8 Aralık 2021

Gazete Kritik

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yönettiği ÖFG TV’nin konuğu HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve 4 esnaf yurttaş oldu dedi.

Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yönettiği ÖFG TV’nin konuğu HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve 4 esnaf yurttaş oldu. Gergerlioğlu şunları söyledi:

Bütçe, Plan-Bütçe Komisyonunda AKP-MHP Cumhur-Zulüm İttifakının sayısal çokluğuyla geçti!

Bu hafta yine Meclis’te ve ülkede en önemli gündemimiz bütçe, ekonomik sıkıntılar. Dövizin TL karşısındaki aşırı değer kazanması ve bütçe halka ne vaad ediyor? Bunları konuşacağız.

Kocaeli Milletvekili olarak 2022 bütçesinin komisyon görüşmelerine elimden geldiği kadar katıldım, görüşlerimi sundum, sorularımı sundum. Bakanlara ve arkadaşlarımız ile bir ekip çalışması yaptık, oldukça yoğun bir çalışma oldu. Bizden çok daha yoğun bir çalışma yapan Plan Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımız vardı. Saatlerce sabahtan gece yarılarına kadar bu çalışmalara katıldılar. Görüşlerini sundular, saatlerce konuştular fakat tabi ki açık, somut delillere rağmen sarayın dediklerini uygulayan AKP-MHP Cumhur-Zulüm ittifakına karşı konuşmalar ve onların sayısal çoklukları vardı ve maalesef ki tüm oylamalarda Cumhur İttifakı’nın oylamaları ile geçti ve şu anda Genel Kurul’da bütçe görüşmeleri dün  itibariyle başladı. Dün siyasi partililer de katıldılar, konuşmalar yaptılar ve görüşlerini sundular. Bugün itibariyle de yine görüşmelere devam edeceğiz. 13 günlük bir Genel Kurul’da bütçe maratonu var.

İlk olarak Sayın Garo Paylan Halkların Demokratik Partisi Diyarbakır Vekilimizi alıyorum. Hoşgeldiniz Garo vekilim. Nasılsınız?

Garo Paylan: Koşturuyoruz, mücadele ediyoruz. Mücadele bizi diri tutuyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sizden bütçe komisyon görüşmeleri trafiği hakkında ve partimizin bütçe ile ilgili görüşlerini genel olarak alalım. Daha sonra bakanlıklar ile ilgili görüşlerinize başvuracağız ama genel olarak bütçe ne vaad ediyor? Halkların Demokratik Partisi olarak Türkiye toplumuna neler söylüyoruz? Yorumlarınız, görüşleriniz, beklentileriniz neler?

Bir ülkenin demokratik bir ülke olup olmadığının bütçe hakkının olup olmamasına göre de sınayabilirsiniz.

Garo Paylan: Bütçe hakkı demokrasiler için olmazsa olmaz bir haktır! Bir ülkenin demokratik bir ülke olup olmadığının bütçe hakkının olup olmamasına göre de sınayabilirsiniz çünkü geçmişte de krallar, padişahlar istedikleri gibi vergi alıyorlarmış, fahiş vergiler salabiliyorlarmış ve bu fahiş vergileri de keyiflerince harcıyorlarmış. Mesela bir çiftçi 10 ton buğday elde ettiyse bunun 5 tonunu vergi olarak alabiliyormuş ve çiftçiyi mağdur edebiliyormuş geçmişte krallar ve padişahlar. Bu aldığı vergiler ile de saraylar yapabiliyormuş, yandaşlarına derebeylerine şatolar yaptırabiliyormuş veya savaşlar çıkarabiliyormuş bu bütçeyle. Halkın başını belaya sokabiliyormuş, silah yatırımları yapabiliyormuş. Tüm bu belalardan dolayı; halkı yoksullaştıran sarayları büyüten, halkı yoksullaştırıp savaş çıkarıp halkların yıkımına yol açan politikalara karşı halk isyan etmiş. Demiş ki: “Sen bana fahiş vergiler uyguluyorsun ve bu kaynakları alıp saraylar yapıyorsun artık dur.” Demiş ve bunun sonucunda halk parlementolar oluşturmuş. Doğruda demokrasi daha idealdir ama artık bu günümüz şartlarda kalabalıklaşan toplumlarda temsili demokrasi oluşturmuş. Halkın içinden çıkan vekiller benim derdimi daha iyi bilir, saraydaki benden koptu ve halkın içinden çıkan vekiller bana daha adil bir vergi politikası uygular, yoksuldan daha az, zenginden daha çok alır ve aldığı vergileri de bana döndürür demiş ve böylece temsili demokrasi oluşmuş. Bütçe halkları da demokrasiler için en önemli haktır ve en önemli tartışmalar; bütçe tartışmalarında olur. En politik metinlerdir çünkü bütçeler bir ülkenin vicdanıdır. Vicdanlı ülkelerde, vicdanlı yöneticilerin olduğu ülkelerde yoksullardan daha az zenginlerden daha çok vergi alınır ve toplanan vergiler yoksullara döner. Tarım politikalarında çiftçiyi ihya etmek için, esnafı ayakta tutmak için kullanılır!

Tek adam yoksullardan vergi alıyor.

Dar gelirlilerin yanında olur o bütçe ama maalesef ülkemizde özellikle tek adam rejimi devreye geçtikten beri bütçe hakkı devre dışı kalmıştır. Eskiden de o kadar yoktu ama şimdi tamamen devre dışı kalmıştır. Tek adam yoksullardan vergi alıyor. Vergi politikaları tekrar yoksullardan vergi almak üzerine ve zenginleri vergilendirmiyor, vergi cennetlerinden herhangi bir vergi almıyor ve buna rağmen yoksullara toplandığı vergileri zenginlere aktarıyor. Yandaşlarına aktaran bir bütçe, halkı yoksullaştıran bir avuç yandaşını zenginleştiren, saraylarında büyüten ve uyguladığı aşırı güvenlikçi savaş politikalarında halkın başını belaya sokan bir bütçe ile karşı karşıyayız. Buna karşı biz de Halkların Demokratik Partisi olarak komisyonda mücadelemizi yaptık Ömer vekilim ile birlikte tüm arkadaşlarımız ile birlikte. Bu bütçenin sarayların, savaşların, yandaşların, rantın ve faizin bütçesi olduğunu ortaya koyduk! Buna karşı da gelin halkın vicdanının temsilcileri olarak bu tercihleri değiştirelim dedik ve çok sayıda önerge verdik bu önergelerimiz Akp-Mhp çoğunluğu tarafından reddedildi. Akp-MHP’li vekillerin çoğu da bütçeye inanmıyorlardı, bu bütçenin doğru bir bütçe olmadığını düşünüyorlardı ama iradeleri olmadığı için el kaldırdılar, el indirdiler ve bir aylık bütçe maratonu sonucunda komisyondaki bir virgül bile değişmedi ve bu vicdansız bütçe geçti.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Siz onların gözlerinden bütçeye inanmadıklarını okudunuz.

Vergilerde en büyük kalem maalesef Güvenlik Politikalarına gidiyor!

Garo Paylan:Sadece gözlerinden değil sözlerinden de. Bütçe halkımızın gördüğü karşılıklı alan değil kulislere çıktığımızda haklısınız diyorlar. “Kaynakların bu kadar yandaşlara akması doğru değil.” diyorlar. Kardeşim el kaldırsana o zaman verdiğimiz önergeye bu yandaşlara giden kaynak; orada da ellerini açıyorlar “Ne yapalım çaresiziz.” diyorlar el kaldırıp el indiriyorlar. Sadece gözlerinden değil sözlerinden de biliyoruz. Biraz daha halkımızın anlaması için bu vergilerimiz nasıl toplanıyor ve nereye gidiyor bunu anlatalım. Birinci tablomuzda vergimiz nereye gidiyor tablosu. Gelecek yıl bütçede 1 Trilyon 250 Milyar TL vergi toplanacak! 1 Trilyon 250 Milyar TL halkımızdan vergi toplanacak. Nasıl toplanacak? Halkımız biliyorsunuz işçi, kamu emekçileri daha maaş ceplerine girmeden vergiler kesilir! Bordro mahkumlarıdır, vergiler oradan kesilir ve harcama yaptıklarında da her bir harcama yaptığımızda benzin aldığımızda, markete gidip alışveriş yaptığımızda, sigara alındığında hep bu vergiler de yine oradan kesilir ve bu vergiler bir havuzda toplanır. 1 Trilyon 250 Milyar TL ve vergi toplanırken adaletsiz toplanıyor. Harcanırken nereye gidiyor? Vergilerde en büyük kalem maalesef Güvenlik Bakalığı’na gidiyor. 6 yıl önce barışın konuşulduğu günlerde Güvenlik Bakanlığı dediğimiz yani; İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, MİT gibi kuruluşların olduğu bakanlıkların toplamı çok düşük bir rakama takip ediyordu, 50 Milyar gibi rakama tekabül ediyordu çünkü barış konuşuluyordu. Bu kadar istibdat politikaları sürdürülmüyordu, öğretmen atanıyordu, polis daha az atanıp daha çok öğretmen atanıyordu. O günlerde bütçe son derece düşüktü. Şimdi birinci bakanlık Güvenlik Bakanlığı olarak bakanlık yok ama güvenlik konseptinin toplamı olarak baktığımızda birinci bakanlık oldu maalesef çünkü tek adam rejimi bir istibdat rejimi, baskı, zulüm ve savaş rejimidir bundan dolayı da bu güvenlik bakanlığı arttı ve 246 Milyar TL’ye çıktı ve birinci bakanlık olarak devreye geçti. Bu ne demek? Halkımızda bazı insanlar diyebilir ki; “Güvenlik olmayacak mı? S 400 almayacak mıyız? Terör var, tehdit var, beka meselesi var.” Diye inanmış olabilirler ama şunu bilsinler: Ortada eğer ki siz her şeyi çivi olarak görürseniz elinize sürekli çekiç alırsınız ve birilerinin kafasına vurursunuz. Bu bir sarmaldır. Irak’ta Saddam da bu politikları izledi, Libya’daki Kaddafi’de bu politikaları izledi, tüm kaynaklar silahlara gitti ama o ülkeler abad olmadı.

Tek adam rejimi tüm sistemi çökerttiği için Türkiye’ye tefeci faizi ile borç veriyorlar

Yalnızca güvenlikçi politikalar yani tank, top, silah alarak, asker, polis istihdam ederek, bir ülke abad olmamıştır! Bu politikada itiraz etmek gerekir bu ideolojik boyutu ama diyelim ki EYT’deki bir insanımız veya atanamayan bir öğretmen alkışlıyorsa, S 400 füzesi aldığında, tank, top aldığında alkışlıyorsa şunu bilsin ki bu nu alkışladığı zaman kendisi hiçbir zaman atanamayacak demektir öğretmen olarak veya Emeklilikte Yaşa Takılan emekli olamayacak demektir çünkü onun emekli olması için gereken kaynaklarla S 400 füzesi, tank, top alınıyor. İstibdat politikaları ortaya konuyor demektir veya atanamayan bir öğretmenin atanması kaynağı ile onun yerine polis atanıyor demektir. Birçok öğretmenlik mezunu yurttaşımız polis olarak atanıyor. Bu politikalara karşı çıkmak aynı zamanda ekmeğimize sahip çıkmak anlamına gelir. İkinci bakanlık ironik bir şekilde faize Nas olarak bakan, faiz karşıtıyım diyen iktidar; bir bakıyorsunuz ikinci büyük bakanlığı “Faiz Bakanlığı” yapmış. Her derdimiz 5 TL verginin 1 TL’si güvenlikçi politikalara gidiyor. Her ödediğimiz 5 TL’deki 1 TL’si faize gidiyor! Bu kadar faize karşıyım, faize karşıyım diyor ama bakıyorsunuz ödediğimiz her 5 TL’lik verginin 1 TL’si faize gidiyor. Bu ‘Faiz Bakanlığı’ dediğim ikinci büyük bakanlık ki en büyük ikinci bakanlık! 5 yıl önce neydi? Yalnızca 45 Milyar TL idi. Daha güvenin olduğu, kurumların işlediği, denge denetim mekanizmasının olduğu günlerde Türkiye’ye borç verenler çok daha düşük bir faizle borç veriyordu ama tek adam rejimi tüm sistemi çökerttiği için Türkiye’ye tefeci faizi ile borç veriyorlar çünkü Türkiye’de risk görüyorlar. Dolar bazında Amerika’da faiz %0 iken Türkiye %7, %8 dolar faizi ile borç bulmaya çalışıyor! Belki yarın bunu da bulamayacak çünkü Türkiye iflas etmekte olan bir ülkeye %50 faizle verseniz kimse borç vermek istemez! Peki Türk Lirası faizlerine bakalım; yalnızca 5-6 yıl önce Türk Lirası faizleri %6, %7, %8 iken şimdi Türk Lirası faizi %20’ye borç bulmaya çalışıyor! Kredi faizlerine bakalım; %25’e çıkmış durumda. Erdoğan bugün faizi düşür diyor, faizi talimatla Merkez Bankası düşürüyor güya ama faiz talimatla düşmez! Belki Merkez Bankası faizini düşürmüş gibi yaparsınız ama piyasaya baktığınızda sizin ülkenize güvenmeyen, hükümetinize güvenmeyen tefeciler çok daha yüksek faiz isterler ve faiz bütçesi de artmaya maalesef devam ediyor! 3. Bakanlık; Eğitim, 4. Bakanlık; Sağlık Bakanlığı ki bu rakamlar aldatmasın.

Bugün Meclis’e gelirken bir emeklinin çöpten domates topladığını gördüm

Bu eğitime ve sağlığa OECD ülkeleri içinde kişi başına göre en az kaynak ayıran ülkeyiz! En az dolar bazında kaynak ayıran ülkeyiz. Eğitime ayrılması gereken paralar faize gidiyor, sağlığa ayrılması gereken paralar maalesef silaha gidiyor! Bu gördüğümüz 3. Ve 4. Kalemler; Eğitim Bakanlığı 1. Bakanlık olmalıydı, en çok kaynak ayırdığımız bakanlık olmalıydı maalesef 3. Sırada. Sağlık Bakanlığı ikinci bakanlık olmalıydı; faize gidecek paralar sağlığa gitmeliydi. Sonrasında 5. Bakanlık ‘Îsraf Bakanlığı’ bakın tüm dinlerde israf haramdır! Bu böyledir. Eğer Nas olarak bakılacaksa; haddimi aşmadan söyleyim. İncil’de de, Kur’an’da da, Tevrat’ta da israf haramdır! Eğer ki din olarak bakılmıyorsa ahlaken, vicdanen de bu tartışılması gereken bir şey. Bir yandan bugün Meclis’e gelirken bir emeklinin çöpten domates topladığını gördüm. Manav biraz çürük domatesleri çöpe atmıştı, üstelikte bu Çankaya Mahallesi’nde gördüm. Güya varlıklı bir mahallede gözümle gördüm, fotoğrafını çekmeye imtina ettim çünkü o amcayı göstermek kabul edilemez bir şeydi ve utandım o anda bu ülkenin bir vekili olarak, bir emekli abimizin çöpten domates topladığını, manavın biraz çürük domatesleri çöpe atmış, onları çöpten toplayan bir emekli amcamızı gördüm. Biraz vicdanlı olan bir iktidar, saray, biraz vicdanı kalmış olan bir milletvekilleri bunu görür, ne yapar? Bu israf kalemlerini azaltır, 95 Milyar ki ben bunu 9.27 kura göre hesaplamıştım şu anda bu çok daha yükselecek bu israf kalemi! Bence 110-120 Milyar’a kadar çıkacak. Bu rakamı sıfırlar ve bu parayla emeklimizin en düşük emekli maaşını 4 Bin TL yapabilirdik. Şu anda 1500 TL alan o amcamız gidip çöpten domates topluyor. Bu kabul edilemez! Bu yüzen saray, uçan saray, yürüyen saraylar, şatafat, rant tüm bunları bir kenara koyabilse bu ülke Ankara’da biliyorsunuz büyük bir israf var! Her bir bakan geliyor bütçe görüşmelerinde 10 Milyon TL’lik Mercedes ile. Niye biniyorsun bu Mercedes’e? Mütevazi bir araca binsene, her bakanın altında özel uçaklar, yazlık saraylar, kışlık saraylar, şatafatlar ne oluyor? Senin halkın çöpten domates toplarken, ekmek toplarken sen orada lüks Mercedes’e bineceksin! Bu kabul edilemez! Bu israf kalemini sıfırlamamız gerekiyordu. Akp-Mhp reddetti bunu. Sonraki bakanlık; ‘Yandaş Bakanlığı’. Ben bunu dolar 9 küsür iken hesaplamıştım, şu an ‘İsraf Bakanlığı’ 82 Milyar gözüküyor ama emin olun 100 Milyar TL’yi geçecek. Niye? Çünkü bunlar köprü, yol diye ölüyorlar ya tek övündükleri şey, ne dersek diyelim. “Köprü, yol yaptık.” Bunları ne ile yaptın? Maalesef el parası ile, yurtdışından dolar bazında, euro bazında para getirdiler buraya yabancı sermaye; onlarla bir anlaşma yaptılar. “Ben köprü yapacağım, köprünün maliyeti 1 Milyar $ ama sen bana 15 Milyar $ vereceksin.” dedi. Osmangazi Köprüsü böyledir.

İsraftan vazgeçsek veya yandaştan vazgeçsek elektrik, su, doğalgaz ve interneti ücretsiz yapabiliyoruz.

1 Milyar $ olan maliyeti 15 yılda 15 Milyar $ olacak. “Kendi paramızla yapalım.” Yok. 1 Milyar $ maliyeti olan bir köprüyü 15 Milyar $’a ihale ediyorsanız, ya cahilsiniz, ya ahmaksınız, ya da kötü niyetlisiniz! Ticareti bilen bilir, niye 1 Milyar $’Lık köprüyü 15 Milyar $’a yaparsın. Yolsuzluk için yaparsın, olayın diğer boyutu € bazında borçlandıkları için, $ bazında borçlandıkları için; bunlar 5-6 yıl önce $ 1.5, 2 TL iken borçlandılar şimdi dolar oldu 14 TL. Ne oluyor? Bütçemizden çok büyük kaynaklar bu yandaşlara akıyor! Binali Yıldırım 5 yıl önce demişti: “Bütçemizden 5 kuruş para çıkmayacak.” Demişti, al sana çıkmayacak 5 kuruş para! 82 Milyar TL göstermişim ama 100 Milyar TL’nin üzerinde para yandaşlara akacak! 5 tane yandaş müteahhide akacak! Yurttaşlarımız anlamayabilir 100 Milyar TL ne demek? 100 Milyar TL’nin 30 Milyar TL’si ile 200 bin öğretmen atayabilirim. 100 Milyar TL’nin yalnızca 20 Milyar TL’si ile barınma sorunu var ya yurttaşlarımızın, gençlerin; bütün yurt sorununu çözebilirdim. 100 Milyar TL’nin 10 Milyar TL’si ile 3600 Ek Gösterge sorununu çözebilirdim. 100 Milyar TL’nin geriye kalan 40 Milyar TL’si ile Emeklilikte Yaşa Takılan tüm yurttaşlarımızı emekli edebilirdim. Bak nelere yol açıyor? Bir anda 5 yandaş müteahhite akan 100 Milyar TL, o 100 Milyar TL ile milyonlarca yurttaşımızın sorununu çözmek! Bu iktidar neyi tercih ediyor? 5 tane yandaş müteahhidi tercih ediyor, diğer yandan milyonlarca yurttaşımızın sorununun çözülmesini tercih etmiyor. Geri kalan bakanlıklara bakalım çok önemli bakanlık ne kadar gerilerde kalmış. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 66 Milyar TL. Çok düşük bir rakam. Yoksulluğun bu kadar olduğu bir ülkede Sosyal Politikalar Bakanlığı ya birinci ya da ikinci bakanlık olmalı. 200 Milyar TL’nin üzerinde para ayrılmalıydı. Demokratik ülkelerde böyle! En birinci bakanlık Sosyal Politikalar Bakanlığı’dır. Özellikle kapitalizmin olduğu ülkede kazanan ve kaybedenler vardır, vicdanlı bir devlet geride işsiz kalanların yanında olur. Özellikle pandemi döneminde onlara sosyal gelir transferleri yapar, sosyal politikalar uygular. Elektrik, su, doğalgazı, interneti ücretsiz yapar. Biz böyle bir önerge verdik, dedik ki: “Karakış geliyor, zor kış gelecek. Yurttaşlarımızı faturalardan kurtaralım. Elektrik, su, doğalgaz, internet.” Bunlar lüks değil ihtiyaç. İhtiyaç sınırına kadar mütevazi bir ev 100 M2 elektrik su doğalgaz internet ne kadar ihtiyaç varsa o sınıra kadar ücretsiz yapalım, o sınırı aşan lüks bir evi varsa aşanlar da artan oranlarda fiyatlandıralım dedik. Bunu reddettiler. Yalnızca 4 faturadan tüm yurttaşlarımızı kurtarmak için 100 Milyar TL gerekli, baktığınız zaman israftan vazgeçsek veya yandaştan vazgeçsek elektrik, su, doğalgaz ve interneti ücretsiz yapabiliyoruz. 24 Milyon haneyi elektrik, su, doğalgaz ve internet faturasını kurtarmak bir yana, diğer yandan bakıyorsunuz 5 tane yandaş müteahhit. Bunlar yandaşlarını tercih ediyor, lüksü şatafatı tercih ediyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Zengin daha zengin oldu ve olacak. Fakir daha fakir oldu ve olacak! Öyle değil mi? Gidişat böyle.

Bu bütçeden 5 yandaşa para aktarıyorlar.

Garo Paylan: Tamamen öyle. Ahlaksızlık şurada; vicdansızlığı geçmiş ahlaksızlık ve yolsuzluk şurada: Bu bütçeden 5 yandaşa para aktarıyorlar ya; şu anda milyarlarca dolar. Bu para Türkiye’de mi duruyor? Veya vergilendiriliyor mu? Hayır. Ne yapıyorlar? Panama Papers çıktı ya veya Pandora Belgeleri çıktı; oralarda bu yandaş müteahhitlerin ismi var. Yani yurttaşımızdan alınan vergiler, o esnaftan, kamyon şöföründen, bakkaldan, çiftçiden alınan vergileri bu 5 yandaşa aktarıyorlar. Bunlar da yurtdışı vergi cennetlerine götürüyorlar. Açıkça söylüyorum, burada bir yolsuzluk var. Bir insan bu kadar ahmak olamaz. Bir yandan siz 5 yandaşınızı tercih edeceksiniz, onlar alıp vergi cennetine götürecek, onların peşine düşmüyorsanız, vergisini almıyorsanız, hesap sormuyorsanız ortada bir yolsuzluk vardır. Tarım ve Orman Bakanlığı var sırada. 64 Milyar TL. Bu 64 Milyar TL içinden çiftçiye doğrudan destek kaç para? Yalnızca 24 Milyar TL. Oysa Tarım Kanunu’na göre GSYİH’nın %1’ini çiftçiye doğrudan destek vermemiz gerekir. Yani 70 Milyar TL vermemiz gerekir onlar 24 Milyar TL veriyorlar. 46 Milyar TL çiftçinin cebinden çalıyorlar. Geçen yıl 2 bin TL olan DAP Gübresi şu an 12 Bin TL. Geçen yıl 4 bin TL olan Üre Gübresi şimdi 15 Bin TL. Çiftçi tarlasına gübre atamıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Gübresiz çiftçilik yapıyorlar. Biraz sonra çiftçi arkadaşımızı da alacağız. O zaman verim de düşüyor!

Gençlik ve Spor Bakanlığında yurt sorunu çözecek bütçe yok.

Garo Paylan: Gübre atamayınca ne olacak? Çiftçi zaten borç altında, gübreyi atıp daha çok verim almaya çalışıyor. Dönemde 200-300 kilo alacaksa 600 kilo almak için gübre atıyor tarlasına. Gübre atamayınca ne olacak? Dönemde 600-700 kilo yerine 250-300 kilo o da kuraklık olmazsa ya alacak ya alamayacak. Ne olacak? Daha da büyük bir borç sarmalına girecek. Bu noktada sosyal bir devlet ne yapar? Çiftçisinin yanında olur. “Sen merak etme. Gübre fiyatları yükseliyor ama ben senin yanında olacağım.” der ve tarım politikasını devreye geçirir.  Biz ne yaptık? Tarım bütçesini gelin 50 Milyar TL arttıralım, hem çiftçiye gübre desteği verelim hem de onların borçlarını silelim dedik maalesef bu önergemizi de reddetti bu vicdansızlar. Ulaştırma Bakanlığı’nı geçiyorum çünkü o da yandaş bütçesi. Yandaşlarına köprü, yol parası başka bir şey yok orada! Gençlik ve Spor Bakanlığı 27 Milyar TL bu bakanlığın bütçesinde yurt sorunu çözecek bütçe yok. Adam baktı gerçekten yok, kalem yok. Sonra diyecekler ki: “Bunlar öğrenci değil.” Yalanlar söyleyecekler ve gençlerimizin barınamamaya devam edecekler, bütçe tercihi bu noktada faize, ranta, yandaşa para harcayınca gençlerin yurt sorunu çözecek kaynak yok! Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi bakın ne kadar küçük?

Ticaret Bakanı’na dedim ki: “Esnaf perişan, senin ülkende esnafa destek verecek 5 kuruş para yok.”

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Şu tablo bize çok önemli bakanlıkların nasıl güvenlik, faiz, israf ve yandaş bakanlıkları karşısında ne kadar cüce kaldığını gösteriyor! Sanayi ve Teknolojiye para yatırmayan, önce vizyonunuz olacak, özgür üniversiteniz olacak onlar bilim üretecekler ama araştırma geliştirmeye de kaynak ayırmanız lazım. Dünyada inanılmaz bir teknolojik gelişim var, bilişim teknoloji gelişimi var, Türkiye’de mal topluyor niye? Çünkü bunlar AR-GE’ye para harcamıyorlar, lüks, şatafattan yandaştan, faizten, savaştan başka bir şey bilmiyorlar. Araştırma ve Geliştirme’ye para harcamamız lazım. Bu kadar küçük bir Sanayi ve Teknoloji Bütçesi ile ne yapabilirsiniz? Sayın Varank: “Ay’a gideceğim.” diyordu, bütçeye koymuş 50 Milyon TL, 3 Milyon Dolar yapar, ben de ona bir oyuncak verdim. “Bununla ancak bunu alırsınız, ay a gitmenin. Dalga geçmeyin bu milletle.” Siz bırakın Ay’a gitmeyi, yurttaşımız ada vapuruna jeton alamıyor. Senin yurttaşın ada vapuruna jeton alamazken sen nasıl Ay’a gidiyorsun? Ki para da yok, para koyacak bütçe yok. Ticaret Bakanlığı; tüm esnaf kardeşlerimiz baksınlar. Ticaret Bakanlığı bütçesi sadece 8 Milyar TL ve tamamı maaşa gidiyor. Ticaret Bakanı’na dedim ki: “Esnaf perişan, senin ülkende esnafa destek verecek 5 kuruş para yok.” Dedim. Esnafın dükkanını kapattınız, aç açıkta bıraktınız, zincir marketlere karşı ezdiriyorsunuz. Trendyol gibi internet sitelere karşı ezdiriyorsunuz esnafı ama esnafınızı destekleyecek 5 kuruş bütçeniz yok dedim ağzını açıp bir şey diyemedi Sn. Mehmet Muş. Ne kadar küçük bir Ticaret Bakanlığı esnaf bütçesi var.

Tefecilere 240 milyar para verirken Kültür’e 7 milyar TL para harcıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı; topu topu 7 Milyar TL. Bir ülke kültürüne para yatırmıyorsa, 12 bin yıllık tarihi olan bir ülkedeyiz, binlerce klise şu anda restore edilmeyi bekliyor, binlerce cami, kültür varlığımız restore edilmeye, açığa çıkarılmayı bekliyor. Korunmayı bekliyor, bunlarda bütçe yok niye? Çünkü ranta para harcamak lazım, faizcilere, tefecilere para vermeleri gerekiyor. Tefecilere 240 milyar para verirken Kültür’e 7 milyar TL para harcıyor. Tiyatrolar var bunun içinde, tiyatro desteklenmezse, sanatçılar sinemacılar desteklenmezse bir ülkenin kalkınması mümkün mü? Edebiyatçıları nasıl destekleyeceksin? Kültür diyorlar ama Kültür’e ayırdıkları para 3 kuruş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; biliyorsunuz deprem ülkesiyiz. İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Erzincan’da milyonlarca konut depreme güvensiz. Ne yapması lazım bir ülkenin vicdanlı vekilleri? Gelin bütçeye kaynak koyalım, 50,100,150 Milyar; en yoksullardan başlayarak en fakir gurebadan başlayarak o tabut evleri depreme güvenli hale getirelim demesi lazım ama bakıyorsunuz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bütçesi 4 Milyar o da ancak maaşlara gidiyor. Bütçede şehirlerimizi, evlerimizi o çürük güvensiz evlerimizi depreme güvenli hale getirecek 5 kuruş kaynak yok!

Ben Tarım Bakanı olsam önce yangın söndürme uçakları için bütçe koyarım; maalesef bu bütçede yangın söndürme uçağı alacak bütçe de koymamışlar.

Tarım Bakanlığı bütçesinde orman yakınları değil mi en önemli konu; geçen yaz ciğerlerimiz yandı. Ne yapar bir Orman Bakanı? Ormanımız yandı uçağımız yoktu! Ben Tarım Bakanı olsam önce yangın söndürme uçakları için bütçe koyarım; maalesef bu bütçede yangın söndürme uçağı alacak bütçe de koymamışlar niye? Çünkü lüks Mercedes’lerinden şatafatlarından vazgeçmemişler. Tayyip Erdoğan’ın 14 tane uçağı var. 1 tanesi 500 milyon dolar. En büyük Katar’dan gelen. Yalnızca o uçağından vazgeçse, bir tanesinden vazgeçse 20-30 tane yangın söndürme uçağı alırız ve bir daha ciğerlerimiz yanmaz! Ormanlar yanıyor, fıtrattan diyorlar, Allah’ın işi diyorlar. Bu işi Allah’ı karıştırıyorlar. Allah ne demiş? Sen önce tedbirini al, sonrasında tevekkül et demiş ama sen tedbirini almayacaksın, lüks, şatafat içinde 500 milyon dolarlık uçağa bineceksin sonra ormanlarımız yanacak Allah’ın işi diyeceksin veya iftira atacaksın, provakasyon diyeceksin. Adaletsiz bütçe ile karşı karşıyayız. Bu bütçeye hepimizin itiraz etmesi lazım, halkın itiraz etmesi lazım, itiraz konusunda yeterlilik görmüyorum. Bu bütçe soygun bütçesidir, halktan alıp %1’e aktaran, yandaşa aktaran bir bütçedir. Bu soygun düzenini durdurmak için mücadeleyi bitirmeliyiz diyorum.

Yurdun dört bir tarafından programımıza katılıp sıkıntılarını, bütçe konusundaki görüşlerini aktarmak isteyen esnaf kardeşlerimiz var.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz bütçe görüşmelerinde hemen hemen her bakana altınızdaki 10 Milyon TL’lik araçlarınızdan tasarruf edin, en azından sıradan bir araca binin dediniz ama onlar yine araçları ile gelmeye devam ettiler, umursamadılar. Çok basit bir iktisat tedbirini de almadılar bunu da yakinen müşahede ettik. Programımıza esnaf kardeşlerimiz de katılacak. Yurdun dört bir tarafından programımıza katılıp sıkıntılarını, bütçe konusundaki görüşlerini aktarmak isteyen esnaf kardeşlerimiz var. İlk olarak Kocaeli’nden İbrahim Ergin bey’i almak isteriz. İbrahim Ergin hoşgeldiniz Kocaeli’nden katılıyorsunuz. Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Temmuz ayında ekmek 1.75 TL iken Kocaeli’de 250 gramı, bugün 250 gram ekmek 3 TL oldu 2 gün önce ama un fiyatı %100’ün üstüne çıktı, 350-400 TL bandında

Esnaf İbrahim Ergin: Hoş bulduk sayın vekilim İbrahim Ergin Kocaeli’nden katılıyorum. Garo vekilim birçok şeyin altını çok net olarak çizdi, doğrusu bir ülkede görünmeyen bir savaş varsa bu bütçenin de görünmeyen yerlere gitmesi normaldir. Bir esnaf olarak gerçekten çok zor durumdayız. Ben birkaç konuda iş yapıyorum, otomotiv sektörü, fırın sektörü, mobilya ve beyaz eşya sektöründe faaliyetlerim var. Çok zor durumdayız. Öncelikle un meselesi ve ekmek meselesi ile ekmeğin ne kadar nemli olduğunu herkes bilir. Temmuz ayında un fiyatlarının 120 TL olduğu bugün 350- 400 TL bandında un fiyatları. Temmuz ayında ekmek 1.75 TL iken Kocaeli’de 250 gramı, bugün 250 gram ekmek 3 TL oldu 2 gün önce ama un fiyatı %100’ün üstüne çıktı, 350-400 TL bandında. Bu gerçekten esnaf olarak çok zorluyoruz. Çalışanlarımıza karşı sorumluluklarımız var, asgari ücret ile çalışanlarımız var. 2940 TL iken nasıl yaşamını idame ettirecekler? Çok zor ama gerçekten de fırıncı esnafı çok zor durumda sayın vekilim. Bir çuval unda 220 ekmek çıkar, 400 TL olmuş. Bunun 20 ekmeği yanar vs. Geri kalan 200 ekmek ile siz hesaplarsanız maliyetini çıkarmıyor, un parası toplanmıyor!

“Gelip ekmek kırıntısı var mı?” Tavuğa vereceğim diyorlar, çok iyi biliyorum ki onu götürüp kendi yiyecek.

Üretemeyen bir toplum, sürekli tüketiyoruz, tarım arazilerimizi ekemediğimiz, çiftçiye destek veremedikleri için kendi yandaş çevrelere rant aktardıkları için haliyle üretime devam ediliyor. Anlayışı olmadığı için bu tür sonuçlar doğuruyor ve bu da halka ve bizler zorluğunu çekiyoruz. Biz bunun sıkıntılarını çekiyoruz, halk çekiyor. Gerçekten insanlar ekmek 1.75 iken bile gelip bayat ekmeğe talip oluyorlar. Sabah fırına gelip: “Bayat ekmek var mı?” diye talep ediyorlardı. Garo vekilim bahsetti yaşlı amcanın domates alması gibi. İnsanlar gelip ekmek kırıntılarını istiyorlar sayın vekilim. “Gelip ekmek kırıntısı var mı?” Tavuğa vereceğim, çok iyi biliyorum ki onu götürüp kendi yiyecek. 3- 4 günlük bayat ekmekleri talep ediyorlar. Bu alım gücünün ne kadar düştüğünü söylüyor. Mobilya ve beyaz eşya Türkiye’nin sayılı firmaları ile çalışıyorum, 3 firma ile çalışıyorum. Emin olun yılbaşından bugüne kadar %45’ten 60’a kadar zam geldi. Dün 3 tane kurumsal firma dün sabah iş yerimizi açınca mailleri geldi, %10 zam geldi. Mobilya’da beyaz eşyada. Bu halk nasıl bunları alacak ve bir koltuk takımı 20 Bin TL olmuş. 20 Bin TL asgari ücretle çalışan bir vatandaş 20 Bin TL’yi nasıl alabilecek? Koltuğu nasıl alacak?

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İbrahim Bey daha dün 6-7 Bin TL idi koltuk takımları.

Piyasada çok iyi olmayan koltuklar bile 12-13-14 Bin TL asgari ücretle çalışan bir vatandaş bunu nasıl alsın?

Esnaf İbrahim Ergin: Vekilim bizim çalıştığımız firma Kayseri kökenli bir firma, Türkiye’nin 3 büyük firmasından bir tanesidir. Dün sabah mail geldi, %10 zam gönderdiler. 20 Bin TL’den aşağı o firmanın koltuğu yok. 18’den 22 Bin TL’ye kadar gidiyor. Piyasada çok iyi olmayan koltuklar bile 12-13-14 Bin TL asgari ücretle çalışan bir vatandaş bunu nasıl alsın?

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Nasıl evlenecek? Nasıl düğün yapacak?

Esnaf İbrahim Ergin: Eskiden düğün paketi 25-30 Bin TL idi, şimdi bir düğün paketi 100 Bin TL’den aşağı değil.

Garo Paylan:Bir çeyrek altın 1300 TL oldu, düğünde çeyrek altın takmak bile zengin işi oldu. Eskiden tam altın takardı zenginler, garibanlar çeyrek altın takardı, şimdi garibanın çeyrek altın takması bile mümkün değil.

Araç almaya kalkarsan arıyorsun, 50 Bin TL’lik araç 200 Bin TL olmuş.

Esnaf İbrahim Ergin: Bir de otomotiv sektöründen bahsedeyim. Vekilim geçen sene 50 Bin TL’lik araç bugün 200 Bin TL. Sıfır araç bayilerde yok. Araç almaya kalkarsan arıyorsun, 50 Bin TL’lik araç 200 Bin TL olmuş. Bu fiyatlarla iş yapmak çok zor! Gerçekten de esnaf çok zor durumda. Yanımızda son 2 ayda 4-5 esnaf arkadaşımız mağazalarını kapattılar.

Garo Paylan:Çünkü daha çok sermaya koyması gerekiyor. 5 araba koysa 1 Milyon TL.

Dükkanın gideri, çalışan, elektrik, doğalgaz, su kesinlikle kurtarmıyor, döndürmüyor.

Esnaf İbrahim Ergin: Daha önce 2015-2016-2017 model bir araç 50-60 Bin TL, 500 Bin sermayesi olan 10 araç galerisine koyabiliyordu. Şimdi 1 milyon sermayende olsan 3-4 tane araba koyabiliyorsun. Onunla dönemiyorsun. Dükkanın gideri, çalışan, elektrik, doğalgaz, su kesinlikle kurtarmıyor, döndürmüyor. 6 aydır araç almıyorum. Galerimi kapattım.

Garo Paylan:Her işte aynı şey oldu. Mobilya mağazanızı da dekor yapmaya kalksanız sermayenizi 3 kat arttırmanız gerekiyor. Bunun için de borçlanmanız gerekiyor.

Asgari ücretin 4 bin kimi 6 bin TL diyor. 5 Bin TL olması kadar doğal bir şey yok ama devlet bundan sigortalarını almaması lazım esnaftan.

Esnaf İbrahim Ergin: Ben mobilya firmamı değiştirmek istedim, bir firma ile görüştüm, gelip dekorasyon için 800 Bin TL harcamamı istediler. “Siz bizim konseptimize uygun mağazamızın konseptinizi yapacaksanız. Parayı siz ödeyeceksiniz.” dediler. Ben ne kazanacağım da 800 BİN TL harcayacağım. Kapitalizm kendine göre işliyor. Esnaf ile işçiye hiçbir şey yok. İş veren olarak burada asgari ücretlinin gerçekten çalışanlarımızın yaşamını idame ettirmediği gibi bizim de vicdanımız rahat değil. Asgari ücretin 4 bin kimi 6 bin TL diyor. 5 Bin TL olması kadar doğal bir şey yok ama devlet bundan sigortalarını almaması lazım esnaftan. Bizden keseceği 1600- 1700 TL’lik sigorta bedelini devletin karşılaması lazım biz de o parayı çalışana verelim ki çalışan da yaşamını idame ettirsin, o da insan, onun da yaşamını idame ettirmesi kadar doğal ne olabilir?

Asgari ücret vergi dışı olmalı ve en az 5 bin tl olmalı, o 5 bin de anlamsız hale geldi, bu enflasyon içinde.

Garo Paylan:Biz bunun için önerge verdik. Asgari ücret vergi dışı olsun dedik ama bu reddedildi. Yandaşlarını vergilendirmiyorlar, asgari ücretlinin sırtına biniyorlar. Asgari ücret vergi dışı olmalı ve en az 5 bin tl olmalı, o 5 bin de anlamsız hale geldi, bu enflasyon içinde. Belki 1-2 ay için nefes aldırır ama bu enflasyon böyle gittiği sürece alım gücü gelecek yılın ocak, şubat ayında yok olacaktır. 2800 TL  yılbaşında iyi para gibi göstermişlerdi, yılbaşında biraz alım gücü vardı ama gelen enflasyon dalgası ile 2800 TL şu anda anlamsız hale geldi. 5 Bin TL bile verseler o da 2-3 ayda bu enflasyon zam dalgası içinde anlamsız hale gelecektir. 90’lı yıllarda Demirel %50 zam verirdi, Erbakan %50 zam verirdi ama o zam 2-3 ayda anlamsız hale gelirdi çünkü ülke bir devalüasyon kur ve enflasyon sarmalına girmiş durumda. Bu kur ve enflasyon sarmalı en ahlaksız ve en adaletsiz vergidir. Halkın cebine kaşıkla koyar ama kepçeyle geri alır şu anda bu enflasyon sarmalı içinde yaşıyoruz. Siz dediniz; mobilya ürünleri. İşçi aldığı para ile mobilya ürünü alacak 5 bin Tl olsa ne olacak? 5 Bin TL geliri olan bir kişi 20 Bin TL’ye o koltuk takımını alabilir mi?

Esnaf İbrahim Ergin: Türkiye halkı son 1.5 ayda %20-%30 farkirleşti, dolar 14 TL’ye çıktı. Her şey dolara endeksli. Mill ve yerli sermayeden bahsediyorlar ya o zaman bütün bağlantıları niçin Türk parası ile yapmıyorlar? Yandaş müteahhitlerin sözleşmelerini TL ile yapın madem milli ve yerli sermayeden bahsediyorlar.

Almanya’daki işçi burada 1 hafta 15 gün geliyor. Bizim işçimiz ada vapuruna jeton alamıyor.

Garo Paylan: Halka TL ile maaş veriyorlar ama yandaşlarına euro ve dolar ile garanti ödemelerini yapıyorlar ve milliyim diyen ülkesini seven, yurtsever bir insan önce parasının itibarını düşünür! Parayı pul ettiğiniz zaman halkınızı köle yaparsınız, mobilya firmaları ihracata çalışmak istiyor, iç piyasaya mal vermek istemiyor. Kendi işçisine 180 € maaş veriyor, kölelik düzeninde çalışıyor avrupadakilere mal üretsin diye. Biz köle miyiz? Biz de daha iyi yaşamı hak ediyoruz. Almanya’daki işçi burada 1 hafta 15 gün geliyor. Bizim işçimiz ada vapuruna jeton alamıyor. Bu adaletsizliği kabul etmememiz gerekiyor. Bu büyüme halkı yoksullaştırıyor, bir avuç yandaşı zenginleştiriyor. Borsa yükseliyor, borsa şirketi patronları ucuz iş gücü emeği daha da ucuza çalıştıracak, emek ucuzlaşıyor onunla ihracat yapacak. İhracat yapmak güzeldir ama sen işçine emek sağlayamıyorsan, bir avuç yandaşı zenginleştiriyorsan böyle büyümeye lanet olsun. Refah varsa ortada hep beraber paylaşmalıyız. Türkiye Dünya’nın en güzel ülkesi, hep beraber ekmekte, refahta, işte bulabiliriz ama bunlar parayı pul ediyorlar halkı köle ediyorlar bir avuç yandaşlarını zenginleştiriyorlar. Bu büyüme bir avuç yandaşı zenginleştiren, herkesi fakirleştiren bir büyümedir.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: İbrahim bey çok teşekkür ederiz, sırada diğer esnaf kardeşlerimiz var.

Garo Paylan:Teşekkürler İbrahim bey.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Umarım sıkıntılar giderilir. Sizlerle ileride yine farklı programlar yapacağız. Sırada bir başka esnafımız, çiftçimiz ve esnaflıkta yapan bir kardeşimiz Mehmet Tombak var. Mehmet Tombak hem çiftçi hem TIR şöförlüğü yapıyor. Mehmet Tombak işinden ihraç edilmiş bir imam, din görevlisi. Yargısız infazla işinden edilmiş, ortada bırakılmış biri ve ne yapacağını bilememiş, köyüne dönmüş. Ankara Polatlı’da köyünde şeker pancarı, buğday üretimi ile uğraşmış. Böyle olunca TIR şöförlüğü yapıyor. Sözü uzatmayalım, dertli olana sözü bırakalım. Mehmet Tombak söz sende, Garo vekilimizin de sizin görüşlerinizi yorumlayacak.

Mazot fiyatları zaten malum, 10 TL’ye yaklaşmış durumda. Bir çiftçi bir tarlasını ekip hasat edene kadar çeşitli durumlardan geçiyor.

Çiftçi Mehmet Tombak: Teşekkür ederim sayın vekilim. Bize mikrofon uzattığınız için teşekkür ederim. Bir çiftçi olarak mı bir KHK’lı olarak mı bir Tır şöförü olarak mı hangisinden başlayalım. Konumuz tarım olunca çiftçilikten devam edelim. Şu an pancar hasadı yapıyoruz, sıkıntılar derken girdilerden mi çıktılardan mı hangisinden başlasak hepsi bini bir para. Çiftçi hakikaten kan ağlıyor vaziyette şu anda. Mazot fiyatları zaten malum, 10 TL’ye yaklaşmış durumda. Bir çiftçi bir tarlasını ekip hasat edene kadar çeşitli durumlardan geçiyor. Bir pancar yetiştirebilmesi için önce tarlasını sürmesi lazım ki bu tarlayı sürebilmek için 1 dekara en az 2 LT mazot yakması lazım, sadece sürecek, bir de düzlemesi gerekecek. Düzledikten sonra ekecek tarlayı, daha sonra sulaması var, çapası var, ilacı var, gübresi var.

Toprak Mahsulleri Ofisi 2 Bin küsürden buğdayı alırken 5700 TL’ye dışarıdan buğday ithal ediyor.

Az önce Garo vekilim bahsetti gübre fiyatlarından bahsetti. Bir buğday yetiştiricisi buğday ekerken tarlasına en az 20 kilo taban gübresi atması gerekir. Bu taban gübre geçen yıl 2000 TL iken bu yıl 6 bin TL ve daha sonra ekti, buğday çimenlenmeye başladığı zaman veyahut da pancar için de geçerli yeşerdiği zaman üzerine yaprak gübresi atması gerekir. Bu yaprak gübresi geçen yıl 1600 TL iken tonu bu yıl 14 Bin TL. 10 TL mazot, 6 Bin Taban gübre, 14 Bin TL çimen yaprak gübresi. Gerisini hesap edelim, şu an buğday gübre Polatlı borsasında 5300- 5500 aralığında satılıyor. Harman zamanı buğdayı 2.9, 2.7 veya 3.10 aralığında aldılar. Şimdi 5000TL. O zaman Toprak Mahsulleri Ofisi 2 Bin küsürden buğdayı alırken 5700 TL’ye dışarıdan buğday ithal ediyor. Polatlı Ticaret Borsası hasat sezonuna başladığı zaman aynı gün yeni sezon başladığı gün buğday ithalat vergisi sıfırlanıyor ve buğday ithalatı başlanıyor. Biz o zaman 3 TL’ye satacağımız buğday o zaman 2.5 TL otomatik geriye düşüyor. Bu al sat sıfırlama olayı ithalat sıfırlama olayı niye hasat sezonu başlarında oluyor? Niye başka zaman olmuyor? Niye çiftçinin buğdayının fiyatı düşürülüyor? Onu da anlamış değilim.

Çiftçiler hepsi borç batağının içerisinde.

Çiftçiler hepsi borç batağının içerisinde şu anda tanıdık bütün çiftçiler. Bir bankadan kredi çekiyorlar, öbür bankanın kredisini yatırıyorlar. Oradan tekrar kredi çekip öbür bankanın kredisi. 3 banka ile çalışan çiftçiler var. Bir tezleri var ya; çiftçiler kazanmasa bu 200-300 bin TL’lik traktör nasıl oluyor diye tezleri var ya, gidin bir de bankalara sorun. Bu insanlar banka borçlarını ödeyebilmek için kredi ile traktör alıyorlar. Bir kısmını nakit alıyorlar, o nakitle diğer bankanın kredisini yatırıyorlar bu şekilde para döndürme işi yaparak ayakta durmaya çalışıyorlar. O traktör hacizde ve borçlu bir şekilde kredili, rehinli bu vaziyette. Orada aşırı derece kazandığından dolayı  böyle bir traktör almış değil. Onu yapan kazanan var mı? Çok büyük tarlası olanlar onlar yapıyorlar. Mazot desteği veriliyor ama biz bir ürün için 10 lt mazot harcarken onların ödediği, verdiği destek 2 lt mazot desteği veriyorlar sağ olsunlar. Biz çiftçi olarak derdimiz destek değil. Sattığımız ürün para etsin, biz destek istemiyoruz. Yeter ki ürün para etsin. 2 yıl önce soğan, patates terör örgütü vardı bugün o örgüt üyeliğinde yapamadılar. Bu sene niye hiç kimse dillendirmiyor? Adamlar tarlasında soğanı hasat etmede sürdüler tarlalarını veyahut başka insanlar gidip oradan soğan toplayıp tarlayı boşalttılar. Durum içler acısı. Depoya koyunca orada terör örgütü üyeliği oluyor onun arka planında öyle bir şey var. Muhakkak depoya girmesi beklemesi lazım ki orada uzun süre kalabilsin. Yoksa bozulur bir işe yaramaz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Garo vekilimizin çiftçilerin sorunları konusunda bir iki dakika yorum yapsın daha sonra diğer arkadaşımıza bağlanacağız.

Beka meselesi diyorlar ya bu ülkenin en önemli beka meselesi çiftçilerin yaş ortalamasının yükselmesi, çiftçinin borç altında olması ve çiftçilerin çocuklarının çiftçi olmak istememesidir.

Garo Paylan: Sevgili emekçi, çiftçi kardeşim. Genelde çiftçilerin çocukları çiftçi olmak istiyorlar mı? Ben Tarım Bakanı’na şunu söyledim; memlekette çiftçi sayısı sürekli azalıyor ve kır boşalıyor. Kırsal kesim boşalıyor, köyler boşalıyor ve çiftçilerin yaş ortalaması şu anda 56, 57. Bir 5-10 yıl sonra ülkede çiftçi kalmayacak demektir. Benim bildiğime göre bu anlamda çiftçi sayısı gittikçe azalıyor. Beka meselesi diyorlar ya bu ülkenin en önemli beka meselesi çiftçilerin yaş ortalamasının yükselmesi, çiftçinin borç altında olması ve çiftçilerin çocuklarının çiftçi olmak istememesidir, bununla ilgili esaslı bir politikaya dönmek gerekir, çiftçilerin ayakta durabileceği, çiftçinin çocuğunun çiftçi olup hak isteyeceği bir politikanın esas alınması gerekir ama bundan çok uzaktalar. Günübirlik politikaları esas alıyorlar, bu konuda ne demek istersiniz?

Çiftçi çocuklarının % 90’ı çiftçi olmak istemiyor.

Çiftçi Mehmet Tombak: Garo vekilim benim ortaokul, lise hayatım nohut, mercimek tarlalarında geçti. Tarlalarda çalışarak okul harçlığımı çıkardım. Babam: “Okuyun buraya heves etmeyin.” Diye yetiştirdi, ben de ilahiyat okudum ve imam oldum devlet kadrosunda. Daha sonra KHK’lı olduktan sonra tekrar buraya zaruretten geldim, aslında dediğiniz çok doğru. Çiftçi çocuğu çiftçi olmak istemiyor çünkü bir gelir yok, ortada çok büyük paralar dönüyor ama kendisinin eline geçen bir para yok! Harman’dan aldığını Tarım Kredi Kooperatifine, banka kredilerine, bu şekilde ödeme ile geçiyor, düzgün bir hayat yaşayacağı bir şekilde para geçmiyor çiftçilerin. O yüzden de çiftçi çocuklarının birçoğu %90’ı çiftçi olmak istemiyor. Ancak durumu iyi olan, tüm ekipmanı düzgün olan, yanında işçi çalıştıran çiftçilerin çocukları çiftçi oluyorlar diğerleri olmak istemiyorlar.

Hollanda Devleti, Fransa Devleti hem onların köylerini ihya ediyor, hem ürünlerinin para etmesini sağlıyor

Garo Paylan: Hollanda’ya, Fransa’ya gitseniz çiftçilerin çocukları çiftçi olmak istiyorlar, Hollanda Devleti, Fransa Devleti hem onların köylerini ihya ediyor, hem ürünlerinin para etmesini sağlıyor hem sosyal anlamda, ekonomik anlamda destekliyorlar ve böylece köyler boşalmıyor ve doğrudan bu ürünler orada üretilip hemen yakındaki ilçede Pazar buluyorlar, kooperatifleşip, örgütleniyor çiftçiler ve oradaki çiftçinin köyde kalması için elinden her şeyi yapıyor devletler bu yüzden tarım politikaları orada daha etkin işliyor, ülkemizde çiftçi şu an desteklenmiyor hatta kültürel anlamda bile dizilere bakın hep şehir yaşamı kutsanır, holdinglerde lüks binalarda zengin insanlar gösterilir ama sanki çiftçi olmak hor görülen bir şeymiş gibi ortaya konulur bu da bizim için temel bir beka meselesidir, bunu anlayacak bir Tarım Bakanı yok, Tarım Bakanı lüks bir yaşam sürüyor, özel uçaklarda uçuyor, lüks Mercedes’lerde yaşıyor zaten kendisi de tarımdan anlayan bir kişi değil ve belki de çiftçiliği hor bir şekilde görüyor, büyük tarım işletmelerini destekliyor oysa küçük geçimlik tarım işçiliğini desteklemediğiniz sürece tüm yurttaşlarınız şehirlere gider, kır boşalır ve tarım politikaları çöker. Bu politikaları değiştirmemeiz gerekiyor. Bu konuda önergeler verdik ama bunu anlayacak bir zihniyet ortada yok maalesef.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok teşekkür ederiz. Seni diğer programlarımızda da konuk edeceğiz. Ömer Bilal Karakaya ekranlarımızda. Sözü size bırakalım. Kendinizi tanıtın.

KHK’lı olduğumuzda bizim ilk yüzleştiğimiz şey: Belirsizlik, sahipsizlik, kamusal alanda beklentilerimiz açısından düştüğümüz durum buydu.

Ömer Bilal Karakaya: İki vekilimize de selamlarımla, dinleyen herkesi selamlıyorum. Provokatif bir cümle ile başlayayım ben. Söyleyeceğimiz her şey beklentilerimiz vs. vunların hepsi sonuçta parlementer sisteme geçilirse ifade özgürlüğü olursa geçerli olacak şeyler ama biz tabi burada şu anki durumu anlatmak durumundayız. En sonunda da hem Kocaeli hem Diyarbakır Milletvekilleri yan yana iken bir talebim olacak en sonunda. Ben Ömer Bilal Karakaya 692 Sayılı KHK ile Resmi Gazete’de ismim yayınlanarak ihraç oldum. Öncesinde kurumum OHAL Komisyonu’na benim sosyal medya paylaşımlarım bahane gösterilerek HDP’ye oy vermek veya HDP’yi savunmakla ilgili sosyal medya gruplarında üye olmam gösterildi ihraç nedeni. İlk başta komisyona havale edildim ve orada açığa alındım, 1 yıl boyunca açıktaydım. Daha sonra 1 sene sonraki KHK ile ihraç edildim ve ingilizce öğretmeniyim, diğer KHK’lılar gibi günlük hayatta tutunmak, günlük yaşamımızı karşılamak adına pek çok çeşitli işlerde çalıştım. Böyle bir ticari girişimler, gündelik işler vs. Bunlarla çalıştım. Şu anda buna benzer şeylerle devam ediyorum. Tercüme yapıyorum. Özel ders oluyor bazen. O şekilde götürüyoruz. Bizim yaşadığımız şeyleri özetlemek istiyorum ama biraz da felsefesini de açıklayarak; KHK’lı olduğumuzda bizim ilk yüzleştiğimiz şey: Belirsizlik, sahipsizlik, kamusal alanda beklentilerimiz açısından düştüğümüz durum buydu. İktidar açısından silinip yok olsunlar gibi bir durum.

Milli Eğitim sizi arıyor diyor ki: “Şu vatandaşı çalıştırmayın, KHK ile terör örgütleri ile irtibatlı durumu var. Çalıştırmamanız gerekiyor.” diyor.

Bunu hatırlayanlar hatırlar; devletin başındaki yöneticinin Cumhurbaşkanı’nın: “Onlar gitsin özel sektörde çalışsınlar, biz bunları mı besleyeceğiz?” diyerek ifadesi olmuştu ama daha sonra da dershanede çalışan öğretmenlerin Milli Eğitim’den aranması; “Bunu çalıştırmayın.” Denilmesi, belgelerin verilmemesi. Dershane ve özel okullar da her şey hukuki olsun diye belge istediler. “Bize şu kişi çalıştırılamaz.” Diye bir şey gönderin deniliyor onu da göndermiyorlar. Telefon belgeden daha etkili. Milli Eğitim sizi arıyor diyor ki: “Şu vatandaşı çalıştırmayın, KHK ile terör örgütleri ile irtibatlı durumu var. Çalıştırmamanız gerekiyor.” diyor. Belge gönderse bir resmi işlem var ortada ama devletin kurumundan bir telefon geliyor, bu daha ürkütücü bir şey. Sonra iktidar bu felsefesini, hikayesini, algısını topluma, partilere, sendikalara, kurumlara hatta uluslararası kurumlara bu algıyı ‘Başardı’ çok büyük bir düşman var, kendisini iktidarı devirecekti, ülkeyi kaosa sokacaktı, insanları öldürecekti vs. Bunu inandırdı ki bir dershanede ben öğretmen olduğum için. Bir dershanede bırakın kadrolu öğretmen olmayı, diyelim ki; öğrenci çalıştıracaksınız, etüt dersleri var. Bunlara üniversite öğrencileri de giriyorlar, matematik dersine matematik dersi bittikten sonra bazı öğrenci zayıfsa veya ailesinin isteği gereği dershane üniversite öğrencilerine geliyor etüt anlamında ödev yaptırma anlamında çalıştırıyor. Bu üniversite öğrencilerinin yaptığı şeyi KHK’lılar yapamıyordu. İktidarın o algıyı yerleştirmesinden dolayı. Bu algıya teslim olmayan HDP gibi biraz daha sistem dışında da olsa toplumsal partiler buna gelmediler. Gelmeyen sendika var mı bilmiyorum. Uluslararasında bu etkili oldu devletler bazında. Ortada büyük düşman var. Bu düşman için devlet 100 kişiden 1’i suçluysa 99 kişiyi helak edebilir çünkü çok büyük bir düşman var diye böyle bir durum vardı. Kendimden birkaç örnek vereyim; ilk günlerde dershanede özel okulda öğretmenleri düşünüyorum. Böyle bir şey pek düşünemiyordu çünkü ekranlarda sürekli hikayeler vardı, bu yasağı delen KHK’lılar iş veren gündelik iş verenlerin başına neler geldiği ekranlarda işlendi. Hatta öyle ilgisiz kişilere öyle ağır şeyler yapıldı ki hapishanedeki pandemi döneminde revir yasağı vardı. Şimdi maksat oradaki hapisteki KHK’lıyı veya siyasi tutukluyu ölümüne kadar gitmekten çok oradaki hikaye işlenerek hapiste bile en doğal bir şeyi, en insani bir şeyi bile vermiyoruz. O kadar büyük suçlular ki bunlar, gözünün önünde bile bile gidiyorlar. Ben bir uncu da çalıştım Fatih’te toptancı. Un paketliyordum. Günü kurtaracak yevmiyesi vardı, ağır işti ama o günü kurtarıyordum ailecek. Adam benden memnundu ama müşterilerden çekiniyordu. O kadar kafası dolu ki insanlar sizi tanıyorlar az çok. Tipinizi hareketlerinize bakıyor, bir şey konuştuğu zaman görüyorum bir şey soruyorlar. Bu arkadaş yeni mi geldi, görüntüsü, hareketleri un paketliyor ve sessizce konuşuyordu. Sanki devletin görevlileri varmış gibi konuşuyordu. Pazarda çalıştığımda bir tezgaha kendi ürünlerimi koydum. Belli bir zaman sonra müşteri ile irtibatımızdan dedi ki: “O zabıta senin orada niye dikiliyor akşama kadar?” birçok arkadaştan aynı şeyi duydum. KHK’lı görüntüsü, her zaman üzerimizde zaten. Geçimimizi bu şekilde sağlamaya çalışırken aynı zamanda da eğer evliyseniz aileniz varsa eşiniz özellikle benim kendi akrabalarım var onlar bir sorun, eşimin akrabaları var onlar ayrı bir sorun. Ben bazı şeylerin üstesinden gelebiliyorum. 5, 6 yıl boyunca travma geçirecek derecede işkence görmüş oldular. Az önce Garo Paylan vekilimizin bahsettiği gibi; bizim eğer bir parlementer düzeni olsa, koalisyon başlasa, ifade özgürlüğü olsa o bütçede ben hem KHK’lı olarak, hem T.C. vatandaşı olarak Garo Paylan vekil az önce rakamları açıklarken. İnsani bir yaşam için asgari ücreti, daha sonra insani yaşam için temel giderlerin doğalgaz, elektrik vs. bunların asgari ücret dedikleri o biçtikleri şeyde yaşayan insanların bu insani ihtiyaçların karşılanmasını rakamlarla ispatlamış oldu. Bu kolay bir şekilde yapılabilecek bir şey bizim ülkemiz için, rakamlara tekrar baksak vekilimiz onu açıklamış oldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Ömer Bilal bey bir esnaf kardeşimiz daha bağlanacak, Garo vekilimiz sizin söylediklerinizle ilgili yorumlarını söyledim sonrasında fırıncı bir arkadaşımıza bağlanacağız.

Ömer Bilal Karakaya: KHK’lılar açısından muhalefet partileri şu anda topa girmiş durumdalar. KHK konusunu işliyorlar, orada bazı kavram karışıklıklraı oluyor onu önlemek için parlementer sisteme dönüldüğünde Meclis’in 1. Günü yapılacaklar diye bir program istenmesi. Bu konuda farklı şeyler söyleniyor, KHK’lıların bir kısmı şöyle yapılacak diye çok olumsuz bir hava oluşturuyor.

Meclis’te bir yüzleşme ve hakikat komisoynu kurmamız gerekiyor

Garo Paylan: Bu dönem çok büyük Adalet tahribatları yapıldığı bir dönem özellikle son 5 yıla baktığınızda. Son 5-6 yılın tahribatlarının hepsini giderecek mutlaka Meclis’te bir yüzleşme ve hakikat komisoynu kurmamız gerekiyor bu net ve hakikat komisyonunu hızla kurup bunun raporlarına göre de mutlaka bu dönemin yaşanan adalet nöbetlerinin hepsinin giderilmesi gerekiyor. Ben bunun en fazla 6 ay içinde yapabileceğini düşünüyorum, vicdanlı vekillerin hızla ilk iş yapmamız gereken tüm bu adalet tahribatlarını giderecek bir komisyon kurmalıyız. Gerek HDP’ye dönük gerek KHK’lilere dönük, gerek tüm yurttaşlarımıza karşı yapılan tüm adalet tahribatlarını gidermek için hızla bir komisyon kurulmalı ve bu komisyonun oluşturacağı raporlara göre adalet tecelli etmelidir, ben bunu ettirebileceğimizi düşünüyorum yeter ki adalete inanan insanlar bu ülkede yönetimde olsun. Bu tahribatların giderileceğini düşünüyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bitlis’ten bir fırına bağlanıyoruz. Fırıncımız Cengiz Taşkaya, emekçi kardeşimiz çok büyük sıkıntıları olan buğday üretimi, un üretimi ve bu konuda ekmek üreten fırıncıların sorunlarını gündem etmek istiyor. Ben öncesinde de Cengiz beyin sorunlarını Meclis’te gündem etmiştim ama bu programımız vesilesi ile de şu anda ekonomik sıkıntının en yoğun hissedildiği, en temel gıda maddesi olan ekmek üretimi ile ilgili sorunlar konusunda sözü Cengiz beye bırakıyoruz buyurun Cengiz Bey.

Unun çuvalı 155 TL idi, şu an 370 TL fabrika yerinde ancak alabiliyoruz ki bizim imkanımız olmadığı için alamıyoruz

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Merhaba sayın vekillerim teşekkür ederim. Garo Paylan vekilim teşekkür ederim. Bizden önce sayın vekilim zaten söylemesi gerekenleri fazlası ile söyledi. Söylenmesi gereken şeyler de var, kendimi tanıtayım. Bitlis’ten Cengiz Taşkaya esnafım. Fırıncıyım. Daha önceden de sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimiz ile gönderdiğim bir video ve daha önceki yazılarımda da fırıncıların çektiği sıkıntı, sadece fırıncı değil tüm esnafların sıkıntılarını dile getirmiştik. Son zamanda da özellikle 3-4 aydır fırın üzerine, un üzerine sıkıntılar yaşıyoruz. Ciddi bir un zammı gelmeye başladı hem bizim için hem de vatandaş için ciddi bir problem olmaya başladı, sıkıntı olmaya başladı. Biz 7 ay önce fırını açtık. Unun çuvalı 155 TL idi, şu an 370 TL fabrika yerinde ancak alabiliyoruz ki bizim imkanımız olmadığı için alamıyoruz mecbur geçenlerde de sayın vekilimiz de bir programda görüşmüştük, kapatmak zorunda kalıyorum. 10 günlük bir zamanım kaldı kapatmak zorunda kalıyorum çünkü daha önce diğer fırıncı arkadaşlarım da var onlar kapattılar çünkü un zammı olduğu zaman, ekmeğe de aynı paralelde bir zam olmadığı zaman ister istemez sıkıntı yaşıyor ve hep zarar olduğu için artık insanlar mecbur kapatmak zorunda kalıyor çünkü sürekli bir kendi cebinden harcama olduğu için o da artık bir yere kadar dayanabiliyor şu anki durumumuz o dur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: 7 ay önce fırını açtınız, şu anda fırını kapatmak üzersiniz öyle mi?

Elimde birkaç çuval un kalmış, onu da elimden çıkardığım zaman hiç beklemeden kapatmak zorunda kalacağım

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Aynen öyle vekilim. 7 ay önce açtığımız zaman sadece un değil maya da diğer ürünlerde de harcalamalarımızda zamlar oldu. Fırın işinde çok giderler oluyor. Maya, yakıt, elektrik, su bunlar çok çok giden malzemelerdir. Böyle olduğu için şu an un fiyatı daha da fahiş fiyata geldi. Çok ciddi anlamda bir problem oluyor. Bizim de bunu alma gücümüz hiç yok! Şu anki çalışmamız tamamen zararına çalışıyoruz. Ben geçenlerde sayın vekilime söyledim; elimde birkaç çuval un kalmış, onu da elimden çıkardığım zaman hiç beklemeden kapatmak zorunda kalacağım çünkü gelen un fiyatları ile bizim çıkardığımız ekmek sayısı ve sattığımız ekmek fiyatı hiç birbirini tutmuyor.

Garo Paylan:Ekmek kaç para şu anda? 6 ay önce kaç paraydı şimdi kaç para ekmek?

Fırıncı Cengiz Taşkaya: 6 ay önce ekmek 1.75 TL’idi. Bugün başladı; 2.5 TL yaptılar gramı tekrar yükselttiler. 250 gram pişmiş ekmek şu an 2.5 TL.

Garo Paylan: Size maliyeti ne kadar ekmekte?

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Şu an bu şartlarda bir ekmekte maliyetimiz; 2.25 TL.

Garo Paylan:Yakıt dahil 2.25 Tl mi?

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Evet.

Garo Paylan:Şu an İstanbul’da 3, 3.5 TL’ye doğru yükseldi. Bitlis’te şu anda 2.5 TL bile sizi kurtarmıyor yani.

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Doğrudur. Geçenlerde fırıncı arkadaşlarla Valiliğe gidildi, Valiliğe durum bildirildi hem Valilik hem Belediye olarak kendilerine bildirdik, bu durumda biz tamamen zarar ediyoruz, ekmeğin zamlanması lazım. Un fiyatlarına göre ekmeğin zamlanması lazım. Nasıl zamlanması lazım? Un ile ekmek paralel olmalı! 1 Çuval un 100 TL ise, ekmek 1 TL. 1 Çuval un 200 TL ise ekmek 2 TL olması lazım. Bu paralel gitmesi lazım ama şu an bir çuval un 370TL ekmek 2.5.TL.

Devlet destek sağlamalı!

Garo Paylan:Bu noktada eğer un fiyatları aşırı yükseliyorsa, kamunun devreye geçmesi lazım. Belki size 200 TL’den un çuvalını sağlayıp sizin de ekmeği 2.5 TL’ye satmasını devam ettirmesi lazım. Bu noktada devlet devre geçer. Ekmeği 4 TL yaptığımızda halkın alım gücü yok, halk sizden 3,4 TL’ye alım yapabilir mi? Karşılar mı? Karşılamaz benim bildiğim.

Vatandaşı korumak benim meselemden çok devletin meselesidir.

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Karşılamaz tabi ki. Valiliğe söyledik; bu zamlar karşısında ekmeğin zamlanmasında bize kullandığı ifade: “Biz ekmeğe zam yaparsak vatandaş ne yapacak?” doğrudur vatandaş da böyle. Vatandaşı korumak benim meselemden çok devletin meselesidir. Devlet bunu düzenleyecek, devlet bunu tertip edecek.

Temel sorun hükümetin uyguladığı politikalardır. Esnafı vatandaşla karşı karşıya bırakmaya çalışıyorlar

Garo Paylan: Doğalgaza %50 bir de %20 zam yaptılar. Fırınların çoğu doğalgazla çalışıyor. Orada da odun ve kömür ücretleri de %100’e yakın arttı. Yakıt meseleleri. Bunlara zam yaptığınız zaman, una %100 zam yaptığınız zaman ekmeğin zamlanmaması mümkün değil ama halkın temel ihtiyacı olan ekmeği bile şu anda fahiş duruma getirdiler ve fırıncı ile vatandaşı karşı karşıya bırakıyorlar. Temel sorun hükümetin uyguladığı politikalardır. Sizi vatandaşla karşı karşıya bırakmaya çalışıyorlar, siz zam yapıyormuşsunuz gibi düşündürüyorlar ama durum öyle değil, doğalgaza zam, mayaya zam, una zam yaparsan işçilik artacak tüm bunlar da ekmeğin fiyatını arttırıyor.

Hükümet tamamen suçlu durumda değil suçlu durumda olanlar fırıncılar oluyor.

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Aynen öyle vekilim. Ben hiçbir şekilde vatandaş ile bu sabah ekmeğe gelen vatandaşlarımız olduğu zaman müşterimiz olduğu zaman ekmek zamlandı, utanıyorum diyemiyorum dediğim zaman “Niye ekmek zamlanıyor?” söylemekten biz çekiniyoruz, korkuyoruz söylemeye. Doğal olarak buradaki bulunan vatandaşlar da ne yazık ki bu bizim bir acımızdır, eğitimsiz kişiler olduğu için özellikle burada eğitimsiz kişilerden okumadan, araştırmadan tamamen şu an hükümete destekli oldukları için hükümete toz kondurmuyorlar. Bu yüzden onlara söyleyemiyorum sanki hükümet mi bunu yapmış, “Zamı siz yapıyorsunuz.” Diyorlar. Hükümet tamamen suçlu durumda değil suçlu durumda olanlar fırıncılar oluyor.

Garo Paylan:Ekmek krizi kapıda diyebilir miyiz? Fırıncılar üretemezse ekmek krizi ile karşı karşıya kalabiliriz gibi görünüyor.

Un fiyatları geri çekilmezse fırıncı ekmek üretemeyecek, kullandığı un ile sattığı ekmek fiyatı arasında uçurum var.

Fırıncı Cengiz Taşkaya: Muhtemelen böyle olacak. Un fiyatları geri çekilmezse fırıncı ekmek üretemeyecek, kullandığı un ile sattığı ekmek fiyatı arasında uçurum var. Sen ekmek sattığın zaman un fiyatını karşılayamıyorsun, ben bugün kapattığım zaman nasip olursa 10 gün sonra mecbur kapatmak zorunda kalacağım. Kapattığım zaman en az benim 10 bin TL zarardayım. Benim toptancıma 10 Bin TL borçluyum. Elimde yüklü miktarda bir paran olmazsa fabrikadan un alamıyorsun, fabrika sana vermiyor, oradaki unu bekletiyor şişiriyor zam geldiği zaman ondan sonra sana gönderiyor ki peşin para olmadığı zaman göndermiyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sıkıntılar bitmez. Biz konuyu takip edeceğiz. Son olarak birkaç cümle ile Garo vekilim eklemek istediklerinizi alalım.

Fırıncı kaybediyor, çiftçi kaybediyor, emekli kaybediyor, işçi kaybediyor, hepimizin sofrasından her gün bir dilim ekmek daha çalınıyor bunu böyle bilin!

Garo Paylan: Tüm yurttaşlarımız dertli Ömer vekilim. Şu anda hep beraber kaybediyoruz! Bir avuç yandaş kazanıyor, bir avuç yandaş zenginleşiyor ancak halkımızın tamamı kaybediyor, esnaf kaybediyor. Fırıncı kaybediyor, çiftçi kaybediyor, emekli kaybediyor, işçi kaybediyor, hepimizin sofrasından her gün bir dilim ekmek daha çalınıyor bunu böyle bilin! Bu tek adam rejimi mesela şuradan bakalım; faize haram diye bakıyor. Olabilir, böyle inanabilir. Peki sen diyelim ki faize haram diye bakıyorsan niye esnaf kardeşimiz bankaya borcunu ödediği zaman faizi ondan alıyorsun sıfırla faizini. Çiftçi bankaya borcu var; %20, %25 faiz alıyorsun niye faiz alıyorsun ondan? Kredi Yurtlar Kurumu’nda borçlu öğrenciler; onlardan %20 faiz alıyorsun veya trafik cezası kesilsin, yurttaşımızın herhangi birisi trafik cezası kesilsin. 1 yılda % 60 faiz alıyor bu vicdansızlar, diyelim ki ödeyemediniz, cebinizde para yok, % 60 faiz alıyorlar. Faiz öderken Nas da alınırken Nas değil mi? bunu düşünmeyecek misin? Böyle de vicdansız ve adaletsiz bir bütçe ile karşı karşıyayız. Bu enflasyon sarmalı az önce fırıncı kardeşimiz söyledi, bu enflasyon sarmalı yurttaşlarımızı daha da yoksullaştıracak. Ekmeği 3.5 TL yaptık diyelim fırıncı çalıştı, yarın 3.5 TL’de yetmeyecek çünkü unun çuvalı 500- 600 TL olacak. Dolar artacak daha da faizleri arttıracak daha da devalüasyon olacak, zamlar olacak ve bir sarmala gireceğiz! O açıdan bu fiyatları kontrol altına alamadığımız sürece, rasyonel politikaları ortaya koyamadığımız sürece, enflasyonu durduramadığımız sürece halk yoksullaşmaya bir avuç yandaş zenginleşmeye devam edecek buna hep beraber itiraz etmeliyiz. Bu itirazın yolu; bütçe politikalarını değiştirmekten geçiyor ve tek adam rejimini sona erdirmekten geçiyor. Bu ülkenin ekmeği herkese yeter! Bu ülkenin ekmeği herkese iş sağlar, herkese aş sağlar ama birileri suyun başını tutup yemeye devam ettiği sürece hepimiz yoksul olmaya devam edeceğiz önce tek adam rejimine itiraz etmeliyiz, adaletli bir düzen kurmalıyız, hep beraber üretmeliyiz ve adaletle paylaşmalıyız bunu sağladığımız zaman emin olun bu ülkede hem huzur olacak hem de refah olacak! Bugünlerin özlemini yaşıyoruz, bu mücadelemize umarım kavuşuruz.

Biz Halkların Demokratik Partisi olarak şu anda Genel Kurul’da bu faizciyi, yandaşı koruyan bütçeye karşı bir mücadele sergileyeceğiz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Teşekkür ederiz Sayın Garo Paylan vekilim. Sayın Cengiz Taşkaya Bitlis’li fırıncı esnaf kardeşim çok teşekkür ederiz. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak şu anda Genel Kurul’da bu faizciyi, yandaşı koruyan bütçeye karşı bir mücadele sergileyeceğiz. Halkın bütçesi olması için yoğun bir mücadele sergileyeceğiz. Elimizden geleni yapacağız, halkın sesi olmaya devam edeceğiz.

Haftaya Salı günü saat 21.00’de tekrar sizlerle birlikte olacağız.

Bugün de programımız burada bitiyor. Programımızın konuğu Halkların Demokratik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sn. Garo Paylan’dı Diyarbakır Milletvekilimiz ve Plan Bütçe Komisyonu Başkanı’mızdı. Ayrıntılı ve anlaşılır net bilgiler verdi ve daha sonra esnaf kardeşlerimiz ile diyaloglarda yorumları ile büyük bir zenginlik kattı. 4 farklı sektörden esnaf kardeşimiz Türkiye’nin dört bir tarafından katıldı, sorunlarını gündem etti, daha söyleyecekleri çok şey var ama vaktimiz kısıtlıydı. Biz bilahare programlarımıza onları konuk edeceğiz inşallah. Programımız burada bitiyor, haftaya Salı günü saat 21.00’de tekrar sizlerle birlikte olacağız.

Yorumlar