yani. Öyle olunca da kendileri gibi olmayan hiç kimsenin dışarı çıkmasını istemezler ki kendileri de bu haksızlıklara uğrayıp hapislerde yattılar yani buna rağmen hiç böyle bir algıları yok. Birden bire şöyle bir haber çıktı “Aa Yargıtay çok yanlış bir karar vermiş kararın gerekçesini şöyle düzeltti; yani hata hükümlerini kaldırdı çünkü bütün “Fetö’cüler” bundan faydalanıp hapisten çıkardı Yargıtay bunu anladı ve kaldırdı.” Bu Yargıtay’ın şimdi bunu bilmiyoruz çünkü Yargıtay’ın karar arama motorunda yok karar biz bunu bu arkadaşlardan öğreniyoruz. Eğer Yargıtay hakikaten değiştirdiyse kararını bu şekilde ve biz bunu bunlardan öğreniyorsak vallahi Yargıtay’a günaydın demek bile istemem çünkü burada başka bir hikaye var. Ben bir avukat olarak bir Yargıtay kararının değiştirildiğini ve bunu da önce medyadaki bazı isimlerden ve trollerden duymayı kendime yediremem. Yargıtay bunu kendine yedirebiliyorsa bilemem yani sonuç itibariyle.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu korkunç bir durum yani bilemiyorum. İnanamıyorum.

Çiğdem Koç: Olabilir mi böyle bir şey! Sen bir karar veriyorsun bu karar sisteme giriyor taraflar bu kararı alıyor ama sen 3-5 tane insanın tepki göstermesi nedeniyle kararını değiştiriyorsun. Bu olamaz ya! Şaka gibi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Hukuk tarihinde böyle bir şey görüldü mü?

Çiğdem Koç: Bu çok çok ayıp diyorum ya ben bunu yediremem kendime çünkü sonuçta o hakimler de benim meslektaşım hepimiz aynı sıralarda okuduk. Ben bunu yediremem kendime, Yargıtay yedirebiliyorsa da bilmiyorum. Şimdi bu kabul edilir bir iş değil! Yargıtay’ın ilk verdiği karar doğru bir karar çünkü yani o kararın arkasında dursana! Orada bir şey yok. Evet bilmem 2002 yılında, 2005 yılında bunun dershanesine gitmiş sonra da o sohbetlerine gidip Kur’an okumuş ya da diyelim ki Fethullah Gülen’in kasetini neyse onu izlemiş olmak suç olabilir mi ya? O zamanlar hep beraber o zamanlar Fethullah Gülen’e laf söyleyeni dövüyordunuz hep beraber! Ne alakası var! Ya insanların inançları insanların aidiyet duyguları bu bir cemaat olabilir, bir tarikat olabilir, bir siyasi parti olabilir, bir dernek olabilir neyse o! Bu sorgulanamaz bir ülkede hakikaten sahiden demokrasi varsa! Şimdi herkes iktidara vuruyor ya. Ben buna çok öfkeleniyorum, bu haberleri yapanlar güya muhalifler büyük kısmı! Nasıl olacak bu iş! Ya böyle bir şey olur mu ya? Şöyle bir şey var; “Bizi cemaatçiler hapse tıktı biz de onlara yapalım bunu.” işte Hitler’e dönüyorum Hitlerin avukatı bir Yahudi o kadar yüksekte algı bunlardan beklemiyorum tabii ama bu çok saçma bir şey! Birol Erdem kararının gerekçesi bizim duruşmalarda sürekli söylediğimiz bir şeydir! Bu kanunilik ilkesidir! Bu evet gerçekten ortada bir terör örgütü varsa buna ilişkin yani eminseniz terör örgütü olduğuna orada gene yapamazsınız bunu! Bir zamanlar suç teşkil etmeyen işleri suçmuş gibi insanların önüne koyamazsınız! Az önce çok komik bir şey gördüm; bu Yalçınkaya AİHM’deki Yalçınkaya duruşmasına siz de değineceksiniz orada hükümet adına bir savunma var Ömer Bey dikkatinizi çekti mi? Şey çok komik; Bank Asya, bylock, sendika şimdi bunlar insanı terörist mi yapar? Tabii hükümetin avukatı da farkında durumun ama şöyle demiş: “Başvurucu bylock, banka ve sendika nedeniyle değil örgüt üyesi olduğu için cezalandırılmıştır. Zira bunda örgüt üyeliğinin delilidir.” başvurucu niye örgüt üyesi? Bylock, banka ve sendika sebebiyle! Nasıl? “Başvurucu bylok, banka ve sendika nedeniyle cezalandırılmadı başvurucu. Bunlar bir terör örgütü üyeliğine delalet ettiği için cezalandırıldı.” diyor ve bunu bir hukukçu söylüyor hiç kimse hiçbir hukukçu bu durumlara düşmüş görmek istemem! Şimdi bylock ile ilgili mesela; Türk yargıcımızın sorduğu soru mesela konuyu da bilmiyor! Yani teknik olarak bununla ilgili çok uzun süredir çalışan meslektaşlarım, bilişim uzmanları çok güzel bunu açıklayan yazılar yazdılar onların okunmasını tavsiye ederim. Oradaki CGNAT girişleri, aslında neye tekabül eder gibi bayağı bilimsel. Bari otur bunu çalışta öyle sor! Ayrıca sen artık AİHM yargıcısın sen taraf değilsin, sen taraf avukatı hükümet avukatı değilsin! Bunları anlatmak çok zor geliyor bana, bunları konuşmak gerçekten çok zor geliyor ancak şunu söyleyeyim; ben duruşmanın kaydını da izledim başvurucunun avukatlarının argümanlarını da izledim, büyük bir ihtimalle ki ben hani çok fazla AİHM sevdalısı avukat da değilimdir, AİHM’in de çok böyle hukuk adalet peşinde olduğunu düşünen biri değilim ama bu Yalçınkaya davasından önemli ve birçok insanı etkileyecek bir karar çıkacağını düşünüyorum. Şunun da parantezini açarak Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ile ilgili Selahattin Demirtaş ile ilgili 18. madde de dahil 18. madde ihlali yani dünyada bir Azerbaycan’a bir de işte Türkiye’ye verilmiş kararlara rağmen tahliye edilmeyen Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’yı da bir kenara koyuyorum ama sonuç itibariyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir noktadan sonra bu kadar hukuka aykırı, bu kadar evrensel hukuk ilkelerine aykırı ve bu kadar da mantığa aykırı yargılamalarda ihlal kararları peş peşe verecek! Bakın AYM niye bu kararları veriyor? Bilmem ama veriyor! AYM’den de çok önemli kararlar çıkacak mesela bu Bank Asya’dan hesabın devredilmesi ile ilgili bir tedbir kararı! Şimdi bu ülkede insanların cemaat dosyalarında, Adnan Oktar dosyasında ve benzer birçok dosyada insanların mallarına el konuldu ya! Suçtan elde edildiği kanıtlanamamış mallara el kondu, paralara el kondu benim müvekkilimin Adnan Oktar dosyasında yetim aylığına uzun bir süre el konuldu yetim aylığını! Hidayet Karaca’nın emekli maaşına el konulmuştu. Bu insanların parasına puluna keyfi bir şekilde el koyamazsın. Bu ve benzeri kararlar alınacak.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Burada aslında buna benzer çok kararlar gördük! Mesela darbe öncesi çocuğunu sonradan KHK ile kapatılan bir okula gönderecek erken kayıt yapıyor, 15 Temmuz’dan önce kayıt ediyor. Erken kayıt ile düşük ücretle kayıt yapıyorsunuz, bu paraları yatıranların çoğu parasını geri alamadı! Böyle gasplar çok oldu!

Çiğdem Koç:KHK’lıların durumunu düşümün! Evet bir kısmı cezaevine girmedi vs. ama o insanlar açlığa mahkum edildi itibariyle oynandı çünkü bizim ülkemizde şöyle bir şey var; bir insana terörist dediğiniz zaman bizim ülkemizde bir genel olarak çoğunluk olarak insanların bir vatan bilinci, vatan sevgisi bilinci işte mesela bu terörist lafı bazı insanlar için çok ağır bir laf! Şimdi mesela bana birisi terörist dese gülerim ben ama bazı insanlar için bu çok ağır bir suçlama! Bu bir kere kişilik haklarına saldırıldı insanların insanlar hedef gösterildi. İnsanlar çoluk çocuk bütün aileleri aç bırakıldı ve daha da korkunç bir şey yapıldı cezaevindeki insanların ailelerine gıda yardımı yapıyor diye bir grup insan aldılar! Bunlar gerçekten anlaşılır bir şey değil Adnan Oktar dosyasında 150 lira 200 lira mı ne cezaevindeki arkadaşına yatıran insan hakkında soruşturma açıldı ya! Ya böyle bir şey olabilir mi? Hani onlara geleceğiz neler oluyor da; bu sonuç itibariyle evet bu kadar korkunç şey oluyor gerçekten ama yine de bu bahsettiğim işte Birol Erdem kararı değiştirildi ya da değiştirilmedi çünkü yani sonuçta değiştirilmişse başka bir sorunumuz var değiştirilmemiş hali o karar gelecek yani mutlaka! Anayasa Mahkemesi’nin 6 Ocak tarihli kararı, kanunilik ilkesi ve işte bu sohbete katılımın ya da sendika hakkının kişisel hak ve özgürlüklerin ihlali, özel hayatın gizliliğinin ihlali bu karar, AİHM’den çıkacak olan kararlar bu hukuk mücadelesi devam ettiği müddetçe bu kararların çok daha iyileri, gerçekten çok daha hukuka yakın olanları çıkacak ben buna inanıyorum. O yüzden de herkese diyorum ki; asla bu umudu şey olarak kullanmıyorum umut benim için biraz daha sarter vari bir şey yani boş böyle lay lay lom bir umuttan bahsetmiyorum mücadele edilen, direnilen kendi kendini var eden bir umuttan bahsediyorum. Bu hukuk mücadelesinden kimse vazgeçmesin bu kararların çok daha iyisi çıkacaktır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şimdi AYM kararlarına dönelim; kararlarda KHK’lar kabul edildi KHK’ların OHAL’e uygun olduğunu kabul eden AYM’yi ben eleştiriyorum ama bir taraftan da doğru kararları üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum. Mesela işte insanların isim ve T.C ile ifşa edilmesi, böyle terörist ilan edilmesinin bir hak ihlali olduğunu söyledi. İade edilen akademisyenlerle ilgili karar aldı, üniversitesine iade edilmemesinin hak ihlali olduğunu söyledi. TSK, polis ve Dışişleri Bakanlığı personelinin araştırma merkezlerine verilmesinin hak ihlali olduğunu söyledi. Mesela tutukluklarda dosya üzerinden karar alınmasının bir hak ihlali olduğunu söyledi ve benzeri kararlarla AYM birçok şeyin altını çizdi. Bu kararlara biraz da girersek ne dersiniz?

Çiğdem Koç:Sizin kararınızı, yargı sürecinizi düşünün. Sizi sadece hukuksuz değil kanuna da aykırı kararla cezalandırıp hapse attılar. Bugün milletvekilisiniz normal şartlar altında sizin gibi birinin bunu övgü olarak söylüyorum bu arada sizin gibi birinin hazır cezaevine atılmışken orada tutulması icap eder. “Yani hazırda hani milletvekilliğinden de yolladık onu kapıdan içeri sokmayalım.” noktasında bir hareket edilmesi gerekir normalde yapılmalıdır yani ama sonuçta ne oldu? Sizinle ilgili o kadar yoğun bir kamuoyu baskısı vardı ki; ben bazı AKP’liler gördüm mesela “Artık bu kadar da abartmayın hani bu kadar da olmaz.” diyen sonuçta süreci biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi. Bu ülkedeki yargı genel olarak siyasi bir yargı Anayasa Mahkemesi de bundan kurtulabilecek bir durumda değil ve dediğim gibi Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu güzel kararlardan bahsediyoruz ama o güzel kararların yanında hep bir hukuksuz kaçış noktası da koyuyor! Evet bunlar hukuka aykırıdır ama işte 17-25’ten önce olursa diyor! Ya o tarihi sen nasıl koydun? Bunun hukukla ne alakası var? Mesela hala Bank Asya ile ilgili kararlar verebiliyor mesela ankesör meselesini çözemedi bir türlü! Yani benim işte kendi davam var 12 sene önce aranmış bir yerden görevli olduğu bir yerde! Kim aradı seni diye soruyor şaka gibi! Başka bir müvekkilim diyor ki: “Seninle ardışık biri aramış onun amcasının oğlu askermiş demek ki senin de o askerle bağlantın olabilir.” yemin ediyorum karar böyle yani verilen karar! Hani bir yerde bozulacak evet ama işte nerede bozulacak Yargıtay’da mı AYM’de mi? Sonuç itibariyle şimdi ben de biliyorum AYM’nin siyasi yapısını AYM’de verilen bazı kararları işte Selahattin Bey ile ilgili Osman Bey ile ilgili Ahmet Altan ile ilgili bizim ÇHD dosyasındaki arkadaşlarımızla ilgili ihlal yoktur kararlarının ne kadar siyasi olabildiğini biliyorum ama önümüzde bir de sizinki gibi bir örnek var! Bu bir hakikaten hukuki mücadeledir, insanlar benim çok naif olduğumu düşünecekler farkındayım gerçekten böyle! Bir de işin ikinci boyutu var; şimdi bu söylediğiniz iptal kararları OHAL’de çıkarılan KHK’nın kanunlaştırılması ile ilgili iptal kararları bunlar. Evet orada bir sürü daha hukuksuz iş var kabul ediyorum bunu ama bunların hepsi adım adım birer kazanımdır ve biz bunları duruşmalarda kamuoyuna açık alanlarda dile getireceğiz. Bunları iyi yaptınız teşekkür ederim ama hala bunlar hukuksuz diyeceğiz bu birilerine beyhude gibi geliyor olabilir ama en çok hukuk konuşulması gereken zaman hukukun olmadığı zaman! Şimdi her şey Anayasa Mahkemesi işte Yargıtay her şey çok düzgün olsa hiç siyasi kararlar verilmese zaten bunları konuşuyor olmayız! Zaten o zaman Anayasa Mahkemesi kararlarını bu kadar irdelememiz gerekmez! Şimdi niye yapıyoruz? Çünkü hukuksuzluk var! O yüzden hukuka dair bulduğumuz her şeye sarılmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum ben! Yani bahsettiğiniz tüm bu ihlal verilen kararlar ve iptal edilen hükümler çok kıymetli. Şimdi şunu da söyleyeyim mesela; tutuklu incelemelerinin duruşmalı yapılması meselesi! Bir şey fark edecek mi? Yani pek zannetmiyorum ama önemli değil, biz oraya duruşmalara çıkıp binlerce dosyada bunun kavgasını orada vereceğiz hakimin karşısında! Öyle dosya üzerinden imzalayıp kopyala yapıştır yapamayacak! Selçuk Kozağaçlı ile ilgili verilen tutukluluk devam kararlarında kaçma şüphesi yazıyordu 3 kez yurt dışından “Beni mi arıyordunuz?” diye gelmiş bir kere de burada yeniden yakalama kararı çıktığında “Ne oluyor beni arıyormuşsunuz.” Diyen ve adliyeye gelmiş birinden bahsediyoruz artık ona “Kaçma şüphesiyle tutukluyorum.” seni diyemeyecek hakim! Şimdi bu bir kazanımdır benim gözümde! O nedenle de AYM’nin kararlarını eleştirelim, AYM’nin yapısını eleştirelim ama AYM’nin bizim için açtığı o soluk borularından da derin nefes alalım ben öyle düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Önemli davalar var Selahattin Demirtaş kararı, Osman Kavala kararı, Selçuk Kozağaçlı, kararı Adnan Oktar kararı bu mahpuslarla bu hakkı çiğnenen, zulmedilen mahpuslarla hem görüşen hem dosyalarına vakıf olan, yargılama süreçlerindeki yaşananları yakinen bilen birisi olarak şöyle bir genel bir dosyalarla ilgili görüşlerinizi dinleyelim.

Çiğdem Koç: Selahattin Demirtaş, Osman Kavala ve Selçuk Kozağaçlı ya da gezi bu dosyalarla ilgili hiçbir şey söylemeyeceğim çünkü bunlarla ilgili biz çok konuştuk, hem her yerde bunlar konuşulabiliyor. Ben size iki dosyadan bahsedeceğim birisi Adnan Oktar dosyası birisi Mehmet Baransu dosyası. Niye biliyor musunuz? Çünkü insanlar şöyle düşünüyorlar; “Oralarda olan hukuksuzlukla ilgilenmek zorunda değiliz çünkü onlar böyle.” şu kadarını söyleyeyim Adnan Oktar dosyası ile ilgili de Mehmet Baransu konusuyla ilgili de bilinenlerin % 90’ı yalan kalan % 10’u da öyle değil!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu çok önemli bir cümle Çiğdem Hanım ezberleri sarsıyorsunuz, çok önemli bir iddianız var.

Çiğdem Koç:Mesela Adnan Oktar dosyasında şimdi şuna inanmamız isteniyor, 300 kişi çoğu kadın bir araya gelmişler ve cinsel saldırı suçu işlemek için örgüt kurmuşlar! Hakikaten buna inanmamız bekleniyor çünkü mesela daha önceki yargılamalarda işte Fetö PDY iltisak bilmem ne askeri casus falan gibi suçlular vardı bunlardan beraat verdi çünkü yapacak bir şey yok yani hiçbir şey yok. Geri kalan konularla ilgili şimdi bu dosya İstinaf’a gönderdik hani o yüzden çok fazla şey yapmak istemiyorum ama etkin pişmanlık müşteki beyanı dışında tek bir delil yok. Biz o etkin pişmanlıkcı ve müştekilerden sadece bir tanesini duruşma salonunda dinleyebildik diğerlerini dinleyemedik, sanıklar onlara soru soramadı. Mesela orada bir silah olayı var ya dedik ki: “O olayın tamamı kamerayla çekilmiş getirsenize.” Hani adam yalan söylüyorsa ortaya çıksın ama eğer öyle bir olay yoksa kamera kayıtları getirilmedi, o dosyada yaşanan adli yargılanma ihlalleri bu işte gezi dosyası vs. onların hepsini toplayın yetişemez. Çok daha orada önemli bir şey var orada bir kız çocuğuna güya Adnan Oktar cinsel tacizde bulunmuş, annesi onu Adnan Oktar ile evlendirmek istiyormuş. Kızın İsviçre’den İsviçre’deki kurumlardan gelen psikiyatri raporları var, kız annesi ile birlikte ve yanlarında onlarca insan varken 10 dakika görmüş Adnan Oktar’ı ama böyle işte babasıyla ilgili bir şey olmuş bilmem ne olmuş kızın böyle bir yalan söyleme psikolojisi raporlu. Kızın annesi hapiste, annesine itirafçı olmasını etkin pişmanlıktan faydalanmasını ve kendisinin hapishaneden çıkaracaklarını söylüyorlar. Ben kimseye iftira atamam diyecek kadar yiğit bir kadın yatarım ben hapiste diyor. Bu kızı müştekilere bu dosyanın müştekilerine bu devlet teslim ediyor kızın babası nerede? Kızın annesi hapiste velayet annesinde küçük yaşta bir kızı niye nasıl olabilir de onlara teslim edersiniz? Sonra o kızın Kazakistan’da içkili ortamlarda yarı çıplak vesaire fotoğrafları görüntüleri kız kendisi paylaşıyor ve biz Serra’yı Serra kızın adı Serra’yı bulun diye annesi kendini parçaladı duruşma salonunda Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı dosyanın sonunda geldi katıldı dosyaya. Ben şunu söylüyorum; geçtim her şeyi bu kız nerede ya? Annesi niye hapiste bu kızın? Bu kız neden o müştekilerin elinde Kazakistan’da? Babası yanında kimse yanında yok! Onlara niye teslim edilmiş? Bu kız sağ mı ölü mü nerede? Şimdi Adnan Oktar’a böyle bir iftira attığınızda ona yapılan hukuksuzluğu çocuk tacizcisi, sapık o diye algı yarattığınızda meşrulaştırmış oluyorsunuz o zaman. Orada hukuksuzluk yapılıyor dediğimizde sapık onlar diyorlar bilmiyorsunuz dosyada ne var ne yok! Nasıl bu kadar insanlar pervasızca bilmedikleri bir konu hakkında insanlara iftira atabilirler. Adnan Oktar’ın bugün avukat kısıtlaması var, haftada 3 gün evrak götüremiyor avukatlarına, avukatlarından evrak alamıyor haftada 3 gün mesai saatleri içinde görüşülüyor ve bunun bir savunma hakkı ihlali olduğunu kimse konuşmak istemiyor niye Adnan Oktar o çünkü. İnsanları sevmeyebilirsiniz, onları anlamayabilirsiniz onların inandıklarına inanmayabilirsiniz, yaşam tarzları tam zıttınız olabilir ama siz kimsiniz ki onları  adil yargılanmadıkları bir davada bir de toplumsal bir algıyla mahkum ediyorsunuz! Bunları İstinaf bozdu bu kararı. İstinaf dedi ki: “Hayır burada böyle bir şey yok.” o İstinaf bozma kararını veren hakimleri dağıttılar ve bu insanların mallarında müsadere var niye var bilinmiyor! Mehmet Baransu ile ilgili bilinen her şey yalan! Mehmet Baransu’ya öyle terörist diye bağırıyorlar ama biz belgelerini açıklıyoruz günlerdir, normal bir ülkede ortalık ayağa kalkar hiçbir şey olmuyor! Mehmet Baransu dosyasında bylock yoktur raporu olmasına rağmen “Bylock var o yüzden Fetö pyd üyesi” diye tutuklu, GDO’lu pirinç haberi, MGK haberi, Roboski haberi bu haberlerin kaynağı cemaatçilerdi ki olsa ne olur bir gazetecinin haber kaynağı herkes olabilir bu haberler yalan diyebilen yok haberler doğru! Bu haberleri çarpıtanlar mesela bir Egemen Harekat planı davamız var! Balyoz diye üstünde tepindiler o dosyanın. O dosyanın balyozla alakası yok! Baransu balyoz haberleri nedeniyle hiç yargılanmadı ve olmayan bir bylock raporu kendi mahkeme sunmuş diyor ki: “Bylock raporu yok Mehmet Baransu’nun” kararı da kendi veriyor ama “Bylock olduğu için Fetö pdy üyesi diye” şimdi insanlar utanmadan Baransu hakkında niye biliyor musunuz? Baransu çok sağlam bir gazetecilik yaptı. Bu ülkede bazı insanları böyle kutsalları var o kutsalları o çok gerçek zannettikleri gerçekleri tepelerine yıkacak haberler yaptı. İnsanlar sevmez böyle şeyleri! Herkes çok demokrat, herkes çok hak hukuk meraklısı yalan! Mehmet Baransu’yu yalan bir haberle yalan olduğunu kanıtladık biz bunun. Yalan bir haberle cezaevine gitmesini sağlayanlar kendileri 3-5 ay hapis yattı diye ortalığı ayağa kaldırdılar! 8 senedir yatıyor Mehmet Baransu hapiste ve herkese aynı şeyi söylüyoruz; haber yalan mı? Getirin bakalım belgeleri biz doğru olduğunu kanıtlıyoruz işte belgemiz siz de yalan olduğunu kanıtlayın getirin bakalım! Kimse gelmiyor. “Mehmet Baransu’ya cemaat getiriyordu bu belgeleri.” diyorlardı Baransu da ben haber kaynaklarımı açıklamam diyordu artık 8 sene sonra 3 haberinin haber kaynağını açıkladı! Muhataplarıyla isimleriyle belgeleriyle niye cevap vermiyorlar! Mehmet Baransu’nun tweet hesabına girip baksınlar orada bir internet sitesinde yüklendi yazılar. Bir girsinler baksınlar bakalım o haberlerin kaynakları kimlermiş! Öyle çok muhalif kanallara çıkıp bağırıyorlar ama ya yalan söylüyorlar! Ben size yalan söylüyorsunuz desem ve siz yalan söylemiyorsanız tepki göstermez misiniz? Mehmet Baransu ile ilgili yalan söylüyorlar Adnan Oktar dosyası ile ilgili söylenenlerin çoğu yalan ki velev ki doğru olsun, o dosyadaki o o suçların hepsi işlenmiş olsun onların adil yargılanma hakkı yok mu savunma hakkı yok mu! Bir de çirkin iftiralarla bunu nasıl oluyor da kamuoyunda tartışabiliyorsunuz? Biz bir sürü şeyi önce sosyal medyadan öğreniyoruz! Nasıl oluyor bu? Selahattin Demirtaş benim için çok kıymetli bir insandır, Osman Kavala bu insanlar benim dostlarım, Selçuk Kozağaçlı bu insanlar beni dostlarım ama onları konuşmak kolay artık onları konuşabiliyorsunuz yani 6 senedir konuşuyorum ama Adnan Oktar dosyasını Baransu dosyasını mesela Hidayet Karaca’nın yaşadığı hukuksuzluk. Bunu konuştuğunuz zaman bir daha abuk sabuk altına yapan çocukta uçurtmayı vurmasınlar da her altına yapan “Fetö” diye bağırıyor ya. Her iş çeviren onu Fetö ile aklamaya çalışıyor adam fuhuştan ceza almış “Fetö’cüler verdi bu cezayı.” diyor ne farkı var yani! Benim için hiç fark etmez insanların kimliklerini ters çeviririm ben onlar konu hukuksa ama bu kadar ikiyüzlülük, bu kadar yalan, iftira, çirkinlik ve bunu kendine muhalif diyen insanların yapması artık beni benim sabrımı çok zorluyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bir avukat olarak bir meslektaşınız Sinem Mollahasanoğlu bana cezaevinden mektup yazdı yaşadıklarını yazmış ve gördüğüm kadarıyla avukatlık yaptığı için tutuklanmış işin özeti bu.

Çiğdem Koç:İddianamesi yok bu arada Adnan Oktar dosyasında 8 ya da 9 tane meslektaşımız var, yargılanıyorlar şimdi bunu söyleyince onlar da avukatlık faaliyeti nedeniyle yargılanıyorlar ya gazeteler haber yaptı Ömer Bey Adnan Oktar’a cezaevinde Silivri’de işte 83 tane avukat gitti 60 tanesi kadındı diye böyle çirkin bir haber hedef gösteriyorlar insanları. Duruşma salonunda dedim ki ben de “Siz ne zannediyorsunuz biz ne yapıyoruz.” ben de gittim ne zannediyorsunuz orada böyle bir şey olabilir mi? Biz avukatız. Adnan Oktar’a bugün verilen o kısıtlama kararının sebebi de bu. Örgüt dediğinizde ne biliyor musunuz? İnsanların birbirine gönderdiği kalpler, onların birbirlerini ve Adnan Oktar’a olan sevgilerini ben de anlamıyorum. Kendilerine de söyledim bunu bu kadar çok sevgiyi böyle bir birliktelik duygusu benim çok uzağımda onların ideolojileri inançları hayata bakış açıları benim çok uzağımda ama onları anlamıyor olmam benim mesela TCK’da böyle bir suç var mı ve böyle yargılananlar! Evrensel hukuk ilkeleri var adil yargılı da benim aklımda hiçbir şüphe kalmasın! Ya evet bunlar da bunları yapmışlar diyeyim yapacak bir şey yoktu biz elimizden geleni yaptık ama adil yargılandık yapacak bir şey yok. Hayır insanları adil yargılamıyorsunuz ve dışarıdakiler de bunun böyle olup olmadığı ile ilgilenmedikleri gibi yalan söylüyorlar. Gazeteciler abuk sabuk haber yapıyor çok cesur ne gazeteciler evet her şey doğru falan diye haber yazıyorlar. Ben iktidarın yaptığı ile ilgili değilim iktidar hukuku kullanır onun olayı o zaten sen muhalifsin güya herkese terörist diye bağırıyorsun ona işte Adnan Oktar grubu sapık öteki bilmem ne tetikçi o zaman sen nesin? Böyle mi gelecek demokrasi bu ülkeye? Şu da iki yüzlülük çıkıp rahat rahat konuşuyorlar; Osman Kavala, Selahattin Demirtaş arada bir Selçuk’u hatırlıyorlar falan ama geziciler geziciler çünkü bunlar söylenmeli evet kolay ama bunları söylemek. Kendi paşaları hapse girdi günde 3 kere avukatları televizyonlardaydı. Ya bu yaşlı insanları niye hapse atıyorsunuz diye sizle ben bağırıyoruz bak unuttular kimse hatırlamıyor! Yani böyle bir acayip durum ve biz hukukçuyuz ya! Yani Hitler’in avukatı meselesi ben Hitlerin avukatıyım, Şeytanın Avukatı olmakla eş değer bir şey evet Hitlerin avukatıyım Ben! Hitleri bile adil yargılayacaksın ben bunu mücadelesini veririm. Ben Hitlerin avukatlığını yaparım onun da adil yargılanmasının mücadelesini veririm benim varlık sebebim bu ama hakikaten bu kadar sizin dışınızda hiç kimse bunları söylemekte olanak tanımıyor mesela! Niye ben anlatamıyorum Adnan Oktay grubunun yaşadığı hukuksuzlukları Mehmet Baransu’ya yapılan rezilliği ve siz biliyor musunuz ki bu çok böyle ulusalcı Mehmet’e vurup vurup buradan prim yapan insanların kendi aralarında “Aa evet ya o Balyoz belgeleri doğruydu.” Dediğini ben biliyorum hiç utanmıyorlar da!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Yani haberlerin yalandı diyen tek bir kişi yok.

Çiğdem Koç:Mehmet Baransu’nun hep söylediği bir şeydir: “Bir tane haberim yalan değil sadece bir tanesinde yanlışlık yaptım onu da çok detaylı olarak anlattı NTV Muhsin Yazıcıoğlu haberi NTV’deki nasıl olduğunu olayın çıktım özür diledim onun dışında tek bir yalan haberim yok var diyen gelsin.” dedi ya kimse gelmiyor ama! Diyorum ya muhataplarını işaretleyerek isim isim vererek belgelerini koyarak soruyor kimse bir şey demiyor ama çıkıp utanmadan onun hakkında yalan söylemeye devam ediyorlar. Şimdi bu ülkenin insanları işte herkesin bir kutsalı vardır kimininki dindir, kimininki vatandır, öteki Atatürk’tür beriki askerdir anlarım da insan önüne konan her şey yemez ya! Ya bizim bir köpeğimiz var bu arada lütfen sokak hayvanlarına işkence yapmayı bırakın sokak hayvanına işkence yapan alçaktır çünkü ben onun önüne her koyduğumu yemiyor. Bilgi de böyle bir şey ya bir sorgular insan ya hakikaten böyle miymiş diye! O Adnan Oktar’ın o kadınlarla dans ettiği 3-5 dakikalık görüntülerle 6 saatlik program yapıyor. Siz bana söz verince bir dokun bin ah işit oldu! Hukuk çok acayip bir iş gerçekten bu bir kültür meselesi, bu bir ahlak meselesi. Biz bunu oturtamadığımız müddetçe iktidarlar değişir ama bu işler değişmez! Yarın siz milletvekili olarak gene ya “Bu insanlara hukuksuzluk yapmayın.” diyeceksiniz onlar bambaşka insanlar olacak belki ama bu döngüyü kırmadığımız müddetçe hiçbir şey o kadar da güzel olmayacak. Bu ülkede milyonlara vardı insanlar büyük hukuksuzluklar büyük acılar çekiyorlar her kesimden. Bunu algılamalarını istiyorum ya. Yani herkes onu bir kere yaşıyor yani bunu yaşayan da bir haksızlığa uğramanın ne olduğunu anlasın bazıları anlamıyor, onlara acil şifalar diliyorum ama gerçek çok önemli bir şeydir. Bu kendi gerçeğimiz değildir gerçek sadece ve insanlar birbirlerine yaftalamayı, insanlar birbirlerine hedef göstermeyi, insanlar birbirlerine iftira atmayı bıraksın artık başka türlü olmayacak bugün iktidar gider yarın başka bir iktidar gelir ama bu değişmeyecek. Umarım sizinle daha güzel şeyler konuşabildiğimiz günler gelir ama ondan da çok yakın planda bir umudum yok o nedenle bu mücadeleyi çok kıymetli buluyorum. Sizin verdiğiniz mücadeleyi de çok kıymetli buluyorum hukuk mücadelesi veren herkesin mücadelesini de çok kıymetli buluyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Değerli Avukat Çiğdem Koç bize yerel mahkemelerin kararları Yargıtay’ın son kararları, AYM’nin son ihlal kararları, AİHM’de görüşülen Yalçınkaya kararı ve özellikli kamuoyunun hassaten görmek istemediği mahkum ettiği yargısız infaz ettiği Adnan Oktar ve Baransu davaları ile ilgili çarpıcı bilgiler verdi. Sanırım anlatacakları saatlere sığmaz fakat bizim zamanımız kısıtlı çünkü bu dosyaların detaylarındaki çarpıcı hususların neler olduğunu az çok tahmin edebiliyorum çünkü Türkiye’de bu çok yapılıyor yargısız infazlarla insanlar böyle ilk önce asılıp ondan sonra yargılanıyor maalesef. Yıllardır böyle bir kötü adetimiz var. Bunlar yapıldı, yapılıyor. Çok teşekkür ederiz Sayın Avukat Çiğdem Koç programımıza katıldınız. Biliyorum çok çok söyleyeceğiniz şeyler var ama zamanımız kısıtlı yine çok önemli gerçeklerin altını çizdiniz ağzınıza yüreğinize sağlık.

Değerli izleyenler bugün de programımızın sonuna geldik. Avukat Çiğdem Koç hukuksuzluklarla ilgili çok önemli bulgular yaptı, önemli eleştirilerde bulundu, bu ve benzeri konuları tartışmaya da devam edeceğiz.

Haftaya salı günü saat 21.00’da başka konu ve konularla yine karşınızda olacağız inşallah diyoruz Allah bize güç, kuvvet, can verdiği müddetçe karşınızda olacağız. Hak bildiklerimizi adalete uygun bir şekilde söylemeye devam edeceğiz. Hepinize hayırlı akşamlar hoşça kalın!

Yorumlar