2008-06-25 00:00:00
- Hudson enstitüsünün Türkiye’nin geleceği üzerine çeşitli varsayımları ve neler olabileceği üzerindeki toplantısı ve İstanbul'da bir gecekonduda bulunan el bombaları önemli bir gerçeği tekrar ortaya çıkardı.
Biri yurtiçi diğeri yurtdışında olan olaylar hangi ortak gerçeği ortaya çıkardı?diye sorulacak olursa, ortaya çıkacak alakanın aslında çok önemli olduğunun altını çizerek cevaplayabiliriz.
- think thank kuruluşu olan Hudson enstitüsü’nde son aylarda Türkiye’de cumhurbaşkanlığı, laiklik, artan terör vb. olaylar üzerine önümüzdeki dönemde oluşabilecek farazi olaylar üzerinde düşünülmüş ve olası sonuçları üzerinde uzmanlar eşliğinde tartışmalar yapılmıştır. A.B.D’de birçok think thank kuruluşu bulunmakta ve çeşitli kuruluşlara strateji öğütlemektedirler. Türk yetkililerin o toplantıda bulunup bulunmamasından ziyade, Beyoğlu’nda 50 polis’in ölümüne yol açabilecek bir karakol bombalaması hadisesi, Anayasa mahkemesi başkanına düzenlenebilecek bir suikast ve Ordu’nun Irak’a girmesi gibi sansasyonel olaylar üzerinde düşünülmesi dikkat çekmektedir. Hakikaten de Ankara’daki Anafartalar çarşısı intihar saldırısı ardından bu tür olayların olabilmesi, hiç de azımsanacak ihtimaller olarak görünmemektedir.
İstanbul'da bir gecekonduda bulunan el bombaları ise Türkiye içinde de aynı ihtimalin tartışıldığını göstermektedir. İzdüşümün Türkiye cephesinde daha önce Danıştay suikastı için azmettirici olarak adı geçen ulusalcı isimler görünmektedir. Emekli bir yüzbaşı, emekli bir astsubay ve emekli Tuğgeneral meşhur Veli Küçük yine karşımıza çıkıyorlar. Zaten bu kişiler, 301. madde’den yargılanan bir çok aydın’ın mahkeme salonlarındaki protestocuları arasında da gözümüze çarpıyordu. “Vatan, millet kurtarıyoruz” diyerek linç girişimlerinin pimini çekmeye çalışan bu güruh, kendilerine nostaljik bir süs vererek Kuvvayı milliye vb. adlarını da kullanmaya pek hevesliydiler. Silah üzerine yemin edip Vatan için ölme ve öldürme üzerine sözleşenlerin çeşitli suikast girişimleri veya olasılıkları ile adları beraber anılmaya başlanınca, pek boş konuşmadıkları da ortaya çıkıyor.
İçeride ve dışarıda Türkiye üzerine düşünülen çok ciddi sansasyonel olaylar…Daha önce Danıştay baskını ile ortaya atılan dini terör ve din adına işlenen suikast görüntüsünün arkasından sarsıcı bir şekilde teker teker ortaya çıkan ulusalcı yüzler…Susurluk, Şemdinli, Sauna çetesi , atabeyler çetesi vb. çeteler ile ortaya çıkan emekli askerler, mafya babaları görüntüleri…Gözaltına alınan bir çok şaibeli haliyle tekrar salıverilen evi bir kale gibi muhafazalı ve bombaların sahibi ile ilişkisi tekrar ortaya çıkan emekli bir yüzbaşı…Türkiye’nin sorunlarını aşması için demokratikleşmesi gerektiğini söyleyen aydınların baş muhalifleri ve onların ellerindeki bombalar…Seçim üzeri aniden artan terör…Kuzey Irak’a müdahale tartışmaları…
Türkiye’nin dışındaki bu senaryolar ve Türkiye’nin içinde artık çorap söküğü gibi gelen mafya filmlerini aratmayacak gelişmeler, ülkemizin son derece tehlikeli bir gidişat üzerinde olduğunu göstermektedir.
Suikastler, sabotajlar, iç çatışmalar ve sınır gerginlikleri bir çok Ülkede olabilir. Fakat burada en önemli unsur bu manipulasyonlara karşı o ülkenin direnme gücüdür. Ülkede oluşabilen gerginliklere hak ve adalet ölçüleri içinde insan haklarına uygun çözümler bulunabiliyorsa bu tür gizli senaryoların, stratejik sabotaj ve suikastlerin, zamansal ve mekansal taktik hesaplarının tutma şansı yoktur. Kendine güvenen, sorunlarını “dış mihrakların oyunları” kolaycılığı ile açıklamaya çalışmayan, halkını mutlu etmeye odaklanmış yöneticilerin elindeki ülkelerde şer güçlerin bu hesapları hiçbir zaman tutmaz. Aksi takdirde iç ve dış kötü niyetli güçlerin oyuncağı olmanız hiç de zor değildir. Gerçi Ülkemiz sırf eşi başörtülü diye bir kişinin Cumhurbaşkanlığının önü, hukukdışı metodlarla kesilen bir yer olsa da bu genelgeçer esaslar yine de değişmez.
Gerek Dünya gerek Türkiye siyasi tarihine baktığımız halkın itibar ettiği kişi ve kuruluşlara yönelik antidemokratik baskıların hiçbir zaman tutmadığını görüyoruz. Halkın çoğunluğu her ne kadar güç ortakları tarafından at gözlüklendirilse de gerçeği görmekte ve gerekeni yapmakta gecikmemiştir. Haktan ve adaletten yana olanlar bu karanlık senaryolardan ürkmemelidir, çekinmememelidir.Kendileri doğru olduktan sonra hiçbir güç onlara zarar veremeyecektir.Yenilmeleri ancak ve ancak kendi içlerindeki kokuşmadan, bozulmadan olacaktır.Nefislerinin zindanlarına düşmeleri ile olacaktır.Zorbaca uygulamalar sonucu yenilgi gibi görünen hadiseler ise aslında uzun vadede kazanç hanelerine yazılan puanlar olacaktır.İnsan hayatını hiçe sayan ve Ülkeler üzerinde piyonlarını ileri süren bir satranççı gibi çeşitli oyunlar oynayanlar masumları hiçe sayabilirler.Ama aslında Güneş’e atılan kartopundan fazla bir güçleri olamayacaklarını bir bilseler!..
Yorumlar