5 Mart 2024

Herkese merhaba, iyi akşamlar. ÖFG TV’den herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli insan hakları konuları ve konukları ile sizlere sunduğumuz programımıza başlıyoruz.

 Büyük bir yara, acı ve soykırım Filistin’de Gazze’de devam ediyor ancak insanlar sessiz. Canlı yayınlarda soykırım yaşanıyor, insanların üzerine bombalar atılıyor binlerce kişi ölüyor ve dünya bunu kanıksamış durumda. Benim vicdanım bunu kabul etmiyor. Vicdanlı insanlar bunu kabul etmiyor ama inanılmaz bir sessizlik var özellikle Türkiye’de. İktidar hamaset ile işi bitirmiş durumda ama gerçek öyle değil! Filistin Gazze’de büyük bir soykırım var. Bununla ilgili birkaç hafta içinde önemli bir olay yaşandı. Amerikalı asker Aaron Bushnell, İsrail’in Washington Büyükelçiliği önünde kendisini yakarak insanlara mesaj ulaştırmaya çalıştı. “Soykırıma ortak olmayacağım, yaşasın Filistin.” Diyerek son nefesini verdi. Aaron Bushnell ağır bir sorumluluk bırakarak gitti. Aaron’un kendi çapı canı kadardı belki ve canından vazgeçerek insanlığa mesaj sundu. İntihar eylemlerini tasvip etmiyoruz ancak kendi dilinden kültüründen ırkından tamamen farklı bir topluluk için canından vazgeçme olayı da çok önemli ve insanlığa büyük bir hatırlatma amacıyla bunu yapıyor. Bu kişi kendi şahsı adına hiçbir kazanım peşinde koşmuyor ve insanlığa bir hatıra bırakmak istiyor. Böyle bir olay yaşandı hala insanlık sessiz. Aaron’un insanlıkta uyandırmak istediği vicdan uyanmadı ve Uluslararası Lahey Adalet Divanı’nda davalar devam ediyor. Ümidimiz orası kaldı. Koç Üniversitesi’nden Uluslararası Hukuk Hocamız Kerem Gülay ile bu konuyu konuştuk, tekrar konuşacağız. Bugünler tarihi günler. Yarın öbür gün vicdanımıza anlatacağımız hiçbir şey olamaz. Hepimizin çok duyarlı olması lazım. Bebekler, çocuklar, hastalar, kadınlar ölüyor korkunç işler yapılıyor. Hocam son durum nedir? Nikaragua da bir atak yaptı Almanya’ya karşı bir dava açtı ve diğer gelişmeler nelerdir?

Kerem Gülay: Nikaragua geçtiğimiz hafta Cumayı cumartesi ye bağlayan gece Uluslararası Adalet Divanı’na başvuru yaptı bu sefer İsrail’e karşı değil Almanya’ya karşı. Çok enteresan bir dava. Bu dava uluslararası hukuk camiasını ikiye ayırdı. Özellikle usul hukuku çalışanlar dava ile ilgili genel olarak kötümser. Bunların arasında Filistinli ve oradaki insanları destekleyen insani duruma hassas kişiler de var fakat usuli bakımdan davanın çok zor olduğunu dile getiriyorlar. Davanın konusu; Nikaragua Almanya’yı öncelikle soykırım sözleşmesinden doğan soykırımı önleme hükümlülüğünü ihlal ettiği için Adalet Divanı’na sevk etti. İkincisi; Cenevre Konvansiyonları başta olmak üzere uluslararası çatışma hukuku bakımından yükümlülükleri ihlal ettiği için, ihlaline dolaylı veya doğrudan destek olduğu için sevk etti. Üçüncü gerekçe; bunun dışında jus cogens emredici hukuk normları dediğimiz uluslararası hukukta üst kategoride olduğu normlara aykırı eylemler sebebiyle sevk etti. Bu tartışmalı bir konudur. Hangi kurallar jus cogenstir? İki temel kural var; biri kuvvet kullanma yasağının ihlali diğeri de soykırım sözleşmesi. Bunun dışında jus cogens olduğu iddia edilen başka kurallar da var. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı bir jus cogens kuralı olarak öne sürülüyor. Devletlerin içişlerine müdahale yasağı öne sürülüyor. Bu konuda görüş birliği yok uygulamada da mahkeme kararlarında da yok. Nikaragua’nın 3. Gerekçesinin; Almanya İsrail’in jus cogens kurallarını ihlal etmesine, “Çanak tutuyor” iddiasının bir noktada self determinasyonu önlediği için vurmaya çalışabileceğini düşünüyorum. Bunun yanında soykırıma yükleneceklerdir. Ben bu konuyu yazdım. Şubat’ın başında 2 şey yazdım; Nikaragua’nın Almanya’ya başta olmak üzere böyle devletlere girişimde bulunduğu bir de Nikaragua Güney Afrika davasına katılmadan önce Latin Amerika ülkesine katılacağını belirtmiştim. Son gelen noktada büyük devletlerin özellikle Uluslarası Adalet Divanı’nın Güney Afrika İsrail’deki davasındaki geçici tedbirler kararından sonra büyük devletlere karşı da soykırımı önleme yükümlülüğü ihlalinden bu gibi davalar açılabileceğini en başta ön gördüm. Sırbistan Hırvatistan davasında soykırım önleme yükümlülüğünün soykırımı yapmama yükümlülüğünden ayrı bir hukuki varlığı olduğunu ayrıca talep edilecek bir hak olduğunu iddia olduğunu kabul ediyor ve şöyle bir gerekçe getiriyor; “ Soykırımı önleme yükümlülüğü bir tür tedbir alma yükümlülüğüdür. Gerekli temel sorumlulukları yerine getirme yükümlülüğüdür. Risk önleme yükümlülüğüdür. Soykırımın ortada olması gerekmez.” Diyor. Soykırım tek bir fiil değil süreç. Görüş soykırımın kompozit eylem olduğu yönünde. Kompozit eylemler bir araya gelip soykırım fiilini ve suçunu oluşturmadan bu önleme yükümlülüğü çıkar diyor Uluslararası Adalet Divanı Hırvatistan Sırbistan kararı. Nikaragua’nın kullanabileceği, davayı inşa ettiği hüküm bir yandan da Uluslararası Adalet Divanı ek gerekçe getiriyor; “ Evet bu soykırımı önleme yükümlülüğünün bağımsız bir hukuki varlığı söz konusudur ama soykırım tespiti ve soykırım kararı olmadan önlemeye dayanarak talep edilemez.” Gibi bir hüküm getiriyor. Soykırım sözleşmesinin açık ifadesinde yer almayan başka bir uygulaması takip edebildiğim kadarıyla olmayan böyle bir ek kriter getiriyor mahkeme. Eleştirilebilecek bir şey. “Sizin bağımsız bir hakkınız var. Alacağınız var diyelim ama yanınızdaki arkadaşınız alacağınızı almadan siz isteyemiyorsunuz.” Hukuk mantığı bakımından sorunlu bir gerekçe adalet divanı ve eleştirilebilir. Nikaragua’nın bu davada bunu nasıl bypass edeceğini, nasıl bu engeli aşacağını göreceğiz. Yolları var fakat davanın temeli kuvvetli ama zamanlaması erken olabilir. Adalet Divanı bu tip davaları açabilmeniz için İsrail’in soykırım yaptığına hükmetmem gerekiyor.” Anlamına gelecek kararları getirdi. Nikaragua’nın davasında da geçici tedbir talebi var. Sadece dava açmakla kalmadı. Güney Afrika İsrail davasında olduğu gibi Nikaragua geçici tedbir talebinde bulundu. Avantajları ve dezavantajları var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Geçici tedbiri ne için istiyor?

Kerem Gülay: Almanya siyasi, askeri, ekonomik şekilde İsrail’i destekliyor Almanya’nın desteği durdurması gerekiyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Silah satışına engel getirilmesi amacıyla.

Kerem Gülay: Bazı ülkeler İsrail’e silah satışını durdurmaya başladı. Hollanda silah satışını durduran bir karar çıktı. Baskı siyasi bir tavırdır. Mahkeme kararı çıktıktan sonra Hollanda’da Hollanda hükümetinin silah satışını tamamlaması mümkün değil. Hollanda gibi ülkelerde bu tip eğilimler yaygınlaşıyorken Nikaragua’nın Almanya’ya karşı böyle bir dava açması ve böyle bir silah satışını durdur talebi olması hem uluslararası mahkemelerin konuyu incelemesi bakımından kıymetli hem de Almanya içinde bir hukuki direnişi veya hukuki karşı duruşu Alman hükümetinin politikası destek olabilir. Almanya’nın koşulları çok farklı diğer ülkelere göre, Almanya’nın İsrail desteği Amerika’dan bile koşulsuz. Almanya en büyük devlet arasında koşulsuz destek politikasını bu olayda izleyen ülke. Birleşmiş Milletler’in Filistinlilere yardım için kurduğu ajansa mali desteği ilk kesen ülkelerden biri Almanya. Almanya için baskı oluşturacaktır diye düşünüyorum çünkü Hollanda da dışişleri personelleri ülkelerinin politikasını uygun görmedikleri için onurlu davranıp istifa etmeye başladılar. Amerika’da da bu oldu. Almanya’da böyle bir şey görmüyoruz. Almanya bu konuda bunun katliam olduğunu kabul etmiyor. Olayı terör saldırısına karşı devletin meşru müdafaa hakkını kullanması gibi ele alıyor. Nikaragua Uluslararası davalarda tecrübelidir. Uyuşmazlıklarını dava ile çözer. Uluslararası Adalet Divanı bazı konuları geçici tedbir aşamasında değerlendiremiyor. Almanya’nın İsrail’e yaptığı yardım davanın konusu ama Almanya’nın İsrail’e yaptığı eylem ile İsrail’in işlediği iddia edilen hukuka aykırılık eylemi arasında dolaylı bir bağ var. İsrail davaya taraf değil. Soykırım sözleşmesi dışında böyle bir hüküm yok. Bir uyuşmazlığın konusu başka bir uyuşmazlığa bağlıysa ve o uyuşmazlığın tarafı olan devletler bu davaya taraf değilse Uluslararası adalet divanı bu davaya bakamıyor normalde. Uluslararası adalet divanı normalde bazı konular esas olmak üzere İsrail’e ilişkin bu konuda inceleme yapamayabilirdi ama bu incelemeyi mahkeme hala yapabilir. Diyebilir ki: “ bu uyuşmazlık İsrail Güney Afrika uyuşmazlığı ilgilidir. Bunu kabul edilemez buluyorum.” Diyebilir ama bunu geçici tedbir aşamasında diyemiyor. Nikaragua geçici tedbir talebinde bulunarak mahkemenin kabul edilebilirlik denetimi yapmasının önüne geçmeye çalışıyor. Kabul edilebilirlik engeline takılmadan usuli teknik engele takılmadan uluslararası adalet divanında Almanya ve İsrail aleyhine çok etkili olmasa da manevi ve siyasi etkisi yüksek bir karar çıkartmaya çalışıyor. İyi düşünülmüş. Davayı kaybetseler bile geçici tedbiri kazanabilir.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Nikaragua çok güçlü bir ülke değil fakat dünyanın en güçlü ülkelerinden biri Almanya’ya dava açıyor. Cesur bir karar. Bakalım sonuç nereye gidecek? Batı dünyasında da tepkiler artıyor. Milletvekilleri, partiler, yetkililer artık Gazze’deki soykırımı görüp bu kadarı da yeter çığırından çıktı diyorlar, demeye başladılar. ABD’li askerin eylemi konuşuldu. Ne getirir bu eylem? Bir yankı uyanış sağlar mı?

Kerem Gülay: Maalesef yapmadı! Amerikalılar askerlerini severler. Askeri bir kültürleri vardır ve bir Amerikan askeri aktif görevde astsubay kendini ülkenin başkentinde İsrail Büyükelçiliği önünde yaktı. Çok üzüldüm. Siyasi, onurlu bir tepkidir. 30 bin sivil öldü. Doğrudan etki siviller üzerinde değil tüm dünya katliamı görüyor ve insanlar büyük bir çaresizlik ve depresyon benzeri his var insanlarda. Bu bir Amerikalı askeri de vurdu. Psikiyatrik başka şeyler de olabilir fakat neticede bilinçli ve soğukkanlılık ile verilmiş karar var. Görüntüde kendini yakarken İsrailli koruma görevlisinin silahı ona tutuyordu. Güvenlik protokolü bunu gerektiriyor olabilir. “Özgür Filistin” diye haykırarak canını verdi. Bunun Amerika’da kıyameti koparmasını beklerdim ve sanırım çok az etkisi oldu. Önemli basın kuruluşları gündeme getirdi fakat yeterince yer aldığını düşünmüyorum. Amerikan basınının konuyu ele alış biçimi eleştiriliyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: ” İktidar çok rahat! Meclis’te konuşuyorum, iktidar vekilleri laf atıyor! “Öyle bir yetkimiz yok.” diye sataşıyorlar fakat 9. madde Türkiye’nin dava açabileceğini gösteriyor!”  

.

Kerem Gülay : ” Bazı şeyler ihtisas gerektirir! Bazı cümleleri kurmak uzmanlık alanıdır! Serap Yazıcı Özbudun hocamızın konuşmasını dinledim. Uğultudan hoca Meclis Başkanı’ndan sessiz olunmasını istedi. Bir bilim insanı konuştuğunda bilmeyen insanların susması gerekir. Bu bir ihtisas konusu. Türkiye’nin bunu yapabileceğini önce Nevşin Mengü’nün programında sonra sizin programınızda anlattım. İktidar partisinde milletvekili olan hukukçuya da sorabilirlerdi! Türkiye 26 Şubat tarihinde Uluslararası Adalet Divanı’nda sunum yaptı. Güney Afrika’nın açtığı dava değil, BM Genel Kurulu danışma görüşü duruşması. Türkiye yarım saat civarında konuşma yaptı diplomatik temsilcimiz vasıtasıyla. Bu konuşmayı 4 kere dinledim. 30 dakikalık konuşma ve bu danışma görüşüne katılan devletler çok yüksek profilli hukukçular ile anlaştılar. Türkiye’nin mahkemeye sunduğu 6 kişi arasında bir hukukçu var. Heyette bir tane hukukçu var o da özel hukukta doktora yapmış. Biz bu hazırlıksızlığı maalesef sunumda kullanılan kelime seçimlerinde görüyoruz. Statükoya Türkiye referans yaptı! Statüko bir hukuk değildir. Statükoya aykırılık diye bir hukuka aykırılık yoktur. Hukuka aykırılığın bir sonucu olarak yok hükmündedir ve geçersizdir demek! Özel hukuktan kaynaklanan geçersiz ve yok hükmünde olma kavramlarının İngilizce’ye tercümesi. Uluslararası hukukta böyle bir kavram yok! Biz uluslararası mahkemelerde sunum yapabilecek şekilde yarışmalara katılıyoruz. Benim öğrencilerim çıksa daha etkili olurdu.

Yorumlar