25 Ocak 2024

Canlı yayınlarda devam eden bir soykırım Filistin’de Gazze’de maalesef soykırım devam ediyor, 25 binden fazla insan hayatını kaybetti, korkunç, vahşi insanlık dışı bir soykırımı İsrail Devleti devam ettiriyor. Bunun için yapılması gerekeni Güney Afrika Devleti yaptı, biz defalarca tebrik ettik, tebrik ediyoruz bugün de ve Uluslararası Lahey Adalet Divanı’na başvurdu, İsrail’in cezalandırılması için. İhtiyati tedbir kararı için yarın karar verilecek mahkeme tarafından bu çok önemli! Biz bir an evvel İsrail’in vahşetinin soykırımının durması için en azından yargılama öncesi ihtiyati bir tedbir kararının yarın mahkemeden çıkması gerektiğini ve buna İsrail’in uyması gerektiğini söylüyoruz. Soykırımın durması, askeri harekatın durması ve daha pek çok isteğin olduğu 9 maddelik bir tedbir kararının alınması bekleniyor. Bu son derece önemli, herhangi bir operasyonun yapılmaması, durdurulması genel olarak isteniyor. Biz Meksika, Şili, Bangladeş, Ürdün gibi ülkelerin Güney Afrika’nın yanında katılan olarak katıldığı bu mahkemeye Türkiye Devleti’nin hala nasıl katılmadığına inanamıyoruz ve en sert bir şekilde iktidarı AK Parti MHP Cumhur Zulüm Suç ve Çıkar Ortaklığı’nı kınıyoruz! Meydanlarda atıp tutmak kolay! Yapılması gerekeni yapmak bu Cumhur Zulüm İttifakı tarafından zor. Onu yapamıyorlar! Bir Şili, bir Meksika, bir Bangladeş, bir Ürdün bunu yapıyor Türkiye yapamıyor yazıklar olsun diyoruz.

Hak ihlalleri yoğun bir şekilde var ve onları size iletmeye çalışacağım bugün. Bakın bizim defalarca gündeme getirdiğimiz Gabon’lu Dina ile ilgili duruşma dün yapıldı. Çok önemli, uzun süredir takip ediyoruz. Türkiye’de üniversite okumaya gelen ve Karabük Filyos çayında cesedi bulunan Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’ya ilişkin davanın 2. Duruşması yapıldı ve 29 Nisan’a ertelendi. Önemli ihmaller gördüğümüz için bu davanın peşine düşüp her hafta burada gündem ediyorduk ve etmeye devam edeceğiz. Birçok kadın kuruluşu da katıldı ve Dina’nın hakkını aradı ve Dina’nın ırkçılık gördüğü ve cinsel tacize maruz kaldığı yönündeki iddiaları annesi tarafından dile getirildi ve en sonunda yaşadığı tüm olaylardan sonra Dina’nın cesedi Filyos çayında bulundu! “O kimsesiz, yabancı bir insandır. Bize ne?” demedik burada her hafta Dina’yı gündem ettik ve kendisinin çok esrarengiz bir cinayete kurban gittiğini söyledik. Irkçılık ve taciz iddiaları gündemdeydi. Kendisi Karabük Postanesi’ne gittiği zaman bile bir istekte bulunduğunda cinsel tacize uğramıştı. “Birlikte olursan sana şu işi yaparız.” Şeklinde birtakım iddialarda, söylemlerde bulunulmuş avukatları tarafından bunu da gündem ediyoruz. Doğru mudur yanlış mıdır hepsi, tüm iddialar mahkemede ortaya çıkacak fakat biz ırkçılığa da kadınlara yönelik şiddete ve tacize, tecavüze hepsine karşıyız.

Değerli arkadaşlar, birçok hak ihlali için bize başvuran vatandaşımız var ve hepsini ayrımsız bir şekilde burada gündem ediyoruz. Türkiye’nin dört bir tarafından insanlarımız bize başvuruyor. Ne dil ne din ne ırk ne mezhep ne siyasi görüşü ayrımı yapmadan burada herkesin derdini ve olması gerekenleri gündem etmeye çalışıyoruz. Bir milletvekili olarak benim yapmam gereken bu, hiçbir ayrım yapmıyorum, sorunu olan her kesim bize başvurabilir ve biz de onların tercümanı oluruz.

Bir grup arkadaşımız başvurmuş. Diyorlar ki: “İstanbul Büyükşehir Belesiyesi’nin sertifika programı, eczane teknikerliği mesleğine saygısızlıktır. “İstanbul Büyükşehir Belesiyesi bir kurs ile sertifika verip eczane teknikerlerinin önünü kapatıyormuş. Eczane teknikerleri bundan son derece rahatsız.” Biz yıllarca okuduk. 96 Saatlik Eğitimle birilerine sertifika verilip göreve başlatılıyor.” Diyorlar. Bu olacak bir iş değil. Haklılar aslında işin doğrusu! Biz bu konuda ilgili birimlere soruyoruz!

Vatandaşlar emekli maaşları ile ilgili bize başvuruyorlar. Şu anda emekli maaşlarına yapılacak zam ile ilgili bir gündem var gündemimizde. Biliyorsunuz milyonlarca insan, 16 milyona yakın insan emekli ve aldıkları maaş komik düzeyde ve gerçekten %3-5 zamlar yapılıyor! İhsanlar yapılıyor ama hiçbir derde deva değil! Emekli son derece büyük bir sıkıntı içinde. Biz seyyanen zamlar yapılması gerektiğini söylüyoruz ve dengesi bozulan enflasyonun fırladığı bir zaman diliminde dengelerin eski haline dönüşmesi için rasyonel ekonomi politikaları takip edilmesi gerektiğini söylüyoruz çünkü böylesi bir ortamda emekli eziliyor, asgari ücretli eziliyor. Burada karlı çıkanlar maalesef para babaları oluyor ve sonuçta emekli ezilmeye devam ediyor. Bize başvuran emekli kardeşlerimiz diyor ki: “Ayın 19’unda 7500 TL yattığını gördüm ve bana kök maaşımın 4400 TL olduğunu söylediler yapılan zamla maaşımın 6490 olduğunu söylediler. Ekstra yüzde 5 zam ile 7500 TL’ye tamamlanacak dediler ama bu hiçbir şeye yaramıyor, derdimize derman değil.” Diyorlar.

“5000 prim ile emeklilik hakkim ve 3600’den yaştan emeklilik hakkımız son çıkan EYT yasasında bizlere söz verildi ama hakkımız çıkmadı.” diye binlerce insan bize başvuruyor ve öncesinde 500 prim ve 3600 kısmi emeklilik hakkimiz yasaldı şu anda bu yasal hakkımız çiğneniyor diyen ve başvuran. “Bunlar için kredi çektik çok mağdur durumdayız.” diyen çok kişi var bunları gündem edelim.

Zerrin Kişi bize başvurdu. Zabit Kişi için telefon görüşmesi engelleniyormuş. “Hakkında arama var.” diyerek engelleniyormuş. Bu bir vatandaşın yakını ile görüşme hakkının engellenmesidir, kabul edilecek bir şey değildir. Bunu yapan; Kandıra F2 Cezaevi yapıyor! Bunu buradan defalarca söyledik. Kandıra F2 Cezaevi müdürlüğü hukuksuz birçok işe imza atıyor ve mağdurun, mahkemeye başvurması gerekiyor. Biz de yasal olarak Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptık, soru önergesi ile böyle bir engellemeye hakkı yok cezaevi yönetiminin ama böyle bir keyfilik var maalesef.

Ankara Sincan 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevinde Sezgin Zengin isimli bir mahpus kalıyor. Açlık grevi yapıyor çünkü kaldığı hücre tamamen insan haklarına aykırı, tecrit koşullarında, 2 No’lu Yüksek Güvenlikli cezaevinde açlık grevi yapıyor, 76. Gününde ve sağlık durumundan yakınları son derece endişeli. Koşulların değişmemesi üzerine açlık grevine devam ediyor. İnsan hakları ihlali oluşturan birçok ağır koşul yaşıyor bu mahpus. Onun dışında da maalesef ağır hak ihlalleri devam ediyor. Cezaevlerinde açlık grevleri devam ediyor ve adalet gelmiyor değerli arkadaşlar. Biz açlık grevleri ile ilgili birçok kez gündem ettik ve bakanlığın bu konuda çözüm için adım atması gerektiğini söylüyoruz.

“Radyo ve Televizyon programcılığı mezunuyum aynı zamanda Sanat tarihi öğretmenliği mezunuyum. Bir sürü yıllarımı okulu okumak için verdim fakat mülakattır diyerek atamamız yapılmıyor! İntiharın eşiğindeyim işsizim deprem bölgesinde yaşıyorum. Neden o zaman atanmayacaksak 4 yıl bizim okumamıza izin verdiler?” diyor.

Siirt Üniversitesi Paramedik öğrencileri bize tekrar yazmış, öncesinde de yazmışlardı. Staj ücretleri asgari ücret olacak denilmişti, Erdoğan tarafından bu söylenmişti fakat üniversite vermemiş. Bunu biz burada gündeme getirdik diye Üniversite öğrencilere baskı yapmış! “Niye milletvekiline ulaştınız?” diye böyle bir şey olamaz. Erdoğan’ın da altını çizdiği bir şekilde staj öğrencilerine asgari ücret verilmeliydi fakat bu verilmediği için şu anda bu öğrenciler mağdur ve üniversitelerinden baskı görüyorlar. Biz buradan YÖK’e de çağrı yapıyoruz! Bakın öğrencinin hakkını savunduk öyle şey olmaz! “Siz niye milletvekiline gittiniz? Bizi mahcup ettiniz.” Diyen Siirt Üniversitesi Rektörlüğü’ne hatırlatalım öğrencilere baskı yapmayın! YÖK’e de buradan iletiyorum. “Ben üniversiteye baskı yaparım, milletvekilinin gündeme getirdiği konunun üstünü örterim.” Öyle mi Siirt Üniversitesi Rektörlüğü? O zaman biz konuyu YÖK’e götürüyoruz! Hadi bakalım ayıklayın pirincin taşını. Böyle bir şey olabilir mi? Öğrencinin hakkını vermiyoruz ondan sonra öğrenciyi tehdit ediyorsun “Niye vekile şikayet götürdün?” diye. Olacak bir iş değil yaptığınız. Biz en üst makamlara kadar buna bakanlığa da taşıyacağız haberiniz olsun!

Bursa Karacabey’de bulunan Hürriyet Köy sakinleri beni Meclis’te ziyaret etti, büyük bir haksızlığa uğruyorlar. 2014’de çıkan bir yasa ile hakları çiğnenmiş durumda ve köyün mera için ortak alanlar için kullanılacak alanı maalesef Karacabey Belediyesi’ne ihsan edilmiş! Olacak bir iş değil! Bu köylüler zamanında gelip muhacir olarak bu köye yerleşmişler Bulgaristan’dan gelmişler, zor şartlar altında. Haydar çiftliği anılan bölgeye gelmişler Mehmet Kemal Çayırlıoğlu’ndan Haydar çiftliğini satın almışlar, kendileri için yerler, ortak alanlar oluşturmuşlar. 2014’de bir yasa çıkmış, 6360 Sayılı Yasa ile aniden mallarına çökülmüş. Hürriyet köylünün malına Karacabey Belediyesi çökmüş “Bu mal benimdir.” Demiş. Böyle bir şey olabilir mi? İşte Türkiye’de oluyor. Vatandaşlar yıllardır mağdur, bana geldiler, biz de bununla ilgili bir yasa teklifi verdik, kabul edilemez buluyoruz ve buradan gündem ediyoruz. Hürriyet köyü sakinlerinin malı, mülkü Karacabey Belediyesi’nden alınarak Hürriyet köylüsüne verilmelidir veya başka formüller bulunmalıdır. Vatandaşın özel malını, köyün ortak malını nasıl olur da alıp bir başka belediyeye verirsiniz? Olacak bir iş değil bu! Bir allem kallem iştir bu iktidarın çok yaptığı yağma talan işlerinden birisidir. Kabul edilecek bir durum değildir. Köylüler, bu ortak alanı, yerlerini almak için bankalardan kredi almış, güç bela yaşam koşullarında kıt kanaat geçinmişler ve şu anda da ellerinden arsaları, meraları alınmış durumda. Mera, otlaklık, baltalık, mezarlık, okul, kooperatif, kahvehane ve köy içi bir sürü hanenin kullanımına ayrılmış ve bunlar şimdi gasp edilmiş!

Sırrı Er arkadaşımız, KHK’lı ve kendisi bir ses sanatçısı, TRT’de çok nitelikli programlara imza attı ve Türkiye, dünya çapında işlere imza attı, çok başarılı programlara imza attı ve daha sonra haksız, hukuksuz iftiralar ile işinden KHK ile ihraç edildi. Bununla da kalınmadı, 21 Aralık 2023 yılından beri ev hapsinde. “ 15 Şubat 2023 yılında  eşim kahrından kanser illetine yakalandı ve vefat etti. Annem kalp yetmezliği hastası 81 yaşında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde. Ev hapsimin ve yurtdışı yasağımın kaldırılmasını talep ediyorum. Soruşturma No: 2023/125784” diyor. Lütfen Adalet Bakanlığı bu konuya eğilsin. Düşünün 21 Aralık 2023’den beri bu kişi mağdur edilmiş durumda, ev hapsinde. İfade özgürlüğü sınırları içindeki söylemlerinden dolayı mağdur edilmiş durumda, bu zulmün, bu haksızlığın bitmesi gerektiğini söylüyoruz.

Natalia Gözlekçi Türk vatandaşı ile evli bir kadın aslında Türk vatandaşlığına hak kazanmış fakat 2015 yılından beri başvurusuna cevap verilmemiş. Evinden almışlar, kaçak diye önce Selim Paşa Geri Gönderme Merkezi’ne ardından Kayseri Geri Gönderme Merkezi’ne göndermişler. “10 yaşında kızı var geri gönderme merkezleri sağlıklı bilgi vermiyor ve biz haber alamıyoruz.” Diyor yakınları. Şu an Kayseri Geri Gönderme Merkezi’ndeymiş, bu konunun bir an evvel halledilmesi lazım.

Kocaeli Derince’de bulunan Safiport Limanını biz çok eleştirdik. Safiport Limanı Körfez’i kirletiyor, bunun yanı sıra şunu bilmiyorduk; işçilerine de zulmediyormuş. Derince Safiport Limanı sahibi para üstüne para kazanıyor ama çevreye verdiği zarardan vazgeçmiyor, işçisine yaptığı zulümden vazgeçmiyor. Bakın işçiler basına konuşmuş ve diyorlar ki; “Yemekler en düşük kalitede veriliyor. Perişan durumdayız. 12 saat çalışıyoruz, dinlenmeden diğer vardiyaya çıkıyoruz. İş güvenliği çok düşük seviyede ve limanda yer darılınca iş kazaları oluyor. Geçtiğimiz günlerde bir puantör arkadaşımız hayatını kaybetti. Patron çok para kazanıyor ama bize bir çay, bir şeker bile vermek istemiyor. Bunlar bile kısıtlı. Limanda gemilerin her hareketinden dolar üzerinden bol bol paralar alıyor ama bize doğru düzgün bir maaş vermiyor.” diyor ve orada işçiler arasında patronun adı çıkmış. “Al ağacında doğmuş, ver ağacı nedir bilmiyor” diyorlarmış patrona! Sayın Patron adınız böyle çıkmış, tüm kamuoyu ve işçiler böyle konuşuyor; “Al ağacında doğmuş, ver ağacı nedir bilmiyor” diyorlar, sizin hakkınızda! İşçinin hakkını bu kadar çiğnemeyin, biz ayrıca Derince Safiport Limanı’nın Körfez’i kirletmesi büyük bir tehlike unsuru olmasından dolayı da defaatle eleştirmiştik.

Kocaeli ile ilgili çok önemli bir hususu tekrar söylüyorum; Kocaeli’de Seka Devlet Hastanesi ve Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kapatılma ihtimali var. Neden? Çünkü biz bu hikayeleri hep biliyoruz! Önceki gün AK Parti Kocaeli Milletvekili Sadettin Hülagü bir açıklama yaptı, Sayın Hülagü der ki: “Derince’ye 400, Seka Hastanesi’ne 250 yataklı yeni binalar yapılacağız.” eski binaları yıkıp o hastaneleri anlaşılan kapatacaksınız! Yeni bina, yeni hastaneyi yapmaya kalkan devletin kaç yılda bu hastaneleri yaptığını biliyoruz! Bakın Gölcük Devlet Hatanesi 6-7 yıldır bitmedi! Tam bir yılan hikayesine döndü. Ne olacak bu iş? Bu hastaneleri kapatıp Kocaeli Şehir Hastanesi’ne mi kaydıracaksınız insanları? Vatandaş perişan olacak! Nedir bu konu! Bir kez daha doğru düzgün bir açıklama yapın! Yerel seçimlerden sonra bu hastaneler kapatılır diye tahmin ediyorduk, yerel seçimi bile beklemediler! Maşallah! “Kocaeli Şehir Hastanesi kazansın da başka ne olursa olsun! Bir an evvel harekete geçelim.” Diye mi düşündünüz? Doğru düzgün bir açıklama yapın! Hastanelerin bir kısmını mı kapatıp bir kısmını açık tutacaksınız? Yoksa tümden ikisini de mi kapatacaksınız? Zaten atıl hale düşürmüştünüz bu iki hastaneyi, gidip ziyaret etmiştim ve çok büyük bir üzüntü ile izlemiştim, öncesinde çok iyi çalışan hastanelerin ne kadar perişan bir hale düştüğünü gözlerimiz ile görmüştük, birçok ünite kapatılmıştı hizmet 1/3’e düşürülmüştü, 2/3 oranındaki hizmet yok edilmişti. Böyle baltayı milletin canına vuruyorlar, başka bir şey yapmıyor bu iktidar değerli arkadaşlar!

Biz diğer hak ihlallerine geçelim ve buradan önemli bir konuyu gündem edelim.

Bakın Kadriye Işık teyzemiz burada defaatle gündeme getirmiştim, 73 yaşında kanser hastası Kayseri Cezaevi’nde mahpus bir annemiz gidip kendisini ziyarette etmiştim, gözyaşları ile bana çektiği çileleri anlatmıştı. Allah’tan baskılarımız sonuç verdi ve Kadriye Işık teyzenin önceki gün infaz erteleme aldığını öğrendik ve cezaevinden tahliye edildi. Bu güzel bir haber! Her zaman size üzücü haber vermeyeceğiz. Bu güzel bir haber. Güzel habere güzel haber deriz. Bunu da söylemiş olalım.

Başka çıkamayan hasta mahpuslar var! Bakın Adem Cirit, Isparta Yalvaç T Tipi Cezaevi’nde. Hasta, yaşlı bir insan. Bana mektupta yazdı. Perişan bir durumda ve maalesef hala cezaevinde yatıyor. Bu adam 87 yaşında ya! Bu adamın nesini cezaevinde tutarsın? 87 yaşındaki insanlar artık bizim bu dünyada misafirimizdir, onlara iyi bakarız, çok fazla bir zamanları yoktur dünyada ve kısa bir süre sonra hayatlarını kaybeder. Bu adamcağız öyle bir durumda değil işte! Hapishanede, legal hareketleri illegal kabul edilmiş. Bank Asya’ya para yatırmak, bir derneğe üye olmak, burs vermek gibi hareketleri illegal kabul edilmiş ve “terörist” ilan edilmiş adamcağız. Diyor ki: “ Cezaevi tuvaletinde düştüm, kalçamı kırdım. Sonra sol bileğim kırıldı. Tuvalette oturamıyorum, koğuşta arkadaşlar plastik sandalyenin oturağını deldi, bu sandalye ile ihtiyacımı gidermeye çalışıyorum, idrarımı tutamıyorum, bazen kaçırıyorum. Bunları size anlattığım için kusura bakmayın, utanıyorum. Unutkanlık var, konuşulanları anlamakta zorlanıyorum. Merdivenden inip çıkmakta zorlanıyorum. Temmuz 2023’te fenalaştım acile götürüldüm, ellerim titriyor. Koğuşumdakilere rica ederek dilekçe ve yazılarımı yazdırıyorum imzalıyorum cezaevinde bu şartlarda zorlanıyorum. Tahliye olmak istiyorum.” Diyor bakın hali bu değerli arkadaşlar ve bu adamcağız halen hapiste bir an evvel bakanlığa da çağrı yapıyoruz bu adamın cezaevinden çıkması lazım, infaz erteleme alması lazım daha neyi bekliyorsunuz diye soruyoruz Isparta T Tipi Cezaevi’ne buradan tekrar soruyorum, bakanlığa soruyorum bu kişinin infaz erteleme işlemleri ne durumda? BU zulmü bu işkenceyi çekmek zorunda mı diye soruyorum!

Sayın Meral Akşener bir açıklama yaptı ve “Mertlik” dedi, “Sinan Ateş’i torbacıya öldürdünüz, diğer siyasi cinayetler mertçe işlenmiştir.” Bu anne Hanife Yıldız soruyor; “Ben bir anne olarak size mertçe getirdim, siz benim evladımı kalleşçe yok ettiniz. Meral Hanım, sen kim oluyorsun ya, mertlik kim, sen kim?” kendi elleri ile götürdüğü bir karakolda kaybedilen Murat Yıldız için bu anne feryat ediyormuş!

Değerli arkadaşlar Kaymakam krizi devam ediyor. Düşünün kaymakamlar Allah’ın evinde, ibadethanede imam dövüyorlar! Memleketin hali bu! Tekme tokat dövüyor, küfür ediyor, mikrofon sopası ile dövüyor ardından buna Memur Sen Başkanı Sn. Ali Yalçın itiraz ediyor ve “Devlet nizamı asilik kabul etmez Ali Efendi.” diye bir başka kaymakam Furkan Taha Türkmenoğlu bir tweet atıyor! Olacak işler değil! Ülkede böyle işler dönüyor. Bilmiyoruz bunlar kaymakam mı kabadayı mı? Fakat “Devletin o ceberut yüzünü biz ortadan kaldıracağız, merhamet, insaf, vicdan diyeceğiz.” diyen iktidarın geldiği zorbalık miktarı işte bu arkadaşlar! Raporlar var açıkça! Utanç verici bir hadise yaşanıyor Türkiye’de ve iktidar da bunu hala devam ettiriyor. İşte Kaymakam Burak Akeller ve dayak yiyen İmam Mahsun Koçağa burada görülüyor ve bu utanç verici durum nedeniyle halen bir işlem yapılmıyor. Kaymakam hala açığa alınmıyor!

Leyla Zana’nın çok önemli açıklamaları oldu, altını çiziyoruz. “ ‘Hepimiz eşitiz’ diyorlar, nerede eşitiz? Mezarıma tahammül etmeyen eşitim olabilir mi? Köy ismimi değiştiren eşitim olabilir mi? Hukuk bazılarına var bazılarına yoksa nasıl eşit olabiliriz? Dünya kadar fezleke dosyası var Meclis’te. Habire Kürtlerin temsilcileri fezlekelerle Meclis’in dışına atılacak, o irade hiçe sayılacak, eşitim olabilir mi? Belediyelere kayyım atanıyorsa, irade hiçe sayılıyorsa eşitim olabilir mi? Dilimi ‘bilinmeyen dil’ olarak tanımlayan bir zihniyet, eşitim olabilir mi? Bütün bunların kaynağında bir inkâr süreci var. 2023’te bunu bir devlet yetkilisine söylemiştim. Demiştim ki “Çok zor bir süreç. Çünkü biz inkarın inkarıyız. Reddin reddiyiz daha doğrusu. Bu sistem bizi reddetti. Biz de onu reddederek konumlandık.” Demiş Leyla Zana. Dedikleri çok doğru herkes biliyor bunu.

Bir komedi sanatçısının önemli cümleleri yansıdı kamuoyuna ve bu kişi Yusuf Bilal Altıntaş şunu söylüyor: “”Benim babam ‘şehit’tir. Ama bu statüyle övünmeyi istemedim hiç, babamı canlı istedim.” Diyor ve ardından ekliyor “ Bizim ülkede, ‘Nerelisin’ sorusuna, ‘Diyarbakır’lıyım’ deyince, soruyu soran kişide oluşan ‘Acaba, var mıdır bağlantısı?’ imasını görüyoruz, söylemese bile hissediyoruz. Bunu sadece Kürtler anlar.” Diyor Yusuf Bilal Altıntaş. Bu konuda çok şeyler söylendi çünkü Kürtler bu ayrımcılığı çok iyi biliyor ve onların sinir uçlarına dokunulduğu için bu konu çok önemli bir şekilde gündem oldu.

Doğu Türkistanlı Uygurlular şunu söylüyorlar dünyanın her yerinde: “Biz Uygurlarız ve hiç kuşku yok ki, en temel insan haklarına sahip değiliz.” “Biz Uygurlarız ve hiç kuşku yok ki Çin, organlarımızı satıyor.” “Biz Uygurlarız ve ailelerimizin hayatta olup olmadığını bile bilmiyoruz.” Diyorlar.

İsrail’in saldırıları ile ilgili çok önemli gündemler var. İsrail askerleri her türlü insanlık dışı işe imza atıyorlar. Geçtiğimiz gün, Han Yunus’un doğusundaki Abasan’da bir yerleşim yerini, alkışlar ve sevinç çığlıklarıyla havaya uçurdular. Korkunç bir şey!

Geçtiğimiz gün bir mezarlık tahrip edildi. Bu da Türkiye’de Cizre’de bir mezarlık. Aile mezar taşlarının askerler tarafından kırıldığını söyledi. Gerek Türkiye’de gerek İsrail’de devlet güçleri tarafından bir mezarlığın yıkılmasını biz kesinlikle kabul edemeyiz. İnsanlık dışı buluruz arkadaşlar.

AB Komisyonu Başkanı Leyen’i eleştirmiş AP Üyesi Clare Daly. “İsrail’i, Uluslararası Adalet Divanı’nda destekleyen sözleriniz ve eylemleriniz yalnızca size aittir. Avrupa halkı, Filistin’in ve Güney Afrika’nın yanındadır.” Demiş. AB Komisyonu Başkanı’nı eleştirmiş. ABD ve AB Komisyonu bu noktada iyi bir sınav vermiyor, vicdanlı milletvekilleri çıkıp gereken uyarıları yapıyorlar.

Vicdanlı bir başka kişi daha; “Güney Afrika’nın, Filistin halkı için adalet araması ve İsrail’i Uluslararası Adalet Divanı’na vermesi, tüm insanlığın onurunu kurtarmıştır. Fransa, tarihin doğru tarafında yer almak istiyorsa Güney Afrika’yı desteklemeli.” Diyor Fransa Milletvekili Daniele Obono. Bu onurlu sesleri biz yükseltiyoruz.

İsrail vahşidir katliamcıdır. Bu fotoğraf insanlığın hafızasına kazınmıştır. Muhammed Durra babasının yanına sığınmışken zalimce, alçakça, vahşice İsrail askerleri tarafından öldürülmüştü ve bunu tüm dünya lanetlemişti. İşte bu babanın ikinci çocuğu da geçtiğimiz günlerde İsrail askerleri tarafından öldürüldü maalesef böyle bir cinayeti daha işledi. Ahmed Durra da öldürüldü, İsrail durmuyor, İsrail’i durdurun diyoruz tüm insanlığa.

İsrail’in kendi halkı da bu işe bir çözüm bulunmasını istiyor ve halk ayaklanmış. Hamas tarafından esir alınanların yakınları Netanyahu’nun evinin önünde toplanmışlar ve diyorlar ki: “Esirler serbest bırakılmalı. Katar, Mısır, ABD ve İsrail’in katıldığı uluslararası bir konferans düzenlenmeli.” Demişler.

Birleşmiş Milletler’de dün bir hareket oldu. Bu çok önemliydi. İsrailli bir yetkili konuşmaya başladığında birçok ülke yetkilisi salonu terk ederek İsrailli yetkiliyi protesto etti.

Biz bunu gündem ediyoruz, Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi Rektörü Turgay Uzun hukuksuz işlere imza atıyor! Yerleşke içinde 7.2 Milyon TL’ye bir villa inşa etmiş. Gayet lüks, gidecek o villada oturacak ama yerleşkede öğrencilerin eğitimi yapılamıyor çünkü binalar hasarlı! Binalar hasarlıyken, uzaktan eğitim yapılırken Rektör efendi gitmiş villa yapıyor! Bunu da kabul edemeyiz değerli arkadaşlar.

Yorumlar