01 Şubat 2024

Meclis’te milleti ve anayasayı, Anayasa Mahkemesi’ni çiğnemek olağanlaştırılmaya, normalleştirilmeye çalışılıyor kabul edilecek bir durum değil. Hakkında verilen bir ceza kararı nedeniyle hükmü Meclis’te okutulan ve cezaevine giren bir milletvekili olarak aynı yanlışlığın hatanın tekrar işlenmesini kınıyorum! Millet adına kınıyorum! Milletin değerli adına kınıyorum. Anayasal ilkeler adına kınıyorum. Anayasa ve millet ayaklar altına alındı Meclis’te. Hepimiz gördük bu oyunu maalesef çok üzücü bir şekilde halkın oyları ile vekil seçilen Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Benim ile ilgili ceza kararı Yargıtay’da onandıktan sonra 17 Mart 2021 tarihinde Meclis’te okunduğunda hakkımda Anayasa Mahkemesi kararı yoktu. Başkan Anayasa Mahkemesi kararını beklemek istememişti bu Meclis’in tarihine bir utanç sayfası açan eski Meclis Başkanı Mustafa Şentop Anayasa Mahkemesi kararını dahi beklememişti. Şimdi ise daha vahimi gerçekleşti. 2 kez Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Meclis Başkanlığı bu kararı okuttu. Anayasa Mahkemesi kararını ya beklemeyen ya da bu kararlar olduğu halde bu kararlardan kaçan ve adına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı denilen bir başkanlık ile karşı karşıyayız. Utanç verici bir başka gün daha yaşatıldı millete! Sadece Can Atalay’a değil tüm millete, 85 milyona yaşatıldı! Sadece muhalefete değil iktidarı ile muhalefeti ile milleti temsil eden tüm milletvekillerine herkese yaşatıldı. Kabul edilecek bir durum değil ve bu anlarda Meclis Başkanlığı zor anlar yaşadı. Sayın Mustafa Şentop’tan sonra ve benim kararımı okuyan Celal Adan’dan sonra Sayın Bekir Bozdağ da bu yanlış hatalı kararı okuma gafletine düştü. Milletvekillerinin yoğun protestosuna rağmen ve Meclis’teki milletvekillerinin yoğun gürültü nedeniyle duymadığı bir halde bu kararı okudu ve kaçarcasına Meclis Başkanlığı’ndan ayrılıp gitti. Çok utanç verici üzücü görüntülerdi bunlar millet adına çünkü Meclis Başkanlığı boşuna yok! Bu Meclis’in Başkanlığı milletvekillerini korumak için var dolayısıyla milleti korumak için var yoksa bir milletvekili Meclis Başkanı olmayabilirdi, teknik bir şekilde bir bürokrat Meclis Başkanı olur işleri yürütürdü. Niye bir Meclis Başkanı var? Niye milletvekilliği dokunulmazlığı var? Çünkü biz milletvekiliyiz ve milletin oyları ile buraya gelmişiz, milletin haklarını korumak için ve onların söyleyemediklerini ifade edebilmek için bize bir dokunulmazlık veriyor. Bunun çok ucuz yöntemler ile kaldırılması sadece bir kişiye, Gergerlioğlu’na, Atalay’a değil millete hakarettir, millete yapılan bir yanlıştır. Bunu kendi vekilliğim düşürülürken de söyledim, Can Atalay’ın vekilliği düşürülürken de söylüyoruz. Kabul etmiyoruz büyük bir zulümdür ve bir an önce hak yerini bulmalı, Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay Meclis’e dönmeli, milletvekilliğine milleti temsile başlamalıdır.

İsrail’de zulüm sürüyor ve biz bu zulmü kabul etmiyoruz. Uluslararası Adalet Divanı İsrail’i soykırım işlemek ile yargıladı ve henüz kesin bir ceza kararı gelmemesine rağmen ifadeleri ile bir soykırım olduğunu belirtti ve bir ihtiyati tedbir kararı alınması gerektiğini söyledi. Sadece Uluslararası Lahey Adalet Divanı değil, İsrail Meclisi’ndeki milletvekilleri de İsrail iktidarının soykırım yaptığını söylüyor! İşte onlardan birisi; İsrailli Milletvekili Ofer Cassif’in İsrail’i Filistinlilere karşı soykırım yapmak ile suçlamasından dolayı milletvekilliğinin düşürülmesi gündemde. Bakın doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlar bu memlekette ve iktidarın hoşuna gitmeyen sözler söylendiği zaman milletvekillerinin dünyanın her yerinde milletvekilliği düşürülmeye çalışılıyor. Kabul edilecek bir hal değil ama milletvekilleri doğru olanı söylemeye devam etmeli çünkü ağır bir sorumluluk yüklenmiş durumdalar. Boşuna bize dokunulmazlık verilmiyor, milletin hakkını, hukukunu korumak için veriliyor. Kendi menfaatimiz için kendimizi nefsimizi korumamız için değil, milleti korumamız için bize bu dokunulmazlık veriliyor o yüzden dünyanın neresinde olursa olsun milletvekilleri iktidarlara karşı halkın, hakkını hukukunu korumaya devam etmelidir.

İsrail ile ilgili çok üzücü gelişmeler var, İsrail korkunç zulümler yapıyor. Ünlü sanatçı Haluk Levent diyor ki: “”3 aydır Mısır Refah Kapısı’ndan geçmeyen yardımlarımız var. Şu anda çocuklar açlıkla sınanıyor ve ölecekler belki de. Her kesimden politik düşünürün yüksek sesle, bu Nazi soykırımını andıran işgale karşı durması gerekiyor.” Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden soykırımcı İsrail’e karşı tepkiler yükseliyor.

Gazze’de öldürülen İsrailli askerin kardeşi cenaze töreninde savaş kabinesi Üyesi Benny Gantz’ın üzerine yürüdü: “Savaşı bitirmek zorundasın. Benim kardeşim boşuna ölmedi, savaşı durdur, bitir bu savaşı.” Diyor!

İnsanlığın vicdanının sesi olmaya çalışıyoruz burada. Bakın sadece Filistinliler değil, Gazzeliler değil, Batı Şeria’dakiler değil, İsrail’deki vicdanlı insanlar da hatta İsrail Meclisi’ndeki vicdanlı milletvekilleri de bu soykırıma dur diyor! İnsanlığın vicdanını Filistin’deki zulme dur demeye davet ediyorum.

İsrail’in hava saldırıları sonucu Gazze’nin altyapısı zarar gördü. Cibaliya’da yaşayan halk, ihtiyaçlarını bölgedeki tek su istasyonundan karşılamaya çalışıyor! Gözümüzün önünde canlı bir soykırım yaşanıyor arkadaşlar! Yarın öbür gün Gazze soykırımı denildiği zaman maalesef ki biz bu soykırım zamanında yaşayanlardan olduğumuzu hissedeceğiz. Belki utanç duyacağız, bu soykırım olduğu zaman gereken tepkiyi göstermediğimiz için. Bakın bu çok ağır bir durumdur. Şu anda o yüzden bu imtihanı kaybetmeyelim. Şu anda bu imtihanı kaybetmeyelim ve canlı yayınlarda süren bu soykırıma karşı en keskin insani tepkimizi gösterelim. Çok önemlidir! Yarın öbür gün pişman olmamak için bu çok önemlidir değerli arkadaşlar.

Uluslararası Lahey Adalet Divanı ile ilgili durumları ve beklediğimiz sonuçları Genel Kurul’da da gündem etmiştim ve AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nı sert bir dille kınamıştım ve ne üzücü ki Türkiye bu mahkemeye başvurmamıştı. Bir sürü hamaset ve gürültü yapan bu iktidar yerine dünyanın mazlum milletlerinden olan Güney Afrika Devleti bu başvuruyu yaptı ve Güney Afrika Devlet Başkanı dedi ki: “Tüm tehlikelere, baskılara, engellemelere, İsrail’in tehditlerine rağmen bu başvuruyu yaptık. Çok sevinçliyiz, inanıyoruz ki; Liderimiz Nelson Mandela mezarında bize gülümsüyordur!”  böyle güzel bir cümle sarf etti ve o taşıdıkları onurlu mirası insanlara hatırlatmaya çalıştı çünkü onlar zulme, haksızlığa uğramış bir milletti ve zulme haksızlığa uğrayan herkesin yanında durmayı bir vecibe olarak biliyorlardı.

Uluslararası hukukçu, Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi değerli hukukçu Kerem Gülay Hoca’nın değerlendirmelerini sunmak isterim. Kararı yakından takip etti karar anında ve sonrasında önemli değerlendirmeleri var. Diyor ki: “İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un “masum sivil yok” meali sözlerine vurgu yapıyor. Mahkemede geçici tedbir kararı geliyor. Güney Afrika’nın “Soykırım Sözleşmesi’nin ihlal edildiğine ilişkin iddialarının makul olduğunu açıklanıyor. Geçici tedbir talebiyle sözleşme arasında bağ olduğu da teyit edilmiş. Gecikme halinde “geri dönülemez” zarar olacağı vurgulanıyor. Geçici tedbir kararı geleceği kesinleşti. İçeriği geliyor.” diyor. İsrail Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesindeki fiilleri gerçekleştirmesini önlemek zorunda. 3. maddesi uyarınca “Soykırıma kışkırtmadan kaçınmak zorunda İsrail, “İnsani yardımın önlenmeden geçmesini sağlamak” zorunda. İsrail, delillerin yok olmasını önlemek zorunda. İsrail bu tedbirleri aldığını Mahkeme’ye raporlayacak! (Gambia-Myanmar’daki gibi)” diyor Kerem Gülay Hoca. Ayrıca önemli bir hususa değinmiş Uluslararası Hukukçu Kerem Gülay Hoca der ki: “Gergerlioğlu’nun Meclis’te yaptığı konuşmaya AK Parti Konya Milletvekili Av. Mehmet Baykan itiraz etmiş. “Türkiye’nin Uluslararası Lahey Adalet Divanı’na başvurma hakkı yok. Kitabı aç da bak Gergerlioğlu.” Demiş çok yanlış demiş.” diyor! Bakın Uluslararası bir hukukçu, Uluslararası hukukçu olmayıp orada laf eden bir hukukçuya ders veriyor! Nasıl ders veriyor bakın iyi dinleyin! Size hangi kaynak ya da kim yanlış bilgi veriyor Sayın Vekil Mehmet Baykan? Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 36, 72 ve 73. maddeleri, Soykırım Sözleşmesi’nin 9. maddesi açık. Siz birincil kaynak olan uluslararası antlaşmalar dururken hangi meczubun eserine ya da görüşüne itibarla Türkiye’nin davaya katılamayacağını düşünüyorsunuz? Siz avukat olsanız da bu işin uzmanı değilsiniz. Kamu kaynaklarından beslenen hangi danışman, devlet bursuyla yurtdışında okumuş hangi memur, falanca yere rektör/dekan atanan hangi akademisyen size yanlış bilgi veriyor? Türkiye’nin dış siyasetini cehaletiyle zehirleyen sözde uzmanlar kim? Gösterin, neden ve nerede yanlış yaptığınızı kaynaklarıyla açıklayayım Sayın Mehmet Baykan. Hangi kitap Sayın Vekil?” diyor! Bakın Lahey Adalet Divanı’na gidip duruşmayı takip eden bir vekil Sayın Mehmet Baykan ama daha konuyu bile bilmiyor! Bir Uluslararası Hukukçu: “Sen konuyu bilmiyorsun. Nereden buldun bu yanlış bilgileri de Gergerlioğlu’na konuşma sırasında sataşıp itiraz ediyorsun.” Diye bir ders veriyor! O dersi aldın mı diye soruyorum Sayın Mehmet Baykan’a? Bakın bilmediğiniz konularda konuşmayın sırf “Bu iktidarı savunacağım.” diye hukuku katletmeyin Sayın Mehmet Baykan, size buradan sesleniyorum ve cevabınızı da bekliyorum. Buyurun cevap verin sizin ile konuyu tartışalım çünkü biz konuyu biliyoruz, uluslararası hukukçular ile tartışıp, konuşuyoruz ve iktidarı korumak için katlettiğiniz hukuka sahip çıkıyoruz. Biz hukukun evrensel olması gerektiğini düşünüyoruz. İktidara ve siyasete bağlı olmaması gerektiğini düşünüyoruz. “Kararların uygulanması zorunlu.” diyor. “İsrail alınan kararları sahada uyguladığına dair 1 ay içinde mahkemeye rapor sunmak zorunda. Gereken önlemleri almalı.” Diyor.

Yine İsrail köşeye sıkıştırılmaya çalışılıyor. Fas İnsan Hakları Kuruluşları Koalisyonu, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Karim Han’a mektup göndererek Filistinlilere yönelik savaş suçu ve soykırım konusunda soruşturma açılmasını ve İsrailli yetkililer hakkında iddianame hazırlanmasını talep ediyor. Tüm dünyada etkin başvurular yapılıyor, Türkiye’den hala etkin bir başvuru yok arkadaşlar! Utanç verici. İktidar bol bol hamaset ve gürültü yapıyor, blöf yapıyor, şantaj yapıyor ve ardından da somut hiçbir iş yapmıyor. Utanç verici bir halde!

İsrail insanlık dışı uygulamaların hepsini yapıyor! Bakın İsrail askerleri doktor kılığında bir Filistin hastanesine girmiş, Gazze’de İbn-i Sina Hastanesi’ne doktor kılığında girmiş, ellerindeki silahları çıkartmışlar ve oradaki Filistinlileri öldürüyorlar. İnsanlık dışı her fiile imza atıyorlar. Hastaneye girip insan öldürmek nedir ya Allah aşkına! Savaş zamanında bile olmayacak işlere imza atıyorlar soykırım yaptıkları apaçık belli işte ortada değerli arkadaşlar.

ABD’li Senatör Bernie Sanders, Filistinlilere yardım ulaştıran Birleşmiş Milletler’deki 12 kişinin Hamas’a destek verdiği iddiası ardından desteğini askıya alan Biden’a seslenmiş: “12 kişinin eylemleri yüzünden milyonlarca insanın acı çekmesine izin veremeyiz. Fonlar yeniden sağlanmalıdır.” diyor. Biz de buradan Birleşmiş Milletler’e sesleniyoruz; böyle bir şey olamaz. Milyonlarca insan aç, susuz orada! Birtakım gerekçeler ileri sürerek milyonlarca kişiyi ölüme mahkum edemezsin Birleşmiş Milletler diyoruz, böyle bir şey olamaz ve Birleşmiş Milletler’e yardımı kesen ülkeleri de buradan kınıyorum.

Bakın büyükler susuyor ama küçükler susmuyor ve onlar insani refleksleri ile tepki gösteriyor. Başka hiçbir korkuları yok. İsrail ve ABD bugün kaç çocuk öldürdün diyor bu Yeni Zelanda’daki çocuk! Tüm dünyadaki gerek yetişkin gerek çocuk her insanın vicdani tepkisini öne çıkartmaya çalışıyoruz. Bunun altını çiziyorum.

Türkiye’de de çok vicdan sızlatan olaylar oluyor! Bakın Şırnak Belediyesi vefat eden yaşlı bir kadın için “Bir aracın lastiği patlak, bir aracın şoförü yok.” Diyerek cenaze aracı vermeyince aile cenazeyi kendi imkanları ile bulduğu aracın bagajında köye götürüp defnetmiş. Vicdan sızlatan olaylar bunlar. Fotoğrafı da ortada. Kabul edilecek şeyler değil.

Biz geçtiğimiz günlerde İstanbul’da Sarıyer’deki Santa Maria Kilisesi’ne yapılan saldırıyı da kınıyoruz, lanetliyoruz, korkunç bir saldırı, bir ibadethane neresi olursa olsun ister cami ister kilise ister sinagog neresi olursa olsun ibadethaneler kutsal yerlerdir ve oraların dokunulmazlığı vardır ama bırakın dokunulmazlığı oraya saldırıp insan öldürmek gibi korkunç işler yapılabiliyor. İŞİD, El Kaide gibi örgütler bunu yapıyor. Din adına ortaya çıkan dini ve insanlığı katleden örgütler yapıyor. Lanetliyorum.

KHK TV cezalandırılmaya çalışılıyor. Ahmet Erkan Yiğitsözlü bir gazeteci, uzun yıllar Anadolu Ajansı’nda çalıştı, daha sonra zulmen ihraç edildi ve şu anda gerek kendisinin gerekse de yüz binlerce mağdurun hakkını, hukukunu, tüm kamuoyuna yansıtmak üzere KHK TV’de çalışıyor. Çok önemli işlere imza atıyor. Çok erdemli işlere imza atıyor. Yakın uzak demeden gidip insanları buluyor onlar ile konuşuyor. Tarihe not düşüyor ve çok önemli dosyalar oluşturuyor. Bunlar yarın öbür gün çok önemli olacak ve zalim iktidarların yargılanmasına da neden olacak. İşte bütün bunlardan dolayı Ahmet Erkan Yiğitsözlü cezalandırılmaya çalışılıyor, abuk sabuk gülünç, komedi, trajik gerekçeler ile hakkında bir yargılama başlatıldığını duydum. Gazetecilik suç değildir, gazetecilik halkın yaşadığını topluma yansıtmaktır. Ahmet Erkan Yiğitsözlü de KHK TV’de bunu yapmaktadır. Bu yargılamayı kabul etmiyorum, bu millet adına değildir bu siyasi mihraklar adınadır bunu çok iyi biliyoruz bu iktidar aracılığı ile yüz binlerce mağdurun sesini soluğunu duyurmak isteyenlere yapılan bu yargılama bir zulümdür.

İlginç olmuş! Bakın İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Erdoğan için Hafız-ı Şirazi’nin divanını rastgele açmış ve açtığı kısımdaki nazmı okumuş. Diyor ki orada şiirde: “Zalimler, menzillerine (hedeflerine) ulaşamaz.” İlginç bir tevafuk olmuş ve buradan akıl edenler bir şeyler çıkartmalı diyoruz. Muhatabı ve akıl eden herkes bir şeyler çıkarmalı.

Halkın yaşadığı korkunç durumlar var ve maalesef toplumun haberi olmuyor değerli arkadaşlar. Bakın Osmaniye’nin Kadirli İlçesinde kapısız, penceresiz bir yerde yaşayan 65 yaşındaki kadın “Torunum var, bazen mama yapamayıp şekerli su veriyoruz, maması yok, bezi yok. Donuyoruz, soğuktan ölüyoruz.” diyor. İşte halk bunları yaşıyor ama zengin ile fakir arasındaki uçurum büyüyor. Son yapılan TÜİK endeksinde ortaya çıktı ki bu yıl da zengin ile fakir arasındaki uçurum daha da büyümüş. Her geçen gün bu uçurum büyüyor. Zengin daha zenginleşiyor, bir eli yağda bir eli balda fakir daha fakirleşiyor ve yaşamaya çalışıyor. Bırakın karnını doyurmayı, yaşamaya çalışıyor. Böyle insanlar, böyle aileler var ülkede.

OECD üye 38 ülke arasında Türkiye işsizlik oranında 4. Sıraya yerleşmiş, istihdam oranında ise son sırada yer alıyor. Milyonlarca işsizin olduğu bir ülkenin ekonomik tablosu bu maalesef. İşsizlik oranında 4. Sıradasınız, istihdam da son sırada.

15 Temmuz meselesi çok gündemde. 15 Temmuz edebiyatları çok gündemde. “15 Temmuz gazisiyim, o gün sokağa çıktım, şunu bunu yaptım. Aslanlar gibi çarpıştım darbecilere karşı büyük bir fedakarlık ile çarpıştım.” diyen çok kişi var ama acaba hepsi doğru söylüyor mu? Kimisi de palavracı! İşte onlardan birisi; bakın suç işleri bakanı ile birlikte. Zaten biliyorsunuz suç işleri eski bakanı bütün böyle madrabazlar, hokkabazlar ile beraber fotoğrafı çıkan bir insandır! Kendisine suç işleri bakanı demekte yasal olarak yasak değildir mahkeme kararı var bu konuda. Bakın yine bir madrabaz, hokkabaz ile bir mafyacı ile fotoğrafı çıkmış. Kimmiş bu? Suç örgütü kurmak, yönetmek ve üye olmak, yağma, tefecilik, gasp, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, tehdit, uyuşturucu ticareti” gibi suçlardan 104 yıl hüküm giyip serbest kalan Metin Kolca isimli mafya liderinin, ’15 Temmuz gazisi’ ilan edildiği ortaya çıkmış! Şu hale bakın! Ülkenin şu haline bakın arkadaşlar! Böyle haydutça işe imza atan kişiler ve o gece 15 Temmuz gecesi meydanlarda olmayıp da birtakım yalanlar ile kendisine bir itibar oluşturmaya çalışanların foyası ortaya çıkıyor ama işte bu fotoğraflar bu ülkede birtakım palavralar ile ne işler çevrildiğini gösteriyor. Süleyman Soylu ile fotoğrafınızın olması size çok paralar kazandırabiliyor, çok kapıları açabiliyor, işte Metin Kolca da onu yapmış ve Allah bilir ne kadar işler çevirmiştir bilemiyoruz ama en azından sonunda iş ortaya çıkmış!

DEM Parti seçmenine çok soruluyor ve DEM Parti seçmenimizin çoğu adaylarımızı çıkarmamız gerektiğini söylüyor. Biz milletvekiliyiz ve millete dayanıyoruz. Milletin görüşleri böyleyse bunu da çok önemsiyoruz ve buradan söylemek istiyoruz. Bu seçimde halkın çoğunluğu DEM Parti’nin aday çıkartmasını istiyor.

Kocaeli’de birçok faaliyet yaptık. Kocaeli’de taksi esnafının sorunlarına eğildik, taksiciler ile konuştuk durak yerleri ile ilgili sorunlar. Yüksek Hızlı Tren önündeki trafik kalabalığını gündem ettik, bölgedeydik. Yoğun temaslar yaptık.

Sepetçiler Köyü Toki konutları yapılmış ama 1 yıldır vatandaşa teslim edilmemiş bu noktada gidip yerinde tespitler yaptık, vatandaş 1 yıldır mağdur ve boş yere kira ödüyor. Büyük mağduriyet yaşıyor halkın sesi olmaya çalıştık.

Bağımsız Kocaeli Gazetesi’ni ziyaret ettik ve değerli gazeteci Uğur Enç ile şehrin sorunlarını konuştuk. Güzel sohbetler yaptık ve siyasi görüşlerimizi kendisine ilettik.

Körfez İlçe Kongremizde bu hafta kongremiz vardı ve orada Körfez İlçe üyelerimiz ile sohbet edip konuşmalar yaptık ve yeni yönetimimize de başarılar diliyoruz yeni bir yönetimimiz seçildi ve Körfez İlçe Belediye Başkanlığı seçiminde de iddialı olduğumuzu aday çıkartacağımızı da buradan tekrar belirtmiş olalım değerli arkadaşlar.

Bakın Kocaeli’de bir iş cinayeti, biz iş cinayetlerini yakından takip ediyoruz. Kocaeli Derince Eğitim Araştırma Hastanesi’nde çalışan temizlik işçisi Nejla Çiftçioğlu çamaşırhanede ütü yaptığı sırada pres makinesine sıkıştı. 2 çocuk annesi Çiftçioğlu hayatını kaybetti. Yeterli güvenlik önlemleri alınmış mıydı? İş güvenliği eğitimleri verilmiş miydi? diye Sağlık Bakanlığı’na soru önergesi veriyoruz. Buradan söyleyelim! Kocaeli’de hemen her gün iş cinayeti yaşanıyor! Çoğunluğunun üstü örtülmeye çalışılıyor. Daha geçtiğimiz günler İlimtepe Toki Konutlarında bir konteynerde bir işçi yanarak hayatını kaybetti. Hepsi ile ilgili gerek kamu gerek özel de yeterli güvenlik önlemleri alınıyor mu alınmıyor mu bunları sorgulamaya çalışıyoruz.

Bakın İlimtepe 2. Etap yolunun yapılmamasından dolayı bir vinç operatörü geçtiğimiz günlerde kaza yaptı, vincin altında kalarak korkunç bir şekilde hayatını kaybetti. Şoför Metehan Şahin! Defalarca söyledik İlimtepe 2. Etap yolu yapılsın, yapılsın ama bir trafik kazası daha oldu. Milletin hakkını hukukunu burada korumaya çalışıyoruz ve çalışacağız.

Kocaelispor 2-0 kazandı ve Kocaelisporumuz inşallah şampiyon olacak, iyi gidiyor. Destekliyoruz Kocaeli Milletvekili olarak, Kocaelispor’un iyi oynadığını ve artık bundan sonrasını her maçı kazanarak şampiyon olabileceğini söylüyoruz, inşallah bu gerçekleşir.

Amedspor da 3-0’lık bir galibiyet aldı Düzcespor karşısında. Düzcesporlu taraftarların “Gaffar Okan’ın Emniyet Müdürlüğü yaptığı ilin takımı hoş geldiniz.” gibi güzel ifadeler ile Amedpsor’u karşılaması çok güzel bir hadise. Biz sporun barışa kardeşliğe vesile olmasını söylüyoruz, istiyoruz. Küfür, hakaret, şiddet sporda olmamalı. Bu tür güzel hadiseleri de alkışlıyoruz değerli arkadaşlar.

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır Cezaevi’ndeydim. Diyarbakır Cezaevi’nde 8 mahpus ile görüştüm. Önemli görüşmeler yaptık. Her kesimden mahpus ile görüştük. Askeri öğrenci Murat Çakır ile de görüştüm onu dinledik. Eski bir muvazzaf albay olan Ali Durmuş ile de görüştük onun sorunlarını ve kendisine karşı yapılan ihlalleri ve 15 Temmuz Darbe Girişimi hakkındaki görüşlerini dinledik.

Diyarbakır Cezaevi’nde Mehmet Günhan Baysan isimli eski bir yarbay, bir mahpusun kızı ile telefon görüşmesinin engellenmesi ile ilgili hususları dinledik.

Melih Döner isimli bir mahpusun şikayetlerini dinledik, kendisine ve cezaevindeki tüm mahpuslara bir radyo kanalının verilmemesi ile ilgili önemli şikayetleri vardı.

Semra Akgül isimli 3 çocuk annesi bir kadın mahpusun 9 yaşındaki çocuğunun yaşadığı halleri, sıkıntıları, psikolojik sıkıntıları, başarısının düşmesini, annesinin cezaevine girmesinden sonra başarısı çok düşmüş, bununla ilgili tüm şikayetlerini anneden dinledik ve anneler için özellikle bazı çözümler bulunması gerektiğini tekrar tekrar söylüyorum. Herkes için zor ama anneler için çocuklar bebekler için cezaevleri çok zor yerler. Bunu da tekrar söylemiş olalım, buradan Adalet Bakanlığı’na hatırlatmış olalım.

Diyarbakır Cezaevi’nde Görüş saatlerinin kısa olması, 1.5 saatlik olduğu halde 30-45 dakika uygulanması, ziyaretçi aramalarında mahpus yakınlarının mağdur edilmesi, telefon görüşmelerinin görüntülü olmaması, birçok mahpusun ortak şikayeti. Bunların da burada gündeme gelmesini sağlıyoruz.

Diyarbakır Cezaevi’nde infaz koruma memurlarını da dinledik ve onların da şikayetlerini dinledik. Müdürler ile görüştük ve meseleleri çözmeye çalıştık. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü’ne de bu konuları ilettik. Buradan Sayın Adalet Bakanı’na da iletiyorum, yazılı soru önergeleri de vereceğim. Bu ihlallerin bir an evvel kalkması gerektiğini söylüyoruz.

 Diyarbakır Cezaevi’nde kadın koğuşlarındaki kameralar kaldırılsın Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç! Bakın Tevkifevleri Genel Müdürü’ne defalarca bunu söylüyoruz. Geçtiğimiz 27. Dönemde de biz Diyarbakır Cezaevi’ne gittik kadın koğuşlarında kameralar vardı ve kadınlar bundan çok rahatsızdı çünkü mahremiyet ihlali oluyor, tuvaletin önü görünebiliyor ve yatak odası görünüyor ve bu mahremiyet ihlali oluyor. Bu kameraların açısını biraz değiştirmek bu kadar mı zor? Buna maalesef devam ediyorlar! Utanç verici işlere devam ediliyor. Tuvaletin kapısının önünü göstermek ne anlama geliyor anlamak mümkün değil! Bunu Sayın Bakan’a tekrar söylüyorum; Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü bu konuyu düzeltsin.

Bakın elimde bazı belgeler var. Diyanet Sen Van Şube Başkanı Nurullah Arvas, Diyanet Sen Van Şubesi kaşeleri var. Ahmet Gülaçar Şube Başkan Yardımcısı, bu kişiler Diyanet İşleri Başkanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’ne bir yazı yazmışlar sanırım 2016 tarihli bir yazı. Bu yazıyı ele geçirdik, burada diyor ki: “DİVES sendikasına bağlı imamlar, köylülere gidip “Diyanet Sen’e üye olanları tehdit ediyor.” Şöyle böyle yapıyor.” diyerek bir sürü şikayette ve ispiyonda bulunmuşlar ve bundan dolayı birçok DİVES’e üye imam KHK ile ihraç edilmiş. Bir ispiyon faaliyeti var, bir yalan yanlış faaliyet var ve ardından mağdur edilen onlarca kişi var. Birçok kişi işinden ihraç edilmiş ve daha sonra bu kişi Diyanet Sen’in Van Şube Başkanı olmuş ve yükseldikçe yükseliyor. İmam Nurullah Arvas imam olduğu halde 100. Yıl Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Sekreterliği’ne bilgisayar işletmenliğine atanmış ve insanları ispiyon ederek bir yerlere gelmeye çalışmış. Biz buna benzer hadiseleri çok gördük, böyle ispiyonlar ile insanlar mağdur edildi ve KHK ile işlerinden ihraç edildi ve yargısız infazlara uğradı.

Biraz da hak ihlallerine değinelim. “Eşim Merve Elibol Gündüz Edirne Cezaevi’nde.” Diyor bir başvurucu ve Yargıtay hakkındaki cezayı bozmasına rağmen serbest bırakmamış. Yargıtay da cezayı bozduğu halde cezaevinde ne işi var? En azından serbest bırakın. Hasta bir kişi, sedef hastası ve hem psişik olarak hem de dermatolojik olarak önemli sıkıntılara yol açan bir hastalıktır sedef hastalığı. Tıpta Psoriasis denir ve bu hastalık ile malul durumda fakat buna rağmen Yargıtay da hakkındaki kararı bozmasına rağmen bu mahpus hala cezaevinde.

“Tyt Ve Ayt sınavında fizik soru sayısı artmalı.” Şeklinde bize çok başvuru geliyor. “6 şubat depremi felaketinin en büyük sebeplerinden biri inşaat mühendislerinin yeterli fizik eğitimi almaması.” Deniliyor. “Deprem şiddetinin çok daha fazla olduğu Şili ve Japonya ülkelerindeki fizik ağırlığı bunu ispatlıyor. Ülkemizde fizik öğrenimi gören çoğu öğrenci laboratuvar görmeden deney yapmadan mezun oluyor. Fizik öğretmenleri kurultayı yapılması bu gerçeği çok açık ortaya çıkartacaktır.” Diyor başvurucularımız. Fizik eğitimi çok önemli, bilimin çok önemli bir ögesi fizik alanı ve Türkiye’de hem alımı çok az olan hem de alanı çok az olan bir branş. Fizik alanına çok daha büyük bir önem verilmeli.

Önceden de başvurmuştu ve ağır ihlal bildirisi yapmıştı. Yine başvurmuş yakını, kişi diyor ki: “Adem Destan öğrenci iken kimlik sorgulama sırasında tutuklanıp 5 gün boyunca karakolda çıplak işkenceye uğradı. Suçsuz olduğu için avukat bile tutmadık. Çalışkan bir çocuktu herhangi bir örgüte mensup değildir fakat şu anda Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde suçsuz bir şekilde kalmakta ve müebbet hapis cezası verildi birçok ihlale uğruyor.” diyor yakınları. Bunu da buradan bildiriyoruz ve Adalet Bakanlığı’na bu konuyu tekrar hatırlatıyoruz. Bu ihlallerin bitmesi için Burdur Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden sorun diyoruz!

Şehirlerarası Otobüs seyahatlerinde namaz kılan insanlar çok mağduriyet yaşadıklarını söyleyerek bize başvuruyor. Otobüs şirketleri namaz saatlerini umursamadan seferler düzenliyor. Namaz kılmak isteyenler çok büyük mağduriyet yaşıyor. Bunun giderilmesi gerekiyor. Bununla ilgili bize başvurdu. Otobüslerin durduğu yerlerde mescitlerde abdest alacak yerin olmadığı ve tuvaletlerde abdest almak zorunda kaldıklarını belirterek hem bu sorunun halledilmesi hem de otobüs firmaları ve şoförlerine ibadetler konusunda saygılı olmaları gerektiğinin hatırlatılmasını istedi. Biz de bunu ilgili birimlere iletiyoruz. İçişleri Bakanlığı sanırım sorumlu bu konunun takip edilmesi, Ulaştırma Bakanlığı’nın da bu konu ile ilgilenmesi gerekiyor. İnanç özgürlüğü herkes içindir. Herkes ister normal halde ister yolculuk halinde ibadetini özgür ve rahat bir şekilde yerine getirebilmelidir.

Bir başvuru var, buna Sağlık Bakanlığı’nın cevap vermesi lazım. Çok ciddi bir iddia var ortada. Aylin Aslanoğlu Gaziantep Şehitkamil Yeşilova’da bulunan Tammed Özel Doğum Hastanesi’ne 03.12.1997’de doğum için gitmiş ve onun iddiasına göre biz kesin bir şey demiyoruz. Onun iddiasına göre doğum sonrası bebeğin hasta olduğu söylenerek kuvöze alınmış ve daha sonra bebeğin öldüğü söylenmiş ama cenazesi bile verilmemiş.” Diyor başvurucu bize çok ciddi bir iddia bu fakat tabi biz bunu Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz, kayıtlara bakılsın nedir ne değildir çünkü bir başvuranın iddiaları vardır fakat konu hakkında özel hastanenin de ifadesi alınmalıdır fakat son derece ciddi bir iddiadır. Sağlık Bakanlığı’Nın bu konuda bize bir cevap vermesini istiyoruz. Soru önergemizi kendilerine sunuyoruz.

Harun Yurtkuran: “ 2021 yılında Bağ-kur da yapılandırma var 30 bin lira borç çıkardılar.” diyor.  “Noksanlıktan dolayı kaybettim. 2022 yılında Sosyal Sigorta Kurumu’na gittim müdür ile görüştüm bana “70-80 bin lira getir seni emekli edeyim.” Dedi ama imkânım yoktu fakat bir türlü emekli olamıyoruz. Bu mağduriyetimiz giderilmeli.” Diyor. Bunu da gündem edelim.

Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi ile ilgili son haftalarda çok gündem ettim, yine gündem edeceğim. Bize yoğun başvurular, şikayetler geliyor.  Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi’nde neler oluyor? Rektör hangi usulsüz yolsuz işleri yapıyor. Bunu tekrar tekrar soruyoruz. Üniversitede uzaktan eğitim olduğu halde, binalar yapılamadığı halde Üniversite Rektörü kendisine ebeveyn banyosu olan bir villa yaptırıyor. Olacak iş değil! Birileri eğitim alamıyorken öbürü keyif için villa mı yaptırıyor? Sorusunu soruyoruz! Rektörlük cevap vermiyor, bir tweet atıyor Rektör efendi, diyor ki: “İt ürür kervan yürür” diye tweet atıyor. Hiç yakışmayacak ifadeler. Bu tweeti Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektörü Turgay Uzun! Bakın arkadaşlar birtakım makamlar, millete küfür etmek için verilmiyor size. O makamlar size millete hizmet edesiniz diye veriliyor. Her yer böyledir. Bunu tüm bürokratlara hatırlatıyoruz. Ardından çok ciddi iddialar var. Deniliyor ki; Basın danışmanı Fatma Ablay’ın eşi Mulla Veli Ablay’ın özel nitelikler eklenerek kadroya alındığı söyleniyor! İlana çıkan 10 personel alımı, hakkında Cimer şikayeti var. Kişiye özel ilanlar veriliyormuş, böyle iddialar var. Biz bunu soruyoruz; Yönetim Kurulu ceza istemi olmasına rağmen Mulla Veli Ablay’ın kadrosu niye iptal edilmedi? Kişiye özel ilan çıkartmışlar, almışlar Yönetim Kurulu da itiraz etmiş bu işe fakat kadro iptal edilmemiş. Şu ülkedeki hırsa bakın, cesarete bakın, pervasızlığa, fütursuzluğa bakın! Olacak iş değil. Apaçık ortaya çıkıyor böyle alengirli işler ama kimse geri adım atmıyor! Yaslandığı yerlere güveniyorlar. Rivayete göre MHP’ye yaslandığı söyleniyor Rektör’ün ve oradan cesaret alarak bu işlemleri yaptığı söyleniyor. Kişiye özel ilanlar ile ilgili bir işlem yapıldı mı diye soruyoruz! Bunlar ile ilgili bilgi bekliyoruz!

Kocaeli Kandıra 2 Nolu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yaklaşık 13 gündür sıcak su verilmiyormuş, petekler soğuk tüm mahpuslar son derece zor durumda!

Dilara Aslan, bize başvurmuş. “08.01.2024 Aydın Söke ilçesinde Simit Sarayı’nda otururken bıçaklandım. Bıçaklayan kişi tutuksuz yargılamak üzere serbest bırakıldı. Beni öldürecekti.” Diyor tutuksuz yargılanmak için serbest bırakılıyor. Ülke böyle işte. Öldüren veya öldürme kastı ile saldıranlar serbest bırakılıyor, bir bankada hesabı olan, bir derneğe üye olan veya barış diyen, insan hakları diyenler zindanlara atılıyor. Ülkenin özeti bu işte! Bakın ölüme teşebbüs olayı var, öldürmeye teşebbüs olayı var kişiyi serbest bırakmışlar. Diyor ki: “İlla beni öldürmesi mi gerekiyordu?” diye sormuş Dilara Aslan!

Gülçin Karaman bize başvurmuş. “Sağlık Bakanlığı işçi alımı kurasın da özel güvenlik olarak ismim çıktı fakat fakat devam etme süresi geçtiğinden dolayı elendim başka kişilerde bu eleme olmamış. Hakkım yendi.” diyor, bu konuyu da Sağlık Bakanlığı işçi alım kurası olduğu için Sağlık Bakanlığı’na soruyoruz!  

Ruhi Akbulut bize başvurmuş Sakarya’da yaşıyor. 2023 yılından beri 1400 eski hükümlü Sağlık Bakanlığı’nda çalışmak talebiyle başvuru yapmış ve eski hükümlülerin işe alım ile ilgili bir şans onlara tanındığı halde burada bir ayrımcılık yapılmış ve bu şans bu sefer tanınmamış. Güvenlik soruşturmaları bahane edilmiş. “Eski hükümlüler ile ilgili standartlara göre sınavlara kuralara girdik başarılı olduk ama arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması bahane edilerek hak kazananların çoğu çeşitli bahaneler üretilerek saf dışı edildi. Hakkımız yendi.” Diyor bu konuyu da ilgili bakanlığa soruyoruz!

Ahmet Zenger Giresun Espiye L tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta cezası normalde bitmiş 36 yıl cezası bitmiş normal prosedürler içinde 3 kezdir 6’şar ay cezası uzatılmış şartlı tahliyesi verilmemiş. İyi hali de var. herhangi bir disiplin cezası olmamasına rağmen ve sağlık sorunları olmasına rağmen halen 1.5 yıldır cezaevinde tutuluyor!

Diyelim ki; memur olarak çalışma hayatınız var, bunu bitiremediniz daha sonra SGK’dan tamamladınız emekliliğinizi, esas olan 25 yılı 1-2 yıl gibi kısa süre SGK girişi ile tamamlamanıza rağmen ikramiye alamamak gibi ciddi bir hak kaybı ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz burada önemli mağduriyetler yaşanıyor. Çalışmak ise vatandaş çalışmış, çalışmamış değil çalışmış, bir başka kurumda çalışmış. “Yok efendim sen başka kuruma geçmişsin, SGK’ya geçmişsin, ikramiye vermeyiz.” Sana deniliyor. Bunlar hak kaybı. Bu yasaların düzeltilmesi gerekir diyor. Biz de bununla ilgili bir gündem yapıyoruz. Arkadaşlarımız da teknik olarak inceleyecekler bununla ilgili yasa değişikliği mi gerekiyor, bakarak bu konuyu halletmeye çalışacağız. Mağdur memurların sorununu temelden çözmek lazım. Ya yönetmeliğe yeni bir ifade mi eklemek lazım ya da yeni bir yasa teklifi mi bunu da Genel Müdürlük ile görüşmek lazım.

Milli Eğitim Bakanlığı şeflerine 3600 Ek Gösterge verilmesi ve özlük haklarında iyileştirme yapılması gerekiyor. Diğer pek çok memura bu verildiği halde Milli Eğitim Bakanlığı şeflerine verilmemiş, uzun süredir bu durumdan şikayetçiler. Bize başvuruyorlar, hep gündem ediyoruz. Şefler kurumsal hafızaya hakimlik ve mevzuat donanımları ile kamu kurum ve kuruluşlarının işleyişinde önemli bir role sahip olmanın yanında sevk ve idaresinden sorumlu olduğu birimlerde vatandaşlarımızın sorunlarının çözümü noktasında önemli bir müracaat birimi fakat yeterli maaş alamıyorlar. 3600 ek göstergeden faydalanamıyorlar. Şeflerin hiyerarşik konumu, sorumluluk düzeyi, yürütmüş oldukları görevin önemi, hizmet sınıfı, kadro unvan/derece ve eğitim durumu gibi kriterler dikkate alınmadan kapsam dışı bırakılarak yasalaşması ile birlikte sistemde yaşanan sorunlar giderilememiş, adalet duygusu pekiştirilmemiş ve çalışma barışında sıkıntılar ortaya çıkmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kamu Şeflerinin de 3600 ek göstergeden yararlanması gerektiğini buradan söylüyorum.

Diyarbakır’da Demokratik İslam Kongresi toplandı, İslam’ın tüm insanları kucaklayan ve barış kardeşlik dolu yüzünün ortaya çıkması lazım. İslam son on yıllarda hep şiddet ile terör ile anılmaya başlandı. Bu son derece sıkıntılı bir durum. Müslümanları da inciten bir durum ve İslam’ın da hak etmediği bir durum. O yüzden demokratik İslam’ı ayrıntılı bir şekilde tartışmak durumundayız. Demokratik İslam derken ayrı bir İslam değil İslam’ın demokratik yüzü ve anlayışını kast ediyoruz.

Diyarbakır KHK Platformu’nun çalışmalarını tebrik ediyorum, kendileri ile Diyarbakır’da bir araya geldik ve yoğun bir sohbet yaptık. Birçok fikir alışverişi yaptık. Onların çalışmalarında başarılar diliyorum.

Diyarbakır’da birçok kişi ile konuştuk, Diyarbakır halkı bizi çok iyi karşıladı, sorunlarını dinledik, siyaset hakkındaki öneri ve eleştirilerini dinledik. Tüm sıcak kanlı temiz yürekli Diyarbakırlı kardeşlerime teşekkür ediyorum. Amed’e selam olsun diyorum.

İstanbul Diş hekimleri Odası bizi ziyaret etti değerli arkadaşlar. Biz bunu yasal teklifler halinde de sunacağız. Yazılı olarakta sunacağız ilgili birimlere çok önemli sıkıntılar var. Diş hekimleri her türlü zorluğa koşuluyorlar, her türlü işleri yokuşa sürülüyor. Diyelim yıllarca muayenehaneleri var o muayenehanelerini kapatıp başka bir yerde açmak istiyorlar. İnanılmaz zorlamalar getiriliyor. Binanın yeni karot örnekleri alınmak isteniyor. Yapı denetim raporu isteniyor. İsteniyor da isteniyor! Her türlü yokuşa sürme yapılıyor bu doktorlara ve eczacılara o kadar yapılmıyor ama diş hekimlerine çok yapılıyor ve diş hekimleri bundan çok mustarip. Yılların hekimleri bizi ziyaret ettiler İstanbul Diş hekimleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarımız ve sorunlarını dinledik. Gerçekten çok mustaripler, yılların hekimi arkadaşlarımız, tecrübeli arkadaşlar ve çok mağdur olduklarını söylüyorlar. Onların sorunun çözümü için uğraş vereceğiz ayrıca daha öncesinde de gündeme getirmiştik; Diş Hekimliği Fakültelerinden mezun olan genç diş hekimleri çok mağdurlar. Holdingleşen diş hekimliği hastanelerinde çok ucuz ücretlere çalıştırılıyorlar, eziliyorlar. Bunu gidermek için diş hekimleri derler ki: “Muayenehanelerimizde bu yeni diş hekimi arkadaşlarımızı çalıştırma hakkı bize verilsin ve hastanelerin bu sömürüsünden diş hekimi arkadaşlarımız kurtulsun.” Derler. Çok önemli bir teklif. İyice kapitalistleşen holdinglere kapı aralayan bu iktidarın sistem herkesi eziyor. Bunun bir an evvel giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Diş hekimlerinin önerileri de çok önemli. Yeni bir muayenehane açma bu kadar yokuşa sürülmemeli ve yeni binaların olmadığı yapı stoğunun çoğunun eski binalar olduğu İstanbul’da bu kadar zora koşulmamalı diyoruz.

KHK zulmü devam ediyor. Bakın yıllardır gündeme getiriyorum bir kardeşimiz daha hayatını kaybetmiş. KHK ile ihraç edildikten sonra Parkinson hastalığına yakalanan ve akli dengesi bozulan KHK’lı polis Halil Gülmen bu sabah Eskişehir’de hayatını kaybetmiş. Allah rahmet eylesin. Bu zulmü kabul etmiyoruz Allah da kabul etmesin, hiç kimse kabul etmesin. Her gün her gün KHK’lı insanlar gencecik yaşlarda hayatlarını kaybediyorlar. Niye kaç yıldır bu KHK zulmünü anlattığımız apaçık ortaya çıkıyor! Tam bir soykırım tam bir kırım. İnsanları ekonomik olarak, psikolojik olarak, hukuki olarak kıran bir KHK zulmü bu başka bir şey değil.

Onlardan bir başkası; Medeni Arifoğlu bundan 4 sene önce hayatını kaybetti, karaciğer nakilli, böbrek tümörlü bir hastaydı. Çok şeyler yaşadı, apandisit ağrısı vardı, hastaneye geç götürüldü, apandisiti patladı, yoğun bakımlarda kaldı. Günde 19 ilaç kullanıyordu çok büyük zorluklar yaşadı, her anının şahidiyim ve sonunda hayatını kaybetti. İnsanların elinden kurtuldu Rabbine gitti ve çok büyük zulümler yaşadı. Bu zulümler yerde kalmasın, bu zulümleri yapanlar gerek bu dünyada gerek öte dünyada mutlaka cezalandırılsın diyorum.

Basın toplantımızın en son bölümünde her hafta çok çok önemine binaen hep tekrarladığımız hak ihlallerini gündem ediyoruz;

Cemal Kaşıkçı Türkiye’de yok edildi, cesedi bile bulunmadı, dosyasının Suudi Arabistan’a iadesi karşılığında Suudi Arabistan’dan kredi alındı ve kendisi hakkındaki tüm dosyalar kapatıldı ama biz bu dosyayı kapatmıyor Cemal Kaşıkçı’ya yapılan zulmü kabul etmiyoruz, bu dosyanın tekrar açılması gerektiğini söylüyoruz.

Osman Kavala 7 yıldır zulmen cezaevinde bir insan hakları savunucusu, sivil toplum aktivisti, boş yere haksız hukuksuz ithamlar ile ağırlaştırılmış müebbet cezası çekiyor adeta hücresinde öldürülmeye çalışılıyor.

Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetin faili olarak ağırlaştırılmış müebbet mahpus, düşünün işlemediğiniz bir cinayetten dolayı bırakın normal mahpusluğu ağırlaştırılmış müebbet mahpussunuz ve her türlü zulmü yaşıyorsunuz. Yargı bunu kabul etse de bu zulmü biz kabul etmiyoruz.

Selçuk Kozağaçlı mağdurun mazlumun yanında olduğu için her türlü haksızlığa uğradı ve cezaevine girdi. O cezaevine girdi ama biz onun yanındayız. Ona yapılan tüm haksızlıkların karşısındayız.

Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar her hafta gündem ettiğimiz adalet arayışçıları, Ferit Şenyaşar vekilimiz şu anda Meclis’te yanımızda Emine Şenyaşar annemiz ise tüm sağlık sorunlarına rağmen adalet, adalet, adalet demeye devam ediyor. Allah razı olsun, eline, emeğine sağlık diyoruz. Adalet arayışının başarı ile sonuçlanmasını Rabbim’den temenni ediyorum.

Gabon’lu Dina’nın davasını takip ediyoruz. Bir duruşma görüldü bundan sonraki duruşmayı da yakından takip edeceğiz. Gabon’lu Dina’nın uğradığı zulmün ortaya çıkması ve mesullerin cezalandırılması gerektiğini söylüyoruz.

Yusuf Bilge Tunç zalimce, vicdansızca kaçırıldı ve 6 Ağustos 2019’dan beri yok! Korkunç bir durum, bu zulmü kabul etmiyoruz. Bir an evvel Yusuf Bilge Tunç ortaya çıksın diyoruz. Bu zulmü örtbas etmek isteyenlere şunu söylüyorum; bunu örtbas edemeyeceksiniz. Bir gün mutlaka sizden hesap sorulacak.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan zorla kaçırılıp kaybedilen, işkence edilen ve daha sonra cezaevinde ortaya çıkan kişiler. Emniyet Müdürlüğü’nde ilk önce ortaya çıktıktan sonra cezaevindeyken kendilerine yapılan işkenceleri anlatılan kişiler ve onlar Allah’tan hayatlarını kaybetmedi fakat zorla kaçırılan kaybedilen hayatını kaybeden çok kişi var maalesef.

Gülistan Doku 3 yıl oldu halen kendisinden haber yok! Annesi, kardeşi, babası her gün ağlıyorlar, her gün çocuklarını, kardeşlerini arıyorlar ama maalesef yok. Bu zulmü de kabul etmiyoruz ve Gülistan Doku’nun bir an evvel ortaya çıkartılması gerektiğini söylüyoruz!

Hürmüz Diril, eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra kendisinden bir iz bulunmayan, zorla kaçırılıp kaybedilen bir kişi. Hakkındaki yargılama şaibeler ve karanlık bir şekilde devam ediyor. Adil bir yargılama istiyor ve Hürmüz Diril’in bir an evvel bulunmasını istiyoruz.

Yorumlar