15 Haziran 2023

İlk olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na şunu sormak isterim; niye Anayasa uygulanmıyor? Niye Anayasa Mahkemesi’nin kararları umursanmıyor? Bu çok ciddi ve birçok karar ile birçok önemli kurum temsilcisinin beyanları ile ispat edilmiş bir durumdur! Anayasa uygulanmıyor, Anayasa Mahkemesi kararları umursanmıyor Türkiye’de! 2 hususta buna örnek vereceğim; geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan açıkladı, diyor ki: “Biz ihlal kararları veriyoruz ve buna göre piyasaların değişmesi gerekiyor fakat onlarca defa bu kararları verdiğiniz halde Meclis’te bu yasa değişiklikleri yapılmıyor! Gönderiyoruz bu yasa değişikliğini yapın diyoruz fakat herhangi bir adım atılmıyor.” Böyle bir şey olabilir mi? Sayın Zühtü Arslan niye şimdi bunu söylüyor? Demek ki önceki dönem Başkanı Mustafa Şentop’tan umudunu kesmiş! Yeni dönem Meclis Başkanı Sn. Numan Kurtulmuş’a bir mesaj gönderiyor! Önceki dönem Sn. Mustafa Şentop Anayasa Mahkemesi kararlarını umursamadı. Meclis’te gereken yasal değişikliklerin yapılması gerektiğini bilmedi veya uygulamadı ve birçok bireysel başvuru tekrar bize geliyor! Anayasa Mahkemesi’nin işi çok yoğun bir şekilde artıyor!

Bakın 2. Husus yine aynı meseleden kaynaklanıyor! Bundan dolayı da haftalardır söylüyoruz, bir milletvekili mağdur ediliyor! Anayasa Madde 14’deki milletvekili dokunulmazlığı istisnalarının kanunulik ilkesine göre yasal olarak düzenlenmemesi yüzünden bu Meclis’in bu düzenlemeleri yapmaması yüzünden birtakım bahanelere sığınıyor Adalet Bakanı ve Meclis Başkanı! Oysa Anayasa Mahkemesi’nin kararı apaçık ortada! 1 Temmuz 2021 kararı! Nedir bu karar? İşte benim ile ilgili olan karar! Biliyorsunuz uyduruk bir yargı kararıyla Meclis’ten, vekilliğimin düşürülüp cezaevine atılmam sonrası Anayasa Mahkemesi 1 Temmuz 2021 kararında ne dedi? Milletvekili dokunulmazlıkları ile ilgili Anayasa Madde 83 uygulanmalı dedi! Anayasa Madde 14’deki istisnalar kanunulik ilkesine uymuyor, bunlarla ilgili açıklayıcı yasalar olmadığı için bu istisnalar geçerli değildir, milletvekilliği dokunulmazlığı düşürülemez denildi benimle ilgili kararda. Bakın bu çok emsal bir karardı, tüm hukukçular şu anda haykırıyor ve bu karardan dolayı da şu anda Hatay Milletvekili Can Atalay’ın bir an evvel tahliye edilip Meclis’te yeminini edip milletvekilliğine başlaması lazım fakat Meclis Başkanı ve Adalet Bakanı işi yokuşa sürüyor. Sayın Mustafa Şentop’a sormak lazım; bakın zamanında benim ile ilgili karar Anayasa Mahkemesi tarafından Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi ve “Bu kararı düzelt, bu ifade özgürlüğü ve siyaset yapma hakkı gasp edilen milletvekilini mahkeme kararının vekillik sonrasına bırak.” Denildi ve 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu yanlış kararını iptal ederek, askıya alarak vekillik sonrasına erteledi! Aynı zamanda Anayasa Mahkemesi Sn. Mustafa Şentop’un başkanı olduğu Meclis Başkanlığı’na da yazı göndererek bu Anayasa Madde 14 ile ilgili bir yasal düzenleme yapın ki ortalık böyle yorumculara kalmasın dedi ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı kapı gibi ortada, ben ve benden sonra Leyla Güven kararında bu tekrar teyit edildi, şimdi de Can Atalay’da uygulanması gerekiyor fakat uygulanmıyor! Sayın Mustafa Şentop hangi kararı uyguladı ki? Sayın Mustafa Şentop’un işi gücü siyasilerin emrini dinleyip çeşitli siyasi kararlar almaktan başka neydi? Meclis Başkanı kalabilmek için Devlet Bahçeli’nin emri ile beni Meclis’ten çıkartan ve Anayasa Mahkemesi kararı ortada var diyen ve Anayasa Mahkemesi’nin esasa ilişkin kararını beklemeden bu yalan yanlış beyanı gazetecilere söyleyen bir başkan vardı karşımızda! Öyle bir başkan ki bununla yetinmeyip Meclis’ten çıkartılmamızda da sahte bir tutanak tutup Meclis Başkanlığı açısından utanç verici bir karara imza atıp 10 polise bir sahte tutanak imzalatmıştı ardından böyle bir karara imza atmıştı! Sayın Mustafa Şentop şu anda Meclis Başkanı değil, ben kendisine sormak istiyorum; değer miydi Sayın Mustafa Şentop? Meclis Başkanı kalmak için Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını dinlemeden, Anayasal hükümleri dinlemeden aldığınız kararlar ile mağdur ettiğiniz milletvekillerine bu yaptığınız değer miydi? Şu anda milletvekili bile değilsiniz, sizi kimse bakan bile yapmadı ve Anayasayı çiğneyerek hukuksuz bir şekilde Meclis’ten düşürdüğünüz Ömer Faruk Gergerlioğlu tekrar yapılan seçimde tekrar bu Millet Meclisi’ne halkın oylarıyla milletvekili olarak gelmiştir ve siz de Meclis dışında kalmışsınızdır! İlahi bir uyarıdır adeta, halkın bir uyarısıdır adeta ve bunlar akledilmesi gerekiyor. Güç odaklarının Anayasayı çiğneyen odakların sözünü dinlememeniz gerektiğini bilmeniz gerekirdi Sayın Şentop ama buradan ilham ile Sayın Numan Kurtulmuş’un da bu yanlış karar ve tavırlardan vazgeçmesi gerektiğini net bir şekilde söylüyorum! Sayın Mustafa Şentop hatalar yapmıştır, milletvekillerini mağdur etmiştir, Sayın Numan Kurtulmuş’a buradan sesleniyorum; lütfen Sayın Mustafa Şentop’un yaptığı gibi Anayasayı çiğnemeyin, Anayasa Mahkemesi kararlarını umursamazlık etmeyin! Bakın ben burada delilleri ile söylüyorum! Onlarca karar var. Sayın İbrahim Kaboğlu’nun bilimsel bir yazısında ispat ettiği gibi birçok karar var, hangi Anayasa Mahkemesi kararları Meclis tarafından yasaların değiştirilmesi suretiyle değerlendirilmedi? Bakın TCK Madde 301 yine Anayasa Mahkemesi sonrasında İHAM kararı Akçam Türkiye kararı 25 Ekim 2011. TCK Madde 220/6 yine İHAM kararı Meclis adım atmamış. TCK Madde 220/7 İHAM İmret/Türkiye kararı, 10 Temmuz 2018 Meclis adım atmamış! TCK, md.314: İHAM, Selahattin Demirtaş/Türkiye, 22 Aralık 2020 Meclis adım atmamış. TCK, md.299: İHAM, Vedat Şorli/Türkiye kararı, 19 Ekim 2021 Meclis adım atmamış! İnternet Yayınlarına Erişim Engeli: AYM KARARI/Keskin Kalem Yayınları, 27/10/2021 Meclis adım atmamış, herhangi bir yasal değişiklik yapmamış! Anayasa Madde 14 ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında da Meclis’in adım atmaması var! Tuğba Arslan, Fikriye Aytin kararları sonrasında da Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında da Meclis adım atmamış ve daha pek çok karar!

İşte bakın net bir şekilde söylüyoruz; Meclis Başkanlığı anayasayı uygulasın! Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını yasal çerçevede yasalar çıkartmak üzere uygulasın adım atsın diyoruz. Bütün mesele buradan kaynaklanıyor ve bütün bunlardan dolayı yüz binlerce kişi Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor çünkü düzeltilmeyen yasalar vatandaşı mağdur ediyor. Daha bunu kaç kez söyleyelim? Milletvekillerini mağdur ediyor, vatandaşı mağdur ediyor, demokrasiyi mağdur ediyor. Daha kaç kez söyleyelim? Bir sürü belge ile biz bunu apaçık bir şekilde ispat ediyoruz!

Değerli arkadaşlar milletvekili olduğum Kocaeli geriliyor! Kocaeli bakımsız bırakılıyor, Kocaeli Valisi Sayın Seddar Yavuz ne yapıyor? Kocaeli’nin karnesine baktığımızda sürekli gerileyen bir il ile karşı karşıyayız. Son yapılan istatistiker; biz burada bilimsel analizler, bilimsel gerçekleri söylüyoruz. Bakın Türkiye’nin en rekabetçi ili sıralamasında 4. Sıradan 6. Sıraya düşmüş bu sene! Yine bakın iller arası rekabet endeksi verilerine göre Kocaeli Tarım alanında 81 il içinde 76. Sırada yer almış! 76. Sırada Sayın Kocaeli Valiliği bu ne rezalettir? Kocaeli’nin içine düştüğü hale bakın! Kocaeli köylüsünün, Kocaeli’nin tarımının içine düştüğü hale bakın! Bu nasıl bir haldir? Nasıl bir büyük ihmalkarlıktır? Kocaeli Türkiye’nin nüfus açısından en kalabalık 10. Şehridir. İstanbul Ankara ve İzmir’den sonra en gelişmiş 4. İlidir! Özel sektör, AR-GE merkezi sayısında İstanbul’un ardından Türkiye 2.’si Kocaeli. Bütün bunlara rağmen Kocaeli tarımda 81 il içinde 76. Sırada! Bunun hesabını ver Sayın Kocaeli Valisi Seddar Yavuz! İli getirdiğiniz durum bu. Bakın bilimsel gerçekleri söylüyoruz biz burada. Rekabetçi kentler sıralamasında içine düştüğümüz hali söylüyoruz! Kocaeli eğitim konusunda da çok kötü bir yerde. Eğitim listesinde Kocaeli 81 il arasında 51. Sırada! İlk sıralarda her şeyi ile yer alan Kocaeli eğitim sıralamasında 51. Sırada! Kocaeli’nin eğitimden, tarımından kim sorumlu? Kocaeli Valisi, iktidarın bakanları lütfen bu konuya açıklık getirin. Olacak şey mi bu! Yüksek öğretimde de Kocaeli 32. Sırada yer alıyor! Sağlık ve turizmde ise 19. Sırada yer alıyor. Buradan Kocaeli Milletvekili olarak bu Kocaeli halkının oylarıyla seçilmiş bir milletvekili olarak tekrar uyarıyorum; Sayın Kocaeli Valiliği ve diğer kurumlar lütfen Kocaeli’nin içine düştüğü bu hali görün, bu kadar sanayi kuruluşunun olduğu, gelişmişlik sıralamasında 4. Sırada olan AR-GE merkezi sırasında İstanbul’dan sonra gelen nüfus kalabalıklığından sonra gelen nüfus kalabalığında Türkiye’nin 10. Şehri olan bir ilin içine düştüğü hal ortada sizin icraatleriniz ve oluşturduğunuz hal ortada! Son derece üzücü bir durum maalesef ortada.

Açıklanan bütçe rakamlarına değinmek istiyoruz. Biz her sene bütçe yapıyoruz bu Meclis’te ve sonrasında büyük bütçe açıkları oluşuyor. Peki bunu niye yapıyoruz? Niye gerçek dışı hayali bir anlayış ile bizim eleştirilerimize rağmen AK Parti MHP oylarıyla onaylanan bir bütçe niye yapılıyor? Bakın Maliye Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yer alan rapora göre bütçe yılın ilk 5 ayda 263 milyar 590 milyon TL açık verdi. Hesapsız kitapsız iş yaparsanız, muhalefeti dinlemeden hesapsız kitapsız iş yaparsanız olacak olan budur!

Yoğun bir şekilde bize gelen hak ihlallerini buradan halkın vekili olarak duyurmak istiyoruz. Halkımızın çok sorunları var, idareciler çok yanlış uygulamalar yapıyor, büyük mağduriyetler oluşuyor.

Değerli arkadaşlar dün Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeydik ve bir ihlalin 5 yıl sonrasında düzeltilmesi için bir mahkeme yapıldı. Nazan Bozkurt KHK ile ihraç bir nüfus memuru, kendisi “Beni haksız yere işten attınız, hakkımı istiyorum.” Dediği için polis tarafından darp edildi! Düşünün “Bana haksızlık yaptınız, hakkımı, işimi istiyorum.” Dediğiniz için polis tarafından yumruk yiyorsunuz ve elmacık kemiğiniz kırılıyor, protez elmacık kemiği takılmak durumunda kalıyorsunuz. Korkunç bir ihlale uğruyorsunuz, mahkemeye gidiyorsunuz savcı takipsizlik veriyor itirazlara takipsizlik veriliyor. Anayasa Mahkemesi’ne gidiyorsunuz, Anayasa Mahkemesi 5 yıl aradan sonra etkili bir soruşturma yapılmamıştır diyerek tekrar mahkeme süreci olması gerektiğini söylüyor ve tazminata hükmediyor, ihlale hükmediyor. Dün yerel mahkemede bu polis darbının görüşüldüğü bir mahkeme yapıldı ve biz de katıldık. Artık bu ülkede bu hadiseleri yaşamayalım! İşkence, kötü muamele hadiseleri olmasın. İşkence insanlığa karşı suçtur, Anayasal özgürlüğü olan gösteri hakkını kullanan ve “İşimi istiyorum, haksız yere ihraç edildim.” Diyen bir insana polisin yumruğu onun elmacık kemiğini kırmasın! Bundan sonra da cezasız bırakılmasın bunu yapanlar! Memleketteki adalete bakın! 5 yıl sonra adaletin bir zerresi çıkıyor ortaya tekrar adalet yollarına düşüyor insanlar 5 yıl sonra birisi çıkıp diyor ki: “Yanlışlık yaptınız bakın şu mahkemelere.” Diyor daha da adalet çıkmış değil ortaya. Memleketin hali bu! O yüzden biz bir milletvekili olarak bu halkın dertlerini burada anlatmak zorundayız başka bir çaremiz yok! Bu halk için buraya geldik ve bu sorunları buradan dile getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar bakın bir mahpus anne Emine Firuze Sağmen, çocuğu var ve kendisi uzun yıllardır mahpus olduğu için çocuk da psikolojik sorunlar yaşıyor ve çocuğunun da yaşadığı psikolojik sorunlar çocuk psikoloğu tarafından raporlanmış. Çorum Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi raporlarına da gündem olmuş ve aktivite ve dikkat bozukluğu teşhisi konulmuş. Neden? Çünkü uzun yıllar boyunca bu çocuk annesinden ayrı ve psikolojik sorunlar yaşıyor ve Emine Firuze Sağmen’in denetimli serbestliği geldiği halde yine tahliye edilmiyor! Gözlem kurulları ikinci mahkeme haline getirilmiş “İsim ver kardeşim seni ancak öyle tahliye ederiz.” Diyorlar! Zaten mahkumiyet vermişsin, yatmış, çıkış zamanı gelmiş daha bu ikinci mahkeme neden? Çorum L Tipi Cezaevi’ne soruyoruz, bakın gözlem kurulu kararları elimizde. Disiplin suçu olmayan bir insanın denetimli serbestliği geldiği halde afaki bir kararla “terör örgütünden ayrılmamıştır.” Bize isim vermiyor! Pişmanım diyor daha ne desin? “Şunun bunun ismini ver.” Bakın gözlem kurullarını ikinci mahkemeye çevirdiniz! 3 ay daha denetimli serbestliği vermeme kararı veriliyor, anne boş yere yatıyor, çocuk hasta aktivite ve dikkat bozukluğu var ve bu zulümler devam ediyor! Keyfi kararlar verilmiş, hepsi elimizde ve incelediğimiz zaman son derece üzücü kararlar olduğunu görüyoruz. Bize de yakınları başvurmuş, gözlem kurulu infaz hakimliği ağır ceza mahkemesi hepsi tahliye talebini reddetmişler ve 3 ay daha bir gözlem kararı verilmiş. Çok sıkıntı çıkartıyor Çorum Cezaevi, 5 senedir Emine Firuze Sağmen’in koğuştaki arkadaşlarının tamamına yakını tahliye edildiği halde kendisi 62 aydır 5 senedir cezaevinde yatmış 19 Mayıs’ta çıkması gerekiyordu ve çocuk 19 Mayıs’ta annesini bekliyormuş. Çocuk demiş ki: “Annem hiçbir zaman oradan çıkamayacak.” Herhalde demiş, çocukları bu hale getirdiniz! Çok üzücü hadiseler bunlar. Kabul edilecek şeyler değil. Bunlar zulmen yapılan hukuksuzluklar ve biz de bunu buradan eleştiriyoruz. Tüm bunların tepeden iktidar kanalıyla cezaevlerine dayatıldığını da biliyoruz, bunlar son derece soyut afaki kararlar. “Dışarıda toplum ile uyum sağlayacağı düşünülmemiştir. Örgütten ayrıldığına kanaat getirilmemiştir.” gibi tamamen soyut kararlarla insanların dünyaları karartılıyor!

Kars Kağızman Yukarı Donandı Yıllık köyünde su sorunu var. Kaynak yok, su yok denilmiş, köylüler gayret etmiş su bulunmuş, bu sefer su getirilmiyor. Neden? Köylüler diyor ki: “Biz AK Parti’ye oy vermedik o yüzden bize getirilmiyor. AK Parti’ye oy veren yerlere su gidiyor, bize gelmiyor.” Ciddi bir iddia var. Kars Valiliği, Kağızman Kaymakamlığı buna ne diyorsunuz? Tekrar söylüyorum size; kendi imkanları ile suyu çıkartmışlar, su gelmiyor köye. Köylüler diyor ki: “AK Parti’ye oy vermediğimiz için bu yapılıyor. Köy yayla statüsünde deniliyor köyün camisi var okulu var.” böyle bir yere niye hizmet gitmiyor? İnsanlar tankerden su içiyor, yıkanamıyorlar, perişan durumdalar. AK Parti’ye oy vermediği için mi bu köye su gitmiyor Sayın Kars Valisi Sayın Kağızman Kaymakamı bunu soruyoruz ve sormaya devam edeceğiz böyle şey olur mu? İktidarı elinde bulunduran partiye oy vermediniz size su da yok! Böyle mi yani? Bu iddiaları soruyoruz köylüler böyle iddia ediyor Sayın Kars Valisi Sayın Kağızman Kaymakamı sizden cevap bekliyorum. Konuyu açıklığa kavuşturun lütfen!

Selim Kaymak Sincan 2 No’lu F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalıyor ve çok önemli bir iddiayı gündem ediyor. Bu iddia şu ana kadar aydınlatılmamış durumda. Bakın belgeler de elimizde vatandaş olarak bize gönderdi, Meclis’te gündem edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Diyor ki: “Lisanssız spor ürünleri, ünlü markalara ait ayakkabılar lisanssız bir şekilde cezaevinde satılıyor.” zaten o markalara yönelik bir haksızlık var ortada. Mahkumlar ayakkabılardan satın alıyor, “Fişi verin.” Diyorlar “Fiş veremeyiz.” “Niye veremezsiniz?” “İşte öyle” ne oluyor arkadaşlar? Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi ile ilgili Selim Kaymak’ın çok önemli iddiaları var. Burada da savcılığa yazdığı yazıları göndermiş. Savcıların verdiği cevaplar, kimisi yetkisizlik vermiş, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletmiş, dosyalar birleştirilmiş, icra ve iflas daireleri denetim ve soruşturma bürosu tarafından. Kendisi uzun uzun bu konuda bir mektup yazmış, demişler ki: “Ayakkabıyı aldım fişi yok. Para kesildi verin fişi ama fiş yok.” Olur mu böyle şeyler? Siz satın aldığınızda fiş verilmemişse orada şaibeli işler dönüyor demektir. Hala savcılardan ses seda yok, soruşturma var anlaşılan ama karar yok! Ne oluyor ne bitiyor? Bakın ben kimseyi yargısız da infaz etmiyorum, 2 No’lu F Tipi Cezaevi ile ilgili ciddi iddiaları var bir mahpusun ve mahpus diyor ki: “Bununla ilgili hiçbir adım aylardır atılmıyor, 2 senedir böyle olaylar oluyor bu cezaevinde.” Diyor ve adım atılmıyor. Ardından mahpus kendi canından korkmaya başlamış. “Bunlar adım atmıyor, suç duyurusunda bulunuyoruz ve artık biz kendimizden endişe etmeye başladık içinde bulunduğum cezaevini şikayet ediyorum adım atılmıyor peki beni başka bir yere nakledin yoksa burada güvenli değilim. Kötü muameleye maruz kalabilirim.” Diyor, son derece önemli iddialar var ortada ve adım atan yok! Adalet Bakanı neredesin? Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü neredesin? Son derece ciddi iddialar var ortada fiş verilmemiş! Ne demek? Lisanssız çakma mallar mı sattırıyorsunuz Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü Sincan 2 No’lu F Tipi’nde ne oluyor? Bunu biz takip edeceğiz, mahkum mektuplarını göndermiş, başsavcılık kararları sevk ediyor, yetkisizlik veriyor, birleştirme veriyor ama ortada bir karar yok aylardır. Son derece ciddi iddiaların aydınlatılması ve bir açıklama yapılması gerekiyor.

Rıdvan Kaya Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor orada da ağır ihlal iddiaları var. Eğitim ve Spor yapmak istiyorlar yaptırılmıyor, havalandırma 1 haftadır kapalı. Açmıyorlar, hep sürekli kapalı demiyoruz 1 haftadır kapalıymış açmıyorlar. Telefon cezası aldı yarın bitecek 3 kişi 5 gündür açlık grevinde. Oldukça ciddi ihlaller var demek ki insanlar da açlık grevine girmiş. Böyle bir büyük sıkıntı var bu konuda da bir açıklama bekliyoruz.

Mecbure Çalağan diyor ki: “Emekli maaşım az yatıyor. 5500 lira civarı yatıyor. Aslında emekli maaşı 7.500 TL niye az yatıyor bunu anlamak mümkün değil. En düşük maaştan 2000 lira az yatıyor.” diyor. Bunu da bakanlık yetkilerine soruyoruz. Biz hem buradan soruyoruz hem soru önergesi ile soruyoruz.

Murat Çalağan İzmir Menemen ilçesinde KHK ile kapatılan okulda çalışmış ihbar ve tazminat alamamış bunun da dile getirilmesini istiyorlar. Yani düşünün çalışmışsınız birileri okulu kapatmış ama işçinin hakkı çiğnenmiş ihbar ve tazminat alamamış bu konunun vuzuha kavuşması ve haksızlığın giderilmesi gerekiyor.

Harun ay ve Mehmet Bağırtan bize başvurmuşlar ve diyorlar ki: “Ya deprem ile ilgili yardım almak istedik, kredi almak istedik, ağır hasar gördü, yıkım kararı çıktı 250 bin lira krediden bahsedildi başvuruda ipotek istediler dediler vermediler, Diyarbakır Diclekent Esnaf Kredi Kooperatifi seçimden önce vereceğiz dedi 15 gün geçti 1.5 aydır bir kuruş alamadık. 250 bini yetkililer iptal etti 750 bin kredi için başvurduk 500 bine düşürdüler, sonrasında 400 bine düşürdüler bizi 54. sıraya almışlar hala bir kuruş almış değiliz.” 6 şubatta deprem olmuş, 15 Haziran’a gelmişiz vatandaş, esnaf kredi için başvuruyor söz verememiş bir kuruş alamamış işin özeti bu olacak iş değil!

Hüseyin Zeytinli ve eşi Nuray Zeytinli bize başvurmuşlar, çok üzücü bir hali yaşıyorlar. Öğretmen bu kişiler, KHK ile kapatılan bir okulda öğretmenlik yapmışlar ve tek suçları da bu! Suç mu bu Allah aşkına? Siz bir okulda çalışıyorsunuz sonra gelip Devlet bu okulu kapatıyor, yönetimle ne alakası var öğretmen olarak çalışıyorsunuz. Siz bir kurumda çalışıyorsunuz birisi gelip o kurumu kapattığı zaman yani suçlu siz mi olacaksınız? Orada çalışıp işçilil, memurluk yapan insanlarsınız. “Vay efendim o kurumda nasıl çalıştın senin çalışma iznini iptal ediyorum.” “Ne yapıyorsunuz? Ne ediyorsunuz? Biz öğretmeniz yani başka bir şey bilmiyoruz hayatımızı bununla kazanıyoruz.” “O zaman beraatini getirir bakarız o zaman çalışma izni veririz.” diyorlar, beraat de alıyorlar, götürüyorlar Hüseyin Zeytinli ne diyor ki; “İkimize de dava açıldı. 2018’de beraat ettik.” sonra Mersin Mut’tan Amasya Merzifon’a taşınmışlar. Öğretmenlik yapamamışlar sağda solda inşaat işçisi, bağ bahçe işleminde yevmiye ile çalışmışlar bir kırtasiye açmışlar pandemi de orası da iflas etmiş. Vasıfsız işçi olarak çalışmak için fabrikalara müracaat etmişler. Bütün bu kendi eski çalıştığı iş yeri ile ilgili hususlardan dolayı hiçbir yerde iş verilmemiş! Ardından “Bari özel ders verelim.” demişler, eşi ile ikisi birlikte çocuklara özel ders vermeye çalışmışlar, sonra evlerini polis basmış: “Vay siz nasıl özel ders verirsiniz?” yani ne yapsınlar öğretmen bunlar işte özel dersten başka bir şekilde hayatını  kazanamayacak olacak iş mi bu arkadaşlar ya? Bakın diyor ki: “8 Haziran 2021 sabahı polislerin zili ile uyandık. “Evde nasıl olur da ders veriyorsunuz?” ne yapalım, başka türlü hiçbir yerde kazanamıyorduk özel ders veriyorduk çocuklarımız yalnız kaldı karı koca göz altına alındık, 4 gün gözaltında kaldık 3 çocuk evde.” bakın insanlara ne yaşatıyorsunuz ya! Allah’tan korkun nasıl bir zulümdür ya ve bir daha velilere gidip polis demiş ki: “Bu öğretmenlerden ders almayacak sizin çocuklarınız.” ve bütün veliler çocuklarını geri almış bunlar tamamen bir sosyal tecride uğramışlar, izolasyona öğretmenliklere de bitmiş! Hiç kimse çocuklarını göndermemeye başlamış. “Yeniden öğrenci bulmamız imkansız hale geldi.” diyor ve tekrar 2017 yılından başlamak üzere her yıl Mersin Valiliği’ne “Çalışma iznimizi verin, beraatimiz de var.” diye tekrar başvurduk 29 Mayıs’ta seçimden bir sonraki gün yine ret vermişler. Mersin Valiliği seçimi beklemiş, bakalım seçimde kim kazanacak ona göre karar veririz demiş. Memleketin haline bakın arkadaşlar ya! Ne istiyorsun kardeşim? Beraatini getir çalışma iznini veririm diyorsun getiriyor, 7 defa başvuruyor hangi kriterle vermiyorsun Allah aşkına olacak işler değil arkadaşlar! Eşi de aynı şekilde bakın bize başvurmuş Nuray Zeytinli diyor ki: “Sosyal ölüme terk edildik, depresyonlara girdik, perişan olduk, psikolojik olarak tam bir sosyal ölüm içerisindeyim. İntihar mı etseydik?” diyor insanların aklına çeşit çeşit düşünceler geliyor aç susuz bırakılıyorsunuz, başka bir yerde çalıştırmıyorlar sizi “Özel ders vereyim.” diyorsunuz evinize polisler baskın yapıyor, gidip “Çalışma iznimi verin alın beraat.” diyorsunuz çalıştırmıyorlar sizi nasıl bir ülkedir nasıl bir devlettir ya! Mersin Valiliği bu nasıl bir haldir bana bir açıklama yapabilir misin ya? Var mı böyle bir şey! Bakın bütün kayıtlar var, sizde var benim daha başka belge sunmama gerek de yok ya! İki öğretmeni hayatı cehenneme çevirmişsiniz ya İçişleri Bakanlığı Milli Eğitim Bakanlığı Mersin Valiliği bunlara bir cevap verin Allah aşkına ya! Her şey ortada bakın tüm belgeler, bilgiler sizde! Beraat kararına rağmen hangi gerekçe ile bu insanların hayatını cehenneme çeviriyorsunuz?

Amiyotrofik Lateral Sekleroz hastaları bir hekim olarak çok ağır ciddi bir hastalık olduğunu biliyorum ve bu hastalıktan muzdarip kişiler, çeşitli çalışmalar dernekleşmeler yapmışlar ve taleplerini dile getiriyorlar. Öncesinde dile getirdik fakat adım atmıyor iktidar! Çok ciddi ve dramatik bir hastalık, çok üzücü gerçekten biliyorum bu hastalığı. Her gün kaslarınız eriyor, hareketsiz hale geliyor, solunumunuz etkileniyor, adım adım Allah korusun ölüme gidiyorsunuz bakın hasta ve yakınları ne talep ediyor “Bizi kaderimize terk etmeyin.” Diyor. Birincisi dünyada FDA onaylı ALS hastalığını yavaşlatmaya yönelik 4 tane ilaç var. Bunlardan sadece 20 sene önce onay alan bir ilaca SGK ödeme veriyor diğerleri çok pahalı. Yeni bulunan ve FDA tarafından onaylanan ilaçların Türkiye’ye de getirilmesi gerekiyor. Bakanlığın buna izin vermesi lazım.

2-Bu hastaların multidisipliner kliniklerde teşhis ve tedavilerin yapılması için bu kliniklerin açılması lazım.

3-Neals (Uluslararası ALS Korsorsiyomu) üye olan merkezlerin Bakanlık tarafından desteklenmesi ve artırılması gerekiyor.

4-ALS hastalığının amansız hastalık kapsamına alınarak, etik düzenlemelerin yasalaşması gerekiyor.

5-Tanı almış ALS hastalarının ve gerekirse yakınlarına genetik test ve danışmanlık verilmesi gerekiyor.

6-Sağlık çalışanlarının ALS hastalığı hakkında bilgilendirilmesi gerekiyor, tüm bunlara uyulması gerekiyor, Sağlık Bakanlığı’nı tekrar uyarıyorum, Sağlık, Aile ve Çalışma Komisyonu’ndayım bu konuda ayrı bir çalışma yapacağım ALS hastalarına söz, komisyonda da gündeme getireceğim, bu insanlar çok fazla değil, var olan hastaların tedavisi için de bir devlet bir gayret sarf etsin!

Duygu Coşar Isparta E Tipi Kapalı Cezaevi’nde. “Eşim saçma iddialarla 6 yıl 10 aylık cezasının 14 ayını yatıp çıktıktan sonra, daha sonra Yargıtay’ın cezayı onaylamasıyla tekrardan girdi, 10 aydır Isparta E Tipi’nde. Oğlumuz 3 yaşında ve yanına alamıyor çünkü içerisi çok kalabalık,yerde yatanlar var.” diyor ağıl gibi bir ortama çevirmişsiniz içeriyi. Çocuğunu alamıyor bir anne içeriye, bir anne için düşünün çocuğu ne kadar önemlidir içerinin sağlığından sağlıksızlığından çocuğu alamıyor. “Her hafta görüş için gidiyoruz, benim de dosyam Yargıtay’da ,benim de onaylanırsa ben de gireceğim içeri çocuk ortada kalacak 0-6 yaş aralığında çocuklara uygulanan 2020 yılında 2 yıldan 4 yıla denetimli serbestlik uygulamasından terör mahpusları faydalanamıyor, bunu halledin. Bir annenin yanı evladıdır, aile düzenimiz mahvoldu, yavrumuz mahvoldu, denetimli serbestlik uygulamasını bizler için de uygularlarsa eşim hem çıkabilecek ve yavrum telafisi mümkün olmayan sıkıntılardan kurtulacak, ben de anksiyete ve tansiyon hastası oldum sıkıntıdan.” Diyor! Bir aileyi mahvetmişsiniz! Neden? “Yok efendim Bank Asya’ya para yatırdın, sen teröristsin, adli mahpusa tanınan hakkı sana tanımayacağız.” Olacak işler değil! “Veyahut Kürt meselesinde şöyle düşünmüşsün biz seni “terörist” olarak ilan ediyoruz, yavruna kavuşamayacaksın.” Var mı böyle bir şey? Uyduruktan insanı “terör” suçlusu ilan ediyorsunuz sonra da tüm haklarını gasp ediyorsunuz, hem kendisini hem ailesini hem de çocuklarını mağdur ediyorsunuz!”

“Abim Ali Rıza Çiftçi Ümraniye T Tipi Cezavei’nde kalmakta ve bu ihlalleri bildirdiğimiz için abimin telefonla görüşme hakkı elinden alındı. 10 aylık telefon yasağı verildi hiçbir şekilde arama hakkı verilmiyor.” diyor yani başınıza ihlaller geliyor bunları duyurmaya çalışıyorsunuz size daha ağır cezalar verilmeye çalışılıyor! Şu hale bakın arkadaşlar ya! Hak aramanın bile şeytanlaştırıldığı bir dönem! Yani aslında yargısal yollar adeta kutsaldır, vatandaşın hak arama özgürlüğü vardır, hakkını dile getirmek, kendini ifade etme özgürlüğü vardır. Bunu medyatik ve siyasi yollarla yapılmasını sağlama özgürlüğü vardır fakat işte vatandaşa reva görülen hal bu! Bakanlığı buradan tekrar uyarıyoruz. Yeni Bakan Sayın Yılmaz Tunç, lütfen bu zulümkar uygulamaları bitirin diyorum.

Aile ve Sosyal Hizmet Bakanlığı mülakat mağdurları bize başvurdular. Bakın görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına katılmışlar bi çoğu 80-95 arası puanlar almışlar ve iddiaya göre Personel Genel Müdürü Engin Demir tarafından mağdur edilmişler. Bakanlığa liyakat ile hizmet eden eğitim düzeyine en az lisans seviyesinde olan ve çoğunluğu yüksek lisans ve ayrıca doktora eğitimi almış emektar personeller mağdur edilmiş ve düşük puan alıp mülakatlarda bir şekilde öne geçirilen insanlar olmuş. Kadrolaşma harekatı başarılı olmuş, iktidarın müdürü tarafından ve bir sürü insan aldıkları yüksek puana rağmen mağdur edilmişler. Evet maalesef böyle üzücü olaylar yaşanıyor. Şu andaki Personel Genel Müdürü Engin Demir hakkında önemli iddialar var. Yeni Bakan’a da bu konuyu sormak gerekiyor. Bu iddiaları lütfen araştırın. Biz kimseye yargısız infaz yapmıyoruz ama çok yoğun bir şekilde bize bu başvurular geliyorsa, Engin Demir hakkında oldukça ağır iddialar varsa Sayın Yeni Bakan lütfen bu konuyu araştırın. Eski Bakan sanırım bu konuyu yeterli bir şekilde araştırmamış ama ciddi vatandaş iddiaları var, çalışan iddiaları var ve uzun uzun bir şikayet olarak aldık hepsini burada aktaramıyorum fakat biz bunu yazılı soru önergesi olarak da sunacağız. Oldukça uzun ayrıntı iddialar geldi bize, biz bunların hepsini soracağınız ve Sayın Bakan’dan bir cevap bekleyeceğiz. Böyle onu bunu kayıran, hak eden kişiyi mağdur eden uygulamalar var mı Aile Bakanlığı’nda bunu tekrar soruyoruz?

Kamu mühendisleri bize başvurmuşlar ücret dengesizliği ortadan kaldırılsın emeğimizin karşılığını alalım demişler. Bunu da gündeme diyoruz.

Ersan Çelik bize pasaport tahditleri ile ilgili başvurmuş diyor ki: “Anayasa Mahkemesi Ocak ayında tüm pasaport yasaklarını iptal etti, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden görüş bekleniyor deniliyor. Pasaportumuza tahdit uygulanıyor ve İçişleri Bakanlığı adım atmıyor.” Yokuşa sürme taktiği. Az evvel söyledim ya Anayasa Mahkemesi karar alıyor Meclis Başkanlığı yokuşa sürüyor! Ya siz kimin sözünü dinliyorsunuz Allah aşkına? İktidarın mı sözünü dinleyeceksin bu milletin anayasanın, evrensel hukukunun mu sözünü dinleyeceksin? Tüm yetkililere bunu söylüyorum Meclis Başkanlığı’na soruyorum Eski Meclis Başkanı Mustafa Şentop yoğun bir şekilde yaptı bunu ayrıca İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya soruyorum kendisi şimdi ayrıldı uzaklaştırıldu bakanlıktan şu anda yeni bir bakan var bu Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına karşı gayet pervasız bu tavırların bitmesi gerekiyor arkadaşlar. Bakın idari dava sonucu mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı vermiş. İçişleri Bakanlığı bu mahkeme kararlarını da uygulamıyor! Bakın idare nasıl bir idare? İdare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı alıyor uygulamıyor! “Yurt dışı yasağım yok.” diyor fakat idari tahdit uygulanıyor! Adam kafasına esmiş “Sana yargı kararı da yok ama idari bir kararla senin pasaportunu iptal ettim.” İdare mahkemesine dava açıyor, idare mahkemesi bakanlığın kararını iptal ediyor yine uygulamıyor! Deli Dumrul Bakanlığı olmuş Süleyman Soylu’nun yönetiminde. Yeni Bakan’dan isteğimiz; bir an evvel şu Deli Dumrul uygulamalarının bitirilmesi! Yani kim oluyorsun sen İçişleri Bakanlığı olarak yani o kadar işi yokuşa sürüp bir defans uyguluyorsun, Anayasa Mahkemesi’ne, idare mahkemelerine kim oluyorsunuz ya? Allah aşkına bu ülkede anayasal düzene karşı bir defans içindesiniz. Ne yaptığınızın farkında mısınız siz? Bu anayasal düzeni kendi kafanıza göre değiştirmeye mi çalışıyorsunuz?

Mahmut Özdemir Antalya S Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta. “Kardeşimin kendisi teslim oldu ve pişmanlık yasasından faydalanmak istedi ancak Şırnak Mahkemesi hiçbir şeyi kale almayıp 3 yıl 3 aydır onu tutuklu tutuyor. En azından naklinin Şırnak ya da Mardin’e yapılmasını istiyoruz.” nakille ilgili hususlardan dolayı büyük mağduriyet yaşayan insanlar var ve bu konuda da uygulamaların Anayasaya aykırı olduğuna dair çalışmalar yapılacak. Bu konuda da mücadelemiz devam edecek arkadaşlar bunu da yapmalarını kabul etmeyeceğiz. Gerek görüntülü görüşme gerekse de nakil ile ilgili insanlara inanılmaz zorluklar yaşatan, mahpus yakınlarını da çok zor durumda bırakan bu uygulamalar karşısında anayasal başvurular yapacak yetkili arkadaşlar ve bu konuda mücadeleyi en sonunda kazanacağız. Umarım böyle olur çünkü insanlara büyük zulümler yapılıyor.

“Oğlum Mehmet Meleş 2015’ten beri Çorum Cezaevi’nde, gelinim Ayşe Meleş İzmir Şakran Cezaevi’nde 3 çocuk da Manisa’da.” Düşünün anne bir yerde cezaevinde, baba bir yerde cezaevinde, çocuklar bir yerde yakınlarının yanında kalıyor perişan durumdalar. En azından nakil dilekçesi ile aile de bir araya gelsin, anne baba bir araya gelsin dilekçeleri veriliyor kimsenin umurunda değil. Çocuklar perişan aile perişan Mehmet Meleş tam beş yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor, çocukları perişan lise ve ortaokul öğrencisi çocukların başlarında anne baba yok cezaevi 850 kilometre uzaklıkta düşünün. Manisa’dan Çorum’a gideceksiniz çocukları götürecek kimse yok, bunca senedir nakil isteniyor. Babayı en azından Manisa civarına getirin deniliyor onu da yapan yok zulüm had safhada.

Şerafettin Sert Menemen T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta ve oldukça ağır bir yargısal haksızlığa uğradığını söylüyor yakınları ve bütün bunlardan dolayı kimsesizlik yalnızlık ve tutukluk stresiyle bir gece anısını rahatsızlanmış ve bir süre nefes dahi alamamış adeta ölecekmiş gibi bir büyük sıkıntı yaşamış. Hastane sevki gerçekleşmemiş, belki panik atak belki kamp spazmı ama doğru düzgün araştırılmamış deniliyor. 64 yaşında mahkemeler görevine laikiyle yerine getirilmemekte dosyalar incelenmeden karar verilmekte yargı mağduruyuz diyor keyfi kararlar var ve cezaevinde 64 yaşında insan ölümle burun buruna büyük bir stres, sıkıntı, panik atakla kalp spazmları yaşıyor diyor.

Mahpusları cezaevlerinde çıldırtıcı davranışlardan vazgeçmek gerekiyor. Bakın bir başvuruda Muhammed Avcı Yozgat 1 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalan bu kişi için yapılmış. Bu kişi askerdeyken bir çarşı iznine çıkıyor orada alkol almış herhalde, ardından çok ağır bir şekilde sorguya çekilip dayak atılıyor ve ardından cezaevine götürülüyor. Yani insanları böyle çığırından çıkartmak için uğraşmamak gerekiyor insanlar hata yapmışsa yani onu daha da çok hata yapacak bir duruma götürmemek gerekiyor ve ardından cezaevine atılıyor. Cezaevinde de bu kişi oldukça önemli psikolojik sıkıntılar yaşıyor, ziyaretçileri geliyor bakıyor perişan durumda kendisi ve doğru düzgün bir takip yapılmıyor. 5-6 gardiyan tarafından psikolojik tedavi revire götürülüyor bekleme odasına alıyorlar orada gardiyanlarla Muhammed arasında sorun çıkıyor birbirlerine küfürler ediliyor sonra Konya’ya sevk ediliyor ve ardından  Muhammed’i Yozgat’a sevk ediyorlar. “Görüşüne gittim tek başına Muhammed’i tanıyamadım.” diyor yakınları ve yeterli bir tedavi yapılmadığı yönünde şikayetler var. Yani düşünün bu insan içerideyken sonunda kendini asıyor. 8 gardiyan tarafından darp edilmiş, kendini astıktan 2 gün sonra 8 gardiyan tarafından darp edilip götürülüyor, ikinci günü psikoloğa götürülüyor. Yani bu insan psikolojik sıkıntılar yaşayan, yakınları ziyaret ettiği zaman üstü başı yırtık, saçı sakalı birbirine karışmış bir insan. Bu insanın psikolojik sıkıntıları var ve yeterli tedavi alamıyor demek ki. Bakın böyle olmaz hasta bir insanla böyle mücadele edilmez hastalığını iyileştirmeniz gerekiyor. Bu insan ne arıyor burada? Bakın perişan durumda bir insan görüntüsü var ve bir an evvel bu mahpusun psikiyatrik açıdan tedavisinin yapılması gerektiğini ben bir hekim olarak bir Milletvekili olarak görüyorum ve Bakanlığı da bu noktada uyarıyorum.

Ömer Kaçar Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta. Cezaevinde baskı var koğuş değiştirmek istiyor, dilekçe yazılmasına rağmen izin vermiyorlar ve bu konuda konuş değişikliği yapılmıyor. Urfa’ya sevki isteniyor o da gerçekleştirilmemiş!

MS hastaları bize başvurdular. Yüzlerce MS hastasının kullandığı Ocrevus ilacının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödemesi durdurulmuştu, aileler perişandı çünkü MS çok önemli, sıkıntılı bir hastalık ilerleyebilen bir hastalık. Bu ilaç çok pahalı ve bir an evvel Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bu ilacı ödeme listesine dahil etmesi gerekiyor demiştik basın toplantısında son gelen haber ile bu ilaç ödeme listesine dahil edildi.

Birçok ihraç edilmiş daha sonra İdare Mahkemesi tarafından görevine iade edilmiş polis memurları bize başvuruyor. Bakanlık az evvel pasaport tahdidi yapan Bakanlık şimdi de bu polis memurlarına zulmediyor. İdare mahkemesinden davayı kazandığı halde işine başlatmıyor! Bakın Barış Polat Iğdır İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde çalışıyormuş ve 375 Sayılı KHK Geçici 35. maddesine istinaden ihraç edilmiş, mahkemeye gitmiş adli olarak bir beraat kararı da var ondan sonra Erzurum 3. İdare Mahkemesi iade davasında lehine sonuçlandırmış, tamam işine başlat İçişleri Bakanlığı, başlatmıyor! Cimer’e bunun üzerine iki başvuruda bulunmuş, Cimer dönmemiş! Ya Deli Dumrul Bakanlığı olmuş İçişleri Bakanlığı Süleyman Soylu’nun yönetiminde. Umarım yeni İçişleri Bakanı bu durumu düzeltir ya bu nedir arkadaşlar? İdare mahkemelerinin kararlarını umursamayan bir bakanlık mı olur ya? Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasal bir hukuk devleti değil mi? Bu devlette bir İçişleri Bakanlığı denen bir bakanlık nasıl olabiliyor bu kadar anayasayı ayaklarının altında alıyor, idare mahkemesi kararlarını ayaklar altına alıyor! Polis memuru bize başvurmuş diyor ki: “Mahkeme kararlarının neden uygulanmadığıyla ilgili bir gündem yapın.” yapıyoruz işte daha onunla da kalmıyor! Başka kişiler de bize başvurmuş, böyle birçok başvuru alıyoruz.

Hasan Yeşil: “İş güvenliği alanında eğitimi tamamlayıp B sınıfı iş güvenliği uzmanlığı belgesini aldım. Sınava başvurumu yaptım tüm hakları yerine getirdiğim için sınavda da başarılı oldum, 74 puan aldım sınavı başarıyla geçtim. Beni işe başlatın.” Diyor, “Belgeyi vermiyoruz, işlemlerini yapmıyoruz.” “Niye?” “Yasaklılık var senin üstünde.” Diyorlar. “Neyim var?” diyor! “Sınavı kazandım, öyle bir sıkıntı varsa sınava almasaydınız, sınava girmişim kazanmışım sertifika vermiyorsunuz. B sınıfı İSG sertifikamı haksız bir engelleme ve sebebini bilmediğim bir nedenle alamadım.” Bakanlık açıklama yapsın bu kaç bininci vaka? Keyfinize göre “Sana belgeyi veriyorum. Sana vermiyorum.” Diyor! Adam sınavı kazanmış belge vermiyor! Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ne yapıyorsunuz? Kaç bininci vaka? Yani kaç bininci haksızlığınız ya! Allah aşkına, kesinleşmiş bir cezası da olmayan kişilere bu yaptığınız nedir ya?

“Deprem bölgesi için YKS sınavında kendi illerinde tercih vermeleri durumda üniversite tercihleri sırasında %25 ek kontenjan verilmiş aynı durumu DGS sınavı için talep ediyoruz.” Diyorlar. “2 yılık bölümden 4 yılık bölüme geçiş yapacağız DGS sınavı ile ama bu sene onca duruma göre kontenjanlar düşürüldü kontenjanların artırılması talebimiz var.” öğrencilerin.

Sibel Gedik Kayseri Kadın Cezaevi’nde kalmakta “ Eşim Malatya 112 acilde acil tıp teknisyeni olarak çalışıyordu, Banka, sendika ve bylock iddiası ile 6 yıl 3 ay ceza verildi. Ayrı cezaevlerinde kaldık. Ben 4-5 ay önce tahliye oldum, eşim ve ben cezaevindeydik. 4 çocuğumuz ortada kalmıştı sonunda ben tahliye oldum, çocuklar perişan 27 ay hem annesiz hem babasız kaldılar, 3 yıldır 4 çocuğum annelerine hasret büyüyor ve gözünde keratoplasti rahatsızlığı var. Kornea nakli oldu neredeyse körlük noktasına geldi görme yetisini kaybetmek üzere ve hala cezaevinde hala sağlık hakkına ulaşamıyor ve halen tahliyesi gerçekleşmiyor.” Diyor. Kornea nakli olması gerekiyor sağ gözü iyice kapandı ve görme yetisini kaybetmek üzere. Adalet ve Sağlık Bakanlığı bu durumu duysun Türkiye’de İşte bunlar yaşanıyor arkadaşlar! Ailelere çile üstüne çile yaşatılıyor.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda hemşire olarak görev yapan bir kişi bize başvurmuş. Görevde yükselme sınavına girmiş 82 puan almış iyi puan almış ve mülakat heyetinden biri ön lisans mezunuymuş ve aralarında 94 puan alıp doktora yapanları bile ön lisans mezunu elemiş, düşünün doktora yapanı ön lisans mezunu eliyor. Kontenjan 200’dü 150 kişi 80 ve üzeri puan alıp elenmiş. “Mahkeme sürecine hazırlanıyoruz arkadaşlarla. Birçok haber kanalına konu olduk, Diyarbakır ASHP Bakanlığı’nın İl Müdürlüğü’nde liyakat bitmiştir. Bu konuya çözüm bulun.  Avukatlar iptal olacağı kanaatinde, doktora yapan arkadaş da süreci başlatmış.” Bir yargısal süreç var, bakın el insaf! İşe alımlarda bu kadar kayırmacılık, siyasi iktidarın istediği adamların girmesi, hakkı ile sınav kazanan yüksek puan alanların uyduruk gerekçelerle ayrımcılık kayrılması olacak işler değil!

Bir başka başvuru çok önemli binlerce kişiyi ilgilendiriyor. Ergün Duymaz bize başvurmuş “Çözülmeyen, bitmeyen EYT mağduruyum. Bakan’ın Grupbaşkanvekilleri’nin, televizyonların, yazılı medyanın sözlerine istinaden 1999 öncesi neyse o olacak denildi ve benim gibi yüzbinlerce insan borç aldı, bankalara gittik kredi aldık 5000 güne tamamlamak için hafta sonları ve yıl başı dahil SGK’ları açık tuttular başvuru aldılar, biz gittik kredi çektik 70 bin TL ödedim ne olduysa son anda yasa 5000 değil kademeli prim denen bir düzenleme çıktı. Hepimiz şok olduk çünkü biz kredi çekmiştik çok zor durumda kaldık. Emeklilik beklerken hem borçlandık hem de emekli olamadık. 975 gün yaklaşık 2.5 sene eder bu yaşta nerede çalışalım?” yaşlı başlı insanlar, kimse de kabul etmiyor, bir formül bulun, bankadan gidip kredi çekmişler bir de zarara girmişler. Hem söz vermişsin, hakkını vermemişsin hem de kredi çekmiş zarara girmiş. “Borçlanacak ne askerlik kaldı 975 günü nasıl tamamlayalım? 1999 öncesi yasa ne diyorsa onu istiyoruz. Sadece yaşı kaldırmakla EYT bitmiyor. Lütfen yardım edin yüzbinlerin feryadını duyun.” Diyor! Vatandaşların bu feryadını TBMM’den duyuruyoruz, binlerce insan var ve lütfen duyun. Biz bu yasa değişikliği için varız, elimizden geleni yaparız ama bu yüz binlerce vatandaşın sesini iktidarın da duyması gerekiyor! Gelin birlikte bunu yasal düzenlemeyi yapalım, yüz binlerce vatandaşımızın mağduriyeti bitsin, perişanlıkları bitsin. Başka çareleri de yok. Başka bir yerde çalışacak halleri de yok bu yaştan sonra.

“Sayın Bakan Fahrettin Koca açıklama yaptı. “Aile diş hekimliği uygulamasını devreye koyacağız.” diyor. 8-10 bin arası alım olacakmış. Biz ağız ve diş sağlığı teknikerliği atama sayılarımızın arttırılmasını istiyoruz ve 10 bin diş hekiminde kaç bin ağız ve diş sağlığı teknikerleri atanacak bilgilendirsin.” Tekniker arkadaşlarımızın mağduriyeti de giderilmeli!

Bize yurt dışında mahpus olan kişilerle ilgili yakınlarının başvuruları geliyor. “Irak Bağdat’ta tutuklu kardeşim Servet Aydemir bir suç işledi ve anlaşma da yapıldı bu kişi Irak’taki gözaltı merkezlerinde cezaevi bile değil, iki ülke arasında anlaşma var, iade kararı verildi, gelmesi lazım Irak göndermiyor, Türkiye’de alamıyor.” Diyor! Yıllardır bu prosedür sürüyor, oradaki mahpus Türk vatandaşları perişan durumda, Dışişleri Bakanlığı ile de görüşüyoruz halen bir ilerleme yok lütfen yeni Bakan bu konuya bir el atsın. “Keyfi muamele ile iadesi gerçekleştirilmeyip orada esir tutuluyor.” Diyor vatandaşın yakını.

Ünal Mert Emin Evim’den şikayetçi. Emin Evim tarafından 2017 tarihinden itibaren bir anlaşma yapılmış fakat daha sonra bir şekilde bozulmuş bir mağduriyet olmuş. “280 bin liraya geri vermemiş.” Emin Evim de 45 Bin TL organizasyon ücreti kesiyoruz demiş ve 227 bin lira civarında rakamı şimdi değil 6 ay sonra vereceklerini söylemiş. Vatandaş mağdur Emin Evim’den bir açıklama bekliyoruz.

Y ve S cezaevlerinde çok büyük zulümler var. haksızlıklar, insan hakları ihlalleri var, birçok mahpus bize başvuruyor ve Y ve S cezaevlerinde açlık grevleri var, TAYAD’lı aileler bize başvurdu, onlardan birisi Hüseyin Karaoğlan Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Edirne F’den Sincan’a gelmiş. Ağırlaştırılmış müebbet hapis mahpusu olmamasına rağmen onlardan daha ağır koşullarda tutuluyor. 23 saat koğuşta 1 saat kuyu gibi bir yerde, havalandırmaya çıkıyor, sohbet Hakkı uygulanmıyor, kitapları sayılı veriliyor. Mektupları verilmiyor, dışarı mektupları gönderilmiyor, çok büyük bir tecrit uygulandığı söyleniyor. Hücrede iki kolunu yana atsa duvara çarpıyor demiş mahpus. Düşünün mezar gibi bir yerde tutuluyor demek ki, bunlar gerçekten insana uygun durumlar değil! Bu insanlar intihar etsin diye mi uğraşıyorsunuz? Nedir bu kadar? İnsan haklarına aykırı bu mahpusluklar? Sohbete çıkarılmıyor, insan sesi duymuyor, tek başına kalıyor, kuyunun dibinde kalıyor. PTT Posta ile göndermesi gerekiyormuş ve posta hakları ile ilgili önemli ihlaller yaşanıyor. Arkadaş görüşleri varmış, buraya gelince bu arkadaş görüşleri de iptal edilmiş. “İstanbul’da yaşıyoruz görüşe her hafta gidemiyoruz, haftada bir ancak 10 dakika telefonda görüşebiliyoruz hayatından endişe ediyoruz sesimizi duyurmamıza yardımcı olun.” Diyor, çok şikayetleri var!

Bakın bununla ilgili bir başka Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Hapishane Komisyonu açıklama yapmış ve bu açıklamadan da bazı değinilerde bulunmak istiyorum. Y ve S hapishanelerinin insan haklarına aykırı durumu anlatıyor. Tekli hücreler var tek ve 3 kişilik hücrelerin hiçbirinde bağımsız bir havalandırma bölümü yok. Havalandırmaya tek çıkıyor, sohbet hakkı yok Yayın hakkı yok, hafta sonu gazete dağıtımı yapılmıyor. Yemekler çok kötü ve sağlıksız. Düşünün biz F tipi cezaevlerini eleştirirken şimdi de daha ağır ihlaller ortaya çıkıyor maalesef.

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi ve Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Jurumu’nda bulunan tutuklular zor durumda. Cezaevlerinden gönderilen mektuplarda aynı zarfta tek kişiye birden fazla kişiye mektup gönderilmesi yasaklanmış durumda. Buradan da mahpuslar büyük zararlar görüyor.

Nizamettin Ayhan Tekirdağ Çorlu İlçe emniyet müdürlüğünde polis memuru olarak görev yaparken biraz evvel Iğdır’daki polis memuru gibi 375 sayılı KHK’nın Geçici 35. Madde ile ihraç ediliyor, idare mahkemesinden iade alıyor “Beni içeri başlat.” Diyor İçişleri Bakanlığı yokuşa sürüyor, bakın yüzlerce kişiye bu zulmü yapıyorlar, olacak iş değil, görmezden geliniyor kararlar, “Ben şu anda göreve başlatılmadığım için manevi tazminat davası açtık ve bu keyfi uygulamalar yüzünden devlet de zarara uğruyor!

Fevzi Özcan 30 Temmuz 2022 de KHK uygulamalarının son gününde, apar topar 6 bine yakın memur ihraç edildi. “İçişleri Bakanlığı tarafından ihraç edildim. İlk idare mahkemesini oy birliği ile kazandım ve sonra 30 gün içinde iadem gerçekleşmedi, İstinaf’a taşıyıp kararı uygulamayacaklar.” Diyor böyle sonuna kadar hukuksuzluğu uygulayan bir bakanlık İçişleri Bakanlığı umarım yeni bakan değiştirir bu uygulamaları!

Jandarma Genel Komutanlığı Giresun İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli astsubayken beraati olmasına rağmen yine ihraç edilen bir memur bize başvurmuş. Yine aynı hadiseler yaşamış “Tazminat davası açtım. İdari Mahkemesi beni iade ettiği halde başlatılmadım.” korkunç durumlar bunlar olacak işler değil. Maalesef bunlar böyle devam ediyor.

Yine bakın inanılmaz belge elimde Kütahya Valiliği Defterdarlık KHK İşlemleri İl Bürosu kararı, Mehmet Talyurt KHK ile kapatılan bir okula çocuğu gönderiyormuş, 2016 yılı Nisan aylarında 8950 TL para yatırmış bu okula, 2016-2017 Eğitim Yılında çocuğu eğitim görsün diye önceden parayı yatırmış, bu arada darbe olmuş, okul kapatılmış, vatandaş da demiş ki: “Bana paramı geri verin.” “Yok vermeyiz.” Yıllardır parası verilmiyor! 2016’dan beri para verilmiyor, 7 yıl geçmiş üstünden ve sonra diyor ki: “ Bir değerlendirme komisyonunun raporu gösterilmiş ve “Fetö’den irtibatlı iltisaktan hakkında yargılama olanlara Biz parayı vermeyeceğiz.” Diyor. Ya bu nasıl bir karar Allah aşkına? Anayasayı ayaklar altına almış çiğniyorsunuz! Hakkında kesinleşmiş bir karar da yok, kesinleşmiş karar da olsa ya vatandaş bir kuruma para yatırmış bir şekilde devlet bunu kapatmış, vatandaşta parasını istiyor! Ne alakası var vatandaşın hakkında bir soruşturma varmış! Allah Allah! Yani vatandaşın resmen parası gasp edilmiş! Bakıyorsun karara olacak iş değil arkadaşlar! Kütahya Valiliği Defterdarlık KHK İşlemleri İl Bürosu 5 Mayıs 2023’te kararı almış diyor ki: “Senin hakkında kesinleşmemiş olsa da bir mahkeme kararı olduğu için sana paranı vermiyoruz.” Olacak iş değil! 7 yıldır parayı gasp etmiş bir anlayış var ortada! Böyle bir şey olabilir mi ya? Kütahya Valiliği böyle bir şey olabilir mi? İçişleri Bakanlığı bunlar ne saçma kararlardır! Vatandaşın parasını gasp etmişsiniz resmen “Vermem paranı.” Diyorsunuz! Bu paranın verilmesi lazım biz bakanlığa da bunu soru önergesiyle de soruyoruz ve bu durumun takibini yapıyoruz.

Bize yapılan çok önemli, çok ciddi bir başvuru var. Bakın bu bunu da gündem edeceğiz. Savaş Çelik isimli bir kişi Lübnan’dan kaçırılarak getiriliyor. Kişi diyor ki: “Türkiye Devleti görevlileri beni kaçırdı getirdi ve ülkeye getirildim 87 gün boyunca çok korkunç işkencelere uğradım.” ardından 87 gün sonra sanki yolda rastgele bulunmuş gibi bir rapor düzenlenerek o 87 günlük gördüğü muamele işkenceler örtbas edilmeye çalışılmış! 21 Temmuz 2022’den beri tutuklu, 87 günlük bir belirsiz zaman diliminde ne yapıldığının açıklanması ve bütün bu uygulamalarla ilgili bir açıklama yapılması lazım. Zorla kaçırılıp kaybedilen bir vaka bu ve diyor ki sonrasında kaba dayağa maruz kaldı bayılıncaya kadar dövüldü ve ancak eğilerek ayakta durabileceği oturma alanının olmadığı, daha kapalı bir alanda elleri ve gözleri bağlı şekilde durdu. İşkence için odadan çıkarıldığında öncelikle duvarlardaki zincirlere elleri ve ayakları bağlanmış. El ayak uçlarına, böbreklerine, cinsel organına elektrik verilmiş, hayaları sıkılmış, makat bölgesine defalarca cop sokulmuş her defasında bu cop makattan çıkarılarak ağız, burun ve kulak bölgelerine de sokulmuş. Sonrasında da tazyikli su ile yıkanmıştır. “Müvekili eşiyle çocukların ellerinde olduğu onlara da aynı işkenceleri yapacakları söylenmiş, tecavüz tehdidinde ettiğinde bulunmuş. Bu 87 gün boyunca banyo yaptırılmamış ölmemesini sağlayacak düzenli düzensiz olarak sınırlı yiyecek ekmek ve su verilmiş. Kendisi tuvalete götürülmemiş bulunduğu odada tuvaletini yapmak zorunda kalmış, idrar ve dışkı ortamında uyumuş ve oturmuş.” korkunç şeyler! Kim yaptı bunu kardeşim? Ne adına kaçırdınız? Bakın bunlar gazete haberlerine de yansımış. Kimse bunu inkar da etmiyor! Ne diyor? MİT’ten nokta operasyon Binbaşı Aslan Kulaksızın şehit edildiği saldırının faaliyeti PKK’lı Savaş Çelik paketlendi deniyor. Bir yargı sonucuna göre bu kararları verirsiniz, ortada bir yargı kararı da yok, birisini kaçırıp 87 gün işkence ediyorsunuz, bunu böyle gazetelerde ilan ediliyor. En sonunda bu iddialar da boşa düşüyor. Kişi hala tutuklu, korkunç işkenceler görmüş bu insan ve kendilerine halen bir açıklama yapılmıyor! 71 kilodan 49 kiloya düşmüş 20 gün boyunca cop ile tecavüz nedeniyle bez kullanmak zorunda kalmış hala aralıklarla büyük abdestiğinin geldiğini fark edemediğinden çamaşırlarına tuvaletini yapmak durumunda kalıyor. Makatındaki ağrılar devam ediyor, odaklanma sorunun yanında anlama, algılama zayıflığı ve konuşma güçlüğü çekiyor. Yani ağır işkenceler görmüş, sürekli olarak bir suçu üstlenmesini istenmiş ve tanımadığı ve çok kişinin benzer suçlar içinde bulunduğu itiraf etmesi beklenmiş. 20 Temmuz 2022 günü Muş İlçe Jandarma Komutanlığı’na teslim edilmiş. Bakın 87 gün boyunca bir yerde tutulmuş. Düşünün Nisan 2022’den Temmuz 2022’ye kadar olan 87 günlük zaman dilimi hakkında bir açıklama bekliyoruz Milletvekili olarak. 20 Temmuz günü Muş İlçe Jandarma Komutanlığına teslim edilmiş sanki yeni Türkiye’de bulunmuş gibi resmi muamele yapılmış. Yakalama tutanağına göre ise Muş şehir girişinde yapılan yol kontrolü sırasında yakalanmış denilmiş ardından yurt dışında yapılan bir operasyon sonucu Lübnan’da yakalanarak ülkeye getirildiği servis edilmiş bu da saklanmamış zaten kişi devletin Anadolu Ajansı kanalıyla yurt dışından getirildiği bir şekilde bangır bangır bağırılmış, sonra da resmi tutanaklarda da vay efendim 87 gün örtbas edilmiş. Şu hale bakın! Devlet kendi kendini yalanlıyor!  İktidar kendi kendini yalanlıyor! Yol kontrolünde yakalandı denilmiş 87 gün nerede olduğu belli değil! 87 günlük süre hakkında da bir sürü iktidar açıklaması var. Gerçeğe aykırı tutanak tutmuşlar ciddi bir adli işlem yapılmamış ve şu anda müşteki vekili Avukat Şule Recepoğlu diyor ki: “87 gün boyunca işkence insanlık dışı muameleye uğrayan müvekkilimin maruz kaldığı davranışların belirlenmesi ve  edilmesini istiyoruz psikolojik travmalarda değerlendirebilecek uzman bir kurullara sevk ederek muayenesi sağlanmalı. Kaçırılmalar ile ilgili bir bilgi verilmeli.” Diyor biz de bununla ilgili İçişleri Bakanlığı’na soru önergesi vereceğiz. Müvekkile ait yakalama tutanağında sicil numaraları bulunan 9 görevlinin şüpheli sıfatıyla resmi evrakta sahtecilik suçuyla soruşturulmasını istiyoruz.” Diyor böyle sahtekarlıklar yapılmış. Düşünün siz de bu insana bakın ortada da bir ispatlanmış bir şey de yok ve yargısız infazla “terörist” ilan etmişsiniz. Ondan sonra da 87 gün boyunca bu kişiye ne yapıldığı belli değil. Düşünün 87 gün boyunca bu kişiye ne yapıldığı konusunda bir açıklama yok. Buna benzer zorla kaçırılma kaybedilme vakaları maalesef çok yaşandı. Bütün bunları biz yakından takip ediyoruz, kabul etmiyoruz ve bütün bunları insanlığa karşı suç olarak kabul ediyoruz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar kısaca da Türkiye’deki hukuksuzluklar ile ilgili bazı bilgiler vermek isterim size. Her geçen gün böyle çocuklu annelerin tutuklandığı bir zaman dilimindeyiz, gayretlerimiz sivil toplumun baskısı sonucu anne Şadinaz Yaşa Yılmaz sonunda tahliye edildi. Zeynep Aydın 4 çocuk annesi uzun bir süre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Bu insanlar tutuksuz yargılanabilirdi.

Mustafa Başar mesane kanseri bir mahpus olarak defalarca denetimli serbestliği verilmedi koşullu tahliyesi verilmiyor denetimini serbestlikleri hukuksuz bir şekilde verilmemesi sonrasında da bir kanser hastası olarak çok büyük zorluklar yaşıyor maalesef.

Selda Alıcı eşiyle beraber cezaevinde ve üç çocuk çok büyük psikolojik sıkıntılar yaşıyor bunu defalarca gündeme getiriyoruz.

Fatma Yasemin Özkan çifti, Fatma Hanım bebeğiyle gözaltında umarım tutuklanmaz bu insanları tutuksuz yargılamaları gerekiyor ama böyle acımasızca tutuklu yargılamalar yapılıyor.

Geçtiğimiz gündeme getirdik Ümran Karakuş sonunda gözaltından serbest bırakıldı, tutuklanmadı. Bunlar çok üzücü vakalar maalesef.

Bakın şu çocuk 11 yaşındaki Züleyha çok dramatik bir öyküsü var. Babası 3 yılı aşkındır cezaevinde, annesi yakalandığı kanser hastalığından öldü. Başında annesi yok, babası yok kendisi de beyin tümörüne yakalandı ve ağır bir ameliyat geçirdi ve bu çocuğun babası halen tahliye edilmiyor. Yusuf Kerim yasası anneler için çıktı ama biz bunun hasta çocukların babaları için de uygulanması gerektiğini söylüyoruz ve bakanlığı bu noktada bir yasa değişikliğine davet ediyorum. Biz Yusuf Kerim yasası çıkarken bunun sadece anneler için değil babalar için de geçerli olması gerektiğini söyledik.

Erdem Aşkan 5 yaşında bir çocuk ve Hakkari Yüksekova’da bir trafik kazasında hayatını kaybetti, soruşturmanın derinleştirilmesini istiyoruz ve en azından bir adaletin gerçekleşmesi için gayret gösterilmesi gerektiğini söylüyoruz çünkü ölümlü bir kaza sonrasında sürücü tutuklanmıyor bile ve serbest bırakılıyor. Halkın adalet duygusu çok kötü bir şekilde sarsılıyor ve son derece üzücü hadiseler oluyor. 5 yaşındaki bir çocuk öldürülüp bir kazada ölüyor ve sürücü tutuklanmıyor bile bu olacak iş değil.

Ayten Öztürk az evvel bahsettiğimiz gibi 6 ay kadar zorla kaçırılıp kaybedilen ve işkence edilen bir kadın ve şu anda 2 yılı aşkın ev hapsinde tutuluyor. Defalarca gündeme getiriyoruz ne uğradığı bu işkenceler hakkında doğru düzgün bir yargısal süreç var ne de haksız hukuksuz ev hapsi ile ilgili bir gelişme var ama Ayten Öztürk susmuyor, hak savunucuları da susmuyor, onun yanında yer alıyor.

Doğan Erbaş HDP Parti Meclisi üyesiydi ve gözaltına alınırken şu muameleye bakın utanç verici işler bunlar. İçişleri Bakanlığı ve Ankara Emniyeti’ni uyarıyorum. 40 yılı aşkın hukukçuluk yapmış bir avukat gözaltına alınırken insan hakları ihlaline vuruyor. Başı eğdirilmeye ve ters kelepçe takılıyor. Bunlar kabul edilecek haksızlıklar değil ağır insan hakları ihlalleri.

Ferhat Çelik Kocaeli’nde kaybolan Van Çaldıranlı vatandaşımız 8 gün oldu hala bulunmuyor, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü ve Kocaeli Valiliğine de hatırlatıyorum Ferhat Çelik’in yakınları çok büyük bir stres altında bekliyorlar.

Geçtiğimiz gün ziyaretimize de geldi Hüseyin Zengin, yıllarca cezaevinde kalan bir kursiyer teğmen olarak, Hüseyin Zengin ve Fuat Zengin bize güzel bir yazı getirmişler. Biz bu mağduriyeti de buradan duyurmuş olalım.

İbrahim Saygı KHK ile ihraç edilen bir adliye katibiydi. 7 yıl boyunca yaşamadığı haksızlık kalmadı ve en sonunda motokuryelik yaparak bir iş bulmuştu. Sarhoş ve 17 yaşında bir gencin arkadan ona vurması suretiyle hayatını kaybetti. İki çocuğu vardı ve bu dramlar bitmiyor. İşinden zulmen ihraç edilip haksızlığa uğrayan insanların dramları bitmiyor! İşte en sonunda böyle bir aile dramı yaşandı. Mesleği olmayan bir işte çalışırken ve uğradığı sosyal ölümleri yaşarken hayatını kaybeden ve büyük aile dramlarının yaşandığı bir yerdeyiz maalesef, Türkiye böyle bir yer bunları kabul etmediğinizi söylüyoruz.

Son olarak her hafta söylediğimiz ağır insan hakları ihlallerini tekrar hatırlatmak istiyorum, bunlar çok ağır ihlaller olduğu için her hafta viz bu konuları gündeme getiriyoruz son olarak.

Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan konsolosluğunda yok edilip öldürülüp cesedi bile bulunmayan bir insan daha sonra Recep Tayyip Erdoğan bu konu hakkında Suudi Arabistan’a en ağır cümleleri söyledikten sonra dosyasını Suudi Arabistan’a gönderdi ve karşılığında milyar dolarlık krediler geldi kabul edilecek bir hadise değil.

Yargısal açıdan unutamayacağımız her hafta eleştirdiğimiz bir konu; Osman Kavala yine 7 yıla yaklaşıyoruz zulmen tutuklu. AİHM kararları ayakları altına alınıyor ve Osman Kavala eser tutuluyor.

Şerif Mesutoğlu işlemediği cinayetin mahkumu olarak cezaevinde o da çok ağır bir mağduriyet yaşıyor, kabul etmiyoruz, ölüme uğruyor ve adalet gelsin diyoruz.

Selçuk Kozağaçlı mazlum, mağdurların hakkını aradığı için her hafta gündeme getirdiğimiz Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı ve onun da uğradığı mağduriyeti kabul etmiyoruz.

Emine Şenyaşar annemiz adalet nöbetini devam ettiriyor, çok destansı büyük bir mücadele veriyor. Fedakar bir mücadele veriyor ve onun da yanındayız, mücadelesine destek vereceğiz.

Gabonla Dina, belki onu devleti veya ailesi bile unuttu ama biz mazlumlar adına onu unutmuyor ve bu cinayetin aydınlatılması gerektiğini söylüyoruz.

Zorla kaçırılan Yusuf Bilge Tunç 4 yıla yaklaşıyor hala ortada yok. Az evvel bahsettiğimiz Savaş Çelik vakası gibi uzun süre kaçırılıp işkence edilip yok edildiği tahmin ediliyor. Savaş Çelik bulundu fakat Yusuf Bilge Tunç bulunmadı kabul edilecek hadiseler değil.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan zorla kaçırılıp aylarca bir yerlerde tutulan işkence edilen insanlardı. Onlar Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde çıktı ve şu anda cezaevindeler! En azından ölmediler ama Türkiye’de neler yaşandığı ve sonucunda neler olduğuna dair önemli bir delil olarak gösterge olarak elimizdeler.

Gülistan Doku hala kendisinden haber alınamayan kayıp bir kişi onu da gündeme diyoruz.

Son olarak Hürmüz Diril zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra eşinin cesedi bulundu ve kendisi hakkında hala bir haber yok.

Yorumlar