2011-10-22 00:00:00

Türkiye İsrail ile ilişkilerini gerginleştirdi. Ankara'da bombalar patlamaya başladı. Artık siyaset ve uluslararası ilişkiler açısından da uzman olmaya gerek yok. Bir ülke ile aranızı açtınız mı sizin yumuşak karnınız yumruklanmaya başlayacak. Devletler artık tümü tarafından benimsenen bir ilkeyi “Düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesini izlemeye çalışıyor.

Türkiye artan terör saldırıları ve hangi istihbarat örgütüne kimin taşeronluk yaptığı bilinmeyen patlamaların olmasını engellemek için ne yapmalıydı.? Etliye sütlüye karışmayarak kimsenin tavuğuna “hışt” demeden otursa mıydı? İsrail zalimliklerin zalimliğini yaparken soğuk bir diplomat tavrı içinde “başka ülkelerin iç işlerine karışmamalıyız” mı deseydi? “İsrail tüm dünyayı elinde bulunduran bir ülke onu hiç rahatsız etmeyeyim” mi deseydi? Tüm komşuları ile iyi ilişkiler kurarken ve vizelerin kaldırıldığı bir ülke durumunu yakalamışken başını ağrıtacak gerilimleri ne diye oluşturdu?

Türkiye İsrail'e tavır göstermekte aslında geç bile kaldı. Gazze saldırıları sırasında gereken tavırlar gösterilip net bir tavır gösterilseydi özür konusundaki uzun bekleyişten kurtulunmuş olurdu. Türkiye net bir tavır göstermekte çok geç kaldı. Belki bu uluslararası ilişkilerdeki makul bekleme süreleri olması gerekir mazeretleri ile izah edilmeye çalışılabilir ama karşınızdaki İsrail olursa tüm normalitelerin tepetaklak olacağını bilmelisiniz. Hiçbir insani değere sığmayan politikaları ile İsrail'in karşısında olmak en zor durumda olsa bile bir ülke için çok onurlu bir durumdur. “Ama İsrail'in eli çok güçlü ve kuvvetli kartları var” diyebilirsiniz. Öyle olsa bile zulme sessiz kalıp olacakları beklemektense risk almak ve zalimlere karşı çıkmak çok daha güzel uzun vadede zararlı çıkmayacağınız şerefli ve onurlu bir iştir.

Türkiye'de bombalar patlıyor, hemen her gün kan akıyor. Ankara'nın kalbinde en iyi korunan ve en önemli yerlerde patlamalar oluyor. Masum siviller ölüyor. Orada ölen siz de olabilirsiniz. Çok acımasız bir savaş devam ediyor. Siirt'te arabada 4 kadın vahşice katlediliyor. Hiç haberiniz yokken ve çok haksızca ölümle tanışmanız işten bile değil artık. Her an gittikçe artan bir öfke ve tansiyon var. Heyecana kapılıp fevri işler mi yapalım yoksa aşırı tedbirci davranarak kabuğumuza mı çekilelim sorusu çok önemli bir soru olarak gündemdedir artık.

Doğrusu başka ülkelerin yumuşak karnımızı yumruklamasına fırsat vermeden kendi çözümlerimizi kendimizin üretmesidir. Kürt sorunu alanında MİT'in en üst düzeyi ile ciddi pazarlıklar yapılabilmişse bu çalışmaların daha geniş bir perspektifde değerlendirilmesi gerekir. Savaş ve ölümler çok acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor. Kendi sorunumuzu başkasının yara deşme zevkine ram etmeyi düşünüyorsak elimizi kolumuzu sadece savaş için kaldırmamızı bir icraat olarak görebiliriz. Ancak gerçekten halkı, fakiri fukarayı, gariban ve sesini duyuramayacakları düşünüyorsak yüzyıllık planlar ortaya koymamız gerekiyor. Çocuğu askerde olan ve diken üstünde duran binlerce insan var ülkemizde. Artık bu ateş bana değmez deme şansınız yok. O halde sakin bir şekilde iç sorunlarımızı adalet ve barış düzleminde çözerek dış ilişkilerde zalimlere karşı eğilmez, bükülmez pazarlıksız bir tutumu tercih edelim.

Yorumlar