8 Ocak 2024

ÖFG TV’den herkese merhaba, her hafta insan hakları ile ilgili konular işliyoruz ve konuklarımız oluyor. Bu hafta da sürmekte olan çok önemli bir dava, Kobani Davası ile ilgili davanın avukatlarından Sn. Av. Cahit Kırkazak ile görüşeceğiz. Sayın Kırkazak, uzun bir süredir davayı takip ediyor ve bize anlatacağı önemli hususlar var. Sayın Selahattin Demirtaş’ın son 1 haftadır savunması var, babası vefat ettikten sonra ara vermedi, devam etti çünkü “Savunmamı çok önemsiyorum ve babama ithaf ediyorum.” Dedi çok duygusal bir ortamda savunmasını yaptı ve bu büyük dava sona doğru gidiyor. Kobani Davası devam ediyor ve oldukça yoğun bir şekilde devam ediyor. Her gün saatlerce savunmalar veriliyor, Sayın Demirtaş da son 1 haftadır savunmasını verdi. Öncelikle Sn. Demirtaş ile ilgili hususlara vurgu yapmanızı isteriz. Birçok kişi var, sanık var davada fakat son 1 haftadır Türkiye Sn. Demirtaş’ı konuşuyor, söylediklerini konuşuyor.

Cahit Kırkazak: Kobani Davası kumpas davası yaklaşık 9 yıl önceki Kobani’deki İŞİD barbarlığına ilişkin insanların yardım çağrıları ile ve yardım talepleri ile başlayan günümüzden bu güne 9 yıl 3 ay geçti. 9 yıl 3 aydır bu dava sona gelmeye başladı. Sn. Demirtaş 2 haftalık savunma yaptı, 3 arkadaşımızın savunması kaldı esasa ilişkin. 3 arkadaşımızın esasa ilişkin savunmaları bittikten sonra mahkeme kararın açıklanması için bir tarih belirlenecek. Bu dava dönem dönem diyorduk ki Türkiye toplumu birlikte yaşama iradesi olanların ortak vatanda eşit demokratik ve insan onuruna insan haklarına dayanan bir yaşama talip olanların bu davaya kulak vermesi gerekiyor dedik. Bu davaya ilişkin açıktan hepimizin gözü önünde Türkiye toplumuna, demokrasisine, insan haklarına kurulan tuzağı iptal etmesi gerektiğini söyledik. Şimdiye kadar maalesef bu konuda gerekli yaklaşım görmedik. Bu mesele HDP’lilere ve Kürtlere kaldı Türkiye’nin demokrasisi meselesi ve bu anlamda Sn. Demirtaş’ın bu akşamki savunmalarını 3 temel başlıkta değerlendirebilirim. 1. Başlık; Sn. Demirtaş’ın ve diğer arkadaşlarımızın Sebahat Tuncel’in, Figen Yüksekdağ’ın, Alp Altınörs’ün anlattıkları mesele; içinde Kürt’ü, Çerkez’i, Türkü olan asıl mesele 130 yıllık ittihat terakkiden bu yana Turancılık kimliğinin inşası bu topluma dar geliyor. Mesele bu! Mesele bu insanlar kendi kimlikleri ile kendi değerleri ile ve bu toplumun daha iyiye gitmesi için kendi önerileri ile birlikte yaşamak istiyorlar. Kimse bu coğrafyada bir toprak bölme sınır çizme iddiası ve talebi yok. Bu iddiayı ve bu savsatayı topluma pompalayan turancı tekçi devlet aklı, böylelikle korku imparatorluğu üzerinden 100 yıldır bu coğrafya Günyüzü huzur görmedi rahatlık görmedi. Diken ve çatışma üzerinde yaşıyoruz. Sn. Demirtaş’ın söylediği şey; “ 100 yıl önce bu coğrafyada birlikte yaşama iradesi ortaya koyarken Kürtler neler talep ettiyse bugün aynı yerdedir. Bu talep; 1921 Anayasası bu coğrafyada insanların ortak yaşam önerisi ortaya koydu fakat daha sonraki inkarlar dar gelmeye başladı. Siyaseten Demirtaş’ın ve arkadaşlarının HDP’Lilerin Kürtlerin demokratik inanç kesimlerinin kadın hareketinin hepsinin itirazı şu; merkezi anlamda topluma giydirilmeye çalışılan tekçi gömlek bu coğrafyanın ihtiyaçlarını karşılamıyor bunun için bir önerisi var ve bu öneri tartışılması gerekiyor. Kürtlerin ve HDP’lilerin itirazı devletin sınırlarına değil, Kürtlerin ve HDP’lilerin itirazı devletin bölünmezliği değil idari yönetim biçimi önerileri var, öneriler dikkate alınmadığı için 100 yıldır sıkıntı var. Sn. Demirtaş ve arkadaşlarına verilecek ceza bu sorunu ortadan kaldırmayacaktır. İttihat ve terakki süreci ile başlayan coğrafyada Ermeni katliamı, Süryani, Şeyh Sait, Dersim, 1965 Rum, 6-7 Eylül olayları, Çorum, Sivas, Maraş, Roboski bu sorunu çözemedi. Çözüm ortak vatanda ama eşit temelde tartışılıp diyaloğa ihtiyaç var. İkincisi; Sn. Demirtaş’ın 2 haftalık beyanlarında sitemi gördüm. Protestoyu gördüm. Bu mücadele sadece HDP’lilere bırakılacak mücadele olmamalı. Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesi sadece HDP’lilerin sorunu olmamalı. Buna Türkiye toplumunun her kesiminin, hukukçular itiraz etmeli. Anayasanın 10. Maddesinde eşitlik ilkesine vurgu yapar ve devamında eşitliğin teminatı olan ayrımcılık ilkesini de ortaya koyar çünkü ayrımcılık ilkesi eşitlik ilkesinin teminatı güvencesidir oysa bu coğrafyada iktidar ve iktidar içerisinde ayrı bir hukuk uygulanır, toplumun diğer kesimlerine ki çoğu Kürtler oluşturuyor demokratik inanan kesimleri oluşturuyor, vicdanlı inanç kesimlerini oluşturuyor, sol sosyalist muhalif kadınlar oluşturuyor ve ayrı bir hukuk uygulanıyor. Türkiye Barolar Birliği’ne Kobani Davasına davet ettik. Bölge baroların dışında Türkiye’de hiçbir baro selam vermedi, İstanbul Barosu gelip selam vermedi. Ankara Barosu Başkan düzeyinde gelmedi, sadece Avukat Hakları Merkezi mahkemenin yapmış olduğu uygulamalardan dolayı geldi son 3 ayda onu dahi göndermedi. İzmir Barosu geldi, bölge barolarından birkaç baro geldi. Hukuk örgütleri bu anlamda tepki destek dayanışma vermedi. Televizyon ekranlarında hukukçu adıyla çıkıp ahkam kesen arkadaşlarımızın hiçbirini salonlarda görmedik. Bu haksızlıktır, inanan kesimler, cemaatler, islami ve islam dışındaki cemaatler, adaletten ve eşitlikten vurgu yapılır ve islam öğretisi; “Sizin bir topluma olan öfkeniz adaletten ayırmasın.” Der! Kürtleri sevmeyebilirsiniz, sosyalistleri sevmeyebilirsiniz, Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı sevmeyebilirsiniz ama bu sevmemeniz onlara yapılan adaletsizliğe karşı sessiz kalma hakkı doğurmaz, böyle bir hakkı ve lüksü yok Müslümanların, islami cemaatlerin böyle bir lüksü yok. Maalesef bu süreçte islami cemaatler de bu meseleye sessiz kaldı. Siyasi partiler, bu toplumda yüz yıldır çözülmemesinin temel sebebi siyasetin devre dışı bırakılmasıdır. HDP Kobani davasında HDP’lilerin hepsinin talebi bu meseleler şiddetsiz çözülebilmesi için siyasetin önünün açılması gerekiyor. Bu dava Türkiye toplumunun önüne kurulmuş bir tuzaktır, bu tuzak tüm topluma yayılacaktır. 2015’de Demirtaş için tahliye kararı çıktığında Ahmet Altan kararı, Kavala kararı uygulamadı, Can Atalay kararı uygulanmıyor. Bu karar Kürtlere ve muhaliflere. Siyasi partilerin bu tutumu eleştiri konusudur. Demirtaş’ın savunmalarını dinlerken protestoyu gördüm. Hukuk camiasında, inanç cemaatlerine sık sık vurgusunu yaptı. Üçüncü mesele; insani tarafı vardı. Sn. Demirtaş ile konuşmalarımızda Tahir Amca Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun, ziyarete giderken trafik kazası geçirmişlerdi, göğsünden yaralanmıştı. “Cahit benim ailem gelip giderken onlara bir şey olacak diye uyuyamıyorum gelmesinler.” Diyordu. Nitekim bu insan cezaevindeyken 7 yıl 2 aydır cezaevinde ve ailesini yitirdi. Figen Hanım yakın zamanda abisini kaybetti. Gülten Hanım hem babasını hem ablasını kaybetti. Tüm arkadaşlarımız hem kendileri hem aileleri hem maddi hem manevi anlamda cezalandırılıyor ve onların şahsında toplum cezalandırılıyor, toplum duyarsızlaştırılıyor. Buna rağmen demokrasiye hukuka ve topluma olan sorumluluk gereği savunmasını yaptı. Bunu görmezse toplum duymayan bir vicdan, bu topluma nasıl bir eşitliği huzuru demokrasiyi refahı barışı nasıl getirebilir? Siyasi mesajları açık ve netti. Kendi bulunduğu değerlerde isterse uluslararası sözleşmeler olsun ister inanç kaynakları olsun, isterse de toplumun örf ve adeti olsun hangi konuda olursa olsun durduğumuz yerdeyiz diye mesaj verdi. Bu sözlerin yasal olup olmamasından ziyade meşru mudur değil midir? Doğal hakları mıdır değil midir? Bu tartışmalardan bir tanesi anadilde eğitim konusu. Anadilde eğitim yasal olmayabilir meşru mudur değil midir? Doğal mıdır değil midir? Çözüm sürecinde 6551 yasa çıkmış, Sn. Demirtaş’ın ve HDP heyetinin yapmış olduğu eylem yargılama konusu. Kürt siyaseti yarın böyle bir sorumluluk alması gerekirken neye güvenecek? Yasa çıktı, söz verdi, topluma açık ve yasa kapsamında yapılan işlemler yargılama konusu. Yasa kapsamında kamu güvenliği müsteşarlığı, MİT, Başbakanlığın bilgisi ve ortaklaşması ile Kandil’de yapılan görüşmeler çekilen fotoğraflar bugün dosyada örgüt üyeliği ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı delil olarak konulmuş.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz o sırada demiyor musunuz? Diyelim ki; biz gittik “terörist” olduk sayenizde. Peki oraya gönderen kimdi? Bu izni veren kimdi? İmralı’dan mektubu gönderen kimdi? Allah aşkına yarın öbür gün bu iş sizin başınıza patlayacağını sormuyor musunuz?

Cahit Kırkazak: Diyoruz ki; bu davada bu çözüm sürecinde yapılan eylemler çalışmalar toplumun huzuru için yapılan çalışmalar eğer ki yargılama gerekçesi yaparsa gizli tanığı bir sonraki dava Erdoğan yargılanacak. Hepsi beraber yapıldı. MHP’nin Erdoğan’a kurduğu tuzak budur. MHP birkaç kararı HDP’nin Hazine yardımının blokenin kaldırılması kararı, Can Atalay kararının üzerine kıyameti koparıp bir an önce HDP kapatma dava ve Kobani davası kararı çıkarıp Erdoğan’ı yargılamak için delil yaratıyor. 2 yıl boyunca bu ülkede kan ve gözyaşı dökülmediyse anneler ağlamadıysa annelerin uykuları kaçmadıysa “Acaba çocuğumun başına ne gelecek?” diye Kürt ve Türk anneleri kaygılanmadıysa bunun için bedel ödemekten kaçmıyor arkadaşlarımız ama ahde vefa söze vefa topluma verilen bir söz, kanun ve bu dahi dinlenip yargılama konusu yapıldı. Bu tuzak değil de nedir? Bu güvensizlik değil de nedir? Bu dava nasıl kuruldu? Nasıl bir kumpas? Nasıl toplumsal siyasal hukuksal ahlakın ayaklar altına alındığına ilişkin somut örnek; bu dava dosyanın içerisinde savcının unuttuğu bir belge çıktı muhtemelen. Ekim 2018’de dosyaya girmiş çünkü bu dosya 2014’den 2018’e kadar raflarda kaldı. Arkadaşlarımız defalarca ifade verdi, savcı önemli değil dedi. Bu dava gösteri yürüyüşe muhalefeten açılmış bir soruşturmaydı, bu belge ile iktidarın müdahelesi, emniyetin, MİT’in müdahalesi ki dosyaya taraflar. Şöyle bir belge var; Ekim 2018 tarihinde 5 sayfalık belge. 5 sayfalık belgede değerlendirme yapılıyor sonra 98 arkadaşımızın ismi sayılıyor. HDP’de il ilçe milletvekilleri, Grup Başkenvekilleri, Kadın meclis üyelerinden oluşuyor 90 tanesi, 8 tane de milletvekili. Bu isimleri saydıktan sonra anayasamıza göre bu kişiler hakkında TCK 302 ve devamında açılacak maddelerden cezalandırılırsa siyasi partiler kanuna göre bu parti kapatma gerekçesi sayılabilir. Aslında savcılığa talimat geliyor, savcı bu talimatın gereğini yapıyor. Şu insanlar hakkında şu işlemler hakkında dava açacaksın ben de kapatma davası açacağım!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 2018’de bu karar verilmiş.

Cahit Kırkazak: 2018’de bu karar verildi, bu dosya canlandırıldı, daha sonra Selahattin Bey’in deyimi ile savcı bey ihaleye çıktı Türkiye’de gizli tanık ihalesi. Kim dosyaya girip tanıklık yaparsa biz onu bırakacağız ve Türkiye’de birçok yerine yazılar yazıldı, savcılıklara Ağrı, Ardahan, Şırnak, Diyarbakır, Malatya, Hakkari ve birçok savcılığa. “Kim etkin pişmanlıktan faydalanmışsa bu dosya hakkında konuşursanız serbest bırakacağız.” Dediler ve bırakıldı tanıklar. Kumpas davasında sahte delilleri Türkiye toplumu anlasın. Burada bu arkadaşlarımızın siyasetin dışında içinde olduğu herhangi bir eylem yok. Bir delilleri bahsettiğim Ankara Emniyeti’nin TEM’in göndermiş olduğu talimatta “Bu insanlar için TCK 302’den dava aç, ben kapatma gerekçesi yapacağım.” Önce bu dava açıldı, sonra HDP’ye kapatma davası açıldı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bu talimatın altına imza atan kim?

Cahit Kırkazak: Talimatın başlığı şu; Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi. İkincisi sahte delil, gizli tanıklar. Gizli tanıkların öyle bir özelliği var ki; birincisi çoğunun ifadesi bire bir aynı. Mesela Ulaş diye bir tanık ile Sami Baran diye bir tanık biri Antalya’da biri Ankara’da ifadeleri alınıyor noktası virgülüne kadar aynı. Tek kalemden çıkmış. Alttaki imzalar isimler değişik. İkinci ortak özelliği; Türkiye toplumu bilsin! Bu tanıkların hiçbiri dinlenen 5-6 gizli ve açık tanık var. bu tanıkların hiçbiri ben kulağım ile duydum talimat geldiğini, ben gözlerim ile gördüm diyen yok. Böyle olmalı böyle tahmin ediyorum, öyle yorumluyorum! Bunlar tanıktan ziyade tahminci ve yorumcu olan kişiler. Açıktan talimat gelmiştir tek bir kişi var o da Mehmet Metiner. Savcı Mehmet Metiner’i dinlemiyor. Mehmet Metiner’e denilmesi gereken; “Sen bu talimatın geldiğini nereden biliyorsun?” o da dosya kapsamında Mehmet Metiner’i dinlemiyor. Birincisi bu dosya kumpas bir dosya, hazırlanan sipariş bir dosya, bu dosyanın amacı Türkiye toplumunun birlikte yaşama iradesi olan HDP’yi ortadan kaldırmak Kürtleri, Çerkezleri, Ermenileri birbirinden uzaklaştırma ve düşmanlaştırma. Düşmanlaştırma üzerinden yönetim anlayışı var. Bu dosya sadece Kürtlere değil Türkiye toplumunun kendisine demokrasisine hukuk düzenine adalet anlayışına yönelik kurulan tuzak ve bu tuzaklar ile sahte deliller ile inşa edilen tuzak ve bu dosyanın temelinde 100 yıllık turancı tekçi zihniyetin ülkeyi koymaya çalıştığı tekçilik potasına ilişkin itirazdır ama maalesef Türkiye toplumunun büyük bir çoğunluğu da iktidarın yaratmış olmaya çalıştığı hegemonik iklimden çıkmıyor.  Sanki bir Müslüman bu meseleye itiraz etse sanki HDP’li olacakmış gibi. Bir hukukçu itiraz etse sanki HDP’li olacakmış gibi. Bir siyaset parti CHP veya diğer siyasi partiler itiraz etse HDP’li olacak sanki HDP’liler öcüymüş gibi. İktidarın yaratmaya çalıştığı korku iklimine çıkamadığı için iktidar 23 yıldır bu ülkeyi domine etti, tımarhaneye çevirdi, hukuksuzluk tarlasına çevirdi, yaşanılmaz bir iklim haline getirdi ve burada iktidar kadar bu iktidarın zulmüne sessiz kalan kesimlerin de ortaklığı ve payı vardır. Bir an önce kendilerine gelmeliler ve bu hususa itiraz etmesi gerekiyor. Her mahalle kendi mahallesinin diline öğretisine göre çünkü her mahallede adalet eşitlik hukuk vardır ama herkes adaletini hukukunu eşitlik anlayışını toplumsallaşması gerekir ki bu ülke eşit bir ülke olabilsin.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Davanın gidişatı veya kararın açıklama tarihi ile ilgili bir tahmininiz var mı?

Cahit Kırkazak: Bu davanın başka işkence haline gelmesi de şu; bu dava neresinden tutarsak saatlerce konuşabileceğimiz bir dava. Yargılama açısından bizim arkadaşlarımıza hiçbir zaman makul süre tanınmadı, arkadaşlarımız savunma yapmaya zorlandı, zorlanırken de haftanın 5 günü yargılama yapıldı. Son esasa ilişkin savunmalara başlaması ağustos ayından bugüne her hafta içi her Allah’ın günü arkadaşlarımız savunma yapmaya zorlandı. İşkencedir bu! İnsanlar görüş günlerini atlatmak zorunda kalıyor. İnsanlar tedavilerini aksatmak zorunda kalıyorlar. İnsanlar yaslarını yaşayamıyorlar. Bu süreçte Gülten Hanım, Figen Hanım, Selahattin Bey yaslarını yaşayamadılar. İnsanlar temizliklerini yapamıyorlar. İnsanlar avukatları ile konuşamıyorlar. Ne hukuki ne insani hak tanınmadı. Ağustos ayından bu yana sürekli savunma yapılıyor. Selahattin Bey’in savunmasının tamamlanması ile yarından itibaren avukatları savunma yapacak. Bu hafta içi avukatlar savunmalar ve toplanması istenen delilleri dile getirecekler. Bu dosyada çok şey eksik. Bu dosyada Efkan Ala’nın, Hakan Fidan’ın, Ahmet Davutoğlu’nun inandıkları bir ahlak ve dayatılan neyse o ahlakın gereği bu mahkeme salonunda konuşmaları gerekiyor. Ahmet Davutoğlu’nun, Hakan Fidan’ın, Efkan Ala’nın o dönemdeki Kamu Güvenliği Müsteşarı’nın o olayların gerçekleştiği sürecin ne olduğu. Mesela şu anda Diyarbakır Vali Yardımcısı ve kayyımı olan Abdullah Çiftçi Suruç Kaymakamıydı, hangi ahlaka, inanca inanıyorlarsa inansınlar o ahlakın inancı gereği mahkeme salonunda konuşmaları gerekiyor. Ne yaşandı diye. Efkan Ala sahada söz geçiremediğimiz paramiliter güçler var dedi kim bu güçler? Van’da Panzer vatandaşın aracını ateşe attı. Kimdi bu polis? Avukatlar yarından itibaren toplanması istenen delilleri isteyecekler. Gülten Başkan önümüzdeki hafta savunmasına başlayacak. Sonraki haftalarda diğer arkadaşlarımız savunma yapacak. Öngörü olarak arkadaşlarımız da savunmalarını 3 hafta içinde tamamlarlarsa Ocak sonunda esasa ilişkin savunmalar biter. Sonra mahkeme esasa ilişkin savunmalar bittikten sonra avukatların ve yargılanan arkadaşlarımızın toplanmasına istenen delillere ilişkin karar verecek. Ya toplanması için ilgili kurumlara yazılacak, dinlenilmesi istediğimiz tanıkları davet edecek ya da “Hayır ben kararımı açıktan tebliğ edeceğim.” Deyip kendi kararını tebliğ etmesi için bir gün verilecek. Maalesef mahkeme yönetiminin şu anki tutumu kararı tebliğ edecek heyet pozisyonunda. Sanki bir karar var, “Bunları geçin tamam. Söyleyeceklerini söyledin, bendeki kararı tebliğ edeceğim.” Der bir yaklaşımı ve tutumu var. Arkadaşlarımızın tutuklanmasına devam ederken başka yargılananların tutum ve davranışları tutuklanma gerekçesi yapılıyor. Ek mahkeme delil toplamak için taleplerimizi yerine getirmezse yazılmazsa muhtemelen seçim sonrası bir tarihte Nisan veya Mayıs ayı olabilir diye tahmin ediyoruz kararını tebliğ etme için gün verir. Mahkeme seçim öncesi karar vereceğini düşünmüyorum çünkü AKP’nin takvimi seçim olası bir hukuksuzluk kararı dayanışmayı güçlendirir diye bu durum AKP’nin işine geliyor ve muhtemelen kararı tebliğ edecek heyette Davutoğlu’nu, Ala’yı, Fidan’ı dinlemek için çağırmayacak diye tahmin ediyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Davanın avukatısınız, siz de yarın ve diğer günler savunmaya katkıda bulunacaksınız. Kolaylıklar diliyoruz. Konuyu gündemde tutmaya devam edeceğiz. Değerli izleyenler Sn. Av. Cahit Kırkazak ile konuştuk. Kendisi yoğun bir mesai ile uzun bir süredir davayı takip ediyor, biz de zaman zaman duruşmalara katılıyoruz ve hem duruşma salonu önlerinden hem öncesinde ÖFG TV’den yine Cahit Bey’i konuk ederek Kobani Davasını gündem etmeye çalıştık gündem etmeye devam edeceğiz. İnsanların çok ağır bir şekilde cezalandırılması ile ilgili tehdidin en önemli nedeni maalesef bir tweet ve etrafında örülen bir hale ve Sayın Kırkazak’ın da söylediği gibi 2018 yılında ne olduysa partiyi kapatma kararı alıp bunu bir ön neden olarak belirleyerek başlatılan bir yargısal süreç var. Zaten biliniyor, birilerinin HDP’yi kapatma projesi, birilerinin Anayasa Mahkemesi’ni kapatma projesi yakinen biliniyor ve buna bir müddettir azmettikleri ortada. Konu hakkında daha çok şey konuşulur. Biz bu meseleyi takibe devam edeceğiz. Haftaya Salı günü saat 21.00’da buluşana kadar hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Hoşça kalın!  

Yorumlar