9 Şubat 2024

Yenigün – Zafer Çatel

Türk siyasi hareketinde Anayasa mahkemesine karşı bir negatif bakış hep vardı.  Bir kısım siyasetçiler, mahkemeyi Vesayet makamı olarak görüyorlardı..

Haklı oldukları yerlerde vardı..

T.C nin kurulduğundan bu güne kadar yargının verdiği kararların hepsinin doğru verilen kararlar olduğunu ve T.C sosyal bir hukuk devleti olduğunu söyleyemeyiz.

Son günlerde tartışılan anayasa mahkemesinin kararları ile gündeme oturdu..

Açın bakın son 50 yılın gazetelerine ..Mahkeme kararları hep tartışmalıdır.

Anlaşılmayan nokta Hukuk felsefesi… Kararlar ve hukuk normların birbirine uyumluluğu önemlidir. Kısacası hukukunuz senkronize değilse ve güncelleşmemişse verilen kararalar hep yanlış olacaktır.

Soru şu?

Kaç tane kanunumuz, uygulama yönetmeliğimiz, tüzüklerimiz var.

Hukuk normlarının uygulanabilirliğinde hangi durumdayız.

İşin gerçeği şu. Biz sosyolojik yapı olarak hukuku sevmiyoruz..

Daha doğrusu yurttaşlık kavramanın ne olduğunu idrak edemedik. Hala tapınma merkezi olan partilerin liderlerine kayıtsız şartsız itaat edenler var.

Hukuku anlamamak aslında bizim işimize de geliyor..

Onun içinde yolsuzluk endeksine batığımızda halimizi görürsünüz..

Haksızlık, hukuksuzluk yapanlar ne zaman hesap verirler işte o zaman adam olmaya başlarız..

 Anayasa Mahkemesi, Can Atalay için verilen Yargıtay kararını temyiz etmedi ki. Yani Yargıtay’ın görev alanına girmedi. Kararı esastan bozmadı.. Bu yetki Yargıtay’a ait..

*****

Anayasa, toplumun ortak andıdır.. Biz bu kurallar çerçevesinde kanunlar çıkaracağız, bunları hukuk çerçevesi içinde uygulayacağız.

Andımız bu.

Milletvekilleri yeminlerini anayasa üzerine yaparlar..  Hepimizin ortak kararı bunun bir ruhu var.

Anayasa Mahkemesinin kararı için dünden beri milleti birbirine düşürecekler. Bir sürü cahil cühela takımı,  bu konuda hiç okuma yazması bilmeyenden profesörüne kadar, bu konuda cahil olanlar bugün tam vay efendim işte, Anayasa Mahkemesi 27 Mayıs’ tan kalmış mış..

Zaten Anayasa Mahkemesi de neymiş?  Temyiz mi bu… Kendilerini ne sanıyorlar falan gibi akla ziyan böyle bir sürü sosyal medyada paylaşım var.

Bu nedenle iyi anlatılması gerekiyor. Vatandaşa da yanlış algılama olmasın diye Anayasa Mahkemesi Can Atalay ile ilgili verilen mahkûmiyet kararını temyiz etmedi.

Öyle bir yetkisi de yok, öyle bir şeyde yok. O iş Yargıtay’ın işi. Yargıtay kararını vermiş.

Anayasa mahkemesinin baktığı, dosyada Can Atalay’ın aldığı ceza fazladır, yargılama usulsüzdür.

Can Atalay’ın milletvekili seçilmesiyle ilgili noktada, Anayasa Mahkemesi bir hak ihlali olduğunu söylüyor. Bu yetki de bugünkü iktidar tarafından verildi. O dönemde değişti. Anayasaya bireysel başvuru hakkı getirildikten sonra yaşanıyor bu durumlar.

AKP bunu kendi çıkarı için getirdi.. Neden?  Yargıtay’ın son kararı vermesinden sonra, yani temyizi çalıştırıp da lehte, aleyhte karar vermesinden sonra, Türkiye için deki hukuk süreci bittiği için, pek çok dava Avrupa insan hakları mahkemesine gidiyordu. İşte bunun önüne geçmek, süreyi uzatmak ve varsa bir hal yolu bulmak için Anayasa mahkemesine bireysel başvuru hakkını getirdiler. Oradan da istediği sonucu alamazsa, insanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyor. Anayasa mahkemesinin üzerinde binlerce dosya var. Karar veremediği için insan hakları mahkemesine gitmede azalmalar ve yavaşlama oldu. Eskisi gibi olmuyor. Tabii orada duruyor binlerce dosya karar verilmediği için de son hukuk noktasına erişilmiş oluyor.

Şimdi buradaki olay, Can Atalay’ın mahkûmiyeti ile ilgili değil… Bu nedenle Yargıtay’ın yazı göndermesi ve Anayasa Mahkemesi kararını saymaması diye bir şey olamaz. Zaten bunu hukuktan anlayan herkes görüyor, biliyor..

Hukuktan anlayan zaten bunu görüyor..

Anayasanın emredici hükmü var. Anayasanın bütün maddeleri emredicidir bir kere. Bütün kurumları bağlar.. Yani o madde yumuşak bu madde sert bu madde yok. Her maddesi, müeyyideye tabidir ve bunu uygulamamak da anayasa  suçudur ve cezası vardır..

Anayasayı cebren ve hile ile değiştirmek olup ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapistir”…

İki tane milletvekili bu durumdaydı.. Enis Berberoğlu  ve Ömer Faruk Gergerlioğlu..

Suçları yoktu…Ama uyduruk suçlamalarla Milletvekilliğini düşürdüler.. O zamanda anayasa mahkemesi hak ihlali var dedi.

Sonra, TBMM’ sine döndüler..

Can Atalay da, ağır cezada yargılanmış mahkûm olmuş. O da tutukluyken, henüz hakkında karar verilmemişken milletvekilliği için adaylık başvurusunda bulunmuş. YSK başvuruyu incelemiş ve milletvekili adayı olabilir diyerek adaylığını kabul etmiş.

Seçime girmiş ve seçilmiş. Sonra Devletin, ben senin milletvekilliğini tanımıyorum demesi olur mu olmaz..

Anayasayı yok sayanlar bugün, Can Atalay’a, yarın sana tehdittir.

İşte asıl darbe burada başlıyor.. Bu da darbe girişiminin karşısında anayasayı korumak her vatandaşın vatandaşlık görevidir..

Darbe sadece, askerlerden, polislerden olmaz. Sözde hukuk numaraları ile de olur. Tarikatlardan, cemaatlerden de olur..

Gözümüzü dört açacağız..

Direneceğiz, mücadele edeceğiz bu mücadelede herkesi direnmeye mücadeleye ve bu darbe girişimine karşı pozisyon almaya tepki göstermek zorundayız

Zaten anayasayı yargı askıya almadı mı… Karanlık bir tüneldeyiz. Bu karanlığı “Aydın’lar aydınlatacaktır..

Anayasa mahkemesinin hak ihlali kararı verdiği Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi, seçmenin seçme ve seçilme ve düşünceyi ifade etme  özgürlüğünün ipotek altına alınması seçilenlerin, hürriyetinin tehdit edilmesidir..

Bunu anlayın artık..

Bakın anayasa mahkemesi başkanı ne diyor…kararları beğenmeyebilirsiniz ama uymak zorundasınız…

Yorumlar