1 Ekim 2022

Ocak Medya – Emrullah Bayrak

Bırakalım altılı masanın akıbetinin ne olacağını!..

Bırakalım masanın altında veya üstünde kimin olduğunu!..

Bırakalım ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağını!..

Bırakalım seçimlerden kimin zaferle çıkacağını!..

Bırakalım Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin felsefi konuşmalarını!..

Bırakalım doların ve avronun nereye savrulacağını!..

Bırakalım Türk lirasının nereye uçacağını!..

Bırakalım enflasyon ve faizin nerelere savrulacağını!..

Bırakalım Abdulkadir Selvi ile Ahmet Hakan’ı!..

Bırakalım fotoğraf savaşlarını!..

Bırakalım dizi savaşlarını!..

Gerçekten bırakalım!..

Çünkü tüm bunlardan çok ama çok daha önemli bir konumuz var.

Tam 6 yıldır üç maymunu oynadığımız bir mesele.

KHK ile gelen toplumsal bir facia!.. 

Toplumun kılcal damarlarına kadar işlemiş.

Mağdurlar İçin Adalet Platformu, “4.5.6. yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Araştırma Raporu”nu Meclis’te açıkladı.

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ile raporu hazırlayan KHK’lı Doç. Dr. Bayram Erzurumluoğlu toplantıya katıldı.

Rapordaki veriler gerçekten can yakıcı. 

25 bin “doğrudan/birincil mağdur” olarak adlandırılan KHK’lılardan, 5 bin de “dolaylı/ikincil mağdur” olarak nitelendirilen yakınlarından elde edilen verilerle hazırlanmış rapor. 

KHK mağdurlarının;

Yüzde 32,5‘i işsiz.

Yüzde 61,5’i, mağduriyetleri sonrasında bulundukları evlerden, mahallelerden, şehirlerden göç etmek zorunda kaldı.

Yüzde 41,5’inin hiçbir sağlık güvencesi yok.

Yüzde 96,3’ünün gelirleri, mağduriyetleri öncesi ile karşılaştırıldığında azaldı.

Yüzde 83,6’sı mevcut gelirleri ile geçimini sağlayamıyor.

Yüzde 44,5’i sahip oldukları menkul veya gayrimenkulleri satmak zorunda kaldı.

Yüzde 74,6 ‘sı tıbbi/psikolojik destek alma ihtiyacı hissediyor.

Yüzde 91,2’si, fırsatları olsa yabancı bir ülkeye gitmek ve orada yaşamak istiyor.

100’ün üzerinde KHK’lının intihar ettiği tahmin ediliyor. 

İntihar eden KHK’lıların sayısı dahi tam bilinmiyor.

Bebekleriyle, çocuklarıyla cezaevinde kalan kadınları anlat anlat bitmez.

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, şunları söylüyor:

“Türkiye tarihinin en ağır kıyımıyla karşı karşıyayız. Bir devletin, işverenin insanları işten çıkarabileceğini biliyoruz ama bu işten çıkarmalar sadece işten çıkarmakla kalmadı. Anayasayı hukuku çiğneyerek insanlığa karşı bir soykırıma yol açtı. Biz bu zulmü tüm Türkiye’ye ve dünyaya duyuyoruz. Yarın anayasa ve hukuk önünde hesabını da mutlaka soracağız.

İhraçlar kamuyla sınırlı kalmadı özel sektörde de insanlar işe alınmadı. Çok vasıflı insan çalışma hayatı dışında itildiler. İnsanların yurt dışına çıkışları engellendi. OHAL döneminin sadece KHK’lılar ve ailelerinin değil 84 milyonu etkileyen insan hakları ihlali ve ekonomik sorunlara dönüştüğünü gördük.” 

Dram dur durak bilmeden devam ediyor.

İşte onlardan sadece biri!..

6 yıldır Silivri Cezaevi’nde hapis. 

Er Abdülillah Sarıtaş.

21 yaşına kadar Erzurum’un Tekman ilçesine bağlı Kırıkhan köyünde çobanlık yaptı. 

Askerlik için köyünden dışarı çıktı. 

15 Temmuz gecesi İstanbul’da askerliği yapan henüz 19 günlük bir erdi. 

Boğaziçi Köprüsü davasında yargılandı. 

Darbeye yardım ve yataklık yaptığı iddiasıyla 17,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Sayın Gergerlioğlu’na gönderdiği mektupta şöyle diyor:

“Ben Erzurum’da doğup büyüdüm ve askere gidene kadar köyümden dışarı çıkmadım. Ben bir çobanım ve size samimiyetimle söylüyorum koyunlarımı çok özledim. Özgürlüğümü, köyümü Erzurum dağlarını çok özledim. Ana babam görüşlerime gelemiyor, yüzleri bile silindi hafızamdan. Haftada bir kere on dakika seslerini duyabiliyorum sadece. 

Ben terörist değilim. Herhangi bir örgüt üyeliğim olmadığı gibi kimsenin malına, canına zarar vermediğim mahkeme kararıyla da ortada olmasına rağmen darbeye yardım ettiğim gerekesiyle tam 17,5 yıl hapse mahkum edildim.

Normal bir hukuk devletinde kişi savunmasını mahkemede yapar, taleplerini yargı yoluyla dile getirir değil mi? Anayasa ve kanunlar bunun için yok mu? Ama bu ülkede adalet yoksa sesini başka bir şekilde duyurmak için çırpınıp durursun. Size bu mektubu yazmamdaki sebep budur. Benim var olduğumu hatırlamanız ve hatırlatmanız… Sessizin sesi olmanızdır.”

Peki bu mağdur kitlesine ses olabiliyor muyuz?

Maalesef hayır.

Uzak diyarlardaki haksızlığa kükrüyoruz ama burnumuzun dibinde yaşananlar karşısında suspus oluyoruz.

“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” deyip yine suskun şehirlerde haksızlıklara, adaletsizliklere, hukuksuzluklara inat yaşamaya devam ediyoruz. 

Ne yazsam boş.

Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi diyeyim ben de:

Bana sor sevgili kâri’, sana ben söyleyeyim,

Ne hüviyyette şu karşında duran eş’ârım:

Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;

Ne tasannu’ bilirim, çünkü, ne san’atkârım.

Şi’r için “gözyaşı” derler; onu bilmem, yalnız,

Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!

Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!

Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;

Oku, zîrâ onu yazdım, iki söz yazdımsa.

Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim,

İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim.

Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek:

Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.

Yorumlar