28 Aralık 2023

Öncelikle dün sabaha karşı meydana gelen trafik kazası nedeniyle halkımıza başsağlığı diliyoruz. Kuzey Marmara Otoyolu’nda zincirleme kaza, 10 ölü 57 yaralı haberleri geliyor. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz ve trafik güvenlik önlemlerinin daha da artırılması gerektiğini, sisli havalarda gereken güvenlik önlemleri konusunda yetkililerin daha dikkatli olması gerektiğinin altını çiziyoruz.

Değerli arkadaşlar dün akşam yine büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Bu ülkede anayasanın, yasaların, hukukun olduğuna inanmak istedik ve maalesef yine büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Ülkede ne yargı var ne de yasama var! Ülkede anayasanın temel maddeleri ayaklar altında, ülkede anayasa yok edilmiş durumda. Aslında millet de yok edilmiş durumda çünkü bütün bunlar millet içindir. Hepsi ayaklar altına alınmış durumdadır. Ne HSK ne yerel mahkemeler ne Anayasa Mahkemesi işlevini yerine getirmekte hepsi tek bir merkeze bağlı olarak çalışmakta, yürütmeye bağlı olarak çalışmakta ve hepsi ayaklar altındadır. Kahredici bir durumdur, olacak bir iş değildir. Tüm ideali ve yargısal denetlemelerin yapıldığı Anayasa Mahkemesi’nin kararı ikinci kez dinlenmemiştir. Resmen Anayasa Mahkemesi kapatılmıştır! Buna başka bir isim verilemez. Anayasa Mahkemesi bugün itibariyle maalesef iktidarın, AKP-MHP Cumhur Zulüm suç ortaklığı ittifakının işbirliği ile kapatılmıştır, başka bir şey değildir ve buna karşı biz tekrar evrensel hukuk istiyoruz ve ulusal ve uluslararası hukuk mekanizmalarının devreye girerek bu yanlışa karşı bir tavır göstermesi gerektiğini söylüyoruz. Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay bir an evvel tahliye edilmeli ve halkın ona verdiği yetki ile Meclis’e geri dönmelidir. Aynısını bana da yaşattılar ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile bu Meclis’e döndüm fakat bu kez Can Atalay konusunda yerel mahkeme kararı Yargıtay’a göndermek gibi inanılmaz bir hukuksuzluğa ikinci kez imza atarak Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamama yolunda direniyor.

Değerli arkadaşlar bir başka önemli konu da önümüzdeki günlerde 1. Yıl dönümü dolacak olan menfur bir cinayetin yıldönümü, Sinan Ateş Cinayeti! Dün de Meclis Genel Kurulu’nda bu cinayeti gündeme getirdim. Mersin eski Milletvekili MHP’li Olcay Kılavuz’un evinde kim bulundu? Sinan Ateş’i öldüren kişiye yardımcı olan Tolgahan Demirbaş eski Mersin MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde bulundu! Polis tutanağına geçti, bu yalan mı? MHP yetkilileri cevap versin! MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül cevap versin! Kardeşim bunlar yalan mı? Biz Genel Kurul’da diyoruz ki; kimi MHP’li isimlerin ismi karıştı bu işe polis tutanaklarına girdi. Düşünün katile yardımcı olan adam kaçmış, MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde ortaya çıkmış! Şimdi burada MHP’li isimler bu cinayete karışmış demek yanlış mı? Apaçık doğru! Bakın görüyorsunuz katil yardımcısı MHP Milletvekili’nin evinde çıkıyor ve halen 1 yıl geçmiş iddianame düzenlemiyor! Her şey ortada. Katiller kendileri kontrol GBT’ye uğramasın diye özel harekat polisleri eşliğinde İstanbul’dan Ankara’ya getiriliyor, bir organizasyon yapılıyor. 23 kişi tutuklu şu anda önemli bir organizasyon var işin içinde ve en sonunda kaçıp MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un evine sığınıyorlar. Peki burada MHP bu işlere karışmış demek yanlış mı? Kendileri cevap versin! Biz bunu söyleyince hakaret, küfür, tehdit hepsi var. Başka bir şey bilmezler, zaten başka bir şey bildikleri yok! Bütün mesnetleri bu. Hakaret, küfür, tehdit hepsi bu ama biz gerçekleri söylüyoruz ve AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı’na, bu suç ortaklarına hatırlatıyoruz. 1 yıl oldu iddianame ortaya çıkmadı nerede kardeşim bu iddianame! Neden çıkmıyor bu iddianame? Yerel seçimlere kadar işbirliğimizi devam ettirelim aramız bozulmasın diye mi bu iddianame ortaya çıkmıyor. Apaçık bir soru soruyorum cevaplayın. Bu soruları benden başka Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş de soruyor cevap alamıyor. Biz de soruyoruz bu milletin temsilcileriyiz. Ortada menfur bir cinayet var, zalimler var, mazlum var ve buradaki bu cinayet ile ilgili gelişmeleri bir milletvekili olarak soruyorum! 1 yılda ne açıklanamadı da iddianame ortaya çıkmıyor! 23 kişi tutuklu, daha ne bulunamadı? Ne oluyor? Ne bitiyor? Her şey apaçık ortada değil mi? İddianame niye ortaya çıkmıyor? Hangi maksatlar hangi pazarlık ile bu iddianame ortaya çıkmıyor? Biz bunu gündeme getirdiğimizde ayağa kalkıp hakaret, küfür, tehditler yağdıranlar niye bu iddianamenin ortaya çıkmadığına niye Olcay Kılavuz’un evinde katile yardım eden Tolgahan Demirbaş’ın ortaya çıktığına cevap veremiyor? Hadi bakalım ona cevap verin, görelim sizi. Atıp tutmak, hakaret, hepsi var ama biz insan hakları savunucuları bunlara boyun eğmeyiz. Biz doğruyu bilir doğruyu söyleriz, insan hakları savunuculuğu yaparız, zalimin mazlumun kimliğine bakmayız doğru bildiğimize bakarız. Herkes de bunu buradan çok iyi bir şekilde bilsin.

Değerli arkadaşlar ülkedeki mücadele hukuk ile hukuksuzluk arasındandır. Ülkede kırıntıları kalmış hukuku uygulamaya çalışan bir Anayasa Mahkemesi var ve son zamanlarda aldıkları kararlar var!

İşte Şerafettin Can Atalay başvurusunda Anayasa Mahkemesi feryat ediyor, “Bu ne haldir? Nasıl olur da benim kararımı dinlemezsiniz?” Anayasa’nın 153. Maddesi ve bir sürü anayasa maddesi saymış ama ortada anayasa yok. Bir iktidar var ve “Anayasayı ayaklar altına aldım.” Diyor anayasa umurunda değil. Anayasa ayaklar altında rafta değil, bitmeyen bir OHAL var arkadaşlar. Siz OHAL’in bittiğini mi sanıyorsunuz? Biz size şunu söylüyoruz; bitmeyen bir OHAL var ama buna ne zaman ses çıkaracaktınız? Şimdi değil bakın 7 yıl önce OHAL KHK’ları çıktığında ses çıkaracaktınız. OHAL KHK’ları yasalaştığında ses çıkaracaktınız! OHAL KHK’ları olağan yasalar haline geldiğinde ses çıkaracaktınız. 7145 sayılı yasa ile 2 yıllık OHAL’in 3-4 yıl daha uzatıldığı zaman ses çıkaracaktınız. Bitmeyen bir OHAL’in yaşatıldığını herkes bilsin. Bu ülkede bu işler yeni yaşanmıyor. Yeni bir ihlal olmuyor zaten devam eden ihlallere yeni bir tane daha ekleniyor. Ülkede OHAL’in ilan edilmesi ile öncesinde de devam eden ihlallere korkunç bir kasırga şeklinde binlerce ihlal eklendi ve biz o zamandan beri feryat ediyoruz. OHAL KHK’lar ilan edildiğinde susanlardan şimdi çıkıp da feryat edenlerden değiliz. Biz ülkede hukuksuzluk zirve yaptığı zamanlardan beri feryat edenlerdeniz bunu da Allah’a şükrediyoruz.

Anayasa Mahkemesi bir başka kararı daha değerlendirdi arkadaşlar. Bu kararda cezaevinden mektup göndermiş mektubu engellenmiş ve o zamanlar mahpus her tarafa başvurmuş ve en sonunda Anayasa Mahkemesi bu mektubun gönderilmesinin ihlal olduğuna karar vermiş.

Bu tür kararlar ile Anayasa Mahkemesi ancak bir miktar işlevini yerine getirebiliyor.

Yine bir başka karar; cezaevlerinde en ağır insan hakları ihlalleri olduğu cezaevlerinde bir karar daha! Çocuk okula gidiyor hafta içinde anne veya babasını görmeye gidemiyor, hafta sonu için de cezaevi izin vermiyor. Böylece çocuk yakınını göremiyor. Bunun için en sonunda düşünün 6-7 yıl sonra konu Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor, Anayasa Mahkemesi diyor ki: “Burada hak ihlali var. Bir çocuğun yakınını görme hakkını engelleyemezsiniz.” Diyor ama yıllarca engellenmiş. Ülkenin hali bu, küçücük çocuğa bile zulmeden mektupları engelleyen yürütmenin kararları en sonunda Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor yıllar geçiyor haklar çiğneniyor değerli arkadaşlar.

Bakın ifade özgürlüğü ile ilgili bir başvuru var. Bir gazeteci Özgür Boğatekin, yazdığı yazılardan dolayı cezalandırılmış ve Anayasa Mahkemesi bu ifade özgürlüğüdür demiş! Bütün bunlar yürütmenin baskısı altındaki yerel mahkemelerin, Yargıtay’ın ne kadar büyük hukuksuzluklara imza attığını gösteriyor.

Anayasa Mahkemesi, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın 2014 ve 2015 yıllarında İstanbul Taksim Meydanı’nda kutlanmasının engellenmesine ve polis şiddetine ilişkin Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) yaptığı başvuruda hak ihlali kararı verdi. Birçok ihlal kararı! Niye Anayasa Mahkemesi kapatılsın diyor Devlet Bahçeli? İşte bunun için! Anayasa Mahkemesi son kalan hukuk kırıntılarını temsil ettiği için. Neden Sinan Ateş cinayeti dediğimizde hop oturup hop kalkıyor Devlet Bahçeli, Levent Bülbül neden? Anayasanın kırıntıları uygulanacak diye korkuyorlar! Neden KHK sorunu gündeme geldiğinde hop oturup hop kalkıyorlar her türlü hakaret iftira ediyorlar. İşte anayasanın son kırıntıları uygulanacak diye. İşte ülkenin hali bu ama biz zor zamanlarda sonuna kadar hukuk, anayasa, insan hakları diyoruz ve insan onuru diyoruz. En başta tüm bunları korumak için mücadele vermeye devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

Bakın hak ihlalleri bitmiyor! Gördüğünüz gibi biz, bize yapılan başvurularda tüm bakanlıklara başvuruyoruz. Bu mecliste başvuru yapılan en baştaki vekilim, en çok başvuru bana yapılıyor sanırım 600 vekil içinde ve bu çerçevede de en çok soru önergesi veren milletvekili durumundayım. Arkadaşlarımız ile beraber çok önemli bir çalışmaya imza atıyoruz, bir ekip çalışması ile onlarca bakanlığa binlerce soru önergesi veriyoruz. İşte onların cevapları da geliyor. Bakın onlar hakkında da size bilgiler vereceğim.

Mesela Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na engelli bir çocuğun durumu ile ilgili sormuşuz, engelli vatandaşın ailesi çok zorluk çekiyorum demiş, enteral beslenme ürünleri ve aylık bez masrafları fakat bakanlığın cevabı şu. Diyor ki: “Bakım ücreti 5097 TL veriyoruz aileye, onun dışındakiler için sosyal yardım mekanizmalarına başvursun. Bir şey yapamayız.” Oralara başvurup alamazsa ne yapacak? Bu kişiye niye yardımcı olmuyorsunuz engelli bir çocuğu var bir sürü masrafı sıkıntısı var. Fiziksel, psikolojik olarak bir sürü yıkımlar var ve siz bu insanı maddi manevi yalnız bırakıyorsunuz. 5000 TL ile tüm bu büyük masrafları hallet diyorsunuz! Bakın bu da böyle bunu da kınıyorum, bakanlık ayrıntılı bir şekilde bize başvuran vatandaşın yardımına koşmalıydı.

Yine bir başka başvuruda; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na şunu sormuşuz; çocuk yardımı 300 TL yapılıyormuş! 300 TL için biz çok az dedik yıllardır değiştirilmiyor 8 yıldır çocuk yardımı değiştirilmiyor. 8 yıl önceki 300 TL ile şimdiki 300 TL ne kadar farklı değil mi? Dolar ne kadar değişti, enflasyon ne kadardı şimdi ne kadar? Bize cevap vermişler; “İşte biz böyle veriyoruz.” Niye böyle veriyorsunuz? Niye artırmıyorsunuz? “İşte biz böyle veriyoruz.” Diye cevap vermişler. Bu bir cevap değil aslında. Bir hesap yapsanız; gidip 300 TL’yi almak için otobüse binip gitseniz 30 TL iki kişi 60 TL. yemek yediniz, 100 TL’den 200 TL, en düşük yemek ücreti, 260 TL tuttu. Kaldı sana 40 TL. Hadi bakalım bu 40 TL için git sıralarda uğraş, 300 TL para almak için! İşte ülkenin hali bu arkadaşlar! Biz diyoruz ki; bu artık para pula dönmüş, 300 TL 8 yıl önceki 300 TL’yi bir karı kocanın çocuğu doğmuş doğum yardımı 300 TL olur mu Allah aşkına? 8 yıl geçmiş! Hem çocuk yapın diyorsunuz hem de 300 TL gibi komik bir ücret veriyorsunuz.

SMA hastaları için bir soru sormuşuz, Sağlık Bakanlığı’na Sağlık Bakanlığı’na Zolgensma niye vermiyorsunuz diye sormuşuz. O da ; “Bilimsel etkisi kanıtlanan ilaçlar veriyoruz.” Demiş yani Zolgensma’yı vermiyoruz dememek için bilimsel etkisi kanıtlanmış olanı veriyoruz demiş ama Zolgensma ABD’de kullanılıyor! Nasıl etkisi kanıtlanmamış anlamak mümkün değil!

Bir nedenden ehliyeti iptal edilmiş kişiler tekrar başvuru yapıyorlar ya, böyle bir kişi için sağlık kontrolleri SÜDGE belge başvurusu ile ilgili Tamer Koçak Gebze’de başvurmuş, 7-8 ay sonra ancak sıra gelecek demiş. “Bir nedenden ehliyetim alındı, gidip tekrar alayım kurslara katılacağım 7-8 ay sonra sıra gelecek. Ben ne yapayım? Açlıktan öleyim mi? Başka bir meslek bilmiyorum.” Diyor. Bu vatandaş için sormuşuz. O da; “ Ayda birden fazla eğitim başvurusu yapılıyor.” Demiş burada bir garabet var. Sağlık Bakanlığı diyor ki: “Ayda 4-5 tane eğitim yapılıyor vatandaş gidiyor 7-8 ay sonraya sıra veriliyor. Bu çelişkiyi bakanlık açıklayamamış bunu da sormak isteriz. Bu nasıl bir iştir?

Sağlık Yönetimi Mezunları bize çok başvuruyor. Onunla ilgili bir cevap geldi. 2022/11 KPSS ile 400 Sağlık Yönetimi mezununun ÖSYM tarafından yerleştirme ve bakanlığımız tarafından atama işlemleri yapılmıştır denilmiş ve olacaklar da ÖSYM internet sayfalarında duyurulmaktadır denilmiş. Sağlık Bakanlığı bunu demiş ama şunu sormak lazım; sağlık yönetimi bölümünden binlerce, on binlerce mezun var ve çok az alım var. Arkadaşlarımız bize başvuruyorlar ne yapacak bu insanlar? Bunu da soruyoruz bakanlık bunun cevabını veremiyor!

Staj yapanlara yönelik staj ücretleri verilecek. Asgari ücret verilecek denilmişti Cumhurbaşkanı demiş; “Asgari ücret verilecek.” denilmiş. “Staj ücreti olarak asgari ücretin 1/3’ünü aldım. 18 Ekim 2022’de Cumhurbaşkanı ulusal staj programı kapsamında staj yapacak olanlara asgari ücret verilecek demişti fakat bu verilmemiş!” Bazı kurumlar veriyor, çoğunluğu vermiyor. Bakanlık hastane ile görüşmemden kendi lehime hiçbir olumlu sonuç alamadım.” Demiş biz bunu Sağlık Bakanlığı’na sorduk ve bize mevzuat göndermiş! “Şu şekilde ödenir.” Demiş fakat vatandaş diyor ki: “Ben bu ödemeyi alamadım.” Mevzuatı gönderme, o vatandaş niye bu parayı alamamış bunun cevabını ver diyoruz fakat bu cevabı da alamıyoruz maalesef. Bunu da mevzuat yazarak bize durumu bildirmeyin diyoruz Sağlık Bakanlığı’na birebir vatandaşın hakkı yenilmiş bununla ilgili açıklama yapın diyoruz.

Doktorların izin kullanması meselesinde çok sıkıntılar var. Asistan doktorlar, ihtisas yaptıkları için izin kullanamıyorlar ve bununla ilgili de Sağlık Bakanlığı’na sorduğumuzda bize mevzuat göndermiş ama gerçek pratik böyle değil. Asistan doktor nöbetten çıktıktan sonra sabah evine gidip uyuması gerektiği halde akşama kadar çalışıyor, burada birçok önemli perişanlık oluyor ve bir asistan doktor olarak doğru karar almasını etkileyecek şekilde oldukça yıpranıyor fakat buna rağmen bize verilen Sağlık Bakanlığı cevabı; “Döner sermaye hakkında kanunun 5. Maddesi kapsamında ek ödeme yapılmaktadır.” Diyor biz de size soruyoruz; böyle bir mevzuat var ama uygulamada asistan doktorlar maalesef zarar görmekte. Bu neden oluyor diye soruyoruz!

Bize bir başvuru var; 15 Temmuz darbe yargılamalarında çok büyük haksızlıklar oldu. Isparta Yalvaç T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Ömer Faruk Çinar için ailesi bize başvurmuş. Siirt Eruh Tugayı’nda görevli bir teğmenmiş. 15 Temmuz gecesi emir almış gitmiş Valilik önüne. Havaya ateş de açmamış, komutanı ne emretmişse onu yapmış. Subaylar, astsubaylar bunu yapmışlar. Kendisi bir subay olarak kimseye ateş açmadığı halde, kimseyi öldürmediği halde müebbet hapse mahkum edilmiş, Yargıtay’da bekliyor bu ceza fakat astsubaylar bundan muaf tutulmuş. Aynı emirler uygulanmış, tatbik edilmiş subaya ağırlaştırılmış müebbet astsubaya beraat verilmiş ama ikisi de aynı komutanın emirlerini dinliyorlar, bu farklılık nasıl olur? Havaya ateş açan astsubaylara da darbeye yardımdan ceza verilmiş fakat ateş açmayanlar beraat ederken astsubaydan daha fazla bir şey yapmayan, emirleri uygulayan birtakım subaylar çok ağır bir ceza almış. Burada mahkeme safahatını da okudum, buradaki farklılık ne? Bu çok önemli bir soru! Hangi kriterlerle? Bir kişinin rütbesine göre mi bu kararlar veriliyor? Bu konuda bir cevap bekliyoruz. Adil olmayan yargılamalar 15 Temmuz sürecinde çok yapıldı ve yargılama hukuk tekniğinden yoksun çeşitli siyasi direktiflerle ilerliyor ve Yargıtay da bu kararları onarsa Anayasa Mahkemesi’ne gidecek ama yılları bulacak. En azından Yargıtay’da bu cezanın bozulması gerektiği apaçık ortada.

SGK ile Adalet Bakanlığı’nın yaptığı bir protokol var ve burada SGK girişi esnasında personelin devam eden dava süreci bilgisi veriliyor ve kişi hakkında mahkeme kararı vardır deniliyor ve bu durum kişinin masumiyet karinesini etkiliyor. Düşünün hakkınızda yargısal bir süreç var, işe girerken bu çıkıyor! Sizi bu sırada almak isteyen işvereni etkileyecek bir görüntü bu. Yıllarca da bu yargısal süreç devam edecek. Belki beraat edeceksiniz ama bu süreç işveren tarafından görüldüğü için işe alınmayacaksınız. Bu masumiyet karinesini çiğneyen bir husus.

Bir de deprem ile ilgili önemli teklifler var. 90 bin depreme dayanıksız binanın bulunduğu İstanbul için OHAL ilan edilsin gibi teklifler bize geliyor bunları da tekrar gündem edelim. Deprem uzmanları her gün feryat ediyor ve gerekli önlemlerin alınmadığını söylüyorlar.

Son torba yasa geçti fakat 6331 sayılı İş Güvenliği yasası ile ilgili yıllardır bekletilen hususlar biraz daha beklemeye alındı. 50 altı çalışanı olan az tehlikeli firmaların iş güvenliği hizmeti almaması tekrar ertelendi. Aslında bu neden ertelendi? Çünkü iktidar ekonomiyi mahvetti ve iktidar böyle bir yasa halinde küçük esnafın etkileneceğini düşünüyor ama bu sefer de iş cinayetleri devam ediyor. Biz geçtiğimiz hafta da işledik. Her yerde iş cinayetleri devam ediyor, bu iş güvenliği uzmanları olsa bu cinayetlerin olma oranı düşerdi fakat iktidar berbat ettiği ekonomiden dolayı bu iş güvenliği uzmanları ile ilgili 50’den az çalışanı olan yerler ile ilgili bu mevzuatı bu torba yasada da askıda tutma kararı aldı. Doğru değil bunlar! İşte böyle yama metodu ile bir işi yürütmeye çalışıyorlar. Yamalama yaparak bir meseleyi düzeltmeye çalışıyorlar.

Ben bunu tekrar söylüyorum; Maliye Bakanı’na söylemiştim, soru önergesi vermiştim. Milletin 6-7 yıl önce çocuğunu okula kayıt için yatırdığı parayı gasp etmeyin kardeşim. Mehmet Talyurt, Bakan Mehmet Şimşek’e de gösterdim hala açıklama yok. Bir açıklama istiyorum, genel kurulda gündeme getirdim, Sayın Bakan, lütfen Mehmet Talyurt konusunda ne cevap var? Bunu bana iletin bu olacak bir iş değil! Böyle birçok vatandaş var! Vatandaşların parasına, malına çökmeyin diyoruz. Niye bu paraları vermiyorsunuz? El insaf diyoruz ve sizden cevap bekliyoruz.

Hasta mahpusların dramları bitmiyor! Bakın Hanife Arslan Van Cezaevi’nde, 73 yaşında bir teyzemiz ilerlemiş hastalıkları var, Genel Kurul’da da gündeme getirdim. Dizlerinde ilerlemiş kireçleme var, tuvalette düşerek dişlerini kırmış ve bu halde bu teyzemiz hala cezaevinde.

Ahmet Öztürk Tavşanlı Cezaevi’nde ve ağır bir hasta olmasına rağmen prostat kanseri olmasına rağmen ve böyle ancak 2 polis koluna girerek yürüyebilmesine rağmen hala cezaevinde tutulan bir hasta mahpus.

Kadriye Işık 73 yaşında kanser hastası ve bu hali ile cezaevinde olan bir başka hasta mahpus.

Mehmet Bayram Sakarya Ferizli Cezaevi’nde böyle bir hasta mahpus, %97 engelli ve haftada 3 gün diyalize giriyor.

Ramazan Taşkıran Allah’tan en sonunda tahliye edildi. Büyük baskı yaptık, kamuoyu baskısı ile Allah’a şükür tahliye edildi.

Kocamış hali ile Çetin Doğan hala cezaevinde ve Cumhurbaşkanı 6 aydır onun ile ilgili evrakları imzalamıyor. Bu da üzücü bir durum. Hasta mahpusun kimliği sorulmaz. Bunu da tekrar hatırlatmış olalım.

Hak ihlalleri ile ilgili vurgularımıza devam etmek zorundayız. İstedikleri kadar dinlemesinler biz buradan tarihe not düşüyoruz ve ihlalleri durdurabildiğimiz kadar durdurmaya çalışıyoruz.

Bu hafta içinde yıllardır devam eden bir başka üzücü olay yine yaşandı. 12 askerimiz öldürüldü ve onların evine bayraklar asıldı fakat böyle bayrak asarak hamaset yaparak hiçbir iş çözülmüyor arkadaşlar. Yıllardır insanlarımız ölüyor, Türkü ile Kürdü ile insanlarımız ölüyor. Hamaset yapılıyor, sloganlar yapılıyor, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” deniliyor, kıyametler koparılıyor ama meselenin başlangıç noktası ile ilgili tek bir adım atılmıyor. Anayasal düzenlemeler yapılmıyor ve bu ülkenin fakir fukara gariban çocukları ölmeye devam ediyor. Bu Meclis işlevsiz halde bir meseleyi çözemiyor olacak bir iş değil. Bu çocukları böyle dağın başında karların arasında bırakırsanız gelip bir baskına uğrarlar ve hayatlarını kaybederler ve daha sonra bunun üzerinden rant elde etmeye çalışanlar, kan ile beslenenler de buradan kendi çözümsüz politikaların devamı yolunda beslenirler. Biz bunları kabul etmiyoruz ve tüm bunları ifşa ediyoruz değerli arkadaşlar. Bütün askeri yetkililer de bunu söylüyor. Askeri teknik, strateji açısından son derece yanlış. Dışarıdaki sınırların dışındaki bir operasyon yanlıştır oradaki her açıdan saldırıya açık birliklerin hayatı ön planda olmalıydı deniliyor ve bu noktada çok önemli eleştiriler var askeri yetkililer tarafından. Halkın canını umursamayan yürütme yetkilileri karlı dağlara sürdükleri fakir fukura çocuklarının ölümüne yol açıyorlar ve buradan da hamaset üreterek beslenmeye çalışıyorlar. Biz bunları kabul etmiyoruz, Allah da kabul etmesin ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor yakınlarına sabırlar diliyoruz ancak ve ancak barış, insan hakları politikaları ile bu acıların dineceğini söylüyoruz. Halkımızın tüm acıları bizim acılarımızdır, kimsenin ölmesini istemiyoruz. Hiçbir kimse ne Türk’ü ne Kürdü hiç kimse ölmesin diyoruz ama politikalarımızı anlamayan dinlemek istemeyen ve dayatmak isteyenler halkın bu büyük acıları yaşamasına neden oluyorlar.

Bu hafta bir olumlu bir gelişme yaşandı. Görüyorsunuz Şehit Esat Oktay Yıldıran ismi verilmiş İzmir’de bir okula, buna hemen itiraz ettik insan hakları savunucuları itiraz etti, insanım diyen herkes itiraz etti, insan olmayanlar itiraz etmez destekler çünkü bu korkunç bir işkencecibaşıdır Esat Oktay Yıldıran ve insanlara korkunç zulümler, işkenceler yapmıştır. Okullara isimleri verilen  kişiler örnek kişilerdir fakat siz kalkıp böyle korkunç bir işkencecibaşının adını veriyorsunuz. Tepkiler sonrası ismi değişti Şehit Esat Oktay Yıldıran Okulu olarak verilen isim Belenbaşı İlkokulu olarak değiştirildi. Bu büyük rezalet son buldu! Burada da muhalefet olarak bir başarı kazandık. Konu hakkında biz de soru önergesi verdik, önemli bir baskı yaptık ve geri adım atmak zorunda kaldı Bakanlık. Bu baskımızı yapmak durumundayız ve sonuna kadar da devam ettireceğiz değerli arkadaşlar.

Önemli bir itiraz var; Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın  Danışmanı Mahmud El-Habbaş: “Hamas, Gazze Şeridi halkını bize danışmadan savaşa götürdü.” Demiş bu önemli bir itiraz çünkü orada 20 binden fazla kişinin ölümüne yol açan bir soykırım yaşanıyor. Böyle kararlar keyfi ve tek başına alınmaz. Bunun bedelini birisi bu kararı alıyor ama bedelini maalesef on binlerce insan ödüyor. Sadece ölenler değil mahalleler şehir yıkılıyor. Tüm altyapı perişan oluyor ve ardından maalesef kalkıp hala hamasi sloganlar atıyor örgütler, karşımızda vahşi bir devlet var. Burada ön planda insanı tutmalıydınız diyorum.

Bunlar oluyor ama bakın bir taraftan da Metin Cihan gazeteci ifşa ediyor, İsrail’e ticaret devam ediyor. Var gücü ile çelik gönderiyorlar, kablo gönderiyorlar, inşaat malzemesi yolluyorlar. İsrail’in çöpünü alıp suya toprağa salıyorlar. Bir MÜSİAD şirketi, Metin Cihan bunları belgelemiş, bütün bunlara rağmen insanların evinin barkını yıkıp sadece ayakta kalan kapısının önünde dalga geçen İsrail askerlerine, devletine malzeme gönderen bir Türkiye devleti var! Ticaret tam gaz devam ediyor ve bunun üstünü akıllarınca örtmeye çalışıyorlar ama insanlık vicdanı ayakta, bakın görüyorsunuz 20 bin kişi öldürüldü, 8 bini çocuk diyor Celtic Futbol Kulübü taraftarları. Öncesinde bunu söyledikleri için ceza almışlar, ceza bitince aynı sözü tekrar etmişler. İnsanlığın vicdanı ayrı bir şey işte biz buna güveniyoruz. Bütün meselelerin sonucunda bu gerginliklerin kutuplaşmalarının sonucunda kim olursa olsun insanlığın vicdanına güveniyoruz.

Bakın başka yerde, Hollanda Rotterdam’da hayatını kaybeden Filistinli çocuklara dikkat çekmek amacıyla 8 bin çift çocuk ayakkabısı bırakılmış. Bu kişiler Filistinli değil, Müslüman değil, başka dinden fakat vicdanlı insanlar, Allah razı olsun diyoruz. İnsan olmak ayrı bir şey, Filistinli olmayabilirsiniz, Müslüman olmayabilirsiniz ama insan olmalısınız, bu soykırım karşısında tepki içinde olmalısınız değerli arkadaşlar.

Filistinli bir yönetmen diyor ki: “İşgal bizim hayatımızın büyük bir parçası. Biz de aşk gibi, çocuk hikâyeleri gibi, macera gibi konulara değinmek istiyoruz ama dediğim gibi işgal, günlük hayatımızı etkileyen dominant bir faktör konumunda. Başka bir şey düşünemiyoruz.” Diyor!

ABD’li bir Hristiyan; bunları biz çok önemsiyoruz. Kendisi bir Hristiyan demiş ki: “İsrail’e sarsılmaz bir sadakat göstermem öğretildi. Araplar ve Müslümanların kötü olduğuna inanmıyorum. Bize her zaman onların terörist olduğu öğretildi. Her zaman mazlum ve özgür Filistin’in yanında yer alacağım.” Diyor. İşte böyle dini etnik aidiyetleri bir tarafa bırakarak vicdanı ile hareket eden insanlar bizim başımızın tacıdır.

Dün Genel Kurul’da da gösterdim, Kürt sorunu niye ortaya çıktı? Bu ülkede bu Meclis’te Kürtçe konuşma yasaklansın diye yasa teklifleri verildi ve bu uygulamalar ile de desteklendi maalesef. Bütün bunlar kronik içinden çıkılmaz bir sorunu oluşturdu. Bunlar ile de yüzleşmek zorundayız.

Geçtiğimiz günlerde önemli bir ziyaretçimiz vardı. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Sn. Nacho Sanchez Amor bizi ziyaret etti. KHK mağduru arkadaşlarımız da bulundu ve biz raporlarımızı göstererek son AİHM kararlarını da göstererek Avrupa Parlamentosu’nun adım atmasını, AB ilerleme raporlarında KHK mağduriyetlerinin gündem edilmesini istedik. Sn. Amor da bu konuda son derece hassas olduğunu bize iletti ve bu konuda umarım ilerlemeler olur. Türkiye’ye yönelik baskılar artar diye umut ediyoruz.

Barış akademisyenleri üniversitelerine dönüyor fakat üniversiteler karşı davalar açıyor. Bu konuda çok önemli bir belirsizlik var. Üniversiteler Anayasa Mahkemesi’nin kararını çiğnemeye çalışıyorlar. Geçtiğimiz gün Ruşen Çakır’ın programına çok değerli anayasa hukukçusu Murat Sevinç hoca çıktı. 7 yıl sonra mahkeme kararı ile iade edildi ama üniversite tarafından bir direnç ile karşılaşacak mı bilemiyoruz. Birçok akademisyen iade edildikten sonra üniversite tarafından bir direnç ile karşılaşıyor. Barış akademisyenlerinin Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü dediği barış bildirgesi çerçevesinde ifade özgürlüğü kullandığı apaçıktır ve bu çerçevede üniversitelerine dönmelidirler. Yeter artık bu zulüm. Yüz binlerce kişiye yaşattığınız bu zulmün bir benzerini barış akademisyenlerine yaşatıyorsunuz ve artık bu zulüm bitsin diyoruz.

Kamu gücünü çok yanlış bir şekilde kullanan kişiler oluyor. Murat Özburun Avcılar İlçe Emniyet Müdürü gitmiş bir dükkana orada bir kişiyi herkesin gözü önünde dövmeye başlamış. Kardeşim bir kişinin bir suçu, günahı varsa yasal yollar vardır. Gidip kabadayı gibi bir dükkana girip birilerini döverek mi polislik yapıyorsun? Kamuoyunun tepkisi üzerine bu kişi hakkında karar alındı ve görevden el çektirildi. Biz diyoruz ki; evet ülkede hukuksuzluk çok fakat bu durumda biz direnmeye devam edeceğiz.

Bu hafta içinde uzun yıllardır hazırladığım ve Meclis’te görüşülmeyen, görüştürülmeyen, bekletilen bir yasa teklifim görüşüldü, çok önemliydi ve kamuoyuna da bunu duyurmaya çalıştık. OHAL yasa teklifimizdi. Yasalaşmış OHAL KHK’larının olağan yasalar haline getirilmesine itiraz edip bunların iptal edilmesine dair bir yasa teklifimdi fakat bu yasa teklifim Meclis çoğunluğu tarafından reddedildi. Biz onu tüm Meclis’e soykırım belgeleri gösterdik ve ellerini vicdanlarına koyup bu yasa teklifimi kabul etmelerini istedim fakat bu konuda maalesef büyük bir keyfilik ve umursamazlık vardı ve maalesef yasa teklifimiz reddedildi. Bu bir fırsattı çünkü biz meselelerin çözüm yolu olarak Meclis’i görüyoruz, Meclis’e böyle bir yasa teklifi getirdik ve maalesef yasa teklifi reddedildi. Bu da tarihi bir andı. Ben ertesi günkü yaptığım konuşmada da tüm milletvekillerine; “Yasa teklifimi reddettiniz, bu dünyada belki makama, mevkiye, itibara, paraya göre hareket ettiniz ama belki bu dünyada kurtulursunuz mazlumların elinden ama öte dünyada işiniz çok zor.” Diye hatırlatma yaptım. Öte dünyaya bırakmadan bu dünyada tüm bu hukuksuzlukların karşılığını görecek bu insanlar. Bunu da herkese iletmiş olalım.

Urfa Valiliği şunu görsün! Akçakale Kaymakamlığı görsün! Bir Urfalı vekil olarak çok üzücü görüntüler gördüm Urfa sokaklarında. Çamur içinde okula gitmeye çalışan öğrencilerin hali. 300 metrelik çamurlu yolda yürümeye çalışan çocuklar okula gitmeye çalışıyor. Urfa’da işte öğrencilerin hali bu arkadaşlar. Akçakale’de bu okul ile ilgili bir gelişme olursa Kaymakamlık, Valilikte bize ulaşırsa buradan size bildiririz.

Anayasa Mahkemesi Eski Başkanı Sn. Haşim Kılıç’ı dinledim geçtiğimiz günlerde, çok önemli bir cümle sarf etti; “Yeni bir anayasaya ihtiyaç yok çünkü şu andaki uygulanmıyor. Şu andakini uygulayın yeni anayasayı düşünürüz.” Dedi bir eski Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak Sn. Haşim Kılıç çok önemli bir gerçeğin altını çizmiş oldu değerli arkadaşlar.

Her devirde zalim iktidarları aklamaya çalışan din insanları vardır. Din adına ortaya çıktığını söyleyen bu Cübbeli Ahmet İsrail’e satış ile ilgili birtakım aklamalar yapmaya çalışıyor. Utanç verici konuşmalar bunlar. Kabul edilecek hadiseler değil. Sadece bu yönüyle değil birçok böyle dini kullanarak iktidarlarının zulmünü örtmeye çalışan bu kişilerden şikayetçiyiz. Halk huzurunda hak huzurunda!

Cumhurbaşkanı Erdoğan demiş ki: “Bilim insanlarını ülkeye bekliyoruz. Yurt dışına gittiler geri gelsinler.” Ya 55 bin bilim insanı yurt dışına gitmiş sizin uygulamalarınız yüzünden hiç kimse de geri gelmek istemiyor. Kalkmışsınız, “Bilim insanları geri gelin.” Diyorsunuz. Kendi zulüm dolu, anayasayı ayaklar altına alan uygulamalarınızdan vazgeçin bilim insanları yurt dışına gitmez! Gidenler geri gelir ama sizin anayasaya dönmek gibi bir niyetiniz yok Sayın Erdoğan.

Kocaeli’de tekrar ekmeğe zam yapıldı. Ekmek 8 TL oldu, simit 12.5 TL oldu. Kocaeli Valisi Seddar Yavuz yine birinciliği bırakmadı, Türkiye’de simit ve ekmeğin en pahalı yenildiği şehirlerden biri Kocaeli. Seddar Yavuz Kocaeli Valisi mi yoksa AK Parti İl Başkanı mı onu da bilemiyoruz. Çok militanca uygulamaları var ve biz buradan bir Kocaeli Milletvekili olarak onu uyarıyoruz. Hala bizi engellemeye çalışıyor, gözlerini kapatıyor, kulaklarını kapatıyor, tüm hislerini kapatıyor, 3 maymunu oynuyor ama Seddar Yavuz peşindeyiz ve bütün bu hukuksuzluklarınızı söylüyoruz. Bütün bu Kocaeli’nin iş cinayetleri ile çevre kirliliği ile dolu halini tüm kamuoyuna yansıtıyoruz, yansıtacağız.

KHK zulmü bitmiyor. Acun Karadağ, Nazan Bozkurt, Alev Şahin, Cemal Yıldırım ve arkadaşlarının yargılandığı davada Yüksel Direnişçileri’nin yanındaydık. Ankara Sıhhiye Adliyesi’nde görüldü dava ve biz KHK zulmüne karşı direnen arkadaşlarımızın yanında olmanın onurunu yaşıyoruz. Allah’a şükürler olsun bu arkadaşlarımızın yanında her zaman olduk olmaya devam edeceğiz.

Her hafta gündeme getirdiğimiz unutulmaz önemli hak ihlalleri var.

Cemal Kaşıkçı İstanbul Suudi Arabistan Konsolosluğunda yok edildi. Ne ölüsü ne dirisi çıktı ortaya. Buna rağmen bununla ilgili dosya Erdoğan’ın da aylarca hakaret yağdırmasına rağmen en sonunda Suudi Arabistan Devleti’ne iade edildi. Bunu biz kabul etmiyoruz. Allah’ta kabul etmesin diğer zulümlerde olduğu gibi bunu yine söylüyoruz.

Osman Kavala AİHM kararına rağmen zindanlarda tutulan bir insan. Bunu da kabul etmiyoruz, yıllardır söylüyoruz. Osman Kavala bir insan hakları savunucusudur ve bir sivil toplum aktivistidir. Darbeci değildir bu zulmü kabul etmiyoruz. Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetten dolayı mahkum edildi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkumu fakat vicdan kabul etmiyor bunu çünkü işlemediği bir cinayetten dolayı korkunç bir ceza almış durumda. Bu vesile ile bunu gündem ediyoruz.

Selçuk Kozağaçlı mağdura, mazluma yardım ettiği için cezaevinde her hafta onu da anıyoruz. Kumpas davaları ile mahkum ettiler ve cezanın onanmaması gerektiğini söylüyoruz. Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı onurlu, vicdanlı bir hukukçu. Çok nitelikli, binlerce hukukçuya ders veren bir hukukçu. Kendisini cezaevinde de ziyaret ettim, böylesi değerler dürüst insanların cezaevinde olduğu bir yerde maalesef her türlü hukuksuzluğu yapanlar başta oluyor Türkiye’de de durum böyle.

Ferit Şenyaşar ve Emine Şenyaşar ailesinin direnişini selamlıyorum, kardeşleri halen cezaevinde, bir kumpas ile karşılaştılar. Babası ve iki kardeşi hayatını kaybetti, bir kardeşte cezaevinde korkunç bir hali yıllardır yaşayan bir anne var karşımızda, gözyaşları bitmek tükenmek bilmiyor. Ferit Şenyaşar kardeşimiz de şu anda adalet arayışını Meclis’e taşıdı sonuna kadar yanındayız. Her hafta onu anıyorum, anmaya da devam edeceğim.

Yusuf Bilge Tunç kaçırılıp kaybedileli 4.5 yılı buldu, korkunç bir olay. Ne ölüsü ne dirisi bulunabiliyor ve biz onu Meclis’te herkese soruyoruz. MİT yetkililerine sorduk, defalarca cevap gelmedi. Öncesinde MİT yetkilileri birçok kişiyi yurt dışı ve yurt için operasyonla aldıklarını söylüyorlardı fakat bu kişi ile ilgili bir açıklama yapmamakta ısrar ediyorlar. Biz de sonuna kadar sormaya devam edeceğiz.

Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen de uzun süre zorla kaçırılıp kaybedildiklerini söyleyen ve şu anda cezaevinde olan insanlar. Bunlar son derece önemli vakalar. Bu kişiler cezaevinde ama bazı kişiler nerede olduğu bilinmez bir halde.

Gülistan Doku da 3 yılı buldu, halen kendisinden hiçbir haber alınamıyor ve biz bunları çok önemsediğimiz için gündem ediyoruz.

Eşi Şimoni Diril’in cesedi bulunduktan sonra zorla kaçırılıp kaybedilen Hürmüz Diril’in cesedi hala bulunmuyor, hakkında adil bir yargılama sürmüyor. Siyasi baskılar altında!

Yorumlar