5 Ocak 2023

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Bugün basın toplantımızın tek konusu var, her zaman farklı birçok insan hakları ihlallerini gündem ediyoruz ama bugün oldukça önemli bir gelişmeyi gündemde değerlendireceğiz.

Aylardır, yıllardır sürekli gündem ettiğimiz kötü muamele ve işkence iddiaları ile ilgili önemli raporlar açıklandı. Haklı olduğumuz ortaya çıktı, bir insan hakları savunucusu siyasetçi olarak haftalardır, aylardır Ankara Emniyeti’ndeki işkence iddialarını gündem etmiştim. Haftalardır, aylardır Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin avukatlarının açıklanmadığı için istifa ettiği Ankara Emniyeti TEM Şube’deki işkenceler ile ilgili hazırladığı raporlar niye yayınlanmıyor diye sormuştum. Aylardır yayınlanmadı, Ocak ayı, Mart ayı, Nisan ayında Ankara Barosu’nun İnsan Hakları Merkezi tarafından hazırlanan raporlar yayınlanmamakta ısrar ediliyordu ve sonunda yeni yıla girdik, Ocak ayında ancak yayınlandı. Düşünün kimisi neredeyse 1 yıl sonra ancak yayınlandı kimisi 8-10 ay sonra yayınlandı!

Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi tarafından hazırlanan bu raporlar neden yayınlanmadı Ankara Barosu web sitesine neden konulmadı? Bunu kime soruyorum ilk önce; Dönemin Ankara Baro Başkanı Av. Kemal Koranel’e soruyorum! Kardeşim niye bu işkence raporu yayınlanmadı? İşkence insanlığa karşı bir suçtur ve zamanaşımı yoktur bu işkencenin neden yayınlamadın bu raporu? Kendisi Mart’ın sonunda istifa etti peki ne oldu? Ardından bir başka avukat geldi baro başkanlığına Mehmet Eren Turan geldi ve o baro başkanının döneminde de 4 raporu Mehmet Eren Turan Başkan yayınlamadı! Bunlar kabul edilemez bir durumdur. İnsan Hakları Merkezi’nin hazırladığı ve çok ciddi bu raporlar neden yayınlanmadı? Neden bu başkanlar görevlerini ihmal etti? Bunun hesabı verilmelidir çünkü şu raporlarda son derece ağır insanlığa karşı suçlar vardır. Peki ne zaman yayınlanıyor? Son Başkan Av. Mustafa Köroğlu ve yönetim kurulu üyeleri tarafından zamanında insan hakları merkezi avukatları tarafından verilen önerge neticesinde yeni yılın ocak ayında yayınlanıyor bu rapor. Niye beklendi? Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’a soruyorum; bu rezaletler nedir? Ankara Barosu kaçıncı defa işkence raporu yayınlamaktadır? Sadece bu yıl değil önceki yıllarda da 2019’da da işkence raporu yayınlanmıştır. Hakkında tek bir idari ve adli soruşturma görmemekteyiz! Şu işkenceler örtbas mı ediliyor Servet Yılmaz bana bunun hesabını ver! Yarın öbür gün Süleyman Soylu arkanda durmaz çünkü o da kendisini korumaz! O da hesap verecek duruma düşer! O yüzden insanlığa karşı suç olan bu işkenceler konusunda hiç kimse örtbasa yönelmesin! İşte baskılarla, engellemeye çalışarak yayınlatmadığınız Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin hazırladığı işkence raporlarından 5’i yayınlandı peki buna ne diyeceksin? Diyebilecek tek bir cümlen var mı Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz Ankara TEM Şube Müdürü var mı bir açıklamanız? Bu ne rezalettir? Şu raporları okumaya bile insan utanıyor!

Ben size bu raporları okuyacağım, bu raporlar basit raporlar değil, size de yapılabilir! Yarın öbür gün Ankara Emniyet’inde gözaltına alındığınızda şu anlatacağım muamelelerin herhangi bir vatandaşa yapılmayacağının bir garantisi var mı arkadaşlar? O yüzden o hassasiyetle dinleyin lütfen!

Bakın raporlara geçiyorum; 26 Ocak 2022 raporu! Neredeyse 1 yıl olmuş açıklanmamış ve sonunda açıklanıyor! Niye bu defans? Niye bu engelleme? Niye bu raporlar açıklanmadı? Ne var bunda açıklanmıyor? Ben bir insan hakları savunucusuyum ve bizim en çok uğraştığımız konu işkencedir! Bakın geçtiğimiz günlerde Arjantin’de 46 yıl önce bir gazeteciye işkence yapan bir polis amiri tutuklandı! 46 yıl örtbas edildi, 46 yıl sonra gelip işkencecinin yakasından tutulur, hiç kimse bunu unutmasın! İşkence insanlığa karşı bir suçtur ve zamanaşımı da yoktur! Bunu herkes bilsin, kimse birilerine güvenmesin!

Bakın neden ben bunu önemli buluyorum; ne olmuş? 24 Ocak’ta Ankara TEM Şube’de işkence ve kötü muamele iddiaları kamuoyuna yansımış. 25 Ocak günü İnsan Hakları Merkezi’ndeki avukatlar Ankara TEM Şube’ye gitmişler ve 4 m2’lik iki cam olan ve dışarıdan kolluk personelinin gözlem yapabileceği mahiyette bir odaya cep telefonunun görüşmeye alınmaması suretiyle! Aslında cep telefonu alınmalı ama “Cep telefonunu alamazsın.” Deniliyor! Avukat bu şekilde görüşe giriyor ve iki kişi ile görüşüyor! İki kişinin ismi bu raporda gizli tutulmuştur. İtirafçı olmaya zorlanmış bu kişiler, bunu söylemişler. Defalarca mülakata çıkarılmışlar, bu kişiler işkence gördüklerini söylüyorlar ve doğru düzgün bir doktor muayenesi görmemişler! Gözaltındayken koridora gelen doktor: “Şikayeti olan var mı?” diye sesleniyormuş, bunlar da korkularından bir şey diyemiyorlarmış. Kelepçeli bir şekilde ayakta uzun süre bekletilmişler ve tehdit ve hakaretlerin yanı sıra çıplak şekilde soyunmuşlar, çıplak haldeyken kendilerine sinkaflı hakaret ve küfürler yapılmış. Soğuk su ile iki defa ıslatılmış ve bundan dolayı ciddi derecede üşümüşler, çıplak halde! Mülakatlar esnasında bir şahıs diyor ki: “Çıplaktık polisler bana dediler ki: “Kalk bize striptiz yap bakalım.”” Mülakatlara çıkarıldıktan sonra öncesinde ters kelepçe ile uzun süre ayakta bekletilmiş,  itilip kakılarak kaba dayağa maruz kalmış, şahsi avukatı ile yaptığı görüşmedeki dosyadan alakasız bir konudan sonra yapılan mülakatta vurgulandığını bu sebeple avukat görüş odasının dinlendiğini söylemiş, avukata bile doğru düzgün meseleyi anlatamamış. Mülakatlarda ağır küfürler edilmiş ben okuyamıyorum ve değerlendirmeler sunulmuş. Sonuç olarak; kolluk görevlilerinin soruşturmadan el çektirilmesi, işkence ve kötü muamele ile ilgili kolluk görevlileri sağlıklı yürütülebilmesi için soruşturmadan el çektirilmeli günlük hekim muayeneleri İstanbul Protokolü’ne göre yapılmalıydı, yapılmadı deniliyor! İstanbul Protoklü’ne göre yapılmalı bundan sonraki hekim muayeneleri! TEM’de bulunan tüm şüphelilerin savcılık karşısına çıkarılması ve maddi gerçek ortaya çıkarılması açısından. İl jandarma teşkilatı birimlerinden ve mensuplarından istifade edilmesi, emniyet birimlerinin ve mensuplarının ise hiçbir soruşturmada doğrudan görevlendirilmemesi istenilmiş! Ankara TEM’deki tüm giriş çıkışları gösterir kamera görüntüleri elde edilmeli deniliyor. İşkence amacıyla götürülen anlarının ve şüpheli kolluk görevlilerinin tespiti sağlayacak şekilde gözaltı işleminin başladığı ilk tarihten günümüze kadar kamera kayıtlarının ham görüntüleri tespit edilmeli deniliyor. Deliller toplanmalı yasal yükümlülükler yerine getirilmeli deniliyor. Bahsi geçen operasyonlarda görev alan personel açığa alınmalı diyor rapor. Avukat görüşme odasına cep telefonu ile girilmesinin engellenmesi hukuka aykırıdır deniliyor.  Bu durum yerleşik bir uygulama ise son verilmesi amacıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gerekli yazışmaların yapılması gerekiyor deniliyor. “Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi olarak işkence ve kötü muamelelerinin son bulması için her alanda hukuki mücadelemizi sonuna kadar vereceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.” Demiş 26 Ocak 2022’de!

Bakın Ankara Barosu bunu web sitesinde daha önce yayınlamamış 2023’e girdik ancak yayınlıyor! Bakın arkadaşlar yarın öbür gün siz de işkenceye uğrayabilirsiniz, size de gelen avukatlar görüşür, sonra dersiniz ki: “Benim söylediklerim niye yayınlamadı?” bundan dolayı önemli işte! 1 sene sonra yayınlanması ne demektir! Bunun hesabını verecek birisi yok mu? Avukat Kemal Koranel, Av. Mehmet Eren Turan bir açıklamanız var mı? Varsa ben bunu kamuoyuna beyan ederim, buyurun! Sizi açıklamaya davet ediyorum! Niye 10-12 aydır bu işkence raporları açıklanmadı!

8 Şubat 2022’de de aynı iddialar devam etmiş. Bakın yine bir rapor var karşımızda! 8 Şubat 2022 raporu; buradaki iddialar çok daha vahim, çok dikkatli dinleyin, inanılmaz iddialar var burada! Yine işkence iddiaları gelmiş ve bakın 8 Şubat raporunda yine avukatlar gözaltındakilerle görüşmeye giriyorlar usule, hukuka aykırı bir şekilde cep telefonları alınıyor! Neden alınıyor? İşkenceye uğrayan kişilerin fotoğraflarının çekilmesini önlemek amacıyla mı alınıyor? Bir cevap verin lütfen! Bakın neler yaşanmış ancak bu hukuka aykırı olmasına rağmen avukatlar işkencenin tespitinin önemli olması gereğince cep telefonlarının dışarıda bırakarak görüşme odasına girmişler, fotoğraflayamamışlar. Bakın neler yaşanmış diyor ki raporda: “Tutanaklar ile sabit olan ve yapılan görüşmeler neticesinde kötü muamele ve işkence iddialarına dair tespitler şunlardır; görüşülen kişi 6 gündür gözaltında bulunduğunu söylüyor. Saçları ortadan ikiye ayrılmış diğer memurların “Amirim” dediği şahıs tarafından koordine edilerek işkence ve kötü muamelelere başlanmış. Mülakat adı altında görüşmelere götürülmüşler, psikolojik baskı uygulanmış. İkinci gün götürüldüğü mülakat odasında iki eli kafasının arkasına koyularak secde pozisyona getirilmesine zorlandığı ve bu yapılırken itik kalkma kaba dayak atıldığı secde pozisyonuna getirildikten sonra arkasına ve beline doğru tekmeler atıldığını ifade etmiştir.” ellerini şöyle yaparak secde pozisyonuna getirilip arkadan tekme atıldığını söylüyor. “Görüşülen kişi cumartesi günü götürüldüğü mülakat odasında zorlama, kaba dayak ve tehditler ile pantolonu ve iç çamaşırının çıkarıldığını akabinde orada bundan süpürge sapı ile cinsel organına çeşitli temaslarda bulunulduğu, yapan memurların eldiven kullandığı, bunların yapıldığı esnada bir kadın memurun da: “Amirim bunları şişeye oturtalım.” dediği ve ardından zeytinyağı şişesinin getirtilip hakaret ve küfürler eşliğinde gösterilerek “Bu şişe ve süpürge sapını istediklerimizi söylemezsen makatına sokacağız.” tehdidinde bulunulduğunu ifade etmiştir.” Arkadaşlar bunlar raporda yazıyor! Ankara Barosu’nun raporunda yazıyor! Yaklaşık 11 aydır yayınlanmamakta ısrar edilen bir raporda yazıyor ve şu ana kadar bütün bunların tek bir hesabı sorulmamış! Ne idari ne adli bir soruşturma açılmamış durumda! Bakın son derece ciddi bir durum var ortada! İddialar son derece vahim! Peki araştırmak için bir soruşturma var mı? Yok! Bir sonuç var mı? Yok! Bunlar size bir şey düşündürmüyor mu? “Görüşülen kişi polislerin mülakat esnasında kendisi ve ailesine sinkaflı çok ağır hakaretler edildiğini, “Eğer istediklerimizi söylemezsen 23-30 yıl yatarsın, aileni göremezsin denilerek baskı yapıldığını. Yine bu baskılar ve dayaklar esnasında altı çıplak şekilde secde pozisyonundayken fenalaştığını polislerin de bu durumdan çok korktuklarını ve kendi aralarında özellikle uzun süreli iz bırakmayacak bölgelerine dikkat edelim diye konuştuklarını.” bir seansı dinliyorsunuz arkadaşlar! Ben size öncelikle şu halin kendi başınıza geldiğini düşünmenizi isterim! Şu haleti ruhiyeye bir girin lütfen ve ondan sonra haberlerinizi yapın, ondan sonra duyarlılık noktasında bir yerde durun! “Görüşülen kişi memurların kendisini emniyette, “Her yeri izliyoruz her yeri biliyoruz.” diyerek avukat odasında dinlendiğini ima ettiklerini söylemiştir. “Avukat odasını bile dinleriz.” demişler demek ki! “Görüşülen kişi konuşurken kendini rahat hissetmeyip fısıldayarak iş bu hususları anlatmaktadır.” güya özel bir görüşme yapılıyor, adam o kadar korkutulmuş ki fısır fısır konuşarak bunları anlatıyor! “Görüşülen kişi hekim muayenesinin doktor önlüklü bir şahsın emniyette nezarethaneye gelerek koridorda “Bir şeyi olan var mı?” diye bağırarak yapıldığını, yalnızca bir kez ilk alındığında hastaneye giderek yapıldığını vücudunun bahsi geçen bel altı, kemer bölgesindeki izlerin o ortamda polislerin arasında doktor olduklarına güvenmedikleri kişilere daha fazla işkenceden korktuğu için söylemediğini (Görüşülen kişi ayrıca “Söyleyemem burada kimseye, söylersem ölüm çıkar.” Şeklinde beyanda bulunmuştur! Görüşülen kişi iş bu tutanak ve raporların yapılabileceğine onay verdiği ancak tek şartın kendisinin gözaltı süreci içerisinde değil sonrasında açıklanması olduğu yoksa kendisinin canlı olarak buradan çıkamayacağından korktuğunu beyan etmiştir.” Arkadaşlar şu hali görüyor musunuz? Son derece ciddi iddialar var, avukatla görüşmesi oldukça hukuksuz bir şekilde yaptırılıyor, cep telefonu alınmıyor, kişi avukat görüşmesinde özgür olması gerekir avukat görüşmesinde bile fısır fısır konuşuyor ve can güvenliğinin tehdit altında olduğunu söylüyor. “Söylersem ölüm çıkar.” diyor rapor böyle oluşturuluyor! “Görüşülen kişi iş bu tutanak ve raporlamanın yapılabileceğini onay verdiğini ancak tek şartın kendisini gözaltı süreci içerisinde değil sonrasında açıklanması olduğu yoksa kendisinin canlı olarak buradan çıkamayacağından korktuğunu beyan etmiştir. Merkez üyemiz görevli iki avukat; görüşülen kişinin iz kalan bölgelerinin bel altı, cinsel bölge olduğundan ve en önemlisi telefonları ile gelemedikleri mağdurun üstün yararını düşünerek hukuka aykırı bu uygulamaya şiddetli itiraz edemediklerinden dolayı telefonla fotoğraflama imkanının olmadığını, görüşülen kişinin kalp rahatsızlığı olduğunu, başvuru dilekçesinde de bildiklerini ve görüşme esnasında mağdurun titreyerek fısıldayarak konuştuğunu, nefes almakta problem yaşadığını da tespit etmişlerdir.” yani avukatlar o esnada artık daha fazla soru sormaktan korkmuşlar çünkü karşımızdakinin kalp sorunları var, gördüğü bu işkenceleri anlatırken “Kalpten gidebilir daha fazla sormayalım .” diye tedirginlikler yaşıyorlar bakın dikkat edersiniz. Hal bu, tablo bu arkadaşlar! Niye bu raporun 10-12 aydır açıklanmadığı konusunda bir fikir sahibi oldunuz mu arkadaşlar!

Bakın onlarca sayfa raporlar var karşımızda. Ne diyor? Anayasa 17/3 madde hükmü şu şekildedir; “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz kimseye insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” Peki bu ne? Bir baro raporu var, Anayasa maddesi var peki niye soruşturma yok? Anayasa boşuna mı var? Yasalar boşuna mı var? Bu ne rezalettir ya! Ne idari ne adli bir soruşturma var ortada! “İdari, adli soruşturma yaptık bir şey çıkmadı.” deyin bari! Öyle bir şey de yok! Şu hale bakın!

Avrupa İnsan Hakları Maddesi Madde 3: “Hiç kimse işkence veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye veya cezaya tabi tutulamaz.” Diyor! Birleşmiş Milletler işkence veya diğer zalimane insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya karşı Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 4 maddesi: “Her taraf devlet tüm işkence eylemlerini kendi ceza kanuna göre suç olmasını sağlayacaktır, aynı şekilde işkence yapmayı teşebbüs ve işkenceyi iştirak veya suç ortaklığı yapan şahsın fiili  suç sayılacaktır. Her taraf devlet fiilleri ağırlıklarını dikkate alarak uygun müeyyidelerle cezalandıracaktır.” var mı öyle bir şey! Türkiye’de gözaltı merkezlerinde ve cezaevlerinde işkenceler sürekli takipsizliğe uğruyor biliyor musunuz savcılıklar tarafından! Arada bir tek tük 5-6 yıl sonra ancak Anayasa Mahkemesi’nde bu işkenceler ortaya çıkıyor, insan kaçırmalar ve kaçırılan insanların bir anda ortadan kaybolması, 5-6 yıldır bulunamaması gibi meseleler Anayasa Mahkemesi’nde ara sıra ortaya çıkıyor! Her zaman değil bazen de AİHM’de ortaya çıkıyor! Ülkenin hali bu arkadaşlar! Canınıza, malınıza dikkat edin, bu ülkenin hali budur! Bakın yeter ki iktidar sahiplerini kızdırmayın! İstediklerini yaparlar ve ne Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri ne Anayasa ne yasalar umurlarında değildir! İşte hal ortada! Buyur kardeşim soruşturmayı aç da beni yalancı çıkar! Nerede? Hiçbir şey yok! Raporu bile yayınlatmıyorsun rezalete bak!

Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi avukatlarının bu görevlilerin açığa alınması gerektiğini  sağlık muayenelerin İstanbul Protokolüne uygun bir şekilde yapılmasını, emniyet birimlerinin bu soruşturmada doğrudan görevlendirmemesi gerektiğini hepsini ayrı ayrı istemiş bu raporda da 2 Mart’ta bu rapor düzenlenmiş, 8 Şubat’ta ziyaret gerçekleşmiş. “Hukuka aykırı şekilde engellemede bulunan polis personellerin tespiti ile haklarında soruşturma başlatılması ve bu durum yerleşik bir uygulama ise son verilmesi.” diyor var mı onlar hakkında böyle bir soruşturma? Yok! Memleketin hali bu devam ediyoruz bitmedi!

8 Mart raporu bu da yayınlanmamış! Bu da şimdi bu ay yayınlandı. Bakın bunda neler var acaba? Görüşülen kişiye polisler tarafından, bakın yine görüşmeye girilmiş Avukat Ezgi Nur Ünsal girmiş, görüşülen kişiye polisler tarafından “Seni bitireceğiz, seni sokakta gezdirmem. Senin …” ve benzeri okuyamayacağım kelimeler denildiği söyleniyor. “Vücudunun çeşitli yerlerinde kızarıklıklar ve şişlikler olduğu tespit edilmiştir. Kötü muameleye uğradığına dair darp ve cebir izlerini gösterip fotoğraflar çekilmiştir.” Allah’tan bu sefer cep telefonu girebilmiş, fotoğraflar çekilmiş bakın 8 Mart raporunda. Uluslararası sözleşmelerden bahsediliyor ve yine birtakım soruşturmadan el çektirilmesi, açığa alınması gibi isteklerde bulunuyor Baro fakat hiçbiri yapılmıyor! Tabii hiç kimse açığa falan alınmıyor!

Bir başka rapor 4 Nisan raporu! Şimdi de 4 Nisan raporuna geçiyoruz! Avukat Kemal Koranel başkanlıktan istifa etmiş Mart ayının sonlarında ve Avukat Mehmet Eren Turan Baro Başkanı ve yeni bir rapor yayınlanıyor! Peki bu rapor yayınlanıyor mu web sitesinde? Hayır yayınlanmıyor! Biz bu arada feryat ediyoruz, genel kuruldaki konuşmamı söylüyorum, bakın bir genel kurul konuşmam var Mart ayının sonlarında 24 Mart’ta  diyorum ki: “Bugün Ankara Barosu başkanı istifa etti. Neden? Açıklama yaptı Baro Başkanı Kemal Koranel birkaç madde sıraladı o maddelerden biri benim aylardır gündeme getirdiğim bir konu ile ilgiliydi. Kimse dinlemiyordu bu konuyu ama çok önemliydi. 2 ay önce Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi Ankara Emniyeti’nde gözaltındaki işkencelerle ilgili bir rapor hazırladı sonra ne mi oldu? Baro kendi insan hakları merkezi raporunu sitesinde yayınlamadı! Şaşırdık, inanılmaz bir durumdu kendi avukatları gitmişti ve yayınlamıyordu neden? 2 aydır biz baskı yaptık ben her gün tweet attım bir insan hakları savunucusu olarak neden açıklamıyorsunuz dedik ve sonunda bugün Ankara Baro başkanı istifa etti.” Bakın arkadaşlar basit meselelerden bahsetmiyoruz. Ankara Barosu Başkanı sonunda istifa ediyor. Yerine gelen başkan da raporları yayınlamıyor! Nasıl bir tazyik varsa ne olup ne bitiyor, bir ülkede ülkenin başkentinin barosunun başkanı aylarca raporu yayınlatmıyor sonunda istifa etmek zorunda kalıyor, kamuoyunun çoğunun umurunda değil! Ya böyle bir ülke olabilir mi? Siz insan değil misiniz başkasının başına gelen sizin başınıza gelmez mi arkadaşlar? Niye duyarsızsınız? Herkese söylüyorum bunu medyaya söylüyorum kamuoyuna söylüyorum, siyasetçilere söylüyorum! İlla senin başına mı gelmesi gerekiyor, bunlar benim başıma gelmedi ama öfkeliyim insan hakları savunucusu olmak bunu gerektirir insan olmak bunu gerektirir, sadece benim canım acıdığında değil başkasının canı acıdığında canı acıyan insandır, başkası kendisine insan demesin!

4 Nisan 2022’de bir başka rapor daha! Bakın 5. Rapor! Ne oluyor burada? Tekrar 6 Mart’ta bir ihbar geliyor! Avukat Naciye Refika Çöker bu sefer gidiyor. “2 İnsan Hakları Merkezi üyemizi Ankara TEM’de görüşme yaparak adı geçen anlatımlar alınıyor. 6 Mart 202 günü akşam saatlerinde görüşme ve incelemelerde bulunmak üzere gidiyorlar. “İki ilgili şubede görevlendirilen 2 İHM Merkez üyemiz intikal etti. Cep telefonuyla girmek yasak denildi cep telefonuyla giremeyeceği nezaretin görevli bir personel tarafından ifade ve ikaz edilmiş. İşkence iddialar karşısında görüşme yapan İHM Merkez üyesi avukatlar cep telefonlarından ikisini dışarıda bırakmışlar ama bir tanesini gizlice görüşme odasına almayı başarmışlar. Hale bakın ya! Yani yasa dışı işleme karşı avukatlar ne yapacaklarını şaşırıyorlar, gizlice telefonlarını sokmayı başarıyorlar. Sonra ne olmuş? Bakın iyi dinleyin. “Kişi ile görüştük. Görüşülen kişi 3 gündür gözaltında olduğunu, gözaltının ilk günü ve ikinci gününde gece saat 3.00 ile 3.30 civarı nezarethaneden TEM Kampüsü içerisindeki nizamiye girişinde soldaki başka bir binaya götürülerek mülakat adı altında işkence ve kötü muamelelere başlandığını söylemiştir. Mülakatlarda bahse konu büyük binanın 1. Katındaki koridora girdikten sonra sonda soldan 2. Kapı olan odada “Amirim” dedikleri Asyalı’lara benzeyen, sivri keçi sakallı, kısa boylu tıknaz bir polis tarif ediyor. Mülakat ve işkenceler bu kişi tarafından koordine edilmiş. İsmini bilmiyor! Peki bakın burada Baro raporunda bir açıklama var değil mi? Kişinin tipini tekrar söyleyelim. Ne diyor raporda? Asyalılara benzeyen, sivri, keçi sakallı, kısa boylu tıknaz bir kişi mülakat ve işkenceleri koordine etmiş. “İkinci günkü mülakatta bıyıksız, kısa saçlı, siyah gözlü 1.70  1.80 boylarında görsem kesinlikle teşhis ederim dediği şahıs tarafından kaba dayak atıldığını, yüzüne yumruk yediğini bu yumruğun etkisiyle sağ burunun deliğinden kan akmaya başladığını polislerin ona: “Git lavaboya kanını sil temizle gel.” dediklerini döndükten sonra ise “Biz burada neler yapıyoruz senin haberin var mı? Burada adamın …” başlayarak sinkaflı küfürler ettiğini, yumruk ve tokatlar atılırken 3-4 kişinin de üzerine çullanarak elini ve omzunu tuttuğunu ve dayak aralarında ise sürekli 3-4 kişinin beklediği, mülakatı asıl yapanın ise kesinlikle arkanı dönme diyerek küfürlerle ikaz ettiğini beyan etmiştir. Görüşülen kişi polislerin mülakat esnasında kendisi ve ailesine sinkaflı çok hakaretler ettiğini Eğer istediklerini söylemezsem 23-30 yıl yatarsın aileni göremezsin denildiğini bir seferinde özellikle eşini sorduklarını ve ardından hakaret ettiklerini beyan etmiştir. Mağdur beyanında mülakatın yapıldığı odanın yandan geçmeli diğer odasında polislerin alkol aldıklarını, çok kötü alkol koktuklarını bu yüzden de her an her şeyi yapabilmelerinden çok korktuğunu beyan etmiştir.” arkadaşlar kendinizi şu ortamda bir hissedin yani! Alkol alan, aldığını düşündüğünüz bir kişi tarafından işkence gördüğünüzü düşünün ve o kişinin sınırsız işlemler yapabileceğinden dolayı daha da tedirginliğinizin arttığını düşünün. Kişinin beyanları bunlar raporu okuyorum bakın! “Görüşülen kişi bu 3 günde hekim muayenesinin yalnızca ilk alındığında olduğunu hiç doktora götürülmediğini, doktor önlüklü bir şahsın emniyet nezarethanesine gelerek koridorda “Bir şeyi olan var mı?” diye bağırdığını kimsenin de bir şey diyemediğini, 2 sene önce kalp krizi geçirdiğini, bundan dolayı tansiyon problemleri olduğunu vücuduna elektrik verilip ölmekten korktuğunu söylüyor.” “Canlı olarak buradan çıkamayacağım herhalde.” diyor gözaltındaki kişi korkuyla bunu anlatıyor. Yine isteklerde bulunulmuş 4 Nisan’da; İstanbul protokolüne uygun doktor muayeneleri yapılsın, emniyet birimi mensupları hiçbir soruşturmada doğrudan görevlendirilmemeli açığa alınmalı, kamera görüntüleri tespit edilmeli, Ankara TEM girişindeki kameralar incelenmeli denilmiş. Personel açığa alınmalı denilmiş, cep telefonu yasağı keyfi uygulaması sorgulanmalı ve bunu yapan personel soruşturmaya alınmalı denilmiş. Hiçbiri yapılmış mı? Hayır! Memleketin hali bu arkadaşlar! O yüzden burada feryat ediyoruz! Ben kimin adına feryat ediyorum; millet adına! Bu ifadeleri vereni de alanı da tanımam ama biz insan hakları savunucusu olarak, insan olarak işkenceye karşıyız sonuna kadar da bununla mücadele ederiz! İstediğiniz baskıları, soruşturmaları, tacizleri, tehditleri, hakaretleri, darpları yapın biz sonuna kadar işkence ile mücadele ederiz. Bunu da çok iyi bilin! Tüm sorumlular da bunu çok iyi bilsin! Bakanına kadar en yüksektekine kadar bunu çok iyi bilsin! Bunu da net olarak söylüyorum burada! Yarın öbür gün 40 yıl geçer, 50 yıl geçer bu rezil işleri yapanlar cezalandırılır! Bugün birilerine sırtınızı yaslayabilirsiniz ama yarın öbür gün bütün bunların hesabını verirsiniz arkadaşlar basit bir iş değildir bu! “Ahmet’e yapılmış banane.” Diyebiliyor musunuz şunları dinledikten sonra. “Mehmet’e yapılmış banane.” diyebiliyor musunuz?

Arkadaşlar tüm insan hakları sözleşmelerinde işkence insanlığa karşı bir suç olarak tanımlanmıştır zaman aşımı yoktur işkence de! 50 yıl sonra, 100 yıl sonra bile adamın yakasına yapışırlar! O yüzden en ağır suçtur, o yüzden biz de en öfkeli halimizle bunları lanetliyoruz bunu da tüm alem bilsin! Birilerini susturmak için yakınları hakkında soruşturma açanlar dava açanlar da şunu çok iyi bilsin ki; biz vallahi de billahi de susmayız bunu da çok iyi bilin. Teşekkür ederim arkadaşlar.

Yorumlar