2014-06-04 00:00:00
Ayasofya'nın tekrar cami olması için yıllardır İslami camiada büyük bir istek vardır. “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” sloganı bir zamanlar dindarların en önemli sloganlarından birisiydi. Son günlerde de Ayasofya üzerinde yine farklı yönlerde kampanyalar yapılıyor. Bir kısım İslami kesim Ayasofya'nın tekrar cami olması için çeşitli kampanyalar düzenlerken diğer bir kısım kişiler ise “Ayasofya müze kalsın” kampanyaları yürütüyor.
Cumhuriyet dönemi uygulamalarına karşı tamamen rövanşist durmak ne kadar doğrudur? Cumhuriyet döneminin dinin izlerini tamamen ortadan kaldırmaya yönelik politikalarına bakıp heyecana kapılmak ve rövanşı almaya odaklanmak ne derece doğru? Yoksa ibadethanelerin aslına saygı duymak ve onlar üzerinden siyasi kavga yapmamayı becermek mi doğru olan? Dine alerjik bir devletin uygulamalarına gösterilecek tepki bir başka dinin ibadethanesinin işlev değiştirmesine talip olmak mıdır?
Birileri ibadethaneleri simge olarak görüp oradan iç ve dış etkenlerle siyasi tavırlar geliştirebilirler. Bu tavra tepki aynı mentalite üzerinden olmamalıdır. Adalet ve hakkaniyet üzerinden olmalıdır.
Dini açıdan da Hz. Peygamber veya raşid halifelerin kiliseyi Camiye çevirme girişimine şahit olmamışızdır. Hatta Hz. Ömer'in gösterdiği tarihi bir tavır dindar bir müslümanın konuyu ne derece hassasiyetle algılaması gerektiğini göstermesi açısından manidardır.
Hazret-i Ömer, Kudüs'te iken, Müslümanların imzaladıkları dokunulmazlık antlaşmasına ne derece bağlı kaldıklarını gösteren enteresan bir olay cereyan etmiştir;Patrik, namazı hemen oracıkta, kilisenin içinde kılması için Hazret-i Ömer'e ricada bulunur. Fakat Hazret-i Ömer, bu ricayı kabul etmeyerek, namazı kilisenin içinde kılmaz. Dışarı çıkarak avluda kılar. Patrik, Hazret-i Ömer'den bu şekilde hareket etmesinin, yani, namazı içerde kılmayıp, dışarıda kılmasının sebebini sorar.
Hazret-i Ömer'in verdiği cevap son derece düşündürücüdür;
— Eğer ısrarlarınıza uyarak namazı kilisenin içinde kılsaydım, belki ilerde Müslümanlar, 'Ömer burada namaz kılmıştı' diyerek kiliseyi camiye çevirmeye kalkabilirlerdi. Böyle bir durum ise, size verdiğimiz, 'mâbedlerinize dokunmamak' söz ve ahdimize aykırı düşer. Kur'an bize, verdiğimiz söz ve yaptığımız andlaşmaları yerine getirmeyi emrediyor. Bu sebeple ben, içeride namaz kılıp da ilerde andlaşma şartlarını bozmaya sebebiyet verecek bir durum ortaya çıkarmak istemedim.
Müslüman uğradığı mağduriyeti bir başkasını veya dini mağdur ederek gideremez. Hakların daha çok gündeme geldiği günümüzde din ve vicdan özgürlüğü konusunda samimi, ayrımsız duruşlar göstermek herkes için bir zorunluluktur.
Yorumlar