27 Haziran 2019

TBMM

Haftanın önemli olayları ve cezaevlerinde ki insan hakları ihlalleriyle ilgili haftalık mutat basın toplantımıza başlıyoruz herkesi saygıyla,sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar biz haftalardır aylardır gündeme getiriyoruz Türkiye’de kaçırılanlar kayıplar gündemi var işkence gündemi var ve bununla ilgili ciddi bir tedbir alınmıyor.İşkenceye sıfır tolerans denilen bir ülkede maalesef işkence artıyor.Değerli arkadaşlar dün genel kurul’da da konuştum.İşkenceyi önleme günü ve işkence görenlerin dayanışma günü münasebetiyle dün akşam genel kurul’da bir konuşma yaptım ve gerçekten çok önemli konuları gündem ettik.Halfeti ve Ankara Emniyeti’nde ki işkence iddialarını kaçırılan ve işkence edilen Zabit Kişi ve Ayten Öztürk’ü ve kaçırılan diğer 27 kişinin ahvalini cezaevlerinde ki sıkıntıları ilettim ve bunlara karşı Ak Parti iktidarının hiçbir tedbir almamakla kalmayıp olayları örtbas etmeye çalıştığını ve üstüne de TBMM Başkanı Sayın Şentop’un işkence ile ilgili araştırma önergemizi içinde kaba ve yaralayıcı ifadeler var diyerek reddettiğini genel kurula,tüm kamuoyuna,tüm milletimize şikayet ettim.Bunun üzerine çeşitli parti başkan vekilleri söz alarak,konuyu çok önemli bulduklarını ve İHİK’in bu konularda bir rapor hazırlaması gerektiğini söylediler.Değerli arkadaşlar biz bunu aylardır söylüyoruz İHİK görevini yapmıyor ve en başta İnsan Hakları İhlali yapıyor,biz bunu aylardır söylüyoruz ve yapmıyorlar.Bakın dün 3 grup başkanvekili bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini söyledi.Akp,CHP ve HDP ve şuana kadar yapılmadı.Biz yapılması gerektiğini aylardır söylüyoruz buradan defalarca bu vakaları gündeme getirdik ama iktidarın denetiminde olan İHİK Başkanlığı kılını bile kıpırdatmıyor.Umarım ki dün özellikle CHP Grup Başkanvekili Sn.Özgür Özel’in konunun takipçisi olacağını ve İHİK’in bu konularda araştırma raporu düzenlenmesi gerektiğine dair vurgusunu çok önemsiyorum bunun mutlaka  takip edilmesi gerekir ve yetkili makamların harekete geçmesi gerekir,konunun takipçisi olacağız ben niye bu konuları gündem ediyorum size aylardır bunları açıklıyoruz kaçırılan insanlar var ve bu insanlar ağır işkence gördüler ve halen daha bulunmayan 6 kişi var.Tekrar hatırlatıyorum,tekrar ve tekrar bu gündemin en önemli konusunu hatırlatıyorum.

Gökhan Türkmen 142 gündür kaçırılmış 5 aya yaklaşıyor ve halen önlem alınmıyor hiçbir araştırma yapılmıyor.Konu ile ilgili bakın İHİK Başkanlığı hiçbir araştırma yapmamakla birlikte yine bir başka skandal yaşanıyor özellikle basın mensubu arkadaşlarıma bunun altını çiziyorum lütfen not alsınlar.Bakın TC devleti hiç bu kadar ayaklara düşmemişti neden çünkü bu kaçırılmalar ve işkenceler konusunda BM Zorla Kaçırılmalar Komitesine ve AİHM’e başvuru yapıldı mağdurlar tarafından bu kuruluşlar acil koduyla Türkiye’den Adalet Bakanlığı’ndan bir açıklama bekledi acil koduyla bakın takip ediyorum çalışmaları ve Adalet Bakanlığı ne cevap vereceğini aylardır bilemiyor çünkü Cumhuriyet Savcılıkları konuları kapatmış takipsizlik vermiş hiçbir araştırma yapılmamış,Adalet Bakanlığı eli kolu bağlı ne yapacağını bilemez bir halde cevap veremez bir halde.TC devleti hiç bu kadar ayağa düşmemişti değerli arkadaşlar.Hiç bu kadar dünya çapında mahçup olmamıştı gerçekten çok üzücü bir durumla karşı karşıyayız bakın görmek istemeyenlerin gözüne sokuyorum.Dün genel kurul’da gösterdim 5 aya yaklaşıyor bu kişileri kamuoyu iktidar görmek istemiyor belki iktidar makamları ana medyayı elinde tuttuğu için bu kişileri göstermek istemiyor işkence vakalarını gündemine almak istemiyor,araştırma önergelerimizi örtbas ediyor,sümen altı ediyor bunu da biz buradan tüm milletimize şikayet ediyoruz.Değerli arkadaşlar insanların hayatları mevzu bahistir,kaçırılan insanlar vardır çok ciddi işkence iddiaları vardır ve TBMM Başkanlığı bile bu konuları gündemine almak istememektedir,olacak şey mi bu biz niye milletvekiliyiz niye millet meclisi var burada.Değerli arkadaşlar devam ediyorum.
Yasin Ugan 135 gündür kayıp Ankara’da şehrin göbeğinde kaçırıldı hiçbir kimse açıklama yapmıyor.

Erkan Irmak İstanbul’da kaçırıldı,hiçbir şekilde açıklama yapılmıyor,132 gündür kayıp.

Mustafa Yılmaz 128 gündür kayıp,

Salim Zeybek 126 gündür kayıp,

Bakın biz bunlarla ilgili bir çok soru önergesi verdik,araştırma önergeleri verdik, kapı duvar bakanlıklar komisyonlar böyle bir şey görmedik değerli arkadaşlar,bakın böyle bir şey görülmedi ve maalesef bunlar devam ediyor ben özellikle dün akşam bu konuların gündeme gelmesi dolayısıyla tekrar bunları gündem etmek isterim,TBMM Genel Kurulu’nun da gündemindeydi bu konu tartışıldı benim konuşmam sonrası ve ben harekete geçmelerini bekliyorum.

Değerli arkadaşlar biz bir çok farklı kesimin sorunlarını gündem ediyoruz.Geçtiğimiz gün sözleşmesi iptal edilen eczacı kardeşlerimizin sorunlarını gündem ettik.1000’e yakın eczacının sözleşmesi tamamen keyfi nedenlerle sgk tarafından iptal edildi veya medula ekranı kapatıldı böyle bir şey olabilir mi ya?Memlette hukukun zerresi kalmamış durumda eşinin bir davası var senin ekranını kapatıyoruz.Ya anayasada ki masumiyet karinesi nerede kaldı arkadaşlar açıkça bu söyleniyor.Eşinin bir davası var senin ekranını kapatıyoruz.Eşin KHK’lı senin ekranını kapatıyoruz,1000’e yakın eczacı şuanda yüzbinlerce liralık borçla perişan durumdalar,çünkü 2 3 ay öncesinden verdikleri ilacın ödemesi de yapılmıyor,haber verilmemiş eczacılar ilaçlarını vermişler ve yüzbinlerce lira borçlanmışlar perişan durumdalar.

Rehabilitasyon öğretmenleri 30 bine yakın öğretmen arkadaşımız var son derece kötü koşullarda olan,köle gibi çalıştırılıyorlar.Bakın rehabilitasyon kurumlarının sahiplerinin iktidara yakın olduğu duyumlarını alıyoruz ve bu yüzden çalıştırdıkları rehabilitasyon öğretmenlerine yönelik çok kötü muamelelerde bulunduklarını devlet memuru olan onların muadillerine yönelik verilen hakların bu özel rehabilitasyon merkezlerinde ki arkadaşlarımıza verilmediğini esefle öğrendik ve bunu da genel kurul da gündeme getirdim tekrar gündem ediyorum,30 bine yakın özel rehabilitasyon öğretmeni köle muamelesi görmektedir.

Değerli arkadaşlar KHK’lı arkadaşlarımıza önemli bir haberimiz var,KHK’lı olmayan ama irtibat veya iltisak nedeniyle mağdur edilen ve bu davasını AİHM’e götüren bir kişi var.Önemli bir dosya bu Pişkin dosyası,geçen gün misafir ettiğim çok değerli akademisyen hukukçu Kerem Altıparmak’da bu konuyu gündem etti.Türkiye’de istihbari terimlerle hukuk alanında büyük cinayetler işlenmekte ve insanlar KHK ile ihraç edilmiş durumdadır bunun çıkış yolu nedir diye değerli vatandaşlarımız hep bize soruyorlar bizde onlara diyoruz ki;bunun bir çıkış yolu var bir gün bu KHK’lar iptal edilecek.Sorgusuz sualsiz ihraçlar yargısız infazlarla yapılan KHK’lar iptal edilecek burada tünelin ucunda bir ışık gördüm değerli arkadaşlar Pişkin dosyası var,evet bende bir KHK’lıyım ama irtibat ve iltisak nedeniyle mağdur edilmiş bir kişi AİHM’e gitti ve AİHM karar verecek ve AİHM eğer hukuku uygularsa bu konuda Türkiye’yi cezalandıracak bu tüm KHK’lıların iade edilmesinin önünü açacak bu çok önemli biz bunu bekliyoruz inşallah diliyoruz AİHM’de bu karar gecikmez eğer bu karar saçma sapan bir gerekçe olan irtibat ve iltisak’ın iptal edilmesiyle AİHM tarafından mahkum edilmesiyle Türkiye’de tüm KHK’lılara bir müjde olacaktır ve KHK’ların iptali yönünde önemli bir adım olacaktır.Umudumuzu kaybetmiyoruz arkadaşlar,zülme boyun eğmiyoruz, karamsar ve çekimser olmuyoruz ve bir gün mutlaka bu zalim ohal rejiminin uygulamalarının biteceğini buradan tekrar hatırlatıyoruz. Bakın öylesine zalim uygulamalar var ki önceden tarih öğretmeni olup Çanakkale şiirleri yazan vatan millet sevdalısı bir öğretmen olan  Vakkas Karakoyun KHK ile ihraç edildi maddi manevi perişan edildi.Diyabet hastasıydı daha kötü bir hale düştü böbrekleri iflas etti,gözleri iflas etti %90 görme kaybı yaşadı,böbrekleri iflas ettiği için haftada 3 gün diyaliz’e girdi ve bu KHK’lı  öğretmenimiz artık ne diyor biliyor musunuz? İşte toplumun sosyolojik son halini yansıtan çok önemli bir şey söylüyorum:’Ben öncesinde Çanakkale hatıralarını dinler gözlerim yaşarırı şiirler yazardım.’diyor.’Ama şimdi bana yapılan bu kadar kötülükten sonra beni başka ülkelere götürün son nefesimi başka ülkelerde vereyim bu topraklara gömülmek istemiyorum.’ Bu kadar zalimliğin yapıldığı topraklarda cenazem olmasın diyor değerli arkadaşlar.Bakın bir insanı ne hale getirmiş bu iktidar.Bakın nereden nereye getirmiş bu iktidar.Bu kadar zalimce uygulamalar sonrasında insanlar nereden nereye geliyorlar.İnsanlarımız profesörlerimiz,şuan da ne yapıyor biliyor musunuz?Temizlik yapıyor.Eski KHK’lı prof.’lar şuanda iş bulamadıkları için ancak ve ancak temizlik,kapıcılık,merdiven temizliği vb. İşleri buluyorlar.Binlerce böyle örnek var biliyor musunuz?Ülkesine bu kadar ihanet eden bu kadar kötülük yapan bir anlayış olabilir mi değerli arkadaşlar profesörünü temizlikçi yapan,akademisyenini pazarcı yapan bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız.Binlerce size örnek verebilirim vereceğim de.Değerli arkadaşlar bugünlerde çok önemli bir dava görülüyor,görüldü.İktidarın ısıtıp ısıtıp öne çıkardığı bir dava bu,inanılmaz bir şey.OHAL KHK uygulamalarını devam ettirmekle kalmadıkları gibi toplumun hayal dünyasından kesitler sunuyorlar.2013 de gezi olayları oldu.2019’da ısıtılıp insanların önüne gezi davası açıldı.Çok değerli yakından tanıdığım beyefendi bir insan olan sivil toplumcu Osman Kavala aylardır içeride cezaevinde,ne olduğu belli olmayan bir şekilde cezaevinde.Afaki hayali iddialarla cezaevinde,aylarca iddianamesi hazırlanmadı,hazırlandığı zaman zaten tam bir hayal kırıklığıydı ve maalesef bu hafta yapılan duruşmasında tutukluluğa devam kararı verildi.Hukuk ayaklar altında,yargı siyasallaşmış ve bağımsız olmayan bir halde,bağımlı bir halde,çok iyi biliyoruz yargıçların sözlerini de tavırlarını da çok iyi biliyoruz.Yiğit Aksakoğlu tahliye oldu ama Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamı şiddetle kınadığımız bir hadisedir.

Değerli arkadaşlar şimdiden tüm kamuoyuna bilhassa İstanbul kamuoyuna hatırlatıyorum,yarın Cuma biz KHK’lılar bu zulme boyun eğmeyeceğiz,ben de bir KHK’lıyım milletvekili oldum ama KHK zulmüne karşı mücadelem bitmeyecek.Yarın İstanbul’da İHD İstanbul Şubesi’nde KHK’lılarla buluşacak saat 16.00’da bende orada olacağım ve arkadaşlarımızla bu zulme karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini konuşacağız.

Değerli arkadaşlar bakın cezaevleriyle ilgili konulara biraz girmek istiyoruz çok yoğun şikayetler geliyor ve insan haklarını inceleme komisyonu bu konuda bir çalışma yapmıyor tekrar tekrar buradan milletimize şikayet ediyoruz.Cezaevleri alt komisyonu çalışmıyor boş yere oluşturulmuş komisyonlar bunlar ve maalesef biz işi devraldık ve elimizden geleni yapmaya çalışarak cezaevleri’nde ki sorunları gündem ediyoruz ne oluyor bakın bize gelen şikayetleri hızlıca size söylemeye çalışalım.

Sivas Kadın Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda kalmakta olan mahpusların 26.03.2019 tarihinde Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği – CİSST danışma hattını arayarak aşağıdaki sorunlardan bahsetmişlerdir.Biz bu sivil toplum kuruluşunun çalışmalarından çok istifade ediyoruz çok değerli bir sivil toplum kuruluşu onlara gelen bir şikayeti bizde burada mecliste bir siyasetçi olarak gündem ediyoruz.Mahpusların aktarımına göre; şehir dışına taşınan hapishananenin merkezden uzak ve izole olması sebebiyle mahpuslar kendilerini güvende hissetmemekte, güvenlik kaygıları yaşamaktadırlar. Konteynera benzer şekilde konumlandırılan hapishane dışarıdan müdahalelere açık olduğu gibi hapishane içinde de pek çok sorun mevcuttur. Örneğin ışıkların yanmaması dahi altyapı sorunlarının önemli bir göstergesidir. Çeşmelerden çamurlu/topraklı su akıyor.Hapishanede kantin bulunmamaktadır. Çeşmelerden de çamurlu ve topraklı su aktığından mahpuslar temiz suya erişememektedir. Hapishanede kantin olmadığından mahpuslar diğer ihtiyaçlarını da karşılayamıyor.Hapishanede ısınma doğru dürüst yok.Mahpusların yazdıkları dilekçeler hapishaneden çıkarılmamaktadır.Yukarıda ana başlıklar halinde bu sorunları özetledik.Her basın toplantımda Sivas’tan bir şikayet var değerli arkadaşlar Sivas Cezaevi inanılmaz uygulamalara imza atıyor,gelen şikayetler üzerine de insanları cezalandırmaya çalışıyor buradan tekrar kamuoyuna Sivas Cezaevi yönetimi’ni şikayet ediyorum.

Akhisar T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan mahpus’un, kendisinin şeker ve yüksek kolesterol hastası olduğunu ve bu sebepten düzenli ilaçlar kullanması gerektiğini belirtmiştir.  Daha önce bulunduğu ceza infaz kurumlarında ilaçlarının kendisine verildiğini ve ilaçlarını düzenli olarak kullanabildiğini, şuan bulunduğu kurumda ilaca erişim konusunda aşağıdaki sorunları yaşadığını aktarmıştır.

  • Ator isimli ilacın bir süredir kendisine verilmediğini,öncelikle kendisine bakanlık emriyle bu ilacın verilemeyeceğinin söylendiğini ve kendisinin yazılı belgeyi talep etmesine rağmen kendine bir belge verilmediğini söylüyor.
  • Sonrasında kendisinden rapor almasını istediklerini, kendisinin doktor raporlarının zaten sağlık dosyasında bulunduğunu ısrarla belirtmesine rağmen dikkate alınmadığını söylüyor.
  • Bunun üzerine hastane sevklerinin yapıldığı, kan ve idrar testlerinin yapıldığını ama aradan iki ay geçmesine rağmen sonuçların alınmadığını ve düzenli kullanması gereken ilacı kullanmadığını.Düşünün bakın zor bela hastaneye gidiyor aradan 2 ay geçiyor hala ilacını kullanamıyor çünkü ilacını kullanamıyor ve Cezaevleri Tevkif İşleri Genel Müdürlüğü’de hiçbir şey yok hastane sevkleri gayet güzel diyebiliyor.Bu nasıl bir vicdan anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar.

Tarsus Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalmakta olan mahpusların CİSST’e gönderdikleri mektupta  aşağıdaki sorunlardan bahsetmişler ve bu başvuru ekinde sunulan kararı gönderiliyor. Tarsus kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nde gazeteler verilmiyor.Bakın süresiz yayınlarla ilgili bir sıkıntı var.Yasaya Hükümlü, mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla süreli ve süresiz yayınlardan bedelini ödeyerek yararlanma hakkına sahiptir.5275 sayılı yasa bunu söylüyor.Resmî kurumlar, üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile mahkemelerce yasaklanmamış olması koşuluyla Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler tarafından çıkartılan gazete, kitap ve basılı yayınlar, hükümlülere ücretsiz olarak ve serbestçe verilir.Deniyor ama Yeni Yaşam Gazetesi’nin verilmesi konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor.Keyfi olarak cezaevi müdürlüğü ben vermiyorum diyor bu kadar yasa; yasa ortada hayır vermiyorum diyor bu nasıl bir anlayış anlamak mümkün değil.Vermiyorum diyor aylarca Yeni Yaşam Gazetesi’nin verilmediği cezaevlerini biliyoruz halen verilmediği yerler var.Vermiyorum diyor Yeni Yaşam Gazetesi yasaklanmış mı hayır.Niye vermiyorsun canım istemiyor gayet güzel arkadaşlar.

Gebze Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu hücresinde kalmakta olan mahpus’un gönderdiği mektupta CİSST’e gönderiyor.Kişi hücrede tutuluyor rızası da yok neden hücrede tutulduğu sorduğunda ise yer olmadığından bahsedilmiştir.Yerimiz yok hücrede kalacaksın.İlerleyen günlerde ise gereğinin yapılacağından bahsedilmiş ancak gereğinin ne olduğu açıklanmamıştır.Odanın içerisinde pencere bulunmamaktadır ve hücre koridorunda da aynı şekilde pencere bulunmamaktadır.Yani zindan arkadaşlar başka bir şey değil zindan. Hücredeki tuvalet ayrı olmadığından hijyenik değildir ve sürekli kokmaktadır.Yani zulüm üstüne zulüm. Bulaşık yıkayacak ayrı bir çeşme bulunmamaktadır ve bu durum sürekli temizlik sorunu yaratmaktadır.Mahpusun ayrıca egzema hastası olduğundan bu durum sağlık sorunlarını da artırmaktadır.Hücrede priz, tv ve dolap da bulunmamaktadır.Kişi avukatı aracılığıyla da başvuru yapmış ancak herhangi bir cevap alamamıştır. ”Yani 5.Y.Y.’da ki zindanlardan bahsetmiyoruz değerli arkadaşlar,21.Y.Y.’da ki Türkiye cezaevlerinde ki hücrelerden bahsediyoruz.Bu nasıl bir rezalettir ya bu nasıl bir haldir Allah aşkına soruyorum size.

Maltepe 1 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan mahpus Cisst’e aktardığı mektubunda; Sosyal ve sportif faaliyetlerden yeterince yararlanamadıklarını, sadece haftada bir saat spora çıkarıldıklarını,Diğer koğuşlarda ki mahpuslarla çıkarılmaları gereken sohbete hiç çıkarılmadıklarını,Koğuş değişikliği taleplerinin kabul edilmediğini,Koli yoluyla veya ailelerinin gönderdiği kitapların alınmadığını,Toplatması olmadığı halde dergi ve gazetelerin kendilerine verilmediğini,Koğuşlar kalabalık olduğu için hijyenik bir ortamın sağlanmasının mümkün olmadığını,Yemeklerin sağlıksız ve kalitesiz olduğunu, verilen yemekleri tüketmekte zorlandıklarını ve bu konuda defalarca başvuru yapmış olmalarına rağmen herhangi bir düzelme olmadığını söylüyor.”

Evet bir başka şikayet.Ermenek M Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulmakta olan mahpus CİSST’e aktarmış bakın orada da bir baş infaz koruma memuru kendisini çağırmış şahsı ve kendisine “benim hemşerim ve benim memurum sen kim olarak ona erkeklik yapıyorsun. Burada bize erkeklik yapda bak gör” diyerek kendisini tehdit etmiş,Kendisine bulunduğu kurumda hasmı olup olmadığının sorulduğunu ve kendisinin de Ali Şen adlı mahpusun kendisinin hasmı olduğunu, 2013 yılında aralarında bir kavga yaşandığını ve bu bilgininde dosyasında mevcut olduğunu kendilerini ilettiğini,Kendisinin isteği dışında sadece cinsel suçlar nedeniyle kurumda bulunan mahpusların olduğu C/3 koğuşa alındığını, tüm başvurularına rağmen dört ay süreyle bu koğuşta tutulduğunu,Bu koğuşta bulunmasının psikolojisini olumsuz etkilediğini bildikleri halde bilinçli şekilde dört ay bu koğuşta tutulmuş ve hayati tehlikem var diyor sonrada bu koğuştan alınarak B 12 odasına konmuş burada da hayati tehlikesi olduğunu söylüyor Durumunu ailesine anlatıp Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulunduğunu, başvuru yapmanın yasal hakkı olmasına rağmen, kurum hakkında asılsız iddiada bulunuyor gerekçesiyle bir gün disiplin cezası aldığını, aktarıyor.”Bırak da kendisini ifade etsin benim hakkımda yalan ifade de bulunuyor,kişi kendisini ifade etsin.Bize tutuklular mektup yolluyor cezaevi yönetimleri mektuba el koyuyor yalan söylüyor diyor.Ya bu nasıl bir haldir arkadaşlar bu nasıl bir devlet ali kıran başkesen olmuş cezaevi müdürleri mektubu göndermiyorum hakkımda laf etmişsin tabi ki milletvekiline şikayet edecek milletvekili de soracak konu araştırılacak kimseye de haksızlık yapılmayacak eğer tutuklu yanlış bir şey söylemişse o da görülecek doğru bir şey söylemişse o da görülecek ama bu nedir yani ifadesinin önüne geçmek mektubunu göndermemek,bu tavırları biliyoruz.

Kandıra 2 Nolu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan mahpus’un, kendisinin aşağıda ki sorunları yaşadığını Cisst’e aktarmıştır; Babasının 1941 doğumlu olduğunu ve yaşının çok ilerlediğini Babasının  Batman ilinde ikamet ettiğini,Cezaevinde bulunduğu süre içerisinde babasının sağlık sebepleri dolayısıyla sadece geçmişte iki kere görüşüne gelebildiğini, Hapishanede olduğu süre zarfında babasının sağlık durumunun bozulduğunu,Babasının ekte ki raporda görülebileceği gibi %90 engelli raporu olduğunu ve kendisini bu kadar uzak bir ilde ziyarete gelmesinin imkansız olduğunu,Son dönemlerde babasının sağlık durumunun iyice bozulduğunu, yaşı ve sağlık durumu dikkate alınırsa hayati tehlike riskinin çok yüksek olduğunu, bu sebeple oğlunu son bir kez görmek ve oğluyla vedalaşmak istediğini,Babasının ikamet ettiği Batman iline yakın bir Ceza İnfaz Kurumuna sevk edildiği takdirde, babasının bir ambulansla kendisini ziyarete gelebileceğini belirtmiş.”Değerli arkadaşlar nakil konularında büyük sıkıntılar yaşanıyor işte böyle insanı dramlar yaşanıyor babalar çocuklarını son nefeslerini vermeden önce görmek istiyor ve maalesef de göremiyorlar.Çünkü hastalar yaşlılar ve çocuklarını görmeye gelemiyorlar ve bu konuda ki istekler yerine getirilmiyor genel müdürlük tarafından.

Kırıkkale F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan mahpus’un Oğlunun ciddi bir kalp problemi olduğunu buna rağmen revire düzenli götürülmediğini ve hastane sevkleri düzenli yapılmadığını,Oğlunun kalp hastası olmasına ve acil durumlarda desteğe ihtiyacı olmasına rağmen tek başına tutulduğunu,Sıklıkla süngerli oda diye tabir edilen odaya alındığını,Kapalı zarfla çeşitli devlet kurumlarına gönderdiği mektuplara el konulduğunu,Telefona getirilirken bile ters kelepçe takıldığını,Sürekli psikolojik baskıya maruz kaldığını,Oğlunun tutulduğu kurumda can güvenliğinin olmadığını aktarıyor ve bizde buradan duyuruyoruz ve gereken işlemleri de yapacağımızı söylüyoruz.

Patnos L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan bir mahpus CİSST’e mektup göndermiş ve bizde gündem ediyoruz,Ailesinin Midyat da ikamet ettiğini ve ekonomik durumlarının Patnos’a ziyaretine gelmeye elvermediğini ve bu sebepten kendisinin görüşüne gelemediklerini aktarmıştır. 87 yaşındaki Hasan Aslan ailesinin uzun zamandır görüşüne gelememesinin kendisinin ve ailesinin psikolojisini, kendisinin sağlığını bozduğunu söylüyor ve nakil istiyor buradan gündeme getirelim bunlar dramatik hadiseler üzücü hadiseler halledilebilecek şeyler bunlar buradan Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü duysun ve insani dramlara çözüm bulsun.

Yine CİSST’e yazılan bir başka mektupta:Dilekçe numarasının kendisine verilmediğini ve gelen cevaplarında kendisine yazılı olarak tebliğ edilmediğini belirten bir mahpus var.Son olarak sevk başvurusunda bulunduğunu ve başvuru dilekçesinin çıkış numarasını istediği halde kendisine verilmediğini, sevk talebinin ret edildiğinin kendisine sözlü iletildiğini ve tüm taleplerine rağmen yazılı metin verilmediğini ve kendisinin dilekçelerinin işleme konulmadığı düşündüğünü aktarıyor.

Hendek Kadın Açık Ceza İnfaz Kurumunda kalan yabancı mahpuslar var bakın T.C.vatandaşı değil ama biz onların da hakkını savunuyoruz çünkü onlara da yönelik ihlaller var ,yeni olmasından kaynaklı bir sürü eksikliklerin olduğunu, telefonların yetersiz olduğunu ,kantinde satılan ürünlerin çeşitli olmaması ve az sayıda ekmek getirilmesi sebebiyle zorluklar yaşıyormuş bu kişiler,Sayımların yağmurlu günlerde de bahçede yapıldığını ve bunun başta çocuklu kadın mahpuslar olmak üzere herkesi zor durumda bıraktığını, Kuruma Türkçe haricinde bir dilde mektup alınmadığını,söylüyor yani yabancı insanlar da Türkiye Cezaevlerinde ise türkçe haricindeki mektup niye kabul edilmiyor,çevirisini yaparsınız,yakınından gelen mektubu verirsiniz kendisine,hani çok zor bir iş değil,insanlar zaten ülkesinden ayrı bir ülkede cezaevinde belki binlerce kilometre öteden bir yakını mektup gönderiyor,gönderen hasretle bir mektup gönderiyor bekleyen hasretle bir mektup bekliyor ve mektup cezaevi müdürlüğüne takılıyor.Hayır yabancı dilde veremeyiz.Bunlar kabul edilecek hadiseler değil gayri insanı tavırlar bunlara devlet nasıl çözüm bulmaz nasıl umursanmaz nasıl insanlar çaresiz bırakılır anlamak mümkün değil.

Sivas Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulmakta olan mahpusların inşaat alanı gibi bir alana taşınmış cezaevi ve buranın yerleşime uygun olmadığını,Taşındıkları yerin şehrin 25km uzağında ve bir dağ başı olduğunu, bulundukları alanın hava şartlarının çok zorlu olması,prefabriklerde kaldıklarını,Kantinin koğuş bölümünden 1 km, yemekhanenin ise 2 km uzakta olması ve çocuklarını o kadar uzağa götüremediklerini,Temiz su sorunları olduğunu ve çocukların maması için sıcak su bulamadıklarını belirtiyorlar,bir mahpusun 3,5 yaşında bir çocuğu olduğunu ve soğuktan ve çevre koşullarından kaynaklı çocuğunu dışarı çıkaramadığını,diğer bir mahpusun 1 yaşında bir bebeği olduğunu yemekhaneye dahi götüremediğini,Çocuğunun soğuk aldığını ve havale geçirdiğini söylüyor,Kreş ve oyun alanı olmadığını söylüyor şu tablo yani nasıl bir şey arkadaşlar 1 km ötede kantin 2 km ötede yemekhane sıcakta soğukta bu anneler oradan oraya gelecek gidecek tam bir eziyet.

Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulmakta olan mahpus’un,Annesine kısa bir süre önce “lösemi” tanısı konduğunu,Kendisinin annesine bu hastalık teşhisi konmadan önce sevk talebinde bulunduğunu ve şuan tutulduğu Eskişehir H Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na isteğe bağlı sevkle geldiğini,Kendisinin bir yıldan önce sevk isteme hakkı olmadığını bildiğini ama annesinin yaşlı olduğunu ve hastalığının çok ciddi olduğunu, hastalığın ise yeni teşhis edildiğini,Annesinin hastalığı nedeniyle görüşe gelemediğini ve bu durumun kendisinden çok annesinin psikolojisini olumsuz etkilediğini,Annesinin hastalığından moralinin yüksek tutmasının önemli olduğunu ve annesinin sağlık durumu dikkate alınarak annesinin görüşe gelmemesinin tedavi sürecini olumsuz etkilediğini belirtiyor.

Yine Menemen T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan bir mahpus,cinsel yönelimi sebebiyle büyük zorluk yaşıyor biz herkesin derdini gündem ediyoruz hangi kesimden olursa olsun hangi yönelime sahip olursa olsun her mahpusun her tutuklu mahkumun sorunlarını gümdem ediyoruz bakın ne diyor: Trans birey olarak cezasını infaz ettiğini, kurumun hükümlüler ve tutuklulara yönelik sorumsuz davranıldığını, bu nedenle disiplin cezası aldığını, idarenin “birbirinizi öldürseniz de yapacağımız bir şey yok” dediklerini, intihar ettiğini, koğuş arkadaşı başka bir mahpusun kendisiyle yalan beyanda bulunduğunu, kendisini darp ettiğini söylediğini, yine başka bir zaman yastığının altında bıraktığı cam parçasıyla kendisini tehdit ettiğini, ruh sağlığının bozulduğunu, baş memurların hasım olmalarını bilmelerine rağmen hiçbir şey yapmadıklarını, şikayetlerinin sonuçsuz kaldığını belirtiyor, ya bu kişi öldürülürse kim hesabını verecek biz gündeme getiriyoruz eğer ki bir şey olursa sorumlular hesabını versin çoğunlukla da vermiyorlar ve sümenaltı ediliyor bu tür dosyalar bunları da hep biliyoruz,ben çok yakından takip ettiğim için akıbetinin neler olduğunu çok iyi biliyorum.Cezaevinde ölen daha doğrusu öldürülen,sağlık sevki dolayısıyla gecikmelere uğrayan bir çok erkek ve kadın tutuklu mahkumun halini aylardır gündeme getirmemize rağmen hiçbir adım atılmadığını çok iyi bilen bir insan olarak bunu söylüyorum.

Kayseri  2 Nolu T Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan mahpus’un, kendisinin aşağıda ki sorunları yaşadığını CİSST’e aktarıyor diyor ki:Güvenlik gerekçe gösterilerek havalandırmaların üzerine tel örgü çekilmiş,düşünün bir tek güneşi gördüğünüz hava aldığınız bir havalandırma var oranın da üzerine tel örgü çekiliyor, Tel örgünün, havalandırmada ki temiz hava alma ve güneş ışığından faydalanmalarını engellediğini,Kayseri’ye sürekli kar yağdığını ve tellerin arasındaki boşluk çok az olduğu için yağan karın tellerin üzerinde biriktiğini,Karın donması sonrasında havalandırmaya hava ve güneşin girmesinin imkansız bir hal aldığını ve havalandırmayı kullanamadıklarını,çamaşırlarını seremediklerini, söylüyor ve TRT radyo dışında radyo kanalı dinlemelerinin imkansız olduğunu,İngilizce ve Arapça yayın yağan radyoları dinlemek istediklerini ve kantinden aldıkları radyolarla bunun imkansız olduğunu, kendilerinin dil öğrenmeye çalıştığını ve bu  dilleri dinlemeleri gerektiğini de aktarıyor ve bunların önüne geçildiğini söylüyor.

Sincan Açık Ceza İnfaz Kurumunda tutulan mahpus’un, kendisinin birçok rahatsızlığı olduğunu ve bu rahatsızlıklarından ötürü sıklıkla revire sevk yazdığını ama hastane sevkleri yapılmadığı için düzenli tedavi olamadığını belirtiyor.Kendisinin ciddi bir böbrek problemi olduğunu, daha önce ameliyatla böbrek taşlarının alınmış,son dönem böbrek taşlarından kaynaklı şiddetli ağrı çektiğini ve hastaneye sevk olup tedavi göremediği için ciddi ağrılar yaşadığın ve günlük hayatını sürdüremediğini. Aynı zamanda karaciğerlerinde yağlanma olduğunu ve hastane sevkleri yapılmadığını söylüyor.Düşünün böbrek taşları sancısı çok ağırdır çok kıvrandırıcıdır çeken bilir ve bu kişi de böyle çözümsüz bir durumda bu sancıları sık sık çekiyor.

İzmir Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan mahpus;  Göğsünden aşağısının komple felç kaldığını, sırtındaki bütün kemiklerin çıktığını, kemikler için platin takılması gerektiğini yoksa hayati tehlikesinin bulunduğunu, yatak yaralarının olduğunu, akciğerinden üç defa ameliyat olduğunu ve nefes alamadığını, Adli Tıp Raporu olduğunu ve buna rağmen bir yıldır hastaneye sevk edilmediğini belirtiyor.

Değerli arkadaşlar yine bakın önemli vakalar var. Cemal Altıparmakoglu,raporu da var,burada bakın,Chrohn hastalığı var,Ankikozan Spondilit var,Portal hipertansiyon var oldukça ağır bir tutuklu hasta,buna rağmen tahliye edilmiyor.Günde 20 ilaç kullanıyor bu kişi Cemal Altıparmakoglu.Çok büyük zorluklarla cezaevinde kalıyor,hasta tutukluları bu denli ısrarla cezaevinde tutulmasını anlayamıyoruz.Bu kadar ağır bir hasta Chrohn hastalığı son derece ağır bir bağırsak hastalığıdır, Ankikozan Spondilit nadir görülen ve tedavisi oldukça zor olan tüm sisteme de etkileri olan bir hastalıktır ve Portal hipertansiyon karaciğer’de çok büyük problemlere yol açan bir hastalık bu kişi böyle bir çok hastalığa sahip ve günde 20 ilaç kullanmasına,sağlık raporları olmasına rağmen tahliye edilmiyor.

Zeynep Şakrak 3 aylık hamile şeker hastası ve maalesef geçtiğimiz günlerde tutuklandı.Bir hamile kadın daha tutuklandı arkadaşlar inanılmaz bir şekilde cezaevinde hamile kadınların çocuk düşürdükleri bilinmesine rağmen bir hamile kadın daha tutuklandı,Zeynep Şakrak 3 aylık hamile ve şeker hastası aynı zamanda gözaltına alındığında fenalık geçirdi ama yine tutukladılar inanılmaz bir hadise bunun vebalini düşünen var mı sanırım düşünen yok,Allah korkusu yok demek ki,vicdan yok demek ki bu uygulamalara devam ediliyor,çünkü iktidarın eline bebek kanı bulaşıyor,bu bebekler anne karnından düşüyor çünkü cezaevi koşulları oldukça kötü yasaya aykırı bir şekilde bu insanlar tutuklanıyor tutuksuz da yargılanabilir ama zalimce vicdansızca tutuklu yargılanıyorlar.

Yine Sakarya’da genç üniversite ögrencileri tutuklu,çok basit gerekçelerle,yok işte arkadaşlarıyla iftar yaptın,sen onlarla örgüt kuruyorsun herhalde falan gibi gerekçelerle bu genç öğrenciler tutuklu ve 7 kisilik kogusta 28 kişi kalıyorlar, adli mahkumların hücre cezaları da aynı koğuşta çekiliyor.Yani bunlar nasıl bir zulümdur bunlar,ben Adalet Bakanlığı’na soruyorum,her zaman olduğu gibi bunu da sessizlikle geçiştireceksiniz bir açıklama yapın.7 kişilik koğuşta 28 kişi nasıl kalıyor,gencecik üniversite öğrencileri değerli arkadaşlar.

Bakın ilginç uygulamalar yapılıyor cezaevlerinde,şu çocuk babası annesine çocuğunun fotoğrafını yollamış,anne Emine Yeşilyurt Bakırköy cezaevinde yatıyor,çocuk böyle bir zafer işareti yapmış babanın gönderdiği bu fotoğrafı cezaevi yönetimi şu zafer işareti yapan parmakları kesilerek vermiş. Zafer işareti yapmış olan oğlumun parmakları kalemle karalanmış sonrada delik deşik edilip öyle verilmiş eşime.Ya zafer işareti yapan bir çocuğun fotoğraflarında ne zarar var nasıl bir engelleme düşüncesi olabiliyor sizde anlamak mümkün değil,arkadaşlar bu nasıl bir anlayıştır nasıl bir cezaevi yönetimidir,nasıl bir hesap vermezlik anlayışıdır,inanamıyoruz.

Kaçırılan kişileri gündem etmiştik.Bu kişilerin yakınları eşlerinin telefonlarında ki whatsapplar’da hareketlilik olduğunu söylüyor.Whatsapp’lara bağlı oldukları gruplardan bu kişilerin çıkma hareketi yaptığını söylüyor,bu konularla emniyete başvurular yapılıyor emniyet diyor ki hafta sonudur araştıramayız,işimiz var gücümüz var,personel yok.Ya bir insanın hayatı mevzu bahis ama İçişleri Bakanlığı’nda bu kadar bir rahat,keyfi,lakayıt bir ortam var.

Reyhan Temel.Bakın yaşlı bir teyze köyde yaşayan bir teyze keçileriyle yaşayan bir teyze,bir kürt annesi Reyhan Temel köyde yaşarken çocuklarının siyasi tercihleri oluyor,bir çocuğu siyasi düşüncelerinden dolayı cezaevinde tutuklu bir çocuğu da örgüte katılmış,Reyhan Temel bundan dolayı sık sık evi basılan gözaltına alınan bir yaşlı teyze,astım hastası gözlatına alındı ve 7 günlük gözaltındayken ilaçları kendisine verilmedi.Biz kendisine sorulan soruları inceledik,avukatlarıyla görüştük çok vahim bir tablo gördük.Bu yaşlı teyze oğullarının tercihinden dolayı terör örgütü üyesi olmakla tutuklandı cezaevine atıldı.Ya çocuklarının suçuyla bu teyzenin ne alakası var,çocuğuyla fotoğraf çektirdi diye Türkiye’de cezaevine teyzeler atılıyor.Bakın bu teyze sevgi dolu bir teyze keçilerini seviyor,köyünde işiyle gücüyle uğraşan birisi örgüte üye yardım şu bu denerek şu anda bu yaşlı kadıncağız hasta da olduğu halde cezaevine atılmış durumda,oğluyla fotoğraf çektirmekten.Bir takım saçma sapan iddialardan dolayı tutuklanmış durumda bunları anlamak mümkün değil değerli arkadaşlar bu ülke insanına bu kadar kötü niyetli yaklaşmanın bir anlamı yok eğer ki siz Türkiye’de Kürt meselesini bitirmek istiyorsanız insani adi ve eşitlikçi yaklaşımda bulunmalısınız,bu teyzenin çocuklarının bir siyasi tercihi olabilir ama siz kalkıp bu yaşlı teyzeyle cezalandırmak isterseniz,bu meselenin çözümü mümkün değil,çok açık net bir şekilde söylüyoruz.

Bakın yine önemli örneklerimiz var,cezaevlerinde anne baba tutukluluklar ve annelerin yanındaki çocuklarla ilgili büyük sıkıntılar devam ediyor mesela Fatma Yakut yanındaki çocuk bakın şu çocuk 5 yaşında 6 yaşında olunca anneden de ayrılacak baba da yok.Çocuk ortada kalacak çocuk dipsiz bir kuyuya düşecek yani anlayacağınız anne yok baba yok, ve bu çocuk yakınlarının yanında ne derece bakılacak ne derece eğitim alacak meçhul.

Yine bir başka aile birliği bütünlüğü bozulan bir aile ve anne baba tutuklu.Mehmet Önder Hilal Önder ikisi de Nazilli cezaevindeler,öylesine bir kin nefret var ki aynı cezaevinde ama aylardır karı koca olduğu halde görüşülebilecekleri halde eş görüştürmesi yaptırılmıyor bunun insaf ve vicdanınıza bırakıyorum.2 çocukları var bu ailenin daha önceki mutlu günlerinde ki fotoğrafları.4 yaşındaki Tarık cezaevinden başka bir yer görmedi ve görmüyor, çocukluğu böyle geçiyor.

Bakın yine bir başka çocuk.Anne baba tutukluluklar Türkiye’de bir büyük sosyal facia olarak çocukları etkiliyor.Anne Gülende Bıçakçı Baba Erdal Bıçakçı 2 çocukları var Annenin yanındaki çocuk 7 aylıkken girdiği cezaevinde şuanda 2 yaşına girdi.Çocuk cezaevinden başka dünyada bir yer görmüyor.Gördüğünüz gibi Anne, baba tutukluluklar çocukları cezalandırıyor!

Evet şu da Küçük Yusuf ve anne Birsen Hasırcı aylardır cezaevindeydi çocuk 4 aylıkken girdiği cezaevinden 22 aylık bir çocuk olarak çıktı sonunda tahliye edildi.Bakın çocuk tüm bebekliğini cezaevinde geçirmiş ve maalesef Türkiye’de böyle vakalar her geçen gün artıyor.

Medeni Oruç’un okulda Kürtçe konuştuğu ve gerek uygulamada, mevzuat olarak ve gerek işleyiş açısından hiçbir maddi karşılığı olmadığı halde Kürtçe ders işlediği iddiasıyla sürgün edildi arkadaşlar biliyor musunuz?Kürtçe okulda konuştuğu için sürgün edilen bir öğretmen Türkiye’de Kürt meselesi niye var diye soruyorsanız işte bundan dolayı var.

Yine KHK’larla ilgili sorunları gündeme getirmiştik bakın yüzbinlerce eğitimli insanı sokağa attınız.Profesörler doçentler bilim insanları eğitimciler doktorlar mühendisler şuanda bakın ne yapıyorlar?Ağır şartlarda işçi olarak çalışıyorlar görüyorsunuz,Türkiye ayağına sıkan bir ülke kendisine ihanet eden bir ülke haline geldi,sorgusuz sualsiz eğitimli insanlarını sokağa atan iyi şartlarda çalışmaya mahkum eden bir ülke yönetimi karşımızda.

Bakın bu da bir profesör ihraç edilmiş bir profesör arkadaşımız bir çiftlikte çalışıyor,keçi bakıyor solucan gübresi üretimi yapıyor,mısır yetiştiriyor,bir profesörü bu hale düşürmüş durumdalar. Bir çiftlikte bahçıvan olmuş,yani boş zamanlarında çiftlikte akademik danışmanlık yapıyormuş,bu profesörümüz gerçekten çok üzücü Türkiye bilim insanları bu halde işte kendi işlerini yapamıyorlar,başka işlerde çalışıyorlar kimisi buralarda bilmediği işlerde çalışırken kazalar geçirip vefat ediyor,kimisi bilim insanı olmasına rağmen bu tür işlerle vakit geçiriyor maddi kazanç elde etmeye çalışıyor.

Evet değerli arkadaşlar bugün gündeme getireceğimiz konular bunlar biz bu konularla ilgili sunumlarımıza devam edeceğiz,aktarmaya devam edeceğiz ve kamuoyuna hatırlatmaya da devam edeceğiz beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum ve saygılarımı sunuyorum.

YouTube

Yorumlar