2012-07-01 00:00:00

Evren’den önce Demirel yargılanmalı..!

 

Bu ülkedeki mücadelenin temel yönelişini iyi sorgulamak gerekiyor. Gündelik siyaset ve çıkarcılıkla hareket ederseniz   tarafgirliğin kuşattığı at gözlüğünüzü çıkaramazsınız. 12 Eylül yargılanırken yargı, siyaset, eski yeni  Cumhurbaşkanı ne diyor, hangi yönelişte? Kalıcı hastalık ve kesin çözüm nerede?

 

Prof.Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun da aralarında bulunduğu son KCK davası iddianamesi akıl almaz iddialarla dolu. Ak Parti de siyaset akademisi yapıyor ve kendisine muhalif veya eleştiren akademisyenlere bile önemli konuları anlattırıyor. BDP siyaset akademisinde ders veren iki kişinin örgüt destekçiliği ithamı ile tutuklanması, 21. yüzyıl Türkiye’sinde akıl almaz  bir  durum arz ediyor.

Niye böyle? Zira ülkenin  Cumhurbaşkanı  Harp Akademilerinde yaptığı konuşmada ülkenin yönünü demokrasiye  doğru çevirmek istediğini ısrarla beyan ediyor ama istikamet bocalamalı bir gidişatı gösteriyor. Bu konuşmada çeşitli yargılama süreçlerine dair  uyarılar olduğu belli. Bu ülkede Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü de son derece müphemdir ve skandal  bir sonuca ulaşmak üzeredir. Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden de  5 yıl geçmiştir. Mağdurların tüm opsiyonlarına rağmen sonuç skandaldır.

 

Sanırım bunlardan rahatsız olan  Cumhurbaşkanı  önemli açıklamalar yapıyor.

 

''Demokrasiyi tüm kurum, teamül ve evrensel kriterleriyle benimsediğimiz vakit ülkemizde gerçek barış ve huzuru yakalayabiliriz. Bu bağlamda, gelişmiş bir demokrasinin sadece seçimler sonrasında çoğunluğun iradesinin icraata yansıması olmadığını belirtmek isterim. Gelişmiş bir demokrasi, anayasal düzen içinde tüm kurum ve kuruluşlar bakımından fren ve denge sistemlerinin hakim olduğu bir rejimdir. Hukukun üstünlüğü ilkesi zemininde temel hak ve özgürlüklerin herkes için kıskançlıkla korunduğu, adaletin gecikmeden tecelli ettiği bir düzendir. Bu bağlamda, ifade, basın ve örgütlenme özgürlüğü ile farklılıklara hoşgörüyle yaklaşmaya özellikle dikkati çekmek istiyorum. Türkiye birçok imparatorluğun miras, tecrübe ve reflekslerine sahip bir ülkedir. Bu nedenle, büyük fakat alçak gönüllü bir öz güven içinde olmak için haklı sebeplerimiz vardır. Aslında, 1808 tarihli Sened-i İttifak'la başlayan 200 yılı aşan bir anayasa ve demokratikleşme tecrübemiz vardır. Demokrasi kültürümüz, devrimci bir anlayıştan çok evrimci bir anlayışla gelişmiştir.''

 

Siyasete ve yargıya uyarı yapıldığı açıktır. Anayasa mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın da paralel rahatsızlıklarının olduğu bellidir.

''Demokrasiyi sanki son 50 yıldır ülkemizin gündeminde zannediyoruz. Öyle değil, biz vaktiyle Osmanlı döneminde, Yemen'de sandık kurup, seçim yaptırıp, Meclis-i Mebusan'a imparatorluğun dört bir yanından insanlar getirmiş bir milletiz.”

 

Cumhurbaşkanı Gül böyle söylüyor ama  biz ülkemizde zorbaları sorgulama kültürünün son  senelerde ancak  oluşabildiğini, sadece miadı bitmiş kişilere veya kendisinin muhaliflerini cezalandırmaya odaklanmayla olduğunu gözlemliyoruz. Öyle eski bir demokrasi kültürü olan bir ülke değiliz. Gül ancak olması gerekeni, özlemini gündeme getiriyor.

 

Gül’ün  bu konuşmasının   ile 12 Eylül’e müdahil olmamasını 50 yıllık siyasi ömründeki tavrını değiştirmeyip,  mügalata ile cevaplamaya çalışan Demirel’in tavrı ile taban tabana zıt oluşu içimizi serinletiyor. Bu tavırları Eski Türkiye’nin anlayışı ve temsilcileri ile yeni Türkiye’nin olması gereken anlayışı ve temsilcileri arasındaki mücadele olarak görüyoruz. Aslında  Kenan Evren’den önce Demirel’in sanık sandalyesine oturmasını gerektiren bu durumu herkesin iyi anlaması gerekir. Zira 12 Eylül'e niye müdahil olmadığını  Ben ihtilallere, karşı ihtilallerle veya bu tür davalarla karşılık verilmesini düşünen biri değilim… beni yeniden Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçen halk, 12 Eylül’ü tekzip etmiş oldu. Hesaplaşma budur.” Şeklinde açıklıyor. Kendisi başa geldi ama demokrasi anlamında bir değişim olmadı ki sadece şahıs değişikliği yaşandı, antidemokratik statükoyu bir sivil olarak iyi korudu. Niye Evren’den şikayetçi olsun ki? Aslında kalıcı ve kesin çözüm,  Demirel anlayışının yargılanmasıdır. Darbeciden hesap sorulmasına bile karşı çıkan bir Cumhurbaşkanından,   temel hak ve özgürlüklerin herkes için kıskançlıkla korunduğu, adaletin gecikmeden tecelli etmesini özleyen bir Cumhurbaşkanına ulaşmışsak,   adalet isteğimiz yönündeki baskımızı  yoğunlaştırmalıyız.

Yorumlar