29 Kasım 2023

Yargı alanında çok büyük skandallar yaşanıyor. Olacak işler değil. Bu sefer de benim başıma geldi! Alaattin Çakıcı, organize suç örgütü liderliğinden mahkum edilmiş bir kişi. Hakkımda bir tweet atarak hakaret ve tehditlerde bulundu. Biz Devlet Bahçeli’yi eleştirmiştik, cevap Alaattin Çakıcı’dan gelmişti ve hakaret, tehdit içerikli bir mesajdı. Biz bunun üzerinde kendisi ile muhatap olmayarak direkt savcılığa suç duyurusunda bulunduk ve şu başvurumuz ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurduk. Hakaret ve tehdit olduğunu, Yargıtay kararlarını ekleyerek bildirdik. Güzel bir çalışma yaparak bunu savcılığa bildirdik. 1 hafta içinde jet bir cevap geldi! Takipsizlik verildi. Neden? Efendim kime söylendiği belli olmamış! İnanılacak gibi değil, Alaattin Çakıcı şahsıma yönelik oldukça ağır hakaret ve tehditlerde bulunuyor, açıkça ismimi kullanıyor “Ömer Faruk Gergerlioğlu, lafını bilmeyen densiz. Sen ve senin gibiler.” Gibi diyerek apaçık bir şekilde bana hitap ettiğini söylüyor fakat Ankara Cumhuriyet Savcısı İlyas Ay isimli kişi: “Kime hitap ettiği anlaşılamadığından takipsizliğe karar verilmiştir.” Kararı vermiş. Gözlerinize inanamıyorsunuz ama cevap burada! İnanılmaz bir cevap verdi! Ben bunu Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç’a soruyorum, ben bunu Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ahmet Akça’ya soruyorum; bu nasıl bir rezalettir? Bu nasıl bir skandaldır? Organize suç örgütü liderliğinden hüküm giymiş, mahkum olmuş bir kişi bir milletvekilini tehdit ediyor, hakaretler yağdırıyor savcı 1 hafta jet takipsizlik veriyor! Biz adalet devletin temelidir demiyor muyuz? O adliyelerin duvarlarında yazmıyor mu? Bu ne rezalettir? Mafya liderleri istediği gibi hakaret tehdit küfür yağdırsın devletin savcısı apaçık bir şekilde ismi zikredildiği halde “Efendim kime sarf edildiği belli değil.” Diyerek abuk sabuk bir takipsizlik kararı versin! Olacak bir iş değil. Bu savcının ilk vukuatı değil. Öncesinde de Ankara Cumhuriyet Savcısı İlyas Ay hakkımızdaki birçok ağır hakaret ve tehditlere yönelik suç duyurularımıza takipsizlik kararı verdi. Biz kendisini HSK’ya (Hakimler Savcılar Kurulu) şikayet ettik. Şimdi tekrar bu dosya şikayet ettiğimiz savcıya verilmiş ve 1 hafta içinde jet bir takipsizlik kararı verilmiş. Bu karar bir utanç kararıdır. Bakın suç duyurumuz burada, karar burada bu bir utanç kararıdır. Biz biliyoruz ki; siyasi talimatlar ile verilmiş bir karardır ve biz itirazımızı sulh ceza hakimliğine yapıyoruz fakat kamunun vicdanının kabul edemeyeceği bir şeydir bu. Sizin normal beyanlarınıza hakaret ve tehdit dolu bir cevap veriliyor. Devletin savcısı işi sümenaltı ediyor. Takipsizlik veriyor, apaçık bir şekilde adım yazdığı halde “kime söylendiği anlaşılamamış” gibi inanılmaz bir gerekçe ile hakkımızda böyle bir karar veriliyor, utanç verici bir durumdur. Sayın Adalet Bakanı buna bir cevap versin, Sayın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı buna bir cevap versin. Olacak bir iş değildir, kınıyorum, kabul etmiyorum, biz hakkımızı kimseye yedirmeyiz sonuna kadar mücadele ederiz, bu hukuksuzlukları Avrupa Parlamentosu Raportörü Sayın Nacho Sanchez Amor’a da ileteceğiz, ona da götüreceğim bu ülkenin hali bu diyeceğiz. İşte bugünlerde ülkeye geliyor kendisiyle de görüşüp bu durumu kendisine de ileteceğiz olacak iş değil Türkiye’de yargının hali! 100 binlerce kişinin hakkını hukukunu koruduğum gibi kendi hakkımı da sonuna kadar savunurum! Bunu da herkes buradan bilsin ve bu hukuksuzluklara kesinlikle geçit vermeyeceğiz herkes bunu da çok iyi bilsin!

Birçok hak ihlali başvuruları geliyor bize ve onlara karşı burada kamunun sesi oluyoruz.

Bize başvuran yönetim firması tarafından yönetilen kişiler büyük bir haksızlık olduğunu söylüyor. “Sitemizde 12 senedir Dumankaya Şirketler Grubuna ait TMSF’ye bağlı Dumankaya Pusula Yönetim A.Ş. Firması tarafından yönetilmektedir.” Bu yönetimin son derece önemli usulsüzlükler, sahtecilikler yaptığını söylüyor bu site sakinleri ve çok önemli usulsüzlüklere itiraz ettikleri halde tespit ettikleri halde, usulsüzlüklere anında kolluğun müdahale ettiği halde seçimin ertelenmediğini söylüyor. Sitedeki yaşam ile ilgili çok önemli iddiaları var. Cumhurbaşkanı ve TMSF isimlerini kullanarak Demirkaya Pusula Şirketi çalışanları sitemizde oturan kötü niyetli bazı insanları sitemizden temizlemiyor. Ortak alanlarımızda tahammül edilemez bir durum ile bizi baş başa bırakıyor. Sitemizin sığınakları ve yangın merdivenleri dahil ortak alanlar dahil Pusula şirketi tarafından kiraya verilmiş. Kameraların büyük çoğu arızalanmış. Personelin çöplerden çıkan plastik kağıtları sığınaklarda topladığı ve bununla alakalı belediyeden ceza yedikleri, saunaları başkalarına kullandırdıkları. Muhasebe çalışanlarına elden makbuz karşılığı aidat aldıkları gibi birçok şikayet var ve arkalarında TMSF olan bu firma çalışanları hakkında resmi evrakta sahtecilikten davalar açılsa da böyle yollarına devam ediyorlar ve siteden hukuka uygun yeniden olağanüstü genel kurul yapmak istesekte bu reddedilmiş, olağanüstü genel kurul yapmak için imza topluyoruz. Tek gayemiz temiz, huzurlu ve güvenli bir yaşam alanına kavuşmaktır. Yönetim ve Denetim Kurulumuzun kat maliklerinde oluştuğu yönetim tarzını yaratmamız için bizlere yardımcı olun.” Diyor, biz de buradan bu site sakinlerinin önemli şikayetini gündem ediyoruz. İlgili makamlara da bu konuyu ulaştıracağız yazılı olarakta ulaştıracağız.

Engelli vatandaşlarımız çok zor durumda bize sürekli başvuruyorlar. “Bir engelli insanın aldığı aylık 1.870 TL. Gerçekten çok az. Engelliler çok mağdur. %57 engelli raporum var.” diyor bir engelli. Engelliler milyonlarca ve hangisine dokunsanız feryatlar duyuyorsunuz.

Ümit Kuzu Ankara Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde Hatay Cezaevi’nde deprem sonrası çıkan isyan sonrası buraya gönderilmiş. Ailesi perişan durumda, Hatay’dan Ankara’ya gelemiyor depremzedeler ve bir an evvel Hatay Cezaevi’ne nakledilmesini istiyorlar.

“Bağ-Kur 7200 gün prim eşitlemesinin getirilmesini istiyoruz.” Diyorlar Bağ-Kur’lular.

“Cengiz Akkaya Konya Ereğli kapalı ceza infaz kurumu 3 Kasım’da tahliye edilmesi gerekirken pişmanlık dayatılıyor, ses olunmasını istiyor.”

Bir ücretli öğretmen kardeşimiz bize başvurmuş. Bunun gibi binlerce öğretmenimiz var. 2 lisans 1 ön lisans bitirdim, şu anda da Açıköğretim Sosyoloji okuyorum ve ücretli çalışıyorum. “Ücretli öğretmen asgari seviye de sigortası yok ve asgari maaş bile alamıyor Aynı zamanda hayat şartlarının getirdiklerinden dolayı çiftçilik yaptım, yapıyorum. Daha önce hayvancılıkta yaptım. Geçici mevsimlik işçi oldum. Depremi yaşadık, yaşıyoruz. Hal böyle iken neyi ne kadar yapabilirim! Yardımcı personel hizmetli alım ÖSYM tarafından oluyor ona bile başvuramıyoruz. Çünkü ortaöğretim mezunu ve KPSS’ye göre alım yapıyor. Hizmetli olarak dahi başvuru yapamıyoruz.” Düşünün 2 lisans bitirmiş, 1 ön lisans bitirmiş, 1 tane ön lisansta okuyor ve “Hizmetli bile olamıyorum.” Diyor vatandaşın hali bu! “ Bittik. Yaşımızla beraber umudumuz bitti. İki çocuk babası evli ve kira da kalan biriyim. Ben kendimden hayallerimden emeklerimin karşılığından vazgeçeli çok oldu, ailem için yaşama savaşı. Bu ses belki son sesleniş ve son çırpınış. İnsanca hakkını vermiş biri olarak yaşamak için sesleniyorum.” Diyor!

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nden şikayet var! Orada denetimli serbestlikler verilmiyor. Hasta mahpuslar var, zor durumda olan mahpuslar var inatla tahliye edilmiyor bu mahpuslar. Zaten arama ve darp gibi uygulamalar var, olağanüstü bir yoğunluk ile siyasi tutsakların aleyhine işler dönüyor. Sohbet, spor etkinlikleri çok kısıtlı veriliyor. Tecrit içinde tecrit veriliyor. Bu hapishanedekiler; Kasım Karataş, Osman Kılavuz, Ali Rıza Erdem, Kadir Karabak ve Cem Yılmaz’ın mağduriyetleri var. Seyhan Kurt ve Müslüm Gönül’ün infazları yakılmış. Kasım Karataş, Osman Kılavuz ve Ali Rıza Erdem 30 yıldan uzun süredir hapishanede tutulmaktadır. Kasım Karataş’ın çok ciddi sağlık sorunları var, hipertansiyon, şeker, kalp rahatsızlığı, daha önce bypass olmuş iki damarı tıkalı her an kalp spazmı geçirebilir ve halen salınmıyor. Hem koşullu salıverilme süresi tamamlanmış olmasından tahliye edilmemesi için makul herhangi  gerekçe yok.” Diyor. Düşünün “Sonuna kadar seni yatıracağız. Sonuna kadar tüm cezanı çektireceğiz.” Diyorlar, zerre kadar bir hak tanımak istemiyorlar. Kabul edilecek bir durum değil bu durum.

Bir başka başvuru da; “Zamanında KHK ile kapatılan yurtta çalıştığım için 7 yıl 6 ay hapis cezası aldım.” Diyor Mehmet Alim Sucu, “Cezamı yatırdım bitirdim. 72 günde hakkımı yediler, geç tahliye edildim. Hepsi lanet olsun ama şimdi de cezamı da yatmama rağmen yurt dışı tahdit konulmuş pasaportuma, yurt dışına çıkamıyorum, şu anda bir mücadele ediyorum.” İvedilikle tahdit işleminin kaldırılması için bize başvurmuş, biz de İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya söyleyelim, Sayın Yerlikaya size bütçe görüşmelerinde de söyledik, binlerce insan böyle mağdur. Uyduruk gerekçelerle insanların yurt dışına çıkması engelleniyor, ibadetlerini yapamıyorlar, turizm yapamıyorlar, yurt dışına çıkamıyorlar. Olacak bir iş değil, kabul edilecek bir durum değil. Bunları buradan sizlere ifade etmiş olalım.

Cezaevlerinden birçok mektup alıyoruz ve hak ihlallerini burada anıyoruz.

Nebahat Öncü bize başvurmuş Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden; “Milyonda 3 kişide görülen Churg Strauss hastalığına sahibim. Bağışıklık sistemimi çökerten ilaçlar kullanmak zorundayım. İki küçük çocuğum var ve ağır hayati risk altındayım. Hastalık kulaklarıma vurdu, birinde %100 diğerinde %50 işitme kaybı oluştu. Mersin hematolojiye 2 aydır sevk aksaklıklarından dolayı gidemiyorum. Çok ciddi ilaçlarımı kullanamıyorum, aksamalar var. Çocuklarımı annesiz boynu bükük bırakmaktan korkuyorum. Bir anne olarak sesimi duyun.” Diyor Nebahat Öncü Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nden diyor. Çok üzücü bir mektup, biz cezaevi yönetimi ile de konuştuk umarım bu konuda gelişmeler olur. İki ayı aşkındır, sağlık ile ilgili işlemleri gecikiyor, ağır bir hasta ve direnci düşük bir hasta immün sistemi düşük bir hasta.

Davut Çiftçi, Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden yazmış;  “Adalet Bakanı bekle gör politikasını yürüterek arkadaşlarımızın ölmesini bekliyor. Cesedini de ailesine öyle teslim etmeyi istiyor. Onlarca canımızı Kürt halkına karşı geliştirilen inkar imha politikaları sayesinde cezaevinde verdik. Ölüm döşeğinde tahliye istemiyoruz, tabutta tahliye istemiyoruz.” diyor!

Annesi, babası mahpus beşizlerden haber var. Dayıları Kenan Demirbağ bize fotoğraf ve video gönderiyor, anne baba halen mahpus ve dosya Yargıtay’da bir an evvel en azından annenin tahliyesi sağlanarak bu 5’i beşiz, 6 çocuğun mağduriyetlerinin giderilmesini istiyoruz, buradan tekrar tekrar istiyorum.

Birçok cezaevinden şikayet var ve bize gelen bir şikayette; “Kurumun son gelen müdürü yasal olarak yasak olmayan kitapları da yasaklıyor. Ötekileştirici, provoke edici bir tavrı var. Hapishanede kitap okumamız engelleniyor. Gül bahçesindeki zehirli otu kesme değil bunların niyeti. Zehirli otu kesme adına, tırpanı derine atıp tüm gül bahçesini tırpandan geçirmedir. Görüş hakkımız bir buçuk saatken yarım saate indirmiştir. Sadece hak istiyoruz.” Diyor cezaevlerindeki mahpusların feryatları bunlar! Bize birçok mektup geliyor, birinin şikayeti de bu.

Necati Koç, Manisa T Tipi Kapalı Cezaevi’nden bize yazmış; “Atama yoluyla oluşturulmuş seyyar mahkemelerde cezaya çarptırıldık. Doğal hakimlerin olduğu mahkemelerde beraat ettik. Müşteki husumetliler, polis marifetiyle daha ilk gün binlerce yıllık cezaya uğratılacak belgeler hazırladı. Lehimize olanlar görülmedi; aleyhimize olanlar medyatik yaygaraya sunuldu. Seçici adalet, yani adaletsizlik ve savunmasız bırakma zulmüne uğratılarak adil yargılanmadık. Adalet istiyoruz. İlk önce Rabbimizden, sonra devletimizden.” Diyor Necati Koç Manisa T Tipi Cezaevi’nden.

Ali Emre Bukağılı, Antalya Elmalı T Tipi Kapalı Cezaevi’nden bize yazmış; “Adil yargılanmadık. Hakkımızdaki kumpaslarla ilgili itirazlarımıza savcılık, geciktirerek ve hukuk dışı ‘kovuşturmaya yer yok’ kararları verdi. Seyyar mahkemeler oluşturularak ceza aldık. Cezamızı bozan istinafın hakimleri ise cezalandırıldı. Sayısız hak ihlali ile dolu bir yargılamamız var. Dünya hukuk tarihine kötü yargı örnekleri ile geçecek bir dosyamız var. Adil olmayan yargılamalara itirazlarımız hep reddedildi. Aleyhimizdeki tanıklara soru sormamız bile engellendi.” diyor!

Veli Saçılık kardeşimiz KHK’lı direnen adam, direnişleri sırasında polis darbına uğradı, kendisi yetmedi annesi de polis darbına uğradı. En sonunda 24 Kasım’da Anayasa Mahkemesi ona yapılanlar için hak ihlali kararı verdi. ““İşimi geri istiyorum.” demek suç değildir.” dedi, polis darbına hak ihlali kararı verdi. “Saçılık polis tarafından “İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye uğradı” kararı verildi. 70 yaşındaki annemi yere yatırıp tekmelediler.” diyor. Gerçekten çok üzücü bir durum bunu görüyoruz değerli arkadaşlar.

“Uluslararası bir hukuk kurumu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararlara Anayasa madde 90’a göre uymak zorunlu mudur?” Soruya soru ekleyelim! Yasal süreçlere uymayanlar anayasayı ihlal etmekte midir?” diyor Sakarya KHK Platformu’ndan Sayın Fatma Ayparçası çok önemli bir soru, sürekli ısrarla soruyor ve bunun cevabını verebilecek bir yetkili yok! Biliyoruz ki yaptıkları haksızlıkları iyi biliyorlar ve o yüzden cevap veremiyorlar.

Sn. Av. Eyyüp Akıncı, kendisini burada defalarca gündem ettim. Küçükçekmece Adliyesi’ndeki yolsuzlukları gündeme getirdiği için tanıkken sanık haline getirildi ve ev hapsi verildi. Kendisi de avukat avukatlığını yapamıyor, çok büyük bir haksızlığa uğramış durumda. Adliyelerde az evvel de bahsettim neler dönüyor belli değil! Apaçık isminizin anıldığı metinler hakkında takipsizlik kararı veren savcılar var, hakimler var! Ne işler dönüyor? Yolsuzluk, usulsüzlük, hukuksuzluk olacak işler değil! Bunlara vakıf olan Avukat Eyyüp Akıncı bir girişimde bulundu, bir soruşturma açıldı ama kendisi sanık haline getirildi. Bu zulmü kabul etmiyoruz. Avukat Eyyüp Akıncı: “Biz, kral çıplaktır dediğimiz için bu muameleyi görüyoruz. Peki aynı iddiaları dile getiren İsmail Uçar, Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı, ona bir şey yapılıyor mu?” diye soruyor!

Yargıda önemli gelişmeler oluyor. Sidar Demiroğlu sonunda açığa alındı, yargıda bir kavga olduğu görülüyor. Yani yargıya güvenmiyorsanız, “Adalet mülkün temelidir” diye 50 bin defa adliye duvarlarına yazsanız ne olur arkadaşlar! Bakın Hakim Sidar Demiroğlu sonunda açığa alındı, bir kavgadır gidiyor. Sadece ben mi şikayetçiyim! Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar bile şikayetçi, Sidar Demiroğlu’ndan şikayetçi oldu ve Sidar Demiroğlu açığa alındı. El insaf ya! Adalet devletin temeli olsun kardeşim bu ne rezilliktir! O kadar şayialar yükseliyor, hakimler açığa alınıyor, borsa haberleri, rüşvetler havalarda uçuşuyor bu nedir ya? Ülke kokuşmuş durumda, olacak bir iş değil bu.

Dilovası Diliskelesi’ndeki hemşerilerimiz ile görüştük, tapular ile ilgili büyük sıkıntılar var Dilovası Belediyesi’nde. Bu konunun halledilmesi gerekiyor, biz de soru önergelerimiz ile konuyu gündeme getirdik. Dilovası Diliskelesi halkı son derece mağdur ve bu mağduriyetin giderilmesi gerektiğini söylüyor. Belediyenin öncesinde yaptığı büyük hatalar var, bir an evvel bu konunun bitmesi lazım.

Şoför arkadaşlarımız bize başvuruyor. Biz de buradan şoför arkadaşlarımızın feryadını duyun diyoruz çünkü ehliyetlerine el konulan ve şoförlük yapamayan işi bu olduğu halde başka bir iş yapamadığı halde ehliyetine el konulan şoförler bize başvuruyor, “Bir milyon şoför ve  Üç milyon ailemiz zor durumdayız. Şoför Olarak Çalışmamız Gerekiyor. Ölümlü kazaya karışmamış şoförler için bir defaya mahsus ehliyet affı talep ediyoruz.” Diyorlar, biz de elimizden geldiği kadar onların sesini burada duyurmuş oluyoruz değerli arkadaşlar.

Biz defalarca burada söylemiştik, “Suç İşleri Bakanı Süleyman Soylu” diye İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesi eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “suç işleri bakanı” denilmesini ifade özgürlüğü olarak kabul etti! Demek ki artık herkes rahatlıkla Süleyman Soylu’ya suç işleri bakanı diyebilir! Başınıza hiçbir iş gelmez, tüm kamuoyuna, milyonlara buradan duyuralım. Bakın mahkeme de bunu tescilledi. Suç işleyenler ile habire fotoğrafı çıkan bir bakandı. Çok alengirli işleri vardı, bakanlıktan sonunda alındı, kendisi Süleyman Soylu’dan ziyade suç işleri olarak tanınır kendisi ve mahkeme de bu konuyu tescilledi arkadaşlar. Utanç verici bir durum. Bu ülkenin İçişleri Bakanı olmuşsunuz ve son durum budur. İnsanların biraz yüzünün kızarması gerekiyor ama biz maalesef onda çok öyle bir şey göremedik.

Bilkent Üniversitesi Bilkent Union Society kulübünü tebrik ediyorum, güzel bir panelde bizi ağırladılar, birçok siyasi parti temsilcisi ile beraber Filistin meselesini gündeme aldık, konuştuk. Umarım faydalı olmuştur, arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.  

Ankara Tabip Odası’nda emekli doktorları, aile hekimlerini, asistanları, öğrencileri, intörnleri dinledik çok büyük sorunları olduğunu gördük. arkadaşlarımız not aldı tüm bunları soru önergeleri ile soracağız!

Geçtiğimiz gün Tahir Elçi’nin öldürülmesinin 8. Yılıydı, merhum Allah rahmet eylesin. Kültürünün, barışının ve bölgenin barışı için büyük bir gayret sarf eden vicdanlı bir insandı ve ölümünün 8. Yılında, vurulmasının 8. Yılında tek bir fail, tek bir şüpheli bile yok. Korkunç bir durum değerli arkadaşlar.

Dün eski Milletvekilimiz Kemal Bülbül’ün ifade özgürlüğü davasına katıldık ve beraat etti. En ufak ifadeyi suç olarak kabul eden, kaleme sarılan savcılar bize yapılan hakaret ve tehditleri görmezden geliyor. Sıradan ifadeleri suç olarak görüp insanları mahkemelere koşturanlar bize yapılan hakaret ve tehditler karşısında anında takipsizlik kararı verir! Böyle bir yargıya güvenilir mi arkadaşlar? Adalet bu ülkede nasıl ne zaman devletin temeli olabildi? El insaf diyorum!

Her hafta gündeme getirdiğimiz çok önemli hak ihlallerini tekrar gündeme getiriyoruz;

Cemal Kaşıkçı Türkiye’de Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürüldü, Erdoğan demediğini bırakmadı ve Suudi Arabistan’dan kredi alınca tüm dediklerini unutarak dosyayı Suudi Arabistan’a hediye etti!

Osman Kavala 7 yıla yaklaşıyor zulmen tutuklu, herkes biliyor ki bir hasmane davanın sonucunda cezaevinde, bıkmıyoruz, usanmıyoruz, yılmıyoruz her hafta ona yapılan zulmü burada anıyoruz.

Bir başka yılmadan, susmadan gündeme getirdiğimiz kişi; Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetin, Muhammed Fatih Safitürk cinayetinin faili olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkumu fakat bu vicdanlarda karşılığı olmayan bir ceza, haksız hukuksuz bir ceza.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı. Mazlumun, mağdurun, fakirin, fukaranın yanında durduğu için cezalandırıldı ve ona yapılanı da çok ağır bir ihlal olarak gördüğümüz için her hafta burada anıyor ve kabul etmiyoruz.

Şenyaşar Ailesi’nin direnişi, adalet nöbeti devam ediyor. Emine Şenyaşar anne ve Ferit Şenyaşar vekilimiz uğraşlarına Meclis’te ve tüm mahfillerde devam ediyor.

Gabon’lu Dina’nın davasını takip ettik, birkaç kez tutuklanıp bırakılan şahıs sonunda tutuklandı ve bırakılmadı. Burada bizim ısrarımızın da önemli olduğunu düşünüyoruz. Yusuf Bilge Tunç, kendisi 4.5 yıl oldu, zorla kaçırılıp kaybedildi, ne ölüsü var ne dirisi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a da soruyorum bana bir cevap veremiyor, sözlü yazılı her şekilde soruyorum! MİT görevlilerine soruyorum, herkese soruyorum cevap gelmiyor. Ne oldu bu insana? Neden zorla kaçırılıp kaybedildi? En azından ailesi neden cenazesine ulaşamıyor diye soruyorum!

Başka zorla kaçırılıp kaybedilen insanlar en sonunda Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde çıktı ve cezaevine konuldu ama Yusuf Bilge Tunç bu şansı neden elde edemedi diye soruyorum!

Öncesinde Azerbaycan’dan kaçırılıp getirildiğinde MİT Müsteşarlığı kendisi açıklamıştı bu kişi de halen cezaevinde. Bu tür vakalar oluyor, kimisi canını kurtarıyor kimisi canını kurtaramıyor! Sunay Elmas, Ayhan Oran ve Yusuf Bilge Tunç’un şu ana kadar ne ölüsüne ne dirisine ulaşılabildi.

Gülistan Doku’da 2.5 yılı aştı Dersim’de kayboldu ve halen izine rastlanmadı.

Hürmüz Diril eşi Şimoni Diril ile birlikte zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra cesedi bulunamayan bir başka vatandaşımız. Adil bir yargı ve takip ile bu mağduriyetin de bitmesini istiyoruz.

Yorumlar