25 Ocak 2022

Herkese merhaba ÖFG TV’nin yeni bölümü ile karşınızdayız. Her hafta Salı günü saat 21.00’da haftanın önemli konu ve konukları ile ÖFG TV bu akşam da başlıyor.

Değerli izleyenler yine bu hafta önümüzde iki önemli konu var. Birincisi uzun süredir andığım ve akıbetini İçişleri Bakanlığı’ndan ısrarla sorduğum bir konu. Kayıp kaçırılanlar konusu bizim için çok önemli. İnsan hakları savunuculuğu alanında siyasete gelmişiz ve biz siyasete, insan hakları savunuculuğu perspektifi ile bakıyoruz o yüzden bizim için kayıp kaçırılanlar konusu son derece önemli bir konu bunu siyaset alanına da, genel kurula da, bakanlıklara da, soru önergelerimize, basın toplantılarımıza taşıdık ve halen bu büyük yara devam ediyor. Türkiye’de farklı kişiler kaçırıldı ve halen haber alınamayan kimseler var. Bir kısmı bir şekilde emniyet müdürlüklerinde çıktı veya sessizliğe gömüldüler bulundukları halde. Kimisinin cesedi bulundu, cenazesi bulundu, kimisi bulunamıyor. Kimisi aniden emniyet müdürlüklerinde kimisi aniden cezaevlerinde ortaya çıktı! Zaten maalesef ki binlerce fail-i meçhulü ile oldukça sabıkalı bir ülkeyiz. Oldukça sıkıntılı, pratikleri görmüş durumdayız., fail-i meçhullerin binler sayıları ile anıldığı bir ülkedeyiz ve işte bunlardan birisini konuşacağız ilk bölümümüzde. Şimoni Hürmüz Diril çiftinin kayıp veya kaçırılması hadisesini konuşacağız. Şimoni hanım ve Hürmüz bey kaçırıldılar ve bir müddet sonra Şimoni hanımın maalesef ki cesedi, cenazesi bulundu ama Hürmüz Diril yok! Nerede? Ne oldu? Ne bitti? Neden birileri onu kaçırdı? Biz bunu insan hakları perspektifi ile 2 yıldır anıyoruz ama bir de olayın farklı boyutları var. Çok önemli boyutları ortaya çıkmaya başladı ve bunları konuşmak gerekiyor. İlk bölümde biz Hürmüz- Şimoni Diril çiftinin ortanca oğlu Remzi Diril ile konuşacağız ve bu konuyu aydınlatmasını isteyeceğiz, aynı zamanda ailenin avukatı Sn. Av. Orhan Kemal Cengiz beyden de hukuki anlamda mütalaalarını ve son gelişmeleri alacağız.

İkinci bölümümüzde de şu anda mahpus bir kişi Murat Canım ve hem kendisi bana ulaştı hem de yakınları ulaştı. Bir gizli tanık daha doğrusu kendi ifadeleri ile yalancı tanık ifadeleri ile hayatı karartılmış bir avukat Murat Canım. Onun hikayesini yakını Hasan Canım anlatacak ikinci bölümümüzde. Biz ilk bölümümüze başlayalım.

Remzi bey hoşgeldiniz.

Remzi Diril:Hoşbulduk Ömer bey, iyi yayınlar. Öncelikle çok teşekkür ediyoruz ilginiz ve alakanız için.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz uzun süredir anne ve babanızın bu esrarengiz kaçırılması ve akabinde gelişen durumu takip ediyoruz ve son zamanlarda da bazı önemli gelişmeler yaşandı. Siz bize değil de kamuoyuna nedir bu mesele? Bu konudan hiç haberi olmayan insanları muhatap alarak lütfen anlatın. Şimoni-Hürmüz Diril çifti kimdir? Neden kaçırıldılar? Bir anda ortadan kayboldular. Sonrasında neler yaşandı buyrun.

Remzi Diril:Şimoni annem ve Hürmüz Diril babam. Biz devletin kanunları çerçevesinde 1990’larda boşaltılan köyümüzde yaz da olsa gitmeye çaba gösterdik. Tabi ki kendi kafamıza göre bir yere gitmedik sadece devletin oradaki askeriyenin iznine tabi olarak kanunlara göre köylere geri dönüş programı dahilinde biz de gittik ve yazın kaldık. Barış süreci oldu orada herkes rahattı, biz de buna dayanarak herhalde bizim bölgemiz de rahatlayacak, her şeyden arındırılacak, bir huzur ortamı sağlanacak umuduyla biz de yeni evler yaptık, yurt dışındaki veya İstanbul’daki diğer ailelere teşvikte bulunup, gelin köyümüzde oturalım diye. Biz köyümüzü seviyorduk, köyümüzden bazıları bizi sevmezler ama biz seviyoruz kendi doğamızda yaşamayı o amaçla gittik yerleştik. Tabi ki her köyde olduğu gibi bizim köyde de akrabalarla tartıştığımız, anlaşamadığımız konular olmuştur ama bizim anlaşamadığımız konularda bir şekilde birileri devreye girer ve barışırlar insanlar. Son dönemde 2018’de gelişen olaylar oldu. 2 PKK’lı öldürüldü bizim köyde sonra baktık ki bazıları demek ki bir yerden bir şekilde çalışıyorlardı. Askeriyeden bize dediler ki: “Bize destek olacaksınız.” Madem tehlikeli bir ortamda öyle doğrudan askeriyeye bilgi sağlamak konusunda biz siviliz sonuçta sivil olarak askeriyenin kendi kadrosu var. Ben askeriyenin işini ben yapacaksam askeriyenin veya jandarma istihbaratı ne yapacak orada? Milli müdafa savaşında değiliz, devletin rahatsız olduğu, devleti rahatsız eden bazı kişilerin huzursuzluk çıkardıkları bir ortamda askeri kolluk kuvvetlerinin görevidir. Bize biçmeye çalıştıkları görev bizi aşan bir görevdir. Bunu yapabilenlere karışmıyorum ama bizi aşan bir görevde devlet bana destek olacak. Derler ki bana: “Kardeşim köyüne dönebilirsin ama şu anda bulunduğumuz konum köyünüz yerleşime açamayız veya tehlikeli bir ortamdır. Operasyonel bir ortamdır siz burada barınamazsınız.” demeleri çok zor bir şey değil Biz de çantamızı alır Allah’a şükür evimiz var İstanbul’da otururuz evimizde orada yaşarız.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Remzi bey size mülki amirler niye bu köye geri döndünüz, niye burada oturuyorsunuz. Bu bizim için rahatsız verici bir unsur dedi mi?

Remzi Diril:Asla tam tersine, köyünüze sahip çıkın, köyünüze dönün. Her taraftan bu konuda bize gerçekten destek oldular. Bizi cesaretlendirdiler, hem askeri, hem sivil yönetimde her zaman sağ olsunlar bu konuda destek oldular. Hatta kaç defa yol çalışmalarında bile soruşturduk, yol yapılsın, elektrik gelsin. Oradaki şehrimizin imkanları doğrultusunda ne kadar olur bilmiyoruz ama tabi ki bunu bir şekilde bize bu söylendi. Köyünüze sahip çıkın, orada yaşayın diye. Son dönemde kışın orada kalmayın dediler, biz de zaten annemize babamıza söyledik, kışın burada kalmayın diye. Bakalım ne olacak diye son kıştı yani. Onlar da dediler ki: “Bu kışı geçirelim, hazırlıkları yaptık. Gelmeye gerek yok.” Dediler, böyle bir şeyin olacağını aklımıza getirmedik. Sonrasında İstanbul’da olacaklardı. Son bir kıştı. Son kışta da maalesef böyle bir olay yaşadık.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Siz Süryani milliyetinden, Hristiyan bir ailesiniz.

Remzi Diril:Hristiyan ve Katolik bir cemaatin üyesiyim. Dini kimliğim bir yana ben daha çok burada ailemin adına, Hürmüz ve Şimoni Diril’in oğlu olarak konuşmayı tercih ediyorum. Dini kimliğim bir yana Hristiyan olabilirim, bir görevim de var din adamıyım aynı zamanda bu bir tarafta ben daha çok annemin babamın hakkını savunmak için tüm herkese buradan medya üzerinden sizin de bugün sağladığınız bir milletvekilimiz olarak imkanlar doğrultusunda herkese seslenmek istiyorum; sosyal medyanın bizi desteklemesini istiyoruz. Bu kadar ağır giden bir işlem olamaz. Düşünsenize sağ olsunlar kolluk kuvvetleri ilk etapta helikopterler ile olay yeri incelemede birçok işler yaptılar ama belli bir süre sonra bunların hepsi durdu. Bekliyorduk ki yaz geldi su debisi dindi diye bir operasyonla arama yapıldı ve hiçbir şey bulunamadı. Oysa biz gece gündüz 5 km boyunca ailemiz, amcalarım Fransa’dan geldiler, suyun içine soğuk havada annemi öldürüp suya atmışlar, anneyi biz bulduk. Cesedini biz bulduk. Elbiselerini biz bulduk, babamla ilgili kalan delilleri de biz bulduk. Girip babayı da ben mi bulayım? Bu işleri ben yapacaksam kolluk kuvvetlerinin, görevli arkadaşlarımızın görevi ne? Ne işleri var orada? Bu olay ne olursa olsun ben eğer devletime karşı bir sorumsuzluğum benim veya ailemin kulağımı çeker, mahkeme adalet var. Herhangi bir konu ile birçok konu ile ilgili suçlamaya çalıştılar yardım yataklıklarla ilgili 2018’de mahkememiz oldu ve aklandık çıktık. Bizim gerçekten coğrafyamız zor bir coğrafya bunu herkese söylemek istiyorum, zor bir coğrafyamız var ve biz de bulunduğumuz bu coğrafyayı seviyoruz kendi doğamızda yaşamayı seviyoruz. Devletimiz var orada, kolluk kuvvetleri var herkes var orada. Böyle bir olayda üzerinden 2 yıl geçti ve henüz elle tutulur bir delil veya mahkeme sunulacak bir şey yok denmesi bana biraz ne oluyoruz problem nedir? Ne probleminiz var bizimle? Burada bir görgü tanığı var görmüş her şeyi biliyor, bu kadar gizliyse bir dosya 2 yıl gizli mi kalır bir dosya. Açın görsün herkes! Madem benim şikayetçi olduğum şahıslar var, bizi tehdit eden şahıslar var ifadelerini alın onlar olabilir olmayabilir ama madem orada bir kişi gördüyse bu olayı ki 1 ile 8 arasında internet sitesinde, jandarma internet sitesine baktığımızda sizde görebilirsiniz burada askeri bir operasyon var, bizim köyün etrafında oluyor. Her sene rutin operasyonlar yapılırdı, giderlerdi komutanlarımız annem arardı, geldiler çay içtik, bal yedik, peynirimizi yedik derdi ama bu sene demedi. Bu sene annem beni arayıp bunu demedi! 2 senedir demiyor! Bu kadar zalim bu kadar çirkin hangi tür insan olabilir ki gidip 65-70 yaşındaki insanı silahla öldürüp suya atma cesaretinde bulunabiliyor? Nasıl bir insan bu? Ne tür bir insanla yaşıyoruz biz? Çıkıp bana insanlıktan kimse bahsetmesin! Böyle insan mı var? Böyle insanların haddini bildirebilecek bir devletimiz, kolluk kuvvetlerimiz yok mu? Niye ben bir söz söylediğimde gelip kulağımdan çekipte sen bunu söylüyorsun diye bunu yapan bir devletimiz bir insanı, kadını öldüren bu canileri bulamıyor! Mümkün mü bulamaması! Biz biliyoruz orada bir operasyon olduğu zaman dronelar, dolaşır, köy korucularımız var, bölgeyi didik didik bilen köy korucularımız var orada. Biz bu kadar tehlikeli bir bölgede askerler, köy korucularımız olmasa hangi cesaretle gideriz otururuz. Kolluk kuvveti, korucular, istihbaratçılar var. Boko Haram’da Afganistan’da yaşamıyoruz. Şırnak bu kadar tehlikeli bir bölge değil ki.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Remzi bey kaçırılma olayından sonra kısaca bir 2 yıl içinde ne yaptınız? Sizin uğradığınız hayal kırıklıklarını kronolojik olarak hızlıca sayabilir misiniz? 2 yıllık süreçte ne olup bittiğine dair.

Remzi Diril:2 yıl içinde annemizi, kıyafetleri bulduk. Annemin adli tıp raporunu defalarca alana kadar çok sudan sebeplerle bir adli tıp raporu çıktığını gördüm. Ben anlamıyorum ama soruşturdum ve adli tıp raporunun inandırıcı gelmediğini gördüm, daha sonra annemin kıyafetini bulduktan sonra baktık ki annem silahla öldürülmüş, bu cesarette bulunabilmişler ve bütün bu olaylara rağmen görgü tanığının ifadelerine ve diğer kişilerin ifadelerine rağmen dosya gizli ve bizim bilmediğimiz olaylar da vardır çünkü gizli kaldığı için biz bilmiyoruz. Sağ olsunlar savcımız, askeriye, valiye kadar çıkıyoruz söylüyoruz. “Sabredin, araştırıyoruz. Yapacağız.” 2 yıldır biz hep bu sözleri duyduk. “Araştırdık, çalışıyoruz, yapacağız.” Ne çalıştınız? Bu konuda isyan etmeye başladık. Teşekkür ediyoruz operasyonlar oldu araştırdınız, bazı neticeleri buldunuz. Şimdiye kadar neden mahkeme yok! İddianame hazırlamak o kadar zor mu?

Ömer Faruk Gergerlioğlu:2 yıldır bir iddianame ancak hazırlandı o da reddedildi.

Remzi Diril:Bir katil bulmak o kadar zor mu? Bizim köylerde kimin nereye gittiği bellidir! Kim girdi, kim çıktı köyde hemen belli olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Sürekli izlenen bir bölgeden bahsediyoruz değil mi?
Remzi Diril:Aynen öyle, sürekli dronelarla, yazın gidiyoruz 7/24 uçuyorlar, çok belli ediyorlar. Köyde bize derler çok uzaklaşmayın, ava gidecekseniz, ormanda dolaşacaksınız, uzaklaşmayın köyün etrafında çember içerisinde tüm yazımızı orada geçiriyoruz. Bu kadar yüksek imkanların bulunduğu bir bölgede bize bu tür şeylerin söylenmesi gerçekten artık bize umutsuzluk ve bir hayal kırıklığı oluyor. Sanki bizi tatlı sözlerle pohpohlayıp eve gönderme olayına dönüşüyor. Tüm saygımla oradaki görevli insanlara saygı duyuyoruz hepsi bize güzel davranıyorlar ama biz bu güzel davranışların neticesini bekliyorduk. En azından katilleri bulun kardeşim bu olay çözülsün! Biz kime ne yaptık?

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Remzi bey bulunabilecekken katil veya katillerin bulunamadığını önemli bir duyarsızlık olduğunu yapılması gereken işlemlerin yapılmadığını net bir şekilde söylüyorsunuz ve bu süreç içinde yapılanların kendiniz yaptığınızı, annenizin cenazesini kendinizin bulduğunu söylüyorsunuz. Peki neden Şimoni ve Hürmüz Diril çekti? Bir yaşlı iki insanı bir insan neden kaçırır? Nedir mesele? Sizin tahmininiz nedir? Bu konuda söylemek istedikleriniz var mı?

Remzi Diril:Bizim tabi ki birinci olarak bu olayda daha çok üzerimize iftira atıldığını düşünüyoruz. Ne olursa olsun söylenenler doğrultusunda söylüyorum. Yaşadığımız hadiseler doğrultusunda söylüyorum bizim üzerimize atılan hazine olayı ki ben çok inandırıcı bulmuyorum bu sadece bir iftira, ikincisi ise orada öldürülen PKK’lıların ve istihbaratın bizim yaptığımızı söyleme olayında üzerimize atılmış olduğunu düşünüyorum çünkü bu görgü tanığının beyanı doğrultusunda bunu söylüyorum. Görgü tanığı diyor ki: “Bunları PKK yaptı.” Eğer PKK yaptıysa bir sebebi olması gerekiyor ve bu sebeple bu iftirayı üzerimize attıkları iftira ile bu olayı yaptılar veya hazine olayı veya birileri bizim orada köyümüze dönmemizi, yerleşmemizi istemediklerinden dolayı bize bir gözdağı vermedir!

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Hazine olayından kastınız nedir?

Remzi Diril:Aynı şekilde görgü tanığının beyanlarında bize söylediğinde hazine buldunuz, ben de payımı isterim. Çevre köylerde de duyuldu maalesef. Söz de babam hazine bulmuş ve hazineyi İstanbul’a götürme konusunda da bana suç atıyor adam maalesef. Öyle bir şey olsaydı altımda güzel bir arabam olurdu ama maalesef bu tamamen bir çarpıtma olayından ibarettir.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bir görgü tanığından bahsediliyor aynı soyadlı bir görgü tanığından ifadeleri çelişkili sanırım. Ne diyorsunuz onun ifadeleri konusunda?

Remzi Diril:İfadeleri zaten hepsi yalan. Söylediği her şey yalan eğer doğru bir şey olsaydı şu ana kadar askeri istihbarat katilleri bulmuş ve bu olayı çözmüş olurlardı ama bizi tek huylandıran olay bütün bu yalanlara rağmen ki mesela görgü tanığı bir seneyi doldurmadan, 2018 ayın 6’sında aramızda çıkan tartışma sonucu eve ateş etmesine rağmen yine bir şey yapılmadı, bir dava açılmadı, savcılık bunun üstüne gitmedi ve sağ olsun bir tane arkadaşımız dedi ki: “Bakın bu dava açılmazsa bu yarın öbür gün daha kötü şeyler yapar.” Dedi ve aynısı oldu. Hazine aramaya gelenler vardı, aralık ayında. Onlar yıl sonuna gittiler ve ardından da annemize konuşurken bu görgü tanığı bazı arkadaşlar oraya gelip gittiğini söyledi. 1 ocak ve 8 ocak arasında askeri büyük çaplı operasyon var, kardeşim bu kadar yoğun bir trafiğin olduğu bir yerde biz kimseyi görmedik, biz bilmiyoruz denmesi bize pek inandırıcı gelmiyor. Çıksınlar desinler ki; kardeşim siz bu suçtan dolayı böyle oldu size. Biz artık bazı şeyler çok inandırıcı gelmiyor bize. Çağrım sosyal medyada büyüklerimize siyasilerimize eğer gerçekten sizin de annenizi seviyorsa, herkes kendi annesini seviyorsa bir insan duygu olarak analık sevgisini, babalık sevgisini hissedebiliyorsanız biz de de aynısından var. Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma. Vicdanı olan insanlara, gerçekten vicdanlı hisseden insanlar hem sosyal medyada hem kolluk kuvvetlerimizde, tüm yetkililere buradan sesleniyorum. Gerçekten biraz vicdanınız varsa bu olayı en kısa zamanda çözün. Çözülemeyecek bir şey değildir. Her cinayet çözülür ama bu kadar 2 sene boyunca bir iddianameyi hazırlayamayacak kadar olmasına kızıyoruz. Bize ne denilmek istiyor burada; “Kapatın çenenizi oturun evinizde mi?” ben kimden kuşkulanmam gerekiyor. Neden dolayı öldürüldüğümüzü bile bilmiyoruz. Bugün 11 kardeş olarak her gün ölüyüz. Anneyi bulduk öldürülmüş, suya atılmış baba hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Babamız öldürülmüş mü suya mı atılmış gömülmüş mü sağ mı nereye götürülmüş bir şey bilmiyoruz. Neden bunu yaptınız bize? Çıksın birisi desin; kardeşim bundan dolayı öldürdüm biz affetmeye hazırız! Bizim dinimizde düşmanları sev diye bir şey var, biz affetmeye hazırız. “Kardeşim böyle böyle oldu ben de öldürdüm.” Desin, çıksın böyle düşmanlık var, böyle yaptınız, böyle konuştunuz açıklasın. Biz kimseye kin beslemiyoruz, kimseyi düşman da görmüyoruz ama bunun sebebi bizim için çok önemli.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Remzi bey gerçekten çok üzüntülüsünüz kardeşleriniz, yakınları olarak. Biz çok iyi anlıyoruz sizi ve biraz da avukatınız Av. Orhan Kemal Cengiz’i dinlemek istiyoruz, eklemek istediğiniz husus varsa lütfen ekleyin.

Remzi Diril:Çağrım; herkes sesimize ses olsun. Vicdanı olan herkes bu olaya sessiz kalmasın, teşekkürler.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz de sizin sesinizi tüm kamuoyuna iletmeye çalışıyoruz.

Remzi Diril:Tekrar size teşekkür etmek istiyorum olayın başından beri gerçekten bir insan olarak bakıyorum, milletin vekili olarak orada parlementoda gerçekten sesimizi diğer parlementerler ve yetkililere duyurduğunuz için benim ve ailem olarak size teşekkürlerimi sunuyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Av. Orhan Kemal Cengiz hoş geldiniz. Hep birlikte dinledik, siz zaten olayın avukatısınız, süreci iyi biliyorsunuz, kamuoyuna önemli beyanatlarınız var, söz sizde Orhan Kemal bey.

Av. Orhan Kemal Cengiz:Ömer bey sizin de açılış konuşmasında söylediğiniz gibi bir kişinin öldürülmesi çok ciddi bir ihlal, kayıp başka bir ihlal, Remzi bey de gayet duygusal, hepimizi etkileyen bir şekilde ifade ettiler, gerçekten de kayıplar aileler için büyük bir işkence. İnsanların yakınlarının annelerinin, babalarının akıbetlerini bir türlü bilememesi öğrenememesi korkunç bir şey ve Türkiye’nin bir kanayan yarası bu. Burada da bir kere daha tekrarlandığına tanık olmaktayız. En başına dönecek olursak Remzi bey güzel açıkladı Şırnak Kovankaya köyü bir askeri güvenlik bölgesi, 24 saat izlenen bir alandayız. Devletin mutlak hakimiyetinin olduğu bir bölge burası. Güvenlik açısından en küçük bir zaafın olmadığı bir yer. Burada iki tane insan güpegündüz kaçırılıyorlar, bakın güpegündüz kaçırılıyorlar! 70 gün sonra Şimoni Diril’in cansız bedenine ulaşılıyor, orada yapılan otopside bir barut izine rastlanıyor ve sırtında delik var, vurularak öldürülmüş maalesef. 2 yıl süren bir soruşturma var ve bu bir soruşturma en başından itibaren gizlilik içinde yürütülüyor. Bunu anlamak mümkün değil çünkü sizin de bildiğiniz gibi AİHM yaşam hakkı ihlali söz konusu olduğunda etkin bir soruşturmayı zorunluluğu getiriyor. Bunun en önemli unsurlarından bir tanesi de kaçırılanların ve öldürülen kişilerin yakınlarının her aşamada bilgi sahibi. Biz en başından itibaren bizden tüm bilgilerin saklandığı yargısal süreç içindeyiz ben bunu defaatle kamuoyuna söyledim, yazdım, bu kadar uzun süren gizli bir soruşturmada olsa olsa sadece soruşturma makamlarının usullerin, ve yetersizliklerini saklamak için gerçekleştirilen bir gizliliktir, maalesef iddianame teslim edildikten sonra 2 yıldır sürekli olarak dile getirdiğimiz kaygılarımızın bir şekilde geçerliliği olduğuna tanık olduk.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Bu da zaten biz insan hakları savunucularının birçok başka olayda bildiği bir klasiktir.

Av. Orhan Kemal Cengiz:Bir gizlilik yaratıyorsunuz ve orada da soruşturmanın selameti diyorsunuz ve böylece de ne kamuoyu ne ölenlerin yakınları bir şekilde o dosyayı irdeleyip gerçekten doğru düzgün bir soruşturma yapılabiliyor mu bunu değerlendirmenin imkanı yok siz bir şey söylediğinizde eksik soruşturma yapıyorsunuz dediğimizde soruşturma gizli onlar bilmiyor ki diyorlar. Ben 30-40 dilekçe vermişimdir bir köy kuyuya atıyor gibiyim bu dilekçeleri! Emeklerimizin hiçbir tanesine cevap yok, muhtemelen adli süreçler bu dilekçelerden etkileniyor ama bize yansıyan herhangi bir şey yok, otopsiden bahsedildi, biz diyoruz ki; şu otopsinin görüntülerini verin, biz de bir bağımsız uzmana inceletelim “Hayır, mümkün değil.” Dosyadan hiçbir şey alamıyorsunuz. En sonunda da iddianame birtakım şeyler ileri sürülerek ağır ceza mahkemesi tarafından reddedildi. Şöyle tehlikeli bir noktaya geldik; bir kör noktaya, çıkmaz sokağa gelmiş durumdayız. Ağır ceza mahkemesi diyor ki ret gerekçelerinden bir tanesi; sen Şimoni Diril’in sırtında barut izi ve delik olmasına rağmen şüphelilerin evlerinde bulunan silahlarla bir mukayese yapmamışsın! Diyor. Bu usulü bir eksiklik, kovuşturma aşamasında çok rahat giderilebilecek bir şey. Kovuşturma başladıktan sonra gerek resen kendiliğinden gerekse tarafların katılanın ve Cumhuriyet Savcısı’nın sanığın talepleri ile soruşturma genişletilebiliyor. Ağır ceza mahkemesinin yazacağı müzekkere ile toplanacak deliller, bunlar bahane edilerek dava açılmadı! Bu anlamda kör bir noktaya gelmiş. 2 yıldır yetersiz bir soruşturma var o yetersiz soruşturmada gizlilik arkasına saklanmış gizlenmiş şimdi de ağır ceza mahkemesi topu taca atıyor. Bu anlamda bu davanın açılması hem ölen ve kaçırılan şahısların yakınlarının dosyaya katılımı bakımından, hem kamuoyu denetiminin sağlanması bakımından yaşamsal önemde. Burada sorun şu; ağır ceza mahkemesinin istediği delil. Adamlar öldürmüşse Şimoni Diril’i o silah kalkıpta evlerinde saklayacak halleri var mı? Dolayısıyla sizin istediğiniz delil toplanamamışsa siz bu iddianameyi toptan mı reddedeceksiniz?

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Reddetmek için geçerli bir delil değil. 2 yıldır beklenen iddianame sonunda kamuoyu baskısı ile hazırlandı.

Av. Orhan Kemal Cengiz:Bahane mi arıyorsunuz? İnsan hakları hukukçusu olarak benim izlenimim şudur; bu dosyada failler en başından beri korunmaktadır. Bu dosya cezasız bırakılmak istenmektedir, bu dosyanın arkasındaki karanlığa ulaşılmak istenmemektedir. Bu dosyanın arkasındaki karanlığa ışık tutulmak istenmemektedir. Bu anlamda bir karanlığa karşı savaşıyoruz. Remzi bey ifade etti. Aile için birtakım spekülasyonlar üretilmiş, orada insanlar devlet ile örgüt arasında bir tercih yapmaya zorlanıyorlar, eğer o tercihler onların istedikleri gibi yapılmazsa insanlar hedef olabiliyor. Bir devletin çok ciddi sorumluluğunun olduğu bir dosya ile karşı karşıyayız. En başından tekrarlayacak olursam; devletin bu kadar çok ciddi bir egemenliğinin olduğu kontrol sağladığı bir yerde iki insanın güpegündüz kaçırılmasının mantıklı, makul bir şekilde açıklayabilmek mümkün değil! Bu kaçırılmışsa siz bunu eğer isterseniz çok kısa bir sürede o failleri yakalardınız çünkü Remzi bey de söyledi o alana kimin girdiği çıktığı sürekli kontrol altında bir alandan bahsediyoruz oradan başlayarak çok ciddi soru ve sorunların olduğu bir soruşturma dosyası ile karşı karşıyayız. Savcı Şırnak 1. A.C.M.’ye sundu o esnada Vali, Savcı ve Hakim’in yaptığı toplantı sonrası iddianame hakim tarafından reddedildi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Nedense bütün kaçırılma dosyaları böyle Orhan Kemal bey. Türkiye’de birçok kaçırılma dosyasını takip ediyorum, savcılar zamanında harekete geçmez, olay yeri tespitleri yapılmaz, HTS kayıtları temini mobese kamera kayıtları temini inanılmaz derecede gecikir veya yapılmaz. Ulusal alandan umut kesilir uluslararası alana gider aileler AİHM’in, BM’nin sorularına Adalet Bakanlığı savsaklayarak cevap verir veya vermez gibi sürekli bu tür kaçırma olaylarında bunlara rastlıyoruz ve Diril olayında da aynı hadiseyi görüyoruz en sona gelecek olursak iddianameyi bir şekilde öyle ya da böyle reddeden 1. A.C.M. var Şırnak’ta. Peki ne zaman ailenin adalet duygusuna hitap edecekler! Ne zaman bir iddianame ortaya çıkacak bu 2 yıldır bekleyen gözyaşları ile bekleyen büyük bir sıkıntı içinde bekleyen aileye adalet gelecek? Reddediler de bu iddianame ne zaman hazırlanacak Sn. Av. Orhan Kemal Cengiz bey.

Av. Orhan Kemal Cengiz:Çok güzel sorular sayın milletvekilim. Mesele şurada; ben katılan vekili olarak, mağdurların vekili olarak iddianamenin metnine bile ulaşamadık. Biz o gün Şırnak Cumhuriyet Savcılığı’na ilk dilekçe verdik; o iddianamenin verilmesi iddianemenin ve ret kararının verilmesi talebi de gizlilik gerekçesiyle reddedildi, ikinci bir dilekçe ile A.C.M. kararını zor alabildik, bugün elimde bir iddianame yok, güçlü zayıf tarafı diye değerlendirme yapamıyorum. Sizin sorunuza gelince naçizane olarak; burada kritik olan oyalanmadan, bir an önce bu davanın açılması. Bu davanın açılması söylediğim gibi dosyanın bir şekilde açılması, gizlilik kararının ortadan kalkması ne var ne yoksa bir şekilde ortaya serilmesi. Biz de eksik noktaları tespit ederek şunların toplanmasını istiyoruz deme imkanına kavuşalım, 2 yıl geçmiş bu imkandan yoksunuz. Çok vahim bu. İnsanların yaşam hakkı sadece insanların hayatlarına son vererek ortadan kaldırılmıyor! Siz doğru düzgün bir soruşturmayı yürütmüyorsanız, delilleri doğru düzgün toplamıyorsanız, faillerin peşini bırakıyorsanız, izleri takip etmiyorsanız, bir dava açmıyorsanız yaşama hakkını tekrar tekrar ortadan kaldırıyorsunuz, yaşama hakkını ihlal ediyorsunuz. Bu dosyada da böyle bir problem ile karşı karşıyayız. Benim naçizane gözlemim kamuoyu ilgisi bu dosyanın üzerinden kalkar ise bir fail-i meçhul ile maalesef karşı karşıya kalacağız. Şu ana kadar ki reflekslerin hepsi bize bunu gösteriyor o yüzden kamuoyunun bu konuda duyarlılığı çok önemli, bu dosyaya, bu davaya, bu meseleye gösterecekleri ilgi. Ben bu açıdan da size özellikle çok teşekkür etmek istiyorum her zaman olduğu gibi insan hakları alanında çok duyarlı bir vekilimizsiniz ben çalışmalarınızı her zaman büyük beğeni ile izliyorum, paylaşıyorum da bunu zaman zaman kamuoyuna sosyal medyada, yazılarımla vs. o yüzden ilginize çok teşekkür ediyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Ben de teşekkür ederim Sn. Cengiz. Değerli izleyiciler Sn. Remzi Diril ve Sn. Av. Orhan Kemal Cengiz’in anlatımları bir skandal tabloyu ortaya çıkarıyor, gerçekten isyan etmemek mümkün değil, bir yargı skandalı var, büyük bir yargı skandalı! Uluslararası camia Türkiye’deki şu oldukça nazik bir kaçırılma olayının hukuki sürecinin 2 yıldır böylesine sürüncemede bırakılmasını görse gerçekten çok çarpıcı bir haber olur bu. Zannımca dünya hukuk skandalları tarihine girecek davalardan birisi olmaya namzet, halen bitmiş bir olay yok, süreç 2 yılda buraya gelmiş durumda Sn. Av. Orhan Kemal Cengiz’in vurguladığı gibi tüm kamuoyuna bir hassasiyet çağrısı, duyarlılık çağrısı yapıyoruz. Lütfen bu 2 yıldır askıda bırakılmış, sürüncemede bırakılmış, unutturulmaya çalışılan kaçırılma olayına yakın ilgi gösteriniz. Maalesef ki yargısal olaylar ile ilerlemek pek mümkün değil. Kamuoyu baskısı son derece önemli. Sayın avukatımız da bu konuda kamuoyundan bu konuda önemli bir destek yardımı talep ediyor. Biz insan hakları savunucusu siyasetçi olarak zaten en başından beri bu konunun hassasiyetini bilerek yoğun bir şekilde gündem ediyoruz ama yeterli değil, kamuoyuna sesleniyoruz! Değerli kamuoyu lütfen bu olmaz, hepinizin anne babası var, bir gün esrarengiz bir şekilde anne babanız kaybediliyor ve 2 yıl boyunca yargısal süreçler sürüncemede bırakıyor bu olayı. Sonunda bir iddianameye kavuşuyoruz derken avukat bey iddianameyi bile göremiyor! Yakınları göremiyor! Olacak bir şey değil. Sil baştan gerçekten kabul edilecek bir şey değil. Eğer insansak, eğer vicdan sahibiysek kim olursa olsun bu haksızlığa itiraz etmek durumundayız ki aslında buradaki hadisede pozitif bir ayrımcılık ile daha hassas olunması gereken bir durum var çünkü bu toplumun büyük önemli bir kesiminden birisinin uğradığı bir haksızlık değil, bu toplumdaki azınlıklardan birisinin bir Hristiyan toplumundan, Asuri Keldani toplumundan bir yaşlı köylü çiftin uğradığı haksızlığa karşı toplumsal vicdanın daha duyarlı olması gerektiğinin de altını çiziyorum. Yalnız bırakılmış bir kesimin uğradığı büyük haksızlık ve örtbas etme çabasına karşı Sn. Av. Orhan Kemal Cengiz de Şimoni –Hürmüz Diril çiftinin oğlu Remzi Diril önemli bir duyarlılık çağrısı yaptı. Ben çok teşekkür ediyorum her ikisine Sn. Remzi Diril ve Sn. Av. Orhan Kemal Cengiz’e son olarak eklemek istediğiniz bir cümle var mı Sn. Cengiz?

Av. Orhan Kemal Cengiz:Çok meşhur bir sözdür, bir yerdeki adaletsizlik her yerdeki adaletsizlik demek. Siz çok önemli bir çağrıda bulundunuz, kayıplar, cinayetler, özellikle de azınlıklar söz konusu olduğunda hepimizi alarma geçirmesi gerekiyor. Burada bütün toplumun alarm duygusu yaşaması gereken bir vaka söz konusu bunun kapatılması sadece Şimoni Diril- Hürmüz Diril’i ilgilendirmiyor Türkiye’deki bütün insan hakları durumunu, demokrasiyi, hukuk devletini ilgilendiren fevkalde büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Bu kadar vahim hak ihlallerinin yargısal süreçlerinin dışına itilmesi fevkalade tehlikelidir o yüzden çok duyarlı olmak gerekiyor. Tekrar teşekkür ediyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz de çok teşekkür ederiz. İyi akşamlar diliyoruz. Av. Murat Canım kendisinin ve yakınlarının iddiası üzerine önemli bir kumpasa uğratılmış durumda. Halen yargılanmakta, cezaevinde bize de mektuplar yazıyor, yakınları bize başvuruyor. Konuyu takip etmeye çalışıyoruz. O yüzden bugün Murat Canım’ın uğradığı hak ihlali konusundaki görüşlerini almak üzere yakını Hasan Canım’a bağlanıyoruz ekranlarımızda Sn. Hasan Canım hoşgeldiniz.

Hasan Canım:Hoşbulduk sayın vekilim. Bize bu imkanı sağladığınız için teşekkür ediyorum, Allah razı olsun. Bizim sesimiz oluyorsunuz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Hemen vakit geçirmeden, zindandaki bir kişinin Murat Canım’ın uğradığı hak ihlali konusunda kamuoyunu aydınlatır mısınız? Bu konuda hiç bilgisi olmayan kamuoyuna kısa ve özet bir tarzda bu konuyu anlatır mısınız Sn. Hasan Canım.

Hasan Canım: 27 Mart 2018’de sabaha karşı evden alındı, şu ana kadar cezaevinde bulunmaktadır. Suç silah temin etmek. Silah temin eden kişiler amcam yakalandıktan 15 ay sonra yakalandılar. Mahkemeleri devam ediyor şu anda. Orada itiraf ettiler, kendileri silah verdiklerine dair. Onları dosyaya soktuğumuz anda mahkeme acelece karar aldı ve müebbet verildi amcama. Yargıtay’a gittik onandı, şu anda dosya Anayasa Mahkemesi’nde tüm delilleri sunduğumuz halde bize cevap verilmiyor. 16 Temmuz 2020’den beri şu an Anayasa Mahkemesi’nde dosya tüm delilleri sunmamıza rağmen cevap alamadık.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Savcı Mehmet Selim Kiraz değil mi?

Hasan Canım: Bir de itirafçı, bir savcımız Can Tuncay savcımız davaya bakan. Bu dosyayı kapatmak için yalancı itirafçı yarattı bize adı da Cavit Yılmaz. Cavit Yılmaz’ın suçu Okmeydanı’nda motorize ekiplerini yakmakla suçlanıyordu, ceza alacağı yerde çıkıp mahkemede: “Av. Murat Canım’ı suçlayacaksın.” “Silah temin etti, teslim etti diyeceksin bize. Biz de seni serbest bırakacağız.” İlk önce itiraz ediyor. “Öyle bir şey yapamam.” Sonra ailesi ile tehdit ediliyor. “Biz seni Ankara Sincan Cezaevi’ne götürürüz, orada kemiklerinde bulunmaz, arkamızda devlet var, Adalet Bakanlığı var. Herkes bizim için çalışıyor, sen çıkıp mahkemede bunları söyleyeceksin. Sonra seni serbest bırakacağız.” Ödül olarak serbest bırakıldı. Sonra Almanya’ya iltica etti Cavit Yılmaz Artı TV’ye çıkıp tüm gerçekleri anlattı, noter huzurunda 15 sayfa dilekçe yazdı bize gönderdi, mahkemeye sunduğumuz halde yine cevap alamadık. Nereye başvursak kapı yüzümüze kapanıyor! Bir suçumuz olsa biz diyeceğiz ki; amcamın suçu var, gerçekten amcam yapmış diyelim, biz amcamdan vazgeçeceğiz ama öyle bir şey yok. Neden bize cevap verilmiyor? Anayasa Mahkemesi şu ana kadar cevap vermiyor bize. Adam Av. Murat Canım 4 yıldan beri içeride yatıyor masum olduğu halde.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Somut delil anlamında bir şey var mı?

Hasan Canım:Cavit Yılmaz’ın bir beyanı var mahkemede; “Örgüt içerisinde yıllarca çalışmamı yaptım, ne legal ne de illegal Murat Canım’ı hiç görmedim.” Diyor. Amcam hiçbir yere üye değil. Kendisi avukat danışmanlık yapıyor. Şişli’de oturuyordu, 35 yıldır orada oturuyordu. Bir insan suç yaparsa yine aynı yerde mi oturur? Suçu varsa kaçar. Suçsuz olduğu halde orada oturduğu halde suçu olmadığı halde sabahın köründe evinden alınıyor suç yükleniyor. Suç yok! Bir yerde kaybı yok, silahta parmak izi yok, tanık yok, savcımız bir itirafçı yaratması ile insanlar itham ediliyorsa Türkiye Cumhuriyeti’nde işimiz çok zor!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bir tanık beyanı ile müebbet almış.

Hasan Canım:Tanık beyanı ile evet. Öbür mahkemenin tutanağı var elimde. “10 gün önce anlamışlardı ve gerekeni kolluk kuvvetlerimize bildirmiştim, 10 gün önce saldırı Serdar Karakaş adıyla Elif ablaya sorumlusu Okmeydanı’na.” ihbar ediyor savcımız öldürülmeden 10 gün önce öbür mahkemedeki gizli tanık. Savcımız öldürülmeden 10 gün önce gidip ihbar ediyor. “Saldırı olacak önlemini alın.” Önlemi kimse almıyor. Savcımız bilerek isteyerek mi öldürüldü?

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Saldırı savcıya yönelik olacak mı demiş?

Hasan Canım:Evet. Bir saldırı olacağına dair ihbar gitmiş. Öbür mahkeme tutanağı elimde. Mahkeme tutanağı elimde. Bu dosyayı 9 Kasım’da teslim edecektim, o an getiremedim. Dosya halinde yaptım bunları. Saldırı olmadan 10 gün önce ihbar edilmiş ama hiçbir şekilde önlem alınmamış savcımıza. Neden önlem alınmamış? Silahın izine ulaşıldı dediler. Bunu da yayınlayan Nazif Karaman. Silahın izine ulaşıldığı halde, başkasının silah verdiğini mahkeme orada adamlar itiraf ediyor biz verdik diyor, neden amcam serbest bırakılmıyor? Neden 2 dosya birleştirilmiyor? Biz bunu anlayamıyoruz. 2 dosya neden tek elde durmuyor? 2 dosyayı birleştiği anda bizim dosyamız düşecek. 2 dosyayı ayrı ayrı tutmaya çalışıyor Adalet Bakanlığı. Cevap vermiyorlar bize.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Mustafa Koçak’ta aynı çerçevede hayatını kaybetmişti. O da aynı şekilde herhalde o konuda da kısaca bilgi verirseniz.

Hasan Canım:Kapı komşusu Hasan amca Mustafa Koçak’ın babası ile Murat amcam kapı komşusu. Kendisi daha önce manavcılık yapıyordu Hasan amca. Ben de İstanbul’daydım, amcanım kapı komşusuydu. Mustafa Koçak bir olaydan gözaltına alındı ama savcımız ile ilgili değil. Hasan amca amcamın yanına geliyor amcam avukat: “Oğlum gözaltına alındı ilgilenir misin?” dedi amcam “Evet.” Dedi, o davadan sonra amcamın başına sarıldı, Mustafa’nın başına sarıldı. İlk önce Mustafa alındı, Mustafa’ya da işkenceler yapıldı, itirafçı ol, seni bırakırız, isim ver. “Ben bu olayı yapmadım, kimsenin de ismini vermem, kimsenin günahına da girmem.” Dedi Mustafa, Mustafa’yı zorladılar. Kız kardeşleri ile tehdit edildiler, bu olayı 4 yıldır ben takip ediyorum, kız kardeşleri ile tehdit edildi, “Onların ırzına geçeriz, sen bize bilgi vermezsen.” Dediler. Öyle bir sistem de yaşıyoruz ki büyük bir sıkıntı yaşıyoruz, bir insanı konuşturmak için gidip kız kardeşlerinin ırzına mı geçeceksiniz böyle bir şey olmaz. Saçmalık başka bir şey değil, sıkıntımız büyük. O anda da sizinle konuşmak istedim. İnşallah ben buradan savcımızın babası Muhammed Amca’ya seslenmek istiyorum, Muhammed Hakkı Kiraz amcamıza, Yasemin Kiraz hanıma. Biz bu olayda suçsuzuz, gerçekten bir suçumuz varsa bizi assınlar ama biz suçsuz yere neden bize işkence çektiriliyor? Bu olaylar yüzünden ben iş bulamıyorum. 4 tane çocuk okutuyorum, şu an ayda 2 Bin TL maaş ile çalışıyorum. Neden bütün aileye bu işkence çektiriliyor? Suçsuz yere işkence çekiyoruz. Biz adalet istiyoruz başka bir şey istediğimiz yok. Gerçekten bir suçumuz varsa gelsinler hepimizi alsınlar ama suçunuz yok, amcamın da suçu yok. Ailece büyük sıkıntımız var. Amcamın bir an önce serbest bırakılmasını ya da adil yargılanmasını istiyoruz. Gerçekten bir suçumuz varsa tespit etsinler bizim boynumuz kıldan ince olacak. Yeter ki tespit etsinler ama suçumuz olmadığı halde neden bizi daha içeride tutuyorlar? Amcam ile bir tek ailenin birinci fertleri görüşebiliyor biz görüşemiyoruz. 15 günde bir telefon hakkı bende, beni arıyor amcam. Onunla ancak sesini duyabiliyoruz. Sizin yardımınızla inşallah bir yere varırız.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Biz gündem etmeye devam edeceğiz. Başka böyle Yargıtay tarafından onansa da haksız bir süreci sonrasında ceza aldığına inandığımız insanların durumunu da gündem ediyoruz. Şerif Mesutoğlu da onlardan birisi. Bu davada Murat Canım’ın mağduriyetini de hissediyoruz, görüyoruz ve gerçek adaletin sağlanması için bunu gündem etmeye devam edeceğiz. Hasan Canım’ın anlattıkları da yeterince aydınlatıcı oldu. Biz Hasan Canım’a da zindandaki Murat Canım’a da bu konuda gereken hassasiyeti sürdüreceğimize söz veriyoruz çünkü Türkiye’de maalesef son zamanlarda bu tür gizli tanıklar veyahut da yalancı tanıklar ile veyahut da vicdansız tanıklar ile veyahut da başkasının belki müebbet hapis cezasına çarptırılmasına yol açacak ifadeler ile maalesef bu tür cezalar verilebiliyor. Biz konunun takipçisi olacağız Hasan bey. Bu konudaki son cümlelerinizi alalım.

Hasan Canım:2013’te Şafak Yayla canlı bomba alınıyor cezaevine, 14 ay içeride tutuluyor mahkemeye çıkartılacaklardı, mahkeme fesh ediliyor, yeni mahkemeye çıkartılıyor. O mahkemeden beraat ediliyor hepsi canlı bomba diye. Orada mahsus mu bıraktılar Şafak Yayla’yı çünkü 3-4 ay sonra savcımızı şehit ettiler. Kiraz ailesine buradan sesleniyorum, Muhammed Hakkı Kiraz amcamıza, Yasemin Hanım’a da sizin aracılığınız ile “Biz suçsuzuz, biz masumuz, biz adalet istiyoruz. Yeniden yargılama istiyoruz. Ne olacaksa bir an önce olsun çünkü biz masumuz, kimseye bir zarar vermedik, bir karıncayı öldürmeyiz bırakın insan öldürmeyi, sebep olmayı. Biz bir an önce amcamızı yanımızda görmek istiyoruz. Tüm suçsuz insanların içeride yatmasına gönlümüz razı da olmaz inşallah herkes kendi ailesine, sevdiklerine kavuşur. Size teşekkür ediyorum sayın vekilim ilginize alakanıza. Allah razı olsun sizlerden.”

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli izleyenler bugün iki önemli konuğumuz ve konumuz oldu. Diril ailesinin kaçırılması ve Av. Murat Canım’ın haksız, hukuksuz bir yargı süreci sonrası 3 yıla yakındır cezaevinde olması ve Yargıtay tarafından cezanın onanması sonrası Anayasa Mahkemesi’nin kararının beklenmesi ile ilgili bir süreçte. Biz bu mağduriyeti aydınlatmaya çalıştık, biliyorsunuz Türkiye’deki yargı süreçlerini bende yaşadım. Yargıtay çok rahatlıkla haksız, hukuksuz dosyaları onaylıyor, bunu yaşayarak bende gördüm, yıllardır takiple biliyordum ama biz bunu yaşayarakta gördük ve şu anda başka yaşayanlar olduğunu da görüyoruz. Gereken hassasiyeti göstererek bu mağduriyetleri takip edeceğiz bir insan hakları savunucusu siyasetçiyiz. Her iki aileye de gerek Diril ailesi gerek Canım ailesine bu konuda taahhüdümüz olsun, bu konuları hassasiyetle takip edeceğiz ve siyaset alanında kamuoyu duyarlılığı oluşturmaya çalışacağız.

Bu hafta ÖFG TV bu kadar. Haftaya Salı günü saat 21.00’de görüşmek üzere hepinize hayırlı akşamlar diliyorum hoşçakalın.

Yorumlar