2009-02-24 00:00:00
28 Şubat'ın üzerinden 12 yıl geçti. 28 Şubat 1997'de ülke büyük bir gerginlik içinde MGK toplantısından çıkacak sonucu bekliyordu. Bu toplantıdan sonra din özgürlüğü alanında önemli yasaklamalar getirildi. Bu toplantıdan çıkan kararlarda dini tüm değerler adeta kovalanması, hakarete uğratılması ve kökü kesilmesi gereken değerler olarak gösteriliyordu.O zamanlar halkın oyları ile seçilip koalisyon kurmuş olan 2 partinin oluşturduğu hükümetin bilhassa birine yönelik askeri ve medyatik kaynaklı olmak üzere bir linç yaşatılmaya çalışılıyordu. 28 şubat sonrasında rüzgar etkisini gösteriyor ve bir müddet sonra Erbakan başbakanlığı bırakmak zorunda kalıyordu. Sincan'da tanklar yürüyor “darbe ha oldu, ha olacak” derken darbenin bu sefer postmodern adı verileni oluyor ve halkın iradesi diskalifiye ediliyordu. Diskalifiye ediliyordu da ne oluyordu. Artık halkın oyları ile değil elitist zihniyetin buyruğu ile siyasete yön veriliyordu.Yargıya, medyaya brifingler veren darbe sevdalısı askerler akılları sıra tüm yurt sathını bir kışla gibi görüyorlar ve kışlada yaptıkları gibi “sen şurada dur, sen şuraya geç, sen de şuradan uzaklaş” diyerek siyaseti biçimlendireceklerini sanıyorlardı. Ama bu büyük bir hüsran ile sonuçlandı. Cumhurbaşkanı Demirel önderliğindeki yeni düzenleyiciler, çeşitli partilerden milletvekilleri istifa ettiriyor ve yeni partiler kurduruyordu. Amaç kafalarına göre bir iktidar “kondurmaktı” milletin tepesine. Seçmek değildi, kondurmaktı. Bunun ne derece derme çatma bir gecekondu olduğu ise daha sonra anlaşılıyordu.
Bu dönemi biz kendi açımızdan değerlendirmeden önce dönemin önemli bir milletvekilinin 28 Şubat'ın 12.yıldönümündeki itiraflarını dinleyerek anlamaya çalışalım.Hatırlanacağı üzere Türkiye, 28 Şubat'a giderken, hükûmet ortağı DYP'de büyük bir istifa depremi yaşandı. Çok sayıda DYP'li bakan ve milletvekilinin istifası hem partinin başındaki Tansu Çiller'i hem de hükûmeti zor durumda bıraktı. Bu isimlerin, devrin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yakın olması dikkat çekiyordu. Aslında o dönemde sadece DYP'de değil, Meclis'teki diğer partilerde de aynı şok vardı. Âdeta bir milletvekili transferi furyası yaşanıyordu. İstifacı vekiller, bir süre sonra Hüsamettin Cindoruk'un liderliğinde Demokrat Türkiye Partisi (DTP)'ni kurdu. DTP, Refah-Yol hükûmeti düşürüldükten sonra Meclis'te grup oluşturacak bir sayıya ulaştı. Daha sonra kurulan Anasol-D hükûmetinin en küçük ve kilit ortağı oldu. Dönemin başbakanı Necmettin Erbakan ise istifaların arkasında rüşvet, baskı ve tehdit olduğunu ileri sürüyordu.
Hikmet Aydın isimli o dönemin Çanakkale milletvekili olan bir itirafçı Aksiyon dergisine konuşmuş. Hikmet Aydın, 1995 seçiminde DSP'den milletvekili seçildi. Daha sonra DYP'ye geçti. 28 Şubat'ın en hararetli günlerini bu partide yaşadı. Refah-Yol düşürüldükten sonra da ANAP'a geçti. Partiyle ilgili yolsuzluk iddiaları üzerine buradan da istifa ederek siyaseti bıraktı. İtiraflarınıokuyalım.
“-Pişman mısınız?Milyar kere. O hükûmet devam etseydi bugün Türkiye'nin borçlanması inmişti ve bu özelleştirmeleri yapmak zorunda kalmayacaktık. Erbakan'dan helalinden affımı istedim.…….
-28 Şubat'ın kaybedeni kim, kazananı kim?Bu süreçle birlikte sandık demokrasisi ortadan kalktı. Türkiye'de DYP, ANAP, MHP ve DSP gibi partiler tamamen tasfiye edildi. Yani millet iradesini yansıtan siyaset tamamen tasfiye edildi. 28 Şubat'ta bu memleket çok büyük meblağlar kaybetti. İnanılmaz yolsuzluklar yapıldı. Derin bir borçlanmaya sokuldu. Halkın psikolojisi mahvedildi. Aile yapınızdan inançlarımıza kadar her şey manipüle edildi. Bankaların içi boşaltıldı. Teoman Koman, Güven Erkaya gibi 28 Şubat'ı yapanlar, sonra bu bankaların sahiplerine danışman oldu.…..”
(http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=32442)
İşte işin özetini bir figürandan dinlemiş olduk.Bu pişman olmuş olanı bir de daha sora 2003- 2004 de tekrar darbe peşine düşenler var. Onlar yine böyle bir darbeye heveslendiler ama o ivmeyi din düşmanlığı, güç, menfaat üzere bir araya gelmiş o ivmeyi bir daha yakalayamadılar.
28 şubat sonrası ne oldu ? Yapay bir şekilde ve çıkar üzerine bina edilmiş olan bu bina kısa bir zamanda çöktü. Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının getirdiği rüzgarla iktidara gelen hasta ve yaşlı Bülent Ecevit bu çürük binanın üstünde fazla duramadı. Bir gün yıkılacağı biliniyordu ve bir anayasa kitapçığının atılması ile bu bina yıkıldı. Sadece siyasi olarak değil ekonomik olarak da bu millete 28 şubat'ın ne verdiği ortaya çıktı. 2001 krizi ile başlayan ekonomik buhranda kimi intihar etti kimi de belini tekrar doğrultamayacak büyük yaralar aldı.
Tekrar Hikmet Aydın'ın sözlerine dönelim.
“-28 Şubat'ın gerekçesi neydi?28 Şubat'ta harika bir işçilik yaptılar. Fadime'yi sokaktan alıp başına türbanı geçirdiler, olay birden irtica tehlikesine dönüşüverdi. Tam bir toplumsal mühendislik ve manipülasyon. Olayların perde arkasına baktığınızda en önemli sebeplerinden biri D-8 ve havuz sistemini kuran ve bunları uygulayan bir hükûmetin ülkeyi yönetmeye başlaması. Yani nitelikli hırsızların bu zavallı halktan çalarak yurtdışına kaçırıp tekrar bu halka borç vermesi ile elde ettiği yüksek faiz dönemini bitirdiği için Refah-Yol'un yıkılmasına karar verildi…..
(Ergenekon davası için de şunları söylüyor)
Bana kalırsa Tayyip Erdoğan'a karşı yapılan ve sübuta ermemiş bu komplovari hareketlerden değil de Erbakan'a karşı yapılmış olanlardan dolayı onlar içeri alınmalıydı. Yani 28 Şubatçılar alınmalıydı.” (http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=32442)
Ergenekon davasında yargılananlar 28 Şubat'ın mimarlarıydı. 28 şubat'tan önce başladıkları çalışmalarına 28 şubat'tan sonra kurulan Ecevit hükümeti başarısız kalınca, tekrar başlamışlardı.
28 Şubat'ın tutmadığını görmeyip tekrar denemeler peşinde koşanlar, Ergenekon çeteleri oluşturanlar bu millete ne kadar kötülük yaptıklarının farkında mı? Mutlaka farkındalar ve bunu hep devam ettirmek isteyecekler ama hep hüsrana uğrayacaklar. Zira tüm kirli ilişkiler ortaya döküldü ve o darbe ivmesini kaybettiler artık. Belki 28 şubat'ın getirdiği yasaklar devam ediyor ama 12 yılık süreç, zorbalıkla siyaset üzerinde manipülasyon yapılamayacağını gösterdi. 28 Şubatçılar ve takipçilerinin foyaları her geçen gün ortaya daha bir net çıkıyor artık. Zorbal paşalar daha sonra holding yönetim kurulu üyesi yapıldı ve doymayan bir iştahla bir çekirge sürüsü gibi ülkeyi talan ettiler. Gerçek yüzleri destekçileri tarafından da ilan ediliyor artık. Zamanla zorbalıkla getirdikleri yasaklar da kalkacak. Bu her geçen gün ortaya çıkan hallerinden belli. Dönemin 28 Şubat destekçisi CHP şu anda dinden medet umuyor. Din düşmanı görüntüsünün kendisine zarar verdiğini anladı ve laiklik edebiyatı üzerinden seçim kampanyası yürütmüyor. Ayrıca o çok tehlikeli bir yöneliş olarak gördükleri dine yöneliş de artarak devam ediyor. Her geçen gün islami hassasiyetleri olan kurumlar yurtiçinde ve yurtdışında toplumun gerçek sesi oluyor.
Yorumlar