2012-01-20 00:00:00
İlkönce bir haber.
“İsrail 'de yayınlanan Yedioth Ahronot gazetesinde, Türkiye'nin Mavi Marmara konusunda geri adım attığı iddia edildi. İsmi açıklanmayan Amerikalı yetkililere dayandırılan habere göre, Türk tarafını temsil eden yetkililer, tüm davaların askıya alınması talebinde bulundu. Gazetenin iddiasına göre askıya alınan davalar HemMavi Marmara baskınının emrini verenleri hem de baskına katılanları kapsıyor.
Gazete, davaların askıya alınmasının, İsrail ile Türkiye arasındaki gerilimi yumuşatmaya çalışan ABD'nin çabaları sonucu gerçekleştiğini belirtti. Kararda, iki ülke arasındaki sorunların aşılmasında formul bulmaya çalışan eski Mossad yetkilisi David Meidan'ın da çabalarının etkili olduğu belirtildi.
http://www.haberturk.com/dunya/haber/705616-turkiye-mavi-marmara-davalarini-askiya-aldi
Hükümetin uzun süredir davaların açılması hususunda gönülsüz olduğu artık daha iyi anlaşılacak. Zaten Filistin davasında her nedense söylem planında etkili sözler söyleyen ve fakat fiiliyatta bir şey yapmayan hükümetin bu haberle konuyu tamamen gündeminden kaldırma sürecine girdiğini görüyoruz. İsrail gazetesinin haberinin ne derece doğru olduğunu bilemiyoruz ancak ”Perşembenin gelişinin Çarşamba’dan belli” olduğu da açıktı. Nasıl mı? Daha Gazze katliamı sonrasında yaşananları bilmiyorsanız sonrası için hükümetten uzun sürecek bir beklentiye girebilirdiniz. Gazze katliamı sonrası o dönem Genel Başkanı olduğum MAZLUMDER T.C.K’daki evrensel yargı ilkesine göre bir suç duyurusu yapmıştı. Bu suç duyurusu, Gazze’ye giden MAZLUMDER ekibinin orada cesetler üzerinden nümune alınarak üniversitelerde tahlil ettirerek cesetlerde fosfor bombası izleri bulunduğu kanıtları ile destekleniyordu. Katliam ile ilgili ilk raporun ve delillerin yer aldığı bu soruşturma istemi yasalar gereği savcılığın Adalet Bakanlığından izin alınmasını gerektiriyordu. Savcılık soruşturma izni için Adalet Bakanlığına dosyayı gönderdi. Bir sessizlik dönemi sonrası dönemin Adalet Bakanını dernek üyelerimizle ziyaret ederek soruşturmanın akıbetini sorduk. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin dosyayı inceledikten sonra “konu çok önemli, Başbakan’a sormadan bir şey diyemem” dedi. Ardından kamuoyunda katliama duyulan öfkenin soğuması için gereken süre geçtikten sonra Bakanlık soruşturmaya izin vermediğini açıkladı. Böylece herhangi bir hukuki süreç başlatılamadı. Türkiye kamuoyu bu gelişmelerden yeterince haberdar değildiyse de izlediğimiz dünya basını Siyonist ve anti siyonist cepheler arasında bu dava büyük yankı uyandırmıştı. Zira benzer yasalar uyarınca önceden farklı ülkelerde İsrail’li yetkililer hakkında açılan davalar sonucu katliamcı İsrail’li yetkililer o ülke sınırlarına girememiş ve ülkeler arası diplomatik ilişkilerin seyri değişmişti. Türkiye hükümeti eline geçen büyük bir diplomatik kozu elinin tersi ile itmişti. “One Minute” diyen Başbakan fiili sonuç getirecek bu yola anlaşılan cesaret edememişti.
Mavi Marmara baskını sonrası önemli bir hukuki beklenti oluştu. Bu İsrail korsanlığının hukuken üzerine gidileceği zannı oluştu. Suç duyuruları yapıldı. Ancak T.C hükümeti aynı duyarsızlığa devam etti. Mavi Marmara şehitlerinin otopsi raporlarının bile belirginleşemediği garip ve uzun bir dönem sonrası bu davalardan da bir şey çıkmayacağı belli oldu. Belliydiki siyasi pazarlıklar yapılıyordu. Üstüne Mavi Marmara gazileri hakkında davalar açıldı. İsrail’li gazetenin yazdıklarını bu gidişat üzerinden tetkik ederseniz önünüz aydınlanır.
Gazze katliamı sonrası hükümet somut bir girişimde bulunsaydı İsrail Mavi Marmara baskınında bu denli pervasız olmazdı. İsrail gibi sınır tanımayan bir ülkeye onun anlayacağı somut yaptırımlar diliyle konuşmazsanız cesaretle Mavi Marmara’ya baskın yaparlar. Kamuoyunun gazını almak da çok zor değildir. Ama olayın direkt mağduru İslami çevreler “durun bakalım, hükümet ne yapacak bir izleyelim, acele etmeyin” derse varılan son nokta bu olur. 2008’de sonu belli bir hukuki sürecin engelleme zanlısı Türkiye cumhuriyeti hükümeti yetkilileridir. Şehitlerin yakınları bir de dönüp hükümete sormalı bu seyrin keyfiyetini? Mavi Marmara hukuki sürecinden bir şey çıkmayacağı hukuki sürecin başında belliydi, mağdurların siyasi baskı yapmasında eksiklik vardı. Hamasetle uyutulmak çok kolay bir şey olmasa gerek. “One minute” demeden önce somut yargı süreçlerine izin vermesi gereken Başbakan, bu yolla Mavi Marmara’da sivil bir yardım gemisine saldırıp öldürenleri önceden engelleyebileceğini hiç vicdanına sormuyor mu?
Makalemizde ismi geçen yetkililerin herhangi bir açıklaması olursa burada yer vermeyi bir borç bilirim. Ancak “daha ilk günden hukuki süreçten ümitvar olan Mavi Marmara şehitlerinin yakınlarına ve Türkiye kamuoyuna bu hatırlatmaları yapmak ve sonucu göstermek boynumuzun borcuydu” diye düşünüyorum.
Yorumlar