17 Şubat 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Yine gündemimizde çok önemli hak ihlalleri var. En başta partimizin birçok ildeki üyesine, PM üyelerimize, il ve ilçe yöneticilerimize yönelik haksız gözaltılara değinmek istiyorum. Bu haksız gözaltılardan 4’ü Kocaeli il örgütümüzle ilgilidir. Önceki gün arkadaşlarımız haksız, hukuksuz bir şekilde 15 Şubat sabahı evlerine baskın yapılmak suretiyle gözaltına alındılar. Haksız, hukuksuz nedensiz bir şekilde gözaltına alındılar. Gözaltında neler yaşadıklarını tam olarak bilmiyoruz darp, hakaret, küfür vb. şeyler yaşadılar mı tam olarak bilmiyoruz daha halen serbest bırakılmadılar. Kocaeli’nden sorumlu PM üyemiz Sn. Çiçek Arıç, Gebze İlçe Eski Başkanımız Sn. Meryem Uslu, Dilovası’ndan parti üyemiz Ayhan Onay ve Derince İlçe yönetimimizden üyemiz Ali Menguloğlu arkadaşlarımız gözaltındalar ve daha pek çok başka il ve ilçelerde arkadaşlarımız gözaltındalar. Hürriyet-i tahdit suçu işleniyor. Kocaeli Valiliği’ne hatırlatıyorum. Yaptığınız Hürriyet-i tahdittir. Boş yere insanları işinden gücünden alıkoyup, kriminalize ederek, sabahın erken vakitlerinde gözaltına alarak onların hürriyetlerini kısıtlamak, özgürlüklerine gasp etmek kabul edilemez! Burası bir polis devleti değil, mafya devleti değil, burası bir hukuk devleti bunu herkes bilsin! “Kafama esti bugün topluyorum, hadi bakalım şunları toplayın.” Var mı böyle bir şey İçişleri Bakanı ne yaptığının farkında mısın sen? Ne işleri bakanı olduğunu da daha anlamıyoruz! Hangi işler ile uğraşıyorsun? Sedat Peker hakkındaki iddiaları hakkında tek bir kelime edemiyorsun! 10 Bin $ alan siyasetçi lafını sen ortaya attın, onu örtbas eden sensin ama kalkmışsın suçsuz, günahsız bir sürü insanı kalkıp sabahın köründe gözaltına almayı başarıyorsun bu ne cürret Kocaeli Valisi? Yarın öbür gün hukuk geldiğinde tüm bu yaptıklarınızdan sorumlu olduğunuzu unutmayın! Anayasal olarak kimsenin durup dururken hürriyetini tahdit etmeye hakkın yok Kocaeli Valisi Seddar Yavuz buradan duy bunu! Kocaeli Emniyet Müdürü, TEM Şube yetkilileri! Nedir bu yaptığınız? “Kafama esti toplayın şunları!” bugün mahkemeye çıkacaklar, serbest bırakılmalarını bekliyoruz tabi ki serbest bırakılacaklar çünkü ortada hiçbir şey yok! Şu skandala bakın! Kafama esti insanları topluyorum!

Değerli arkadaşlar hukuksuzluklar bitmiyor! İşte aylardır beklediğimiz karar maalesef ki olumsuz çıktı! Aysel Tuğluk hasta mahpus, Alzheimer’lı bir hasta, ileri derecede bilişsel yeteneklerini kaybetmiş, günlük rutin işlerini yapmaktan aciz hale gelmiş, son derece sıkıntılı bir hasta mahpus. Aylardır söylüyoruz! Eski vekilimiz son derece sıkıntılı bir durumda ama Aysel Tuğluk hakkında Kocaeli Adli Tıp’ın infaz erteleme raporuna rağmen! Kobani Davası hakiminin istemiyle İstanbul ATK’da oluşturulan heyetin verdiği rapor ceza ehliyetinin olduğu yönündedir! Ya hu biz sizden ceza ehliyeti meselesini sormuyoruz ki! Öyle veya böyle yargılanma konusu mevzu bahis değil ki! Bu kişi öncelikli olarak yaşam hakkı ile ilgili hasta hakları, sağlık hakkı ile ilgili bir hasta olarak o cezaevinde kalabilir mi kalamaz mı bunun cevabını vermeliydin İstanbul ATK! Gereken işlemler oluşturulmamış, cezaevinde bu hasta kişi kalabilir mi sorusu sorulmamış bunun cevabı verilmemiş, bu kişinin ceza sorumluluğu vardır, Kobani olayları sırasında akli melekeleri ne durumdadır bunu da tespit edemiyorlar çünkü o zamanki suç ithamları ile suçlanıyor! O zamana dair bir tetkikte yok! Peki şimdiye dair ceza sorumluluğu olduğunu nereden buluyorsun! Ağır bir hasta, 30 üzerinden bilişsel fonksiyonları üzerinden ancak 12 puan alabilmiş 30’a ulaşamamış bir hasta var karşımızda, heyeti karşısında birçok bilişsel fonksiyonu yerine getirememiş bir hasta mahpus var karşımızda ve bu kişinin savunma yapıp yapamayacağını sormasına rağmen, bakın bu çok önemli! Bu kişi mahkemeye savunma yapabilir mi bunu sormasına rağmen adli tıp kurumu diyor ki: “Ceza sorumluluğu var.” Bakın bazı şeyleri ayırt etmek lazım! “Ben bu kişiye bu cezayı veririm, verilebilir.” Diyorsun, peki bu kişi hakimin karşısına çıktığı zaman savunma yapabilecek durum da mı? 2 dakika önce şunu şuraya koyduğunu unutan bir insan, bir sürü hal hareketini maalesef ki yapamayan bir insan, sen kalkmışsın ceza sorumluluğu vardır diyorsun. Sorulması gereken soru bu hasta mahpus cezaevinde kalabilir mi sorusu olmalıydı, bu soru sorulmadı, bu cevap alınmadı! Sorulan soru ceza sorumluluğu var mı, savunma yapabilecek mi en çok ceza sorumluluğu var mı denildi ki bu cevapta yetersiz bir cevap çünkü en fazla orta derecede bilişsel bozukluk diyebileceğini, aslında ağır derecede bilişsel bozukluğu bulunan bir hasta mahpus için hafif bilişsel bozukluk deniliyor. Ben tüm raporlara hakim birisi olarak; İstanbul ATK Ekim ayındaki raporunda Aysel Tuğluk için heyetimiz önünde numara yapıyor. “Heyetimizi kandırmaya çalışıyor.” demişti, şimdi “Bilişsel bozukluk var.” diyor. Senin hangi sözüne inanalım! Hasta bir mahpus 2018’den beri unutma, hafıza kaybı vb. şeyler yaşadığını söyleyen beyin MR’larında Serebral Sulkuslarda genişleme olan bir hasta! Fizyolojik fonksiyonlarında sıkıntılar olan bir hasta karşına gelmiş, öncekinde diyorsun ki; “Numara yapıyor, bizi kandırmaya çalışıyor.” 3-4 ay sonra önüne gelmiş “Evet hafif bilişsel fonksiyon.” Önceki teşhisim yanlıştır niye diyemiyorsun İstanbul ATK. Hakkınızda bir sürü ithamlar var, önceki meselelere girmiyorum, geçen hafta da başka davalar ile ilgili verdiğiniz adli tıp kurumu raporları karşısında bir hekim, bir insan hakları savunucusu olarak ne diyeceğimi şaşırmıştım!

Beyin otopsisinde herhangi bir damarsal patolojiye rastlanmamasına rağmen raporunda sonunda damarsal bir hastalık olabilir diye bir rapor veren bir İstanbul ATK var karşımızda. Bu başka bir vakadır, Bursa’da Gürsu’da öldürülen 17 yaşındaki Hamza Ajan vakasında olan rapordaki ifade bu! Böyle bir İstanbul ATK var karşımızda! Hangi raporuna güveneceğiz İstanbul ATK? Bunları ben ayrıntılı bir şekilde Meclis’te de anlatacağım, tüm raporları önümüze dökerek Genel Kurul’da bir hekim ve insan hakları savunucusu olarak Adli Tıp Kurumu’nun tüm vukuatlarını bilen hekim olarak tüm bunları anlatacağım, bunu burada kısaca kesmiş olalım Aysel Tuğluk dosyası elimizde A’dan Z’ye tüm açıklamalar ile elimizde, adli tıp raporları elimizde biz bu halin bu raporu kabul etmiyoruz! Siyasi bir rapordur, 30 sayfalık raporun 20 sayfası işlendiği iddia edilen suç olayları ile doludur! Ya bu adli tıp raporu Allah aşkına! Kişi ne suç işlerse işlesin sağlık durumu ile ilgili karar vermiyor musun? Peki nedir bu suç ithamları? Niye yazıyorsun bunları? Nereden çıktı bunlar? Hangi suç grubundan olursa olsun sana sorulan şey; bu yargılanan kişinin sağlık durumu nedir bana savunma yapabilecek mi diye Kobani davası hakimi soruyor sen kalkmışsın bir sürü suç ithamını sayıyıyorsun! Zaten baştan bu suç ithamlarını sayarken de kullandığın dil de sorunlu. Ön yargılı, itham edici yargılayıcı, mahkum edici bir dil kullanmışsın zaten, senin vereceğin adli tıp raporu yalan olduğu zaten ilk sayfalardan itibaren çıkıyor, böyle boş yere konuşmuyoruz biz.

Değerli arkadaşlar son günlerde çok ağır işkence başvuruları alıyoruz. Bakın 31 Ocak 2022 tarihinde Diyarbakır 3 No’lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda çok vahim olaylar yaşanıyor. Birçok mahpusa darp yapıldı ve hakaret edildi ve bunlar da bilhassa öncesinde bizim Genel Kurul’da gündeme getirdiğimiz olayları, vukuatları yapan başgardiyanların 1 sene sonra tekrar aynı şeyleri yapmasıyla sağlandı, çok vahim bir durum var. Bakın öncesinde Abdulkadir Meşe soy isimli bir adli mahpusa yönelik, biz 1 yıl önce işkence olaylarını aktarmıştık, başgardiyan Cihan ve başmemur Uğur ismindeki kişiler bu darpları yapmışlardı. İşlem yapılmadı, aradan 1 yıl geçti aynı kişiler bu cesaretle bu cürretle kalktılar bir sürü mahpusu darp ettiler, annesine, eşine, çoluk çocuğuna sin kaflı küfürler ederek darplar yaptılar. Burası nedir? Dingonun ahırı mı burası? Ne biçim bir yer burası? Kamu kurumunda nedir bu haller? Kişinin annesine, bacısına, eşine, çoluk çocuğuna küfürler, darplar, hakaretler nedir bunlar? Adalet Bakanı sen ne yapıyorsun? Sen de mi Abdulhamit Gül gibi süslü cümleler söyleyeceksin Avrupa’yı kandırmak için? Bekir Bozdağ neredesin ne yapıyorsun? Bakın elimde Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nin Diyarbakır 3 No’lu T Tipi Cezaevi için oluşturmuş olduğu hak ihlali raporu var! Son derece ağır ifadeler var! Tespit ve gözlemler Emrecan Ergün’ün anlatımları, Rıdvan Tonka’nun anlatımları, Servet Özçelik, Fırat Güzel’in anlatımları, Abdülaziz Tektaş’ın anlatımları bakın avukat görüş odasında giysileri çıkartılarak yapılan kaba vücut incelemesinde avukatlar şunu görüyor; içeride olan hadiselerden sonra Abdülaziz Tektaş’ı okuyorum. Gözle görülebilen kafanın arka tarafında şişlik, yüzde gözaltlarında hafif morarma, dudakta patlama ve buna bağlı renk değişimi, üst ön sol diş ucunda kırılma, çenenin sol tarafında şişlik, çene yapısında belirgin şekil bozukluğu, sırtta şişlik, sırt üst mor ekimozlar. Bu nedir ya? Şu hale bakın! Avukatın görmesinden de çekinmemişler! Cihan ve Uğur bundan da çekinmemiş! Şu hale bak! Peki 1 yıl önceki iddiaları görmezden gelirsen Adalet Bakanlığı bu memurlar bunu yapmaz mı? Peki biz bunu burada bu konuda inceleme yapmayan Adalet Bakanlığı biz burada mı bırakacağız zannediyor Bekir Bozdağ! Biz bunu tüm ulusal ve uluslararası alana taşıyacağız, İşkenceyi Önleme Komitesi’ne, Sn. Nacho Sanchez Amor’a ileteceğiz. Şu rezalete bakın! Hukukçular Derneği’nin hazırladığı rapor skandal ifadelerle dolu! Mahpuslar ne kadar ağır darplara uğradıklarını, küfür ve hakaretlere uğradıklarını anlatıyor yapılan tek bir işlem yok! Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkencelere son diyoruz! İstanbul Protokolü ilkelerine dayanılarak bu konuda gereken işlemler yapılmalıdır diyor Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve tüm mahpuslar, görgü tanıklarının beyanları alınmalı, soruşturma başlatılmalı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulmuş, kimse bize başvurulmadı demiyor, ben de milletvekili olarak soru önergesi veriyorum, adli işlemler de başlatıldı, hadi bakalım! Ey Savcılar takipsizlik falan vermeyin! Yarın öbür gün Anayasa Mahkemesi sizi çok mahcup eder, apaçık kamera görüntülerinden sonra kalkıp takipsizlik veriyorsunuz, ne biçim savcısınız siz Allah aşkına! Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, olaylar, bulgular apaçık ortadadır! Rapor apaçık ortadadır, işlem yapmanızı bekliyoruz. Kamera kayıtları, görev listesi hepsi tespit edilen şüpheliler soruşturma tamamlanana kadar açığa alınmalıdır diyor rapor! Bütün detaylar şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılmalı, failleri koruma politikası cezasızlık terk edilmeli, mahpusların iletişim ve yazılı başvuruları konusunda yaşadıkları konusunda sümenaltı edilmemeli, iletişim kurulmalı. İşkenceye maruz kalanların yaşam şartları, iyileştirilmeleri ve başvuruları konusunda bir engelleme yapılmamalı. Mahpuslara insan onuruna uygun bir muamele yapılmalı. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu göreve davet ediyoruz demiş! Hani şu işini yapmayan komisyon var ya bizim Meclis’te. Böyle Başkanı’nın altında kırmızı plakalı araç olan ama Başkanı’nın 3.5 yılda tek bir olay hakkında tek bir suç duyurusu yapmadığı bir komisyon var ya onu da göreve davet ediyorlar. Adalet Bakanlığı’nı da göreve davet ediyorlar! İşkence ve diğer zalimane insanlık dışı onur kırıcı muamelelere karşı cezanın önlenmesi sözleşmesi seçmeli protokolünün uygun şekilde bağımsız ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümet derhal çalışmalara başlamalıdır diyor Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin Diyarbakır Şubesi’nin hazırlamış olduğu bu rapor! 3 kuruluşun altında imzası olan bir rapor. Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin Diyarbakır Şubesi bu raporun altına imzalarını atmışlar. Şu anda darp yaraları ile inleyen mahpusların sesi olmak için bunu ön plana aldım ve kamuoyuna sesini duyuruyorum onları, Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na bu örtbasları bırak diyorum ve darpa uğrayan insanların haklarını arayın diyoruz!

Yarın İstanbul’da olacağım inşallah! Çağlayan’da DİAY-DER mensubu arkadaşlarımızın mahkemesi var! Aylardır tutuklular. Büyük bir zulüm altındalar, 14. Ağır Ceza ve 34. Ağır Ceza olmak üzere 2 ayrı dava sürüyor, aslında bunların da birleştirilmesi lazım, ecüş bücüş bir dava var karşımızda! Ne oldu ne bittiği belli değil! İddianameyi hazırlayanlar bile dosyaya hakim değil önlerine bir şey konulmuş! İstanbul DİAYDER ile Diyarbakır DİAYDER’i karıştırmışlar, ikisi ayrı dernek aslında, iddianameyi karıştırıp bunu yazmışlar! 2 ayrı dava açılmış, bunların birleştirilmesi gerekiyor. 2 dosyada 5 sanık ortak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı hedef alan bir soruşturma aslında bu. Sn. Ekrem İmamoğlu’nu hedefe koydukları gibi aynı zamanda DİAYDER Başkanı Sn. Ekrem Baran’ı da hedefe koymuşlar. 2 Ekrem’i hedefe koymuşlar ve böyle bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor bu hukuksuz yargılama! Bu yargılamada biz ne gördük? Çok vahim olaylar gördük! İnanamazsınız, ben bunu defalarca söyledim. Kürtçe kelimelerin terörist kelimeler olduğuna dair ifadeler var! İnanamazsınız bakın! Sıradan Kürtlerin günlük hayatında kullandığı sıradan kelimelerin terörist kelimeleri olduğunu iddia eden bir iddianame, akıllara durgunluk veren, adeta Kürt halkına hakaret eden, aşağılayan bir iddianame ile karşı karşıyayız. Yok sayan, kimliğini, kültürünü, örfünü yok sayan, dilini suç unsuru teröristlik olarak gören bir iddianame ile karşı karşıyayız! Ya hu bu insanlara aylarca teknik takibe almışsın, bakın bir tane bile örgütsel bir illegal faaliyet gösteremiyor iddianame, 350 sayfalık iddianame. Bir tane bile illegal örgütsel bir faaliyet yok ama aylardır bu insanlar cezaevinde! Yazıktır günahtır! Bu denli bir özgürlük gaspı, hürriyet tahdidi olabilir mi? Bu ne zalimliktir? Bu ne vicdansızlıktır? Sırf siyasi amaçlarını gerçekleştirmek için “İstanbul Belediyesi’nde DİAYDER üyesi işçiler alındı, teröristleri aldılar.” Diye bunları ispatlamak için oradan Ekrem İmamoğlu’na yürümek için DİAYDER Başkanı Ekrem Baran’da arkadaşları üzerinden hayali bir iddianame oluşturuldu! Şu rezalete bakın! İlk önce bu dosyaların birleştirilmesi gerekiyor, yarın sabah İstanbul Çağlayan’da mahkeme önünde olacağım, basın açıklaması da yapacağız ve bu yargılamayı kınayacağız, bir an evvel tahliyelerin gerçekleşmesi, bu davanın düşmesi, beraat ile bitmesi lazım! Yeter artık Adalet Bakanı sana sesleniyorum; senin bakanlığının çerçevesinde oluyor bu işler! Batıya böyle yine eski selefin gibi süslü laflar anlatma. Adalete gel, adalete! Hukuka gel! Şu hale bak! Görmüyor musun bunları? Nasıl vicdanın razı oluyor? Şu rezalete bak! Onlarca kişi işinden, eşinden, gücünden uzak tutulmuş, zindanların dibinde bomboş iddialar! Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Bu nasıl bir ülke? “Tepem attı seni suçlu buldum gel atayım seni içeri.” Tutuklandın, yat Allah yat! Böyle bir ülke olabilir mi? Bu nedir yani? Yarın biz Çağlayan Adliyesi’nde olacağız ve arkadaşlarımızın yanında olacağız. Bir an evvel beraatlerini ve tahliyelerini bekliyoruz!

Türkiye’de işçi eylemleri son hızıyla devam ediyor. Güçlü bir şekilde işçi eylemleri devam ediyor ve gerçekten grev dalgası alabildiğine artmış durumda. Bu konuda Emek Çalışmaları Topluluğunun yaptığı bir çalışma var, güzel bir özet yapmışlar. Bu özete göre grevlerde artış var! 13500 işçi eylemde! İşçi olun memur olun, birileri hakkınızı gasp ediyor ve buna itiraz ediyorsunuz en temel hakkınız. Ne oluyormuş? 65 grev var. 61’i düşük zamma karşı. Diğerleri sendikalaşma, ücret gaspı, işten atmalara karşı. Ortalama 1.6 günlük süre var. 37 kurum bunları örgütlemiş, grevlerin sonucunda en az 29 grevde bir kazanım var. Tekstil en başta geliyor, tekstil işçileri 29 grevleri başta taşımacılık, kuryeler çok sıkıntıda kurye arkadaşlarımız ve petro kimya ilk 3’ü oluşturuyor. 29 Tekstilde, 10 taşımacılık ve 7 petro kimyada. Böyle bir sıralama var! İller açısından Antep dikkati çekiyor. Gaziantep 22 grev ile dikkat çekiyor! İstanbul’da bile ancak 22 grev var, Gaziantep’de demek ki ağır hak ihlalleri var. Kocaeli’nde 4, Eskişehir 2 olmak üzere bir sıralama var!

Biz işçi kardeşlerimizin yanındayız, haftalık sosyal medya programlarda, ÖFG TV programlarımda sürekli işçi kardeşlerimi konuk ediyorum. Her türlü haklarını gündem ediyorum. Kimi zaman Bursa Gürsu’da öldürülen işçi Hamza Ajan’ı, kimi zaman Kocaeli Farplas işçilerinin direnişi için onlara canlı yayınla bağlanarak grevlerini gündem ediyorum. Kimi zaman bu hafta yaptığımız gibi kurye kardeşlerimizi konuk ederek onların sesi oluyoruz, kimi zaman da şu anda devam eden 257 işçinin atıldığı Migros direnişini gündem ediyoruz ve Migros’taki işçi kardeşlerimizle konuşuyoruz. Biz işçilerin yanındayız, emeği gasp edilen, ezilen tüm işçilerin yanındayız ama şunu da söylemek isterim biz yanlışa yanlış yöntemlerle karşı çıkmaya da karşıyız. Kalkıp hakkı gasp edildi diye iş yerini yakmak, yıkmak, bombalamak, araçları tahrip etmek böyle yöntemlerle direniş olmaz arkadaşlar! Sivil toplum eylemleri ile grevinizi yaparsınız, iş mahkemenize başvurursunuz, milletvekillerine başvurursunuz, kamuoyu gündemi oluşturursunuz, medyada gündem oluşturursunuz direniş bu şekilde olur! Haklıyken haksız duruma düşüren eylemler yapmayın sevgili işçi kardeşlerim sonuna kadar yanınızdayım. Ben şu ana kadar Meclis’te en çok işçi hakları ile ilgili soru önergeleri, araştırma önergeleri veren, yasa teklifleri veren milletvekiliyim. İş cinayetleri ile ilgili birçok medya kuruluşunda konuşmuş ve bununla ilgili önerge teklifleri ileri sürmüş bir milletvekiliyim ama hiç kimse bize kalkıp hak ararken haksızlığı övmesin! Suç işlemeyi övmesin, biz insan hakları savunucusuyuz, böyle eylemler ile işimiz yok! Biz hakkı hakkaniyet ile arayın deriz. Bizim ölçümüz hakkaniyettir, insan haklarıdır, demokrasidir, hukuktur, hukuki yollardır! Hakkı gasp edilen, mahkemeye başvurur, hakkını arar sonuna kadar, kamuoyu oluşturur grevler yapar, sivil toplum etkinlikleri yapar. Milletvekillerini yanına çağırır biz de oraya gideriz, ben en başta gidiyorum. Hak arama böyle olur yoksa hak arama işçiyi, mazlum, mağdur işçiyi zor duruma düşüren şeyleri alkışlamakla olmaz! Bunu da herkes kafasına soksun. Ezilenlerin yanında olmak demek yapıp yıkmayı övmek alkışlamak demek değildir! Yapmak, yıkmak, vurmak, kırmak, ezmek, talan etmek bunlar hak arama literatüründe yer alamaz. Hakkı hukuku sonuna kadar arayacaksın ama yanlış yöntemlerle değil! Bunu da herkes çok iyi bilsin. Boş ve lüzumsuz işleri de övmek son derece zararlı bir hadisedir, insanlar bir an fevriliğe kapılıp yanlış işlere, hukuksuz işlere imza atabilir, kendisini zor duruma düşürür bu hali hem zaten kendisini haklıyken haksız duruma düşüren bu hali kalkıp övmek suçu ve suçluyu övmek anlamına gelir.

Değerli arkadaşlar bakın haksızlığa karşı şiddet, silah kullanma ne kadar zararlı bir Türkiye tablosu size sunacağım. Umut Vakfı 8 Şubat 2021- 8 Şubat 2022 raporunu çıkarmış. Umut Vakfı’nı biliyorum, Umut Vakfı yöneticileri yakınlarının silahla öldürülmesi sonrası bireysel silahlanmaya karşı olarak kendilerinin bu konuya adamış, vakfetmiş bir vakıf. Çok önemli, değerli çalışmalar yapıyorlar. Başka bir konuyla ilgilenmiyor ve bireysel silahlanmanın ne kadar kötü olduğunu söylüyorlar. Değerli arkadaşlar hakikaten kötü. “Kafama esti, sevindim silah sıkıyorum.” Balkondaki kadını çocuğu vuruyorsun! Al sana bir maganda kurşunu! Maganda dediğin şey bu böyle! Bireysel silahlanma denen şey bu! Ne oluyor? Evde, arabada, belde olan her silah öldürür ve silahın şakası yoktur diyor Umut Vakfı. Bireysel silahlanmaya hayır diyor! Türkiye’de 3801 silahlı şiddet olayı olmuş. 3801 olayda 2145 kişi ölmüş, 3896 kişi de yaralandı. Böyle şiddeti överseniz, silahı överseniz, suç fiillerini överseniz sonunuz bu işte! Sorumsuzca bu işleri övenlere hatırlatıyorum. Bakın insanların yakınları ölmüş, bunun için kendilerini vakfetmiş, vakıflar kurmuş, çalışmalar yapıyor ey insanlar durun, bak bizim başımıza acı geldi, başkasının da başına gelmesin diye uğraşıyor kalkmış birileri suç fiillerini övüyor. El insaf ya! Gerçekten çok üzücü! %85’i suçların ateşli silahlarla yapılmış! 3172 kez delici aletler 629! En çok Marmara Bölgesi’nde büyük bir vaka var! En çok vaka sayısı Marmara Bölgesi’nde. Nerelerde? İstanbul’da, Bursa ve Kocaeli’nde. Benim vekili olduğum il de maalesef ki o noktada sabıkalı. Bütün olaylarda maalesef ki ilk 10’a giriyor. En çok bu tür silahlı saldırıların arttığı bölge neresi? Akdeniz bölgesinde büyük bir artış görüyoruz maalesef. İstatistikleri özetle veriyorum. İl bazında sıraladığımız zaman bunlar ciddi çalışmalar olduğu için önem veriyorum. En birinci sırada İstanbul geliyor, daha sonra Adana geliyor, Samsun, İzmir, Bursa, Şanlıurfa, Antalya, Kocaeli, Diyarbakır olarak sıralanıyor. Biz bu istatistikleri veriyoruz ama neden bu illeri sayıyoruz? Bu illerdeki Valilikler, Emniyet Müdürlükleri tehlikenin farkına varsın, daha da artmasın, gereken önlemleri alsınlar, işlerini yapsınlar diye söylüyoruz ve en son uzmanlar şiddetin şiddeti doğurduğunu vurguluyor. Ekonomideki sıkıntılar da eklenince diyor vakıf en sakin kentlere de bu şiddet yansıyor ve yetkililere, ilgilere seslenişte bulunuyor Umut Vakfı çok önemli olduğu için okumak istiyorum. Bireysel silahlanmayı arttırıcı değil azaltıcı yasal düzenlemeler yapın! Adam öldürenleri yaralayan canilerin elini kolunu sallayarak dışarıda gezmelerini önleyin. Cezasızlığın önüne geçin, şehir eşkıyalarının düğün, asker uğurlaması ve çeşitli eğlencelerde silah kullanmasının önüne geçin. Bu şehir eşkıyaları; silahı eline aldığında sadece ufak bir para cezasıyla kurtulamayacağını, cezaevini boylayacağını bilmeli. Bunun için yapılacak düzenleme, maganda cinayetlerini büyük ölçüde önleyecektir. Masum insanların yaşam hakkını korumak devletin görevidir. Bireysel silahlarla ölen ve yaralananların yanısıra mağdur olan yüzlerce ailenin mağduriyetini önlemek için adaleti ve hukuku üstün kılın, mağduriyetleri önleyin. Her bireyin yanısıra üzerinde internetten bir tıkla satın alınan tüfekleri denemek isteyen cani magandalarca vurulan hayvanların ‘huzur ve güven içinde’ yaşamalarını sağlayın. Adam silah alıyor, yolda giderken bakıyor bir tane köpek “Nişan alayım, vurayım da bakın iyi nişan aldım mı?”. Toplum böyle insanlarla dolu arkadaşlar o yüzden bireysel silahlanmaya engel getirmek gerektiği konusunda Umut Vakfı’na katılıyorum değerli raporları için de onlara teşekkür ediyorum saygılarımı sunuyorum.

Bir başka rapor Ocak ayında erkeklerin öldürdüğü kadınlar ile ilgili bir rapor, ciddi bir araştırma maalesef ki bu sayılar çok artıyor, her geçen ay artıyor. Erkekler Ocak’ta 23 kadını öldürmüş, 27 çocuğu istismar etmiş ve maalesef ki bu vakalar artıyor. 57 kadına şiddet uygulanmış, 3 çocuk öldürülmüş, 3 kadına tecavüz edilmiş, 24 kadın seks işçiliğine zorlanmış ve bütün bunların karşısında tutuklananlar az. Mesela bu tutuklama sayıları da verilmiş orada da oranlar düşük olduğunu görüyoruz. Bu çalışmaları da takip ettiğimi, tasvip ettiğimi buradan belirteyim. Bu konuda yapılan çalışmalar son derece önemli rapor çalışmaları, Bianet bu çalışmayı yapmış, kendilerini de tebrik ediyorum ve bu hak ihlallerine karşı insan haklarında odaklı bir medya görevi işlevi gördüklerini, işlevi gördüklerini de görüyor ve tebrik ediyorum.

Bir başka olay Hindistan’da yaşanıyor ve Türkiye’yi hatırlatıyor Hindistan’da devlet üniversitelerine başörtülü öğrenci girişi yasaklandığı için olaylar var. Şu başörtülü öğrencinin arkasındaki Hindu öğrencileri görüyorsunuz, başörtülü üniversiteye giriyor diye arkasından onu taşlıyorlar hakaret küfürler ediyorlar. O da: “Kimse benim tesettürüme karışamaz. Allah-u Ekber.” diyerek yolunda yürüyor böyle bir görüntü video dünya medyasına yansıdı. Ne kadar üzücü zamanında bu görüntüler Türkiye’de de oluyordu. Üniversite kapılarından başörtülü öğrenciler çevriliyor hakaret ediliyor, eğitim ve çalışma hakları gasp ediliyordu. Bu yasak bitirildi. Biz yasağın bitirilmesini olumlu karşılıyoruz. Doğru bir adım olarak karşılıyoruz ama Hindistan’da ki şu görüntüler bize eski Türkiye’yi hatırlatıyor ve çok üzülüyoruz gerçekten. Bu tür yasaklarla hiçbir yere varılamayacağını Hindistan Büyükelçiliği yetkililerine de hatırlatıyoruz. Lütfen ülkenizdeki bu tür haksız, hukuksuz, zulüm dolu uygulamalardan vazgeçin. Bakın biz bunlardan canı çok yanan bir ülkenin milletvekili olarak bunların çok yanlış olduğunu size söyleyelim. Boş işler olduğunu söyleyelim. 2021 yılında 21. yüzyılda kadınların başındaki başörtüsünden dolayı eğitim ve çalışmasının engellenmesinin kesinlikle çok büyük bir yanlışlık olduğunu Hindistan yetkililerine buradan hatırlatalım ve gerçekten şu Bibi Muskan’ın direnişinin de yanında olduğumuzu söyleyelim “Sırf burka giydiğim için üniversiteye girmemi engellemeye çalıştılar.” Diyor. Bu genç öğrencilerin arasında niye başörtülü olmasın? Yani başı örtülü olmayan öğrenciler üniversiteye girerken başı örtülü olan niye üniversiteye giremezsin? Bunu bana açıklayabilecek bir kişi var mı? El insaf ya! Böyle rezaletler Türkiye’de de yaşandı şimdi de Hindistan’da yaşanıyor. Biz Türkiye’deki duyarlı insan hakları savunucuları olarak her kesimden bu fiillerin bitmesi gerektiğini, Hindistan yetkililerine hatırlatmış oluyoruz.

Bakın çok önemli bir başka araştırmayı yine gündem etmeden geçmeyeceğim. Gençlerin intiharları artıyor ve bu konuda bir dünya çalışması yapıldı. Çok ciddi bir çalışma yapıldı. 26 ülkede 99689 gençle görüşüldü ve çok çarpıcı bir sonuç çıktı Türkiye için. Bu ülkelerin arasında Türkiye’deki gençler diğer ülkelere göre derin bir depresyon yaşıyor. Çok çarpıcı bir bulgu öğrenciler zaten bir kötü iktidar yönetimi, siyasi istikrarsızlıklar, ekonomik kötülükler sonrasında son derece zor durumdalar. Öğrenci gençlerin üçte biri eğitime ve istihdama katılamıyor şu anda. Düşünün 30 yaşına kadar eğitim ve istihdam da olmayan öğrenci sayısı gençlerin üçte biri şu anda. Çok vahim sayılar var ve çocuklar üniversite kazanamıyor, kazansa bile bitirdiği zaman diplomalı işsiz oluyor ve depresyonlara giriyorlar. Geç evleniyorlar, hayata geç atılıyorlar, iş hayatına geç katılıyorlar bundan dolayı büyük sorunlar yaşıyorlar. Genç işsizlik oranlarında en güçlü artışlardan birine sahne olmuşuz. Vatandaşlarına en az miktarda mali yardım yapan ülkeyiz maalesef Covid’de. Finansal stres diyor, depresyonu ortaya çıkarıyor. Bunu da hatırlatıyoruz ve gençlerimize sahip çıkalım diyoruz. Gençlik Bakanlığı’na hatırlatıyorum. Durum son derece vahim dünyada birinci durumdayız derin depresyonda. Ne yapıyorsun Gençlik Bakanı? Ne yapıyorsun? Bana açıkla gençler de ki derin depresyonu gidermek için hangi çalışmalar yapıyorsun? Bunu ayrı bir soru önergesiyle de soracağız ve basın toplantımızda da bunu hatırlatıyoruz! Bakın başka intiharlar olmadan önce bu konuda ciddi çalışmalar yaptığınızı görmek istiyoruz. Çok net! Gençlere yönelik psikolojik rehabilitasyonlar, psikolojik danışma ve rehberlik üniteleri gereken aktivitemi ? Yoksa iş olsun diye mi birçok başka alanda da yaptığınız gibi iş olsun diye mi kuruluyor bu konuda? İşlevselliği ne oranda Gençlik Bakanı bana bunun cevabını ver?

Çok vahim bir gelişme Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaşanıyor! Bakın Tekirdağ 2 No’lu F tipi Cezaevi’ne de ki açlık grevi için Adalet Bakanlığı’na verdiğimiz onlarca soru önergesi. 8 kişi açlık grevinde neden? Oradaki milletin hazinesinden, devletin hazinesinden milletin vergilerinden oluşan parayla maaşını alan kamu görevlilerinin darbı, hakareti, küfürleri sonrası kötü muameleler, işkenceler sonrası, çıplak aramalar sonrası insanlık onuru her şeyden üstündür diyerek açlık grevine başlayan 8 kişi var. Türkiye’nin bundan haberi var mı? Bu kişiler ne olacak Yine aynı cezaevinde Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın açlık grevleri var. Bu kişiler hakkında Adalet Bakanlığı bir açıklama yapıyor mu? Biz bu konuyu da yakından takip ediyoruz. Geçtiğimiz gün vekillerimiz cezaevine gitti. Cezaevi müdürü görüşmekten kaçındı. Demek ki gizlediği bir şeyler var! Demek ki suçu var ki milletvekili ile görüşmekten kaçıyor! Şu hale bakın ya! Şu memleketin haline bakın! Güya demokrasi var! Milletin vekilleri var. Gidiyor cezaevi müdürüyle görüşmek istiyor görüşmekten kaçıyor! Bazen başsavcıları arıyoruz görüşmekten kaçıyorlar! Ya siz kimsiniz ya? Allah aşkına kimsiniz siz? Siz millete hizmet makamındaki insanlarsınız kamusal gücünüzü kötü bir şekilde kullanamazsın! Bu milletin vekiline cevap vermek onunla görüşmek bilgi vermek zorundasın Tekirdağ Cezaevi müdürü! Yarın öbür gün günler değişir, hukuk gelir iktidar değişir yaslandığın o küçük dağlar yıkılır gider! Hukuk önünde hesap sorulur! İnsanlar yemiyor, içmiyor haberin yok mu? Nedir bu darp, hakaret, işkence, kötü muamele, çıplak arama nedir bunlar? Biz bunları soru önergemizle soruyoruz Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bize cevap ver! Ben yakinen cezaevindeki ihlalleri takip ediyorum ama verdiğiniz cevaplar doğru cevaplar olsun doğru doğru! Kafadan atma, uydurma yalan cevaplarla uğraştırma beni! Bütün bunları da az sonra açıklayacağım! Çorum Cezaevi’nde kadın mahpusların dolaplarının içinin erkek görevliler tarafından arandığını çok iyi biliyoruz! Mahpuslar bunu çok net söylüyor. Biz bu konuyu sorduk gündeme getirdik tweet attık Adalet Bakanı açıklama yapmış: “Yok efendim. Yok öyle bir şey.” Bir taraftan da trollere görev vermişler sanki biz kadınların üstü aranmış lafı etmişiz gibi güya kadınların üstü arandı yalandır bu diyor. Ben kadınların üstü arandı demiyorum dolaplarının içi, iç çamaşırları ortalığa döküldü diyorum. Bir de yalan atarken başkasına yönelik iftira atmayın Ya Adalet Bakanlığı ne yaptığının farkında mısın sen? Hem yalan atıyorsun hem de trolleri devreye sokuyorsunuz! Hiç utanmıyorsunuz? Yüzünüz kızarmıyor! Benim dediğim bir milletvekili olarak bu zulümler bitsin soruyoruz size o zaman gösterin kamera görüntülerini ifadeler çok nettir! İddia edilen saatlerde oralara erkek infaz koruma memurlarının jandarmaların girmediğine dair bir kamera görüntüsü gösterebilir misin Sn. Adalet Bakanı? Göster bakalım gösteremiyorsun değil mi? Gösteremezsin çünkü girmişler! Bırak avukatlar gitsin mahpusları dinlesin rapor oluşturulsun, kendin git mahpuslara sor Ey Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Çorum Cezaevi’ne git mahpus kadınlara sor bakalım! Cezaevi müdürünün ifadesi mi esastır mahpus kadınların ifadesi mi esastır kamera görüntülerine e bir bak kafadan açıklama yapmayı çok iyi biliyorsun! Cezaevi Müdürü diyor ki: “Efendim yalandır dolandır.” diyor sen de alıp bunu yayınlıyorsun! Bilmiyor muyuz biz bu işleri!

Hatay Cezaevi yine aynı şekilde ısı sorunu olduğunu söylüyoruz. “Vay efendim biz ısıyla ilgili hiçbir sorun yaşatmıyoruz.” Gidin mahpuslarla bir görüşün, hepimiz çok iyi biliriz kamu görevlisini suçladığın zaman güllük gülistanlık bir ortam oluşturur kamu görevlileri. “Efendim hiçbir şey yoktur gayet iyidir, fitne fesat laflara bakmayın.” Ya Adalet Bakanı sen oradaki görevlinin lafına mı bakacaksın adil bir tetkik, inceleme, araştırma, gönder müfettişlerini! Kamera görüntülerini izlesinler, mahpuslarla görüşsünler ondan sonra bir açıklama yap! “Öyle bir şey yoktur cezaevi müdürü bize öyle dedi.” iyi maşallah!

Sivas Cezaevi’ndeki zulümleri yazmıştık! Bu zulümlerden sonra geçen hafta söylemiştik bunu, bu zulümlerden sonra bir mahpus bakın çamaşır suyu içerek intihara yeltenmişti! Adamın canına tak etmiş, şurasına gelmiş, çamaşır suyunu dayamış ağzına intihara yeltenmiş hastanede zor kurtarmışlar. Bunu biz gündem ettik! Nihayet bu konu hakkında soruşturma başlatılmış. Bunu da inkar edememişler. Biz iyiye iyi kötüye kötü deriz bak! Çorum ve Hatay için eleştiriyorum seni Sn. Adalet Bakanı Sivas’ta soruşturma başlatılmasını da doğru buluyorum ama o soruşturmanın sonucununda adil bir şekilde sonuçlandırılması lazım! Milletin canına tak ettirmişsiniz. Hangi kimse kalkıp durup dururken çamaşır suyu içer? Bir kere bu sorunun cevabı bellidir özgürlüğü hakkı hukuku kısıtlanmış insanları bir kısır döngüye sokmuşsun çıkmaz sokağa itelemişsin çaresiz bırakmışsın adam intihara yelteniyor başka ne yapsın? Tabi ki intihar kötü bir şey ama yani insanlar çaresizlik anında bunlara yeltenebiliyor! Allah korusun Tabi ki tasvip edilecek bir durum değil!

Tekirdağ Cezaevi’nden yola çıkarak Çorum Hatay Sivas Cezaevi ile ilgili Adalet Bakanlığı’nı uyardık biz bunların takipçisiyiz hiç kimsenin yanına kalmaz Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. Bakanlıklara gelmek, “Efendim yeni bakan oldum demekle olmaz. Çok ağır sorumluluğu var bu işin. Cezaevlerini doğru dürüst bir hale getirin. Öyle oradaki kamu görevlileri Diyarbakır Cezaevi’ndeki Cihan, Uğur memurlar gibi istediği gibi esip gürlesin maşallah herkesi sopalasın biraz sonra anlatacağım Silivri Cezaevi’nde de aynı rezaletler yaşanıyor. Bakın anlatacağım bu bitmedi daha Silivri Cezaevi’nde de de aynı rezaletler yaşanıyor arkadaşlar.

Silivri Cezaevi’nde ne oluyor Adalet Bakanı? Haberin yoksa biz sana söyleyeyim! Tayyip Üzeyir Şur bir askeri öğrenci cezaevinde müebbet yemiş. Adil olmayan bir şekilde yargılanmış! Gencecik yaşında perişan edilmiş! Bir de bunun üstüne daha da perişan ediyorsunuz! Ne oluyor? Bakın burada olay var! Aile bize başvurdu! Avukat Özge Kartal yazmış, bize göndermiş.  Koğuşta arama yapmak için giriyorlar infaz koruma memurları ve memur başlıyor bağırıp çağırmaya. Niye bağırıp çağırıyorsun insan gibi de ki: “Arkadaşlar dışarı çıkın içeride arama yapacağız.” Kim çıkmaz dışarı zaten sen oranın hakimisin. Bağırıp çağırmış içeride bulunan genç mahpuslardan Üzeyir Tayyip Şur: “Sesini yükseltme memur bey, tamam yapıyoruz.” Demiş. Sonrasında “Vay sen benim memuruma mı laf ettin? Alın.” Diyorlar. “Sen kimsin? Sen bana nasıl karşı çıktın? Ben memurum sen mahkumsun.” Kamerasız bölgeye götürüp dövmeler, hakaret, küfür, sırtına bastırma iftira, başka koğuşa götürme. Tüm bu başvuruları aldık. Mahpusun annesi de başvurdu bize. Üzeyir Tayyip Şur’un annesi de ağlayarak başvurdu. “Boş yere darp edildi oğlum, zulmedildi, koğuşu değiştirildi. Hakkında yasal işlem başlatıldı bir de 3 ay görüş yasağı. Oğlumu göremeyeceğim 3 ay.” Bu ne zulümdür? Kamu görevlileri sorgulanamaz kişiler midir ey Adalet Bakanı bu ne rezalettir? Hiç olaya müdahil olmuyor musun? Git araştır, bizim sözümüzde her şey bilgili, belgeli. Biz belgeyle konuşuyoruz, sen kafandan memurlarının gönderdiği sözlerle bizi yalanlamaya çalışıyorsun bilgi belge ile bana gel Sayın Adalet Bakanı. 5 No’lu F 7 Koğuşu’nda yatmakta olan şu an F4’e geçen bir mahpus darp edilmiş. İnfaz koruma memuruna direnmediği halde ters kelepçe yere yatırma kolu kırılmaya çalışılmış. Kamera görüntüleri nerede? Mutlaka o görüntüler kameraya yansımıştır. Geçtiğimiz aylarda Kırıkkale F Tipi Cezaevinde mahpusun kolunu kırıp yere yatırdılar video görüntüleri olmasına rağmen allem kallem Cumhuriyet Başsavcılığı bile takipsizlik verdi. Sonra ne oldu? Mesele Anayasa Mahkemesi’ne gitti, Anayasa Mahkemesi: “Apaçık görüntüler var infaz koruma memuru adamı yatırmış kolunu kırmış, sen buna takipsizlik vermişsin hiç utanmıyor musun?” hak ihlali verdi, tazminat ödensin dedi mağdura. Şu hale bak! Ey savcılar siz bu yaptıklarınızdan dolayı sorgulanmayacağınızı mı sanıyorsunuz! Hukuk devletinde değiliz evet biliyoruz ama bu kadar mı boş ortalık! Adalet Bakanı şuradaki kamera görüntülerini incelemiyor musun? Gencecik mahpuslar bunlar parlak beyinli çocuklardı boş yere müebbet hapis cezalarına çarptırıldılar ve son halleri bu!

Annesi diyor ki: “Bu çocuklar ülkenin en parlak çocuklarıyken hain suçlamasıyla karşı karşıya kaldılar ne olur ses olun vekilim sizden başka kimse ses vermiyor! Allah sizi iki cihanda aziz eylesin.” Diyor. Allah razı olsun teyzemden ben de ona verdiğim sözü yerine getiriyor ve Meclis’ten konuyu gündeme getiriyorum ve takipçi olacağıma da söz veriyorum.

Maalesef bir vefat haberini vermek ve bunu yorumlamak durumundayız. SES Amed Şubesi bir açıklama yaptı. Bakın Ferda Aytek Toz KHK’lı bir arkadaşımızdı. Zulmen ihraç edilmişti, SES üyesiydi ve maalesef iade edilmeden hayatını kaybeden KHK’lılardan birisi oldu. Tabi çoğunlukla hayatını kaybettikten sonra ona hakkını iade ediyorlar ‘Pardon’ demek için en az 18 kişi oldu şu anda. KHK’lı olup hayatını kaybedip daha sonra OHAL Komisyonu’nun “Pardon sizi iade ettik.” dediği kişiler en az 18 oldu bizim tuttuğumuz kayıtlara göre en az 18. Belki daha çok. Hal bu, memleketin skandal hali bu arkadaşlar!

Menderes Basut: “Özel Güvenlik kimlik kartımı aldılar, ben 4 yıllık siyaset bilimi mezunuyum nişanlıyım iş bulamıyorum bu hak mıdır? Adalet bu mu? Resmen açlığa mahkum oldum edildim.” Demiş. “Evimin kirasını bile ödeyemiyorum.” düşünün memleketin haline bakın. Ülkenin değerli okullarının mezunları “En azından iş bulayım.” diyor güvenlik görevlisi bile yapmıyorlar. Bakın evraklar burada arkadaşlar biz her şeye hakimiz evraklar biz de. Uyduruk gerekçelerle İdare Mahkemesi de başvuruyu reddetmiş. “Efendim irtibatın var iltisakın var seni devlet ihraç etmiş ben ne yapayım, senin hakkında şöyle şöyle kurum kanaati var.” Soyut soyut şeyler elle tutulur bir şey göster! DİAYDER iddianamesinde de böyle bir tek örgütsel faaliyet yok! Milyonlarca vatandaşı böyle mağdur eden bir devlet anlayışı var. OHAL Komisyonu ret gönderiyor. “Efendim niye ret?” “Kurum hazretleri hangi kanaatte bulunmuş söyleyin bize?” “Yok efendim kurum kanaati.” olay bu. Bu nasıl bir devlet?

İşte bu devletin nasıl olduğuna dair başka bir önemli dosya bakın şu dosyalar. İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan hakkında ağır davalar açıldı. Neden? İnsan hakları savunucusu olmasından dolayı, insan haklarını savunmasından dolayı. Gözaltına alındıktan sonra hakkında başlatılan soruşturmada açılan dava önümüzde insan hakları savunucuları olarak İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın yanındayım! Davayı takip edeceğim! Bütün bu dosyaları da inceledim zamanımız yok hepsini ayrıntılı bir şekilde anlatmaya ama bomboş iddialar olduğunu gördüm. İnsan bir utanır ya! Sıradan vatandaşa bunu yapıyorsun, uyduruk gerekçelerle hakkında terör örgütü üyesi soruşturmaları, davaları açıyorsun. Ya İnsan Hakları Derneği Başkanı Türkiye’nin dünyaya açılan bir Derneği ulusal ve uluslararası alanda son derece saygın bir dernek, Türkiye, Dünya raporları hazırlayan ve tüm saygın çevrelerin nazar-ı itibara aldığı bir derneğin yıllarca başkanlığını yapmış Sayın Öztürk Türkdoğan’a bu tür abuk sabuk iddialar. Olacak şey değil davayı yakından takip edeceğiz insan hakları savunucuları susturulamaz! Olay buraya geldi her türlü hakkı ihlal ettikleri gibi insan hakları savunucularını da susturmaya çalışıyorlar. Gelinen nokta burasıdır!

Bugün size bir başka mahkeme kararı gösteriyorum. Gerçekten hepsi bir trajedi komedi. Kurban bağışı yapmış, fakir fukaraya kurban bağışı yapmış. Diyor ki:“Sen terör örgütü işleri yaptın.” Kurban adı altında yardımda bulunduğu, yardım topladı. İnsanlara kurban bağışı yapmış, et götürmüş adam terörist olmuş. Bakın bu mahkeme sonucu burada hal bu! Böyle böyle insanlar yargılanıyor arkadaşlar!

Yarın yine uzun süredir takip ettiğimiz önemli bir mesele için Kocaeli Kartepe’de olacağız. Kocaeli’nde Yıldızlar Holding Kartepe’nin havasını mahvetmek, çevre kirliliği oluşturacak bir tesis kurmak için adım atmış durumda. Bu hurda demir çelikleri eritmek suretiyle bir hattahane korkunç is, buhar, dumanlar, pis kokular ve ağır metaller ki bunlar vücuttan atılamıyor, bunların çocukların, kadınların, yaşlıların, hastaların gidip karaciğerine, böbreklerine oturması suretiyle kansere organik hastalıklara yol açmak suretiyle sağlıklarını bozacak bir tesisin kurulum aşamasındayız. Son derece büyük bir sıkıntı var! Bugün bu konuyla ilgili Kocaeli’nde bir ÇED toplantısı var arkadaşlarımız oradalar ve bende bu konu hakkında ayrıntılı bir açıklama yapacağım soru önergemizi verdik ve bu konuyla ilgili uzman kişilerin bu görüşlerine başvuruldu mu? Herhangi işlem yapıldı mı diye ayrıntılı bir şekilde soruyoruz değerli arkadaşlar!

Yine oldukça yoğun hak ihlalleri alıyoruz bunları da ayrıntılı bir şekilde işlemem gerekiyor. Bakın son derece vahim bir görüntü Ahmet Zeki Özkan 2017 yılında tutuklanmış ve bu kişi kanser olmuş, 4. Evre son evre kanser ve İstanbul Adli Tıp bir infaz erteleme olmaması gerektiği yönünde rapor vermiş, Antalya adli tıp ise yatamaz, infaz erteleme alma raporları vermiş. Dördüncü evre kanser bu yani. Bu adamı daha cezaevinde yatırıp yatırıp ne yapacaksın illa ölüm döşeğinde mi tahliye edeceksin? Oldukça kötü aldığı tedaviler vücudunda yaralar oluşturuyor perişan durumda bir insanı daha cezaevinde tutup ne yapacaksın ya zaten yıllarca yatırmışsun ve tekrar tutukluyor. Ondan sonra başvurusunda diyor ki: “Kendisinde ellerinde yüzünde ayaklarında sırtında yaralar çıktı ve bu yaralar enfeksiyon kapmaması lazım.” O kötü gayrisıhhi cezaevi koğuşlarında enfeksiyon kapacağı, kötü besleneceği apaçık ortada ve bu kişinin bir an evvel erteleme alması gerektiğini söylemiş olalım değerli arkadaşlar.

İstanbul Sultangazi ilçesinde polis şiddeti! Bir düğün sonrası geç dağılan vatandaşlara polis müdahale ediyor ve bu arada bir arbede çıkıyor. Tamam vatandaşları gözaltına aldın, vatandaşların hatası da olabilir. Alkollü de olabilirler, adli bir olay bakın ama polis şiddetinin geldiği nokta! Vatandaşların yakınları bize başvurdu. 26 kişi ters kelepçe ile götürülüyor ve iş bundan sonra başlıyor! Ya hu insanları gözaltına almışsın arkadaş, etkisiz hale getirmişsin daha sonra polis merkezine götürüp bir ton dayak atmanın ne alemi var? İntikam mı alıyorsun? Devlet intikam yeri mi? Polis olarak senin görevin gözaltına almak almışsın gözaltına gidip bir ton dayak sopa nedir bu işler bakın  yakınları ne diyor? Polis işkencesine girdi bu iş Esentepe Polis Karakolu. Biber gazı, darplar, sağlam giden akrabalarımızı karakolda ters kelepçeli dövülüyor. Polisi elini kaldırmayanlar bile feci şekilde dövülüyor, 26 kişi tutuklanıyor, Metris’te perişanlar. Bize fotoğraflarını göndermişler, ya hu bu nedir arkadaşlar Allah aşkına. Kamu görevlisi böyle vatandaşı şu hallere mi getirecek şu hale bakın! Vatandaşların şu haline bakın arkadaşlar! Yani gerçekten insana böyle perişan edilmiş ve bunun gibi daha pek çok görüntü gördük bu insanlar korkunç bir şekilde darp edilmişler! İçişleri Bakanlığı’nı göreve çağırıyorum. Biz adli siyasi ayırt etmeksizin kamu görevlilerinin görevini yapmasını istiyoruz. Gözaltına aldıktan sonra, etkisiz hale geldikten sonra daha bu nedir ya? Her şeyi usule hukuka uygun yapmak zorundasın, orantılı güç kullanman gerekiyorsa kullanırsın evet o da ancak orantılı olur. Gözaltına da almışsın ne bu içeride savunmasız durumdaki insanların üzerine çullanıp ağzını burnunu dağıtmak suretiyle insanları dövüyorsun İçişleri Bakanı başka işleri bırakta buraya bir bak ya buraya bir bak şu insanların haline bak! Bakın şu insanların haline bakın! İçiniz el veriyor mu arkadaşlar şu hale bakın ya nasıl darp edilmişler! Bakın yakınları gönderdi şu hallere bakın! Kimse bunun hesabını vermeyecek mi?

Anne baba tutukluluklar can yakıyor, her gün böyle haberler alıyoruz yüreğimiz parçalanıyor. gerçekten olacak iş değil. Siyaset, ekonomiyi her şeyi bir tarafa bırakın ya Allah aşkına yani sizin çocuğunuz yok mu ya? Anne baba mahpus çoluk çocuk ortada kalmış o çocuklar masum çocuklar suçsuz çocuklar. Büyük perişanlık çekiyor. Buna bir çare bulacak devlet anlayışı yok mu ya? Her hafta ben bunu ayrıntılı bir şekilde böyle bu kadar söylemek durumunda mıyım ya niye bu kadar böyle zulüm ediyorsunuz vicdansızlık yapıyorsunuz ey Adalet Bakanlığı? Bu kadar yaralı bir konuya çözüm bulmayacaksan neye bulacaksın? Hangi insan hakları eylem planından bahsediyorsunuz? Hikaye anlatmayın bize. Avrupa’ya aşk mektupları göndermeyin, icraate gelin, binlerce çocuk perişan durumda anne-babaları mahpus bir çözüm bulmuyorsun. Biz sana dedik babası çıkana kadar annesi girmesin girmesin böyle formüllerde olabilir dedik. umrumda değil bakın Yasemin Alparslan ve Muhammet Kürşat Alparslan çifti tutuklular.  Bize bakın çok üzücü bir mektup, başvuru bu bize dikkatle dinleyin. “Ben 14 yaşındayım küçük erkek kardeşim 12 yaşında. Bize dedemiz bakıyor. Maalesef bir hafta önce dedemizin de beynine pıhtı attı ve babaannemle beraber hastanedeler. Evde kardeşimle tek başına kalıyoruz.” Dede ve babaanne çocuklara bakıyormuş dede pıhtı atmış felç hastanede yatıyor 2 kardeş yapayalnız evde. Hangi birinizin vicdanı buna el veriyor? “En azından annemin mahpusluğu ertelenebilirse biz çünkü zor durumdayız, çok özlüyoruz onları başımızda kimse yok.” Diyor. Bunu 14 yaşındaki bir çocuk yazıyor bize, onun feryatları bu feryatlar! Gerçekten bizim yüreğimiz kaldırmıyor ama birilerinin yüreği taşlaşmış onu görüyoruz, vicdan yok, yürekleri taşlaşmış, umurlarında değil anlamak mümkün değil gerçekten yani korkunç durumlar bunlar ben bunları kesinlikle anlayamıyorum.

Vahim bir vaka Tatvan Belediyesi’nde Emrullah Akten bizi aradı belediyeden ihraç etmişsin,  mahkemeye gitmiş mahkemeyi kazanmış belediye diyor ki: “Hayır almam seni.” peki anladık adam gitmiş İŞKUR vasıtasıyla bir başka işe girmiş. Hemen İşkur vasıtasıyla işe girmeyi de haber almışlar. İş yerini arıyorlar “Çıkar o işçiyi o KHK ile atılan adam çıkar onu.” Adamı İşkur’la girdiği iştende çıkarmışlar. Ya hu ne yapsın bu adam çoluk çocuğu var! Belediyeden zulmen attın, mahkeme hukuksuzluktur dedi geri almadın, başka bir İşkur’la işe girdi, hiç utanmıyor musunuz? Bu memlekette bu zulümler yaşanıyor, tüm belgeler elimizde, başvurular elimizde her yere de yansıtayacağız bu zulüm yanınıza kar kalmayacak Tatvan Belediyesi. İçişleri Bakanlığı şu rezaletleri görüyor musunuz? Siz vatandaşı aç susuz bırakma makamı mısınız? Hiç mi vicdanınız yok? Binlerce böyle insan var! Kaçıncı İşkur rezaleti bu? İŞKUR’un iş edindirme kursuna bile giremezsin diyor bırak İŞKUR vasıtasıyla işe girmeyi İŞKUR’un iş edindirme kursuna bile giremezsin diyor böyle kaç tane vaka anlattık biz!

Ne çıkıyor kod 36 böyle bilgisayarda bu çıkıyor. Tabii bütün işverenler korkuyor. Eyvah devletin ihraç ettiği bu adamı nen nasıl işe alırım? At adamı işten! Tam bir Nazi uygulaması bunlar Nazilere rahmet okutuyor ya şu hale bakın!

Bir başka önemli başvuru bir eski parti üyemiz belediye başkanımız Bitlis Mutki Belediye Başkanımız tutuklanmış Özcan Birlik Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde zaten zulmen tutuklanmış en azından nakledin deniliyor, nakil edilmiyor. Denetimli serbestliği gelmiş denetimli serbestliğini vermiyor! Eşi hasta cushing sendromu hastası ağır bir hastalık bir hekim olarak biliyorum ağır ciddi bir hastalık. Obezite, hipertansiyon, diyabet gelişiyor çok yani komplikasyonları çok ağır bu hastalığın yan etkileri çok ağır ilaçlarının. “Büyük manevi, maddi mağduriyetler yaşıyoruz çok yıpranmış durumdayız eşim bu hafta içerisinde kurula girecek eşimin hem denetimli serbestlik hem de Bitlis’e naklini istiyoruz.” Diyor. Erzincan’da. Kadın perişan eşi Erzincan’da ya denetim serbestliğini verin vermiyorsanız Bitlis’e nakledin kadın hasta nasıl gidecek Erzurum’a parası yok hasta!

Remzi Bayram müebbet hapis cezası olan bir hükümlü. 22 yıldır Siverek Cezaevi’nde oradan Türkoğlu’na sevk edilmiş, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü değil ama Türkoğlu’nda tek kişilik hücrede tutuluyor. Devlet kendi yasalarını yönetmeliklerini tüzüklerini çiğniyor. Ya şu hale bakın! Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü tek kişilik hücrede tutulur ne diye tutuyorsun bu adamı tek kişilik hücrede? Adalet Bakanı bunu da duy! “Bir an evvel orada bu hasmane kasti muameleler nedeniyle abim Remzi Bayram’ın can güvenliğinden endişe ediyorum gereken yapılsın.”

Bir başka vahim vaka Trabzon’da Canan Ayan iki evladı var, eşi cezaevinde. Trabzon ili Değirmendere ilçesi Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakfı’na başvuruyor. Düşünün eşiniz cezaevinde kendiniz çalıaşmıyorsunuz çoluk çocuk ortada, anneniz emekli onun yanına sığınmışsınız, evinizi kapatmışsınız anneniz en fazla 2500 lira emekli maaşı alıyor. Bu devirde yani 2500 lira ile düşünün nasıl geçineceksiniz? Anne, kızı, kızının iki çocuğu, eşi bütün bunlarla bu iş nasıl olacak? Anlamak mümkün değil ama maalesef ki bu kişi sosyal yardımlaşmaya başvuruyor. “Hayır efendim sen teröristsin sana sosyal yardımlaşmadan bir destek veremeyiz.” Yani bu kadar hasmane bu kadar vicdansız uygulamalar el insaf diyoruz gerçekten. Bunlar kabul edilecek haller değil!

Değerli basın mensupları biz bugün de basın toplantımızı burada bitiriyoruz. Hak ihlallerini anlatmaya yetiştiremiyoruz. İnşallah bunlar giderilir diyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Yorumlar