2 Kasım 2023

Ülkede her gün her gün bir hukuksuzluk, iktidara yönelik en ufak bir eleştiri hemen bir tutukluluk gerekçesi oluyor!

Eski vekilimiz Hüda Kaya, dün tutuklandı. Gerekçe nedir? Bir basın açıklamasına katılmak, tutuksuz yargılanabilecek bir ithamdan dolayı tutuklu yargılanıyor. Bu Meclis’in önceki dönemlerdeki milletvekili, insan hakları savunucusu Hüda Kaya boş gerekçelerle, tutuklandı. İktidar bir hasmane düşünce içinde tutuklamaktan başka bir yola başvurmuyor. Yargıya emrediyor, yargı hemen bu emri yerine getiriyor. Aslında Hüda Kaya ifade vermek için başvuruda da bulunuyor fakat bu başvurusu kabul edilmiyor, kendisi havaalanındayken böyle bir tutuklama gerçekleştiriliyor bunu kabul etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Hüda Kaya her dönem zalim anlayışlara karşı mücadele etmiştir, 28 Şubat’ta da zalim anlayışlara karşı mücadele etti, sonrasında da zalimleşen AK Parti iktidarına karşı mücadele etti ve her dönem zulme uğradı, her dönem haksızlığa uğradı ve en sonunda tutuklandı bunu kabul etmiyoruz.

Sadece siyasetçiler değil gazeteciler de bu tutuklama furyasından nasibini alıyor. Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın yaptığı açıklamalar gündeme bomba gibi düşmüştü. Bunu kimse reddedememişti. Bir Başsavcı’nın açıklamaları son derece önemliydi ve gazeteci Tolga Şardan T24’deki yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MİT’ten yargı ile ilgili bir rapor istediğine yönelik bir yazı yazdı ve ardından yalan bilgiyi alenen yaymak suçlaması ile tutuklandı ama yazı yayınlandıktan, tutuklanana kadar MİT veya Cumhurbaşkanlığı bu yazının yalan olduğuna dair bir açıklama yapmamıştı ve bir gazeteci de kulislerden edindiği bilgileri gazetecilik yaparak yazmıştı fakat işte bu suçlamadan dolayı bu kanun maddesinden dolayı tutuklandı.

İktidarın siyasetçiyi, gazeteciyi tutuklama gayreti apaçık ortada. Yargıya dikte edilen emirler apaçık bir şekilde ortada. Tolga Şardan: “Hayatım boyunca hiçbir haberime yalanlama gelmedi. Şu anda da yalanlama gelmeyen haberimden dolayı tutuklanıyorum.” Dedi ve tutuksuz da yargılanabilecekken bilerek tutuklu bir şekilde yargılanıyor, bunları doğru bulmuyoruz. Yazısı da burada, MİT’in yargı üzerinde detaylı bir araştırma yaptığı ve karışık işleri olanların, uyuşturucu tacirliği yapanların özellikle iş yerlerini Bakırköy’e taşıdıkları, Bakırköy’de Cumhuriyet Savcılığında birtakım işler döndüğünü ve o yüzden birtakım suçların iş yerlerini Bakırköy’e taşıdığı yönünde bazı haberler yapmıştı, tüm bunların sonrasında tutuklandı fakat MİT’in Cumhurbaşkanı’na sunduğu rapor iddiası ile ilgili herhangi bir yalanlama gelmeden tutuklandı!

Hak ihlallerine geçtiğimiz zaman size şunu söylemek isterim; Ankara Sincan Cezaevi’ni pazartesi günü ziyaret ettim. Bu cezaevinde ağır hak ihlalleri var, birçok cezaevi var bu kampüste ve ağır hak ihlalleri var. Ziyaret ettiğim mahpuslardan kimisi karı koca tutuklu, çoluk çocukları ortada kalmış durumda. Kimisi ağır bir şekilde denetimli serbestliği, şartlı tahliyeleri verilmeyen insanlar. Tüm bunları ayrıntılı bir şekilde anlatmak isterim çünkü seslerini duyuramayan insanlar ile konuştuğumda onların sıkıntılarını, dertlerini dinledim ve kamuoyuna buradan da duyurmak istiyorum.

Zehra Bukan, eşi Mesut Bukan da tutuklu ve 4 yıldır tutuklu. 2 çocuğu var ve çocuklarını ancak telefon görüşmelerinde duyabiliyor, eşi ile kapalı görüşte görüşüyor veya çocuklarını açık görüşte görebiliyor. 10 dakikalık süre içinde iki çocuğu ile konuşmaya çalışıyor bu bir anne için zor bir durum. Büyük bir kısıtlılık altında olduğunu, eşi ve kendisinin de tutuklu olmasından dolayı aile hayatlarının perişan olduğunu ancak son 1 yıldır aile olarak eşi ve çocukları ile hapishanede bir araya gelebildiğini söylüyor. Kız kardeşi çocuklara bakarken onun da tutuklanması dolayısıyla kendisinin ve kız kardeşinin ikişer çocuğu, toplam 4 çocuğuna anneannenin baktığını ve anneannenin de hasta olduğunu. Eniştenin evde hem annelik hem babalık yaptığını söyleyerek çok zor durumda ailece, hatta tek bir aile değil 2 aile olarak zor durumda olduklarını belirtti. Ağır bir şekilde cezaevinde olmalarının gerekçesi ise AİHM’in suç olarak kabul etmediği nedenlerden dolayı cezaevinde olmaları. Bank Asya’da hesabının olması, bir derneğe üye olması, Bylock, şu bu gibi nedenlerden dolayı bu ağır hali yaşıyor. Gözlem kurullarında kadınlara yönelik rencide edici laflar söylendiği; “Etkin pişman mısın? Yoksa değilsen denetimli serbestlik vermeyiz.” Denildiğini belirtiyor. “1 aydır revire çıkamıyoruz. Yemekler kötü, rögarları bile tıkayan yemek yağlarını biz yemek zorunda kalıyoruz ve sağlığımız bozuluyor. Kantin çok pahalı, doktor olsa da sevk çok zor.” Diyor. Yanında bir müddet çocuğu kalmış, 6 yaşından sonra dışarı çıkarmış, çocuk dışarı çıktıktan sonra hapishanede yaşadıkları ile ilgili büyük zorluklar yaşamış, rüyalarına girmiş, gardiyanların bağırış çağırış sesleri yüksek sesle kapatılan kapılar, cezaevinde çocuğa uygun olmayan haller çocuğu ruhen çok etkilemiş. Bunları anlattı bize. 2 çocuğu da psikiyatri tedavisi görmüş ve çok zorlandıklarını söylüyor. “Çocuklarım için ben ve ulaşılamaz bir yerde. Çocuklarımız öyle düşünüyor. “Annemize babamıza ulaşamayız.” Diye düşünüyorlar, böyle bir hayat yaşıyoruz bunu herkes bilsin.” diyor.

Fahri Kamil Albayrak da bakın denetimli serbestliği verilmemiş 2022 Şubat’ta denetimli serbestliğe çıkması gerekirken çıkamamış. Şimdi halen çıkamıyor, toplam 19 aydır hala tahliye edilmesi gerekirken çıkamıyor. “Hiçbir eksiğim yok tüm eksiklikleri tamamladım, istenenleri tamamladım. Disiplin suçum yok istenen sözleri söyledim, istenen tavırları gösterdim. Tek bir somut eksiğim yok ama bilerek gaddarlık ile hasmane bir tavır ile ikinci bir mahkeme yapılarak çıkarılmıyoruz. “Etkin pişmanlıktan yararlandın mı bakalım?” gibi sorularla ilk mahkememizdeki evraklar hatırlatılıyor ve yargılamamız hatırlatılıyor oysa gözlem kurulları cezaevindeki hale bakar. İlk yargılamaya bakmaz. Hiçbir eksiğim olmadığı halde hasmane bir tavır ile çıkarılmıyorum.” Diyor Fahri Kamil Albayrak.

Ebubekir Ertuğrul isimli bir mahpus ile konuştum. Kendisi bana mektup göndermişti halini anlatmıştı, gerçekten çok üzücü bir hal. Neden? Çünkü görevden ihraç edilen bir insan ve bu ihraç sonrası eşi de Adıyaman’a gitmiş ve Adıyaman depreminde eşi ve 2 çocuğu vefat etmiş. Sincan Cezaevi’nden cenazeye gitmek istemiş izin vermemişler. İçeride ağır bir şekilde psikolojisi bozulmuş ve oldukça ruhen kötü bir halde dağılmış ve son derece üzgün bir halde. Bu insan gerçekten çok zor durumda. Kendisi TRT Kürdi kanalının verilmemesinden şikayetçi. “Anadilim Kürtçe ama burada Kürtçe konuşamadığım için Anadilimi de unutmak üzereyim TRT Kürdi verilmesini istiyorum.” Diyor buradan yetkililere iletiyoruz. “İntihar aklıma geliyor bir tek beni durduran şey berzahta çocuklar beni karşılayacak, Eşim ve iki çocuğum canlarım gitti,yıllarca yatacağım burada.” Geceleri uykusu kaçıyor ve psikolojik olarak sıkıntılı bir halde olan bir mahpus. Düşünün zulmen ihraç edilip cezaevine atıldıktan sonra eşinizi ve iki çocuğunuzu da kaybediyorsunuz üstüne cenazeye de gönderilmiyorsunuz.

Mustafa Başer mesane kanseri 4 yıldır ve 4 yıldır mesane kanseri olmasına rağmen iki yıldır denetimli serbestliği ve şartlı tahliyesi verilmiyor ve de Mart’a kadar uzatılmış. Tamamen hasmane bir tavır var ortada, düşünün bir kanser hastası ve siz serbest bırakılması gerekirken iki yıldır onu serbest bırakmıyorsunuz ve bunu uyduruk gerekçelerle ileriye atıp duruyorsunuz. Eski bir hukukçu ve kendisi hakkındaki kararlara baktıkça saçını başını yoluyor ve çok önemli teknik hukuki hatalar yapıldığını söylüyor. 2021’de denetimli gelmiş vermemişler, 2022 Eylül’de şartlı tahliyesi verilmemiş. İnfaz hakimlikleri teknik yanlışlıklar yapıyor bunun üzerine kararlar bina ediliyor. “Eylül dilekçem kayboldu, Aralık’ta bir daha verdim, Eylül dilekçem varmış gibi bana cevap verdiler. 20 Mart’ta gözlem kuruluna salladılar ve 4 senedir doğru düzgün tedavi alamıyorum ama beni de tahliye etmemek için her türlü uyduruk yola başvuruyorlar. 9+1 yıl ceza aldım ve bunu da mevzuata uygun bir şekilde müddetname düzenlemeden en uzun bir şekilde yatabileceğim şekilde düzenliyorlar. Her türlü teknik hile ile beni daha çok yatırmaya çalışıyorlar.” Diyen bir hasta mahpus ile görüştük.

Mahmut Balkaş isimli bir mahpus, Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde radyoların verilmediğini ve bloklarda suç gruplarının karıştırılarak tutulduklarını söylüyor ve buna itiraz ediyor. “Kürtçe kitaplarımız engelleniyor. Dışarıda demokratikleşme azalınca burada da da azalıyor ve koli gönderemiyoruz, mektuplarımız engelleniyor ve içeride kullandığımız malzemeler son derece kullanıma kapalı ve zor kullanabileceğimiz maddeler.”

Hüseyin Karaoğlan 45 yaşında 53 gündür açlık grevinde neden? 13 yıllık cezası var ve Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bir hücrede kalıyor, çok kötü şartlarda. Hücreleri biliyorum güneş bile zor gören tek penceresi olan ve havalandırmaya 1.5 saat çıkılan yerler burası. Tamamen insan haklarına aykırı, gayri insani yerler. Ağırlaştırılmış müebbet mahpusu olmadığı halde 13 yıllık bir cezası var ve buna rağmen buralarda tutuluyor, o da bu duruma isyan ediyor. “Fiziken yaşarım ama ruhen ölürüm burada kalırsam burayı kabullenirsem.” Diyor ve o yüzden “Ölüme kadar açlık grevini devam ettiririm ama bu haksızlığı kabul etmem. Çamaşırımızı bu odada kurutamıyoruz. Battaniyeleri, çarşafları saatlerce asmak zorunda kalıyoruz. Enerjim haklılığımda ve bu iş bakanlık ve savcı inisiyatifleri ile çözülebilecekken 53 gündür beni burada tutuyorlar.” Diyor.

Mehmet Parlak öncesinde böbrek nakli yapılmış bir hasta olmasına rağmen Hatay ve Sincan Cezaevlerinde 17 ay süren bir ishal nedeniyle 63 kilodan 40 kiloya düşmüş ve yoğun bakımlık olmuş diyalize girmiş bir hasta. En sonunda gereken tedavi 17 ay sonra yapılmış, bir ishal tedavisi 17 ay sonra yapılmış ve ishal durmuş. Böbreği %30 çalışan bu kişi en sonunda ölümden dönmüş ve şu anda cezaevinde.

Mesut Bukan, Zehra Bukan’ın eşi kendisi de eski bir öğretmen KHK ile ihraç edilmiş 18 aydır tahliye edilmiyor, denetimli serbestliği de verilmemiş, şartlı tahliyesi de verilmemiş ve cezaevine girdiğinde 4 yaşında olan çocuğu onu hatırlamıyor uzun bir müddettir de cezaevine annesi onu getirememiş annesinin araması olması dolayısıyla ve çocuğu kendisini unutmuş ve yine kendisi cezaevine girdiğinde yeni doğan çocuğu 4 yıl sonra kendisini görebilmiş. İki çocuğu da kendisini gördüğü anda baba yerine amca demişler çünkü babalarını tanımıyorlar. Düşünün büyük çocuk babasını unutmuş küçük çocuk babasını hiç görmemiş bu amca kim diye annelerine sormuşlar bir baba olarak büyük bir üzüntü ile bana bunu anlattı ve 18 aydır çıkartılmamasının nedeninin siyasi olduğunu hiçbir hatasının olmadığını, tüm evraklarının tamam olduğunu ama soyut bir şekilde değerlendirme yapıldığını söylüyor. Gözlem kurulu raporlarına baktığımızda hiçbir disiplin suçu olmadığını tüm istenenleri yerine getirdiğini fakat soyut birtakım gerekçelerle “Dışarıda hayatı sürdüreceğine inanmıyoruz.” Gibi abuk sabuk gerekçelerle tahliyenin gerçekleşmediğini görüyoruz. Bu tavırların siyasi olduğu apaçık ortada. Düşünün belki 15-20 dakika hücresinde güneş gören eşi de tutuklu olan 2 çocuğu dışarıda ve psikolojik sorunlar yaşayan bir insanı 18 aydır dışarı çıkartmıyorsunuz bu zalimliğin zirvesidir kabul edilecek bir hal değildir. Bunu buradan eleştiriyoruz ve tamamen hasmane bir tavır olduğunu söylüyoruz. Aynı zamanda gözlem kurulunun da dosyası incelenirken başka kişinin evraklarının dosyaya girdiğini ve yanlış değerlendirme yapıldığını ispatlamış tüm bunlara rağmen kendisi bırakılmamış bunlar son derece üzücü hadiseler. Aynı zamanda “Bana nakil verin.” Denilince de “şartlı tahliyene 3 ay var nakil veremeyiz.” Deniliyormuş ve çocuklarının psikolojik durumlarını anlattı. Anaokulunda anne yazmayı öğrenen çocuğun öğretmenleri tarafından “Akşam annene götüreceksin değil mi?” denildiği zaman “Evde annem yok anneme mektup ile göndermek zorundayım.” Dediğini aktararak üzüntülerini bana iletti. Çoluk çocuğun annesiz babasız son derece zor bir hayat yaşadığını söyledi. Anayasa Mahkemesi’ne gözlem kurulu kararlarını götürdüğünü ve beklediğini söyledi. Bu aile çok zor şeyler yaşıyor Zehra ve Mesut Bukan ailesi, iki çocukları ile birlikte Zehra Hanım’ın kız kardeşi de cezaevinde kendisi ile birlikte ve iki ailenin dört çocuğu yürüyemeyen bir anneanne ve enişteye teslim edilmiş durumda. “Ben bu kararları verenlerin yerinde olsam, bu mağduriyeti yaşayan bir köpek bile olsa ben ona gereken merhameti vicdanı insafı gösterirdim. Köpekleri aşağılamak istemiyorum ama bu kadar değersiz olduğumuzu hissetmemiştik. Bizi çok değersiz görüyorlar.” Diye şikayetlerini bildirdi.

Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ziyaret ettiğim Ercan Erkuş da radyoların toplandığını ve bloklarda suç gruplarının karıştırılarak kendilerini rahatsız edildiğini ayrıntılı bir şekilde anlattı.

Değerli arkadaşlar cezaevlerinden çok hak ihlalleri geliyor ve bunları size yansıtmak istiyoruz. Yozgat Cezaevi’nden çok hak ihlali geliyor. Abdullah Daharoğlu Yozgat E Tipi Kapalı Cezaevi’nde ve orada çok ihlallere uğradığını söylüyor. Yozgat E Tipi Cezaevi’nde gardiyanlar onu darp etmiş ve “Niye bizi şikayet ettin?” diyerek darp ettiler kameraların görmediği bir yerde. Müdür ile savcı ile görüşmek istediğini söylemiş dilekçeleri yırtmışlar. Telefonda herhangi bir görevliyi şikayet ederse gidip onu darp ediyorlarmış ve çok önemli ihlallere uğruyor. “Kardeşim hangi suçtan yatıyorsa yatsın adil bir şekilde yatsın. Bu zulümleri çekmek zorunda değiliz.” Diyor kardeşi. Biz de buradan bu ihlal iddialarını gündem ediyoruz.

Gerede L Tipi Kapalı Cezaevi’nde A1 koğuşunda yatmakta olan mahkum Anıl Cem Altay’ın cezaevinde maruz kaldığı şiddet ve baskıları yakını gündeme getiriyor. İlaç yazdırılmaması hastane hastane dolaştırılması açık cezaevine gönderilmemesi gibi şikayetleri gündem ediyor yakını.

KPSS gibi zor bir sınav için yüksek puan alıp atanamayan yüksek puanlı lisans mezunları bize başvurmuşlar ve çok büyük haksızlıklara uğradıklarını söylüyorlar. “Biz lisans mezunları olarak 4001 kodlu büro personeli alımına başvuru yapıyoruz. Mühendisler, mimarlar diyetisyenler, fizyoterapistler, sosyal hizmetler, hukuk mezunları olarak fakat biz alınmıyoruz. Bölüm şartı koyarak büro personeli alıyorlar. Bu büro personeli olarak alınanları da 4001 koduna alsınlar. “Biz 90 puan ile sınavı bitiriyoruz, 60 puan ile büro personeli statüsünden alınıyor. Bütün bunların neden olduğunu çok iyi biliyoruz yüksek puan alan yerine torpili iltiması olan işlere girebiliyor bunu Türkiye’de herkes çok iyi biliyor. Başvurucu bize diyor ki: “KPSS 2022 puanı ile yüksek puanlar ile atanamayan Lisans mezunları olarak sizden temennimiz, yüksek KPSS puanlarımızla atanabilmemize olanak sağlanması, Bakanlıkların ilana çıkılacak personel alımında Büro Personeli, Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni gibi alımlarını 4001 lisans mezunu kodu ile yapmalarıdır.” Diyor onları şikayetlerini buradan gündem ediyoruz.

Kırıkkale Keskin T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan Sabit Özdemir’in Kırşehir E Tipi Cezaevi’ne nakil istekleri uzun süredir reddediliyor, buradan nakil isteği konusunu gündeme getiriyoruz ve engellenmemesi gerektiğini söylüyoruz.

Hatay’daki deprem hadisesinden sonra Arsuz Cezaevi’nden Sincan T Tipi Cezaevi’ne gönderilen Muharrem Gelen’in glüten diyeti kesilmiş ve kendisi bu diyetin verilmesini istiyor, diyeti vermiyorlar ve “bizim verdiğimizi kabul etmiyor.” Tutanağı tutmak istiyorlar. O da diyor ki: “Tedaviyi reddetmiyorum ben ama siz doğru bir şekilde diyeti vermiyorsunuz.” Diye itiraz ediyor. Tedavisinin yapılmadığına dair tutanak tutmayarak bu durumu kurum kayda almak istememiş ve tedavisini reddediyor kaydı almaya çalışıyor fakat diyor ki: “Ben tedaviyi reddetmiyorum.”

Ek ders ücretlerine Cumhurbaşkanı %25 zam yapılacağını söyledi, binlerce öğretmen bize başvuruyor ve bunun olmadığını söylüyor.

Kocaeli Gebze’de orman içinde ağaç kıyımı yapılmakta. Bize başvurdular. Gaziler dağı gezi piknik alanında yasalara aykırı ağaç kesimi yapılarak bina yapılmaya çalışılıyor bunu da buradan ihbaren söylemiş olalım. “Ormanı katledip bina yapmaya çalışıyorlar.” diyor bize başvurucu.  

Ziyaettin Keskin’in eşi bize başvurmuş. Eylül’ün 7’sinde oğulları denizde boğulmuş, “Eşim çok kötü bir durumda psikiyatrik destek alması lazım ama psikiyatriye göndermiyorlar. Tekirdağ Çorlu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nun bu mahpusu bir an evvel bu mahpusu psikiyatrik tedaviye göndermesi gerekiyor değerli arkadaşlar.

Başakşehir Belediye Başkanlığı’na yapılan bir başvuruyu gündem edelim. Ruhsatsız kaçak binanın yapı ruhsatı ve yapı ruhsatına uygun mimari projesi onaylatılıp iskanlı tapularının bugüne kadar verilmemesinden dolayı bir çok yolsuzluklara, vergi kaçağı ,sebepsiz haksız zenginleşmeye, menfaatlere ilişkin veriler ile ilgili bize bir başvuru var, bu konuda gerekenlerin yapılmadığı ifade ediliyor buradan bunu gündem edelim.

Diyarbakır Çernik Köylüleri başvurmuş; “Depremden sonra su kuyumuz kurudu köy halkı olarak perişan haldeyiz .Hem temel su ihtiyacımızı karşılayamıyoruz hem de hayvanlarımız çok büyük sıkıntılar çekiyor.” Diyorlar.

Staj mağdurları Cumhurbaşkanı’nın ifadesi var: “Asgari ücret alacak staj yapanlar.” Fakat halen alamıyoruz.” Diyorlar. Bu konuyu da gündem edelim.

Edirne L Tipi Cezaevi’nden anne baba tutuklu iki kişi başvurmuş; Oğuz Kaan Toprak ve Betül Ersöz Toprak 4 yaşındaki çocukları yanlarında değil ve aile boyu çok büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Edirne Cezaevi’nde çok büyük sıkıntılar var, geçtiğimiz hafta da bu konuları gündeme getirmiştik ama çok önemli olduğu için bu başvuruda da gündeme getireceğiz. 1 yaşındaki çocukları annenin yanında ve bu çocuk aşı olamamakta. Annenin başvurularına rağmen revirden aşı hizmeti alınamamakta. Haftada 1 yumurta verilmekte günde 1 yumurta verilmesi gerekirken. Hazır puding, meyve suyu, bebek gıdası yaşına uygun olmayarak verilmekte. Yürüteç verilmemekte. Düşünün yürümeye başlayacak bir bebeğe kantinden yeterli içme suyu alınamıyor, siparişler eksik ve düzensiz geliyor çocuklara oyuncak yeterli verilmiyor dışarıdan karşılanmasına da cezaevi izin vermiyor. Ranzalardan düşen bebekler var, ranzaya bariyer yapılmasına yönetim müsaade etmiyor. Çocuklar sabah sayımında yatakta tutulmayıp annenin yanında tutulması gerektiği için soğukta uykudan uyandırılıp sayımda annelerinin kucağında beklemek zorunda kalıyorlar gibi birçok sıkıntı yaşandığı bize bildiriliyor.

Fevzi Tunahan Sığanık bize başvurmuş. “Buca Tınaztepe Anadolu Lisesi Okul Müdürü Ayhan Özhan, işlediği TCK 121 suçunun üstünü Buca ilçe MEM örttü.” Diye iddia ediyor. Müdürü şikayet etmişler, Buca İlçe MEM’in bu konuyu örtbas ettiği yönünde bir iddia ile bize başvurmuş şahıs. “Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi suçu TCK Madde 121’dedir. Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukuki bir neden olmaksızın kabul edilmemesi halinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur. Bunu müdür bey niye engelliyor?” diyor bunu anlamak mümkün değil!

Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’nde kalan Annesi Mekiye Sönük için bir başvurucu başvuruyor ve annesinin hasta bir kişi olduğunu evden çıkacak durumda değil. Kronik hastalıkları var ve infazının ertelenmesi için bir başvuru yapmış.

Bize eğitim ile ilgili gelen başvurular var. Bakın özel eğitim okulları sınıflarında Kürt çocukları çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Kürt çocukları Türkçe bilmedikleri için Türkçe sorulan sorulara cevap vermedikleri için “hafif zihinsel engelli” muamelesi görüyorlar! Olacak bir iş değil. İşte anadilde eğitim olmazsa böyle olur, çocuk Türkçe bilmiyor, Türkçe soru soruluyor Kürtçe bildiği için anlayamıyor ve “gerizekalı” muamelesi yapılıyor bu olacak bir şey değil. “Hafif zihinsel engelli çocuk” değil bu çocuklar normal çocuklar. Down sendromlu, otizmli çocuklar ile beraber temel yaşam dersleri öğretilmeye çalışılıyor ilk başta fakat bu çocuklar bu engelli çocuklar ile beraber olduğu için normal çocukların alabileceği eğitimleri çok geç alıyorlar. Çoğu öğretmen çocuğun Türkçe bilmediği için iletişim kuramadığını anlamıyor bile. Kürtlerin anadilde eğitim talepleri bu yüzden son derece önemli.

Kocaelispor’a deplasman yasağı getirilmiş, taraftar bunun kaldırılmasını istiyor. Kocaeli Milletvekili olarak bunu gündem edelim; Kocaelispor’un deplasman yasağının kaldırılması gerekiyor.

29 Ekim’de Kocaeli’de teleferiğin açılacağı söylendi, o da açılmadı. Hiçbir söz yerine getirilmiyor Kocaeli Valisi ne iş yapıyor bilmiyoruz sürekli vaatlerde bulunuluyor ve yerine getirilmiyor. Her şey gecikiyor Kocaeli’de. Şehir hastanesi yapıldı, tramvayı yok. Stadyum yapıldı, yolları yok. Bu nasıl bir yönetim anlamak mümkün değil. Gösteriş, makyaj için bir ton iş yapıyorlar altyapı yok yollar yok tramvay yok gereken güvenlik önlemleri yok ve Kocaeli bir sanayi kenti olarak iş güvenliği ile ilgili sorunlar yaşıyor, iş cinayetleri kazalar gırla gidiyor.

2 gün önce İzmit’te İgsaş Gübre Fabrikası’nda önemli bir yangın çıktı. Gebze’de plastik madde fabrikasında bir yangın çıktı. Yetkililer öncesinde güvenlik önlemlerini almak denetimleri yoğun bir şekilde yaptırmak yerine yangın çıktıktan sonra bölgeye gidip caka satmak ile meşgul. “Gerekeni yaptık vah vah” demek ile meşgul. Sayın Vali Seddar Yavuz sen gereken güvenlik önlemlerini denetimlerini yapmak durumundasın. Yangından sonra oralara gitmek marifet değil!

Bakın 3 ay oldu daha hala TMO bilirkişi raporu açıklanmadı. Neleri gizliyorsunuz anlamak mümkün değil! 3 aydır soruyoruz TMO raporu nerede diye açıklanmıyor. Hangi yanlışlıklar hatalar yapıldı bunu bilemiyoruz. Geçtiğimiz günlerde de söyledik.

Bölgeye gittim yıllardır Çayırova’da bir devlet hastanesi yapılacak o, bu müteahhit alıyor herkes paraları yiyor, ortada bina bile yok oraya bir çukur kazmışlar ve bir gölete dönmüş orada, yağmur oraya yağıyor. Devletin malını, hazinesini yağma talan etmekten başka bir şey yapmıyorlar.

Gölcük Devlet Hastanesi yıllardır bitirilemiyor, insanlar mağdur.

Amatem, Çematem yapılmış, binalar yapılmış ama elektrik sistemi unutulmuş. Elektriği olmadığı için bina çalışmıyor. Trajikomik haller yaşanıyor Kocaeli’de! Biz buradan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na da çağrı yapıyoruz nedir bu hal diyoruz! Lütfen bu konularda açıklamalar yapın. Sağlık Bakanlığı’na hastaneler ile ilgili durumu tekrar söylüyoruz.

Seka Devlet Hastanesi binası boşaltılmıştı, biz konuyu yakından takip edip yıkılacağını ve deprem raporunun sağlam olduğu taktirde neden yıkılıyor diye soru sormuştuk. “Bina yıkılmayacak.” Diye Sağlık Müdürü açıklama yapmıştı, şimdi de bina yıkılacak diye açıklama yapıyorlar. Tepkilere göre defans gösteren, yalan yanlış açıklamalar yapan müdürler valiler ile uğraşıyoruz burada.

Kocaeli’nin halini düşünen yok, kimsenin umurunda değil! Maalesef hal bu. Biz buradan Kocaeli’nin sorunlarını gündeme getirmeye devam edeceğiz kim ne derse desin değerli arkadaşlar.

İsa İpekli isimli mahpus, Marmara Kapalı Cezaevi’nden mektup gönderdi. Hastaneye muayeneye gittiğinde Kürtçe konuştuğu için Jandarma görevlileri tarafından darp edilmiş ve bunun üstü de örtülmeye çalışılmış. Düşünün Cumhuriyet’in 100. Yıl kutlamaları yapılırken bir mahpus sadece hastanede poliklinik önünde beklerken yanındaki mahpus ile Kürtçe konuştuğu için dayak yiyor hakaret görüyor, tehdit ediliyor. Bunlar yaşanıyor! Bu yüzden bu Cumhuriyet’in demokratikleşmesi gerektiğini söylüyorum!

Yorumlar