2 Ocak 2024

ÖFG TV’den herkese merhaba, değerli izleyenler her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile size sunduğumuz programımıza bugün de başlıyoruz.

Bugün genel bir yıl muhasebesi yapalım. 200. Programımıza kadar bir muhasebe yapmıştık şimdi 242. Programımızdayız. Şubat ayındaki deprem sonrasında 200. Programımızı yapmıştık ve ardından yıl sonunda muhasebe yapma ihtiyacı hasıl oldu.

Sayın Selahattin Demirtaş Partimizin eski Eş Genel Başkanı, şu anda zulmen cezaevinde ve geçtiğimiz günlerde babası Tahir Demirtaş vefat etti, hakka yürüdü. Sayın Demirtaş’a tekrar baş sağlığı diliyoruz. Sayın Tahir Demirtaş’a Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına baş sağlığı diliyoruz ve tüm halkımızın da başı sağ olsun diyoruz çünkü sevilen sayılan bir evlat yetiştirmişti Tahir Demirtaş ve maalesef son yıllarda büyük üzüntüler yaşamışlardı. Kalp rahatsızlıkları yaşamışlardı, Diyarbakır’dan Edirne’ye ziyarete giderken cezaevine varmadan trafik kazaları yaşamışlardı. Büyük sıkıntılar, üzüntüler yaşamışlardı ve tüm bunlar gasp edilen haklar içindi. Kürt meselesinde gasp edilen hakların iadesi içindi. Bunun için büyük bir mücadele sergileyen ve halkın gönlünde taht kuran sevgili başkan Selahattin Demirtaş bu yolda önemli mücadeleler sergiledi ve şu anda halen cezaevinde ve Kobani Kumpas Davası’nda her gün savunma yapıyor, yaptı. Geçen hafta da yaptı ve üzücü ki babasının vefat haberini aldıktan birkaç gün sonra tekrar savunma yapma durumunda, daha yasını yaşayamadan maalesef yine bir savunma yapıyor. Cenaze törenini izledik, orada ailenin tüm fertleri vardı ve Sayın Tahir Demirtaş’ın eşi, annemizin yaptığı son dualar, eşine gönderdiği son mesajlar çok önemliydi. Sayın Demirtaş’ın babasına cezaevinden gönderdiği kısa bir not babası ile bu not üzerinden helalleşmesi, ona yönelik çok içten, çok yürekten herkesin gözünün yaşartan mesajı son derece dikkat çekiciydi, bütün bunlar çok büyük acıların yaşandığını gösteriyor. Mezarlıktaki görüntüler, Selahattin Demirtaş’ın annesinin çok içten, yürekten beyanlarını görüyorsunuz. Tüm bunlar kalbimize işledi, tüm halkın yüreğine işledi ve büyük bir acı oluşturdu. Tahir Demirtaş Bey’e tekrar Allah’tan rahmet diliyoruz. Sayın Selahattin Demirtaş’a tekrar baş sağlığı diliyoruz tüm ailesine, annesine, tüm kız kardeşlerine, eşine tüm yakınlarına yürekten baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun diyoruz ve yanlarında olduğumuzu söylüyoruz, büyük acılar sıkıntılar çektiler. Bir baba olarak Selahattin Demirtaş iki kızından, eşinden ayrılmak zorunda kaldı. Kendisi cezaevindeyken babası hakka yürüdü ve cenazesine taziyesine dahi katılamadı. Annesinin o dertli, üzüntülü halinde yanında olamadı, bütün bunlar büyük acılar. Gerçekten bu acıların yaşanmasına neden olan Kürt meselesindeki haksızlıklar ile ilgili de iktidar ve devlet herhangi bir adım atmıyor. Görünen o ki bu acıların daha devamı gelecek, ne üzücü ki böyle çünkü insanların canları ile malları ile paraları ile her şeyleri ile bedel ödedikleri bir sorun. O yüzden biz bu vesile ile bu meselenin ne kadar derin, ne kadar önemli bir mesele olduğunu ve insanlara iktidar adına, devlet adına hiç kimsenin bunları yaşatmaması gerektiğini tekrar söylüyoruz ve sevgili Demirtaş’ın yanında olduğumuzu ona tüm halkımız adına taziyelerimizi ilettiğimizi buradan tekrar söylüyoruz.

Değerli izleyenler geçtiğimiz sene bugünlerdi, önemli bir mesele ile uğraşıyorduk. Bir çocuk vardı adı Yusuf Kerim Sayın ve hastaydı. Hasta olmasına, ağır bir tedavi görmesine rağmen yanından annesini alıp cezaevine götürmüşlerdi. Bu olacak bir şey değildi. Zaten büyük acılar, büyük sıkıntılar ile boğuşan bir çocuk ve anne babası. Düşünün annesine en çok ihtiyacı olduğu bir zaman diliminde anneyi yanından alıp cezaevine götürüyorlardı ve o çocuk annesiz kalıyordu. 21 Aralık 2022 günü baba Sayın Süleyman Sayın bize başvurmuştu ve biz de büyük bir uğraşa girmiştik, basın toplantıları, ÖFG TV’de programlar ve ardından gelen çalışmalar. İşte şu görüntüleri hiç unutamıyoruz. Geçen sene bu zamanlardı, biz bir program yapmıştık ve sevgili merhum Yusuf Kerimimiz hasta yatağında bunları söylüyordu, annesini çok özlediğini söylüyordu ve ağlıyordu. O masumluğu ile onun tek derdi annesiydi, ağır bir kemoterapi altında saçları dökülmüş ve hasta yatağında yatarken Yusuf Kerim’in tek bir isteği vardı, tek bir derdi vardı annesiydi o isteği. Annesinden ayrılmaktı derdi ve gözyaşları içinde annesini istiyordu. Bu tüm ülkede yankılandı, insanların yüreğine işledi ve büyük bir seferberlik başlatıldı. Üzerinden 1 yıl geçmiş, bakın büyük seferberlikler yaptık, imza kampanyaları, sanatçıların, siyasetçilerin, gazetecilerin katıldığı video çalışmaları ile kamuoyu oluşturma çalışmaları, Meclis’te yaptığımız konuşmalar, hepsi ile bir kamuoyu oluştu, sosyal medyada hashtag çalışmaları gümbür gümbür tüm kamuoyu Yusuf Kerim için uğraş verdi, annesi cezaevindeydi. Bize “Buradan bir şey çıkmaz, bir şey yapamazsınız, yasalar belli, uğraşmayın.” Diyenler vardı ama tüm bunların sonunda bir yasa çıkmasını sağladık. İktidar geri adım attı ve istediğimiz yasayı çıkarttık. Geçtiğimiz dönem Meclis’te birçok haksızlığı giderdik fakat beni en duygulandıran, en sevindiren başarı bu olmuştu Yusuf Kerim için özel bir yasa çıkması ve annesinin cezaevinden infaz erteleme alarak çocuğunun yanına gelmesi, çocuğu ile kucaklaşması bizim için inanılmaz bir sevinçti. Bu sadece bizim için değil, tüm milyonlar için herkes için büyük bir sevinçti. Yusuf Kerim, annesine kavuşmuştu ve annesinin kucağındaki o fotoğrafta annesinin mazlum yüzü ve annesinin Yusuf Kerim’i ziyaret ettiği anda annenin mazlum yüzü ve Yusuf Kerim’in annesine kavuştuğu bu fotoğrafa her baktığımda Hz. Meryem ile Hz. İsa’nın tasviri gibi bir hali hatırlıyorum çünkü bir anne ve çocuk ilişkisinde adeta o resimlere de yansıyan bir anne çocuk ilişkisini işleyen bir hali yansıtıyordu. Dertli mahzun ve üzgün düşünceli bir kadın, o an annesine kavuştuğu için çok sevinen masum bir kanser hastası çocuk Yusuf Kerim fotoğrafı zihnimizde unutulmaz bir iz bıraktı. Bu fotoğraf üzerine ne kadar konuşulsa azdır, bu fotoğraf için ne kadar resimler, sözler sarf edilse azdır diye düşünüyorum. Çok değerli bir andı bu ve sonunda Yusuf Kerim annesine kavuştu ve ardından annesi ile kısa bir süre, 2-3 aylık bir dönem içinde birlikte olduktan sonra maalesef hayatını kaybetti. Annesi de çocuğun ölümü nedeniyle infaz erteleme hükmü bittiği için cezaevine girdi. Sakarya Ferizli Cezaevi’nde şu anda. Aradan 1 yıl geçmiş, biz bu hikayeleri yaşamışız, hiç unutamıyoruz. Aradan 1 yıl geçmiş, anne yine cezaevinde, geçen sene bu zamanlar yine cezaevindeydi ama 1 senede en azından sivil toplum ve siyasetin gayreti ile ÖFG TV’nin hepimizin gayreti ile bu çocuk annesine kavuştu ve kaçınılmaz son hayatını kaybetti maalesef toprağın altına girdi. Maalesef ki kaçınılmaz sondu çünkü çok ağır bir hastalıktı ve şu anda Ahmet Burhan Ataçlar, Yusuf Kerimler gibi Naime çocuklar gibi maalesef aileler bu dramları yaşadıktan sonra bunları tarihe bir not düşmesi açısından tekrar hatırlatıyoruz. Geçen sene bu zamanlar ÖFG TV’ye sevgili Süleyman Sayın’ı Yusuf Kerim ile birlikte almıştık, Süleyman Sayın bir hastane odasında çocuğuna bakmaya çalışan bir babaydı ve anne yanlarında değildi. Hem baba hem anne olmaya çalışıyordu, çaresiz üzgün arayış içinde olan bitkin, ne diyeceğini bilemeyen bir baba görüntüsü vardı karşımızda Süleyman Sayın. Gözyaşlarını zor tutan, dertli bir baba ve “Bize niye bunu yaşatıyorlar?” diye anlatan bir baba vardı karşımızda. “Bu acıyı bu kadar kahredici bir durumu bize niye yaşatıyorlar?” diye isyan eden bir baba vardı. En azından biz o annenin o çocuğun yüzünü güldürdük hep birlikte. Bu yasa geçti ve ünlü bir yasa oldu, Yusuf Kerim yasası oldu fakat bu yasanın da genişletilmesi gerekiyor. Bundan Özlem Sarıçelik’in de yararlanması gerekiyor. Bundan mahpus babaların da yararlanması gerekiyor çünkü engelli ve hasta çocukların yaşı olmaz arkadaşlar. 30 yaşında, 40 yaşındaki bir Down sendromlu, otistik çocuk veyahut ağır engelli bir çocuğun yaşı mevzu bahis olamaz. Biz Yusuf Kerim yasasındaki yaş sınırına da itiraz ediyoruz ve aynı zamanda babalar için de olması gerektiğini söylüyoruz. Yasa 18 yaş altı ve sadece annelere mahsus olarak çıktı, umarım zamanla bu genişletilir çünkü mağduriyetler devam ediyor. Bizim için çok yaralı bir taraftan üzen bir taraftan Gülten Sayın ve Yusuf Kerim’in kavuşma anını gördüğümüz anda mutluluktan deliye döndüğümüz bir andır ve bunu hatırlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, ÖFG TV 211. Bölümde İstanbul Kadıköy Moda Sahil’de yaşanan polis şiddetini konuştuk, olayın mağduru 5 kişiden 2’si ÖFG TV programımıza konuk olmuş. Cahit Kurt ve İdris Akpınar ile görüşmüşüz. Biz bir insan hakları savunucusu olarak insan hakları eksenli bir siyaset tarzı izliyoruz, ağır bir darba maruz kalan bu arkadaşlarımızdan iki kişi ile görüşmüştük ve bu üzücü görüntülere neden olan olay üzerinde konuşmuştuk. İnsanlara Kürt meselesindeki kısıtlamalar nedeniyle zulmeden meselede Kürtçe müzik meselesi vardı. Zulmeden kolluk kuvvetlerinin durumunu işlemiştik ve insanları böyle ters kelepçe ile yatırıp zulmeden anlayışı teşhir etmiştik ve neler yaşandığını mağdurlardan dinlemiştik.

ÖFG TV 213. Bölümde bir intihar üzerine konuşmuştuk. Maalesef çok üzücü bir intihardı; Ayşe Değerli isimli bir KHK’lının cezaevindeki bir KHK’lı kardeşimizin kızı intihar etmişti maalesef, daha sonra biz bunun çok önemli bir olay olduğunu KHK’lı ailelerin ve çocukların çok büyük sorunlar yaşadığını ve bunların giderilmesi gerektiğini düşünerek kendisi de bir KHK mağduru olan Prof. Dr. Hasan Herken hoca ile konuşmuştuk. Kendisi bir psikiyatri hocası ve çocukların bu yaşadıkları ile ilgili önemli önerilerde bulunmuştu. Konu halen önemini koruyor, biz bu denli intihar haline gelmeden gençlerin, annelerin, babaların, çocukların mutlaka takip altında bulunması gerektiğini söylüyoruz. Zaten şu anda başlatmış olduğumuz vakıf çalışmaları içinde de bunları yapacağız inşallah. OHAL KHK Mağduru aile ve çocukların psikolojik durumlarının tespit ile ilgili proje çalışması da yapacağız ve gençler böyle intiharın kenarına gelmeden onlara yönelik yardımlar, terapiler konusunda elimizden geleni yapacağız.

ÖFG TV 213. Bölümün ikinci bölümünde de Hakkari’de yaşanan bir işkence olayını gündeme getirdik. Yine kolluk tarafından gözaltında işkence gören Mustafa Bor’un avukatı Ümit Savaşan ile konuştuk. Bir insan hakları savunucusu olarak tarihe not düşmüşüz. Hiçbir şekilde kabul etmiyoruz, reddediyoruz, bu büyük bir zulümdür. Avukat Ümit Savaşan ile bu darbın hikayesini ve olması gerekenleri konuşmuşuz. Umarım bu konudaki yargılama adil bir şekilde sürüyordur.

ÖFG TV 214. Bölümde Kocaeli ve Körfez’de yaşanan kirlilik ile ilgili deniz dostu Necati Aktoprak ile konuştuk, bir çevre aktivisti. Kocaeli’de bir dip çamuru temizleme olayı yapılıyor. Bir çevre aktivisti olarak Kocaeli Körfez’deki dip çamur temizliğinin çok sağlıklı yapılmadığını söylüyor. Bu konuda önemli itirazlar var çevreciler tarafından. Çıkartılan çamurlar birtakım yerlerde depolanıyor, bu depolama sonucunda sızan kanserojen maddelerin toprağı nasıl kirlettiği ile ilgili bilimsel bir çalışma yok. Bir taraftan kanserojen maddeleri alıyorsunuz bir başka yere aktarıyorsunuz, burada ne oluyor? Ne ile neticeleniyor? Bir taraftan kirliliği temizliyorum derken bir başka tarafı kirliliğe uğratıyorsunuz ve açıklardan esen rüzgarın ve dalgaların sürekli kenarlara çamur getirmesi dolayısıyla o çamurun temizlenmesinin geçici bir çalışma olduğu yönünde de çok önemli iddiası var. Bunu Necati Bey anlatmıştı.

ÖFG TV 214. Bölümün ikinci kısmında Kocaeli Doğa ve Hayvan Dostları Derneği Başkanı Sn. Semra Çelikkaya ile konuşmuştuk. Kendisi bir hayvan dostu, köpek dostu olarak köpeklerin yeterince kısırlaştırılmaması ve neticesinde de ağır hayvan hakları ihlalleri yapıldığını söylemişti. Konu halen tartışılıyor, belediyeler görevlerini yapmadıkları için köpekler çok hızlı ürüyor, kısırlaştırılma yapılmadığı için bu sefer insanlara zarar vermeye başlıyor. Çocuklara, gençlere zarar vermeye başlıyor ve bu konuda büyük bir tartışma yürüyor. Hala halledilmiş değil, aslında ne kadar önemli bir program yaptığımızda ortaya çıkıyor. Düşünün biz Mart aylarında bu programı yapmışız ve halen bu konu çözülmemiş görünüyor.

ÖFG TV 216. BÖLÜM’de çok önemli bir konu; 15 Temmuz gecesi suçsuz, günahsız bir askeri öğrenci Murat Tekin’in boğazı kesilerek öldürülmesi olayı vardı. Biz bununla ilgili Sedat Tekin ile konuşmuştuk. Sedat Tekin acılı bir baba olarak bizimle konuşmayı kabul etmişti, çok üzücü bir olaydı. Düşünün gençsiniz, Boğaziçi Köprüsü’nde birtakım insanların saldırısına uğruyorsunuz ve bıçak ile boğazınız kesiliyor. Son derece vahşi bir iş yapılıyor ve bununla ilgili yargısal bir yere ulaşılmış değil hala. Acılı baba Sedat Tekin ile konuşmuştuk, çok önemli sözler sarf etmişti ve bu yargısız infaz ile ilgili cezanın verilmemesini şiddetle eleştirmişti, biz bunu tekrar hatırlıyor ve katledilen Hava Harp Okulu öğrencisi Murat Tekin’i rahmet ile anıyoruz ve bu zulmü kabul etmediğimizi söylüyoruz.

ÖFG TV 217. BÖLÜM’de Fransa’da olaylar vardı ve Fransa’da yaşayan bilim insanı Mehmet Yaşar Altundağ hocamız ile konuştuk. Mehmet Yaşar Altundağ Fransa’da bu olayların neden çıktığını ayrıntılı bir şekilde anlattı ve bir kamuoyu oluşturduk. Dışlanan, sürekli ezilen Arap gençlerinin isyanıydı bu isyan ve Mehmet Yaşar Altundağ hoca bütün bunları ayrıntılı bir şekilde anlattı. Olayların neden çıktığı ile ilgili bilgiler verdi.

Göçmen sorunu gerek yurt dışında gerek yurt içinde sürekli gündemdeydi ve halende gündemde çünkü Fransa’da göçmenlere yönelik saldırılar ve kötü muameleler var ve Türkiye’de de var. o zaman Kocaeli Dilovası’nda Suriyelilere  yönelik saldırı olayını konuşmuştuk. Dilovası İlçe Başkanımız Sabri Uçar ile ve Suriyeli insan hakları savunucusu Taha Elgazi ile konuşmuştuk. Biz ırkçılığa ayrımcılığa karşıyız. İnsan hakları savunucusuyuz ve sorunların böyle insanların arenada aslanların önüne atılması ile çözülemeyeceğini söylemiştik, söylemeye devam ediyoruz. Bu da bizim için önemli bir bölümdü. Gerek Fransa’da gerek Türkiye’deki göçmen düşmanlığı ile ilgili Mehmet Yaşar Altundağ hocamız ayrıntılı bir şekilde bilgiler aktarmıştı.

ÖFG TV 219. Bölüm’de Kandıra ve Marmara Cezaevi ziyaretlerimi anlatmıştım. Orada ziyaretler ile ilgili bilgiler vermiştim. Bu dönem cezaevi ziyaretlerinde sanırım Kandıra ve Marmara Cezaevi ziyaretlerim ile ilgili bu ziyaretimi ayrıntılı bir şekilde anlattım. Çok mağdur vardı ve hepsi ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştım. Cezaevi yönetimlerini ziyaret ettim, cezaevleri bizim için çok önemli, çok mektup geliyor. Cezaevlerini ziyaret ediyoruz insanlar ile konuşuyoruz ve ayrıntılı bir şekilde konuları gündem etmeye çalışıyoruz.

ÖFG TV 220. BÖLÜM’de çok değerli bir hocamız Baskın Oran hoca vardı ve gündemde Lozan Anlaşması’nın 100. Yılı ve bu konunun uzmanı bir kişi vardı. Baskın Oran hocamız çok değerli ilerlemiş yaşına rağmen halen üreten düşünen eleştiren bir değerli bilim insanı. Kendisini takdir ile izliyorum, benim uğradığım her türlü haksızlıkta da her zaman yanımda olmuş çok değerli bir bilim insanıdır. KHK ile işten ihraç edildiğimde yanımda ilk insanlardan biriydi. Cezaevine girme durumum olduğu zaman yanımda biten bir hocamızdır. Hakkı hakikati söylemeye çalışmış bilim insanıdır.

ÖFG TV 220. BÖLÜM ikinci bölümde emeklilerin ekonomik durumunu konuşup Gebze’ye uzanmıştık. Emeklilerimiz isyan halindeydi, %25 zammı kabul etmemekte çok haklılardı çünkü enflasyon %180’i bulduğu yerde 7500 TL maaş ile geçinemiyoruz diyorlardı. Gebze’de bir imza kampanyası yapıyorlardı daha sonra bu imza kampanyası masasına da gittik önce sosyal medyadan sonra canlı bağlandık ve onlar ile görüştük imzalarımızı attık, selamlarımızı sunduk. Her zaman emeklilerimizin yanındayız. Nuh Bey Gebze EYT Emekliler Derneği Başkanımız ve diğer arkadaşlarımız çadırları açıp Gebze’nin merkezinde eylem halindelerdi. Emeklilerimizin her zaman yanında olduk sorunlarını gündem ettik etmeye devam edeceğiz. Çok önemli bir haksızlığa uğruyorlar.

ÖFG TV 221. BÖLÜM’de KHK’lı ailelerin çocukları ile ilgili büyük mağduriyetler devam ettiği için çocuk psikiyatristi hocamız Savaş Yılmaz ile konuştuk. Konu çok önemli. İkinci kez görüşmüşüm, KHK mağduru aileler çok büyük psikolojik sorunlar, psikiyatrik hastalıklar yaşıyor ve bu yüzden değerli hocamız Savaş Yılmaz ile konuştuk. Kendisi bize çok değerli bilgiler verdi. İyi ki de konuşmuşuz.

ÖFG TV 221. BÖLÜM İkinci Bölümünde darbe mağduru pilot Eyüp Bahadır Pekince’nin annesi Tülay Pekince ile konuştuk. Bir pilot darbeci diye zindana atılmış, acılı annesi ile konuştuk. Biz askeri öğrenciler, kursiyer olmayan teğmenler, kursiyer teğmenler ve darbe ithamı ile zindanlara atılan tüm mağdurların yanındayız. O gece “Şuraya gelin tatbikat var.” denilen ve suçsuz günahsız olduğu halde darbeci ilan edilen binlerce asker var. Muvazzaf ve muvazzaf olmayanlar var, erler var. Çok üzücü, bu mazlum insanların hakkını hukukunu her zaman savunuyoruz.

ÖFG TV 222. BÖLÜM’de önce üzen sonra sevindiren bir olay. 86 yaşında hasta mahpus  Mustafa Said Türk’ün durumunu gündem etmiştik. Oğlu Dr. Süleyman Türk ile konuşmuştuk ve cezaevindeydi o anda. İsyan ediyordu, Süleyman Bey ve anlatıyordu. Biz büyük baskı yaptık, kamuoyu büyük baskı yaptı ve en sonunda orada hiç olmaması gereken Mustafa Said Türk Amca cezaevinden çıktı, Menemen R Cezaevi’ndeydi. O cezaevini ziyaret etmiştim, kendisini o ziyarette görememiştim çünkü hastaneye götürülmüştü. Hastanede tedavi altındaydı, zaten bu cezaevinde yatamayacak bir kişi zorla orada bir müddet tutmuşlardı, kendisinin kaldığı cezaevinde Muhlise Karagüzel, Şerife Sulukan, isimli mahpuslar ile görüşmüştüm. Orada başka ilerlemiş yaşı ile mahpuslar ile görüşmüştüm. Gürbüz Dönmez isimli mahpus ile de görüşmüştüm. Bu mahpusların durumunu kamuoyuna yansıtmıştık. Hele ki Mustafa Said Türk’ün evinden cezaevine götürülüş sahneleri korkunç üzücü sahnelerdi.

ÖFG TV 223. BÖLÜM’de skandal bir olay nedeniyle Elazığ Cezaevi’ndeki durumu görüşmek üzere Elazığ Cezaevi’ni ziyaret eden Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Amed Şubesi ve Diyarbakır Barosu Cezaevi İzlem Komisyonu temsilcileri ile görüşmüştük. Rapor düzenlemişlerdi, Elazığ Cezaevi’nde 2 mahpus orada anahtarları ele geçirip koğuşlara girmişti ve insanları bıçaklamıştı, korkunç bir olay olmuştu. Av. Fırat Taşkın ile ve Av. Adile Salman ile konuştuk. Kendisi cezaevindeki durumu anlatmıştı, daha sonra cezaevine giderek saldırıya uğrayan insanlar ile ben de görüşmüştüm. Bakanlık 150 gün oldu halen bu konuda cevap vermiyor! Bakanlık bu vahim olay ile ilgili defalarca sormamıza, sosyal medyada her gün sormamıza rağmen bize halen cevap vermiş değil. Sayın Bakan’dan bu konu hakkında tekrar cevap beklediğimi burada da ifade etmiş olayım.

ÖFG TV 223. BÖLÜM İkinci kısımda Adıyaman Tabip Odasından Dr. İsmail Tosun ile konuşmuştuk.

ÖFG TV 225. BÖLÜM’de yine iki ayrı konuğumuz vardı. İlk bölümde Eğitim Sen Genel Başkanı sevgili hocamız Prof. Dr. Sayın Nejla Kurul ile konuşmuştuk. KHK ile edilen bilim insanları iade ediliyor fakat daha sonra üniversiteler bir direnç gösteriyor ve maalesef tekrar mağdur duruma düşürülüyorlar. Bu durumu konuşmuştuk. Halen sıkıntı devam ediyor. Birçok hoca iade ediliyor, üniversite tekrar dava açıyor, büyük bir gelgit var. Barış akademisyeni hocalarımızın yanındayız ve iadeleri noktasında da gündem oluşturmaya devam edeceğiz. Yüz binlerce KHK’lının hakkını nasıl savunuyorsak barış akademisyenlerinin hakkını da savunduk. Hangi kesimden olursa olsun hiçbir ayrımcılık yapmadık.

ÖFG TV 225. BÖLÜM ikinci kısımda beni çok üzen bir olay, Özlem Sarıçelik’in kızı Elif Sinem Sarıçelik’in durumunu konuştuk. Yakınları ile ki yakınlarını da ziyaret etmiştim. Eskişehir Cezaevi’nde Özlem Sarıçelik’i ziyaret etmiştim gözyaşları ile down sendromlu Elif Sinem’in yanında olması gerektiğini anlatmıştı. Ardından bir program yapmıştık ve bu programda hem Elif Sinem’in ninesi ve dedesi ile konuşmuştuk. Elif Sinem tatlı masum bir Down Sendromlu çocuk ve annesi onun yanında olmalı çünkü 11-12 yaşında olmasına rağmen hala hala büyük abdest kontrolü yok, çok yakından takip edilmesi gereken bir engelli çocuğumuz ve onun tüm hallerini en yakından bilen annesi yanında yok. Bu hali engelli çocuğu olan herkes bilir, o annenin bu çocuğun yanında olmamasının ne demek olduğunu çok iyi bilir. En sonunda Adli Tıp Kurumu infaz erteleme vermişti ve infaz erteleme sonrası korkunç bir karar ile karşılaştık çünkü Eskişehir Savcısı adli tıp kurumunun infaz erteleme raporuna rağmen güvenlik gerekçesiyle Özlem Sarıçelik’in tahliyesini engelledi. Korkunç bir durum bu. Nasıl bir vicdan var bu insanlarda anlamak mümkün değil. yarın öbür gün böyle insanlar da yargılanır bunu da söylüyoruz buradan. Eskişehir Savcısı, Başsavcısı nasıl insanlar anlamak mümkün değil. Zavallı çocuk cezaevindeki annesi babası yanındaki dedesi ninesi sizin hiç mi vicdanınızı sızlatmıyor Eskişehir Başsavcılığı, Eskişehir Savcısı anlamak mümkün değil. Adli tıp kurumunun bile infaz erteleme verdiği bu anneyi çocuğuna nasıl kavuşturmadınız?

ÖFG TV 226. BÖLÜM içimizdeki büyük bir yara, büyük bir dram var burada. Songül Çetiner kendisi Kayseri Bünyan Cezaevi’nde şu an ve büyük bir dram yaşamış durumdalar. Eşi felç yaşadı ailesine bakamıyor. Bu çocuğun annesi cezaevinde babası iş yapamaz durumdaki babanın oğlu bu çocuk bütün ailenin yükü sırtına yüklenmiş, psikolojik, maddi manevi sorunlar yaşayan bir delikanlımız. Okulunu bırakmak zorunda kalmış. İnanılmaz şeyler yaşamış Mustafa Çetiner kardeşimiz büyük sıkıntılar yaşıyor. Bir de engelli kardeşleri var. Mustafa Çetiner’in iki kız kardeşi var birisi engelli, babası hasta yatalak, annesi cezaevinde. Bu korkunç bir hali gösteriyor, kabul edilecek bir durum değil arkadaşlar. Songül Çetiner’in bana yazdığı mektubu da kamuoyuna yansıtmıştım, bu büyük dramı yansıtmıştım ve bunu tekrar buradan kamuoyuna yansıtıyoruz. İçimizdeki bir büyük yaradır bu dram.

ÖFG TV 228. BÖLÜM’de 2022 Kasım ayında Türkiye’den Yunanistan’a geçmek isterken katledilen Barış Büyüksu. Binlerce defa Barış Büyüksu dedik. Bakanlığa yazılı sorduk, sözlü sorduk, kamuoyunda basın toplantılarımızda, soru önergelerimizde sorduk ve Barış Büyüksu için büyük bir baskı yaptık en sonunda Türkiye Dışişleri ve Adalet Bakanlıklarından gönderilen yazı sonrası Yunanistan adım atmak zorunda kaldı. Biz bu baskıları yapmasak yakınları avukatları bu baskıları yapmasa Yunanistan adım atmayacaktı ve sonunda bir dava açıldı. Barış Büyüksu için adalet diyoruz. Ağır bir şekilde darp edilip elektrik verildikten sonra ölüsü Türkiye tarafına atılan bu delikanlının hakkını aradık aramaya da devam edeceğiz.

ÖFG TV 229. BÖLÜM’de içimizde büyük bir yaradır.

Beşiz çocuklardan 1’i engelli 6 çocuğun amcası Hasan Arslan ile konuştuk. Hasan Arslan geçtiğimiz günlerde beni ziyaret etti. 5’i beşiz, 6 çocuk var ve Nurcan-Abdulkadir Arslan çiftinin çocukları bunlar. Bir anda beşiz çocuk doğmuş, aile çok sıkıntılar çekmiş ve bu arada çektiği zulüm nedeniyle Türkiye’den ayrılmak isterken Meriç’ten geçmek isterken maalesef yakalanmış ve o andaki yakalandıkları gözaltına alındıkları o çocukların anne babadan ayrılış andaki videosunu izlemiştik. Yüreğimiz yanmıştı. Anne ve babanın çaresiz halleri, çocukların ağlamaktan katılan halleri, o masum çocukların anne babalarından ayrılmak istemeyişleri ve yaşadıkları derin üzüntü hepimizi mahvetmişti. Baba Abdulkadir Arslan’ın çaresizliği annenin ne diyeceğini bilemez hali yüreğimizden vurmuştu. Daha sonra bu çocuklarımız ile ilgilendik. Edirne Cezaevi’nde Abdulkadir-Nurcan Arslan’ı ziyaret ettim. Aynı zamanda o gün Sayın Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettim ve sonra çocuklarımız bir müddet sonra cezaevinde anne babalarını ziyaret ettiler, dönüşte bizi Meclis’te ziyaret ettiler. Bu programda amcaları Hasan Arslan ile konuşmuştuk. Halen bu anne baba cezaevinde maalesef. Anne Elazığ Cezaevi’ne getirildi, baba Edirne Cezaevi’nde halen getirilmedi. Babanın bir an evvel Elazığ Cezaevi’ne ulaşması gerekiyor. Bu çocuklarımız bizim için çok üzücü bir hadiseydi. Meclis’te de üzen bir konuşma yapmıştım çünkü ben bu kadar derinden etkilenmişken bu ailenin durumunu anlatırken, Yusuf Kerim’i anlatırken karşımda vicdansız AK Parti vekilleri vardı ve bana laf yetiştirmeye çalışıyorlardı.

7 Ekim’de Hamas’ın İsrail Tel Aviv’deki saldırısı gündem olmuştu ve tüm dünya aniden ayağa kalkmıştı çünkü çok büyük bir olaydı bu ve biz buna insan hakları perspektifinden baktık. Hiçbir zaman Hamas’ı alkışlamadık. Filistin halkının, Gazze halkının her zaman yanında olsam da sonrasında büyük bir katliam ve soykırıma yol açacak bu saldırı tasvik etmedik, ucuz kahramanlık yapmadık, tribünlere oynamadık. Zor olanı seçtik. İnsan hakları çerçevesinde olayı değerlendirmeye çalıştık o yüzden bu konuda değerli araştırmacı abimiz Abdulbaki Erdoğmuş ile konuştuk ve ardından 10 Ekim katliamının son durumu ile ilgili Av. İlke Işık Hanımefendi ile bu katliamın yargısal son durumu hakkında konuştuk.

Yorumlar