30.11.2021

Herkese iyi akşamlar, ÖFG TV’den herkese merhaba.

Her Salı akşamı saat 21.00’de sizlere sunduğumuz ÖFG TV’den herkese yine merhabalar.

Değerli izleyenler, bu yayınımızda da Kocaeli’ndeyiz. Kocaeli’nde bazı temaslarda bulunduktan sonra sizlere yayınımızı Kocaeli’nde bulunuyoruz, Kocaeli’nde bazı temaslarda bulunduk ve ardından da İstanbul’da yine bazı temaslara devam edeceğiz.

Öncelikle ülkenin değişmez, kalıcı gündemine değinmek istiyorum; ekonomi! Artık neredeyse tek gündem. İnsanlar başka bir şey düşünemiyorlar. Gerçekten son derece ağır bir gündem. İnsanlar çok zorlanıyor, kabus gibi bir ortam kapkaranlık bir gelecek ve durdurulamayan bir devalüasyon! Resmen çok önemli devalüasyon ile karşı karşıyayız. Son 1 ayda %50 değer kaybeden bir para var karşımızda ve durdurulamıyor. Her geçen gün para değer kaybediyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan inanılmaz açıklamalarına devam ediyor. Faizi düşürecekmiş, ihracatı arttıracakmış, ithalatı azaltacakmış, bundan dolayı insanlar üretime yönelecekmiş. Bundan sonra enflasyon kırılacakmış, faiz neden enflasyon sonuç deyip duruyor. Tüm iktisat teorilerini alt üst ediyor ve ülkede uçuruma sürükleniyor. Zaten çok kötü durumdaydık, iyice kötüleştik.

Daha basit bir şekilde anlatalım. Çok anlaşılmaz iktisadi terimlere boğmaya gerek yok. Vatandaşın anlayacağı dilden hepimizin anlayacağı dilden bunu anlayalım. Bugün simit 3.5 TL oldu! İstanbul’da. Ekmek birçok yerde gramajı düşürülerek ve fiyatı arttırılarak bir değer buluyor! Fırıncılara gittiğinizde; inanın ki geçen gün Meclis Genel Kurulu’nda 7 ayda %100 artan un fiyatlarından bahsetmiştim, 155 TL’den 300-320 TL’ye geldi demiştim. Bugün fırıncı arkadaşlar ile konuştuk; 360 TL olmuş bir çuval un. İnanılmaz bir şey. Gerçekten bu vatandaş nasıl yaşayacak? Ne yiyecek? Ne içecek? Hiçbir şey bulamazsa ekmek yer vatandaşımız. Başka ülkelerde bu alışkanlık pek yok, yabancı ülkelere gitseniz kimisi ekmeği bilmez ama bizim insanımız ekmeği bilir! Bir şey bulamazsa ekmekle karnını doyurur ya da katık eder! Kimi ailenin evine günde 10 tane ekmek girer ve böylece karnını doyurur gider ama şimdi gelinen noktada ekmekte alamayacak durumda. “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler.” Diyen bir iktidar var, umurunda değil! Gerçekten inanılmaz vicdansızlar, umurlarında değil. Onlar kendi haklarına, mevkilerine, makamlarına bakıyorlar. AK Parti’li, MHP’li vekillerin bu toplumu düşündüğünü kesinlikle sanmayın, biz onların halini görüyoruz onlar hamaset yapmak, makam, mevki bulmak, kendi insanlarını çeşitli bakanlıklara doldurmak vb. çalışmalar peşindeler. Bir asker hayatını kaybettiğinde de hamaset ile taziye ilanları yayınlamakla meşguller başka bildikleri tek bir şey yok! Soruna çözüm getirin dediğimizde kanayan yarayı durdurun dediğimizde yaptıkları hiçbir şey yok, bu iktidarın hali de bu! Bundan dolayı ülkede hukuksuzluk tavan yapmış durumda.

Kobani Kumpas Davası maalesef ki tüm bu nedenlerden dolayı ortaya çıkmış durumda. Partimize yönelik Kobani Kumpas Davası bu hafta tekrar başladı, skandal gelişmeler ile başladı. Gerçekten çok üzücüydü, bakın öylesine yargıdan umudumuzu kesmişiz ki pazartesi günü Sincan Cezaevi duruşma salonundaydım. Adeta yüzlerce avukat vardı ve izleyiciler vardı ve tüm bu ortamda biz Bülent Parmaksız isimli Kobani Kumpas Davası sanığı bir arkadaşımızın; bir yargı ile ilgili savunma yapacağını düşündük ama insanlarımız cezaevinde o kadar mağdur ediliyor, o kadar ihlallere uğruyor ki sanık Bülent Parmaksız yargısal savunmayı geçti, cezaevindeki halini anlatmaya başladı! Demek ki onun için cezaevinde yaşadığı ihlaller daha ön planda geliyor ve bir an evvel onların giderilmesi gerekiyor anlaşılan yargı konusunda çok fazla umudu yok en azından cezaevindeki vahim hak ihlallerini gündem ederek en azından bunu durdurayım diye düşünüyor! İşte  Türk yargısının durumu bu! Artık mahkemelerde insanlar kendini savunmaktan ziyade cezaevinde uğradığı ihlalleri anlatıyor. Bir fırsat buldum, bari burada anlatayım diyor! Günde iki sayım yerine üç sayım yapılan bir cezaevi Sincan Cezaevi. Ben de o cezaevinde kaldım, sabah 08.00’de akşam ezanından yarım saat önce sayım yapılırdı ve senin orada olduğunu görünce giderdi görevliler. Biz de kendi varlığımızı gösterirdik ve herhangi bir sıkıntıda çıkmazdı genel olarak ama şimdi sabah 08.00’de bir sayım, akşam 17.00’de akşam 20.00’de olmak üzere üçe çıkarmışlar. Gece yatmadan önce 23.00’da insanların yatağa girip pijamaları ile uykuya hazırlandıkları veya banyoda hazırlıkları meşgul olduğu bir anda bakıyorsunuz koğuşun içine bir sürü infaz koruma memuru giriyor ve koğuşta arama yapıyorlar. O durumdaki insanları avluya çıkarıyorlar ve güya arama yapıyorlarmış. Buldukları bir şey var mı? Yok! Hiçbir şey yok! Bunlar çok üzücü, hele ki cezaevinde kalanlar için daha da üzücü çünkü biz o ortamın sıkıntısını ve dışarıda hafif gibi görünen ihlallerin ne kadar önemli olduğunu iyi bilen bir insanım. Ben cezaevini yakından takip ediyorum ama cezaevini yakından takip etmekle cezaevinde yaşamak ayrı bir şey. Ben de biraz staj yapmış oldum ve daha iyi empati yapmaya başladım çünkü bildiğim şeyleri orada kendim yaşadım, söylediğim şey. Başkasının mağduriyeti anlamında dile getirdiklerimi orada yaşadım bu da benim için oldukça önemliydi.

Kobani Kumpas Davası devam ediyor! Partimize yönelik bir kapatma davasının gerekçesi olarak sunulmaya çalışılıyor. Binlerce sayfalık doküman o cezaevindeki mahpusların zor ortamları. Biz biliyoruz; bu koğuşlarda kalkıp bilgisayarda yazı yazabilmek, bilgisayar odasından sıra alabilmek, bilgisayarlarda birtakım evrakları okumak bir sürü iştir. Size kısıtlı zaman sunulur, sizin o zaman diliminde bir sürü şey okumak lazım. Onu yazmak için bir sürü uğraş verirsiniz, bir sürü engellemeler ile karşılaşırsınız ama okumalarına bile fırsat üst üste her gün her gün duruşmalar yapılarak götürülmeye çalışılan bir dava var karşımızda zaten baştan karar verilmiş, sanıklar, avukatlar konuşsunlar. İstedikleri kadar konuşsunlar biz biraz sabredelim, sonunda onlara ağır cezalar verelim diye bekleyen bir mahkeme heyeti var. O mahkeme heyetinden birisinin de vicdanı sızlamış herhalde. Buna itiraz etmiş herhalde hakimi değiştirdiler hemen, başka bir hakim geldi. O hakimin daha katı olması gerekiyordu demek ki; o da aynı katılıkla devam etti, avukatların isteklerine kulaklarını tıkadı ve sonunda pazartesi günü avukatlar bir sürü isteklerini sunmalarına rağmen hiçbiri karşılanmadığı için Salı günü duruşmalara katılmadılar. Bu da çok önemli çünkü sanık kendisi orada yeterli savunamaz, avukatın olması gerekiyor. Böylesi son derece önemli ihlaller ile yürüyen bir dava Kobani Kumpas Davası, takip ediyoruz, biz de o gün cezaevi önünden bir canlı yayın ile arkadaşlarımızı konuşturduk, ÖFG TV olarak oradaydık ve basın yayın organlarına da yansıdı çünkü biz bir yerde hem milletvekilliği hem bir yerde medyanın nabzını tutan bir kişi hem de sivil toplumun nabzını tutan bir kişi mahiyetinde çalışmaya gayret ediyoruz. Her farklı toplum kesimi ile konuşup gündemi en yakından takip etmeye çalışıyoruz eğer ki bu noktada bir eksiğimiz varsa lütfen bizi de bilgilendirin değerli arkadaşlar.

İktidar burnunun dikine gidiyor. Muhalefetin uyarılarını dinlemeyen bir iktidar var karşımızda. Bütçe görüşmeleri yapıldı, o konuda da biraz size bilgi vereyim. Bütçe görüşmelerinde bakanların son derece ukalaca tavırlarını gördük maalesef. Gayet rahatlardı, bize karşı rahat olmaları mesele değil, millete karşı rahatlardı. Biz milleti temsil ediyoruz, bundan dolayı dokunulmazlığımız var. Millet adına bir iş yaptığımız için yoksa benim şahsım, nefsim nedir ki! Ben millet adına bir temsiliyet sergilediğim için orada bize dokunulmazlık veriyorlar ve bakanların da buna saygı göstermesi gerekiyor. Yüz bin kişiyi temsil eden bir kişi var karşınızda. Milyonları temsil eden bir parti var karşısında ama bakanlar son derece saygısızca üstten bakarak tavır sergilediler. Biz Genel Kurul’daki bütçe görüşmelerinde bu tavra müsaade etmeyeceğiz. Kesinlikle bu tür tavırları kabul etmiyoruz, devlet millet için vardır. Millet Meclisi her şeyin üstündedir, bu mekanizmalar millet için kurulmuştur ve ana irade milletin iradesidir. Milletin iradesinin tecelligahı Meclis’tir ve Meclis’e saygı duyulması gerekir. Biz bütçe görüşmelerinde Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu olarak ne yaptık? Elimizden geldiği kadar görüşmelere katıldık ve belki geç saatlere kadar bütçe görüşmelerinde kaldık, iki dakika bir konuşma yapmak için belki saatlerce bekledik ama milletin görüşünü orada yansıtmak bizim için çok önemliydi, milyonlarca mağdurun derdini yansıtmak çok önemliydi. Orası kamusal bir alan, bir dakikalık orada konuşmamız bile bizim için çok çok önemli çünkü bunlar kayıtlara geçiyor, çünkü bunlar millete yansıyor, basın yayın organlarına, Meclis tutanaklarına geçiyor, yıllarca bu tutanaklarda kalıyor ve ne dediğimiz orada kayıtlara geçmiş oluyor. Bu noktada biz milleti sonuna kadar en etkili bir şekilde temsil etmeye çalıştık, çalışıyoruz. Yetkimizin el verdiği en üst seviyeye kadar giderek sizleri temsil etmeye çalışıyoruz. Bu noktada danışman kadromuzla gece, gündüz gayret ederek sizlere bir hizmet sunmaya çalışıyoruz, bunu da sadece bir mesai mefhumu ile değil canla başla aşkla şevkle yapıyoruz, bundan emin olabilirsiniz. Bizim için çok kutsal bir görev bu. Hakkını vermeye çalışıyoruz, verdiğimiz zaman bizim için ancak ve ancak mutluluk var, aldığımız dualarda bizim için en üstün karşılığı bunu da hepinizin bilmesini isterim.

Bugün Kocaeli’ndeydik. Kocaeli’nde arkadaşlarımız ile geldik. Sabah erkenden geldik. Önce Basın yayın organlarını gezdik. Özgür Kocaeli gazetesi, Ses Kocaeli gazetesi. Şehrimizin çok deneyimli gazetecileri ile sohbetler yaptık, genel, yerel siyaset, görüşlerimizi sunduk, fikir alışverişi yaptık, hasbihal yaptık. Bizim için gerçekten çok değerliydi. Biz basın yayın organlarındaki arkadaşlarımız da çok saygı duyuyoruz. Onlardan da bilgi alıyoruz. Siyaset alanında değerlendirmek için birçok bilgiler aldık, onlara bilgiler sunduk. Böyle karşılıklı bir fikir alışverişi içinde olduk. Gerçekten demokrasilerde bu çok önemli. Hem siyasetin gücü hem medyanın gücü birlikte hayra hizmet ettiği zaman anlam bulur! Biz siyaseti, medyayı kendi cebimizi doldurmak için, zulmetmek için, tekeffür için de bulunmak ve yüklenmek için kullanmıyoruz. Bunun net bir şekilde söyleyelim. Biz elimizden geldiği kadarıyla hakkın rızası için ve sizlere hizmet etmek için bunları kullanmaya çalışıyoruz, bu noktada çok samimi olarak isteğimiz eksiklerimizi bize iletmenizdi, bundan çok büyük memnuniyet duyarız bunu da tüm halisane kalbimle söylemiş olayım. Tüm arkadaşlarımız için de böyle. Bizim 24 saatimiz son derece maceralı geçiyor. Elde ettiğimiz başarılar, üzüldüğümüz konular, yerine göre gözyaşımızı döktüğümüz dramlar. Kritik bir çıkış ile kazandığımız millet adına kazançlar. Başardığımız hususlar bizler için o günün çok renkli hususları oluyor ve gerçekten bu konularda başarı kazandığımız zaman da dünyalar bizim oluyor. Bu bizim için çok önemli, onu da sizlere aksettirmiş olayım.

Bugün Kocaeli’ndeki temaslarımıza dönelim, Kocaeli’nde önceki günlerde ilettiğimiz Kocaeli’nde Derbent Mahallemizdeki tren istasyonu skandalını gündem etmek istiyorum. Tam 2.5 yıldır Türkiye’de Kocaeli ilinde adeta Aziz Nesin kitaplarına konu olacak bir olay yaşanıyor! Demir yolu yapmışlar ama peronların arasında geçiş nasıl olacak unutmuşlar! Demir yolu bitip, tren istasyonu da bittiği zaman peki karşı perondaki bu tarafa nasıl geçecek diye kara kara düşünmüşer! “Bu geçiş nasıl olacak?” Karşı taraftaki bu tarafa nasıl geçecek? Demir yolunun üstünden atlayarak zıplayarak mı geçecek? Kadınlar, yaşlılar, çocuklar. Gerçekten trajikomik bir hal olmuş ve Muhtar Erdal Baş bize anlattı: “Gelen yetkililere ben tavsiyede bulundum. Teknik olarak bunu yapın. Yetkililer de: “Öyle yapalım, böyle yapalım.” Derken ortada devlet kalmamış. Bu iş bir muhtar olarak bana mı düştü? Demiryolunu yapan teknik uzmanlar, şirketler bunu akıl edememiş mi?” Aziz Nesin boş yere bu kitapları yazmamış. Kemal Sunal filmleri boş yere rağbet görmemiş. Bir tren istasyonu yapıyorsunuz karşıdan karşıya alt geçit, tünelde geçişi unutuyorsunuz. Sonrasında ayıkla pirincin taşını “Napalım?” diye düşünüyorsunuz. Bundan dolayı 2.5 yıldır tren istasyonu açılamıyor. Gerçekten komik bir durum. İnsan gülse mi ağlasa mı bilemiyor. Biz iki duygu arasında şaşırıp kaldık. Sayın muhtarımızı ziyaret ettik, o da çok mutlu oldu ve mahalle halkından görüştüklerimiz oldu onları da bizim çalışmalarımızı da desteklerini gördük ve biz kimlik ayırt etmeksizin bize oy versin vermesin tüm vatandaşlarımızın hizmetinde olmaya devam edeceğiz.

Oradan Kocaeli’mizde Körfez İlçemize bağlı Yukarı Hereke mahallesine gittik. Yukarı Hereke’deki sıkıntı bizim için en önemli konulardan biri çünkü Yukarı Hereke mahallemiz maalesef sosyo, kültürel ve ekonomik açıdan geri kalmış bir yer ve bu mahallemizde çok eksiklikler var. Öncesinde de Meclis’te gündem etmiştim, bu eksikliklerin giderilmesi düşünüleceğine maalesef ki şu anda oraya sit alanına yakında, belki işgal edecek dev bir çöplük alanı yapılıyor. 160 dönüm üzerine büyük bir çöplük alanı yapılıyor. Komşu olacağı yer binlerce yıl öncesinden tarihi kalıntıları kalmış lahitlerin olduğu yer çöplüğün komşusu olacak düşünün. Kim gider o lahitleri ziyaret eder, tarihi ve turistik geziler yapar! Düşünebiliyor musunuz? Leş gibi kokan bir çöplük CURUF içinde gidip siz o kenarındaki lahiti mi ziyaret edeceksiniz? Binlerce yıl önceki medeniyetlerin izlerinin üzerine CURUF döken bir anlayış ile karşı karşıyayız. Bölgede kanser olayları artacak, bölgede belki düşükler artacak, bölgede belki hava kirliliği artacak! Kötü hava, kirli, pis, sisli havalar oluşacak. Bölge halkı hayvancılık yapamayacak, hayvancılık yapan insanlar var, hayvanlar vardı büyükbaşlar. Bölge halkı büyük bir darbe yiyecek, bunun stresini yaşıyor. Binlerce Yukarı Hereke’li imza kampanyaları yapıyor, feryat ediyor biz de bugün Yukarı Hereke’li vatandaşlarımızın yanındaydık, çamurlu yağmurlu bir havaydı ama çamur, yağmur demeden ayağımıza poşetleri geçirdik. Bölgede keşif çalışmaları yaptık, halka sorulmadan yapılan beton döküm çalışmalarını oradaki inşaat hazırlık çalışmalarını yakından takip ettik ki Yukarı Hereke Birlik Beraberlik ve Dayanışma Derneği’nde Başkan İlhan başkan ve üye arkadaşlarımız her gün, bakın ne kadar tedirginler ki her gün gidip çöplük mevkiinde hangi gelişmeler olduğunu not alıyorlarmış. Nasıl bir stres hali? Her gün gidip orada neler oluyor? Not alan çevre halkı, ve seslerini duyuramıyorlar, biz milletvekilleri de oraya gidiyoruz ve Büyükşehir Belediyesi burnunun dikine gidiyor. Buradan tekrar sesleniyoruz; Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Sn. Tahir Büyükakın kendisi ile de tanışırız daha önceki yıllarda konuştuk. Ben onun bu projeyi durdurmasını istiyorum. Sn. Büyükakın lütfen bu projeyi durdurun, bölge halkının büyük tepkisi var, vicdanınızın el vermeyeceğini düşünüyorum. Yanlış bir iş yapacaksınız! Bakın çok net bir şey söylüyorum; yanlış bir iş yapacaksınız! Doğanın müthiş güzel olduğu çam ağaçlarının olduğu çeşitli orman hayvanlarının yaşadığı bir bölgeyi doğal felaketi halinde bırakacaksınız. Daha uygun yerler olabilir! Lütfen ciğerlerimizi kurutmayın Sn. Büyükakın. Buradan tekrar size sesleniyorum. Sn. Tahir Büyükakın Kocaeli’nin ciğerlerini kurutacak bu eyleme girişmeyin, ben bir göğüs hastalıkları uzmanıyım, bir insanın ciğerinin ne olduğunu ne kadar önemli olduğunu ve bir şehrin ciğerinin ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilirim. Lütfen bu şehrin ciğerini kurutmayın. O ağaçları kesmeyin. Biz kesilen ağaçları, yapılan yolları, dökülen betonları gördük. Lütfen bu girişimden vazgeçin. Sivil topluma da sesleniyorum. Sadece Yukarı Hereke halkına değil, Körfez ilçemize değil tüm Kocaeli halkına; “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” Demeyin. Bakın Ali Kahya’da da çöp fabrikası var, zamanında bu fabrika olmasaydı şu anda çok daha rahat ve güzel bir yerleşim yeri olurdu ama biliyorsunuz Ali Kahya Mahallemiz’de bir çöp tesisi var ve affedersiniz ‘Leş’ gibi kokuyor o bölge, ben kesinlikle o bölgeden geçemiyorum, o insanlar o bölgede nasıl yaşıyor diye düşünüyor o bölgeden geçtiği zaman. Hayvanların sütleri etkileniyor, sebzeler etkileniyor. Oradaki hayvanların sütünü içmek istemiyorum, orada yetişen meyve ve sebzeleri yemek istemiyorum çünkü o kokuyu hissettiğiniz zaman ‘Aman Ya Rabbi diyorsunuz!’ ne insan yaşar, ne hayvan yaşar ne bitki yaşar ne de onlardan topluma bir fayda gelir, sadece ve sadece hastalık artar. Dilovası CURUFların döküldüğü her türlü sanayi tesisinin olduğu ve Kocaeli’nde kanserin en önemli en başta gelen ilçelerinden birisi felaket bir halde. Çok kötü bir halde, gerçekten Dilovası gibi olabilecek bir yer Yukarı Hereke maalesef.

Şu anda Kocaeli’ndeyim, yarın İstanbul’da olacağım inşallah. Çeşitli temaslarımız, ziyaretlerimiz olacak ve ardından Perşembe sabahı inşallah bu sefer gerçekleşir, askeri öğrencilerin mahkemesine katılacağım Silivri Cezaevi duruşma salonlarında. Geçen sefer katılmak istedim olmadı, benim gideceğim gün mahkemeyi bitirmişlerdi. 2 Aralık sabahı Perşembe arkadaşlarımla birlikte Silivri Cezaevi duruşma salonlarında olacağım, inşallah oradaki duruşmayı takip edeceğiz, o gerçekten mağdur mazlum askeri öğrenci arkadaşlarımıza destek olacağız, ailelerine destek olacağız, onların ne kadar yalnız, mazlum olduklarını çok iyi biliyorum. Hiç bilmedikleri hiç hazırlanmasında katkılarının olmadığı, hiç haberdar olmadıkları bir darbe ile karşı karşıya kalıp bu darbenin faili olma gibi korkunç bir suçlama ile karşılaştılar. Hayatlarının baharında 5 yıldır zindandalar ve müebbet hapse mahkum edilmiş durumdalar. Eğer ki Yargıtay tarafından onanırsa bu cezaları hayatları boyu zindanda kalacaklar, bu olacak bir karar değil gerçekten. Kabul edilecek bir karar değil. Biz canımızla, kanımızla, ruhumuzla bu arkadaşlarımızın yanındayız. En başından beri yanındayım, ben öyle ‘Artık devir değişti konuşmak müsaittir.’ Diyenlerden değilim, 5 yıldır konuşuyorum bu konuda. Hava Harp Okulu öğrencileri, askeri öğrenciler ve diğer askeri öğrenciler ile ilgili dramları hep gündeme getirdik, bu süreç içinde kendisi ölen öğrenciler oldu, annesi babası ölen öğrenciler oldu ve gerçekten büyük bir dram yaşandı. Bütün bunlardan sonra biz gelinen aşamada yüksek bir toplumsal baskı ile bu davaları durdurabileceğimizi düşünüyoruz ve elimizden gelen gayretle orada da varlığımızı göstermek istiyoruz. Ben bir insan hakları savunucusu siyasetçiyim, mağdurun, mazlumun kimliğini sormam, kim olursa olsun mağdur, mazlum bizim için çok önemlidir, her kesimden dediğim gibi mağdur ve mazlum bize başvurmakta, biz de elimizden geleni yapmaktayız, gücümüzün yettiği kadarıyla her şeyi yapıyoruz demiyoruz, gücümüzün yettiği en yüksek oranda yapıyoruz bundan da büyük bir haz duyuyoruz çünkü bu dünya geçici ve altın değerinde olan zamanın geçmesinden önce yapılması gerekenleri yapmamız lazım çok önemli. Böyle bakarım ben hayata! Zamanın geçmesinden önce yapılması gerektiğini yapmamız lazım. Dünya hayatı budur! Akıp giden bir zaman vardır ve bu altın değerindedir. Gerçekten o zamanı hakkı ile değerlendirmezseniz varacağınız bir yer olmaz, zamanı israf etmiş olursunuz bunu da çok iyi bilmemiz gerekiyor.

En sonunda yine en baştaki sözümü söyleyeyim; en başta ekonomi ile başladım yine ekonomi ile bitirelim, çok fazla söze gerek yok yatırımcının hali bu, işçi böyle demeye gerek yok. Bir simitin fiyatı bile bize her şeyi anlatıyor, memurun, işçinin maaşı %50 artmadı, asgari ücretlinin emeklinin maaşı %50 artmadı ama simitin bedeli %50 arttı arkadaşlar, işin özeti ortadadır. Biz insanların ekmek bile bulamayacağı, ekmek simit çay hesabının kat kat paraları bulduğu bir dönemdeyiz ve gerçekten dar gelirli arkadaşlarımız asgari ücretler, memurlar işçiler adına çok büyük üzüntü duyuyorum, elimizden geldiği kadarıyla konuları gündem ediyoruz.

Cezaevindeki hasta mahpusları gündem ediyoruz. Geçtiğimiz haftanın en muhteşem haberiydi, çok mutlu olduk. Gözyaşlarımızı tutamadık, Ayşe Özdoğan serbest kaldı, büyük bir mücadele sergiledik. Bizim için çok önemliydi, o kadar çektiği çileler, sıkıntılar, işkenceler inanılmaz bir şekilde bizi üzüyordu, tüm toplumu üzüyordu ve Ayşe Özdoğan sonunda serbest kaldı. Ben ikinci ATK raporunda serbest kalacağını biliyordum o yüzden ailesine de söylemiştim, birinci rapor böyle çıktı ama bir an evvel ikinci rapor başvurusunu yapın, zaman kaybetmeyelim, Ayşe Özdoğan kardeşimizi bir gün daha erken oradan çıkarırsak kardır bize dedik, ısrarla bunun peşine düştüm ve Allah’ın izni ile o rapor Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi’nden çıktı, İstanbul ATK’dan da çıktı kamuoyu büyük baskı gösterdi, hashtag kampanyaları ve ısrarlarla çektik aldık Ayşe Özdoğan’ı oradan şimdi az evvel de RT ettim. Oğlu ile kucaklaştığı bir fotoğrafı var gerçekten insan büyük huzur ve mutluluk veren bir fotoğraf bir annenin o zulümattan o işkenceden o cehennemden kurtuluş fotoğrafı benim için çok değerli bir fotoğraf. O çocuk için çok değerli bir an o anne için inanılmaz bir mutluluk o her gün sinir krizleri geçirip ağladığı zindandan sonra belki cennet gibi gördüğü, bulduğu bir hayat var şu anda karşısında. Allah’a şükürler olsun diyoruz ve dediğim gibi mücadele ile bunların kazanıldığını biliyoruz. Ayşe Özdoğan’ın serbest kalması, açık görüşlerin başlaması, açık cezaevlerindeki izinlerin 6 ay daha uzatılması; tüm bunlar aslında son derece önemli değerli gelişmeler.

Yine çıplak arama konusunda iktidarın tüm yalanlamalarına rağmen geri adım atması ve geçtiğimiz haftalarda çıplak arama yönetmeliğini değiştirip aslında yüzünün kıpkırmızı olması gereken bir hal olmuyor ama olması gereken buydu; kıpkırmızı olması gerekiyordu çünkü çok utanmazca işler yapmışlardı hala yapıyorlar. Orta, ileri yaşta kadınlara çıplak arama yaptıklarında geçtiğimiz gün bir kadına yine yaptılar, kadın heyecanından, sinirinden, öfkesinden dolayı bayıldı. İnanılmaz bir şey. Bunlar çok üzücü, bir insana bunların yaşatılmaması gerekiyor ama maalesef ki yaşatıyorlar, bunların olmaması için hepimiz elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.

Programımızı burada bitiriyoruz. Ben size hem ulusal hem de yerel gündemden örnekler sunmaya çalıştım. Bazen unutuyoruz ama son güzel haberle bitireyim. Bugün Kocaeli’nde 12 partili arkadaşımızın savcılık sonrası mahkemesi vardı, onun için Kocaeli’ndeydik, arkadaşlarımız ve partililerimizle birlikte heyecan içinde sonucu bekliyorduk, üçü için adli kontrol ve 9’u için tutuklama istenmişti ama Allah’a şükürler olsun hepsi serbest kaldı. Bomboş bir iddia ile sabaha karşı 05.30’da evlerinden apar topar alınmışlardı. 5 gündür boş yere emniyet müdürlüğünde gözaltında kötü koşullarda bekliyorlardı ve sonrasında bugün serbest kaldılar. Serbest kaldıklarına seviniyoruz ama gerçekten bunu da protesto ediyoruz biz hemen Meclis’te bir basın toplantısı düzenledik. Sosyal medyadan paylaştığımız tweetler ile ve basın toplantımızda kuvvetli bir kınama yaptık ve bu konudaki baskımızın da önemli olduğunu düşünüyorum. Sonuçta mağduriyet yaşadı arkadaşlarımız ama birlik beraberlik ve dayanışma duygularımız ile arkadaşlarımızın yanındaydık ve onların serbest kalmasından dolayı çok mutluyum. Bu tür baskıların da hiçbir anlamı olmayacağını Türkiye’deki sorunların baskı ile zorbalık ile bitirilemeyeceğini net bir şekilde sizlere iletmiş olalım.

Haftaya Salı günü Saat 21.00’de tekrar sizlerle buluşacağız inşallah diyelim, Allah sağlık, sıhhat, afiyet, ömür verirse sizlerle buluşacağız ve ÖFG TV’de sizi yine bilgilendirmeye, önemli ilginç konu ve konuklarla sizleri aydınlatmaya devam edeceğiz. Birlikte günü, haftayı yorumlamayı devam edeceğiz, haftaya Salı günü saat 21.00’de buluşana kadar hepinize hayırlı akşamlar. Hoşçakalın.

Yorumlar