22 Şubat 2024

Dün Meclis Genel Kurul’da yaşananlar ile ilgili bir şeyler söylemek isterim! Anadili bir insanın en temel hakkıdır değerli arkadaşlar! Bunu hiçbir şey engelleyemez. Annenizden öğrendiğiniz dil hepiniz için son derece temel ve kutsaldır. Hiçbir şekilde bu dil engellenemez. Hiçbir müeyyide bu dili engelleyemez. Bu dili konuşurken sesinizin kısılması kesinlikle kabul edilecek bir hadise değildir!

Nerede olursanız olun ister Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ister başka bir ülkenin meclisinde isterse de Türkiye’nin farklı herhangi bir yerinde anadili kısmak, engellemek kabul edilecek bir hadise değildir.

Şu hale bakın! Meclis’te DEM Parti Mardin vekilimiz Beritan Güneş, Kürtçe birkaç kelime söylemek istediği zaman mikrofonu kesildi. Her gün Meclis Başkanvekili Celal Adan level atlıyor! Meclis Başkanlığı işin doğrusu öncesinde bilinmeyen dil ifadesi kullanıyordu şimdi Meclis Başkanvekili Celal Adan insanların sesini kesmeye çalışıyor, mikrofonunu kesmeye çalışıyor, olacak iş mi bu arkadaşlar? MHP’li Meclis Başkanvekili Sn. Celal Adan’ı kınıyorum! Bu nasıl bir davranıştır? Toplumsal barış ve uzlaşıya çok ihtiyacımız olan bugünlerde insanların en temel hakkı olan anadilini mikrofon kesmek suretiyle engellemeye çalışmak olacak iş değil değerli arkadaşlar. Sn. Adan büyük bir yanlışa imza atmıştır! Sn. Adan toplumsal barışa darbe vurmuştur! Bu toplumun birliğine, bütünlüğüne darbe vurmuştur ve kabul edilecek bir hadise değildir değerli arkadaşlar.

Sadece bizim partinin vekillerine mi? CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi de Türkçe bir kelime edeceği anda mikrofonu kesildi. Boşuna mı milletvekili oluyor arkadaşlar? Bu toprakların çeşitli halklarının dilini burada gündem etmek kötü bir şey mi? Tek tipleşmeye karşıyız, karşı da olacağız! “Bu topraklarda sadece bir dil konuşulsun! Farklı diller olmasın, onları yok edelim, imha edelim, asimilasyon yapalım.” Anlayışına karşı olduk karşı olacağız kabul edilecek şeyler değil.

Bakın sadece Kürtçe’ye mi yapılıyor? CHP Rize Milletvekili Tahsin Ocaklı o da Lazca konuşunca mikrofonu kesiliyor! Bu ülkede Laz yok mu arkadaşlar? Bu ülkede Laz da var, Kürt de var, Çerkez de var, Gürcü de var, Arap da var, Türk de var, Kürt de var. Her kesimden insan var! Nedir bu hal? Olacak iş mi? İnsanlar egemenlik kayıtsız şartsız milletindir yazısı duvarında yazılı olan bu Meclis’te milletin çok önemli bir bölümünün dışlandığını görüyor. Milletin çok önemli bir bölümünün dili yok sayılıyor. Hakarete uğruyor, o ses kesiliyor, mikrofon kesiliyor o ses susturulmak isteniyor. Kürtçe, Ermenice, Lazca, Gürcüce tüm sesler susturulmaya çalışılıyor!

İşte bu anlayış ülkede sorunların ortaya çıkmasına neden olan anlayıştır. İşte bu anlayış ülkede barışın ortaya çıkmasına neden olan anlayıştır. Celal Adan Meclis Başkanvekili olarak şu ana kadar yapılan yanlışların üstüne yeni yanlışlar ekleyerek büyük bir hataya imza atmıştır. Meclis bu ülkede sorunların çözüm yeridir. Siyaset çözüm yeridir. Farklı partiler olarak oturup konuşuyoruz bunu başarıyoruz. Farklı diller de burada konuşulabilmeli ve önyargısız bir şekilde insanlar bu Allah’ın yarattığı ve varlığının ve birliğinin bir delili olarak gösterdiği dillere karşı sempati ile yaklaşmalıdır. Müslüman olanlar için geçerlidir! Rum Suresi 22. Ayetinde Allah-u Teala varlığının ve birliğinin delili olarak farklı dilleri göstermektedir. Farklı dilleri kendi varlığının ve birliğinin delili olarak göstermekte. Dillere karşı çıkanlar aslında Allah’ın varlığına ve birliğine de karşı çıktıklarının farkında değiller. Bu denli büyük bir gaflet ve cehalet içindedirler. Kınıyorum, bu milletin meclisi gerçek bir meclis olacaksa bu toplumun tüm halklarının dilleri en özgür bir şekilde bu mecliste konuşulabilmelidir.

Meclis Başkanvekili milletvekillerini dolayısıyla milleti korumak için o makamdadır! Milleti engellemek için o makamda değildir Sn. Adan milleti engellemek için orada değilsiniz ve diğer tüm bu yasakları uygulayanlar! Meclis Başkanlığı adına yapılıyor bu ve ben milletin bir vekili olarak bir milletvekili olarak bunu kınıyorum. Olmaması gerekiyor! Yapmaları gerekenin tam tersini yapıyorlar. Aslında bu ülkedeki hakların dillerinin geliştirilmesini sağlamaları gerekir.

Değerli arkadaşlar dün komisyonda onaylanan 8. Yargı paketi! 8. Yargı paketinde büyük beklentiler vardı, ülkedeki milyonlarca mazlum mağdur yıllardır büyük adaletsizliklere uğruyor ve yargı paketlerinden bir şey bekliyor. 6.’da çıkmıyor 7.’de çıkmıyor, aylar yıllar sonra 8. Yargı paketi çıktı! İktidar bir de bunu Avrupa Birliği projeleri ile yapıyor! Yani Avrupa Birliği’ne ben demokratikleşeceğim diyor, insan hakları eylem planları yapıyorum diyor bütün parayı Avrupa Birliği’nden alıyor ve karşımıza antidemokratik yasalar koyuyor! Bunları onaylayın diyor hayır! Bu son derece dürüst olmayan bir tavırdır bunu söyleyelim ve biz bu yasa teklifinde adalet göremiyoruz arkadaşlar.

Bu yasa teklifinde milyonlarca KHK mağduru için bir şey yok! Dilini kimliğini ifade ettiği için “terörist” edilen Kürtler ve diğer etnik kesimler için bir şey yok!

Sadece askerdeyken bir emri yerine getirdiği için darbeci ilan edilip müebbet hapisler ile zindanlara atılan erler, kursiyer teğmenler ve diğerleri için bir şey yok! Olacak bir iş değil arkadaşlar ve daha birçok kesim için bir şey yok!

Ehliyet affı mağdurları var, 4/4 mükerrirler var ve herkes adalet yönünde özgürlük yönünde adım atılmasını istiyor. Talepleri var insanların, insanlar diyor ki: “Evet öyle veya böyle adil veya adil olmayan şekilde yargılanmalara uğradık ve adaletsizliklere uğradık ama iktidar yargı paketlerinde adım atmalı ve sorunlara çözüm bulmalı. Bunları yapmadığı gibi aynı zamanda en ufak legal hakkını kullananları “terör örgütüne üye” diye nitelemese bile “terör örgütüne üye olmasa da” diyerek “terörist” ilan ediyor! “Terör örgütüne üye” diye bir somut delil bulamasa da eline almış bir damga, damgalıyor!

İstemediği kişilere veya kurumlara kayyım atamayı daha da kolaylaştıracak o kayyımları idari mali her açıdan sorumsuzlaştıracak ve inanılmaz derecede cezasızlık zırhına, yasal zırhlara kavuşturacak yasa maddeleri getiriyorlar. A’dan Z’ye hukuk devletini ayaklar altına alan bir anlayışı getiriyorlar. Önümüzdeki hafta bu komisyonda onanan yasa teklifine karşı genel kurulda önemli bir mücadele vereceğiz değerli arkadaşlar.

Hak ihlalleri bitmiyor ve biz onu gündeme getirmeye devam ediyor arkadaşlar. Birçok vatandaş bize başvuruyor ve o hak ihlallerini gündem etmeye devam ediyoruz.

Yalova’dan bir emekçi arkadaşımız başvurmuş. “Sefine Tersanesi’nde çalışıyorum ve her geçen gün maddi manevi şartlarımız kötüye gidiyor ve şunu duyuyoruz; “ Daha da ucuza çalışacak Hintli işçiler getireceklermiş.” Bunu gündem edin.” Diyor! Yaptıkları sömürüler bitmiyor daha da sömürecekleri işçiler bulup Türkiye’li işçiler bulup Türkiye’li işçileri işten çıkartacaklarmış! İnsanlar uğradıkları mağduriyetin giderilmesini bırakın en azından bu işten çıkmayım derdinler! Hal bu değerli arkadaşlar.

Bütün bunlara karşı iş güvencesi diyoruz! Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na işçileri bu hale düşürdünüz diyoruz! Lütfen bunu düzeltin, bu sesleri, bu seslerimizi duyun diyoruz!

İhlas Finans, 2001 yılında devlet İhlas’a el koydu! Dedi ki: “5 yıl içinde mağdurlara yardımcı olacağım bu işi çözeceğim.” Hangi yıldayız arkadaşlar? 2024 yılında ve İhlaszedeler hala feryat ediyor! Bu nasıl bir iştir ey iktidar? Bakın sizin neredeyse iktidarınız ile yaşıt bir İhlaszedeler ordusu var ve iktidarın umurunda değil! Mağdurlar, her tarafa gidiyorlar ve iktidarın umurunda değil. Her tarafa dilekçe vermişler, TMSF’ye müracaat etmişler, halen bir ses yok. İlgili kurumların bu noktada adım atması gerektiğini İhlaszede mağdurları adına burada duyuruyoruz.

Bakın bir de Birevim mağdurları var! Mustafa Büyükbaş, 2.5 yıl önce Birevim’den konut projesine yazılmış. Ocak 2024’te güya ev teslim edecekmiş, Haziran ayına ertelemişler neden? Gerekçe yok demişler. BDDK’ya şikayette bulunmuş, evraklar eksik denilmiş. Evrakları teslim etmişler, Genel Merkez’in evrakları iade ettiği söylenmiş. Vatandaş ne yapacağını bilemiyor. Bir Birevim’e gidiyor, bir BDDK’ya gidiyor bir çözüm bulamıyor. Vatandaşları böyle sahipsiz bırakan bir iktidar var. Biz bir milletvekili olarak bu vatandaşımızın durumunu burada gündem ediyoruz ve ilgili kurum ve bakanlıkların bu konuyu çözmesi gerektiğini söylüyoruz. Vatandaş diyor ki: “Keyfi olarak kafalarına göre teslimat yapıyorlar, milletin 3-5 kuruş parasına göz dikmiş ev araba umudu olan insanların umutlarıyla ve duygularıyla oynayan tasarruf şirketleri maalesef bunlar. Bu konu hakkında gerekli yaptırım uygulanması ve paramın bir an önce ödenmesini talep etmekteyim.” Diyor, bu sesleri duyun bu firmaları böyle keyfi muamelelerden uzak tutun diyoruz iktidar temsilcilerine.

Turist rehberleri yeni yasa teklifi ile ilgili önemli itirazlar ile bize başvurdular. Bu itirazların vatandaşların hepsinin adil ve eşit bir muamele görmesi ve hizmet alması bağlamında değerlendirilmesi gerekiyor. Bu çerçevede turist rehberi arkadaşlarımızın bize yaptıkları başvuruyu değerlendiriyoruz. Uzun bir başvuru yapmışlar ve turist rehberliği meslek yasası ile ilgili önemli itirazları var ve biz bu itirazların ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz değerli arkadaşlar.

Hüseyin Bakırcı bize başvurmuş mağdur bir başka vatandaş. “İnşaat işçisiyim Başakşehir Belediyesi konut inşaatından sorumlu olduğu halde 30 Ocak 2024 tarihinde 5 kişi olarak işten çıkarılmış, işten çıkarılma usulüne riayet edilmemiş, kıdem ihbarlarımız, haklarımız verilmedi haklarımız almak için sendikaya gittik eylem yaptık Başakşehir belediyenin önünde sonrasında mahkemeye çıkarıldık ve bize ev hapsi verildi. Şimdi çalışamıyoruz bir şey yapamıyoruz bizi açlığa hapis etmiş durumdalar.” Diyor. Bu sesin de duyulması gerektiğini söylüyoruz.

Ahmet Bahadır Özmen, Sincan Cezaevi’nden Erzurum’a nakledilmiş. Diyor ki: “Biz Antalya’da ikamet ediyoruz, iki gün otobüs yolculuğu yapıyoruz, maddi manevi, bedeni olarak tükenmiş durumdayız aile adresine çok uzak cezaevlerine nakledildi.” diyor.

Öncesinde de bize birkaç kez başvurmuştu; Manisa Akhisar Cezaevi’ni arıyoruz ve bu sorunun çözülmesi gerektiğini söylüyoruz. Buradan söyleyelim; Abdurrahman Taşçı isimli psikolojik sağlığı bozulmuş artık başvurucunun ilettiğine göre psikiyatrik hastalıklara düçar olmuş bir mahpus oldukça büyük mağduriyetler yaşıyor. Manisa Akhisar T Tipi Cezaevi’nde kendisini yakmaya çalışıyor ve akli dengesi yerinde olmadığına dair şikayetler var ve işkenceye uğradığına dair şikayetler var. Bu konuda Adalet Bakanlığı’nın adım atması lazım! Bu konu nedir? Bize Abdurrahman Taşçı’nın kardeşi başvurdu, biz bu bilgileri biliyoruz, bakanlık daha ayrıntılı bilgi öğrensin. Çok ciddi iddialar var. Akli dengesi yerinde olmayan bir kişi cezaevinde tutulur mu arkadaşlar? Hücresini yakmış! Böyle bir kişinin sağlık durumu ile ilgili gereken işlemlerin yapılması gerektiğini söylüyoruz.

SSK ve Bağkur emeklisi hekim ve dişhekimi arkadaşlarımız emekli sandığından emekli hekimler ile aynı ücreti alamıyor ve bu haksızlığın giderilmesi gerektiğini söylüyorlar. Buradan tekrar bu konuyu gündem etmiş olalım.

KHK ile ihraç edilen insanlar emeklilik süresini tamamladıktan sonra “SSK birleşmesi yaptınız.” Diyerek 4-C sosyal güvencesi olmadığından emekli ikramiyesi alamıyorlar. Bu konunun da düzeltilmesi gerektiğini yıllardır söylüyoruz. Çalışmış mı çalışmış! “Yok efendim SSK’da çalıştın.” Çalışmamış mı kardeşim? Çalışmış! Hani her şeyi birleştiriyordunuz? Nedir bu ayrımcalıklar? Kişiler öyle veya böyle çalışmışlar. Farklı kurum statülerinde de olsa çalışmışlar! Neden insanları bu haksızlığa uğratmakta ısrar ediyorsunuz diye soruyoruz ve 3 kuruş verecekleri bir emekli ikramiyesini bile ihraç ettikleri bir kişiden kısmaya çalışanları da buradan kınıyorum!

Sağlık ile ilgili değişiklikler yapan yasa teklifi Genel Kurul’da onandı fakat hekimlerin itirazları bitmedi! Aile hekimleri ve 657’ye tabi hekimlerin disiplin cezaları nedeniyle bir de hukuka aykırı şekilde ikinci kez, mali açıdan cezalandırıldıkları görülüyor! Eylemler yapıyor hekim arkadaşlarımız disiplin soruşturmaları neticesinde cezalandırılıyor, sendikal faaliyet nedeniyle disiplin cezası alıyorlar. “Disiplin cezası durumunda temel anayasal hak olan sendikal faaliyet hakkını engellemeye yönelik bu teklifin reddedilmesini talep ediyorum.” Diyor bize başvuran bir vatandaşımız.

Bandırma Cezaevi’nden şikayetler var. Mahpuslar zehirlendiklerini söylüyorlar. Bu konuda biz bilgi talep ediyoruz, yazılı soru önergesi ile de bilgi talep ettik. Biz iddiaları gündeme getiriyoruz, burada her gündeme getirdiğimiz iddia gerçektir demiyoruz. Biz zaten o yüzden soru önergesi ile bunları soruyoruz, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na başvuruyoruz ve buradan vatandaşın sesini duyurmaya çalışıyoruz ve 6 Şubat günü yaşandığı iddia edilen zehirlenme olayı ile ilgili bakanlıktan bir bilgi talep ediyoruz değerli arkadaşlar.

Birçok mağduriyet var, onları gündem etmeye devam edeceğiz.

Cezaevinden mahpus mektupları geliyor ve onları gündem ediyoruz etmeye de devam edeceğiz. Gülazer Akın Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nden Yılmaz Tunç’a duy diyoruz; “28 yıldır cezaevindeyim. Gözaltında işkence gördüm, sağlam tarafım kalmadı. Son zamanlarda da yutkunamama sorunu çıktı. Bir teşhis konulamadı. Meclis İnsan Hakları Komisyonu bana cevap yazmadı. Romatizmalarımdan parmaklarım neredeyse işlevsiz. Önemsenmiyoruz. Teşhis, tahlil yok. Ailem Ahlat’ta, sevk istiyorum verilmiyor. Annem çok yaşlı ziyaretime gelemiyor.” Diyor bu vatandaşımız.

Serkan Onur Yılmaz, Antalya Döşemealtı Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden bize yazmış; “Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.” diyor Sadi Şirazi! Halkımızın bugünkü durumunu özetliyor değil mi? Bulunduğum Yüksek Güvenlikli Hapishane adeta bir canlı insan mezarı! F Tiplerine rahmet okutacak bir mimaride. İnsani hiçbir temas yok! Havalandırma bile hücre dışında. Bu koşullara teslim olmayacağız.”

Aytaç Ünsal, Edirne Hapishanesi’nden bize yazmış; “Bir aylık iletişim yasağım bitti ancak size yazabildim. Geçtiğimiz günlerde iki yangın yaşandı. Birisi; memleketim Adana’da elektrikli sobada başlayan yangın bir evi ve aileyi cayır cayır yaktı. Diğeri; Antakya’da konteyner alev topuna döndü, iki küçük bebek, iki küçük çocuk hayatını kaybetti. Babaları Suudi Arabistan’da işçiydi. Ya onun yüreği neye döndü? Gözümüzün önünde çocuklarımız yakılıyor! Kim kurtaracak bu çocukları? “Boyun eğin” tehditlerine direnmezsek bu çocuklar yanmaya devam edecek. Ali Ülgü ve Veli Dikme isimli iki mahpus geçtiğimiz gün saldırıya uğradı. “Mahkumluğunuzu bileceksiniz.” dedi ona görevliler! “Mahkumluğunuzu bileceksiniz.” Derken aslında “Çocuklar yanarken susacaksınız.” demek istiyorlar. “Haklarınızı gasp edeceğiz.” diyorlar!” diyor Aytaç Ünsal Edirne Hapishanesi’nden!

Yusuf Kenan Dinçer, Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden bize yazıyor; “Yahudiler; “Naziler evlerimizi, eşyalarımızı hatta saçlarımızı alabilirler ama bir şeyi bizden söküp alamazlar, umudumuzu bizden çalamazlar…” Diyorlardı, bugün de Filistin halkı katlediliyor ama onlar da “Umutlarımızı çalamazlar.” diyorlar! Bizler hapishanede Filistin halkının uğradığı vahşet ve zulmü tüm öfkemiz ile izliyoruz. Duyarlılık sahibi herkese teşekkür ediyoruz. Hapishane ihlalleri devam ediyor. 6 arkadaşımız 8 aydır tek kişilik hücrelerde hukuksuzca tutuluyor. Kitap yayın hakkımız gasp ediliyor. Haber kanalları yayına verilmiyor. Mektuplarımız engelleniyor.”

İbrahim Coşkun, Sincan T Tipi Cezaevi’nden yazmış; “28 yıllık öğretmenim, legal fiillerim illegal kabul edildi, 8 yıl 9 ay ceza aldım. Ne denetimli ne de koşullu serbestliğim verilmedi. 2 yıl önce çıkmış olacaktım. Tek çocuğum olan kızım %99 ağır engelli ve vefatı bekleniyor. Dışarıda olsam tedavisi ile meşgul olacaktım. Son günlerini beraber geçirecektim fakat 2 yıldır hukuksuzca serbest bırakılmıyorum.” Düşünün bakın ne kadar zalimce işler yapılıyor! %99 engelli çocuğuna zalimce uygulamalar yüzünden kavuşamayan ve ölmeden önce onu göremeyen bir baba! Bu denli zalimce uygulamalar yapılıyor maalesef cezaevlerinde iktidarın keyfi uygulamaları yüzünden!

Filistin’de Gazze’de vahşet, katliam, soykırım devam ediyor arkadaşlar! Çok yakından takip ediyoruz ve 30 binlere ulaşan ölü sayısını büyük bir kaygı ile izliyoruz. İsrail vahşi bir şekilde saldırıyor, katliam, soykırım yapıyor ve sivil insanların üzerine bombalar yağdırıyor. Bu tam bir soykırım. Bakın açlıktan ölmek üzereler! Bombaları da geçin, artık şu anda Gazze’deki Filistinliler, anneler, çocuklar, bebekler açlıktan ölmek üzere arkadaşlar. Olay bu! Çok vahim gelişmeler yaşanıyor, hastalık, açlık, salgın hastalıklar, büyük bir tehlike arz ediyor ve dünya suskun! Biz susmuyoruz, elimizden gelen her gayret ile güç ile Filistin halkının yanındayız. Bu vahşeti gündem ediyoruz. “Gazze’deki çocuklar da aşırı kaygı iştah kaybı uyuyamam duygusal patlama belirtileri görülüyor. Bütün çocukların ruh sağlığı desteğine ihtiyaç duyduğunu tahmin ediyoruz.”

Filistinlilere yardım ulaştıran Birleşmiş Milletler kuruluşu UNRWA: “Gazze’de eşi benzeri görülmemiş bir felaket gözlerimizin önünde yaşanıyor. İnsanlar dünyanın gözü önünde ölüyor.” Diyor!

Güney Afrika Refah’a askeri operasyon düzenlemeye niyetlenen İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’na yeni bir dava açtı. Ellerine sağlık diyoruz!

İsrail hastanelere de saldırıyor arkadaşlar! Korkunç işler yapıyor! Gazze Şeridi’nin güneyinde Han Yunus’taki çok önemli ve merkezi hastane olan Nasser Tıbbi Kompleksi, işgalcilerin tanklarıyla tamamen kuşatılmış durumda. Hastanede 150 sağlık personeli, 350 yaralı ve yerinden edilmiş yüzlerce aile bulunuyor, başını kaldıranı öldürüyorlar maalesef arkadaşlar! Durum bu.

O kadar acımasızlar ki İsrail Ordusu bir genci kelepçeli bir şekilde “hastaneyi boşaltın” diye gönderiyor, bu genç esir olarak gönderildiği yere İsrail askerlerinin olduğu yere geri dönerken de kalbine 3 kurşun sıkılarak şehit ediliyor. Tüm insancıl hukuku ayaklar altına alan, savaş hukukunu ayaklar altına alan vahşi bir ülke ile karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.

Geçtiğimiz haftalarda İstanbul Çin Konsolosu’nun ifadeleri yansıdı medyaya! Toplama kamplarındaki Uygurları tedavi ettiklerini söylüyor. Nasıl gayri insani bir bakış açısı ile yaklaştıkları ortada! “Beyinleri hastalıklı tedavi ediyoruz.” Diyen Devletin insanlara zulmettiği apaçık ortada değerli arkadaşlar!

Mehmed Kızmaz, gazeteci arkadaşımız maalesef Rojvelat Kızmaz kız kardeşi ölü halde bulundu ve şüpheli bir ölüm bu! İntihar mı yoksa onu öldürüp mü oraya attılar bilinmiyor ve Mehmet Kızmaz gazeteci arkadaşımız konunun ayrıntılı bir şekilde incelenmesini istiyor. Buradan gündem ediyoruz. Bu barajda acaba bu ölüm nasıl oldu? Öldürüp mü oraya attılar? Ne oldu? Ne bitti? Neler yaşandı? Batman halkı da bunu öğrenmek istiyor! Kardeşi Mehmet Kızmaz ve ailesi çok büyük acılar içindeler ve bir açıklama bekliyorlar.

Geçtiğimiz hafta oldu ama yıllardır devam eden bir meselenin devamı bu! Yıllarca “Darbeci, Katil Sisi” dediler sonra “Kardeşim Sisi” diye gidip Mısır’da kucaklaştılar! Ne kadar çıkarcı ve ikiyüzlü bir iktidar anlayışı olduğu apaçık ortada arkadaşlar.

Bu anlayışın mahvettiği Erzincan İliç’te halen 9 vatandaşımızın cesedi çıkartılmış değil arkadaşlar. Maalesef 9 cenaze milyonlarca ton toprağın altında. Liç havzası çok aşırı bir şekilde hukuksuz bir toprak kitlesine dönüşmüş orada ve bu toprak kaymasının geleceği apaçık ortada. Uzmanlar araştırıyor, Liç’in yüksekliğinin 100 metreyi aşmaması gerekirken 250 metre küsüre çıktığı ve böyle bir yüksekliğin apaçık bir toprak kayması riski anlamına geldiğini söylüyor. A’dan Z’ye çok önemli ihmaller var. Toprakta çatlamalar olmuş, şirket yetkilileri genel merkeze, ABD’ye bildirmişler fakat ABD’li yetkililer bunu 3 gün sonra gördüklerini söylüyor. Kimin umurunda? Oradaki gariban işçi, iş güvenliğine aykırı bir şekilde çalışıyor kimin umurunda arkadaşlar? Ne iktidarın ne de oradaki patronların! Mesele sadece o Anagold firması değil, şimdi herkes Anagold firmasına kızıyor hayır o Anagold firmasını denetlemeyen iktidar aslında sorumlu! Anagold firması işi ucuza getirip büyük paralar kazanmaya çalışıp işçileri sömürebilir o ayrı bir konu, sen denetleyeceksin gerekeni yapacaksın. Bunu yapmadın, işte cinayet ortaya çıktı! Siyanür sızdırmış, ruhsatı iptal ettirmemiş, vergi borcu silinmiş, karlarını katlamış, kapasite artışına itiraz edilmiş, Murat Kurum bunu onaylamış. 7.2 Milyon $’lık vergi borcu silinmiş olacak iş mi arkadaşlar! Bakın bir değil bin yanlış yapıldıktan sonra bu iş cinayeti olmuş! Bir değil bin tanesi olmuş! Göz göre göre geldi derler ya! İşte öylesine apaçık bir şekilde Erzincan İliç felaketinin yaşandığı ortaya çıkmış!

Halen çıkartılamayan enkaz altında kalanlardan birisi de Hüseyin Kara KHK ile işinden ihraç edilen ve bilmediği bir işi yapan bir emekçi kardeşimiz! Böyle maalesef birçok kişi var! İşinden ihraç edilip bilmediği işlerde çalışırken hayatını kaybedenlerden birisi de Hüseyin Kara oldu anlaşılan gördüğümüz bu! Şu ana kadar yaşaması pek mümkün değil, yaşam ümidi vardı ama maalesef bundan sonrasında böyle bir ümit pek kalmadı!

Bize hapishanelerden başvuran mektuplardan özetlere devam ediyoruz.

Baran Yusufoğlu, Ferizli Cezaevi’nden bu haftaki dosyamızda var olanlardan; “Hapis arkadaşlarımızdan birinin adı Mehmet Bayram. 76 yaşında, %97 sağlık raporu var. Zindan koşulları fiziki yapısı itibariyle yasa dışı bulundurulmayı ifade ediyor!” diyor.  

Rojhat Erçel, Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi  “Hiç alakam olmayan bir konuda iki kez ilgimin olmadığına dair müşteki beyanına rağmen sanırım baskı ve hile ile hakkımda olumsuz ifade verildi. Somut delil yok, kamera görüntüsünde ben yokum, müştekilerin ifadeleri çelişkili, avukat bile tutamadım parasızlıktan ve müebbet hapis cezasına çarptırıldım. Ağır koşullardayım, kamuoyu sesimi duysun.”

Ercan Erkuş, Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi; “Keyfi bir şekilde ve suç işleyerek; gazetelere, insan hakları derneklerine ve milletvekillerine yazdığımız iletileri Anayasa ve İnfaz Hakimliği emsal kararları olmasına rağmen gönderilmemekte, engellenmekte ve alıkonulmaktadır.” Diyor.

Rafet Parlatan, İzmir 1 No’lu F Tipi’nden bize yazmış; “15 Temmuz günü 4 gün önce bize tebliğ edilen bir eğitim faaliyetini gerçekleştirmek için mevcut eğitime katıldık. Halk ile karşı karşıya gelme, bir yeri ele geçirme, darbe gibi bir faaliyette bulunmayan, emir komuta silsilesi içinde hareket eden askerlerdik. Bir örgütsel bağım da tespit edilmedi ve “darbeye yardım eden” diyerek ağır bir ceza aldım. Masumum, beni dinleyin, kulak verin.” Diyor Rafet Parlatan!

Dorşin Gök, Kayseri Kadın Cezaevi’nden yazmış bize; “2 yıldır bir kumpas neticesi hapiste yatıyorum. Bir kadın meselesi yüzünden işlenen cinayet siyasi gibi gösterilip benim gibi parti çalışanlarının üstüne yıkıldı. Adaletsizliği dile getirmenizi istiyorum. Sesimi duyurmanızı istiyorum. Pes etmeyeceğim. Beni yalnız bırakmayın.”

Tuğçenur Özbay, Şakran Kadın Cezaevi’nden yazmış; “Aralık ayı hariç hakkımda tutulan tutanaklar, verilen disiplin cezaları, haksız yere verilmeleri bir yana atmadığım sloganları yazıp, yapmadığım eylemleri iddia edip cezalandırılmam kabul edilemez. Tutanakların iptali için defalarca ilgili yerlere dilekçe yazdım ama görüş haklarım ağır bir şekilde gasp edildi. Yargı ömrümü çaldı yetmedi ailem ile görüşme hakkımı da elimden aldı.” diyor.

Tuğba Kurtgöz, Şakran Kadın Cezaevi; “Dört çocuğum var, küçük oğlumu on dört aydır göremedim. Diğer iki oğlumu yılda bir defa gördüm, küçük kızımda iki ayda bir babasının kucağında geliyor. On dakikalık telefon görüşünde her çocuğa iki dakika zor düşüyor. Bir yıldır sevk istiyorum, çıkartmıyorlar. Yer dolu diyorlar. Ancak başkası dolu denilen yerlere gönderilebiliyor. Antidepresan kullanıyorum, işimi kaybettim, özgürlüğümü kaybettim, çocuklarım çok sıkıntıda. En azından Adana veyahut da en azından Adana’ya yakın yerlerden birine sevk istiyorum.” Diyor Tuğba Kurtgöz!

Geçtiğimiz günler yıllardır mağduriyetlerini dile getirdiğim askeri öğrencilerin anne babaları bizi ziyaret etti kursiyer teğmen ve şu anda mahpus durumda olan genç arkadaşlarımızın ane babaları bizi ziyaret etti. Herhangi bir hukuki delil olmaksızın ağır bir ceza, müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet cezalara çarptırılan bu genç insanların sesini duyun arkadaşlar! Bu anne babaların sesini duyun, büyük bir zulme uğruyorlar. Herkes biliyor adil yargılanmadılar, askerde verilen emre uyulur, bu kişilerin darbe ile bir alakası olmadığını herkes az çok anlıyor ama terör tatbikatı denilerek bir yerlere sürülen bu insanlar şu anda günah keçisi ilan edilerek darbeci ilan edildi ve işin bütün yükü bu insanların sırtına vuruldu.

Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva kendisini tebrik ediyorum. “Gazze’de Filistinlilerin başına gelenler tarihin hiçbir döneminde yaşanmadı. Aslında yaşandı, Hitler Yahudileri öldürmeye karar verdiğinde yaşandı.” Diyor. Netanyahu buna çok kızmış! Ateş püskürmüş! Netanyahu ne ateş püskürüyorsun? Bunu biz her gün söylüyoruz. Brezilya Devlet Başkanı olsun, tüm Devlet Başkanları bunu biliyor ve söylüyor aslında. Kimisi açıkça söyleyemiyor ama sizin yaptığınızın aynısı size yapılan! Naziler Yahudilere nasıl bir soykırım yapmışsa şu anda İsrail Filistinlilere öyle bir soykırım yapıyor! Hitler’in Yahudilere yaptığının aynısı şu anda Siyonist devlet tarafından Filistinlilere yapılıyor!

Anadilinde eğitim istiyoruz, anadilinde konuşma istiyoruz ama bırakın anadilinde eğitimi, anadilinde tiyatro bile yasak. “Kral ve Travis” isimli tiyatro oyunu Şişli Kaymakamlığı tarafından yasaklandı! İnsanların anadilleri ile kendilerini ifade etmelerinin her şekilde önüne geçmeye çalışan bir iktidar var. Buna da beka diyorlar! Ne bekası ya! Siz böyle yaptığınız müddetçe fena hali gelişir! Kalıcılık değil geçicilik gelişir! Madem Arapça kelimeler ile konuşuyorsunuz, biz de kafiyelere devam edelim! Beka oluşmaz, kalıcı bir yapı oluşmaz, geçici ve çürük bir yapı oluşur! İnsanların dilini engelleyerek çürük bir bina oluşturursunuz bu ülkede.

Nejla Demirci çok değerli bir yönetmen diyor ki: “Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü “Eser Tescil” başvurumuzu değerlendirdi ve Kanun Hükmü belgeselimizin ticari dolaşıma ve gösterime sunulmasını uygun bulmadı. Hakikat bir kez daha kendisinden korkulduğunu kanıtladı.” KHK direnişçilerinin belgeselini yapmıştı Nejla Demirci, hayata ayna tutmuştu ve sonuçta bu belgesel gadre uğradı Cumhurbaşkanı tarafından öfke ile karşılandı ve her yerde yasaklandı ama hakikat engellenemez! İstediğiniz kadar güneşi balçık ile sıvamaya çalışın hakikat engellenemez arkadaşlar.

Zamanında “Bana oy vermeyen Sisi’cidir, darbecidir” diyen Erdoğan’ın yaptığına bakın! Şimdi de kalkmış Müslüman Kardeşler’in İstanbul’daki lideri Mahmud Hüseyin’in vatandaşlığını iptal etmiş! Şimdi yeni dönem ihvan ile yan yana durma dönemi değil, Sisi ile yan yana durma dönemi anlaşılan! Bir utanç levhası olarakta buradan bunu tekrar söyleyelim! Dün hamaseti bırakmayan Rabia işaretleri yapanlar işte şu anda İhvan’ı satmış durumdalar.

İmam Yusuf Kılıç İzmir dışına sürülmüş, bir siyasi gruba ya da kutsallarımız üzerinden çıkar sağlamaya çalışanlara asla biat etmem diyor İmam Yusuf Kılıç. Kendisini tebrik ediyoruz, haksızlıklara boyun eğmeyen zulmüne boyun eğmeyen bir imam, AK Parti mitingine adam toplama işini kabul etmemiş iktidarda AK Parti olsa da onurlu bir duruş sergilemiş sürgün edilmiş. Dünyada sürgün edilebilirsiniz ama öte dünyada sürgün edilmeyin cehenneme düşmeyin ey AK Parti vekilleri, iktidar size bunu söylüyoruz. Geçici dünya menfaati için dini ve din adamlarını satan bu iktidara bunu tekrar ve tekrar söylüyoruz değerli arkadaşlar.

Geçtiğimiz günlerde yerel çalışmalarda bulunduk. Gebze’de çok primitif, ilkel bir belediyecilik var. Yollar insanları çileden çıkartıyor. Bakın Gebze’de trafik sorununu sahada tespit ettik ve caddelerin adeta bloke olduğunu tespit ettik ve trafik düzeninde önemli değişiklikler yapılması gerektiğini söylüyoruz. Bazı yolların trafiğe de kapanması gerekiyor çünkü artık kaldıracak bir hal yok. Eski Cuma Pazarı’ndan Gebze Çarşı istikametine giden bu yol günün hemen her saatinde vatandaşları çileden çıkartıyor ve diğer pek çok yol sorunu da var bunu da belirtelim. Biz bu konu ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na da bir soru önergesi verdik ve konuyu yakından takip ediyoruz değerli arkadaşlar.

Kocaeli Dilovası’nda da trafik sorunu var. Mimar Sinan Mahallesi Fatih Caddesi’nde bir trafik sorunu var ve yaya geçidi olmadığı için her gün çocuklar trafik kazasına uğruyor. Ufacık çocuklar yaya geçidi olmayan bir yoldan çok yoğun bir yoldan karşıya geçmeye çalışıyor. Belediye ve sorumlu kişiler bir çocuk öldüğü zaman mı akılları başlarına gelecek bunu kendilerine soruyorum değerli arkadaşlar!

“Gebze’yi sağlama aldık.” Diyor Gebze Belediye Başkanı Zinnur Büyükgöz bu seçimde de aday, kendisine yapılmayan işler ile seslenelim! Sayın Büyükgöz, Darıca Metro Hattını elinize yüzünüze bulaştırdınız. Gebze’de sağlık çökmüş durumda, insanlar hastalanınca sıra bulamıyor, bizzat hastanelere gittik bu tespitleri yaptık. Özel hastaneler işlerini gayet iyi para kazanarak yapıyor ama parası olmayan vatandaş sağlığa kavuşamıyor. Gebze’nin trafiği işkence gibi. Gebze’de neredeyse her gün fabrikalar yanıyor, iş kazalarında insanlar yaşamını yitiriyor. Eskihisar’a kafeler yaptınız önlem almadığınız için sele kapıldı gitti. Sayıştay’ın raporuna göre usulsüzlükler almış başını gitmiş. İstasyon Mahallesi’nde Işıklar Kavşağı diye bir yer var ama ışık yok her gün kazalar yaşanıyor. Adı Işıklar Kavşağı ama ışık yok değerli arkadaşlar. Ne kadar sağlama aldınız onu da anlıyoruz!

Cemal Kaşıkçı’yı her hafta gündem ediyoruz Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda hayatını kaybeden bir gazeteci. Hakkını hukukunu sormaya devam ediyoruz.

Osman Kavala kendisini cezaevinde de ziyaret ediyoruz, haksızlığa uğradığını tüm toplum biliyor.

Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetten dolayı ağırlaştırılmış müebbet mahpus.

Selçuk KOzağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı olarak ağır bir haksızlığa uğrayarak cezaevinde.

Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar adalet nöbetlerini devam ettiriyorlar. Haksızlığa hukuksuzluğa uğrayan herkesin yanında olmaya devam edeceğiz.

Yorumlar