26 Aralık 2019

Bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Bugün Ohal Komisyonu’nun 1 yıl daha uzatıldığı bilgisi açıklandı malum 20 temmuz 2016 da ilan edilen Ohal’den sonra 6 ay kadar mağdurlar mahkeme mahkeme dolaşmıştı idare mahkemesi anayasa mahkemesi AİHM’de dolaşmışlardı ve binlerce dilekçe vermişlerdi dava açmışlardı ama kabul edilmemişti davaları yargısal açıdan hiçbir yer onları kabul etmiyordu aradan 6 ay geçtikten sonra Avrupa Konseyi’nin onayı AİHM’in uygun bulmasıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti Ohal komisyonu denen idari bir komisyon kurdu. Bu komisyon kuruluşunda anayasal ilkeleri çiğneyen bir kuruluş olarak ortaya çıktı çünkü mağdurların yasal kriterlerle ihraç edilmesini onaylayan bir anlayışla ortaya çıktı anayasayı hukuku çiğneyen bir anlayışla ortaya çıktı ve iyi niyetli değildi ohal komisyonu,ohal komisyonu 23.01.2017’de kuruldu ve 2 yıl içinde tüm başvuruları bitireceğini söylüyordu 126 bin 300 başvuru vardı ve 2 yıl içinde mağdurlar büyük bir bekleyiş içine girdiler ancak neredeyse 1 yıl sonra 22.12.2017’de ilk sonuçlar açıklandı %93 oranında red vardı % 7 oranında kabul oranı vardı bu neden böyleydi adeta KHK’ları doğrulama amacıyla kurulmuştu Ohal komisyonu ve ona uygun oranlarda bir cevap veriyordu,%93 oranında red cevabı veriyordu yani idarenin yaptığı doğrudur demek istiyordu.Ohal komisyonunun hukuksuz olduğunu çok söyledik 2 yıl içinde de bitiremedi dosyaları 2 yıl geçtiğinde dosyaların %60’ı incelenmemiş durumdaydı 1 yıl daha uzatma istediler 23.01.2019’da 1 yıl daha uzatıldı. 3 yıl oldu şimdi bugün 1 yıl daha uzatma aldılar 4 yıl oldu düşünün 3.5 yıldır mağdurlar bekliyor,126 bin 300 başvurudan 98 bin 300 başvuru incelenmiş 28 bin kişi daha sonucu bile açıklanmamış incelenen başvuruların %92’sine red verilmiş %8’ine kabul verilmiş,bu niye bu kadar yüksektir oran çünkü yasal kriterler suç olarak kabul edilmiş bir bankaya para yatırmanız bir sendikaya üye olmanız,efendim çocuğunuzu kapatılan okullara göndermeniz veyahut da barış istemeniz veyahut da önceden barış istemeyle ilgili herhangi bir davanızın olması veyahut işte muhalif bir siyasi partide çoğunlukla HDP’de oluyor yapımızın il örgütünde ilçe örgütünde bulunması veyahut da herhangi bir barış temalı bir gösteriye katılmanız öncesinde sizin OHAL Komisyonu tarafından isteğinizin reddedilmesiyle sonuçlanmış böyle kriterlerle sonuçlanmış biz Ohal komisyonunun anayasayı çiğneyen hukuksuz bir komisyon olduğunu söylüyoruz bunu ziyaret ettiğimiz Ohal komisyonu 1 yıl öncesinde ziyaret etmiştik İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olarak orada da buradan sesleniyorum onlarca dosya götürmüştük yanımızda Ohal komisyonuna yasal kriterlerin suç olarak tanındığı vurgusunu da yapmıştık ve anayasayı ihlal ettiklerini söylemiştik anayasayı ihlal eden bu kurumun *** bir meşruiyet atfetmek için değil sadece sonuçlar konusunda tartışmak için olduğunu yüzlerine de söylemiştik 3 saat süren bir tartışmada önlerine onlarca ihlal dolu sonuç dosyası koymuştuk kimisinde çok önemli teknik hatalar vardı kimisinde de yasal kriterlerin suç kabul edilmesiyle red olanları apaçık ortadaydı bütün bunları komisyona anlattık bir çok dosyaya cevap veremediler ve bizi tekrar davet ederek bu dosyalar konusunda bilgilendireceklerini söylediler. Şahsen bana söylendi bu çünkü onlarca dosyadaki hem hukuki hem teknik hatalarını yüzlerine söylemiştim aradan 1 yıl geçti bana verdikleri sözü de yerine getirmediler tekrar davet etmediler çünkü açıklayabilecekleri herhangi bir şey yok hukuksuzlukları ile ilgili söyleyebilecekleri herhangi bir şey yok bunu çok iyi biliyorum böyle bir mantıkla hareket ediyorlar. Yasal zırha dönüştürülmüş durumda Ohal komisyonu yani aldıkları karardan yasal olarak sorumlu tutulmayacaklar yasal zırha kavuştukları için hem bu dünya da hem öte dünyada ki vicdani sorumlulukları konusunda oldukça rahatlar insanlara anayasayı çiğneyerek yüksek oranda red cevabı veriyorlar,yalan yanlış cevaplar veriyorlar. Kimi bu cevaplar arasında bizim bazı örnekler verelim değerli basın mensupları: Bir cevap da önceden de genel kurul’da da anlattım milletvekillerine bir cevap da kişiyi kardeşinin icra borcunu ödemek için Bankasya’ya 100 lira yatırmış ve bu 100 lira yatırmasından dolayı Terör Örgütüne yardımdan dolayı ihraç edilmiş komisyon raporu anlatıyor ve ardından da adli soruşturma açılmış kişi 2 yıl 1 ay ceza yemiş ve ohal komisyonu bankasya’ya 100 lira para yatırdığı için bu kişiye red cevabı vermiş,bunun belgeleri hepsi elimizde. Bunları da biz komisyonda sunduk bir cevap veremediler,böylesine hukuksuz bir komisyon maalesef mesela bir başka vaka da kişinin Elazığ’da cemaat evlerinde kaldığı yazılmış ama kişi hayatında Elazığ’a gitmediğini söylüyor yalan yanlış kulaktan dolma bilgilerle Ohal Komisyonu’nun karar verdiğini bir çok dosyada görüyorum bunlar sadece bir iki örnek binlerce örnek elimizde kurum kanaati denerek yalan yanlış güvenlik soruşturması bilgileriyle hareket edilerek işte amiri kişiyi sevmiyorsa Fetö torbasına atmış böyle de çok vaka var,veyahut da yasal kriterler suç olarak kabul edilmiş bir kişinin barış bildirisini imzalaması suç olarak kabul edilmiş,barış gösterisine katılması suç olarak kabul edilmiş böyle ilkelerle ve kendisi hakkında ihraç kararı vesile olan kurumu tekrar sorularak ohal komisyonu karar vermiş zaten o kurum olumsuz düşündüğü için ihraç edilmiş bu kişi ama o kuruma tekrar kurumun kanaati nedir diye soruluyor tabi ki olumsuz cevap geliyor böylesine bir kısır döngü de %92 gibi çok yüksek oranda bir olumsuz cevap alınıyor,biz ohal komisyonunun kötü niyetli olduğunu düşünüyoruz,2 yılda bitirilecek iş neredeyse 4 yıla uzatılmış durumda ve oyalama komisyonu çünkü 98bin 300 dosya incelenmiş ve %92 oranında red cevabı var bu kişiler daha ancak 3.5 4 yıl sonra mahkemeye gidebilecekler bu ne demek 15 20 yılı bulacak idare mahkemesi,bölge idare,danıştay anayasa mahkemesi,Aihm süreçlerinden sonra belki ancak haklarına kavuşacaklar tazminat kazanacaklar ama çok uzun bir süreye yaymayı başardı bu 3.5 yıla yakın bir süre mağdurları oyalamayı başardı,bir de 28 bin kişi şuanda ohal komisyonundan cevap bile alabilmiş değil düşünün skandal bir durum 3.5 yıl aradan geçmiş ve mağdursunuz bir gece sorgusuz sualsiz ihraç edilmişsiniz onun için bir müracaat yolu arıyorsunuz yargı yolu da size kapatılmış idarenin her dediğini doğrulayan bir ohal komisyonuna teslim edilmişsiniz sonuç bile açıklanmamış aradan 3.5 yıl geçmiş 28 bin kişi ne ohal komisyonundan cevap alabilmiş ne de yargısal bir yola başvurabilmiş düşünebiliyor musunuz arkadaşlar dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur. Dünyadaki hiçbir yerinde böyle bir şey yoktur.28 bin kişi 3.5 yıl geçmiş hala beklemede belirsizlikte ne cevap verileceği bilinmiyor ve Ohal komisyonu 1 yıl daha süre istiyor biz ohal komisyonunu ziyaret ettiğimizde orada dosyaların ayrı ayrı farklı renklerde tasnif edildiğini gördük işte oradakiler ne kadar düzenli tertipli işler yapıyorsun diyorlardı bize bizde onlara dosyaların farklı renklerde cicili bicili dosyalanması klasörlenmesi marifet değil bunların içinde anayasa var mı hukuk var mı ondan bahsedin denildi sorduğumuz dosyalarla örnek dosyalarımızla apaçık ihlal dolu dosyalarımızla onlara sorular sorduk cevaplayamadılar ve bizi tekrar davet edeceklerini belirtmelerine rağmen 1 yıldır bize dönmüyorlar.Buradan Ohal Komisyonunu halkımıza şikayet ediyorum,bu anayasayı çiğneyen hukuksuz komisyonu şikayet ediyorum ve ohal komisyonunun kapatılmasını lav edilmesini tekrar söylüyorum arkadaşlar bu kararlara itibar etmiyoruz ohal komisyonu idarenin kararlarını doğrulayan bir yerdir hukuki değildir sonuçları ve bu sonuçları kesinlikle de anayasal düzen cevaz vermemektedir.

Değerli arkadaşlar biz uzun süredir Ankara Emniyeti’nde ki işkenceleri kaçırılan vakaları gündeme getirdik bunlara karşın yetkililerden cevaplar bekledik biliyorsunuz ben burada size aylardır kaçırılma vakalarını anlattım işkence vakalarını anlattım halfeti de gözaltına alınanları anlattım,Beşikdüzü cezaevini anlattım,Elazığ cezaevini anlattım ankara emniyet müdürlüğündeki işkence iddialarını anlattım ve baroların raporlarını anlattım van diyarbakır ankara barosunun şanlıurfa barosunun halfeti hakkındaki raporlarını anlattım yetkililerden bir açıklama gelmedi cezasızlık yoğun bir şekilde devam ediyor maalesef hiçbir açıklama yapmak istemiyorlar ihlalleri bakanlıklar üstünü örterek halletmeye çalışıyor cevapsızlıkla halletmeye çalışıyor,mahkemeler cezasızlıkla halletmeye çalışıyor böylece ihlallerin üstünü örtme cumhuriyeti olmuş durumda maalesef,şuanda bakanlıkların hali bunu gösteriyor İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu var o da insan haklarını ihlal etme komisyonu haline gelmiş o bile insan hakları adına bir araştırma rapor çalışması yapmıyor işte böylesi bir durumda biz bütün bu vakaları gündeme getirdiğimiz halde 26 mayıs’da ankara emniyetindeki işkenceleri gündeme getirip Ankara Barosu’nun yayınladığı rapor hakkında bir cevap istediğimiz halde idari bir soruşturma yapmayan bir içişleri bakanlığı var adli bir soruşturma bu konuda bir değerleme yok buna rağmen ankara emniyetinde ki işkence vakaları geçtiğimiz hafta yoğun bir şekilde devam etti avukatlar gözaltındaki 46 eski Adalet Bakanlığı çalışanının işkence gördüğünü söyledi eski başbakanlık çalışanları işkence gördü ve işkenceyle tehdit edildiler,bu vakalar bize aktarıldı avukatlar aracılığı ile ve biz kamuoyuna duyurduk ankara barosu insan hakları merkezi ve avukat hakları merkezinden 4 avukat gidip gözaltındaki insanlarla görüştü evet dediklerimiz doğruydu onlara da gözaltında kötü muamele dayak işkence gördüğünü gözaltındakiler anlattı bunlar belgelendi kızarmış yüzler morarmış vucütlar avukatlar tarafından görüldü ve biz bunları tekrar kamuoyuna beyan ettik bize ciddi cevap yerine değerli arkadaşlar bakın aylarca yıllardır bu tür kötü muamele işkence vakalarını gündeme getiriyoruz ciddi bir cevap vermiyorlar en son Ankara Emniyeti’nde ki iddiaları gündeme getirdiğimizde de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçtiğimiz gün bu konuda bir açıklama yaptı,bize ciddi bir cevap vereceğini beni şahsımı Fetöcü olmakla itham etti,yani düşünün apaçık baroların raporuna rağmen içişleri bakanı cumhurbaşkanlığı makamı adalet bakanlığı hiç bu konularda ciddi bir açıklama yapmıyor kaçırılan insanlar hakkında ciddi bir açıklama yapmıyor,kaçırılan insanlar birden ankara emniyet müdürlüğünde ortaya çıkıyor bu nasıl oluyor diye soruyoruz açıklama yapılmıyor bu iddiaları gündeme getiren kişiye iftiralarla dolu bir saldırı başlatıyor İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,ciddi bir cevap veremiyor ama iftiralarla saldırmayı çok iyi biliyor İçişleri Bakanı Süleyman Soylu,Süleyman Soylu’nun adetinin yalan olduğunu çok iyi biliyoruz, farklı bir çok durumda da yalan attığını çok iyi biliyoruz maalesef burada da ciddi bir devlet cevabı vereceğine kalkıp şahsıma yönelik böyle mesnetsiz haksız hukuksuz yalan dolu iftiralarla tanımlama yapmaya başvurdu,biz şunu söylüyoruz biz insan hakları savunucusuyuz burada ve her zaman her mağdurun her siyasi dini her farklı kimliğin hakkını hukukunu savunduk savunuyoruz ve savunacağız insan hakları kavramı neyi gerektirir ve biz mağdurun kimliğine bakmayız mağdur bir farklı kimlikten ve o işkence gördüğü yerde ben onu görmeyim diyebilir miyim? Değerli arkadaşlar işkence insanlık suçudur,işkence zaman aşımına uğramayacak ve kesinlikle hiçbir insani hukuki değer açısından kabul edilemeyecek bir suçtur çok açıktır hiçbir mazereti yoktur işkencenin ama kalkıp bu işkenceyi açıklayacaklarına kalkıp böyle iftiralarla ortalığı bulamaya çalışıyorlar biz buradan Süleyman Soylu’ya şunu hatırlatalım işkence öylesine ağır bir suçtur ki İçişleri Bakanı’na bunu söylüyorum yarın öbür gün iktidardan düşer yargılanır o yargılanma esnasında gözaltında cezaevinde kendisi kötü muamele işkence görürse haksız bir yere işkence görürse biz onun da hakkını savunuruz biz insan hakları savunucusuyuz en başta ilgili prensipli insanlarız kimsenin kimliğine bakmadan işkenceye karşı şiddetle karşı duran insanlarız insani erdem bunu gerektirir deriz kim olursa olsun ister şu kimlikten ister bu kimlikten kimsenin işkence görme hakkı yoktur.

Değerli arkadaşlar bize cezaevlerinden de çok şikayetler geliyor bunlara geçmeden önce ben tekrar tüm devlet yetkililerine bu tür gayriciddi açıklamalar yapan bakanlık ortada varken en yüksek makamlara Cumhurbaşkanlığı makamına çağrımdır ki bu tür gayri ciddi iddialar gerek ulusal gerekse uluslararası alanda izlenmekte ve Türkiye tarihine utanç dolu bir sayfa olarak geçmektedir hukuka dönmelerini istiyorum iktidarın hukuka dönmesi lazım en ufak bir ifade özgürlüğüne kötü muameleye işkenceye davranan iktidar bunları gündeme getiren insan hakları savunucuları ve siyasetçileri de yargılamaya tehdit etmeye çalışıyor şiddetle kınıyorum tüm kamuoyunda zaten bu sözleri söyleyen kişi itibariyle ne kadar mesnetsiz gayri ciddi iddialar olduğunu bilmekte ama ben de gerçek anlamda devlet görevlilerine sesleniyorum Cumhurbaşkanlığı makamına sesleniyorum ve ciddiyete davet ediyorum iddiaların araştırılmasına davet ediyorum sadece bugün de sadece ulusal sınırlarla kayıtlı olmadığını bu işlerin uluslararası alanda da bunların kayıtlara girdiğini ve Türkiye’nin insan hakları karnesinin zayıfladığını ve insan hakları alanında bildiriler yapan insanlarında böyle etiketlenmesinin Türkiye’nin insan hakları alanında çok daha kötü bir duruma düşüreceğini de tekrar hatırlatmış olalım. Değerli arkadaşlar bize cezaevinden gelen ihlal başvurularından bazı örnekler vermek isterim. Gerçekten cezaevlerinden çok ihlal başvurusu alıyoruz,İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bu noktada ciddi bir çalışma yapmıyor,iş bize düşüyor her hafta cezaevleriyle ilgili bu tür ihlalleri gündeme getirmemiz gerekiyor,Adalet Bakanlığı,Ceza Tevkif İşleri Genel Müdürlüğü ile sık sık görüşüyoruz bizim gündemimizde çok ağır ihlaller var geçen gün genel kurul’da da gündeme getirdim. Haksız hukuksuz yargılamalarla siyasi yargılamalarla insanlar mağdur ediliyor,Elbistan HDP İlçe Teşkilat üyemiz Elif Kısa 2 engelli çocuğu olmasına rağmen mesnetsiz iddialarla haksız hukuksuz adına delil denen şeyler maalesef tutuklandı bu hafta,70 yaşına yakın bir anne ve 2 tane zihinsel engelli çocuğu var,birisi %100 engelli,aile çok zor durumda zihinsel engelli çocuk gerçekten annesini arıyor ve bu annenin cezaevinde olması kadar korkunç bir şey yok perişan durumda bir aile bunu niye hatırlatıyoruz yargının siyasallaşması sonucunda insanlarımız zarar görüyor,annelerimiz zarar görüyor bir de engelli çocuklar da zarar görüyor,bu kabul edilebilecek bir hadise değil işitme engelli diğer kardeşi sosyal medyadan ailesinin durumunu feryat ederek anlatıyor büyük bir feryat ile anlatıyor,kamuoyunun duyması lazım bu annenin cezaevinden çıkması lazım öylesine zalimhane cezaları kabul etmiyoruz bu insanlar tutuksuz yargılanabilir önemli gerekçeler var burada maalesef tutuklama cezalandırmaya dönmüş durumda ve bu aile perişan durumda Elif Kısa bir an evvel serbest bırakılmalı diyoruz.

Yine Ayşe Özdoğan Antalya L Tipi Cezaevi’nde bir kanser hastası ilerlemiş bir kanser hastası o da maalesef hasta olduğu kanser olduğu bilindiği halde cezaevine konuldu bunlar zalimane kararlar gerçekten karar öncesi hastalığından dolayı Ayşe Özdoğan mahkemede bayıldı ama hakim bunları hiç umursamadı raporları umursamadı ve bu ilerlemiş kanserli kadını tutukladı maalesef cezaevinde de çok zor koşullarda yaşıyor,35 kişilik bir yerde yara bere enfeksiyon kaparak ayakta bile duramayacak bir halde yaşıyor ve hastaneye sağlık kurulu işlemleri maalesef yürümüyor çok ağır aksak bir şekilde yürüyor ve gerçekten son derece zor durumda olan bir insan bu tür çok vakamız var mesela.

Seyfettin Günbey Denizli Kocabaş cezaevi’nde bize ulaştı 15 mayıstan beri dişle ilgili sorunları için defalarca dilekçe veren bir mahpus ama hala hastaneye diş muayenesine gidememiş düşünün yani nasıl rekorlar kırıyor Türkiye cezaevleri,15 mayıstan beri dilekçe veriyorsunuz ve diş hastanesine gidemiyorsunuz revirden sizi koğuşunuza geri gönderiyorlar,bunlar çok çarpıcı örnekler düşünün 5. Aydan yılın sonuna gelmişiz ve bu insan hala diş hastanesine diş şikayetleri için gidememiş durumda gerçekten Türkiye Cezaevleri şuanda felç durumda ve idarecilerin keyfine kalmış bu muameleler.

Evet bize Adana Kürkçüler F tipi kapalı ceza ve infaz kurumundan gelen bir şikayet var. Köpeklerle koğuşa girildiğini arama yapıldığını söylüyor, kendilerine okumak icin kitap ve günlük gazete verilmediğini, cezaevi yönetiminin yasal olmayan keyfi baskı ve uygulamalarının olduğunu belirtiyor,bu konuda Adalet Bakanlığı’na sesleniyoruz.

Silivri Cezaevi’nden de çok şikayet alıyoruz,az yemek verildiği iaşeler bir çok cezaevinde azaltılmış durumda ,çoğunlukla makarna veriliyormuş,yemekler yetersiz veriliyormuş askeri ve askeri öğrencilerin bulunduğu koğuşlarda bilhassa az yemek verildiği belirtiliyor.

Yine Muğla E Tipi Cezaevi’nde normalde kaç kişilik olduğunu bilmediğimiz koğuşlarda 2 ya da 3 katı kişi kalıyor, 6 kişilik koğuşlarda 12 kişi ; 12 kişilik koğuşlarda 30 kişi kalıyorlar. Ranza yeterli olmadığı için yerde dönüşümlü olarak uyuyorlar.Bakın cezaevlerinin hali içeriden gelen haberler bunlar.Sıcak su haftada 2 gün veriliyor. 

Erkek koğuşları için çamaşır makinesi uygulaması yok ve ellerinde yıkadıkları kıyafetler kış mevsiminde kurumuyor. İçeri etiketsiz yani yeni alınmamış hiçbir kıyafeti almıyorlar ve bu gün geçtikçe maddi açıdan daha mahpusları zorluyor. Kapalı görüş yaptığımız bölmelerdeki camlar demir parmaklıklarla bölünmüş ve aşırı kirli , temizlenebilir camlar değil ; cezaevi fiziki açıdan çok yetersiz deniliyor. Cezaev’nde kadınlar koğuşunda kalanları anlatıyor. Evet bazı parti vekillerinin cezaevini ziyaret ettiğini ama her koğuşa girmediğini söyleyerek cezaevindeki ihlallerin görülmediğini söylüyor mahpuslar.

Yine Rize Kalkandere Kapalı Cezaevinde yemeklerin az verildiği, sadece sabah kahvaltısı veriliyor. İçeridekiler yemek yiyemediği için zayıfladığı belirtliyor,suların sık sık kesildiği anlatılıyor.Değerli arkadaşlar biz bunları gündem ediyoruz bakın az evvel başka ihlalleri gündem ettik bu ihlalleri kimse yaptığının yanına kar kalacağını zannetmesin bazen de mahpuslar dişi çıkıyor ve kendilerine bu ihlali yapan kötü muamele şiddet uygulayan infaz koruma memurlarını şikayet ediyor ve onların ceza almasını ve hatta işten atılmalarına vesile olabiliyorlar böyle bir vaka oldu,Ercivan Özcan isimli bir mahpus Manisa Cezaevi’nde infaz koruma memurları tarafından darpa maruz kalmış kabullenmemiş ve yasal yollara başvurmuş sonunda haklı çıkmış ve kendisini haksızca darp eden infaz koruma memurları hem ceza almış hem görevden ihraç edilmişler biz bunu tüm kamu görevlilerine hatırlatıyoruz,şuanda haksız hukuksuz bir dönemde olabiliriz anayasanın çiğnendiği bir dönemde olabiliriz ama kimsenin yanına kalacağını sanmasın hiçbir görevli,işte böyle işin peşine düşüp sonunda bu ihlalleri yapanları mahkum ettiren mahpuslarda var bunu hiçbir zaman için unutmayalım.

Eskişehir L tipi Cezaevi için ihlal başvuruları var, kadın koğuşunda yağmurlu günler dahil, malta kısmına çıkararak orada yüksek sesle sayım yapılıyor.Görevli İnfaz koruma memuları kendileri kapı eşiğinde  ıslanmadan bu sayımı alıyorlar.Tutuklular bekleyerek ve ıslanarak bu zülmü  yaşıyorlar.Diş tedavisi için 450 kişi sırada diyerek bu konuda 14 ay sonraya sıra geliyor. Düşünün 450 kişi sırada deniyor 14 ay sonraya diş muayenesi geliyor.Cezaevi yönetimine yazılan dilekçeler kayboluyor buharlaşıyor. Tutukluların avukata ulaştırmak üzere yazdıkları savunma ve ihlallerle ilgili belgeler cezaevi yönetimi tarafından el konularak göndermiyorlar.Basında yer alan 14 sayfalık Ahmet Altan’ın tutuklanma anını yazan makaleyi tutuklu eşime mektupla birlikte gönderdim ancak mektubu vermişler makaleyi vermeyerek bilgilendirme yapmamışlar.Düşünün bir insanın yazdığı makale verilmiyor yani her tarafta yayınlanmış bu dışarıda ama böyle keyfi olarak vermiyorum işte diyor bu kadar rahatlar yani. Kitap, sosyal etkinliklerden mahrum edilerek ikinci bir cezalandırma yapılıyor.

Türkoğlu Cezaevi’nden çok şikayetler alıyoruz,11 c koğuşunda hala kaloriferler yanmiyor sizden ricam gündeme getirirseniz iyi olur demişler bu şikayetleri biz çok aldık Çorum cezaevinden aldık şuanda düzeltildiğini de söyleyelim bunun için Adalet Bakanlığı ve Ceza ve Tevkifişleri Genel Müdürlüğü ile temaslarımız oldu sonunda düzeltildi biz bu ihlallerin peşinden koşturuyoruz değerli arkadaşlar yani devlet aygıtının en güçlü olduğu ve vatandaşların en güçsüz olduğu cezaevlerinde yoğun ihlaller olabiliyor ama bize iletildiği anda da biz gereken neyse onu yapmaya çalışıyoruz,kimlik,din,siyasi görüş mahkumiyet nedeni ayırt etmeksizin bunları ayırt etmeye çalışıyoruz.

Yine Sincan Cezaevi’nden dün bize gelen başvuru tüyler ürperticiydi bunun da altını çizerek söylüyorum,Kadın koğuşlarında hele ki 2 koğuşta kadınların dışarıdan su almasının yasaklandığı engellendiği ve çeşmelereden akan paslı suları içmek zorunda kalmaları yönünde bir şikayet geldi bu gerçekten kabul edilecek bir şey değil adeta cezaevini kerbelaya çevirmeye çalışan bir cezaevi idaresi var sanırım biz bu iddiaları gündeme getiriyoruz ve cevap vermelerini istiyoruz dün itibariyle bu başvuru bize geldi ama ağır bir iddia hani insanların su almalarını engellemek paslı su içmelerini istemek korkunç bir şey paslı mikroplu suları içemeyen insanlar için o cezaevleri için bir kerbela olacaktır Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkif İşleri Genel Müdürlüğü’nün bir açıklama yapması lazım Sincan Cezaevi için.

İzmir/Ödemiş cezaevi’nde de sıcak suların verilmemesi suların hiç gelmemesi yönünde bir çok şikayet alıyoruz,yine Silivri Cezaevi’nde de 1 aydır sıcak su verilmediği insanların resmen hayvan muamelesi gördüğü doktora gidişlerde büyük sıkıntılar olduğu yönünde çok şikayetler geliyor su şikayeti olduğu söyleniyor bunları gündeme getirmemiz son derece önemli Adalet Bakanlığı’na sesleniyoruz cezaevleri tıkabasa dolu biliyoruz 3 4 katı insan kalıyor koğuşlarda ama bu hal sürekli sürdürülebilecek bir hal değil bir an evvel bu halin bitirilmesi cezaevlerinin insani şekilde şartlara geri döndürülmesi ve ihlallerin bitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Anne baba tutukluluklar devam ediyor aileler mahvoluyor nesiller perişan oluyor ve acımasızca siyasi yargılamalarla sadece zanlılar değil çocuklar da cezalandırılıyor bakın.

Kayseri 2. Sulh ceza hakimliği Anne Hande Serdar, baba İskender serdar – tutuklanmış Çocuk Barbaros Hayreddin Serdar- 9 yaşında ve astım hastası, psikolojisine ilişkin raporlar da  burada bu çocuk anne baba annesi burada Hande Serdar Raporu da burada bakın çocuğun psikolog raporu çocuğun anne baba tutukluluktan dolayı psikolojisi bozulduğuna dair raporu da apaçık ortada ama böyle aileleri perişan edecek anne baba tutukluluklar devam ediyor ve çocuklar perişan oluyor.

Yine bakın ziyaretine de gittim. Çayırova HDP ilçe yöneticilerinden Emine-Mehmet Karaaslan bu 3 çocuk ben onları ziyaret ettim evlerinde çektik bu fotoğrafı 3 tane çocuk görüyorsunuz bir ufak bir kız çocuğu birisi ünviersite imtihanlarına hazırlanan bir çocuk başarılı çocuklar ama anne baba tutukluluktan dolayı çok zor durumdalar bu kişilerin tutukluluğunun gerekçesi de çok saçma polisin onlara fotoğraf gösterip işte şurada niye halay çektin efendime söyleyeyim şu parti yöneticisiyle telefonda ne görüştün niye görüştün gibi suçlamalarla bu çocukların anne babası tutuklu şuanda çocuklar teyzeleri Balıkesir’den gelip onlara bakıyor tüm anne teyze çocuklar herkes perişan durumda suçlamalarda ipe sapa gelmez suçlamalar dolayısıyla tutuklama gerçekleşmiş yine bakın.

Yine bakın  Mehmet-Ümmuhan Güler çifti’nin KHK’lı bunlar,20 yaşında %98engelli çocuğuyla bir başına anne eşi tutuklu bu çocuk 20 yaşında %98 engelli yoğun bakımda çok kötü durumda perişan durumda bu anneyle de görüştüm gerçekten çok zor durumda ve çocuk akşama kadar diğer çocuk evde anne bu çocuğun başında aile perişan olmuş durumda bunlar da Türkiye’den yargı manzaraları maalesef böyle acımasızca tutukluluklarla tutuksuz yargılamalar yapılabilecekken tutuklu yargılamalarla aileler perişan ediliyor.

Zuhal Dural;45 yaşında,4 çocuk annesi biri Çölyak hastası.Eşi de Muş Cezaevi’nde,on yaşındaki çocuğu evde yalnız durumda böyle aileleler binlerce aile var Anadolu’da.

Yine bu çocuklar anne baba gözaltına alınmış çocuklar Mardin polisi tarafından sabaha karşı eve yapılan baskınla bu çocukların anne babası bu çocuklar yalnız bırakılarak gözaltına alındı götürüldü.

Cezaevi ziyaretleriyle ilgili önemli şikayetler alıyoruz,cezaevi ziyaretlerinde açık görüşlerde eşlerin yan yana oturtulmaması kuralı var masanın karşısında oturacak eşiniz çocuğunuz onlara sarılmanız bile yasak, Her görüş sonrası kızımın ‘baba gitme’ağlamaları açık görüş sonrasını dayanılmaz kılıyor diyor. Abdullah Akkuş Samsun Cezaevinden bize mektup göndermiş. Bu görüşlerde gayri insani merhametsiz tavırlardan şikayetçi oluyor,ayda bir açık görüş oluyor çocuğuyla eşiyle yan yana oturmak istiyor insanlar ama hayır karşı karşıya oturacaksın denilerek insanların eşine çocuğuna dokunması bile yasaklanıyor.

Yine bir başka mektupta Neşe Ulusoy Bakırköy Cezaevinden bize yazmış:’46 yaşında bir anneyim,nasıl terörist olabilirim?’ diye bize soruyor.Çocuklarından biri prematür doğdu, mesanesi çalışmıyor, 13 yaşında ve her teneffüs de okulda okurken onu tuvalete götürmesem hissetmeyerek, altına kaçıracak okula yakın ev tutmuş her tenefüste çocuğunun tuvalet ihtiyacını karşılamak için okula gidiyormuş her teneffüste ve bu anne 10 aydır hapise atılmış tutuklanmış çocuk perişan anne perişan,ömrümün en acılı evresinde sesime ses olun.” Diyor Neşe Ulusoy bize gönderdiği mektubunda biz de buradan kamuoyuna bu acıları duyuruyoruz.

Yine  anne babadan koparılan çok çocuk var eşimde tutuklu diyor M.Ç. Adıyaman Cezaevi’nden oğlum annesinden sonra benim kabine geldi.Annesine dokunup,sarılamadığı için hıçkırıklarla ağlıyordu.’Baba niye anneme götüremiyorsun?’der gibi bakıyordu.Bir babanın çaresizliğini düşünebiliyor musunuz? Ömer bey diye bana soruyor. Anne baba tutuklu çocuk ilk önce anne yanına götürülüyor ve daha sonrasında babanın yanına geldiğinde annesinden ayrıldığı için gözyaşları içinde.

Süleyman Aksoğan ve eşi Müberra Aksoğan bugün Sulh Ceza da sorguya çıkarılacak. Bu kişilerde hukukta olmayan işlere imza atılıyor insanların eşinden dolayı tutuklanma tehditi altında olduğu bir dönemi yaşıyoruz.Bakıyorsunuz eşi ile ilgili hususlardan dolayı kadınlar tutuklanabiliyor.

Asım Sencer Ereğli Hapishane’sinde uzun süredir takip ettiğim bir çocuk 40 günlükken hapise girdi çocuk şuanda 3. Doğum gününü cezaevinde kutluyor 3 senedir çocuk cezaevinde düşünebiliyor musunuz? 4 duvar arasında bir çocuk tüm çocukluk evrelerini cezaevinde geçirdi Asım sencer,cezaevi çocuklara göre bir yer değil ben gititm koğuşların halini gördüm yetişkinlere göre bir yer orası,bebeklere göre bir yer değil,merdivenleri merdiven araları avluları hiçbir şekilde demir kapılar kapanıyor yüksek duvarlar tel örgüler bunlar çocuk psikolojisine çok ağır gelen hadiseler bu çocuk da işte böyle emniyetsiz cezaevi koğuş şartlarından dolayı düşmüş kafası yarılmış dikiş atılmış, 40 günlük iken içeri alınmış bu çocuk cezaevinde bunları yaşıyor değerli arkadaşlar bunları kamuoyunun bilmesi lazım bunlar haksız hukuksuz siyasi yargılamalar sonucunda olan hadiseler.

Rize Cezaevi’nden Leyla Açıkmeşe, eşi de tutukluymuş bakın bize ne anlatıyor:”Azra da cezaevinde terlikle gezmek zorunda,sürekli düşüyor,3 defa merdivenden düştü, başı şişti,ayağı incindi.Yerde ayağı kaydı, çenesi morardı, Artık odadan çıkarmaya korkuyorum, avludan da mahrum kaldı,tek odada hapis”.düşünün cezaevinde bir avlu şansınız var anne çocuğunun düşmesinden dolayı tedirgin olup o odadan bile çıkarmıyor çocuk avlu yüzü bile görmüyor ne kadar gayri insani bir hal dikkatinizi çekerimç.”4 yaşında, 3 yıldır babadan ayrı, babası olan çocukları kıskanıyordu, bir de 4 duvar arasında,”babamı istiyorum” ağlamaları çok arttı, eşim Bandırma’da Rize nakil talebimiz 8 kez reddedildi” düşünün kadın Rize cezaevi’nde baba Bandırma Cezaevi’nde anne baba yıllardır birbirinden ayrı çocuk babasını göremiyor nakil talebi Bandırma’dan Rize’ye gelemiyor,8 kez başvurmuşlar 7 aydır babasını göremedi bu çocuk diyor. “Kalabalık kadın koğuşunda kimsenin çocuk sesi kaldıracak hali yok,bu yüzden Azra’yı hep kısıtlamak zorundayım, kısıtlanan çocuk hırçınlaşıyor, ağlama krizleri geçiriyor.”Yani çocuklu anneler koğuşlarda dışlanıyor çocuğu gürültü yaptığı için diğer kadınlar tarafından dışlanıyor bir de öyle bir eziyet çekiyorlar ne yapacaklarını bilemiyorlar 4 duvar arası bir ortam çocuğunuz ağlasa hasta olsa diğer insanlar ya niye bu ağlayıp duruyor diyecek düşünün 35 kişi ufacık bir alanda kalıyor ve orada çocuk sesleri kadın sesleri birbirine karışıyor felaket bir ortam oluyor. “4 yaş Azra’nın anlattığı hikayeler de bile hırçınlık var.Çizdiği resimler ruh halini yansıtıyor.Büyük duvarlar,güneşsiz resimler çiziyor.”Neden üzerimize kapıları kilitliyorlar?”diye soruyor.Verecek cevap bulamıyorum.”diyor anne gerçekten bu mektupları okuduğumuz zaman yüreğimiz sızlıyor değerli arkadaşlar çok acılar anlatılıyor gerçekten vicdanları sızlatan çok gayri insani durumlar anlatılıyor bunu ne kadar anlatsak azdır biz de bu mağdur mazlum insanların sesi olmaya çalışıyoruz.

Yine bir başka mektup da Zeynep Demir Elazığ Cezaevi’nden bize yazmış: “Demir parmaklıklardan 1 adım dışarı atınca kollarını açarak aranmayı bekleyen 2.5 yaşında çocuklar var burada” diyor. “Avlu kapısı kapanınca “bahçe,bahçe”deyip açmaya çalışan,ağlayan aramada oyuncağı alınan çocuğun ağlayışını duymayan vicdanlar,çaresiz anneler var burada diyor.Düşünün bir arama yapılıyor infaz koruma memuru oyuncak da güya bir tehlikeli madde kabul ederek oyuncağı alıyor,çocuk niye oyuncağımı alıyorsun diyor ve çocuğun sorusu cevapsız kalıyor anne ne yapacağını bilemiyor bunlar gerçekten çok dram dolu sahneler arkadaşlar kabul edilecek sahneler değil bunlar.

Maalesef işte şu yurdun 4 bir tarafında ocaklar yıkıyorlar çekirge istilası gibi bu iktidar. Konya’da Emine Kimukin ve eşi tutuklandı. Kızları 3 yaşında Betül Edirne’de dedesi ile beraber kalıyor. Dede ileri derece kanser hastası ve yaşlı.Dedenin kendine bakacak hali yok ama çocuk yanında ve bu çocuğa bakıyor.Anne baba tutuklu binlerce çocuğa 1 çocuk daha eklendi değerli arkadaşlar.Bize Kasım 2019 ‘da 780 bebek ve çocuk cezaevinde diyorlardı ama benim hesaplamama ve takibime göre çoktan 800’ü aşmış 850 civarlarına gelmiş bir bebek ve çocuk sayısı var şuanda cezaevlerinde.

Bakın şu 3 çocuk görüyorsunuz 3 tane küçücük çocuk Nazlı-Fuat Çatpınar çifti Düzce cezaevi’nde yatıyorlar anne baba tutuklu bu 3 tane çocuk da annesinin yanında kalıyor yani 5 kişilik aile cezaevinde kalıyor arkadaşlar inanılmaz bir şey.Bunlar kabul edilecek hadiseler değil bu çocukların maddi manevi herşeyleri bozulmuş durumda psikolojileri zaten tamamen bozulmuş durumda ve maalesef bu çocuklar perişan durumdalar tüm kamuoyunu bu konuda hassasiyete çağırıyorum.

Bakın şu anne de tutuklanmıştı Nuran Dilber 2.kızı Down sendromlu Nalan, 7.5 yaşında,okuma yazma ve hayatı boyunca kullanacağı temizlik ve tuvalet bakımı gibi eğitimleri alıyor, bu konuda annesine ihtiyacı var ve tutuksuz yargılanmalı dedik!Çocuk çok hassas ve duygusal, annesiz yapamaz dedik ve sonunda bu anne işin son hali olarak şuanda tutuksuz olarak yargılanıyor Allah’tan bu anne çıktı çağrılarımızın belki sonucu olarak en azından bu kötü hal bitti düşünün engelli bir çocuğunuz evde siz cezaevinde iki tarafta da bir ceza çekiliyor Allah’tan Nuran Dilber anne şuanda tutuklu değil.

Betül Şendir,2.5 aylık hamile olmasına rağmen tutuklanarak Denizli Kocabaş cezaevi’ne konmuştu,yasaları 5275 sayılı yasanın 16/4 maddesi de çiğnenerek bu insanlar tutuklanıyor.

Yine düşük riski olan 4 aylık hamile Emine Büşra İbişoğlu’da tutuklandı bu arada çok vakalar oluyor böyle maalesef.

Yine bakın şu kadın Ebru Hazır Hatay’da gözatına alındı ve İstanbul’a gönderilmesi gündeme geldi,3 aylık hamileydi Allah’tan İstanbul’a gönderilmedi Hatay’dan SEGBİS ile ifadesi alındı ve sonrasında Allah’tan tutuklanmadı bizde sosyal medyadan feryat ettik hamile kadınların böyle Hatay’dan İstanbul’a götürülmesi yollarda perişan edilmesi ki düşük tehtidiyle hamileliği devam eden bir kadın kesinlikle doğru şeyler değildi bu insanlar tutuksuz yargılanabilir ve sonradan gözaltından serbest bırakıldığı haberini aldık ve mutlu olduk.

Ama tabi hamile olduğu halde tutuklanıp cezaevinde şikayetleri devam eden ve düşük yapan kadınlar da oldu 3.5 yıllık Ohal döneminde 3 kadın düşük yaptı,Gülden Aşık,Hanife Çiftçi ve Nurhayat Yıldız düşük yapan kadınlardı bebeklerini kaybettiler Nurhayat Yıldız’ın ikiz bebeği vardı 3 kadın düşük yaptı 4 bebek vefat etti maalesef,maalesef iktidarın eline bebek kanı da bulaştı değerli arkadaşlar çok açık net söylüyorum bebek kanı da bulaştı en azından bundan sonra bu tür gayri insani vakalar olmasın diye çırpınıyoruz.

Elif Tuğral yine bir hamile tutuklu,Elif Tuğral şu fotoğrafını gördüğünüz bir anne aynı zamanda yine hamile 5 aylık hamileyken tutuklandı 4 yaşında oğlu var 2 aydır hapiste cezaevlerinde düşük ve erken doğum yapan kadınlar oldu. Bu kadın hala tutuklu arkadaşlar.Elif Tuğral olacak iş değil böyle hamile çoluk çocuğu olan kadınlar tutuksuz yargılanabilecekken acımasız kararlarla tutuklu yargılanıyor.

Bakın şu yine biraz evvel bahsettiğim Ayşe Özdoğan kanser hastası ameliyat sonrası yatağında tekrar doğru dürüst iyileşmeden tutuklandı ve cezaevinde Antalya L Tipi Cezaevi’nde çok zor şartlarda yaşıyor şuanda bir an evvel tahliye edilmesi,infaz erteleme alması gerekiyor.

Cezaevleri’nde sağlık hakkı ihlalleri çok oluyor arkadaşlar,biz çok takip ediyoruz,bir çok vaka oldu,cezaevinde geç sevklerden dolayı teşhisler gecikti kanser teşhisleri gecikti,tedaviler gecikti ve insanlar kısa sürede öldü bu da onlardan birisi Engin Erol,Engin Erol maalesef 114 dilekçe vermiş 2.5 ay boyunca ben hastayım hastayım hastaneye götürün diye sonunda 2.5 ay sonunda ancak hastaneye yatabilmiş bakın şu dağ gibi adam şu hale gelmiş görüyor musunuz? 130 kiloyu bulan bir adam 57 kilo olarak maalesef hayatını kaybetmiş,2.5 3 ayda bu adamcağız bu dünyadan ayrıldı gitti aylarca müracaat etti hastane sevkleri gecikti,erken teşhis olsaydı zamanında ameliyat olacaktı ve belki şuanda yaşıyor olacaktı değerli arkadaşlar bunlar gerçekten insafsız çok zalimce ihmaller hatalar ve daha doğrusu kötü niyetle yapılan işler biz bütün bu cinayetlerin peşine düşüyoruz düşeceğiz kimse yanına kar kalacağını zannetmesin değerli arkadaşlar bu insanın en son bakın son bir ihlal daha yapılmış hastanede yoğun bakımda yatarken infaz erteleme almış mahkemeden buna rağmen savcılık tahliyesini engellemiş yani bu kadar ağır şartlarda bile maalesef tahliye edilmemiş ardından Yargıtay tarafından ölümünden 9 gün önce tahliye edilmiş,10 aralık da tahliye edilmiş 19 aralık’da hayatını kaybetmiş evet son hali Engin Erol’un 130 kiloluk bir insanın son hali böyle bir halde maalesef vefat etmiş bunlar acımasız zalimlikler olarak tarihe kayıt olarak düşüyor arkadaşlar biz bunların peşini bırakmayacağız bunların arkasında çok büyük ihlaller var çok büyük sağlık hakkı ihlalleri var bunları biz biliyoruz önceden takip ettiğimiz bakanlığın üstünü örttüğü bir çok vaka olduğunu da iyi biliyoruz.

Evet biz bugünlerde geçtiğimiz hafta da Çin hükümetinin Uygur Türkleri’ne yaptığı ihlalleri gündem ettik genel kurul’da da gündem ettik bu zaten tüm dünya tarafından biliniyor,tüm dünyanın gündeminde Çin Devleti’nin Uygur Türkleri’ne yaptığı eziyetler toplama kampları,kadınlara yönelik cinsel tacizler,asimilasyon politikaları,ana dilde konuşturmama,çocukların yetimhanelerde bulunması gibi korkunç ihlaller maalesef devam ediyor,Uygur Türkleri perişan bir halde yurdun dört bir tarafında gösteriler yapıldı dünyanın dört bir yanında ülkeler Çin Devleti’ni kınıyor ama bütün bunlar karşısında sessiz kalan birileri var,AKP MHP Cumhur İttifakı sessiz kalıyor hiçbir şey söylemiyor çünkü Çin Devletiyle 50 milyar dolarlık bir anlaşmaları var bütün bu zalimlikleri görmemeyi başarıyorlar,Çin Devleti’nde ki Uygur Türkleri’nin halini eleştirince Türkiye’de ki Kürt meselesinin Çin Devleti tarafından eleştirileceğini düşünüyorlar sanırım bunun içinde ayrıca bu konuyu gündem etmek istemiyorlar ve Çin Devleti ile ticari ilişkilerini arttırarak dünya ile ilişkilerini bitirmiş bir ülke olarak Çin’den medet umuyorlar ve Çin’in yaptığı ihlalleri böylece görmezden geliyorlar.

Değerli arkadaşlar bu arada maalesef cezaevlerinde bir siyasi mahpusunda durumuyla ilgili haber verelim.Dün Selçuk Mızraklı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanımızın yargılaması vardı ve tutukluluğa devam edildi apaçık bir şekilde olmayan bir olay üzerinden yapmadığı bir ameliyat üzerinden yalanla iftirayla Selçuk Mızraklı tutukluluğa devam kararı verildi.Yargı tamamen siyasallaşmış durumda ipe sapa gelmez saçma sapan iftiralarla yalanlarla cezaevine konuluyor bunların yalan olduğu ortaya çıkıyor bu insanın en azından tahliye edilmesi gerekiyor ama emir yükseklerden geldiği için yargı mensupları tutukluluğa devam kararı veriyor,bunlardan en büyük mağduriyet maalesef AİHM kararına rağmen Osman Kavala’ya yine tutukluluk kararı verildi bu hafta içinde çok zalimce kararlar iki yılı geçmiş Osman Kavala sırf eleştirdiği için sırf gözönünde olduğu için iktidar tarafından cezalandırılan bir şahsiyet.AİHM’de bu tutukluluğun haksız olduğunu söyledi ama yerel mahkeme yaptığı mahekmede maalesef Osman Kavala’nın tutukluluğuna devam dedi gerçekten çok zalimane kararlar bunlar çünkü bir insanın özgürlüğünü çok bilinçli,vicdansız,siyasi kararlarla kısıtlamış oluyorsunuz.

Öğretmen anne ve babası KHK ile ihraç edilen Bursa üniversitesinde okuyan iki kardeş öğrenci, öğrencilere ücretsiz olan ücretsiz sağlık hizmetinden yararlanandırılmıyormuş. SGK “Siz KHKlısınız!” diyor. Bunun gibi KHK’lılara yönelik ihlalleri çok alıyoruz değerli arkadaşlar çok keyfi uygulamalar var kimse kendisinin denetlenebilir olduğunu düşünmüyor istediği devlet kurumunda istediği mağdura istediği haksızlığı yapabiliyor.

Yine bakın Melike Kaya Sincan Cezaevi’nden bize gönderdiği mektupta bir 2.5 yıllık mahpus,gencecik bir öğrencinin halini anlatmış diyor ki: “2,5 yıldır tutukluyuz. Mezuniyetime 22 gün vardı.Tek suçumuz, Ķürtçe şarkılar dinlemek ,seçim çalışmalarına katılmak ve Kürdüm deme cesareti göstermekti,bir Muş Varto’lu olarak Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde bunu yapmamdan dolayı uzun süre dışlandım ve sonra da hapsedildim.”gencecik öğrencilerin hayatlarını karatmak çok kolay Türkiye’de maalesef düşünün arkadaşlar mezuniyetine 22 gün kala bir insanı tutukluyorsunuz ne mezun olabiliyor ne özgürlüğüne kavuşabiliyor.

Benim için çok önemli bir vaka.Diyarbakır’da Sur’da ki olaylarda bir polis kurşunuyla öldürülen 12 yaşındaki çocuk,Helin Şen ben o olaylar sırasında sokağa çıkma yasakları bitiminde Diyarbakır Sur mahallesine gitmiş ve Sur’da dolaşırken Helin Şen’in öldürüldüğü kafasının parçalandığı ve kanlar içinde yere yığıldığı yere gittim o kan kurumuş kan izlerini kemik parçalarını orada gördüm ve dehşet içinde bunu seyrettim ve çok çok üzüldüm gerçekten evinden çıkmış ekmek almaya giden bir kız çocuğuydu Helin Şen ve orada Abdullah B. İsimli bir polis memurunun kurşunuyla öldürülmüş bakın bu yargılama yeni başladı aradan 4 yıl geçmiş bu yargılama daha yeni başlamış. Taksirle öldürmekten hazırlanan iddianamenin “görevsizlik” kararıyla gönderildiği Ağır Ceza Mahkemesi’nin, “Olası kastla öldürmek”ten değil, “Taksirle öldürmek”ten dava açtığı ortaya çıkmış.Aradan 4 yıl geçmiş, sonunda ancak bir mahkeme kuruluyor işte o da taksirden yargılıyor hani apaçık orada taksirle ilgili olabilecek bir durum görmüyorum çünkü çocuk ortada yürürken aniden vuruluyor. Helin Şen’in vurulduğu yerde, kazınamamış kanlarının olduğu yerde ‘onu unutmayacağım’ sözü vermiştim kendi kendime de ve tüm topluma bu sözü vermiştim,bu davayı sonuna kadar takip edeceğime de burada kamuoyuna söz vermiş olayım Helin Şen bizim içimizi çok acıtan vicdanlarımızı çok sızlatan bir masum kız çocuğuydu ve hiçbir suçu olmadığı halde kim vurduya götürüldü şuanda da 4 yıl sonra polis yargılaması başlıyor ama çok gecikmiş belli ki siyasi baskı altında bir mahkemeyle devam edecek.

Bakın yine acıması vakalar bu bir Suriyeli Mustafa bir fabrikada çalışıyormuş evi de yok o fabrikada geceliyormuş kalıyormuş,orada vefat etmiş patron demiş ki: “Fabrika içinde bu cenazenin görülmesi doğru olmaz.” almışlar cenazeyi sokağın karşısına atıvermişler,başıma iş almayayım benim fabrikamda bu cenaze görülmesin demiş, yani bu nasıl bir vicdansızlık arkadaşlar bu kadar mı kötü olduk, bu kadar mı acımasız olduk,bu kadar mı merhametsiz olduk,bu kadar mı Allah’tan korkmuyoru,,gerçekten çok üzücü hadiseler gariban bir insan bir yerde ölüyor hani sırf bana bir zarar gelmesin diye hani bir cenazeyi alıp atıyorsunuz sokağa bu maalesef 21. Y.Y.’da Türkiye’de yapıldı arkadaşlar.

Bakın şu arkadaşı da görüyorsunuz bir güvenlik soruşturması mağduru fotoğrafını bize göndermiş,Abdülhalim Bitkin bir sağlık teknikeri hocam diyor: “Bunu herkese göster ben sağlıkçıyım ama şuanda hamallık yapıyorum işimi yapamıyorum çünkü hukuksuz nedenlerle güvenlik soruşturmam olumsuz geldi ve hastanede olmak yerine şuanda hamallık yapıyorum diye bu fotoğrafımı göster demiş.” Biz de gösteriyoruz.

Evet yine bize gelen bir şikayette Urfa Cezaevi A24 nolu odada Rojava’da tutuklanıp getirilen 22 kişinin kaldığı,bu kişilerin kimsesiz olduğundan beslenme ve giyecek ihtiyacının karşılanmadığı yönünde şikayetler var Urfa 2 No’lu Cezaevi’nde bu Rojava’dan getirilip tutuklanan insanların durumuyla ilgili yetkilileri göreve davet ediyorum.

Son olarak da değerli arkadaşlar malum bahsettik bunu tekrar söyleyeyim bu yıl bitiyor yılın son basın toplantısını yapıyorum ve uzun yıllar insan hakları alanında çalışan bir insan hakları savunucusu bir siyasetçi olarak bu yılın en ağır en önemli insan hakları ihlalinin kaçırılan insanlar olduğunu söylüyorum bunu kamuoyuna deklare etmiş olayım,bu kaçırılan insanlar sonradan garip bir şekilde ortaya çıkan insanlar,ortaya çıkamayan insanlar bu yılın Türkiye’de ki en ağır insan hakları ihlallerini oluşturdu,Yusuf Bilge Tunç hala ortada yok,145 günü buldu bu insanın nerede olduğu belli değil ailesi perişan 5 aya yaklaşmış durumda diğer kaçırılanlar 6 ay 8 ay sonra ortaya çıkmıştı bu kişi 4.5 ay oldu 5. Aya giriyor hala ortada yok ve kimse de bir açıklama yapmıyor,hiçbir MOBESE kamerası araştırılması yapılmıyor gayet keyfi bir şekilde hareket ediliyor AİHM Türkiye’den Adalet Bakanlığı’ndan Yusuf Bilge Tunç için sorular sordu bilgi istedi Adalet Bakanlığı’nın verebileceği bir cevap var mı bilemiyorum,çünkü hiçbir açıklama yapılmıyor hiçbir araştırma yapılmıyor bu kişi için herkesin gözü önünde insanların kaçırıldığı can güvenliğinin olmadığı bir ülke haline geldik değerli arkadaşlar ve tekrar söylüyorum bu yılın en ağır ve en önemli insan hakları ihlali maalesef Türkiye’de ki kaçırılan insanlar gerçeğidir,bunu kimse örtbas etmesin İçişleri Bakanlığı’nı hiç kimseye iftira atarak işkencenin kaçırılan insanların üstünü örteceğini sanmasın değerli arkadaşlar. Evet bugünkü basın toplantımız burada bitiyor.Hepinize teşekkür ediyorum,ağır insan hakları ihlallerini gündeme getirdik inşallah bunlar biter çözümlenir diyorum teşekkür ediyorum.

YouTube

Yorumlar