21 Aralık 2021

Değerli izleyenler yeni bir ÖFG TV programı ile karşınızdayız. Her hafta Salı günü saat 21.00’de  sizlere sunduğumuz haftanın  önemli insan hakları konuları ve konukları ile birlikte size sunduğumuz ÖFG TV programımıza yine başlıyoruz.

Bu hafta iki önemli konu ve konuğumuz var. İşin doğrusu cezaevlerinde hasta mahpuslar ölümler, intiharlar şu anda çok yoğun bir şekilde gündemimizde. Son 1 haftada 5 kişi hayatını kaybetti, ikisinin intihar olduğu ileri sürülüyor cezaevi yönetimleri tarafından üçünün de hasta mahpus olduklarını biliyoruz ve ikisi tabutta tahliye oldu birisi de ölüm döşeğinde tahliye oldu ve kısa süre içinde hayatını kaybetti. Cezaevindeki durumlar büyük bir vehamet arz ediyor, tüm bunlardan dolayı bugün ilk olarak Diyarbakır Barosu’na bağlacağız, Diyarbakır Baro Başkanımız ile önemli konu konuşacağız. Diyarbakır Barosu’nun yaptığı insan hakları algısı, Diyarbakır’daki insan hakları algısı önemli veriler içeriyor, bu konuda sayın başkanımız bize biraz bilgi verecek, aynı zamanda birlikte bulunduğu yaklaşık 1 aydır Diyarbakır Baro’sunda cezaevlerindeki çocukları için, mahpuslar için nöbet tutan, adalet nöbeti tutan annelerimiz de orada olacak ve onların da sorunlarını dinleyeceğiz ve ardından programımızın ikinci bölümünde ise cezaevindeki bir başka hasta mahpus ile görüşeceğiz, onun yakını ile görüşeceğiz. Firdevs Taşkın’ın kızı Hatice Taşkın ile görüşeceğiz ve hem anne baba tutukluluk hem de hasta mahpusluk üzerine onların duygu ve düşüncelerini alacağız.

Öncelikle Diyarbakır Barosu’na bağlanıyoruz. Sayın Başkanımız Nahit Başkanım merhaba nasılsınız?

Nahit Eren:Merhaba iyi yayınlar diliyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bugün biz Diyarbakır Baro’suna ÖFG TV olarak bağlandık, Diyarbakır’a bağlandık. Diyarbakır’da insan hakları haftası dolayısıyla yapmış olduğunuz Diyarbakır’da insan hakları algısı çalışmanız ile ilgili bilgi almak istiyoruz daha sonra yanınızda adalet nöbeti tutan annelerimiz ile konuşmak istiyoruz, duygu ve düşüncelerini almak istiyoruz. Hemen vakit kaybetmeden size sözü bırakalım. Diyarbakır İnsan Hakları Algısı çalışmanız hakkında bilgiler alalım Sayın Başkanım.

Nahit Eren:Diyarbakır Barosu 27 Kasım’da insan hakları haftasına hazırlanmak üzere yıllardır bölgede hak ihlallerinin yaşandığı bir gerçek. Biz Diyarbakır’da özellikle Diyarbakır kamuoyunun Türkiye’deki hak ihlallerine bakış açısı, daha doğrusu Türkiye’deki ihlallerin kaynakları nasıl gördüklerini ölçmek adına araştırma yaptık, bu araştırmayı geçen hafta paylaştık. Ön sonuçtu bu. Diyarbakır Barosu Ocak ayında bu raporu ayrıntıları ile paylaşacak, sonuçta gerçekten çarpıcı sonuçlar ile önümüze geldi. Özellikle yargıya olan güven, Türkiye’de hak ihlalleri konusunda daha çok nereden hak ihlali geldiği konusunda Türkiye genelinde yapılan araştırmalara göre çok farklı sonuçlar önümüze çıktı. Öncelikle bu araştırmanın kimlerle yapıldığını izah edeyim, bu araştırma Diyarbakır merkez ve kırsal ilçelerde 44 mahallede 1000 kişi ile birlikte yapılan bir çalışma. İlk olarak önümüze çıkan sonuç; Diyarbakır’da adalete olan güven Türkiye’nin oldukça üstün bir ortalama ile yargıya olan güvensizlik. %41’in yargıya hiç güvenmediği belirtilmiş, 10 üzerinden bir puanlama üzerinden Türkiye’deki yargının adalet sisteminin güvenilir olup olmadığı konusunda 10 üzerinden yapacağınız bir puanlamada yaklaşık %30’u da 10 üzerinden 2 ve 4 puan vermiş durumda. Ortalama neredeyse Diyarbakır’ın %72’si yargıya maalesef güvenmiyor. Tabi aynı zamanda orta derecede yargıya güven gibi bir sonuçta var ama en çarpıcısı sadece %1’inin yargıya güveniyor olması. Gerçekten bir hukuk devletinde çarpıcı bir sonuç ve Türkiye’nin yıllardır hak ihlalleri ile ya da Kürt meselesi açısından merkezi konumdaki kentlerinden biri olan Diyarbakır’da maalesef yargıya böyle ciddi bir güvensizlik olduğunu biz bu çalışmadan görmüş olduk. Tabi bizim bu rapordan özellikle sorduğumuz hususlardan biri buydu, birçok etken ya da hak ihlaline sebep olan birçok başlık verdiğimizde özellikle hak ihlalleri konusunda devletten ve erkeklerden gelen bir hak ihlaline yönelik sonuçta çarpıcıydı. Özellikle yargı da bu anlamda %25 gibi bir oranda yargının da hak ihlallerine sebep olduğu konusunda bir sonuç var ve devletten geliyor olmasına paralel olarakta en çok hak ihlaline maruz kalan kesimleri sorduğumuzda; Kürtler ve kadınlar gibi bir sonuç çıktı. Türkiye genelinde yıllardır bu konuda yapılan araştırmalarda bizler açısından yeni olan Türkiye’de yoksullar, Türkiye’de Kürtler genel anlamdaki bu tür çalışmalarda 3. Sırada çıkardı, kadınlar yine birinci sırada çıkıyordu ama bizde çarpıcı olan sonuçta zamanında çocukların yoksullardan daha çok 3. Sırada en çok hak ihlaline maruz kalan kesim olarak bir sorun çıktı ve biz bunu şöyle değerlendirdik; bölgede sorunlarda özellikle çocuk hak alanındaki ihlale, özellikle zırhlı araçlarla çocukların ölümüne, yaralanmasına sebebiyet veren vakaların da bunda etkili olduğunu gördük. Bir bütün olarak, hak ihlalinin kimlere yönelik daha çok işlendiği ve kimden geldiği olgularını birleştirdiğimiz zaman bize çok devletin insan hakları karnesi açısından çok iç açıcı olmayan bir tablo sundu. Tabi bizim burada en çok önemsediğimiz konulardan biri şuydu; Türkiye’nin 1990’lı yıllardaki hak ihlali ile bugünkü hak ihlallerini karşılaştırmayı istedik biz. 90’lı yıllardaki hak ihlallerine yönelik algı %75’deyken bugün Türkiye’de %73’ler gibi. Neredeyse birbirine yakın oranların çıkmış olması çok çarpıcıydı, bu da bize şunu gösteriyor bir kez daha; Kürt meselesinde yenilikçi politikalardan paralel olarak bir şekilde hak ihlallerinin de arttığını gösteriyor, bildiğiniz üzere Türkiye’de 2015’ten sonra yeniden başlayan çatışmalı süreç, 2015-2016 yılındaki darbe girişiminden sonra temel hak ve özgürlükler alanındaki düzenlemeler, kısıtlayıcı düzenlemelerle birlikte ve yenilikçi politikalarla birlikte adeta 1990’lara eş değer oranda bir hak ihlali algısı Diyarbakır kamuoyunda şu anda açığa çıkmış görünüyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Burada bir dikkat çekenler kadınlar ve çocuklar. Oldukça önemli bir oran teşkil ediyorlar, bu konuda yorumlarınızı alalım, ne dersiniz? Kadınlar hele ki oldukça önemli bir şekilde hakkı ihlal edildiği düşünülen kesim, Kürtler zaten kronik olarak sürekli hak ihlaline uğruyor ama burada dikkat çekici bir şekilde çocuklar da önemli bir oran teşkil etmiş, bu konudaki yorumlarınız nedir?

Nahit Eren:Kadın oranının yüksek çıkması Türkiye’nin aslında bu soruyu sorduğumuz zaman salt Diyarbakır’da bu hak ihlaline yönelik bir değerlendirme değil aynı zamanda tüm Türkiye bakış açıları ile en çok hak ihlaline kimlerin maruz kaldığı sorusunu sormuştuk, kadınların öne çıkması, evet toplumda ciddi şekilde son yıllarda özellikle kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri hemen her güne bir kadın cinayeti ile girer bir duruma geldik. Burada özellikle son aylarda biz o sorunu da sormuştuk, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmanın kadına yönelik şiddetin artışında bir faktör olup olmadığını sormuştuk; %60 oranında bir potansiyel İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmanın kadın hak alanında ciddi bir ihlale sebebiyet verdiğini özellikle şiddet boyutuyla ankete katılanlar belirtmişti, Türkiye’de hem İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olmak, genel anlamda hükümetin, iktidarın kadın politikasında maalesef toplumda bu tür şiddet ve cinayet vakalarını önleme konusundaki yeterli tedbir ve önlemlerin alınmadığını ortaya koyuyor. %60 oranındaki bir kadın meselesi, ya da kadınların hak ihlaline uğradığı oran olarak bize şunu gösteriyor; salt kadının cinayet vakalarında hak ihlalleri değil aile içi şiddeti bize çok net bir şekilde gösteriyor ve maalesef biz sadece görünen, kamuoyuna yansıyan ya da yargı makamlarına yansıyan bu tür vakalar ile aslında bir oranlama ya da bir tablo okuyabiliriz ama bu anket bize şunu gösterdi; evet toplumda insanları gördü, kadına yönelik ciddi vakaları ve kadına yönelik hak ihlallerinin olduğu sonucunu da bize gösteriyor. Yargıya yansıyan boyutu ile bu meseleye ya da olayların sayısal anlamda değerlendirilmesini yapmamız gerektiğini bize gösteriyor, katılanların %51’i kadın %49’u erkek ama sonuç itibariyle %60’ın üzerinde kadınların en çok hak ihlaline uğrayan kesim olduğu tespit çevrelerine ne çok kadına yönelik şiddetin ihlallerinin olduğunu bizlere gösteriyor. Çocuk meselesini az evvel de söyledim, biz bunları salt seviyesinden ayrı düşünemeyiz, çocuklar en çok bu tür patlayıcı gibi savaş artıkları ile temas var, yaşamını yitiren yıllarca çocuklar oluyor. Son yıllarda özellikle zırhlı araçlar ile senede 3-4 vaka ile karşı karşıya kalıyoruz. Bu da bir şekilde aşırı güvenlikçi politikalar ile güvenlik tedbirleri ile ilintili olduğu sonucunu bizlere bu rapor göstermiş oldu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Değerli başkanım bizim de bu konuda Miraç Miroğlu vakası biliyorsunuz, zırhlı aracın çarpması sonucu hayatını kaybeden küçük bir çocuğumuz vardı, onunla ilgili sorduğumuz bir soru önergesine gelen cevap ilginçti, önemliydi. Aracı kullanan şöför çocuğu görmediğini, lastiğin altından bir cismin geçtiğini hissettiği anda durduğunu bir çocuğunu ezdiğini söylüyordu, mahalle aralarında zırhlı araçlar, görüş açısı oradaki bisiklet süren, yürüyen ufak çocukları görmeyecek derecede görüş açısı dar olan, zırhlı demir telli araçların dolaşması tabi ki çocukların hakkını önemli bir şekilde ihlal ediyor.

Nahit Eren:Biz aynı zamanda şunu da sorduk; temel hak yaşam hakkı ve genel anlamda hak ihlallerinin yanı sıra özel bazı sorunlar da sorduk özellikle kayyum meselesini sorduk, bölgenin Diyarbakır’ın gerektiğinde belediyelere, üniversitelere kayyum atanabilir mi? Sorunu katılıyorum katılmıyorum tarzındaki soruda; Diyarbakır’ın bunu haklı gören oran 6.4. kesinlikle haklı gören 6.4, katılıyorum diyen %17, neredeyse bizim kayyım atamalarına ilişkin olarak toplumun %75’inin bu tür atamalara bu tür özellikle belediyeler açısından seçme ve seçilme hakkının yurttaş olarak elinden alınmış olması hem de seçilenin seçilme hakkının elinden alınması Diyarbakır’ın %75’inin bu uygulamayı doğru bulmadığı ve bir hak ihlali olarak değerlendirdiğini gördük bu raporumuzda. Çarpıcı olan Türkiye’de gündemde olan meselede, ana dilde eğitim hakkını sorduk. Ana dilde eğitim ve hizmet alma ve almamanın insan hakkı ihlali olup olmadığını sorduğumuzda. Toplumun %67’sinin ana dilde eğitimin verilmemiş olması bir hak ihlali olduğunu değerlendiriyor sadece bu konuda değerlendirme yapmak istemeyen ama bunun bir hak olarak görmeyen kesim olarak görmeyen bir oran ise 1.2 gibi çok düşük bir oran olduğunu ama katılmıyorum demekle birlikte kesin katılmıyorum ve katılmıyorum diyen oran ise %11. Bu da bize aslında bölgenin ana dilde eğitim hakkına yönelik şu anki kısıtlayıcı ya da bu hakkın sağlam olmasını bir insan hakları miladı olarak bizlere gösterdi, güvenlik soruşturmalarını sorduk, özellikle personele ve alımlar ile ilgili bu tür soruşturmaların yapılıyor olmasını bir hak ihlali olarak değerlendirip değerlendirilmediğini sorduğumuzda yine %60 olarak bunun bir hak ihlali olduğunu bu tür özetle istihbari soruşturmaların yapılıyor olmasına bir nevi çalışma özgürlüğüne çalışma hakkına yönelikte bir ilan olarak değerlendirildiğini gördüm, çarpıcı sonuçlardan birisi de şuydu; Türkiye’de ant okunmuyor ama Diyarbakır’ın %81’i andın okutuluyor olmasını bir insan hakları zorunlu olarak okutuluyor olması insan hakları ihlali olarak değerlendiriliyor, değerlendirilmiş. Medyaya ilişkin çarpıcı bir sonuç var, Kürdistan tanımı anlamında, Kürdistan kavramını kullananlara yönelik yürütülen soruşturmaları ve tutuklamaları sorduk bunların doğru olup olmadığını sorduk, tutuklamaları. Diyarbakır’ın %70’i bunun bir hak ihlali olduğunu bu tür tutuklamaları ve soruşturmaları tasvip etmediği yönünde bir değerlendirme var, %19’u bu konuda bir fikir beyan etmemiş ama sırf Kürdistan dedi diye tutuklamalar ve soruşturmaları yapıyor olmasını haklı bulanların oranı %9 gibi düşük bir orandı. Medya ile ilgili çarpıcı bir sonuç var, bunu da paylaşmak istiyorum. Özellikle medyanın insan hakları ihlallerini yansıttığını düşünüyor musunuz diye bir soru sorduk, maalesef %60’ı medyanın bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği gibi tespit var %14’ünün bu konuda fikir beyan etmemekle birlikte %26’sının medyanın insan hakları ihlallerini yansıttığını düşünüyor. Bu anlamda bölgede yaşanan hak ihlalleri konusunda basının içerisinde bulunduğu bu kabul edilemez, basın özgürlüğü açısından haber verme, haber alma hakkı açısından basının da maalesef üzerine düşen sorumluluğu bu anlamda yerine getirmediğini bu sonuçlarla görebiliyoruz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Sayın başkanım anketimiz genel itibariyle böyle. Kalan son dakikalarımızda annelerimiz orada niye adalet nöbeti tutuyor? Onu sormanızı isteyeceğiz. Bu konuda sözü annelerimize bırakalım. Niye oradalar? Kaç gündür oradalar? Hangi amaçla oradalar? Söz annelerimizde.

  1. Konuk : Merhaba sayın vekilim. Benim babam 30 yıldır içeride, ağır hasta. İzmir Şakran Cezaevi’nde kalıyor. Bizim burada adalet nöbetini tutumamızın temel nedeni iki temel isteğimiz var, birinci isteğimiz hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılıp sağlıklı koşullarda tedavilere başlaması, ikincisi infazı yakılmış tutukluların, hükümlülerin bir an önce o karardan vazgeçip onların bırakılmasıdır. Aile olarak bu son dönemde özellikle son ayda üst üste gelen tabutlar artık ciddi anlamda bizi korkutuyor, sadece burada değil evde günün her saati kaygılarla ve büyük korkularla yaşayan insanlarız. Bir an önce bu sorunun çözüm bulması gerekiyor, evet biz aile olarak canımızın duyulması için elimizden geleni yapıyoruz ama bu yetmiyor ve her şeyden önce bu hem Kürtlerin, hem Türklerin temel gündemi olması gerekiyor. Özellikle bunu ciddi anlamda Meclis gündemine getirilip ve bir an önce bu cinayeti artık bir cinayet olarak bakıyoruz çünkü bu hasta dediğiniz insanların belki de en sağlıklı bir şekilde tedavi edildiğinde iyileşebilecek insanlardır ancak sağlıklı şekilde tedavi edilmediği gibi zor koşullarda bırakılması ve tedavi sürecinde bırakmaları ciddi anlamda daha fazla hastalanmaları, son dönemde intiharların gündeme gelmesi bizi korkutuyor, hem sizden hem de genel anlamda Türkiye kamuoyundan istediğimiz budur. Bu toplumsal bir sorundur ve bu sorunun çözülmesi için hem vicdani, hem insani herkesin bu konuyu kendi temel gündemini yapıp üzerinde durmasını istiyoruz. Teşekkür ediyoruz.
  2. Konuk: 36 gündür oturuyoruz. Oturma amacımız içeride bulunan çocuklar için adalet talebi ile oturuyoruz. İçeride olupta infaz süresi, şartlı salıverilme süresi gelmiş olan kişilerin infazı yakıldığından tahliyesini talep ediyoruz. İçeride hasta olan yakınlarımızın sağlık koşullarının sağlanması ve bu amaçla serbest bırakılmasını istiyoruz eğer onlar bunu sağlayamıyorsa, gerekli olan sağlık koşullarını sağlayamıyorsa bıraksınlar biz onların tedavilerini kendimiz gerçekleştirelim. Yeter artık anneler ağlamasın, bu ağır yükü üzerimizden alsınlar çünkü ölümler artık olmasın.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çocuğu mu eşi mi hangi cezaevinde? Ziyaret ederken ne gibi zorluklar yaşıyor?

2.Konuk:Kardeşim, Diyarbakır F Tipi Cezaevi, hem kalp hem böbrek sorunu hem de gözlerinde sorun var ama ağırlıklı olarak böbrek ve kalp sorunu var, ağır hasta. Tedavisi için her ay aşılanması gerekiyor ama kendisi ile yaptığımız görüşmelerde yapılması gerekenlerin yapılmamakta. Hastaneye götürüp getirdiklerinde 15 günlük karantina süresi tutuluyorlar. Bu da hastalığın ilerlemesine ve psikolojilerinin bozulmasına sebep oluyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kaç yıldır cezaevinde ve kaç yaşında yakını?

      2.Konuk:35 yaşında ve 11 yıldır cezaevinde.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Diğer annemiz ile konuşalım.

  • Konuk: Öncelikle sizi selamlıyorum. Oğlum 28 yıldır cezaevinde. Bandırma Cezaevi’nde şu anda ve kalp kapakçıklarında çürüme var bu yüzden ciddi bir ağır hasta ve 28 yıldır hükümlü. Normalde kalp kapakçığındaki sorundan dolayı ameliyat edilmesi lazım ama bu ameliyat gerçekleşmedi. Hastaneye götürülüp getirilme süreçlerinde 15 günlük tek başına karantina amaçlı hücrede tuttukları için bu sağlıklarına daha fazla zarar veriyor. Ben sadece kendi hastalarım için burada bulunmuyorum, buraya geliş amacımız tüm hasta tutsakların serbest bırakılması, serbest bırakılmıyorsa olması gereken tedavilerin sağlanmasını istiyorum. Yaklaşık Türkiye’de 1600 hükümlü ve tutuklu hasta var hepsi için bu talebin gerçekleşmesi için buradayım. Bandırma’da olduğu için yakınım gidip gelemiyorum. Bölgede hükümlü ve tutuklular çok uzak cezaevlerine naklediliyorlar bu anlamda sıkıntılar yaşıyorum, kendim de hastayım. Görmek istiyorum ama uzak olmasından dolayı hem de ekonomik sıkıntılardan gidip gelemiyorum bu da ciddi bir sorun. Uzakta olduğu için zaman zaman gittiğimizde yeterli görüş süresi olmuyor. Çocuğumu göremediğim için onun buraya nakledilmesini istiyorum.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Çok teşekkür ederiz Sayın Başkanım programımızın süresi doldu. Biz adalet nöbetinin sesini duyduk ve duyurmaya devam edeceğiz, insan hakları algısı çalışmanız son derece değerliydi, annelerimize tekrar selamlarımızı iletin, saygılarımızı iletin biz cezaevlerindeki çok büyük sıkıntıların farkındayız, hasta mahpusların ve büyük dramların farkındayız ve bunu elimizden gelen tüm güçle dile getirmeye çalışıyoruz hiç merak etmesinler, Meclis’ten bağlanıyoruz ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Diyarbakır’da annelerin sesini duyuyor, biz tüm Diyarbakır’a selam, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz. Hoşçakalın.

Değerli izleyenler ÖFG TV’nin ikinci bölümünde de hasta mahpuslar ile ilgili önemli bir konumuz ve konuğumuz var. Hasta mahpuslar çok önemli bir konu. Geçtiğimiz hafta cezaevlerinde 5 kişinin ölüm haberini aldık. Artık cezaevindeki ihlaller sayılmakla bitirilmiyor, biz cezaevi ihlallerini Adalet Bakanlığı’na duyuruyoruz ama Adalet Bakanlığı son derece duyarsız ve sonunda maalesef mahpuslaın ölüm  haberleri veya Allah korusun intihar haberleri ile şok oluyoruz, bugün de bir hasta mahpus bir anne Firdevs Taşkın’ı konu edeceğiz. Firdevs Taşkın’ın kızı Hatice Taşkın bize annesinin sağlık durumu ile ilgili hasta mahpusluğu ile ilgili yaşadığı sıkıntılar ile ilgili bize bilgi verecek, çocukların yaşadığı sıkıntılar ile ilgili bilgi verecek, yargılanma nedenleri ve aldığı ceza hakkında bilgi verecek ama bizim için en önemlisi hasta mahpus olarak yaşadığı sıkıntılar Firdevs hanımın. Görüşlerde anlattıkları, koğuşunda yaşadıkları tüm bunları biz bugün Firdevs Taşkın hasta mahpusun kızı Hatice Taşkın’dan dinleyeceğiz. Hatice Taşkın bizim programımızda.

Öncelikle annenizi ve kendinizi tanıtır mısınız?

Hatice Taşkın:Ben Hatice Taşkın. Babam Ahmet Taşkın, annem Firdevs Taşkın’ın kızlarıyım. Babam 5 yıldır tutuklu, annem de 4 ay önce tutuklandı. Annem de kalp pili var, kapalı alanda yaşamaya hiç müsait değil sağlık şartları. İçerinin nasıl olduğu da belli, 4 aydır çok zorlanıyor, çok direndi hastaneye gitmemek için, geçen hafta savcılık zorla göndermiş, şu an karantinada kalıyor. Başka insanlarla beraber kalıyor. Çok zor olduğunu söyledi, dayanmaya çalıştığını söyledi ama en son gördüğümde ayakta duramıyordu ve başka bir mahkum koluna girerek koğuşa gitti. Gardiyanlar yardımcı oluyor ama ne kadar yardımcı olsa da çok zor diyor. Buradan çıkmam gerektiğini söylüyor, savcılığa gitmemizi söylüyor, dilekçe yazıyoruz, reddettiler, savcılıkla görüşmeye gittim reddettiler. Tekrar itiraz dilekçesi yazıyoruz ama inşallah.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Anneniz 4 aydır, babanız 5 yıldır cezaevinde. Babanız KHK ile ihraç edilmiş bir kişi mi?

Hatice Taşkın:Babam özel okulda öğretmendi ve gerekçesi bu olduğu için de tutuklandı, annemin hiçbir nedeni yok. Bank asya’ya para yatırmıştı ve bu suçtan dolayı ikinci dosyası açılıdı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Suç olarak isnat Bank asya’ya para yatırmak! Suç buydu yani. Ne kadar ceza aldı?

Hatice Taşkın: 6 yıl 3 ay ceza aldı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Babanız?

Hatice Taşkın: 7 yıl 6 ay ceza aldı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Zaten 5 yıldır baba ile ilgili sorunlar var, babanızın tahliye olması ne zaman?

Hatice Taşkın: 3 hafta sonra.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Baya bir süre geçmiş. Onun sağlık durumu ile ilgili sıkıntı var mı?

Hatice Taşkın:Sağlık durumu önceden ameliyat olması gerekiyordu, biraz daha toparlandı. Şu an iyi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Annenizin sağlık ile ilgili sıkıntıları hapishaneye girmeden önce de vardı. Neler yaşıyordu, nasıl tedaviler alıyordu, sağlık durumu neydi, cezaevine girebilecek durumda mıydı? Bu durumda cezaevine girmemesi için bir işlem başvuru yaptınız mı?

Hatice Taşkın:Annem 2014’te 2-3 kere kalbi durdu, bundan dolayı kalp pili takıldı. 7 yıldır kalp pili var. Ortalama 8-10 yıl arasında ameliyat olması gerekiyordu. Önümüzdeki yıllarda ya da bu süreçte ameliyat olması lazım ama şu an olamıyor ne yazık ki! Geçen gün hastaneye giderken sabaha doğru bayılmış, hastaneden çıkarken jandarmaların önünde. Bunu kendisi söyledi. “ İyi değilim, ölmemi bekliyorlar galiba.” Dedi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Peki siz herhangi bir infaz erteleme başvurusu yaptınız mı? Hastalığı tedirgin edici boyutta bayılmaları, kalp çarpıntıları var, kalbinde sıkıntılar var. İnfaz erteleme başvurusu yapıldı mı?

Hatice Taşkın:Yapılmadı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:İlaçlarını kullanabiliyor mu düzenli bir şekilde?

Hatice Taşkın:İlaçları sipariş etmişti, geldi mi bilmiyorum çünkü geç geliyor dedi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Kaç kişilik koğuşta kaç kişi ile beraber kalıyor?

Hatice Taşkın:Kendi koğuşunda 30 kişi olması lazım. Şu an karantinada. Başka insanlar ile kalıyor, cinayet, hırsızlık, uyuşturucu suçundan içeride olanlarla kalıyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Karantinaya girmemek için hastaneye de gitmek istemiyor sanırım ama gitmiş ve dönüşte de böyle. Yalnız başına hayatını idame ettirebiliyor mu?

Hatice Taşkın:Hayır. Kendi koğuşunda yardımcı oluyorlarmış çünkü sadece yatıyorum dedi. “Yemeğimi getiriyorlar, yemek yiyorum, hiçbir şey yapmıyorum.” Dedi. “Karantina şartları çok zor, kimseyi tanımıyorum onun için çok zorlanıyorum.” Dedi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Hem 13-15 kişilik koğuşta 30 kişi kalıyordu öncesinde hem de şimdi karantina koğuşunda adli mahpuslar ile kalıyor ve uygun olmayan şartlarda, hazır olmadığı şartlarda kalıyor. Siz kapalı görüşlerde, açık görüşlerde annenizi nasıl görüyorsunuz? Sağlığı hapislik öncesi sağlığını nasıl görüyorsunuz?

Hatice Taşkın:Annem çok titreyen bir insan, tansiyon hastası, kalp pili var, son günlerde çok titriyordu ondan dolayı çok kötü gördüm zaten geçen hafta bizim açık görüşümüz vardı yaptırtmadılar. Annemin aşı olması gerekiyor normalde ilk aşısını olduktan sonra çok kalp çarpıntısı oldu, kalp krizi geçirecek gibi oldu ve aşı olmaması gerektiğini söyledik doktorlar. İçeride de aşısı tam olmayanlara açık görüş yaptırmadıkları için biz açık görüş yapamadık. Kapalı görüş yapabildik.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kapalı görüşte de pek iyi görmediniz kendisini.

Hatice Taşkın:Evet sandalyeye oturup öyle konuştu bizimle.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Ameliyat olma durumu varmış, onunla ilgili bir beklenti var şu anda hapiste o konuyu ne yapacaksınız?

Hatice Taşkın:Şu anda doktor kontrolünde bu hafta konuştuğumda ondan bilgi alacağım, 24’ünde de değerlendirmesi var umarım salıverilir. Salıverildiğinde bile çok büyük bir yardıma muhtaç bir şekilde olacak zaten. Bakmamız gerekecek, biraz toparlanması gerekecek.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Eve gelse bile onun bakımı özel ve evde de hemen iyi bir duruma gelemeyecek diyorsunuz, özel ihtimam göstermek gerekiyor.

Hatice Taşkın:Kendisi size neler anlatıyor? Koğuşta neler yaşamış? Koğuş ortamı ile ilgili sıkıntılar neler olmuş? Yaşadıkları konusunda kendi anlatımlarından örnek verir misiniz?

Hatice Taşkın:İçeride kıyafet ve ayakkabı sınırlandırması olduğu için annem ilk tutuklandığında terlik ile gitmişti içeriye ve sonrasında hava soğuyunca kantinden ayakkabı terlik almak zorunda kaldı. Aldığında da “Onlar çok kayıyor.” dedi, lavaboda çok kötü düşmüş. Herkes toplanmışlar. İyi olduğunu söyledi ama kötü olmuş.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Siz neler yaşıyorsunuz? Anneniz ev hanımı babanız özel kurumlarda çalışıyordu, 4 kardeşsiniz, kardeşlerinizi ve kendinizi tanıtır mısınız? Ardından da neler yaşadığınızı soracağız?

Hatice Taşkın:Biz 4 kardeşiz, en küçük kardeşim Melek 9 yaşında, 4 yaşındayken babam tutuklandı. Hiç okula baba ile gidip gelemedi, babasız büyüdü. Şu anda tek başına yatma korkusu var, bizimle beraber yatıyor. Her gün gün geçtikçe inancı kayboluyor, inancı gidiyor. Anneyi çok özledi çünkü yaşı gereği çok zorlanıyor. Biz 3 kızız, bir tane 15 yaşında kız kardeşim var Büşra. Antalya’da yaşıyoruz, ebeveynlerimiz yok. Çok zor ve şu anda bu şartlar altında, her gün dışarıda görüyoruz, çok zor. Hem kız olmak çok zor hem de ebeveynsiz büyük şehirde yaşamak çok zor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Hem anne baba tutuklu çocuklarsınız hem de anneniz hasta. Biz iki grupla da yakından ilgileniyoruz, anne baba tutukluluğun çok büyük bir zulüm olduğunu hep söylüyoruz, çok sıkıntılı olduğunu söylüyoruz onun için bir uğraş verdik. En azından annenin baba çıkana kadar mahkumiyetinin ertelenmesi gerektiğini hep söyledik, bununla ilgili tartışmalar yaşandı ve bununla ilgili yenilik getirilmedi. Hasta mahpusların durumunu da gündem ediyoruz, büyük zorluklar yaşadıklarını gündem ediyoruz, siz de ikisi de birleşmiş. Hem anne baba mahkumiyeti var hem de böyle bir hasta mahpus durumu var. Bu ikisi açısından çok önemli zorluklar yaşıyorsunuz. Evde siz kendi ihtiyaçlarınızı nasıl gideriyorsunuz? Maddi manevi durumlar nasıl? Gelir anlamında durum nasıl? Manevi anlamda anne babasız kendinizi nasıl hissediyorsunuz?

Hatice Taşkın:Maddi anlamda manevi anlama göre çok bir sıkıntımız yok. En büyük sıkıntı şu anda anne babanın olmaması. Maddi olarak geçinmeye çalışıyoruz, abim çalışıyor. Teyzem var. Aynı apartmanda o bakıyor bize. Arada geliyor.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Yemeklerinize bakımınıza yardımcı oluyor. Siz de anneniz gittikten sonra ev işleri ile uğraşmaya çalışıyorsunuz. Bu arada en büyük sıkıntıyı en küçüğünüz çekiyor anlaşılan, 9 yaşındaki kızımız. En etkilenen o oluyor sanırım. Abi de kendini kurtarmış, siz ve kardeşiniz de bir nebze ama 9 yaşındaki küçük çocuk baya bir ruhsal sıkıntılar yaşıyor. Ne gibi sıkıntıları var? Dersler, psikolojik durum, davranışlar, tavırlar, anne baba ilgisi olmayınca neler yaşanıyor evde?

Hatice Taşkın: En büyük sıkıntılardan birisi okula annesiz babasız gitmek çünkü okul çıkışında herkesin annesi babası alıyor. Daha hiç babam okula götüremedi elinden tutup. En büyük hayali; babamın elinden tutup “Babam var.” Diye arkadaşlarına göstermek. Bir diğer sıkıntımız da; ortak büyük sıkıntı cezaevine gidiyoruz, adliyeye gidiyoruz, okuldan çok uzaklaştık hepimiz. Çok devamsızlığımız var, ben lise 3’teyim, kardeşim de lise 2’de çok devamsızlığımız var, rapor almak zorunda kalıyoruz çoğu zaman kabul etmiyorlar. Dershaneye gidiyorum, yetişemiyorum hem ev hem anne baba olmak çok zor!

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz cezaevine giderken ne gibi sorunlar yaşıyorsunuz? Anne baba aynı cezaevinde mi? Kayıtlarınız nasıl oluyor?

Hatice Taşkın:Aynı cezaevindeler, birisinden rica edip gidebiliyoruz. Tek başımıza gidemiyoruz biraz uzak, aynı şehirdeyiz ama.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Mutlaka birisi sizi arabayla götürmek durumunda kalıyor. Peki annenizin sağlık durumuna gelelim, siz sıkıntıdasınız, abiniz dışarıda 3 kız kardeş evde yalnızsınız. Teyzeniz size bakmaya çalışıyor ister istemez, sizde de bir özlem, hasret duyguları yoğun bir şekilde var. Zaten baba ile ilgili sıkıntılar 5 yıldır devam ediyor. Uzun süredir açıkta görüşemiyorsunuz sanırım. Şimdi de anne eklendi. Peki annenin mahkeme süreci nasıl oldu bitti? Onun sıkıntıları neler yaşandı? Baba girdikten sonra mı mahkeme süreci yaşandı? Annenizin yaşadığı sıkıntılar stresler neler oldu? İster istemez mahkemede sıkıntı yaşar? “Yarın öbür gün cezaevine girecek miyim?” der. Bu süreçte neler oldu?

Hatice Taşkın:Annem 2 yıl önce gözaltına alınmıştı, ilk mahkemesinde 6 yıl 3 ay verip annemi saldılar, 1.5 2 yıl sonra tekrar gözaltı yapıp tutukladılar. Biz hastalığından dolayı tutuklanma ihtimali hiç vermiyorduk, biz de çok şok olduk, hiç beklemiyorduk. Hem kocası tutuklu hem 4 çocuğu var hem de kalp pili var dolayısıyla. Mahkeme günü zaten ben kendisine uzaktan gördüm savcılığın orada, ayakta duramıyordu ve öncesinde bayılmış, doktor gelmiş ve hakim bunu göz önünde bulundurarak kararı verdi.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Mahkemeye çıktığında tutuklu muydu?

Hatice Taşkın:Değildi. 14 gün gözaltında kaldı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:14 gün gözaltında kaldı, mahkemeye çıktı ve tutuklandı. Daha ceza onanmadı değil mi?

Hatice Taşkın: Onanmadı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:İstinaf’a gittiniz. Böyle bir süreç var. Avukatınızın sağlık ile ilgili belgeleri sunmasına rağmen tutuksuz yargılanma gerçekleşmedi. Bu konuda avukatınız yoğun bir uğraş verdi mi? Hangi belgeleri verdi? Neler yaptı?

Hatice Taşkın:Eğitim Araştırma Hastanesi’nde ameliyat olmuştu, oradan belgeleri çıkarttırıp, belgeleri sunduk ama çok göze almadılar, göze alsalardı zaten şu an annem yanımızda olurdu.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Kalp ameliyatı. Birçok ilaçta kullanıyordu sanırım hayatında. Kaç yıldır vardı bu şikayetleri?

Hatice Taşkın:8 yıldır.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Küçük kardeşinizin doğumundan sonra bu tür sıkıntılar ortaya çıkmaya başladı.

Hatice Taşkın:Onun doğması ile beraber çıktı.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Kalp kapağında sıkıntılar vardı. Siz yetkililerden ne bekliyorsunuz Hatice hanım? Biz Firdevs Taşkın’ın tutukluluğunu takip ettik, babanın tutuklu olduğunu gördük, annenin tutuklanması ile 4 çocuğun yalnız başına kalacağını hem anne baba tutukluluk dolayısıyla önemli sıkıntılar yaşayacağını hem de anne Firdevs Taşkın’ın oldukça önemli sıkıntılar yaşayacağını, hastalık, maddi ve manevi olarak sıkıntılar yaşayacağını söyledik ama buna rağmen tutukluluk devam ettiriliyor, itirazlar reddediliyor gördüğüm kadarıyla. Neler diyeceksiniz genel tablo için?

Hatice Taşkın:Bizim şu an anneme çok ihtiyacımız var, onunda bize çok ihtiyacı var, bakıma ihtiyacı var ve bu uzun süre sonra onu gerçekten sağlıklı bir insan olması uzun bir süre sürecek. En kötü ihtimalle denetimli serbestlik veya ev hapsi olarak en azından yanımızda olsa çok çok daha iyi olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Bununla ilgili ben daha etkili tutukluluk itirazı başvuruları yapmanızın gerektiğini söyleyeyim ve şu da bir gerçek; birçok hasta mahpus cezaevinde yeterli sağlık hizmeti alamadığı için hastalığı ilerliyor, maluliyet derecesine düşebiliyor veya hayati tehlikeler yaşayabiliyor, böyle bir ihtimal ile sizde karşı karşıyasınız, ilaçlarını düzenli kullanamaması, hastalığın ilerlemesi, hayati tehlikelerin ortaya çıkması tehlikesi ile karşı karşıyasınız çünkü son 1 haftada cezaevlerinden 5 ölüm haberi aldık, 2 si intihar 3’ü de hasta mahpus ölümüydü, bu çerçevede kamuoyuna ne söylemek istersiniz? Adalet Bakanı’na programımız aracılığı ile ne söylemek istersiniz? Bu sizin için önemli bir fırsat, kamuoyuna, yetkililere, bakanlığa Antalya Cezaevi’ndeki Firdevs Taşkın için söyleyeceklerinizi söyleyin.

Hatice Taşkın:Benim annem ölse bunun hesabını Adalet Bakanı veremez! Biz 4 çocuk annesiz kalırız, yaşadıklarımız yanımıza kalır ve kimse de bu riski göze almak istemez umarım tahliye olur.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Başka anne baba tutukluluklar için, hasta mahpusların durumları için neler dersiniz? Çok sıkıntılar yaşandı, anne baba tutukluluklar var, sizin gibi aileler var, yüzlerce çocuk cezaevinde annesinin yanında her gün yeni bir bebek, çocuk cezaevine annesi ile birlikte giriyor. Her gün anne baba tutukluluktan dolayı çocuklar evlerinde yapayalnız kalıyorlar. Bu gelen tablo için siz ne talep ediyorsunuz Bakanlıktan? Nasıl bir çözüm bulsunlar? Bunu da net bir şekilde beyan edin.

Hatice Taşkın:Şu dönemde Türkiye’de adalet olmadığı için şu anda maalesef bir şey söylemeyiyorum ama bu hiçbir yerde görülmemiş, savaşlarda bile kadınlara dokunulmamış. Şu anda yaptıkları çok büyük bir zulüm gerçekten.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Siz anladığım kadarıyla hem annenizin cezaevinde bir işkence çektiğini düşünüyorsunuz hem de kendinizin bir işkence çektiğini düşünüyorsunuz, bu konuda ne diyorsunuz? Anneniz ile konuştuğunuz zaman onun tüm duygu ve düşüncelerini sizinle paylaştığını düşünüyor musunuz? Sizi üzmemek için bazı konularda sessiz kaldığını görüyor musunuz? Bu hal açısından neler yaşanıyor? Biraz da onu anlatın. Babanız bu arada tüm bu annenizin içeri girmesi, sizin yalnız kalmanız karşısında babanızın hissettikleri neler bir de bunları dinleyelim.

Hatice Taşkın:Babam çıkacakken; “Çıkacağıma sevinemiyorum. Dışarıda beni bekleyen bir eşim olmadığı için sevinç yaşayamıyorum.” Diyor, biz de tam onun çıkmasını beklerken ikinci şok haberini aldık, annem de alındı. Hiç beklemiyorduk böyle bir şey çok kötü bir sürpriz oldu, yakında çıkacağına inanıyoruz umarım. Eğer ki çıkmazsa gerçekten çok büyük bir sağlık sıkıntısı var, bunu herkes göz ardı ediyor ama bu bir gerçek. Annem mesela geçen hafta görüşte karantinadan gelmiş ve bunu bize söylemedi, biz bunu avukattan öğrendik, biz üzülmeyelim diye bunu bize söylemedi ama duyduk sonuçta. Bazı şeyleri söylemiyor. Biz başkasından duyduk, üzülmeyelim diye söylemiyor ama duyuluyor sonuç olarak.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Anneniz size bazı şeyleri söylemiyor mu? Bu konuda ne hissediyorsunuz? Tüm yaşadıklarınız sizce yetiyor mu sıkıntıları yoksa bazı şeyleri sizden saklıyor mu?

Hatice Taşkın:İletmiyor bazı şeyleri biz üzülmeyelim diye, o da bizi düşünüyor. İçeride insan görüşe gelirken farklı bir maske takıp geliyor, orada çocuklarım var ve benim bu kötü halimi görmemeliler yoksa buradan çıkınca o son halim onların gözünün önüne gelecek diye çok farklı bir maske takabiliyorlar, biz de öyle dışarının sıkıntısını içeri aktarmamak için farklı bir maske takıyoruz ama sonuç olarak ortada bir duygu var, his var, hissediyorsunuz. Onun kötü olduğunu biliyorsunuz.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Diğer koğuşundaki mahpusların yakınları ile görüşüyor musunuz? Onlar neler yaşıyorlar?

Hatice Taşkın:Çok fazla görüşemiyorum ama çok fazla mağdur insan var. Geçen hafta görüş yapmıştık, bizimle bir kişi açık görüş yapamadı, beraber kapalı görüş yaptık onların da annesi ve babası tutukluymuş, herkes gerçekten çok perişan halde, kimse kimseden iyi değil. Kimsenin acı yarıştıracak bir durumu yok! Herkes herkesten kötü şu anda.

Ömer Faruk Gergerlioğlu: Biz konuyu takip edeceğiz Hatice hanım. Firdevs hanıma selamlarımızı iletin. Mağduriyetini takip ediyoruz, hem hasta bir mahpus hem de eşi de mahpus, siz de anne baba tutukluluk yaşayan insanlarsınız, bizim için komplike bir vaka. Birçok sıkıntının olduğu bir haldesiniz, o yüzden sizi kamuoyundaki binlerce kişinin sıkıntılarını yansıtmak üzere seçtik, görüşlerinizi, düşüncelerinizi, duygularınızı kamuoyuna yansıtmanız için seçtik, hem bir anne baba tutukluluk hem hasta mahpus ve yakınlarının çektiği sıkıntılar anlamında ÖFG TV’ye oldukça önemli şeyler anlattınız. Çok teşekkür ediyoruz, Allah yardımcınız olsun bir an evvel bu sıkıntıların bitmesini, annenizin ve babanızın sizlere kavuşmasını diliyoruz ve bu konuda yaşadığınız sıkıntılar, annenizin, babanızın yaşadığı ihlaller hakkında da bir milletvekili olarak elimizden geleni yapacağımıza söz veriyoruz, böyle sıkıntılar yaşanırsa bize lütfen ulaşın ve mahpusların yaşadığı sıkıntıları biz de Adalet Bakanlığı’na iletelim. Biliyoruz o Adalet Bakanlığı şu anda biz zulümat bakanlığı olmuş, çok zulüm ediyorlar, siz de bunu çok yakinen yaşıyorsunuz, çok zalimce ihlallere imza atıyorlar ama bizler konuyu gündeme ederek kamuoyuna seslerinizi duyurmaya çalışacağız. Çok teşekkür ederiz Hatice hanım son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Hatice Taşkın:Çok sağ olun teşekkür ederim.

Ömer Faruk Gergerlioğlu:Değerli izleyenler bugün de Adalet Bakanlığı’nın maalesef ki zulüm ve uygulamaları ile ilgili mağdurlarla konuştuk, çok önemli büyük mağduriyetler var, anneler mağdur, babalar mağdur, çocuklar mağdur, aileler mağdur, hastalar mağdur ve maalesef insanlar yaşadıkları her yerde büyük sıkıntılar yaşıyorlar, gerek cezaevlerinde gerek evlerinde oldukça önemli hukuksuzluklar ile karşılaşıyorlar, adalet ulaşmanın çok zor olduğu cezaevlerinden bir kesit sunduk bugün size programımızda haftaya Salı günü saat 21.00’de tekrar bulaşacağız ve yine önemli konuları gündem etmeye çalışacağız, haftaya Salı günü saat 21.00’de buluşana kadar hepinize hayırlı günler dilerim hoşçakalın.

Yorumlar