2008-11-01 00:00:00

 AYRIMCILIĞIN İLACI  AT   GÖZLÜĞÜ MÜDÜR?

Türkiye'de dini ve etnik anlamda önemli bir ayrımcılık uzun yıllardan beri uygulanıyor. Toplum bu uygulamalardan rahatsız. Ancak erki elinde bulunduranlar her ne pahasına olursa olsun bu ayrımcılığı devam ettirme niyetindedir.

Dini ayrımcılık azınlıklara uygulanmakla kalmayıp çoğunluklara da yoğun bir şekilde uygulanmıştır. Halkın dini anlayışından korkanlar karşılığı iç yüzlerinin ortaya çıkması olsa bile ayrımcı uygulamaları fütursuzca uygulayabilmektedirler. Gemileri yakarak kendi anlayışını dikte etmeye çalışan anlayış 21. yüzyılda
tel örgüler arkasından yavrularını izleyen asker anaları manzaraları oluşmasına yol açmaktadır. Tel örgülere tutunarak evlatlarının asker yemin törenini askeri alan dışından izlemeye mahkum edilmiş başörtülü analar bu ülkede nasıl bir ayrımcılık uygulandığının resmini son günlerde bir kez daha vermişlerdir. AB ilerleme raporları ise ülkedeki ayrımcılığı raporlarken dahi ayrımcılık yapılabilmiş. Müslümanların uğradığı ayrımcılıkla ilgili konulara değinmemiştir.Ayrımcılıktan bahsedereken ayrımcılık yapmanın hazin bir örneğini sergilemiştir AB ilerleme raporu. Alevilerin haklı olan isteklerini gündeme getirirken kulaklarını açıp dinleyen çevreler, mağduriyet yaşayan sünni müslümanlara karşı ise 3 maymunu oynamıştır.

Etnik ayrımcılık alanında ise varolan yara en ufak dokunuşla kanayan bir durum arzetmektedir. Türkiye'deki farklı etnik kimliklerden kimisi içine bastırarak kimisi de umudu olmadığı için gündeme getirmeden etnik ayrımcılığı yaşayarak günlerini geçirmektedir. Etnik ayrımcılık sadece Kürt sorununda hissedilmemekte bir dokununca bin ah işitilen bir vaziyette farklı birçok etnisite sorununda hissedilmektedir. Bu sorunun en fazla yaşandığı ve belirgin taleplerin yoğun bir şekilde gündeme getirildiği varyasyonu ise Kürt sorunudur. Kürt sorununda demokratik açılımlar getireceği düşüncesiyle güneydoğuda oyların büyük kısmını alan Ak Parti her geçen gün klasik devlet politikalarına doğru evrilmektedir. Sorunu çözmeye niyetli olmayan devlet çizgisine yaklaşan Ak Parti, kendisine bölge insanınca bahşedilen kredinin farkında olmadığını göstermektedir. Ya milliyetçi oylara talip olmak ya da anayasa mahkemesi karşısında beyaz bayrak çekmek şeklinde izah edilebilecek yaklaşımlar hiç bir sorunu çözmez. Aksine derinleştirir.

Bu ülkenin tüm çevrelerinin ne şekilde ve kimden gelirse gelsin dini ve etnik alandaki tüm ayrımcılıklara teşhiste bulunması ve gereken cesur adımları atması gerekir. Dini anlamda Sünnisi, Alevisi, Hristiyanı ayrımcı uygulamalara maruz kaldığını düşünüyorsa o zaman kim mutludur? sorusunu sormak lazım. Bütün bu ayımcılıkları yapan azınlığın mutlu olduğu gerek yönetimin gereksede ayrımcılığa uğrayanların birbirlerine yönelik ayrımcı uygulamalarının devam ettiği bir ülkede, huzur beklenebilir mi?

Binlerce yılın bakiyesi olan topraklardayız. Farklı birçok etnik kimlik buralarda yüzyılların hatırasını yaşamaktadır. Acı, tatlı yüzlerce yılın izini taşıyan hatıralara, hülyalara etnik ayrımcılık baltasını vurmak insanlığa karşı işlenmiş suçlardandır. Kendisinden olmayan her şeyi düşman ilan eden milliyetçi anlayış aslında en çok da kendisine zarar verdiğinin bilincinde midir acaba? Zira başkasını düşman, eksik, zararlı ilan eden bir anlayış başkaları tarafından da aynı argümanlarla mahkum edileceğinin, dışlanacağının farkında değil midir?

Tektipleştirmek isteyen devlet anlayışı dini ve etnik anlamda bir örnek sunuyordu. Türkleşmiş ve devletin belirlediği sınırlarda dini yaşama alanı bulma ihsanı ile yetinmesi gereken bir vatandaş tipi vardır karşımızda artık. Bu vatandaş bir robot gibi uzaktan komuta edilebilirse ancak kabul edilebilirdir . Öteki hakkında zinhar empati yapmamalıdır. Ötekini ne kadar dışlarsa enerjisinin o kadar artacağını hissederek yaşamalıdır. Tabiiki bu kadar sun'iliğe tabii yaşam dayanamamıştır ve bu ülkede sorunlar her bir farklı yönü ile patlak vermiştir.

Ülkenin sorunlarını görmek istemeyenler veya görse de bunların hep kurucu ideolojiden uzaklaşma sonucu olduğunu düşünenler kafalarını gömmeye çalıştıkları kumdan hala çıkaramamış durumdadırlar. 70. ölüm yıldönümünde Atatürk'ü insani yönleri ile ve dine, etnisiteye bakış açısıyla en doğru bir şekilde ortaya çıkarmaya çalışanlar bugünlerde linç ediliyor. Atatürk'ü çok seven Can Dündar yaşadığı linci anlatıyor medya organlarında. Bunun nedeni bellidir.Ülkemizde bir gerçeğin ortaya çıkması korkusu içinde olanlar vardır. Güneşi balçıkla sıvamaya çalışanlar vardır. Robot üreten mekanik ustaları tarafından her farklı ses, dost cenahtan gelse bile boğulmaya çalışılıyor bu ülkede. “Mustafa” filmi bu ülkede Atatürk adı anılınca “benim gibi düşünmekten başka şansın yok” anlayışının ne kadar hakim olduğunu gösteriyor . Hayallerindeki Atatürk'ü yaşatmaya çalışanlar ise “Atamızı anma ibadeti içindeyiz” diyerek hala hiçbir eleştiriyi kabul etmeyen bir ruh hali içinde olduklarını sergilemektedirler. (http://bizimkocaeli.com.tr/index.phppage=c_detail&c_id=16048&c_cat=34)

Herkesin ibadet etme özgürlüğü var. Ancak sadece bunu kendisine tahsis etmeme şartı ile…Bırakınız insanlar doğru veya yanlış istediği şeye ibadet etsin. Biz kimseye karışmıyoruz. Dini ve etnik ayrımcılığın yol açtığı büyük sorunları yaşayan bir ülkeyiz. Türkiye'nin sorunlarını anlamaya çalışmak ve çözmek yerine dosttan bile gelen eleştirilere asabi bir ruh hali ile sert tavırlar göstermenin ise pek sağlıklı bir durum olmadığını hatırlatmaksa boynumuzun borcudur. İbadetin de bir mantığı vardır. İbadet, ibadet edileni gerçekten anlamaya çalışmaktır.Yoksa onu kendi muhayyilesinde kendi istediği şekilde canlandırıp ona tapınmak ibadet değildir.

Yorumlar