20 Mart 2023

ÖFG TV’den herkese merhaba. Her hafta haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile sizlere sunduğumuz programımıza yine başlıyoruz. Sizlerle birlikte düşünelim istedik ve ÖFG TV programlarına milletvekili olduktan sonra başladım. 200. Programımızı da aştık. Haftayı değerlendirmek, insan hakları konularını değerlendirmek son derece önemli.

Bugün 21 Mart 2023, bugünün benim için bir önemi var. Meclis’ten vekilliğimin düşürülüp bir operasyon ile Meclis’ten çıkartıldığım gün 21 Mart 2021. 2 yıl geçti. 21 Mart 2021 gününde Meclis’te Adalet Nöbetindeyken Meclis’ten bir sabah namazı vakti apar topar çıkartıldım. Sabah namazımı kılamadan çıkartıldım, “2 dakika müsaade edin namazımı kılayım.” Dememe rağmen zorbalıkla beni kolumdan tutarak sürükleyerek bu Meclis’ten çıkarttılar. Zorbalıklar hile ile Meclis’ten zorla vekilliği düşürülen bir insanı sabah namazı vakti abdest alırken namazı kıldırmadan çıkartmışlardı. Bizim toplumumuzun bazı atasözleri vardır, “Su içene yılan bile dokunmaz.” der. Abdest alana, namaz kılmak isteyene zorbalıkla zaten haksızlıkla gasp ettikleri vekilliğimin bitiminden sonra bir operasyon düzenlemişlerdi. Zaten zorbalıkla hilekarlıkla vekilliğimi düşürmüşler abdest alırken namaz kılmamı engelleyerek apar topar götürdüler. Benim için unutulmaz anlardı. İyi ki bu anlar o anlarda kameraya çekildi inkar ederlerdi. Bu anları inkar etmek için Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un kaç takla attığını gördük. Sabah namazı üzerinden spekülasyonlar yaptı. Yaptıkları şuydu; Meclis’te adalet için direnen bir milletvekilini sabahleyin lavaboya gittiğinde daha ceketini bile giymeden pijamalarıyla, ayakkabısını giymeden terliği ile apar topar Meclis’ten çıkartıyorlardı. Bu zaten vekilliğimin neden düşürüldüğüne dair bir açıklama oldu. HDP’li olsun olmasın herkes buradaki hain düşünceyi gördü. Burada hasmane bariz bir kötülük vardı. Birtakım radikal çıkışlar yaparak iktidarın haksız uygulamalarına karşı çıkan bir milletvekili alavere ile Meclis’ten vekilliği düşürülüp çıkartılıyordu. Ben daha bu olaydan 2-3 ay öncesinde çıplak aramayı gündeme getirdim, daha öncesinde KHK’lılara yapılan sorunları, Kürtlere meselesindeki haksızlıkları, Uygur Türklerine iktidarın çifte standardını ve MHP’nin iki yüzlülüğünü, kaçırılan insanları, işkenceleri, faili meçhulleri haykırdım. Benden oldukça rahatsızlardı ben de Meclis’te yüzlerine “Ben sizi rahatsız etmeye geldim.” Dedim kusura bakmayın. Ben sizinle radikal bir mücadele içinde olmak için varım, yüz binlerce KHK’lının hakkını acımasızca çiğnediniz, Kürt meselesinde sorunu devam ettiren vicdansızlıklara imza atıyorsunuz, ayrımcılığı dini mezhebi siyasi her alanda devam ettiriyorsunuz, halkın birliğini beraberliğini bozuyorsunuz, demokrasiden uzaklaşıyorsunuz, faili meçhuller kayıp kaçırılmalar işkenceler had safhada diyordum ve bundan rahatsız oldular. Hakkımızda devam eden bir ceza dosyasının ki KHK ile ihraç edilmeme sebep olan bir meseleydi bu; Kürt meselesinde barış ile ilgili söylediğim sözlerden dolayı KHK ile ihraç etmişlerdi kamu doktorluğumdan düşürmüşlerdi, zor günler yaşatmışlardı ardından da kamuoyunda konuşmaya devam ettim. Ardından milletvekili seçildikten sonra hakkımda devam eden ceza dosyasını aniden Yargıtay’da hızlıca bir şekilde onandığını gördüm. 3-4 senede Yargıtay’da dosyalar görüşülürken bizim dosyamız Yargıtay’da 1 sene içinde inanılmaz bir şekilde çok nitelikli bir hakimin çok net ve hukuki manifesto şeklinde 16 sayfalık itirazına rağmen 4 hakimin onayı ile cezam onanmıştı. Burada Yargıtay’ın kararında da çok vicdan sızlatan durum vardı. Nitelikli bir hukukçu itiraz ediyordu diğerleri bu itiraza nitelikli bir cevap vermeden kararı onuyordu, tamamen siyasi karar olduğu apaçık ortadaydı. Bu milletvekili birkaç ay önce Süleyman Soylu’nun hedefindeydi ve AK Parti’li Grup Başkanvekilleri, parti yöneticilerinin hedefinde olan bir milletvekiliydi, sonuna kadar mücadele ediyordu, Genel Kurul’da restini çekiyordu çalışmalarına devam ediyordu, böyle bir vekil oldum bununla da gurur duyuyorum. Oklar üzerimize çevrilmişken, linç edilirken, linçler yaşarken ben böyle bir karar ile devre dışı bırakıldım 19 Şubat 2021 günü hakkımda Yargıtay kararı onadı ardından ne yapacağım konuşuldu ben de direneceğimi söyledim. Kenara çekilmek değil direneceğim, sonuna kadar haksızlığa uğradığımı söyledim ve sonuna kadar hakkı hukuku haykıracağımı, ben bu milletin seçtiği milletvekiliyim, halkın iradesi ile buraya geldim vekil oldum zorla hilekar kararlarla hiçbir yere gitmem dedim ve hakkımdaki karar Anayasa Mahkemesi tarafından görüşülüp karar verilmesi gerekirken bu da beklenmedi. Son karar verilecek yer vardı Anayasa Mahkemesiydi ve ben orayı bekleyin dedim beklemediler. Mustafa Şentop Anayasa Mahkemesi olumsuz cevap verdi diyerek kamuoyunu yanılttı. Kendisine sorana Mustafa Şentop: “Anayasa Mahkemesi olumsuz görüş beyan etti. Bu kararı almam için artık engel yok.” Diyordu. Ben de bu dayatmaya karşı bu milletin kalbinde Meclis’te direniş başlatacağımı söyledim. Sen de görevini bil sen bir Meclis Başkanı olarak Sayın Şentop milletin meclisin vekillerini korumak durumundasın dedim senin görevin budur dedim. Meclis Başkanlığına yoksa ne gerek var? Meclis Başkanlığı milletin vekillerini korumak için vardır dedik. Anayasa Mahkemesi’nin önüne de gittik. Bir an evvel bir karar ver dedik Anayasa Mahkemesi’ne karar beklenirken Sn. Şentop sanırım Sn. Bahçeli’nin emriyle bir an evvel bu kararı okutmak istedi. Ne gerek var? Niye acele ediyorsun? Bu Meclis’in bir vekili milletin iradesiyle gelmiş son derece tartışmalı karar ile vekil ceza almış sen vekilliği düşürmek için niye acele ediyorsun son karara kadar beklemeli? Milletin kararını korumalısın! Meclis’i korumalısın Ey Şentop dedik kendisine ama bunu yapmadı Meclis’te kararı okuttu ve maalesef Meclis Başkanı’nın kararı okumasıyla vekillik düştü bunun üzerine direniş gerçekleştirdik. Meclis Genel Kurul’dan o gün çıkmadım, ben çıkmayınca genel kurul iptal olmak zorunda kaldı. Biz de bu iptal sonrasında Meclis’te Genel Kurul’da direnişimizi tamamladıktan sonra parti grup toplantı salonuna çıkarak orada kalmaya başladım ve AYM kararına kadar kalacağımı söyledim. Bu net bir karardı geri adım da atmadım. İnsani ihtiyaçlarımı orada karşılamaya başladım, orada yatıp kalktım, HDP Grup Toplantı salonundan çıkmadım. Halkın desteklediği direnişe döndü, adaletsizlik yapılmış zulmedilmiş bir vekilin bir direnişi büyük bir destek toplamaya başladı, dört bir taraftan destekler yağmaya başladı ve en sonunda 20 Mart akşamı MHP Lideri Devlet Bahçeli bir tweet atarak benim dışarı çıkarılmam için talimat verdi, gerekirse yasa çıkartılsın dedi Şentop’a mesaj gönderdi, Şentop mesajı aldı ve bu mesaj üzerine sabahleyin bana yönelik bir polis operasyonu yapıldı tam 157 polis HDP Grup Salonuna gelip arkadaşlarımızı odalara kilitleyerek beni alıp götürmek istediler, sundukları belgeler de sahteydi. Güya ben Meclis Genel Kurulunda 17 Mart direnişimden sonra Meclis Genel kurul salonundan çıkarken birtakım sloganlar atmışım yasaya aykırı sloganlar atmışım öyle bir şey yok yalan! Meclis Başkanı sahte tutanak tutturmuş 10 polise de imza attırmış ve savcılıktan bir gözaltı kararı çıkarttırmış, Meclis tarihine utanç sayfaları eklendi. Bir Meclis Başkanı hilekarlıkla ceza verilmiş bir milletvekilini korumak yerine onun kararını hızlıca okutarak AYM kararını beklemeden onu Meclis’ten çıkartılmasına yol açan süreci başlatıyordu ve aynı zamanda tuttuğu adalet nöbetine saygı duymak yerine, AYM kararını beklemek yerine sahte bir tutanak tutturarak söylenmemiş sözleri söylenmiş gibi devletin tutanağına tutturarak polis memuruna sahte tutanağa imza atın diyerek bakın 10 polis memuruna sahte tutanağa imza atın demiş ve savcılık gözaltı kararı çıkartmış yeter ki Meclis’ten çıkartılmam için. Ben ve partili arkadaşlarım nöbet tutarken bizi böyle sahte, yalan kararla dışarı çıkarttılar. Karakola götürdüler sabahın köründe pijamalı, terlikle, yeni abdest almış çorap bile yok düşünün Ankara soğuğunda 21 Mart 2021 sabahı çok soğuk bir sabahtı, karakola götürüldüğümde sokakların polisler ile dolu olduğunu gördüm. TBMM’den karakola götürülüp 3.5 saat beklettiler terlik pijama ile itibarsızlaştırmaya çalıştılar, kendileri kaybetti zalim, nobran ve zorbalar, Mustafa Şentop utanmadan iftiralar yağdırıyor yüzü kızarmıyor tarihe nottur diye tweet atmıştım çünkü arkamızdan sabah namazı sonrasında çıkarılışımızı kast ederek “Fetöcü taktikler” demişti. Hiç utanmamıştı, Sn. Şentop’un yüzü hiç kızarmamıştı. Bir milletvekilini dışarı çıkarttıktan sonra iftira atmıştı “Fetöcü Taktikler” demişti. A’dan Z’ye sen sahte işler yapıyorsun uyduruk kararları tasdik ediyorsun sahte tutanak tutturuyorsun millet adına direnen bir vekili sahtekarlıkla dışarı çıkartıyorsun ardından da kalkmışsın böyle konuşuyorsun el insaf. Meclis tarihine kara bir sayfa açtı maalesef Sn. Şentop. Utanç verici bir saydaydı bu. Bir milletvekilini bu halde 3.5 saat karakolda bekletti ve karakoldan ben serbest bırakıldım çünkü Sn. Şentop’un tutturduğu tutanağın sahte olduğu anlaşılmıştı tüm video kayıtları ile genel kuruldan çıkarken polisler görüntülü kayıt tutmuştu orada da böyle bir şey olmadığını izlenmişti ve savcı serbest bıraktı beni. Bu kadar skandal bir durum var ortada! Sahte tutanak ile skandal bir şekilde gözaltına aldırıyorsunuz 3-4 saat sonra “Pardon yalan atmışız bu da ortaya çıktı serbest bırakıyoruz.” diyorsunuz! Böyle skandal bir şekilde gözaltına alındığım o sabahtan sonra öğle saatlerinde serbest bırakıldım direnişime devam ettim. Direnişime Meclis’te devam etmemem için milletvekillerinin araçlarının bagajlarını aratmışlar, bagajda gireceğim düşünülerek. Bagaj aratması yapılmış “Gergerlioğlu var mı?” diye. Allah akıl fikir versin Sn. Şentop. Milletvekillerinin bagajlarının aranmasının sebebi “Gergerlioğlu Meclis’e girmesin.” Allah akıl fikir versin ardından nöbetimize HDP Genel Merkezi’nde devam etik ve bu nöbeti tamamlayıp evimde son gün evime gelen polisler tarafından zorbalıkla, cebren, darpla götürüldüm. Meclis’te ayakkabımı ceketimi, gömleğimi giyemeden sürüklenerek götürüldüğüm gibi evimden de ayakkabımın tekini giyemeden, sürüklenerek, hakaretler eşliğinde çıkartılarak götürüldüm. Ayakkabımı giymeme müsaade edilmedi sürüklenerek hakaretler edildi çünkü haksızlıklara mücadele ediyordum buna öfkeli insanlar vardı. Bir polis memurunun yaptığı işkenceleri anlatmıştım Genel Kurul’da ve bu polis memurunu cezaevine götürüleceğim gün kapıma göndermişlerdi. Düşünün Genel kurulda onun hakkında işkence yaptı diye anlattığınız bir polis memurunu sizin kapınıza gönderiyorlar alıp sizi götürsün diye korkunç bir şey bu. Kamuoyu duyduğu zaman isyan etti ve beni darp ederek götürdüler ve yaşadığımız sıkıntıdan dolayı hastanede tansiyonum yükseldi, göğüs ağrılarım başladı çünkü darp edilmiştim, ağır hakaretlere uğramıştım polis aracında 4 polisin ortasında bir kişi olarak savunmasız durumdaydım ve araçtayken oldukça ağır hakaretlere uğruyordum ve darp edilme tehlikesi ile karşı karşıyaydım. Ağır bir şekilde saldırı ile karşı karşıyaydım. Hakaretler, fiili saldırı tehditleri, kaldırılan yumruklar karşımdaydı arabanın içinde ve ben bu halde tansiyonum yükselmiş hastanelik olmuş şekilde hastanede uzun bir süre takip edildim ve bu haldeyken hakkımda anjiyo yapılması kararı varken beni cezaevine götürdüler. Bir cinayete daha imza atacaklardı çünkü kalp krizi geçirme tehlikesi olma insanı hastane yerine cezaevine götürme cüretinde bulundular. Doktorun hastanede anjiyo olması gerekir görüşüne rağmen hastane yerine cezaevine götüren polisler vardı yanımda ki bu insanlar hakkında ben genel kurulda işkenceci olduklarına dair ifadeler vermiştim ardından oğlum Salih Gergerlioğlu da benim sağlık durumumla ilgili bilgiler verdi. Kalp ve göğüs ağrısından dolayı anjiyo olacak dedi, kamuoyu da ayaktaydı. Halkımız destek verdi, yanımdaydılar, zulmü görüyorlardı ve vicdan sızlıyordu. Su içene yılan dokunmaz yerde zorbalıkla vekilliği düşürülen vekil ile ayağa kalkıyordu. Kamuoyu vicdanı isyan ediyordu, cezaevinden anjiyo yapmaya hastaneye götürdüler anjiyo sonrasında hastanenin arka kapısından kaçırarak tekrar cezaevine götürdüler. Sürekli sağdan soldan kaçırarak işlem yaptılar arka kapıdan kaçırma yaparak ellerimize kelepçe takarak arka kapıdan bizi cezaevine götürdüler. Bizi itibarsızlaştırmaya çalıştılar ama kendileri itibarsızlaştı, halkımız bizi yükseltti Allah razı olsun. Çok değerliydi ve 2021 yılının Türkiye’deki önemli olayları arasına geçti. Bir milletvekili büyük bir direniş sergilemişti her direniş sonrası kamuoyu yanına geldi ve kamuoyu destek veriyordu. Bize zulmedenler her gün yenildiler 96 gün cezaevinde tuttuktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin kararı 1 Temmuz 2021’de açıklanmasına rağmen 6 gün daha cezaevinde zorbalıkla tutarak kin, hırs, öfke ve intikam duygularını gösterdiler. Biz de Allah’ın izniyle tekrar döndük, 96 günlük bir cezaevi hayatı 4 aylık vekilliğimizin gasp edilmesinden sonra dönüp milletin verdiği emaneti yerine getirmeye görevimizi yapmaya çalıştık. Söylediklerimin aynısını söylemeye devam ettim, biz imtihanlardaydık, cezaevi öncesi ve sonrası imtihandaydık ve kazanmaya çalıştık. Benim için 21 Mart böyle bir gün. 21 Mart 2021’de çok önemli olaylar yaşadık ve 2 yıl sonra da olsa ben bugünü hatırlıyorum ve tekrar milletin verdiği görevi devam ettiriyoruz emaneti de inşallah milletin verdiği son güne kadar devam ettireceğiz. Yanımızda duran tüm kamuoyuna teşekkür ediyorum. Milletimize gösterdikleri teveccühten dolayı teşekkür ediyorum. Milletin temsilcilerine umarım kötü muameleler yaşanmaz.

21 Mart Newroz. Newroz kutlamaları devam ediyor yurdun dört bir tarafında. Kürt halkının bayramıdır, diğer orta doğu halklarının bayramıdır büyük bir neşe ile kutlanır bayram günüdür ama biz bu Pazar günü Newroz’u Gebze meydanında kutlarken üzücü görüntüler gördük, geçen sene de gördük. Bu sene bu akılsızlıkları yapmazlar diye düşündük Kocaeli Valisi Seddar Yavuz bu işleri yapmaz dedik Gebze Kaymakamı yapmaz dedik yaptılar! Kürt meselesi bitsin diye hepimiz uğraş veriyoruz birileri “Kürt meselesi devam etsin. Memlekette sıkıntılar sorunlar devam etsin.” Diye uğraş veriyor mülki amirler, iktidar yetkilileri, Kocaeli Valisi, diğer valiler “Newroz meydanına sarı, kırmızı, yeşil renklerin girmesi yasaktır.” diyorlar. Miting meydanına gittim baktık kırmızı montlu bir arkadaşımız bekliyor. Niye bekliyorsun? “İçeri almıyorlar.” Diyor. Kırmızı montla giriş yasakmış. “Olur mu sayın polis memurları amirlerinize sorun.” sordular “Tamam kırmızı montlu girsin.” sanki lütuf ediyorlar. “Sorun bitti değil mi?” dedim. “Renk takıntısı bitti değil mi?” diyerek kapıdan ayrıldım sonra beni tekrar çağırdı arkadaşlar. Kapıya gittim sarı şemsiyeyi içeri almak istemiyorlar, sarı şemsiyeyi niye almıyorsunuz? “Almayız. Sarıdır.” Sarı, kırmızı, yeşil bere takmış arkadaşımız almıyorlar. Berede yazı yok. Ne var bunda? “Yok alamayız, sarı, kırmızı, yeşil bir arada alamayız. İnfilak olabilir.” Demokratik Alevi Dernekleri’nin bayrakları var onu almıyor. “Niye almıyorsun?” “Vekilim sarı, kırmızı, yeşil renkler var, Kürtçe kelimeler var. Alamayız.” “Deli misiniz siz? Niye almıyorsunuz? Bereyi, bayrağı niye almıyorsun?” “Almayız vekilim talimat böyle.” Polis memuru karşımda dikilmiş. Aldım sarı, kırmızı, yeşil bereyi, aldım diğer elime bayrakları “Ben milletvekiliyim bunları miting meydanına sokuyorum.” dedim, polis memuru yanımda koşturuyor “Olmaz.” diyor “Ben alıyorum.” dedim. Burada ciddi bir durum kalmamış. Aziz Nesin’lik bir durum var. Bir milletvekili normal olanı yapmaya çalışıyor, polisler arkadan koşturuyor. İfade özgürlüğü içindeki afiş içeri alınmıyor. “Newroz ateşini büyütmenin tecridi kırmanın zamanıdır.” afişini almıyor, ne var bunda? Benzerini Meclis’te söylüyoruz yasak bir ifade yok ne var bunda? İfade özgürlüğü sınırları içinde bir cümle. “Talimat böyle alamayız.” dediler. Afişi de içeri almadılar. Zaten benzerini konuşmamda söyleyeceğim. “Alamayız.” Ardından kırmızı, yeşil anahtarlığı içeri almadılar. Kırmızı yeşil anahtarlığın neyini almıyorsun? Nesi var bunun? “Yok alamayız tehlikeli renk.” Kırmızı yeşil araba anahtarlığını almadılar başta. Polisler de gülüyor, amirleri talimat veriyor. Siz de gülüyorsunuz ama yapıyorsunuz diyorum. Kırmızı yeşil anahtarlığı zor bela içeri soktuk. Ardından sarı başörtülü ablamız geldi kucağında bebek onu da almamışlar. Zor bela sarı başörtülü ablamız var, mahsur durumdaki sarı, kırmızı, yeşil şemsiyeler de içeri girememiş. Sarı başörtülü ablamız da giremiyor başörtü içinde sarı ve kırmızı tonlar var büyük tehlike arz ediyor. Zor bela içeri yolladık, kadının kucağında bebek dakikalarca orada beklemiş. Sarı şemsiye krizimiz var. Sarı şemsiyemiz geri geldi. Polis memuru diyor ki: “Ya sarı şemsiyede bir şey varsa.” Açalım dedik. “Tehlikeli yazılar vardır.” Diyor. Sarı şemsiyeyi açtık “English Time” yazıyor bak ne var bunda dedim. Polis amiri ne diyeceğini bilemiyor. “Gönderelim içeri.” Dedi sarı şemsiyeyi miting meydanına gönderdik, ikinci amir ikinci kontrol noktasında sarı şemsiyeye izin vermemiş, sarı şemsiye içeri giremedi, sarı şemsiyemizin miting meydanına girememesi ile sonuçlandı, polis memurları büyük başarıya imza attı sarı şemsiye miting meydanına giremedi, polis memurlarına, Kocaeli Valisi, Kocaeli Emniyeti, Gebze Kaymakamına alkış gönderin büyük bir görev bilinciyle bunu yaptılar bunun için oradaydılar. Kürt sorunu bundan dolayı var. Burada bayram günü kutlamaya gelmiş vatandaşlar giriş kapısı önünde mağdur edip komik sahnelere yol açmak Kürt sorunu bundan çıkmıştır. Mesele budur, bundan dolayı çıkmıştır. Bunu görmüyor musunuz? Kürt meselesi Kürtlerin en temel haklarını gasp etmekten dolayı çıkmıştır. Kürdün dilini, rengini, kültürünü, örfünü, bayramını yok sayarsan, bu ülkede yıllarca Newroz kutlanamadı, insanlar yıllar sonra Newroz kutlamaya başladı. Bu ülkede Newroz kutlamak “teröristlik” olarak görüyordu. Newroz kutlayalım ama tehlikeli renkler giremez! Bu kafa işte, bana Babala TV’de soruyordu “Kürtler ne yaşadı da sorun var diyorsun?” diye soruyorlardı rengini, kültürünü yasaklıyorsun ne yaşamadı ki? Halka yapmadığını bırakmıyorsun. Ablamız giysilerinden dolayı giremedi, yeşilimsi kazağı, kırmızımsı montu var diye içeri alınmadı, müdahale ettikten sonra ablamız içeri girdi. Sarımsı yeşilimsi kırmızımsı renkler bir araya gelmiş dediler. Israrlarımız sonrası içeri girdi. Bu ülkeyi ilkel bir muz cumhuriyetine dönüştürmek zorunda mısınız? Ey Kocaeli Valisi Seddar bey Kocaelini böyle bir hale çevirmek zorunda mısın? Sen Kocaeli’deki vatandaşlarınla kavga mı etmek istiyorsun neden bu insanların renklerini, dillerini dışlayıp “terörist” ilan ediyorsun? El insaf! Birçok genç arkadaşımız gözaltına alındı, afiş astı gibi gerekçelerle gözaltına alınıp darp edildi Yeşil Sol Parti Kocaeli İl Yöneticisi Ferdi arkadaşımız kafası kırıldı 7 dikiş atıldı, bayram kutlamaya gelmiş! 12 yaşındaki bir kız çocuğunu gözaltına alıp götürdüler. Maalesef bunlar yaşandı. Çok üzücü hadiseler yaşandı. Tüm bunların Kürt sorununu ortaya çıkaran nedenler. Kınıyoruz, lanetliyoruz, soru önergesini de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sorduk. Devlet kayıtlarına geçiriyoruz bu zorbalıkları. Orada insanları aşağılayan bakışlar, tavırlar, polis memurlarının vatandaşa yaptığı darpları kayıt altına alıp arşivlere kaydediyor ve soru önergelerimiz ile soruyoruz.

Bu hafta Meclis’te bir yasa görüşeceğiz; 3 aydır gündem ettiğimiz Yusuf Kerim yasası diyeceğimiz yasa görüşülecek, inşallah bu madde ile Yusuf Kerim annesine kavuşur. 3 aydır kanser hastası çocuğun annesi ile olan dramını konuşuyoruz. Anne cezaevinde çocuk hastanede baba çocuğun yanında, dile getirdikten sonra kamuoyu tepki gösterdi ve ardından bununla ilgili kamuoyu sonrası yasa teklifi sunduk iktidar yasa teklifini kabul etti hem Yusuf Kerim Sayın hem zor durumda olan çocuklar ile ilgili bir yasa şu anda gündemde ve bu yasanın görüşülmesi gerekiyor. İnşallah genişletilerek genel kurula gider AK Parti MHP ne kadar genişletir bakacağız. Ahmet Burhan Ataç, Ömer Faruk Turan, Selman Çalışkan öldü onlar babasız öldükten sonra Yusuf Kerim Sayın annesine kavuşarak bu dramı güzel bir pembe tabloyla bitirelim istiyoruz. İnşallah az kaldı genel kurulda bu yasa görüşüldükten sonra umarım Yusuf Kerim ve diğer mağdur olacak çocuklar eşler 1. Derece yakınlarına kavuşur. Biz sadece anneler için değil babalar da katılsın, anne ve baba olarak, eşleri çocukları 1. Derece yakınları için olsun diyoruz umarım genişlemeler yapılır, çekinceler kaldırılır, süre tahdidi kaldırılır ağırlaştırılmış müebbetler dahil insani vicdani durum için adımlar atılır diye ümit ediyoruz. Umarım Yusuf Kerim Sayın annesine kavuşur. Başka çocuklar da anne babalarına kavuşur. Yakup Ali Çetin’in babası Eyüp Çetin cezaevinde %98 engelli olmasına rağmen annesiyle büyük zorluklar çekiyor, Yakup Ali Çetin babasız hastalığı ilerlemiş halde evinde inşallah babası için de geçerli olur Eyüp Çetin için de geçerli olur sadece hükümlüler için tutuklular için de geçerli olur. Canı gibi baktığı hasta çocuğundan ayrılan ve ayrıldıktan sonra çocuğunun engellilik durumu ilerleyen çocuklar var, çok aile var, umarım bu yasa bu sıkıntıları bitirir. Anne babaların eş ve çocuklarına sıkıntıları bitirilir eş ve çocuklarına tahsis edilir ve daha da genişletilir diye ümit ediyoruz.

Haftaya tekrar buluşacağız. Umarım haftaya inşallah tekrar beraber oluruz, büyük bir gayretle sürdürdüğümüz çalışmaları devam ettireceğiz. Haftaya Salı günü saat 21.00’da görüşmek dileğiyle hayırlı akşamlar diliyorum hoşça kalın.  

Yorumlar