30 Haziran 2020

AHVAL / Mahir Yılmaz

Gaziantep Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken 2016 yılında çıkarılan KHK’yle ihraç edilen 
Prof. Haluk Savaş, yıllardır süren kanser mücadelesini kaybetti. “Ben Meriç’te değil, Türkiye’de öleceğim” diyen ve KHK’lıların yaşadığı mağduriyetleri anlatmak için büyük uğraşlar veren Savaş, pasaportuna el konulduğu için yurtdışında tedavi omaya gidememiş, sosyal medyada başlatılan kampanyalar sonrası ülkeden çıkışına izin verilmişti. 

Gaziantep Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapan Pr. Haluk Savaş, 2016’da yaşanan darbe girişimi sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi. Hakkına ‘FETÖ üyeliği’ suçlamasıyla dava açılan ve kısa süre cezaevinde kalan Savaş, yaşadığı büyük sıkıntıların da etkisiyle pankreas kanserine yakalandı. 

Sosyal medyayı etkin olarak kullanan ve sık sık KHK’lıların mağduriyetlerini aktaran Prof. Savaş, hastalığının ilerlemesinin ardından yurtdışında tedavi görmek istemiş ancak pasaportuna el konulduğu için izin verilmemişti. Yargılandığı davada beraat etmesine ve mahkemenin yurtdışı yasağını kaldırmasına rağmen pasaportunu alamayan Savaş, sosyal medya hesabından “KHK bizi yurt içinde ölmeye mahkum ediyor” şeklinde tepki paylaşımı yapıp, şunları yazmıştı:

“Az önce TC Adana Valiliği’ndeydim; pasaport için önce tahditlerin sorgulandığı odaya girdim. Memura KHK’lı olduğumu, yargılanıp beraat ettiğimi, mahkemenin yurt dışı yasağımı kaldırdığını, iki kez tekrar etmiş kanser hastası olup yurt dışında tedavi olmak istediğimi belirttim.

Memur bilgisayardan baktı KHK ile kamudan ihraç olduğumdan KHK ile pasaportumun iptal olduğunu bu nedenle pasaport çıkaramayacaklarını belirtti. Yani mahkemenin benim yurt dışına çıkış yasağımı kaldırması hiç bir anlam ifade etmiyor. KHK bizi yurt içinde ölmeye mahkum ediyor.

‘Bu KHK’ya karşı ne yapabiliriz?’ diye sordum. ‘Kanser raporlarınızla birlikte CİMER’e yazın’ denildi. Benim ortalama beklenen ömrüm 39 ay, bunun 30 ayı geçti ‘geri kalan’ 9 ayı devletin çeşitli birimleri ile ‘yazışarak’ geçireceğiz anlaşılan. Oysa Japonya, Kore, Küba, ABD’de tedavi olabilmem için yeni geliştirilmiş önemli tedavi teknikleri var. Mesela biri 2018’de Nobel Tıp Ödülü’nü alan Prof. Allison’un immunoterapisi. Şimdi bu tedavilere bir an önce kavuşmak ve hayatta kalabilmeyi denemek yerine devletin bana ördüğü ‘ölüm duvarı’yla karşılaşıyorum.

Sağ kalırsam, önce CİMER’e, başarılı olamazsam idari mahkemeye, başarılı olamazsam bölge idare mahkemesine, başarılı olamazsam Danıştay’a, başarılı olamazsam, AYM’ye, başarılı olamazsam AİHM’e başvuracağım. TR’de ceberrut devletle uğraşmak mı daha zor yoksa azraille mi bilemedim?”

Savaş’ın bu mesajının ardından, siyasetçiler ve sanat dünyasından birçok ismin de aralarında bulunduğu binlerce kişi kampanya başlatmıştı. 

Adana Valiliği de konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Araştırma neticesinde, kişilerin Gaziantep Üniversitesi öğretim görevlileri iken FETÖ/PDY terör örgütü kapsamında 1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı KHK ile kamu görevinden ihraç edildikleri, KHK ile kamu görevinden ihraç edilmeleri nedeniyle 6749 Sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince pasaportlarının Gaziantep’te iptal edildiği, ayrıca kamu görevinden ihraç kararına karşı yapılan müracaatın Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu tarafından reddedildiği yönünde kişinin beyanının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

İlgili şahıs, 13 Mayıs 2019’da ilimiz İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğüne müracaatında kanser hastası olduğunu, Gaziantep 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nden beraat kararı aldığını, kendi imkanları ile yurt dışına gidip tedavi olması gerektiğini belirterek, kendisi ve kendisine tedavisi süresince refakat etmek üzere eşi Doç. Dr. Esen Savaş için pasaport talebinde bulunmuştur. Bunun yanı sıra söz konusu beraat kararına karşı da Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur” açıklamasını yapmıştı.

İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü personelinin, KHK ile kamu görevinden ihraç edilenlerin pasaport almalarıyla ilgili yasal düzenlemeler hakkında Savaş’ı bilgilendirdiği aktarılan açıklamada, “Prof. Dr. Haluk Asuman Savaş, aynı gün İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’ne davet edilerek sağlık durumu ile ilgili bilgi ve belgeler kendisinden talep edilmiştir. Söz konusu şahsın hukuki durumu, rahatsızlığı, alınan belgeler ve talebi, son 20 yılda zaruri hallerde istisnai bir durum olarak sadece birkaç kişi için kullanılan yetki kapsamında değerlendirilmek üzere İçişleri Bakanlığı’na gönderilmiş olup, bakanlığımızın yapacağı değerlendirmeye göre işlem tesis edilecektir” ifadesini kullanmıştı.

Sosyal medyada Savaş’ın tedaviye gönderilmesi yönündeki çağrıların ardından, change.org’ta da “Haluk Savaş Yaşasın” başlığıyla imza kampanyası başlatılmıştı. Kampanyada, “Tutukluyken pankreas kanserine yakalandı. Ayağa kalkamayacak durumdayken, çalıştığı hastaneye elleri kelepçeli olarak götürüldü. Dr. Savaş beraat etti, hakkındaki yurt dışı çıkış yasağı kaldırıldı. Buna rağmen vatandaşlık hakkı olan pasaportu verilmiyor ve temel bir insan hakkı olan ‘Sağlığa erişim hakkı’ çiğneniyor. Haluk Savaş’ın derhal ihtiyacı olan tedaviyi alması gerekiyor ve bunun için de pasaportuna ihtiyacı var. Haluk Savaşlar kolay yetişmiyor. Lütfen, bir imza vererek Prof. Dr. Haluk Savaş’ın temel haklarına ulaşmasına yardımcı olun” denilmişti.

Sosyal medyanın ve imza kampanyasının etkisiyle Adana Valiliği bu kez, “Yapılan değerlendirme sonucunda adı geçen şahsa 5682 Sayılı Pasaport Kanunun 22. maddesi gereğince zaruri haller kapsamında pasaport düzenlenecektir” açıklamasını yapmıştı. 

Savaş bu gelişmeyi Twitter hesabından, “Herkese çok teşekkürler; tüm toplumsal kesimlerden siyasetçi, bilim insanı, sanatçı, halkın temsilcileri, yurttaşların insanî, vicdani duyarlılıkları, yerli ve yabancı yazılı, görsel, veya internet medyasının desteğiyle kanser tedavisi için pasaportuma kavuştum” açıklaması yapmıştı.

Pasaportuna kavuştuktan sonra 2019 Ağustos ayında Avrupa’ya giden Savaş, hastalığı ilerlediği için kısa süren tedavinin ardından yeniden Türkiye’ye geri dönmüştü. 

Savaş, pasaportu kendisine verilmediği dönemde yaşadıklarını, “Ben Meriç Nehri’nden kaçmaya çalışmam, orada inşallah botlarla geçerken boğularak ölmem… Burası benim vatanım. Sınırlarından geçmeye çalışırken ölmeyeceğim, burada içinde öleceğim. Eğer bana tedavi hakkı tanınmaz ise yurt dışında, burada söyledim bağıra bağıra öleceğim ve herkes bu zulmü kimin yaptığını bilecek.

Gerçek hikmet-i hükümet taşıyan devletlere düşen halklarını anlamak, onların acılarına çözümler üretmektir. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin henüz bu niteliklere haiz olduğunu düşünmüyorum” demişti.

Türkiye’de en çok yayın yapan birkaç psikiyatri profesöründen biri olan ve dünya çapında başarıları bilinen Haluk Savaş, yarım kalan tedavisi sonrası ülkeye döner dönmez hemen her platformda KHK mağdurlarının sesini duyurmaya çalıştı. Savaş’ın, KHK’lılar için Youtube’da kurduğu kanal kısa sürede binlerce kişi tarafından takibe alındı. 

Savaş, katıldığı bir programda ihraç edilme sürecini şu sözlerle anlatmıştı:

“Her yeni kararname ile bir grup insan işinden oldu. Benim ihraç edildiğim kararname 1672 sayılı kararnamedir. 1 Eylül 2016 tarihli en yaygın sivil, memur ihracının gerçekleştiği kararnamedir. Bildiğim kadarıyla 30-40 bin kişi birden tek kalemde devletten ihraç oldu. Evet, yeni Türkiye KHK’larla yönetilen bir ülkeye doğru gitti. Bu hesapta veya görünüşte bir yönetme kolaylığı gibi görünüyor, anlaşılıyor ama hiç şüphesiz rejimin totaliterleştiğinin, otoriterleştiğinin en bariz kanıtlarından birisi. Meclis büyük oranda önemini yitirdi. Meclisin hesap sorma, denetleme, dönüştürme ve beğenmediği sistemleri değiştirme imkânları maalesef çok kısıtlandı.

Bu KHK’larla yürütülen yeni Türkiye’de beni de KHK ile atarken gerekçe belirtmediler. Ama sonradan Ohal Komisyonu’na yaptığımız başvurular, mahkemelerde süren duruşmalar nedeniyle aslında ‘FETÖ’den yargılandığımı, ‘FETÖ’ den suçlandığımı, ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ üyesi olmakla itham edildiğimi anlamış bulunuyorum. Tüm bunlara nasıl karar vermişler çok basit. Bank Asya’da 40 bin lira paramın olması ve iki çocuğumun cemaat okulunda öğrenci olması bir terör örgütü üyesi olmama kanıt kabul etmiş savcılık. Bir iddianame düzenlemiş. İddianamesi çok önemli değil, düzenlenebilir. Sonra da mahkeme bu iddianameyi kabul etmiş. Hepi topu bu 40 bin lira para ve iki çocuğumun cemaat okulunda öğrenci olması gibi en somut nedenler bunlar.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti sonuçta 1923’de kuruldu. 93 yaşında bir devletti. 93 yaşındaki bir devletin memurlarını bir gecede binlerce insanı tek bir kalemde yazarak kaldırıp atması devlet geleneğine oturmuş bir yapıya yakışmıyor. Dolayısıyla her şeyden evvel bu sürprizi yaşadığımda kendi memuriyetimin sona ermesinin verdiği şoktan daha çok içinde yaşadığımız ülkenin ve vatandaşı olduğumuz cumhuriyetin içine düşürüldüğü acziyetten tedirgin oldum, ürktüm. 

Koskoca bir devlet, herhangi bir düzgün soruşturma süreci yaşamadan, yaşatmadan on binlerce memurunu kalkıp kapıya koyuyor. Bu çok büyük bir aciziyettir. Bu büyük bir devlete asla yakışmayacak bir davranıştır. Hiç şüphesiz bunlar devletimizin acziyeti değil devleti yürütenlerin gösterdiği bir acziyetin yansımasıdır. Hiç şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti önemli bir devlettir. Kendi kuralları anayasası olan bir devlettir. Her şeye rağmen bizim çatımızdır, vatanımızdır, toprağımızdır, yaşadığımız zeminimizdir. Onun bu hale düşürülmesi beni çok üzdü.”

Kendisine Ergenekon yargılamaları sırasında takındığı tutum nedeniyle getirilen eleştirilere Savaş, “O yargılama süreçleri esnasındaki gayri insani boyutları yeterince fark edememiş olmak, ona karşı kamuoyunu yeterince uyaramamış olmaktan… Ortalama bir vatandaş olarak yeterince ses çıkarmadığımdan dolayı özür dilerim” sözleriyle yanıt vermişti.

Son evresine giren kanserin vücudunu iyice teslim aldığı Savaş, geçen ay durumu ağırlaşınca hastaneye kaldırılmıştı. Yaklaşık bir aydır tedavisi devam eden Savaş’ın yakınları Twitter hesabından paylaşım yaparak durumu hakkında son gelişmeleri takipçilerine bildiriyordu.

Ancak başarılı profesör yapılan müdahalelere rağmen bugün hayatını kaybetti. 

Savaş’ın ölüm haberini HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Twitter’dan yaptığı paylaşımla duyurdu. 

Haluk Savaş’ın ölümünün ardından kurucusu olduğu ve Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlendiği KHK Televizyonu da bir mesaj yayınladı. 

Prof. Haluk Savaş, Ahval için ‘Bir Tatlı Huzur- Prof. Haluk Savaş’la soru-cevap psikiyatri’ adı altında program yapmış ve büyük beğeni toplamıştı. Savaş’ın programlarına buradan ulaşabilirsiniz.Prof. Haluk Savaş’la soru-cevap psikiyatri: Geçirilmiş siklotimik bozukluk…

Yorumlar