22 Haziran 2023

Gündemimizde önemli hak ihlalleri var. Gayretimiz ile bir kısmı düzeltildi 27. Dönemde, bu dönem yine Millet Meclisi’ndeyiz ve yine haksızlıkları düzeltmek için yoğun bir gayret sarf edeceğiz. İnanıyoruz bundan dolayı, güçlüyüz, bundan dolayı da değiştirebileceğiz diyorum. Biz bunu yaptık, yapıyoruz ve inşallah da tekrar yapacağız.

İlk gündem etmem gereken konu; Anayasa’nın ve yasaların uygulanmaması ile ilgili! Bakın ülke ne hale geldi arkadaşlar! Anayasa var ülkede, biz o Anayasa’yı insan hakları açısından daha iyi bir duruma gelmesini istiyoruz ama o Anayasa’yı bile uygulamıyorlar! Anayasa Madde 42 var bakın! Anayasa Madde 42’de; vatandaşın eğitim hakkını gasp edemezsiniz! Hiçbir gerekçe ile gasp edemezsiniz! Bakın nasıl bir gasp yaşanıyor? Bir hekimin eğitim hakkı nasıl gasp edilmiş? Sınava girmiş bu hekim arkadaşımız Adı Selçuk İnce, 16 Haziran 2023’de geçtiğimiz günlerde sınav sonuçları ÖSYM tarafından açıklanmış ve kendisi oldukça iyi bir puan almasına ve 2. Sıradaki tercihini kazanmasına rağmen ÖSYM tarafından sınavı geçersiz ilan edilmiş. Neden? “Hakkınızda 679 Sayılı KHK kapsamında kamu görevinden çıkartılma durumu tespit edilmesi nedeniyle başvurunuz değerlendirmeye alınmamıştır.” Öncesinde pratisyen hekimken bu hekimi ihraç etmişler sonra da “Biz sana bu hayatı dar ederiz. Tüm anayasal haklarını ayaklar altına alırız, seni işinden attık ve senin doktorluğunu da eğitim hakkını da gasp etmeye çalışıyoruz.” demişler. Doktor bey uzmanlık sınavına girmiş, sınavı kazanmış ve eğitim ile ilgili bir anayasal hak kazanmış. “Sen bu hakkı elde edemezsin sana bu hakkı vermiyoruz, gasp ediyoruz.” diyen bir belge işte! Bakın bunun için mutlaka yarın öbür gün Anayasa ve AİHM’de hak gaspı ortaya çıkacak %100, %99 bile değil çünkü apaçık anayasal eğitim hakkı gasp edilmiş durumda. İhraç etmişsin, ayrı bir konu zaten haksız hukuksuz gerekçelerle ihraç ediyorsunuz ama bir de eğitim hakkını gasp ediyorsunuz fakat mesele buralar ile de bitmiyor!

Ülkede Anayasa çiğneniyor, ülkede o anayasalardan neşet eden yasalar da çiğneniyor veyahut da yasalar anayasaya aykırı bir şekilde yapılıyor! Biz geçen dönem önemli bir gayret sarf ettik, hasta çocukların mahpus yakınlarının anne veya babalarının çocuğun bakımı süresince ertelenmesi gerektiğini söyledik ve sonunda gayretimiz ile iktidar da pes etti ve sonunda Yusuf Kerim Yasası dediğimiz bir madde ile hasta çocukların eğer ki annesi mahpus ise 1 yıl infaz erteleme verilme yasası çıktı. Biz o sırada da söyledik, hasta çocukların sadece annesi yok! Hasta çocukların babası da var. Babalar da dahil edilmeli buna dedik, iktidar dinlemedi! İktidarın tüm yetkilileri ile konuştuk ve geri adım atmadılar! “Bakın yarın öbür gün babalar ile ilgili bir mevzu olur, vicdanınız sızlar yanlış iş yapmayın, anayasaya aykırı iş yapmayın.” Dedik, hem de Anayasa’daki eşitlik ilkesine de aykırı, anneye veriyorsun babaya vermiyorsun! İkisinden olmuyor mu bu çocuk? Niye anneye veriyorsun babaya vermiyorsun? İşte bununla ilgili bizim tahminimiz doğru çıktı yeni bir vaka ortaya çıktı. Bir baba hapiste; Adem Erkol eşi 10 ay önce genç yaşta kanser hastalığından vefat etmiş, kızları 3-4 ay önce Malign Neoplazm denilen bir beyin tümörü hastalığından dolayı rahatsızlanmış ve geçtiğimiz hafta ağır bir ameliyat geçirdi. Bu babanın çocuğunun yanında olması lazım. Peki bununla ilgili neden eksik yasa çıkardınız? Bu yasayı düzeltin! Bakın arkadaşlar çok önemli bir konu! Ben tüm meseleleri bir tarafa bırakırım, ülkenin, dünyanın tüm meselelerini bir tarafa bırakırım, siz de bırakın lütfen! Bir çocuk için yapılmayacak şey yoktur. Hepimizin de bunu ön plana alması lazım! Bu çocuğu kurtarmamız lazım 11 yaşında, ağır bir beyin ameliyatı geçirdi, kafasından mandalina büyüklüğünde bir tümör çıktı, oldukça sıkıntılı durumda, annesi vefat etmiş, babası cezaevinde. Babasına en az 1 yıl infaz erteleme veren bir yasa çıkarılabilir. Yusuf Kerim Yasası’na bir ekleme yapılabilir! Zor bir şey değil! Bu Meclis bunu yaptı, Züleyha Erkol için de bunu yapabilir! Ben sadece buradan bir milletvekili olarak değil, 600 milletvekilinin haykırması gerektiğini söylüyorum. Bu çok insani ve vicdani bir durumdur. Yusuf Kerim için aylarca haykırdık, haykırdık Allah’ın izni ile bu yasa sonunda geçti fakat eksik geçti. Biz şimdi diyoruz ki; dediğimiz doğru çıktı gelin bu yasayı tamamlayalım. Ülkede Anayasa’yı çiğniyorsunuz, Anayasa’dan oluşturulması gereken yasaları çiğniyorsunuz, oluşturmuyorsunuz, yanlış oluşturuyorsunuz, eksik oluşturuyorsunuz. Yanlışlarınız arşa çıktı ya! El insaf diyorum ve gerçekten bu kızımız çok zor durumda bakın! Tüm belgeleri elimizde, bir hekim olarak belgelerini inceledim, Malign Neoplazm var, babası zor durumda cezaevinde, merhum annesi artık onun yanında yok ve çocuk şu anda hasta yatağında yatıyor, tüm bunlar yaşanıyor ve hala Züleyha’ya bir yol bulunmuyor. Bir an evvel bu konunun halledilmesi gerektiğini söylüyorum, günün en önemli konusu bu. Bir hekimin anayasal haklarının çiğnenmesi, bir hasta çocuğun babasız bırakılması! Bütün bunları biz halledebiliriz arkadaşlar, böyle olmaz, bizim bu konuyu halletmemiz gerekir diyorum.

Yoğun hak ihlalleri var ve onları işlemek zorundayız. Çok yoğun hak ihlalleri geliyor ve gerçekten onlar için çok önemli değişimler olması gerektiğini biliyoruz bunu da burada gündeme getirmek durumundayım.

Yurt içinden yurt dışından mağdur durumda olan çok kişinin bize başvuruları geliyor.

Mehmet Askeri Kızıl isimli bu şahıs İran’a ilk defa girişinde daha önce İran’da arandığını iddia edilip yakalandı. İran’ın Tahran eyaletinde hapis ve nezarette tutuluyor, hiçbir şekilde haber verilmiyor. Dışişleri Bakanlığı’nı bu konuda göreve davet ediyorum. Vatandaşımızın suçu var mı yok mu bilmiyorum fakat vatandaşımızın hakkını, hukukunu korumak Dışişleri Bakanlığı’nın görevi olmalı, bu konuda gayrete çağırıyorum!

Sağlık Yönetimi Bölümünden mezun olan on binlerce kişi bize başvuruyor ve dertleri çözülmüyor. Bu iş böyle olmaz! 150 bin genç fırsat eşitliği istiyor. Lisans mezunuydu bu gençler on binlercesi, bir de ön lisans mezunları çıktı ve halen işe alınmıyorlar.  Bu kişilere mutlak surette bir çözüm bulunması lazım, 5 bin atama istiyorlar ve aileleri ile birlikte 500 bine yakın bir topluluk var karşımızda. Gencecik insanlar okumuşlar ümitle, dershanelere gidip okulları kazanmış, masraf edip bu okulları bitirmiş ama hepsi ortada şu anda. 150 bin arkadaşımız ortada en azından 5 bin kadro açılmasını istiyorlar, 500 bin kişiyi bulan ailesi ile bir topluluk.

Ziyaettin Keskin Çorlu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalmakta ve adli sorunları var. Adalet ile ilgili bu sorunlarının bir an evvel yargısal olarak çözülmesi gerektiğini söylüyor. Yargının işine karışmıyoruz ama onun iddiasına göre tekrar değerlendirilmesi gereken yargısal bir durumu var, çok açık bir haksızlık olduğunu söylüyor ve yargının tekrar bu durumu göz önünde bulundurması gerektiğini söylüyorum. Herhangi bir iddiada bulunmuyorum ama vatandaşın yakınmasını buradan bir milletvekili olarak gündeme getiriyorum.

“Ben Nursel Tanrıverdi” diyor KHK’lı bir arkadaşımız, KESK üyesi. KESK Üye ve yöneticileri ile birlikte açıklamalar yapmışlar, 1 Mayıs, 8 Mart, 4+4+4 parasız eğitim, parasız sağlık ve iş güvencesine sahip çıktıkları açıklamalar yapmışlar. Bundan dolayı yargılanmaya başlamışlar, 10 yıl önceki, 2013 yıllarındaki açıklamalarından dolayı OHAL sonrası ihraç edilmişler ve ardından geçtiğimiz günlerde 34 KESK üye ve yönetici diğer 5 kişiye toplamda 265 yıl ceza verilmiş ve geri dönüşlerinin önü kapatılmaya çalışılıyor böylece. Burada da legal isteklerin illegal gibi gösterilerek hem bu insanların adli olarak cezalandırılması hem de mesleklerinden uzaklaştırılmasını kabul etmiyorum. Son derece haksız buluyorum.

Esnaf arkadaşlarımız çok dertli! SSK’lılara tanınan EYT hakkı esnafa niye tanınmıyor diyorlar! Binlerce esnaf arkadaşımız bize başvuruyor ve ben de onların dertlerini TBMM kürsüsünden gündem ediyorum. 23 yılı aşkın süredir esnaf, bütün sigorta şartlarını yerine getirmesine rağmen geçmişteki hizmet yılları dikkate alınmayıp Bağkur’lu sayılmamamaktadır. Kazanılmış sosyal güvenlik hakkı devlet eliyle geri alınamaz. Sonuç olarak esnaflık yaptığı kesinleşen yüz binlerce vatandaşın, Bağkur’a kaydı resen yapılmadığı için sosyal güvenceden yoksun, yaşları 50 ila 65 yaş aralığında emeklilikten mahrum bırakılmış büyük bir kitle oluşmuştur. “Bağkur Tescil Mağdurları olarak devletimizin, geçmişte oluşmuş ve maalesef halen devam eden bu büyük mağduriyete artık son vermesini istiyoruz.” Diyor Bağkur’lu kardeşlerimiz.

Bir de engellilerin halleri var. Bakın engelliler ile ilgili son zamanlarda önemli bir engel oluşturan yönetmelik çıktı. 26 Mayıs 2023 tarihli 32202 Sayılı Resmi gazetede yayımlanan Evde Bakım Yönetmeliğine göre gelir kriteri şartları yeniden düzenlendi. Zaten bu insanlar engelli, zaten hayata kazandırılmaya çalışılıyor ama gelir şartları daha da olumsuz hale getirilmiş. Bakın neler olmuş? Pek çok gelir getirmeyen atıl unsur tarla, engelli ihtiyacı için alın araç gelir kabul edilmekte ve hane halkı gelirine ekleneceği belirtilmekte. Engelli zaten doğru düzgün yürütemiyor, bir araç almış, devlet bunu hak bilmiş ÖTV indirimli araç almış “Vay efendim senin şu kadarlık aracın var. Senin o gelirine katacağız.” Deniliyor. Niye o zaman pozitif ayrımcılık uyguladın bu kişilere? Bir de üstüne diyorsun ki: “Bak senin gelirin varmış.” Ne yapsın bu insan! Zaten el mecbur bu aracı almak zorunda. Zorunlu bir ihtiyaç bu! Bu yönetmelik sonuçta yeniden gözden geçirilmeli arkadaşlar. Bunu da belirtmiş olalım! Engelliler ile ilgili bu 26 Mayıs yönetmeliği engellilerin hayatını idame ettirmesine engel oluyor!

Kadınların bizden talepleri var! Erkeklere göre ayrımcılık uygulanıyor deniliyor! Yurt dışında yaşayan anneler ilk doğumlarını SGK başlangıcı saydırabiliyor, biz de bu hak verilmiyor. Yurt dışındaki annenin bizden üstünlüğü nedir? “Bizlerin de ilk doğumun SGK başlangıcı olmasını istiyoruz. Ayrıca erkeklere verilen askerlik borçlanmasında SGK öncesi sonrası ayrımı olmadan borçlanma hakkı vardır. Üstelik SGK öncesi askerlik yapıldıysa SGK girişini geri çekiyor. Bizlere de en azından SGK öncesi doğumlar için askerlikte ki gibi borçlanma hakkı verilmeli ve SGK girişini geri çekmeli. Anayasamızda kadın erkek eşitliği ilkesine göre bu hak bize verilmeli.” Diyor. SGK öncesi doğumlar için bu avantajın sağlanması gerektiğini biz de söylüyoruz arkadaşlar.

Bir hekim arkadaşımız binlerce hekim adına bize başvurmuş. Ben de bir hekimim, hekim kardeşlerimiz için önemli bir gayret sarf ettik 27. Dönem’de bu dönemde de Sağlık, Aile ve Çalışma Komisyonu’ndayım ve hekimler için önemli bir gayret sarf edeceğiz. Hekim arkadaşımız bize başvurmuş. Diyor ki: “Ben pratisyen bir hekimim uzmanlığa çalışıyorum bakın ne yaşıyorum? 19 Bin TL maaş alıyorum ve “deli gibi” çalışıyorum günde yerine göre 700-800 hasta bakıyorum, öğle tatiline gitmiyoruz ve “deli gibi” hasta bakıyoruz, en sonunda aldığımız çıplak maaş 19 Bin TL. Bu birtakım ek gelirlerle 10 Bin Taban Ek ödeme, teşvik ek ödeme olursa 37 Bin TL’yi ancak buluyor. Ben bir de uzmanlık sınavına çalışıyorum, yıllarca çalıştım, Türkiye’nin en ağır okullarında okudum, en ağır eğitimini aldım, şu anda da yetmiyor bu kadar çalışma ile birlikte uzmanlık sınavına çalışıyorum, aldığımız para bu. Bunun karşılığında mesela yeni başlayan hakimler 23 yaşında 27 Bin TL izinde kesilmeyen maaş ile başlıyor. Mesleğin 4. yılında izinde kesilmeyen 35 Bin tl, 10. senesini doldurunca 50 Bin tl ham maaş alıyor ve bu maaş izinde kesilmiyor.” Şöyle bir karşılaştırma yapmış. 10 yıllık bir hakimin aylık geliri izin kullandığında 50 bine ulaşırken, 10 yıllık pratisyen/asistan ancak 20 bin TL alıyor. Sonuç bu! 10 yıllık izin kullandığınızdaki hal ile iki mesleğin karşılaştırılmasındaki son durum bu ve isyan ediyor hekim arkadaşımız. “Bu ay bizim hastanemizde 20 gün izin kullanan çaycı abimiz 30 Bin TL aylık aldı. Ben maaşımdan kesilecek diye izin alamam. Kamu işçisinin eski Kamu işçisinin eski Çalışma ve Maliye bakanımızın verdiği zam sayesinde gelirleri % 120 arttı. Kamu işçisinin aylığı 2 katından fazlaya çıkarak memuru geçti ve hatta memuru 2’ye katladı. Ben kimseyi hor görmüyorum ama en azından kamu işçisi kadar alsaydık.” Ülkenin hali bu! Bir hekim arkadaşımız yıllarını vermiş ideali bir kamu işçisi kadar alabilmek. Gerçekten hal bu! Rakamlar ile de bize anlatıyor, bu olmaz arkadaşlar! Bir hekim vekil olarak, hekim kardeşlerimizin feryadını duyuyorum ve iyileştirilmesi için gayret edeceğimi söylüyorum. Bu dengesizlik olmaz! “Lütfen Meclis’te sesimizi duyurun.” Demiş, uzun uzun yazmış biz bütün ayrıntıları Sağlık Bakanlığı’na sunacağız, apaçık bir haksızlık var, hekimler can ile uğraşır ve bunun yanında bir de bilim yaparlar, ilim öğrenirler, sınavlara girerler, maddi açıdan rahat olmaları gerekir. Bir kiranın neredeyse 15- 20 Bin TL’yi bulduğu bir zaman diliminde doktora verilen ücretin hali bu işte maalesef!

Aile Bakanlığı 17 No’lu İş Kolu çalışanları bize başvurdu. Aile Bakanlığı’nda çalışan bakım elemanları. 1 Ocak itibariyle ek protokol bekliyor bu arkadaşlarımız. 27 Bin çalışan var. Diğer çalışanlar Sağlık Bakanlığı’na bağlı biz ASM’deki hekime bağlıyız ve bundan dolayı biz oldukça önemli sıkıntılar yaşıyoruz. Bize ek protokol yapılmıyor, diğer çalışanlar 21 Bin TL maaş alırken bizler 11 Bin TL alıyoruz. Arkadaşlar yetkili sendikanın temsilcilerinden korkuyorlar, mobbing uygulanıyor! Bu arkadaşlarımız da bu konuda önemli bir gayret içindeler. Onların sorunlarını da böylece gündem etmiş olalım.

Bakın bir hasta mahpus 84 yaşında Abdulalim Kaya şu halde! Babanız veya dedeniz olabilir arkadaşlar iyi bakın! Şu halde bir insanı cezaevinde tutuyorsunuz. Olacak bir iş mi? Olmadığı hastalık yok, her hastalık var tahmin edebilirsiniz. Kanser var, kronik dejeneratif hastalıklar var, her şey var ve 2008 yılında bir basın açıklamasına katılmış! “Vay sen bu basın açıklamasına nasıl katıldın!” diye 7-8 yıl ceza verilmiş, ceza onanmış, şu anda da girmiş hapse, şu haliyle hapiste kalacak! %93 engeli var arkadaşlar. %93 sağlık kurulu raporu burada engeli var ve hapiste. Bir an evvel Adli Tıp Kurumu’nun bu konuda haber vermesi lazım, yazıktır, günahtır bu insanı nasıl içeride tutuyorsunuz anlamak mümkün değil! Biz tüm evraklara baktık bir sürü hastalığı var. Abdulalim Kaya’nın bir an evvel infaz erteleme alması gerektiğini söylüyorum.

Ağrı Doğubeyazıt Belediye Eşbaşkanı Delal Tekdemir’ın kızı bize başvurmuş. Delal Tekdermi şu anda Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde mahpus her iki dizinden protez ameliyatı olmuştu dizleri ile ilgili çok ciddi sıkıntıları var ve tedavi alamıyor. Adli Tıp Kurumu’na gidiyor, teşhis koyuyorlar. Tamam da sadece teşhis değil tedavi lazım Delak Tekdemir’e maalesef bu eksik kalıyor. Bakanlığı Bakırköy Kadın Cezaevi’ndeki Eski Ağrı Doğubeyazıt Belediye Başkanımızın durumu hakkında uyarıyorum lütfen gerekeni yapsınlar!

“Rayif Bahadır 3 ay önce trafik kazasından dolayı İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gittim tazminat hakkım için rapor gerekli 3 aydır raporum gelmiyor.” diyor! Adli tıp kurumları maalesef çok yavaş çalışıyor. Düşünün kaza geçirmiş, belki çalışamıyor, tazminat hakkı gerekiyor! Düşünün eliniz ayağınız bağlı bekliyorsunuz, İstanbul Adli Tıp Kurumu’nu uyarıyorum.

Gaziantep Nurdağı’ndan bize çiftçiler başvurmuş. “Burada deprem oldu ürünlerimizi yetiştirdik ve ofise götürdük, buğday hasadı sonrasında. Bize dediler ki: “Koyacak yerimiz yok.” En sonunda biz bulduk koyacak bir yer fakat diğer çiftçiler mağdur. Deprem Şubat’ta olmuş Haziran ayına kadar niye çözüm bulunmamış! Haziran ayı gelince mi akılları başlarına geliyor! İşte Türkiye’nin hali budur! Tarım Bakanlığı’nı uyarıyorum, çiftçiler ofiste buğday koyacak yer bulamıyor arkadaşlar, yetkililerin bir an önce bu konuyu halletmesi lazım!

KPSS mağduriyetleri bitmiyor! Binlerce genç bize başvuruyor, KPSS mülakalatlarında bir vatandaşımız bize başvurmuş. “5 kez mülakatlarda elendim. Mülakatım çok iyi geçmiş olmasına karşın herhangi bir açıklama yapılmadı. Whatsapp ve Telegram gruplarında torpil olaylarını duydum. Artık canıma tak dedi!  Birçok gazeteci ve milletvekiline yazdım kimse umursamıyor.” 5 kez mülakatlarda elenmiş, sınavı kazanmış ama mülakatlarda eleniyorsunuz vicdan sızlatan bir durum. Son olarak 2022 Aralık ayında yapılan İcra Müdürlüğü yazılı sınavında çok iyi bir sıralama yapmasına rağmen mülakatta elenmiş, binlerce böyle gencimiz var. Binlerce gencimiz bu konularda çok büyük sıkıntılar yaşıyor, artık bu mülakat rezaletini kaldırın!

Mustafa Yılmaz Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü, elektrik mühendisi 2 çocuğu var,  aile Denizli’de aile perişan durumda. Düşünün Eskişehir Denizli arası zaten madden manen perişan durumdalar. Eskişehir’den Denizli’ye nakil olsun diye defalarca nakil isteniyor ama verilmiyor, biz de gündem ediyoruz aileler perişan en azından bu nakiller yapılabilir bunlar zor değil. bu işi yokuşa sürmeyin Adalet Bakanlığı yetkilileri, bakın tekrar Sayın Bakan Yılmaz Tunç size söylüyorum, insanlar perişan, büyük perişanlıklar yaşanıyor ve bütün bunlardan dolayı da bir an evvel çözüm bulunmasını istiyoruz.

“Smart Trade Coin dolandırıcıları paramızı çaldı ortada dolaşmaları beni rahatsız ediyor.” diyor Zehra Şahin. “Çiğdem Karaca ve ekibi bizi dolandırdı.” diyor. Bakanlık nerede? Niye bu konu araştırılmıyor? Defalarca gündem ediyoruz birileri çıkıp allı pullu reklamlar yayınlıyor, insanlar kanarak peşinden gidiyor ve kandırılıyorlar, hiçbir bakanlık neden tedbir almıyor? Neden insanlar kandırılıyor?

Mehmet Talyurt Kütahya Konuralp Ortaokulu 8.sınıf erken kayıt için 8900 TL para ödemiş, “Seneye çocuğun parasını peşin ödedim.” Demiş fakat okul KHK ile kapatılmış. Demiş ki: “Paramı verin.” “Yok efendim sizin hakkınızda Fetö soruşturması var şahsınıza bu parayı veremeyiz.” “Kardeşim benim okula verdiğim para ayrı, daha sonra hakkımda soruşturma açılması ayrı. Ne alakası var! Benim paramı gasp etmeyin.” Demiş! Düşünün 2016’da verdiği parayı hala alamıyor! Resmen haramilik bu ya! Modern “Deli Dumrul” bunlar! Parayı erken kayıtta yatırmış, aradan 7 yıl geçmiş “Paranı vermeyiz.” Deyip duruyorlar. Valilikten böyle karar çıkartılmış! Ben Kütahya Valiliği’ni bu noktada tekrar uyarıyorum, 20.05.2023 tarihinde ret cevabı vermişler, sizin peşinizi bırakmam bu büyük rezalettir. Vatandaşın parasını resmen gasp ediyorsunuz ya. Siz kendiniz gidip bir yere para yatırsanız daha sonra bir başka yetkili çıkıp “Ödemiyorum kardeşim paranı.” Diyorsa devlette bunu haklı buluyorsa olur mu böyle bir şey? Dağ başında mı yaşıyoruz!

Servet Kızılkula, Samsun Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta ve ailesi İzmir’de ikamet ediyor. Samsun’dan İzmir’e nakil istiyor. Düşünün aileleri de cezalandırıyorsunuz. İzmir’den Samsun’a gitmek ne kadar zor! Lütfen bu nakil meselelerini halledin, Servet Kızılkula’nın Samsun’dan İzmir’e naklini gündem ediyoruz ve soru önergesi ile de bunu soracağız.

Bir mahpusun eşi başvurmuş. Mülkü Çiftçi Silivri 7 No’lu Cezaevi’nde kalıyor. 05.06.2023’te açık görüşe çıkıp aileleri ile görüşmüşler ve sonrasında koğuşlarına dönerken mahpuslara çıplak arama yapılmış. “Ne yapıyorsunuz siz? Açık görüşe girenler belli, bizim durumumuz belli ne yapıyorsunuz?” demişler, onur kırıcı bir çıplak aramaya uğramışlar, itiraz edince birisinin koğuşu değiştirilmiş, 2 gün sonra koğuştaki herkes 2,5 saat boyunca spor salonunda tutulmuş, koğuşta arama yapılmış ve yine bu aramada da ikinci kez çıplak arama yapılmış. Bu nasıl bir gayri ahlaki durumdur! “Sözümü dinlemedin sana çıplak arama. Tepemi arttırdın sana çıplak arama.” Sayın Yılmaz Tunç Silivri 7 No’lu da ne dönüyor? Ali Kıran Başkesen mi olmuş infaz koruma memurları? Sen bu müdürü çağırıp sormuyor musun? Bak bu konunun peşindeyim ona göre! Sayın Yılmaz Tunç böyle rezaletler nedir? Allah aşkına! Çıplak arama yapılıyor “Ne yapıyorsunuz siz?” diyen mahpusa “Sana haddini bildireyim ikinci kez çıplak arama yapayım.” diyor zaten ağıl gibi bir koğuştalar, koğuşta şu anda 48 kişi varmış, 3 kişi yerde yatıyormuş 4 kişilik odalarda 7 kişi kalıyorlarmış, açık görüşte zaten insanların birbirine teması bile yok. Masalar lehimlenmiş, karşılıklı insanlar kucaklaşamıyor bile. Karşı karşıya oturuyorsun, birbirine değemiyorsun bile bir de bunun üstüne çıplak aramaya uğruyorsun, bu nasıl bir gayri ahlaki durumdur nasıl bir aileye saldırıdır! Bakın aileyi mahvetmeye çalışıyorlar. Güya bu ülkede Aile Bakanlığı var, Aile Bakanlığı sen ne iş yaparsın? Bir insanın özgürlüğünü almışsın, tamam aile hakkını niye gasp ediyorsun? Gelmişler açık görüşte insanlar birbirine sarılacak karşılıklı oturacak, “Yok lehimlenmiş masaların karşı taraflarında oturacaksın, birbirine değmeyeceksin, sonrasında çıplak arama yaparız, itiraz edersen bir daha yaparız.” Sayın Yılmaz Tunç bu nasıl bir ahlaksızlıktır sana sorarım ve bunun da peşindeyiz, lütfen bu konunun hesabını sor!

Aile sağlığı merkezi grup elemanları dediğim gibi bize defalarca başvuruyorlar, ayrıntılı bir şekilde zor durumda olduklarını anlatıyorlar, biz de onlar ile ilgili tüm başvurularımızı yapıyoruz, emin olsunlar ki aile sağlığı merkezi grup elemanlarının hakkını hukukunu korumak için Sağlık Bakanlığı’na soru önergesi verdik. 20 bine yakın tıbbi sekreter, Ebe, Hemşire, Acil Tıp Teknisyeni, Sağlık Memuru ve Temizlik Personeli çalışmakta, 4A statüsünde oldukları için sağlıkçı olmalarına rağmen sağlıkçı sıfatları yok. Bu konuda bu sıkıntının giderilmesi ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı diğer sağlıkçılar statüsüne alınmaları gerektiğini söylüyoruz.

Mahpus annelerin dramı bitmiyor! Geçen gün bir mahpus annenin eşi ziyaretime geldi ve annenin ve bebeğin yaşadığı sıkıntıları anlattı. Suçu neymiş? Bank Asya’ya 10 Bin TL para yatırdığı için 3 yıl 2 ay ceza yemiş avukatı da İstinaf’ı kaçırmış ceza kesinleşmiş. Çocuk yatıyor! 18 aylık olmuş ve çocuğu cezaevine almışlar. “Şartlar çocuğun fizyolojik ve fiziksel olarak gelişimi için uygun değil. Hep yerlere yatıyor, oturuyor, her yere dokunuyor, sonra da elini ağzına sokuyor. Üstelik eşyalar metal ve sivri köşeli olduğu için bir keresinde çocuk çarpıp kafasını kanattı ve bunun için bile annesini suçlayarak savunma aldılar.” Düşünün yani! Bir anne bu kötü şartlarda çocuğunun düşmesini ister mi? Böyle bir ortamda çocuk düşmüş kafasını kanatmış cezaevi yönetimi bu durumu düzelteceğine o bebeğin cezaevinde kalmaması gerektiğini yetkililere ileteceğine suçlu olarak anneyi bulmuş “Savunma ver bakalım.” demiş! “Aşı vakti geldi, kaç defa dilekçe yazdık aylar sonunda aşıyı alabildi. Bayram tatili geliyor, 8 gün kreş yok bayramda. Çocuk kapıya koşup “Aç, aç, aç” diye diye kahrolarak ağlıyor. Çocuk annesine bağlı olduğu için dışarı da çıkaramıyoruz. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Bu konuda en azından çocuğun yaşının yükseltilmesine yönelik yasalar çıkmalı.” Biz 18 aylığın yeterli olmayacağını söylemiştik, en az 24 ay olmalıydı, bu bebek bu çileyi yaşamazdı. Aslında 6 yaşına kadar çocuklar cezaevine girmemeli, anneleri ile bir şekilde ya ev hapsinde ya başka formülle tutulmalı, bu olacak bir iş değil arkadaşlar.

Tarsus Cezaevi’nde kalan bir kişi anlatıyor bize ve insanların eşleri ile mi çocukları ile mi açık, kapalı görüşlerde görüşeceğini bir türlü seçemediklerini, çok zorlandıklarını söylüyor ve çok büyük aile ile ilgili bundan dolayı sıkıntıların yaşandığı söyleniyor. “Kalabalık koğuşlara kişi sayısından az yemek ve haftada 3 defa aynı çeşit yemek veriliyor.  Sıcak su günde sadece 2 saat verilip soğuk su her gece 00.00’dan sabaha kadar verilmiyor. Telefon hakkı sadece 10 dakika veriliyor.” Adli mahpus ve siyasi mahpus arasında da ayrım yapılıyormuş.

Geçtiğimiz gün sosyal medya kanalım ÖFG TV’de de andım, Rukiye Çoygar, bakın 4 çocuklu bir anne, eşi cezaevinde. Neymiş? Eşi dershanede öğretmenmiş, bildiğimiz meselelerden kendisi de ceza almış ve 4 çocuk ortada kalacak! Annenin cezası onanmış, avukat savcıya itiraz etmiş ve her an ceza onanabilir, 4 çocuk ortada kalacak! Ne annenin anne babası ne babanın anne babası çocuklara bakabilecek durumda, anne büyük bir çile, büyük bir üzüntü yaşıyor, büyük bir sıkıntı yaşıyor, Türkiye’de anne baba tutukluluklar konusundaki hal bu. Biz annenin ve babanın birlikte aynı anda tutuklanmaması gerektiğini söyledik, bununla ilgili bir yasa maddesi çıkacaktı, bunu son anda AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı engelledi. Biz bu ittifaka neden Zulüm İttifakı diyoruz anlayın! Bakın 4 çocuklu bir annenin cezaevine gitmesi sonucu 4 çocuk annesiz babasız kalacak olay bu! Zaten yıllarca babasızlar, baba başlarında yok, madden manen perişan olmuş bir aile ile karşı karşıyayız.

KPSS sıkıntıları bitmiyor, Türkiye’nin dört bir tarafından geliyor bize. “6 yıldır işsiz bir şehir plancısı olarak defalarca KPSS’ ye girdim ancak referanslı alımların yoğunluğu ve resmi alımların azlığı nedeniyle puanım yandı. Aldığımız puanların boşa gitmesini istemiyoruz emeğimizin karşılığını almak istiyoruz.” diyor bu vb. binlerce insan bize bu konuda başvuruyor!

Türkiye ile Kuzey Makedonya arasında neler yaşanıyor bilmiyoruz ama geçtiğimiz günlerde Üsküp Havalimanı’ndan bizi bir vatandaşımız aradı ve “Pasaportlarda deport yazmıyor ama polis tamamen keyfi davranıyor bizi buradan deport ediyor.” dedi! Ankara ile Üsküp arasında bir sıkıntı, sürtüşme yaşanıyor belli ki bundan dolayı Türk vatandaşları mağdur oluyor, böyle iş mi olur? Vatandaş tatile gitmiş derdest edilip Üsküp Havalimanı’ndan İstanbul’a geri gönderilmiş, neye uğradığını şaşırmış. Dışişleri Bakanlığı’na soruyorum nedir bu iş? Bir açıklama yapar mısınız? Aranızdaki bir meseleden dolayı mı Üsküp’ten böyle Türk vatandaşları derdest edilip gönderiliyor bu nasıl bir haldir?

Ramazan Çoban Edirne’den Konya Cezaevi’ne nakil istiyor. Edirne L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve bir meseleden dolayı cezaevinde yatıyor. “Cezaevinde vertigo hastası olmuş, şekeri düşüyormuş, sağlığından endişe ediyoruz, Yargıtay’da hala bir sonuç vermiyor ve bir an evvel hem de bu kadar uzak yerden nakledilmesini istiyoruz.” diyor bu ailenin sesini duyunuz!

“Harun Durmuş Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde eşim 8 Mayıs 2017’de tutuklanıp Sincan 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevine konuldu.” Koşullu tahliyesi de verilmemiş. 2017’den beri cezaevinde ve nakli de yapılmamış. Aile perişan durumda. “2 çocuğumuz var ve yıllardır işlemediğimiz suçların bedelini ödemekten çok yorulduk maddi ve manevi anlamda. Hakkımızı arayacağımız hiçbir merci yok.” diyor. Düşünün denetimli serbestlikler, koşullu tahliyeler uyduruk gerekçelerle verilmiyor arkadaşlar, ülkenin hali bu! Aileler perişan!

Remzi Bayram Kırşehir 2 Nolu S Tipi Ceza İnfaz Kurumu’nda 24 yıldır tutuklu olarak cezaevinde. Gardiyanlar geliyor nedensizce etrafı dağıtıyorlar ve Remzi Bayram’a ait olan bazı eşyalara el koyuyorlar. Bu keyfi müdahalelerin acilen bitirilmesi gerektiğini söylüyoruz.

Unutamayacağımız bir vaka; Bakın artık 1.5 yıl oldu, Garibe Gezer Kandıra Cezaevi’nde ölü olarak bulundu. İntihar ettiği söylendi fakat intiharı öncesi çok hakarete, darba uğradığını tüm belgeler, gönderdiği mektuplar ispat ediyor. Biz bütün bunların cezasız kaldığını gördük, duyduk ve en sonunda eğer ki bütün bunları yaşamışsa psikolojisi bozulmuşsa intihar etmemesi zaten garip olurdu, intihar ettiği belirtiliyor ve bir de üstüne hepsini geçtik. Yeni bir şey daha öğrendik! Mart ayında cezası onanmış! 1.5 yıl önce ölmüş bu insan! Allah aşkına ne biçim mahkemelersiniz? Siz nasıl bakıyorsunuz Yargıtay ne yapıyorsun? Ölmüş bu kişi! 1.5 yıl önce ölmüş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermiş! Zavallı Garibe Gezer’e dünya hayatında da gün yüzü göstermediler, mezarında da gün yüzü göstermiyorlar! Böyle zalimlik, el insaf diyorum! Ailesine tekrar acı yaşatıyorlar, tekrar hüzün yaşatıyorlar. Ölmüş gitmiş dosyanın düşmesi lazım oturup ceza onuyorlar! İşte ülkedeki acımasız yargı sisteminin durumu bu arkadaşlar!

Size bir Anayasa Mahkemesi kararı göstereceğim. 18 Mayıs 2021 tarihli Eyüp Birinci kararı, bu karar neden önemli? Bu kişi 5 yıl sonra adalete kavuşmuş. 5 yıl öncesinde polis nezarethanesinde şiddete uğramış, itelenmiş, kakalanmış, karnına yumruklar yemiş, tekmeler yemiş ve sonrasına ne olmuş biliyor musunuz? İç kanama geçirmiş, zor bela hastaneye yetiştirmişler, bağırsaklarını kesmişler ancak öyle kanama durdurulmuş ve tekrar hapishaneye gönderilmiş, perişan olmuş bir insan düşünün ve bütün bunlar tekmeler, yumruklar üstüne yağdıktan sonra da doktora götürüldüğünde “Bak hiçbir şeyim yok.” Diyeceksin denilmiş! Uyduruk doktor raporları alınmaya çalışılmış, daha sonra ameliyat olunca her şey ortaya çıkmış, en sonunda yerel mahkemelerin işi savsaklamasından, üstünü kapatmasından sonra Anayasa Mahkemesi var Allah’tan, Anayasa Mahkemesi 2021 18 Mayıs’ta ağır bir ihlal kararı vermiş bu kişiye yapmadığınızı bırakmamışsınız ve etkin bir soruşturma da yapmamışsınız demiş! Peki sonrasında ne olmuş? Gariplik bitmiyor! Sonrasında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yollamış, “Böyle bir kararımız var tekrar etkin bir soruşturma yapın.” Yapmamış Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı! Nasıl yapmazsın? Koca Anayasa Mahkemesi’nin kararı var ama millet Ali Kıran Başkesen olmuş memleketin hali bu arkadaşlar biz boşuna mı buradan feryat ediyoruz! Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı Eyüp Birinci hakkında herhangi bir ciddi soruşturma başlatmamış, sadece yaptığı; o polislerin kimlik tespiti ile ilgili bir şey yapmış daha sonra hiçbir yargısal süreç soruşturma ile ilgili bir nihayet yok! 2 yıl geçmiş ya. Ne yapıyorsun sen? Ne yapıyorsun? Daha sonra ne olmuş biliyor musunuz? İşler daha da garipleşmiş! Anayasa Mahkemesi 2-3 kez yazı göndermiş Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na. “Ya bizim kararımız vardı niye bu konuyla ilgilenmiyorsun? Niye bu soruşturmayı açmıyorsun?” demiş. Yine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı gayet rahat Maşallah yani! İşte ülkedeki başsavcıların durumu bu arkadaşlar yani! Ülkenin hali bu işte görüyorsunuz! Ondan sonra adalet nerede? Ondan sonra Anayasa Mahkemesi ihlal kararı veriyor, çıkıyor Devlet Bahçeli: “Bu  Anayasa Mahkemesi’ni kapatalım.” Deyip duruyor. Zaten işte adaletin bir ışığı zor bela oradan çıkıyor ülkenin hali bu değerli arkadaşlar inanılmaz bir hali yaşıyoruz!

Cezaevlerinde darplar, işkenceler, kötü muameleler bitmiyor! HDP Parti Meclisi üyesi Seyithan Kırmızı. Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ merkezde bir operasyonda 16 Haziran 2023 daha bugünlerde gözaltına alınıp cezaevine konuldu ve kendisi cezaevinde ağır bir şekilde darp edildi. Düşünün cezaevine giriyorsunuz, cezaevine girmesinden 2 saat sonra kaldığı koğuşta yapılan akşam sayımı sırasında ağır bir şekilde darp ediliyor! Şu rezalete bakın ya! “Türkiye’de işkence yoktur şu bu.” Adalet Bakanları’na soruyorum, son Bakan Yılmaz Tunç’a soruyorum Bu nedir HDP PM üyemiz Seyithan Kırmızı durup dururken böyle bir işkenceye uğradı bu konu hakkında hiçbir açıklamanız yok mu Sayın Yılmaz Tunç?

Yine bakın Dumlu 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Hapishanede ki sorunları gündeme etmiştik. Hep de ediyoruz çünkü çok ağır insan hakları ihlalleri yapan bir cezaevi. Mustafa Özgür Mulla bize bir mektupla bu sıkıntıları iletmiş ve biz de bu konuları tekrar gündem ediyoruz. Açlık grevleri devam ediyor Dumlu ve birçok başka cezaevinde, ağır hak ihlalleri, hak etmediği halde ağırlaştırılmış müebbet muameleleri devam ediyor arkadaşlar! Bunları kabul etmemiz mümkün değil! Bunları da buradan tekrar ifade etmiş olalım değerli arkadaşlar.

Şimdi arkadaşlar bakın bağımsız milletvekillerinin komisyonlarda yer alması ile ilgili bir seçim yapıldı ve Hüdapar Batman Milletvekili Serkan Ramanlı ve tutuklu TİP Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay İnsan Hakları Komisyonu üyesi oldular ama işin garip ve ironik tarafı şu; İnsan Hakları Komisyonu üyesi oluyorsun ama insan hakları ihlaline uğrayan bir milletvekilisin! Sana yapılan insan hakları ihlalini tüm Türkiye konuşuyor ama sen İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak insan hakları ihlalleri ile mücadele edeceksin! Nasıl yapacaksın? Bir kere en başta sen insan hakları ihlaline uğruyorsun! İşin garabet tarafı, işin manidar tarafı apaçık ortada bu olacak bir iş değil arkadaşlar! Bu konunun bir an evvel bitmesi gerekiyor.

Bugün TTB duruşmasında olacağız. 22 Haziran 2023 TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınmasına yönelik davanın 5. duruşması yapıldı Ankara 31 Asliye Hukuk mahkemesinde Dışkapı Adliyesi’nde biz de oradaydık. TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınmasını kabul etmiyoruz buna karşı yargılanan arkadaşlarımızın yanında olacağız.

Her gün mücadele ediyoruz. Geçtiğimiz günlerde gündeme getirmiştik Fatma Özkan gözaltına alındıktan sonra Allah’a şükür serbest bırakıldı, serbest bırakılan annelerin artması gerektiğini söyleyerek basın toplantımıza devam ediyoruz.

Abdulbaki Dakak 12 yaşında Urfa’da bir ruhsatsız Kuran Kursu öğrencisiydi, ipe asılmış cesedi bulundu. İntihar mı cinayet mi bilinmiyor fakat en başta şunu söylemek istiyoruz; dini eğitim altında denetlemenin, kontrolün, gözetimin yapılmadığı yerlerdeki bu olumsuzluklar hukuksuzlukları kabul etmiyoruz ve en etkili bir şekilde araştırılması ve giderilmesi gerektiğini söylüyoruz. Bir dini eğitim verecekseniz kontrol altında, denetleme altında olması gerekir bakın A’dan Z’ye her açıdan oradaki çocukların korunması gerekir anayasa maddelerinde de bu belirtilir. Anayasa Madde 41’de de çocukların korunması ile ilgili maddeler vardır ve çocuğun korunması, eğitimi hepsi belli bir denetleme altında olmalıdır değerli arkadaşlar. 12 yaşındaki bir çocuğun ölümü bütün bir dünyanın ölümü gibidir. O yüzden biz bunu çok önemli buluyoruz ve araştırılması gerektiğini böyle keyfiliklere bırakılmaması gerektiğini söylüyoruz.

Erzincan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Hacer Hanife Turmak bize mektup gönderdi, kuyuların dibinden gelen sesler bunlar arkadaşlar. “Sayın vekilim, toplumumuzda yaşanan deprem felaketinde özellikle çocuklara daha bir canı yanmakta insanın. Benim oğlumda 6,5 yaşında. Ben tutuklanınca babası kısmı felç geçirdi ve oğlum babası hasta annesi icerdeyken 2 büyük deprem yaşadı, en sonda sel felaketini gördü ve gece korkudan uyuyamıyormuş.” işte çocukların hali bu arkadaşlar!

Urfa’dan çiftçiler bizi arıyorlar! Urfa’dan, Gaziantep’ten birçok çiftçi bizi arıyor ve sorunlarını gündem ediyor, burada biz onları dile getirelim. “”Ömer hocam Merhaba. Size Şanlıurfa viranşehirden mesaj atıyorum. Malum ekonomik krizle cebeleştiğimiz bu süreçte devlet buğdaya 9400, arpaya 7000- 7500 fiyat biçti ama ofis alım yapmadığı işin şuan ürünler tefecilerin insafına kalmış. Buğdayı 7.300-8200 arası arpayı da 5000-5600’e alıyorlar. Çok mağdur bir durumdayız  sesimize ses olun. Ürünlerimizi satamıyoruz.” Devlet bir fiyat belirliyor alım yapmıyor daha sonra üretici tefecinin eline düşüyor. Bu olacak bir iş değil!

Sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar bitmiyor arkadaşlar! Geçtiğimiz gün Samsun Çarşamba’da böyle bir saldırı oldu. Çarşamba Devlet Hastanesi Başhekimi ile de konuştum. Alkollü şahıslar gelip kendi aralarında yaptıkları kavgayı hastanede sürdürmeye çalışmışlar. Hekim ve sağlık çalışanlarına saldırıp darp etmişler! Düşünebiliyor musunuz? Sağlık çalışanı olarak zaten çok yoğun, stresli ortamda çalışıyorsunuz bir de bunun üstüne alkollü şahıslar gelip size saldırıyor, durup durduğunuz yerde. Hiç de bir alakanız da yok! O alkollü şahıslar aralarında kavga etmişler kavgayı hastanede devam ettiriyorlar! Bu arada yumruğu siz yiyorsunuz! Bir an evvel bu kişilerin tutuklanması gerekir ve bu cüretkarlığa da artık prim verilmemesi gerekir. Sağlık çalışanı arkadaşlarımız feryat ediyor değerli arkadaşlar.

Muhammed Koşar hikayesini iyi biliyorum, engelli bir arkadaşımız ve diyor ki: “Bankaya para yatırdığım için ihraç oldum, cezaevinde kaldım. Bu suçsa ülkede herkes bir gün terörist olabilir.” Muhammed Koşar’ın yaşadıklarını yakinen bilen, şahidi olan bir insanım. Ne kadar zorluklar yaşadığını çok yakinen biliyorum, büyük bir zulüm yaşadı, işinden ihraç edildi engelli olduğu halde cezaevine konuldu. Haksız, hukuksuz her şeye uğradı. Biz tüm mazlumların, mağdurların yanındayız ve onlar kimsesiz olsa da onların yanında durmaya devam edeceğiz.

ÖSYM sınavı yapıldı, YKS sınavı yapıldı ama birçok öğrenci sınav yerini kaçırdı, giremedi, geç kaldı çünkü uzak yerlere verildi. Ya şehrin uzak bir yerine verildi ya başka bir ile verildi. Diyarbakır’dan Ankara’ya verildi. Bunu ÖSYM niye ayarlayamıyor? Bunu defalarca soruyoruz! Bu olacak bir iş değil! Tekrar soruyorum en azından seneye bu olmasın onların yüzünden sınava giremeyen gençler oldu!

Hafta sonu gündemdeydi, Bitlis’te Gazeteci Sinan Aygül’e saldırı yapıldı! Sinan Aygül ağır bir şekilde darp edildi ve bu hale getirildi! Tatvan Belediye Başkanı’nın korumaları, koruma polisi hepsi de akrabasıymış. Apaçık kameraların önünde ağır bir şekilde bu gazeteciyi böyle darp etmişler. Düşünün yolda yürüyorsunuz Belediye Başkanı hakkında haber yaptığınız için onun korumaları size saldırıyor sizi bu hale getiriyor, elmacık kemiğinizi kırıyor, kafanızı kırıyor, yapmadıklarını bırakmıyorlar ve hala Belediye Başkanı görevde! Arkadaşlar bu nasıl bir iştir ya! Nasıl bir ülkedir burası size soruyorum halka soruyorum 85 milyona soruyorum!

Sözleşmeli er aileleri büyük bir sıkıntı yaşıyorlar. Mağdurlar “Adalet Karanlığı Aydınlığa Çıkarır” diyorlar ve bu konuda sürekli yoğun bir gayret sarf ediyorlar onların yanındayız.

Bakın karar yanımda, Yargıtay 3. Ceza Dairesi geçtiğimiz günlerde önemli bir karar verdi! Uşak’ta Emniyet Müdürlüğü’nde çıplak aramaya uğrayan genç öğrenciler vardı. Bu genç kadın öğrenciler çok hayasızca bir aramaya uğramışlardı! Ben bunu Meclis’te gündem etmiştim ardından Uşak Emniyet Müdürlüğü yalan dolan açıklamalar yapmıştı. “Böyle bir şey yapmadık.” diye yalandı yaptıkları! Süleyman Soylu’nun emriyle bu açıklamaları yapıyorlardı çünkü her şey apaçık ortadaydı çıplak arama yapmışlardı ve ardından olayı örtbas etmek için hukuksuz delillerle bu genç öğrencilere ceza da verildi. Sonunda ne oldu biliyor musunuz? Aradan yıllar geçti şu an Yargıtay bu kadar uyduruk bir kararı bozduğunu söyledi, şu kararı ile! Yargıtay bu kararı bozdu. Peki bu uyduruk gerekçelerle gözaltına alınıp orada çıplak aramaya uğrayanların hakkı ne olacak? “Terörist” gibi gözaltına alınıp derdest edilip çıplak aramalara vuruyorsunuz, “Siz teröristsiniz.” denilip yargılanıyorsunuz en sonunda Yargıtay diyor ki: “Ya bu kişilere A’dan Z’ye haksızlık yapmışsınız.” şimdi bu gayri ahlaki, onursuz çıplak aramayı yapanlar hesap vermeyecek mi? Arkadaşlar hukuken bu hesabı verecekler, kurtuluşları yok! Hukuk önünde bu hesabı verecekler eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bütün bunların hesabını vermeyeceğini mi zannediyorsun? Hukuk önünde sen de bu hesabı vereceksin tüm bu konuların sorumlusu olarak! Bu konuyu gündeme getirdiğim için bana ağız dolusu hakaret eden, suç işleri bakanıydı! Şu anda o bakanlıktan da alındı, sonunda gönderildi o bakanlıktan suç işleri bakanı Süleyman Soylu bütün bunları örtbas ettirmişti! Ne oldu? Bak güneş balçıkla sıvanmaz, iş ortaya çıktı, yaptığınız yargısız infazlar ortaya çıktı! Kişilerin masum olduğu ortaya çıktı, bir de üstüne çıplak aramayı örtbas etmeye çalışmıştınız! Bütün bunların hesabı sorulacak değerli arkadaşlar! Bu hesaplar sorulacak! Bunları unutmayalım biz bunları gündem etmeye devam edeceğiz!

Önemli bir haber var! Biz bakanlığa ihlalleri gündem ettiğimizde “3 maymunu” oynuyorlardı, geçtiğimiz günlerde ne olmuşsa kafalarına taş mı düştü Adalet Bakanlığı’nın Malatya Akçadağ hapishanesindeki infaz koruma memurları hakkında soruşturma başlatılmış, işkence kötü muamele, zimmete para geçirme. Ağır iddialar var, demek ki biz burada bu konuları gündem ederken boşuna gündem etmiyormuşuz arkadaşlar! Demek ki birileri çoğunlukla işin üstünü örtüyormuş, işin üstü örtülmeyince bir şeyler ortaya çıkıyormuş! Buradan da bunu anlıyoruz ve adaletin yerine gelmesi için sonuna kadar mücadele edeceğimizi söylüyoruz!

Sonunda, bakın 8 yıl sonra karara bağlandı! Gazeteci Hidayet Karaca AİHM’de adalet buldu sonunda! 18.000 Euro ona devlet tazminat ödeyecek! Gerekçe nedir? Makul bir şüphe ile tutuklandığı konusunda bir itiraz olmamış AİHM’in ama bu tutukluluğun oldukça uzun süre sürmesinin AİHM’in 5/1 maddesinin ihlali oluşturduğuna karar vermiş. Bağımsız ve tavsiye edildiği mahkeme tarafından yeterli güvenceler yoktur demiş! Ardından sulh cezaya yapılan itirazın değerlendirilmemesini de bir ihlal olarak değerlendirmiş. Bakın İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi Sulh Ceza’nın hakimlerinin dosyadan el çektirme kararı konusunda başvuruyu kabul etmiş, İstanbul Asliye Ceza, bu da uygulanmamış! İşte bütün bunlardan dolayı 8 yıl sonra gelen bir adalet ancak gelmiş ülkenin hali bu işte! Türkiye’de adalet bulamıyorsunuz 8 yıl sonra taa AİHM’de bir adaleti ancak buluyorsunuz arkadaşlar! Ülkenin hali maalesef bu!

Muhammed Ali Çağlar, Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle de görüştüm. Lütfen bu konuda artık acele edin, aile perişan durumda! Muhammed Ali Çağlar umreye gitmişti, kendisi bir akademisyen Umre’de tabii biliyorsunuz Umre’ye gidenler bilirler oldukça kalabalık olur o kalabalıkta bir iftiraya uğramış ve Suudi Arabistan hapishanesinde tutuluyor. Bu kişinin durumunun Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından takip edilmesi gerekiyor, aile mağdur haksız hukuksuz bir şekilde verilen zulüm dolu bir ceza. Suudi Arabistan’ın da bir an evvel harekete geçmesi gerekiyor.

Bakın çok ciddi iddialar ortaya çıkıyor! Tolga Şardan bunu söyledi; polisin, polis hakkında evrakta sahtecilik yaptığı iddiası konuşuluyor bugünlerde! Hani bakın polisin normal vatandaşı da aştık polis hakkında yaptığı evrakta sahtecilik iddiaları konuşuluyor. Şu ana kadar vatandaşa yapılan sahtecilik iddialarını duyuyorduk, şimdi level atlanmış herhalde. Tolga Şardan T24’de yazdığı yazıda demiş ki: “Emniyette görülmemiş skandal! Yerlikaya’nın yanı sıra Emniyet Genel Müdürü hakkında da dosya yapıldı.” diyor! Süleyman Soylu’nun, Ali Yerlikaya ve Emniyet Genel Müdürü hakkında dosya yaptırdığı ve onları itibarsız duruma düşürdüğünü iddia ediyor Tolga Şardan çok ciddi iddialar bunlar! Eski Bakan giderayak böyle bir şeyler yaptı diye yazıyor bir gazeteci ve çıt yok kimsede! Yaptı mı yapmadı mı kardeşim? Çok ciddi iddialarla bu ortada ve kimseden ses seda yok!

Şu görüntüler Kocaeli’den bir yağmur sonrası, şuraya rezalete bakın! Kocaeli İzmit perişan durumda ilçeler yağış sonrası İSU iflas etmiş durumda peki belediye ne demişti? Bakın Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin bir bilboardunu getiriyorum önünüze. Ayağınızın altına servet yatırdık diye billboardlar astırmış ya! Nasıl servet yatırdın ayağının altına? Güya işte yağmur kollektör boruları döşedi, yaptığın iş ortada serveti sen mahvetmişsin sele suya vermişsin Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Sayın Tahir Büyükakın İSU yetkilileri vatandaşın hali ortada!

Geçtiğimiz günlerde Deniz Poyraz’ın katledilmesinin 2. yılını andık Deniz Poyraz’ı unutmadık unutturmayacağız arkadaşlar.

Yine geçtiğimiz günlerde Dünya Mülteciler Günü’ydü mülteciler belki en dipte olan insanlar unutulan ve hakkı en çok çiğnenen insanlar unutmadık unutturmayacağız!

Murat Çekiç Uluslararası Af Örgütü yetkilisiydi ve genç yaşta maalesef hayatını kaybetti bir beyin kanaması sonrası. Çok değerli arkadaşımız insan hakları savunucusuydu, Allah rahmet eylesin diyoruz, insan hakları alanında idealist fedakar mücadelesi ile tanıdığımız Murat Çekiç’e Allah’tan rahmet yakınlarına sabır diliyoruz.

Son olarak da her hafta gündeme getirdiğimiz ve ağırlığından dolayı her hafta gündeme getirdiğimiz hak ihlallerini gündem ediyoruz.

Cemal Kaşıkçı İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilmesine rağmen dosyası Türkiye tarafından Suudi Arabistan’a verildi. Yani bunu her hafta gündeme getirmeyip de ne yapalım arkadaşlar olacak iş mi yani! Bu korkunç bir olay!

Osman Kavala 7 yıla yakındır zulmen cezaevinde tutuluyor. Bir de bakın Osman Kavala ile ilgili şu hususu da özellikle belirtmek isterim. Metemorfoz isimli bir TRT dizisinde değerli bir insan hakları savunucusu olan Osman Kavala sol camiadan gelmiş bir ajan olarak tanıtılıyor. Ya hakkında kesinleşmiş bir yargı yok ama Devlet’in televizyonunda Osman Kavala bir ajan olarak tanıtılıyor ya! Bu nasıl korkunç bir şey! Biz onun hakkını buradan savunuyoruz, her hafta savunduğumuz gibi bugün de savunuyoruz ve bu hukuksuzluğa vicdansızlığa hayır diyoruz!

 Şeref Mesutoğlu zulmen cezaevinde yatan bir insan! AYM, AİHM kararları onadı ama işlediği iddia edilen cinayeti Şerif Mesutoğlu işlemedi. O yüzden her hafta gündem ediyoruz.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı olarak her mağdurun, mazlumun yardımına koştuğu için bu ağır cezalara mahkum edildi, kabul etmiyoruz.

Emine Şenyaşar annemiz oğlu milletvekili oldu kendisi de Urfa’da adliyenin önünde Adalet Nöbeti’ne devam ediyor, her zaman yanındaydık, yanında olmaya devam edeceğiz!

Gabon’lu Dina, kendisini Ülkesi de Ailesi de unutsa, biz ona yapılan haksızlığın adaletle aydınlatılması gerektiğini söylüyoruz.

Yusuf Bilge Tunç 4 yıla yaklaşıyor, zorla kaçırılıp kaybedildi, hiçbir yetkili hakkında açıklama yapmıyor. Bu kişinin yerinde siz de olabilirdiniz. Durup dururken zorla kaçırılıp kaybedilmeyi hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, hiçbir insan hak etmiyor.

Böyle zorla kaçırılıp kaybedilen Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen ise daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde ortaya çıktılar. Yusuf Bilge Tunç ise herhangi bir yerde ortaya çıkmadı! Onun da ortaya çıkması gerektiğini söylüyoruz değerli arkadaşlar.

Gülistan Doku son olarak gündeme getirdiğimiz olgulardan birisi, 2 yılı aşkın Dersim’de kayıp bir an evvel bulunması gerektiğini söylüyoruz.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril’in parçalanmış cesedi bulunduktan sonra hala bulunamayan bir kişi bakanlığın ve yargı mensuplarının bu konuyu aydınlatması gerektiğini söylüyoruz.

Yorumlar