8 Aralık 2023

Haftanın son günü olması hasebiyle 10 Aralık Pazar günü anılacak, kutlanacak olan Dünya İnsan Hakları Günü dolayısıyla bazı açıklamalar yapmak durumundayız. Bir insan hakları savunucusu olarak siyasette insan hakları eksenli bir siyaset yapıyoruz ve bize yoğun bir şekilde insan hakları ihlalleri ile ilgili başvurular geliyor ve bunları değerlendirmeye çalışıyoruz.

Gördüğümüz tabloda özet olarak; bize gelen başvuruları tasnif ettik. Bu tasnife göre; Yaşam Koşulları Ekonomik Durumlar, bu sene cezaevi ihlallerinin de önüne geçerek 1. Sıraya geçmiş durumda. İşkence ve Kötü Muamele 2. Sırada. OHAL Kanun Hükmünde Kararname nedeniyle mağdur olan insanların başvuruları 3. Sırada. Sağlık Hakkı nedeniyle başvurular 4. Sırada ve Sosyal Güvenlik Hakları ile ilgili başvurular 5. Sırada. Öğrenci Hakları, Engelli Hakları, İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili ihlaller, çocuk hakları ve diğer birçok hak grubu ile ilgili başvurular bize yoğun bir şekilde geldi.

2023 yılında toplam 2002 adet başvuru ulaştı bize. Geçen sene 1758’di. 239 ihlal başvurusu daha fazla gelmiş bu sene. 2002 başvurunun 489’u Yaşam Koşulları ve Ekonomik Zorluklar! Bakın insan hakları ihlalleri arasında geçen sene yoğun bir şekilde cezaevi ihlalleri geliyordu fakat bu sene ekonomik sıkıntılar o kadar tavan yapmış durumda ki emeklisi, asgari ücretlisi, işsizi, esnafı herkes feryat ediyor ve bu konudaki yoğun hak ihlalleri de 1. Sıraya geçmiş durumda.

2023 yılında işkence ve kötü muamele yasağı, cezaevlerinde, emniyet müdürlüklerinde gözaltı merkezlerindeki işkence ve kötü muamele yasağı %22.3 ile 2. Sırada. İlk olarak Ekonomik sıkıntılar %24.5.

2022 yılında ayrımcılık yasağı 2. Sıradayken, 2023 yılında OHAL ile KHK’lıların uğradığı hak ihlalleri ile ilgili %12.1, 261 başvurusu aldık.

2023 yılında Sağlık Hakkı başvuruları bize yoğun bir şekilde geldi 4. Sırada.

2023 yılında Sosyal Güvenlik ile ilgili hak ihlalleri %9.9 198 başvuru ile bize geldi.

Biz bugün genel tasnif olarak insan hakları ihlalleri ile ilgili bize gelen 2002 başvurunun birçok hak ihlali gördüğünüz gibi baştan sona çok yoğun farklı gruplardan hak ihlali başvuruları geldi.

Bütün bunları çok yakinen takip ediyoruz; cezaevindeki ölümler, hasta mahpus ölümleri, intihar dolayısıyla olan ölümler. Adalet Bakanlığı bu konuda doğru düzgün bir açıklama yapmıyor. Biz yakın bir takip ile bunları tespit etmeye çalışıyoruz. Bizim tespitlerimize göre 1 Ocak 2023- 7 Aralık 2023 tarihleri arasında cezaevinde en az 45 ölüm vakası var. 20 şüpheli ölüm, 9’u intihar olarak açıklandı. 25 hasta mahpus 2 kadın ve toplam 43 erkek ölüm var. 25’i hasta mahpus ve 20’de şüpheli ölüm, 9’u intihar olarak tespit ettik. Böyle bir tabloyu da size sunuyoruz. Hemen hemen 1 yılı bulan bir tabloda 45 ölüm görüyoruz. Bu bizim tespit ettiklerimiz, belki gizlenen, üstü örtülen ki hemen hemen hepsinin üstü örtülmeye çalışılıyor, bizim tespit ettiklerimiz bunlar oldu. Daha fazlası da olabilir, Adalet Bakanlığı’nın bu konuda net bir açıklama yapması gerekiyor.

Hasta mahpuslar; 651’i ağır 1517 hasta olarak cezaevlerindeler. 651’i oldukça ağır ve 1517’si hasta mahpus olarak cezaevindeler. Bu da önemli bir bilgi olarak sizlere iletmemiz gereken bir bilgi.

İnsan hakları çok önemlidir. Sadece insan hakları gününde hatırlanacak bir şey değildir. İnsan hakları alanında çok önemli gayretler sarf etmemiz gerekiyor. Yoğun hak ihlallerinin olduğu bir dönem geçirdik ve maalesef bunlar azalmıyor artıyor. Neden bu ülkede insan hakları ihlalleri artıyor? Çünkü Anayasa ayaklar altında. Bir milletvekili cezaevinde; Can Atalay! Anayasa Mahkemesi kararına rağmen çıkartılmıyor ve yüksek yargı kurumları birbiri ile itişip kakışıp kavga ediyor, çok utanç verici bir sahne var, Anayasa Mahkemesi Yargıtay arasında. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Anayasa Mahkemesi kararlarını yerel mahkemeler, Yargıtay dinlemiyor inanılmaz bir durum var. Yüksek yargı tepelerinde bu durum olurken aşağılarda neler olmaz? Ağır hak ihlalleri olur! Vatandaşa, emniyet gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde ağır haksızlıklar yapılır. Nasıl olsa hukuk bypass edilmiş, devre dışı “İstediğimizi yapalım.” Der kamu görevlileri. Bu çok acı bir şekilde böyledir ve birçok örneğini de bunun net bir şekilde görüyoruz. “Nasıl olsa ceza almam. Sırtımı devlete dayamışım, iktidara dayamışım. AK Parti ve MHP’ye dayamışım.” Diyen bir sürü insan var ve istediği haksızlığı yapabiliyor. Bundan dolayı da hak ihlalleri oluyor. İktidarın oluşturduğu demokrasiden uzak, hukuktan uzak ortam dolayısıyla insan hakları ihlallerinde büyük bir artış olduğu gibi ekonomik sıkıntılarda da büyük bir artış olduğunu bu sene görüyoruz ve o yüzden oldukça önemli bir şekilde bunun öne çıktığını görüyoruz. Bu ne demek? Demokrasiden uzaklaşılması, önemsenmeyecek bir konu değildir! “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” Dememelidir bu toplum! İşte insan hakları ihlalleri arttıktan sonra 2. Olarak ekonomik sıkıntılar gelir çünkü demokrasinin olmadığı bir yerde ekonomi de gelişemez. Bunu çok net bilelim. Hukukun üstünlüğü olmadığı bir yerde ekonomi de gelişemez. İşte böyle ağır hak ihlalleri artık “Benim siyasi bir itirazım yok.” Diyen insana da yoğun bir şekilde dokunur! Bunu da çok iyi bir şekilde bilelim arkadaşlar.

 İnsan haklarını korumamız gerekiyor, bu yıl maalesef dünyada Ukrayna Rusya savaşı dolayısıyla ağır hak ihlalleri yaşandı ve ardından Ortadoğu’da hakeza dünyanın kalbi, dünyanın en yaralı bölgesi; Ortadoğu’da dünyanın en büyük hak ihlali yaşandı bunların arasında ister istemez Filistin meselesi öne çıktı. Dünyanın en büyük hak ihlali konusu açıkçası Siyonist, vahşi, katil İsrail Devleti’nin Filistinlilere yaptığı hak ihlali olarak ortaya çıktı. Bu açık bir gerçek.

Ortadoğu’da yine Kürt meselesi çözümsüz durumda! Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de, İran’da Kürt meselesi ortada, çözümsüz bir şekilde bekliyor! Kürtlerin hakları gasp ediliyor. Kürtçe konuşmaları ile ilgili kimlik hakları reddediliyor ve asimile edilmeye çalışılıyorlar ve bu sorun da bitmiyor dev bir sorun olarak ortada duruyor.

Türkiye’de bu sene bahsettiğim gibi hak ihlalleri birbiri ile yarıştı ve geçen seneden daha fazla bir hak ihlali başvurusu aldım bir insan hakları savunucusu siyasetçi olarak. Diğer insan hakları kuruluşları da yine aynı şekilde yoğun başvurular aldı, onlar da rakamlarını açıklayacaklar mutlaka ama biz Dünya İnsan Hakları Günü 10 Aralık günü dolayısıyla ve haftanın son günü olması hasebiyle bugün bir açıklama yaparak 10 Aralık İnsan Hakları Günü’ne dikkat çekmek istiyoruz. Cezaevlerinde ölümler, ihlaller ile dolu maalesef bir dönem yaşıyoruz ve bunların bir an evvel bitmesi gerektiğini söylüyoruz değerli arkadaşlar.

Cezaevlerindeki durumu anlattığımız zaman şu ortaya çıkıyor; bakın cezaevlerinde bir de bu hafta 3 Aralık Dünya Engelliler Günü Dolayısıyla Meclis’te çok şeyler konuştuk. Engellilere bütçeden %2 pay ayrılıyor, engelli bakım ücreti engelliye bakan kişiler için çok düşük 5098 TL ve engelli aylığı ise 1874 TL. Biz engelli aylığının 1 asgari ücret, bakım ücretininde 1.5 asgari ücret olması gerektiğini söylüyoruz ve verdiğimiz yasa teklifi ile de ÖTV’siz araç alma hakkının %90 engellilikten %40’a indirilmesi ve 1 Milyon 40 TL olan engelli için araç alma limitinin 2 milyon 500 bin TL’ye çıkartılması gerektiğini söylüyoruz. Bir insan hakları savunucusu olarak cezaevinde de çok engelli insan var ve çok büyük sıkıntılar çekiyorlar.

Cezaevindeki mahpusların engelli çocukları ve yakınları var ve “Yusuf Kerim Yasası’nda” 18 yaş sınırı getirilmesini yetersiz buluyoruz çünkü 30 yaşındaki bir engelli Down Sendromlu, otistik bir çocuğun yaş sınırı yoktur, o her zaman çocuktur. O yüzden yasadaki bu yaş sınırı meselesinin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz.

Eskişehir Cezaevi’nde; Özlem-Zekeriya Sarıçelik’in çocukları Down Sendromlu maalesef hala annesine kavuşamamış durumda. Yakup Ali Çetin, babası Eyüp Çetin’e kavuşamamış durumda, ağır hasta bir çocuk ve babası maalesef çocuğuna kavuşamıyor çünkü yasa sadece annelere tahsis edilmiş durumda, babalar için böyle bir yasa yok! Bu da kabul edilecek bir durum değil, yasanın mutlaka değişmesi gerektiğini söylüyoruz.

Birçok hak ihlalinin nedeninin adil bir yargılama olmaması, hukukun ayaklar altına alınması olduğunu söyledik. İşte bakın geçtiğimiz günlerde Gazeteci Neşe İdil bize başvurdu ve Bursa Ülkü Ocakları Başkanı’nın kendisine yönelik apaçık tehditlerini anlattı. Bu rezalet, skandal bir durum! Çok ağır bir şekilde video paylaşarak tehdit edilen bir gazeteci Neşe İdil ve Bursa Ülkü Ocakları Başkanlığı da apaçık hakaret ve tehdit içeren bir video yayınlamış. Ülke böyle bomboş bırakılmış durumda. Apaçık hakaret ve tehditler yayınlanıyor ve savcılıklar harekete geçmiyor. Aslında resen harekete geçmesi lazım bir hukuk devletinde! Sanırım kişi suç duyurusunu yaptı ama tabii ki bu kadar ağır bir tehditten sonra Neşe İdil’e bir koruma verilmesi gerektiği de apaçık ortada. Ülkenin hali ortada! İşte bundan dolayı yoğun insan hakları ihlalleri yaşanıyor bu ülkede. Çok rahat bir şekilde birileri sağa, sola ağır hakaret ve tehditler gönderebiliyor, olacak bir hadise değil değerli arkadaşlar bunlar.

Cezaevleri insan hakları ihlallerinin en önemli neden. Cezaevleri ile ilgili son durum; 405 cezaevine ulaşılmış durumda ve 297200 kişilik bir kapasite var şu anda cezaevlerinde. Habire cezaevi yapılıyor. Yıllara göre dağılımını aldık ve 2006’da 7-8 tane cezaevi yapılırken 2011-12-13 sürekli cezaevi yapımlarının arttığını gördük. 2019’da 26, 2020’de 23, 2021’de 32, 2022’de 22, 2023 yılında 16 olmak üzere habire cezaevi yapmış bu iktidar. İktidarın en çok yaptığı şey cezaevi yapmak! En çok inşa ettiği şey cezaevi. Çok üzücü bir hadise, ülkede adalet olmayınca, iktidar, hukukun üstünlüğünü ayaklar altına almışsa bir ülkede habire cezaevi yapılır. Biz adalete dönün, cezaevleri tıka basa dolu dediğimizde adalete dönmek yerine “Tamam olur cezaevleri tıka basa doluysa yeni yeni cezaevleri yaparız, buralarda ihaleleri partililerimize veririz, buralarda çalışacak kişiler de kendi adamlarımız olur.” Gibi bir mantığa savunuyorlar, gayet rahatlar. “Cezaevlerinde yer mi yok? Tamam yeni cezaevleri yapalım.” Cezaevlerinde yer yok dediğimizde anlamanız gereken adalete dönmeniz uyarısıdır. Siz bunu anlamıyorsanız ve tersine yeni cezaevleri yaparak yeni ihlallere kapılar aralıyorsunuz, kısır döngüler oluşturuyorsunuz. Cezaevine giren insanlara zulmediyorsunuz, o insanlar büyük hak ihlallerine uğrayarak o cezaevlerinden çıkıyor, sorun bitmiyor. Katlanarak artıyor! Olay bu.

R tipi cezaevleri yapılmış, Metris ve Menemen R Tipi. Buralara aslında infaz erteleme alarak tahliye edilmesi gereken hastaları yolluyorlar. Ağır hastalar buralarda, aslında tahliye edilmeleri gerekiyor, hasta kişi cezaevinde olmaz. Biz cezaevlerine gidiyoruz, bu cezaevlerindeki hasta kişilerin durumunu görüyoruz, çok zor kritik durumdalar ve bu kişilerin daha cezaevinde kalabilmesi için bu tür cezaevleri yapılıyor. Biz görüyoruz ki son yıllarda hızla cezaevi yapılmış! İstatistiklerde de ortaya çıkıyor. Ek binalar yapılmış. Cezaevlerine ek binalar, habire kapasite arttırılmaya çalışılmış. Hatta kapasite üstü insanlar kalıyor. 4 kişilik yerde 8 kişi kalıyor cezaevlerinde. Ranza üstüne ranza koyuyorlar. İnsanlar yerde yatıyor, bunun böyle ve birçok hak ihlalini en çok cezaevlerinden alıyoruz.

Tüm cezaevleri niye doluyor? İşte bakın bir başka tablo! 2016-2023 arası Türkiye’de “terör soruşturması” sayısı dünya rekoru kırmış durumda! 2 milyon 217 bin 572 terör soruşturması açılmış! İnsan hakları açısından çok çarpıcı bir durum bu. Olumsuz açıdan çarpıcı çünkü 85 milyonluk bir ülkede 2 milyon 217 bin “terörist” mi olur? Allah aşkına! İnsanları habire “terörist” diye damgalamışsınız, haklarında soruşturma açmışsınız. 693 bin 162 kişi hakkında adli işlem yapılmış. 67 bin 892 kişi hakkında soruşturma halen devam ediyor. 26 bin 626 hakkında ilk derece mahkemeler devam ediyor. 122 bin 632 kişi hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ve böylece milyonlarca insanın “terörist” ilan edildiği bir yer. Önüne gelen vatandaşı “terörist” ilan ediyorsunuz, bunu Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Sn. Nacho Sanchez Amor çok güzel ifade etmişti, “Sizin ülkenizde iktidar insanların yarısını “terörist” ilan etti.” Dedi, hakikaten böyle, kendisine biat etmeyenleri, boyun eğmeyenleri “terörist” ilan ediyor ve milyonlarca kişiye terör soruşturması açıyor, durum ortada! Biz ayrıntıları ile bunları aldık. Önüne gelene terör soruşturması açan bir ülke!

Aynı zamanda tutuklanan erkek sayısı 400 bin, tutuklanan kişi sayısı 500 bin. Gözaltına alınan kişi sayısı 600 bin. Tutuklanan kadın sayısı 100 bin. Cezaevinde kalan çocuk sayısı 3 bin. 2016’dan beri gelen sayıyı söylüyoruz. 3 binden fazla çocuk cezaevlerinde anneleri ile kalmış. Biz bunu hep söylüyoruz, binlerce çocuğun kaldığını ve şu anda da yüksek sayıda bebek annesi ile beraber kalıyor.

İhraç edilenlerin meslek oranına göre dağılımına baktığımız zaman KHK ile ihraç edilen 50 bin öğretmen var, asker 13 bin, polis 32 bin, sağlık çalışanı 7 bin, akademisyen 6 bin ve diğer sektörler ile 200 bin civarında ihraç olayı var ve halen bu ihraçlar 375 Sayılı KHK ile devam ettirilmeye çalışılıyor ve bu süreç içinde de 952 kişinin hayatını kaybettiğini görüyoruz.

Cezaevinde ölümler son 7 yıl içinde çok sayıda var. Gözaltında ölümler, hastalık sebebiyle ölümler ve tüm bu zulümlerden kaçış durumda ölen en az 36 ölü var. Daha fazlası da vardır ama Meriç’in, Ege’nin diplerinde cenazesi bulunamayan çok kişi olduğu için sayı en azından 36 olarak açıklanıyor. İntihar eden kişi sayısının 93 olduğu söyleniyor ve 2016-2023 arasında bine yakın ölüm sayısı var KHK’lılar arasında 952 ölüm olduğunu görüyoruz. İnsan hakları açısından 10 Aralık 2023’e çok kötü bir tablo ile giriyoruz.

Dünya İnsan Hakları Günü’ne girerken Türkiye’de neler oluyor? 76 yaşında bir anne Hanife Arslan Van T Tipi Cezaevi’nde kalıyor, hasta, yaşlı, birçok sıkıntısı olan bir kadın. Dizlerinde kireçlenme var, çok ağır derecede 4. Derecede! Tuvalete oturamıyor, alafranga tuvalet lazım cezaevinde yok. Alaturka tuvalete oturduğu zaman düşüyor, düşüp vücudunda yaralanmalar olmuş ve cezaevi şartlarından dolayı ameliyat yapılamıyor çünkü ameliyat sonrası çok ciddi bir takip lazım ve bu ameliyat o yüzden yapılamıyor işin doğrusu. Şeker, tansiyon hastası. Düşünün şu teyze neler çekiyor! Bakın çok ağır şeyler çekiyor. 10 Aralık İnsan Hakları Günü manzarası bu! Türkiye cezaevlerinde bunlar yaşanıyor. Doğru düzgün diyabet hipertansiyon tedavisini alamıyor. “Limon ye, sarımsak ye tansiyonun düşsün.” Deniliyor kendisine hapiste. Cezaevinden hastaneye gittiğinde sonsuz muayeneler oluyor! Kolunda apse çıkıyor, KOAH hastası, cezaevinde Korona geçirmiş ve KOAH ile ilgili nefes darlıkları var. Cezaevinden hastaneye gittiğinde görevliler tarafından iyi bir muamele görmüyor. Birçok hak ihlaline uğruyor, saatlerce hastanede soğukta beklemesine rağmen doğru düzgün bir şifa alamadan hastaneden uzaklaşıyor. Böyle birçok sıkıntıları var ve halen bu kişi infaz erteleme almış değil. Büyük sıkıntılar içinde, bu cezaevinde yaşıyor! Raporu da burada ve ağır bir şekilde birçok sıkıntısının olduğunu görüyoruz. Yaşlı, kocamış insanları cezaevinde tutarak nereye varacaksınız diye soruyoruz!

Bu senenin çok önemli olaylarından birisi de kira uyuşmazlıklarıydı! En azından son zamanlarda çok çok artan ve artık yaralama ölümlere yol açan bu konu hakkında arabuluculuk uygulaması konularak mesele biraz halledilmeye çalışıldı. 8 ay önce sisteme kazandırıldı. Ev sahibi kiracılar arabuculuğa gitmeden dava açamıyor. Bu sıkıntıları biraz azaltmaya başladı yoksa yıllarca süren davalar kronikleşmiş, kemikleşmiş durumlar oluşturuyordu. Umarım bu bir çözüm sağlar çünkü çok vahim bir boyutta ev sahibi kiracı çatışmaları.

2023’de Türkiye’de halen Kürtçe anadilde eğitim yok. Büyük bir talep vardı aslında ve bu talebe karşılık “Seçmeli ders vererek biz bunu hallederiz.” dediler ve işin doğrusu seçmeli ders derde deva olmadı. Bakın 2015’de 80 bin öğrenci seçmeli ders alırken 2023’de sayı 23 bine düştü çünkü doğru düzgün Kürtçe derslik yok, öğretmen yok ve bu yüzden talep düşüyor ve okullar da başka derslere yönlendiriyor. Bunun sonucunda fiilen işlevsiz kalıyor. Bu aslında anadilde eğitim verilmesi gerekiyor. Arzu eden alır, arzu etmeyen almaz ama böyle bir eğitimin verilmesi lazım. Seçmeli dil meselesinin yürümediği görülüyor ortada. Bize gelen başvurularda biz bunu çok net bir şekilde görüyoruz.

İşçi sağlığı ile ilgili raporları sunalım. Kasım ayında 137, yılın ilk 11 ayında en az 1772 işçi hayatını kaybetti. İSİG çok değerli bir çalışma yapıyor, raporlarından kasım ayında 137 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş. Çoğu yüksekten düşme, ikinci sırada ezilme göçük, üçüncü sırada trafik servis kazaları var. İş kollarına göre inşaat yine 1. Sırada, tarım orman ikinci sırada, gemi tersane üçüncü sırada, taşımacılık dördüncü sırada, madencilik beşinci sırada. Bu hemen hemen hep böyle seyrediyor. İnşaat sektöründe ölümler hep birinci. O yüzden inşaatlarda çok yoğun bir şekilde hakka hukuka aykırı işler yapıldığını biliyoruz ve bunlar da hep böyle bu tür ölümler ile sonuçlanıyor maalesef.

Kadın cinayetleri konusunda 2013’den bugüne en az 1349 kadın işçi iş cinayetlerinde yitirdik. Bunlar da kadın iş cinayetleri konusundaki bir tablonun bize yansıması, bakın 2013-2023 arası son 10 yılda 1379 kadın iş cinayeti yaşanmış. Burada da kadınlar da tarım orman ilk sırada. İkinci sırada sağlık alanındaki ölümler. Üçüncü sırada ticaret büro eğitim alanında. Kadınlar çoğunlukla inşaatta çalışmadığı için onlar da çoğunlukla tarım orman işçiliğindeki ölümler ön plana geçiyor.

Bu hanımefendi bize başvurdu; Eda Kaya! Eda Kaya Hanım İstanbul’da Maslak Jandarma Karakolu’nda gözaltındayken kimliği belirsiz bir kişi tarafından kendisini istihbaratçı olarak tanıtan bir kişi tarafından hakaret, küfür ve cinsel tacize uğramış. Biz bunu Meclis’te de gündeme getirdik, İçişleri Bakanı’ndan bir açıklama bekliyorum. Böyle bir rezalet olabilir mi? Bir jandarma karakolunda o karakolun görevlisi olmayan bir başka kişinin oraya gelerek gözaltındaki kişiye küfür hakaret ve cinsel taciz yapması kabul edilebilir mi? İnsanların canı, malı, güvenliği, namusu kime teslim Sayın Bakan Ali Yerlikaya size soruyorum! Bu rezalete bir açıklama getirmeyecek misiniz? Bakın suç duyurusu da yapıldı Adalet Bakanlığı’na da bunu hatırlatıyorum. Bir kadının taciz edilmesi, ona küfür, hakaret edilmesi olacak şey mi? 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde bu rezaletleri konuşuyoruz! Ülkenin hali apaçık ortada değerli arkadaşlar!

Cezaevinde de kendisini ziyaret ettim. Engelli hastaların durumunu az evvel belirttim, cezaevinde engelli olursanız ve işsiz güçsüz bir durumdaysanız çok zor durumdasınızdır. Şerife Sulukan bir fizik öğretmeni. İşinden KHK ile ihraç edilmiş, yetmemiş. Eşi cezaevine atılmış yetmemiş. Kendisi cezaevine atılmış yetmemiş. Engelli bir şekilde cezaevine atılmış, ağır engeli olan bir hasta o yüzden Menemen R Tipi Cezaevi’nde oldukça ağır bir hasta ve tahliye edilmesi, infaz erteleme alması gerekiyor ama zulmen orada tutuluyor. Ben kendisini cezaevinde ziyaret ettim hiç iyi görmedim gerçekten. Bir an evvel tahliye edilmesi gerekiyor ama hala orada tutuluyor olacak bir şey değil. Oğlu bize başvurdu; “Annem epilepsi ve felçli hasta bir kadın olmasına rağmen tek kişilik odada cezaevinde kalıyor. Annemin durumunun anlatılmasını ve acilen çıkmasını talep ediyoruz. Günden güne kadın içeride bunalıma giriyor. Tek başına ve konuşabilecek kimsesi dahi yok. Ailem Tokat’ta ikamet ediyor, annem ise İzmir’de. Tokat’tan İzmir’e gidiş gelişler çok zor maddi manevi her açıdan. Babam da cezaevinde. Ben ve kız kardeşim bunalımdayız, depresyondayız, ağır ilaçlar kullanıyoruz. Psikoloğa gidiyoruz. Bir çözüm bulun.” Diyor Şerife Sulukan’a bir çözüm mutlaka bulunması lazım çok vahim bir durumda, kendisini ben de yıllardır gündem ediyorum, bana mektup yazdı cezaevinde ziyaret ettim durumunu bir hekim vekil olarak hiç iyi görmedim bir an evvel infaz erteleme alması gerekiyor bunu net bir şekilde söylüyorum değerli arkadaşlar.

Bir başka hasta mahpus kanser hastası, üroloji hastası, mesane kanserli bir hasta defalarca ameliyat geçirdi, kemoterapiler aldı ama şartlı tahliyesi bile verilmiyor. Zalimlik son safhada, denetimli serbestlik verilmedi, ağır hasta olmasına rağmen şartlı tahliyesini bile alamadı ve cezaevinde Sincan’da tutuluyor olacak bir iş değil. Bir intikam hissi ile hareket ettiklerini çok net bir şekilde görüyoruz kabul etmiyoruz bu zulmü. Hasta engelli mahpusların durumu son derece kötü, güya İnsan Hakları Haftası’nda bunu çok üzücü ve utanç verici bir hal olarak kamuoyuna sunuyorum.

Bakın cezaevlerinde neler yaşanıyor? Cemal Tanhan Kürt meselesi ile ilgili suçlamalar yüzünden cezaevine atıldı, 5 Eylül’de defalarca baskılar yapıldıktan sonra ancak ağır hasta mahpus ölüm döşeğinde ancak ve ancak tahliye edildi şu durumda bakın. Sonunda ancak tahliye edildi. Biraz daha belki iyi görseler Menemen R Tipi’ne gönderirlerdi ama ölüm döşeğinde olduğunu görünce tahliye edelim dediler. Tahliyeden sonra ancak 43 gün yaşayabildi ve maalesef hayatını kaybetti Cemal Tanhan. Cezaevinden ya tabutta tahliyeler oluyor ya ölüm döşeğinde tahliyeler oluyor. Bu da korkunç bir örnek olarak size bu hafta içinde sunduğum bir örnek maalesef.

LGBTİ+ hakları konusunda da çok ağır hak ihlalleri var ve LGBTİ+ bireyler bu konuda son derece önemli sıkıntılar yaşıyorlar. Yerli ve milli denilerek bu kişiler yoğun bir şekilde dışlanıyor!

Cezaevlerinde 65 yaş ve üstü kaç kişi var biliyor musunuz? Dünya İnsan Hakları Haftası’nda söyleyelim; 4034 kişi var! Artık yaşlı olarak kabul edilen bir yaş grubunda ağır hastalığı ister istemez olan bir grupta 4034 kişi Türkiye cezaevlerinde var. bunlardan 145’i kadın ve cezaevlerinde ayrıca 2541 çocuk mahpus da var.

Türkiye’de zorla kaçırılma kaybedilme vakaları geçtiğimiz yıllar çok yaşandı ve maalesef bu yıl da yaşandı. Onlardan son örnek Tacikistan’dan Türkiye’ye kaçırılıp getirilen ve bunu da resmi bir açıklama ile MİT tarafından yapıldığı açıklanan Koray Vural vakasıydı. Biz 19 gün boyunca bu insan nerede diye sorduk tek bir açıklama yapılmadı en sonunda, MİT: “Biz onu Tacikistan’dan kaçırıp getirdik.” Diye bir açıklama yaptı işte ülkenin hali ortada değerli arkadaşlar.

Kadın cinayetleri; bu yılın ilk 11 ayında Türkiye’de 350 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Bu sayısının 107’si şüpheli ölüm 243’ü ise kadın cinayeti olarak kayıtlara geçti.

Bu yıla çok iyi başlamamışız çünkü 2 Ocak’ta Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi.

Anayasa Mahkemesi partimize yönelik hesap bloke olayı gerçekleştirdi.

6 Şubat’ta korkunç Kahramanmaraş depremi yaşandı ve 3 aylık bir olağanüstü hal ilan edildi, çok büyük bir felaket yaşadık bu sene depremde. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına da sabırlar diliyorum. Halen Kahramanmaraş’ta, Hatay’da, Malatya’da ve diğer birçok ilimizde barınma sorunu var. Büyük sıkıntılar var, su sorunu var. Hatay en ağır şekilde vurulan bir ilimiz oldu. Antakya yerle bir oldu ve maalesef bu konuda şu anda iyi bir gelişme yok. Büyük sıkıntılar maalesef devam ediyor!

Emekli vatandaşlarımız bu sene çok büyük sıkıntılar çektiler. Bu Pazar günü Ankara’da bir miting düzenleyecekler, bu hafta içi de emekliler ile ilgili durumu gündem ettik. Sendikalar, emekliler, kuruluşlar isyan ediyor çünkü düşünün 16 milyon civarında emekli var ve bunların yarısından fazlası 7500 TL maaş alıyorlar. Olacak bir iş değil. Asgari ücretin altında maaş alan daha büyük bir kesim var. Çok vahim durumda emekliler. Çok önemli talepleri var ve bunları bu Pazar günü Ankara’da gündeme getirecekler. Emekli asgari ücretin üstünde önceden maaş alırdı şu anda asgari ücretin de altına düştü. Asgari ücretlinin durumu iyi demiyorum fakat onun bile altına düştü, dibin dibine düştü emekliler. Gerçekten vahim bir duruma düştü. Prim günü esas alınarak ve intibak yasası çıkartılarak yeniden düzenlenmeli. Aylık bağlanma oranları dul ve yetimleri de kapsayacak şekilde milli gelir artışı dikkate alınarak yükseltilmeli ve diğer pek çok hakları verilmeli.

2023 yılı insan hakları haftasına girerken bir ağır mahpusun durumunu size anlatacağım raporu da burada. %97 ağır hasta engelli bir kişi olmasına rağmen kendisinin cezası onanarak cezaevine girdi. Sakarya Ferizli Cezaevi’nde fakat haftada 3 gün diyalize giren bu kişi diyalize giremiyor, çok önemli sıkıntılar yaşıyor ve cezaevinde bu haliyle ölebilir. Adalet Bakanı’na buradan sesleniyorum; bu kişinin ölüm haberini mi almak istiyorsunuz? Bakın 30 Kasım 2023 günü 10 gün önce cezaevine girdi, haftada 3 gün diyaliz alıyordu, zaten bir diyaliz sonrası tutuklanmıştı ve hastaneye götürülüyor, diyaliz yapılmadan geri cezaevine götürülüyor. Ondan sonra acile götürülüyor. Diyalize götürülüyor giremiyor çıkıyor. Yoğun bir sıkıntı yaşıyor değerli arkadaşlar. Bu kişinin bir an evvel infaz erteleme işlemlerinin yapılması lazım. Son derece ağır bir durumda. Bu kişi en azından ölmeden infaz erteleme işlemlerinin başlaması gerektiğini söylüyorum. %97 engelli şu haline bakmayın, daha iyi zamanlarındaki bir fotoğrafı, yatalak bir hasta. Haftada 3 gün diyalize giren ağır bir hastadan bahsediyoruz.

Engelliler ile ilgili sıkıntılar bitmiyor çünkü Türkiye’de %12 civarında engelli vatandaşımız var, 10 milyona dayanan bir engelli ve bir de bunların yakınları var. çok büyük sıkıntılar çekiyorlar, onlardan birisi bize başvurdu. Kocaeli Çocuk Destek Merkezi’nde çalışıyor Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda ve eşi Ankara’da çalışıyor, kendisi tek başına Kocaeli’de. Eş durumundan dolayı Ankara’ya tayin istiyor ama “3 yıldan önce seni oraya vermeyiz.” Diyorlar, engelli vatandaşlarımıza pozitif ayrımcılık yapılmalı fakat yapılmıyor. Ne olacak bir engelli vatandaşımız, gözleri görmeyen bir engelli vatandaşımız Ankara’ya tayin edilse ona bir kolaylık sağlansa ne olacak? “3 yıl bekleyeceksin.” Denilerek işler yokuşa sürülüyor. Bu konuda da bu engelli vatandaşımıza yardımcı olunması gerektiğini buradan ifade etmiş olalım değerli arkadaşlar.

Hak ihlalleri çok yoğun, bize çok yoğun başvurular geliyor bir kısmını anlatmaya çalışacağım. Kamuda sürekli işçi kadrosuna alınan 4D sürekli işçilerden 696 KHK’lı işçiler diyor ki: “Biz hizmetli olarak çalışan başka mesleklerden olan kişilerden kadrolu olduk ama halen hizmetli olarak çalışıyoruz. Aslında asıl mesleklerimiz tıbbi sekreter ve diğer bazı mesleklerdi. Bununla ilgili 375 Sayılı KHK’da değişiklik yapılmasına dair kanunun 2. Maddesine istinaden ilgili maddenin 5. Paragrafı yürürlükten kaldırılarak bu sorunun düzeltilmesi ile ilgili mevzuat düzenlenmesi önemlidir.” Diyorlar. “Taşeron zamanında ihalelerde yapılan yanlış uygulamalar ve personel eksikliğinde kuruluşun ihtiyacına binaen eğitim durumu gözetilerek yıllarca fiilen gerçekleştirilen, mesleği (asıl işi) “veri giriş, tıbbi sekreter, Danış. Yönlendirme. Vs. “olan ancak taşeron zamanında meslek kodu temizlik, çocuk bakım elemanı olarak görünen binlerce işçi yer almaktadır.” Diyorlar.

Başakşehir 4. Etap 1. Kısım 1258 Ada4. parsel Başakşehir Tapu Müdürlüğünde YOLSUZ TESCİL YAPILARAK görevde yetkilerini kötüye kullananlar hakkında bir iddia var. bunu bir iddia olarak alıyoruz, araştırılmasını istiyoruz bununla ilgili yazılı soru önergesi veriyoruz. Bu üyeler hakkında yolsuzluk, dolandırıcılık, kamu zararına neden olma, birilerine haksız menfaat sağlama gibi birtakım iddialar var. bu kişiler hakkında bir ihbar ile bize başvurmuşlar.

KURAN KURSU ÖĞRETİCİLERİ adına soru önergesi verin diye başvuran Fahri Kuran Kursu öğreticileri var ve onların önemli istekleri var. Aylık 8-9 günlük sigorta,asgari ücretin çok altında cep harçlığı maaş ve yarım yatan sigortadan kaynaklı SGK prim borçları çıkarak hiçbir özlük hakkı olmadan hizmet etmiş fahri öğreticiler için çalışmaların artırılması gerektiğini söylüyorlar. Fahri öğreticilere kadro verilecek mi? Diye soruyorlar! Neden kapsam dışı bırakıldık? Diye soruyorlar. Kadro sözü kırgın gönülleri tamir edecek mi diye soruyorlar! Öğretmenlik statüsü niye verilmiyor? Diyorlar! Göreve başlarken devlet ve diyanet tarafından bir sözleşme sağlanıyor mu? Diye soruyorlar! Aylık 8-9 günlük SGK primi olur mu? 30 gün üzerinden yatırılmalı diyorlar.  Emek artı tecrübe kadroları verilmeli diyorlar ve biz bu tüm isteklerini yazılı olarak Diyanet’e ilettik.

Gazze meselesi için yoğun başvurular alıyoruz. “Gazze meselesi için de İncirlik Üssü’nün kapatılması, Kürecik Radar Üssü’nün kapatılması, ticari, ekonomik, siyasi ambargo kararı alınması, bir barış gücünün bölgeye gönderilmesi” yönünde halkımızın talepleri var, bunların iktidar tarafından değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorum.

Mülteci başvuruları var bize yönelik. Uluslararası insan hakları ile iletişime geçin, insanlık dışı bir yaşam yaşıyoruz. Savaş ya da ırkçı saldırılardan kaçmış buraya gelmişiz, hiç hijyen yok çocuklarımız perişan pislik içinde oynuyorlar, çocuklarımızın psikolojisi bozuk, binlerce insan ya çadırlarda kalıyor ya da spor salonunda tutuluyor. Bununla ilgili bize Almanya’dan bir başvuru var ve Almanya Federal Cumhuriyeti’nde kış ortasındayız ve perişan durumdayız diyor!

Melis Teksan Ereğli (Konya) cezaevinde yakınları bize başvurmuş. 3 yıl boyunca tek kişilik hücrede tutulmuş. Koğuşta eşyaları kırılıp dökülmüş, darp edilmiş. Arkadaşlarından gelen mektuplara el konulmuş ve yanına suç grubunu dahi bilmediği kişiler konulmuş koğuşunun yanına ve hasta olduğu halde numara yaptığı söylenerek doğru düzgün sağlık hakkına ulaşamamış. İhlaller yapılmış. Görüşlerde gardiyanlar yanına oturarak psikolojik baskı yapmışlar. Tek kaldığından dolayı psikolojisi iyi değil her an intihar edebilir oldukça tehlikeli bir durum ile karşı karşıyayız.

Tarsus 2 nolu t tipi cezaevinde Sedat Macit için eşi bize başvurmuş. “ Eşim keratakonus hastası. Lens kullanmak zorunda ve lensi kullanamıyor ve görme oranı sadece %5 ve %10 civarı.” Lensi niye alınır? Lensin ne zararı olacak anlaşılır gibi değil! “Tekrar hastane Sevki yeni bir rapor alınması gerekiyor. Lens takmadan mahpus önünü göremiyor ve hala bu lensi alamıyor, olacak bir iş değil.

Ankara Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kendisini ziyarette etmiştik. 90 gündür açlık grevinde olan bir mahpus var Hüseyin Karaoğlan. Kendi cezai durumu açısından kalmaması gereken yerde kalıyor ve bu yüzden buna itiraz ederek açlık grevinde ve “1 saat havalandırmaya çıkarıldığında havalandırma dönüşünde saldırıya uğruyor. Zaten 90 gündür aç hücrede tek başına bütün ihtiyaçlarını karşıladığı için çok zayıf, ayakta zor durabilen bir insana canına kastedecek şekilde, öldürme amaçlı işkence yapılıyor.” Diyor yakınları. Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ni arıyoruz telefondan kaçıyorlar, Sincan Cezaevi Savcısı bu konuda bir açıklama yapsın. Bu insan içeride öldürülecek mi? Açlığından mı ölecek? Dayak yiyerek mi ölecek? Bir Allah’ın kulu açıklama yapsın bu nasıl bir iştir anlamak mümkün değil. Biz bu konuyu takip edeceğiz, Hüseyin Karaoğlan ölmeden bu konuya bir çözüm bulunmalı, açlık grevindeki bir insanı darp etmek inanılmaz bir şey ama bu Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde yaşanmış durumda.

Çiğdem Taşkın ağır bedensel engelli bir birey, İzmir Şirinyer İzban istasyonunda asansör bozuk ve güvenlik görevlilerinden yardım istiyor, yardım etmiyorlar ve çok mağdur oluyor, sınavına da geç kalıyor. Engelliler işte bunu yaşıyor. Boşuna engelliler günü kutlanmıyor. Engelliler hayatın her alanında engellenmiş durumda maalesef.

2019 yılında Kürtçe Dil Kursu Avesta Ziman derneğinden eski hocası Ali Yalçınkaya gizli tanık beyanı ile tutuklanmış ve İzmir Şakran Cezaevi’nde. Başvurucu: “Sadece düşüncelerinden dolayı bu kişinin tutuklandığını ve bu hak ihlalinin bitmesi gerektiğini söylüyor.”

Mardin Derik ilçesinden başvuru aldık. Kardeşi Down sendromlu olan bir kişi diyor ki: “Burada elektrikler çok sık kesiliyor, elektronik cihaz kullanıyoruz elektrik yok, 1 haftadır elektriksiz yaşıyoruz. Tedaş’ın yaptığı büyük bir ayıptır, sağlık hakkı ihlalimiz oluyor.” Diyor!

Şu mektupta; Konya Ereğli Cezaevi’nden Cengiz Akkaya’dan gelmiş ve kendisi denetimli serbestliği hak etmesine rağmen verilmiyor. “Cezaevi kurulu örgütten ayrılmamıştır, tarafsıza geçmemiştir, pişmanlık duymamıştır gibi keyfi değerlendirmeler ile tahliyemi 6 aydır erteliyor.” Diyor, bu keyfiyet maalesef Türkiye’nin dört bir tarafındaki cezaevlerinde yaşanıyor. Ağır bir hak ihlali olarak yaşanıyor. Sadece Cengiz Akkaya değil maalesef birçok kişi bu hak ihlalini yoğun bir şekilde yaşıyor değerli arkadaşlar.

Çiğdem Kışlalı İzmit’li, Vekili olduğum ilden bir vatandaşımız; İzmit’te Medical Park hastanesinde yanlış bir teşhis sonucu işsiz ve sakat kaldım. açtığım dava sonucunda mahkemeden çıkan karar ile haklılığım ispatlandı ama 225 bin TL sus otur kabul et kurcalama tazminatına hükmedildi. Benim haklılığım mahkeme kararıyla ispatlansa da benim mağduriyetimin ve organlarımı kaybetmenin bedeli bu kadar düşük olmamalı daha yüksek olmamalı İstinaf’a da başvurmuş, Çiğdem Kışlalı’nın sesini buradan duyuruyoruz!

SGK çalışanları bize başvurmuş. Biz bunu bakana da söylemiştik; SGK çalışanları 666 sayılı KHK ile ellerimizden özlük haklarımız alınmış ve en düşük memur maaşına talim edilerek yaşam mücadelesi vermekteyiz. “KHK’yı delersek tüm kurumlar aynı taleplerde bulunur.” diye bize cevap veriliyor ama biz BDDK yöneticilerinin İstanbul’da daha yüksek maaş aldığı bir ortamda sefalet ücretine razı olamayız diyorlar!

28 Şubat mahkumları da ağır hasta ve yaşlı olarak cezaevinde ve 6 aydır bu kocamış halleri nedeniyle Cumhurbaşkanı’nın önünde dosyaları. Adli Tıp bu konuda kocama hali raporu verdi ve savcılığa gönderildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne geldi. Bunlar; Çetin Doğan 83 yaşında, Fevzi Türkeri 82 yaşında, Yıldırım Türker 82 yaşında, Cevat Temel Özkaynak 82, Erol Özkasnak 77 yaşında. Bu kişiler sürekli hastalık ve kocama halleri var ama Cumhurbaşkanı başkaları için tahliye kararı verirken bu kişiler için bekletiyor bu da olacak bir durum değil. Böylesi yaşlı başlı hasta kişiler için siyasi bir ayrımcılık yapılmamalı sağlığa bakılmalı hekim vekil olarak bunu net bir şekilde söylüyorum değerli arkadaşlar.

Sosyal Güvenlik Kurumu’nda çalışan eczacılar bize başvurmuş. İş barışının sağlanması için 5502 sayılı yasanın 28. Maddesinin değişikliğini talep ediyorlar buradan gündem edelim.

Ahmet Öztürk hasta bir mahpus, 76 yaşında Aydın E Tipi Cezaevi’nde kalıyor, açık görüşe yavaş yavaş gelen, kendi banyosunu yapamayan, yaşlı kocamış bir hasta ve o da hala cezaevinde. 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde işte cezaevindeki hasta yaşlı mahpusların durumları bu değerli arkadaşlar. “Babamın can güvenliğinden endişe duyuyorum savcılığa dilekçe ile başvurdum. Bu hali ile o cezaevinde kalamaz.” Diyor oğlu. “Tabut içinde onu almak istemiyorum canlı bir şekilde almak istiyorum.” Diyor oğlu. Bunlar da çok üzücü hadiseler değerli arkadaşlar.

Can Kaba, Silivri Hapishanesi’nde suçu parasız, bilimsel eğitim istemek ve şiir kitabı yazmak. Mahkemesi 11 Aralık, umarım 11 Aralık’ta tahliye edilmiş olur. Düşüncelerinden dolayı insanları 11-12 aydır cezaevinde tutan bir iktidar var, bu öğrencilerin hali de bu. Burak Başer cezaevinden çıktı ablası Şura Başer cezaevinde, onunla ilgili de bir paylaşım yaparak ona destek olacağız.

“100 ilçede kurulu bulanan sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarında çalışan yaklaşık 10.000 vakıf çalışanı kamu işi yaptığı halde kamu işçisi değildir. kamu işçisi olmak istiyoruz.” Diye bize başvuru yapmışlar. Bunların durumunu da gündem ediyoruz.

Rize Kalkandere L tipi ceza infaz kurumunda Erkan Öztürk’ün denetimli serbestliği verilmiyor, aile Ordu Ünye’de yaşıyor, görüşlere gidemiyor ve denetimli serbestliği verilmiyor. Büyük bir zulüm yaşatılıyor.

Duchenne Musküler Distrofisi nedeniyle aileler bize başvurmuş. Ağır, ölümcül kas, erime hastalığıdır tıbbi olarak fonksiyonel yetersizilik oluşur, Çocuklar yerden kalkmada, yürümede, atlamada, merdiven çıkmada zorluk yaşarlar. 10’lu yaşlarda yürüme sonlanır güçsüzlük artarak devam eder solunum kasları da etkilenir kalp kasları da ve sonunda ölüm olur. Çok dramatik bir hastalıktır. Bu hastalığın oluşumunu engellemek gerekir. Aileleri bilinçlendirilmeli, genetik bir hastalık olduğu için genetik çalışmalar yapılmalı. Farkındalık artırılmalı, nadir bir genetik hastalıktır ama önlenebilir. Evlilik öncesi gebelik öncesi ve yenidoğan gebelik tarama testlerinin yaygınlaştırılması gerekir. Gebelik öncesi pregenetik tanı ve tüp bebek uygulamalarının genişletilebilir. Pahalı ilaçları var ve bu pahalı ilaçlar konusunda da ilaç firmalarının insafına terk edilmemeli diyoruz ve bunlar ile ilgili bir gündem yapıyoruz.  

Bu mahpusun durumunu göstereceğiz, görüntülü görüşme sırasında göstermiş. Cezaevinde intihara teşebbüs etmiş, Gerede L Tipi Kapalı Cezaevi’nde yatan Yusuf Demir intihara teşebbüs etmiş. Ailesi çocuklarının cezaevinde bunalıma girdiğini intihara teşebbüs ettiğini söylüyor ve bu konuda bir çalışma yapılması gerektiğini söylüyor. Psikiyatrik destek aldı mı? Tüm bunların takibi konusunda Adalet Bakanlığı’na soruyoruz!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çok büyük hataları var. bize gelen bir başvuruda; %96 engelli olmasına rağmen raporu da burada, bir hasta %96 engelli bir vatandaşımız. Bakanlık bunu duysun, soru önergesi ile de soracağız. Evde bakım parasını kesmişler, gerekçe olarak da kendi işini kendi görebilirmiş demişler. Anlaşılacak bir durum değil. Hasta yaşlı bir kadın, %96 engelli bakım hizmeti parası nasıl kesilir? Bakanlığa bunu yazılı soru önergesi ile soracağız.

Geçtiğimiz günlerde Kocaeli’de yerel gazetecileri ziyaret ettik. Kocaeli’de yayın yapan internet gazetecilerin örgütlü kuruluşu İnternet Gazeteleri Derneği’ni ziyaret ettim ve gazetecilerimizin çok önemli sorunlarını dinledik, gerçekten demokrasinin gelişmesi için medya özgürlüğü gerekir fakat iktidar medya özgürlüğünü ulusalda ve yerelde kısıyor. Bu gazeteciler gazetecilik yapmak istiyor ama illa iki tane çalışan olacak, maaşları yatacak vb. birçok istekte bulunuyorlar. 1 Nisan 2023 tarihinden itibaren Basın İlan Kurumu ilanlarından faydalanmaları için birtakım şartlar getirmiş durumdalar. Daha öncesinde az çok kıt kanaat bu ilanları alabiliyorlardı ama 1 Nisan 2023’den beri alamıyorlar, birtakım şartları yerine getiremedikleri için çünkü aylık 100 bin TL’yi bulacak bir masrafı yapacak durumda değil yerel gazetecilerimiz ve bu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın genelgesinin iptal edilmesini istiyorlar. Değiştirmekte olmaz tamamen iptal edilmesini talep ediyorlar. Ne olması gerekir diyorlar? Bir gazeteci olmak için aslında bizim Basın İlan Kurumu’ndan izin almamız gerekmiyor. Savcıdan gidip izin alarak kuruluşumuzu başlatıyor, o bizi denetliyor Basın İlan Kurumu da kim oluyor ki bizim gazeteciliğimize karar veriyor diyorlar ve o yüzden olması gerekenler; vergi mükellefi olmamız, çalışma ofisimizin olması, sahibinin sorumlu kılınması, bir haber ajansına abone olmamız ve basın savcılığı tarafından denetlenmemiz gazeteciliğimiz için yeterli olsun Basın İlan Kurumu başka şartlar ileri sürmesin diyor. Haklılar, diyelim ki; iki çalıştıracağı kişinin işini kendisi yapacaksa bir kişi sana ne? İlla şu kadar kişi çalışsın demek! Bu olacak bir şey değil. 25 internet gazetesi Kocaeli’de belediye ve kamu kuruluşu ilanı alabiliyormuş fakat şimdi bulundukları durum dolayısıyla onlar mağduriyet yaşıyorlar çok zor durumda, bir an önce bu meseleyi çözün diyorlar ve biz de bununla ilgili yazılı soru önergesi verdik Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na genelgenin iptal edilmesi gerektiğini, yerel medyanın korunması gerektiğini söylüyoruz. Arkadaşlarımız kanunsuz, yasasız, hukuksuz bir iş yapalım demiyorlar ama savcılığın verdiği izin ve denetleme ile biz bu işi yapalım diyen yerel dürüst gazeteci arkadaşlarımız var. Onları zora koşmak yokuşa sürmek olacak bir hadise değil. Bunu da söylemiş olalım.

Biz bu hafta içinde Meclis’te de gündeme getirdik, İsrail ile ilgili Türkiye iktidarı bağırıyor, çağırıyor, AK Parti- MHP demediğini bırakmıyor, Devlet Bahçeli “Haydi Gazze’ye, Bozkurtlar Gazze’ye” deyip duruyor, Erdoğan Netanyahu’ya demediğini bırakmıyor ama ne oluyor? Bakın biz bunu sosyal medyaya da yansıyan video görüntülerinden de görüyoruz ki 2023 yılı damgalı mallar 2023 yılında İsrail’e gönderiliyor, bunları ispatlamış durumdayız ve İletişim Başkanlığı ise uyduruk bir açıklama yaptı. “Bu 2021 yılındaki bir görüntü.” Dedi fakat biz 2023 yılında imal edildiği bakın kenarında yılı da olan fotoğraflar ile bunu ispat ettik. Kim bu termal taytı gönderen firma? Gaziantep’te Kısmet Tekstil Pijama isimli firma ve bu firma mallarını İsrail’e göndermiş. Bunlar ispatlanmış durumda. İletişim Başkanlığı öncesinde İŞİD’liler tarafından yakılan Türk askerleri durumunda olduğu gibi bunu inkar etmeye çalışıyor. Bu da olacak bir iş değil değerli arkadaşlar.

Trabzon Milletvekili Sn. Vehbi Koç hakkında biz bazı sorular sormuştuk. Kendisi: “Benim ne oraya ihracatım var ne de tersanemde İsrail gemileri tamir ediyorum. Hiçbir şey yapmıyorum.” Diyor ama kendisinin eski ortağı olduğu bir şirket adresinde Oras Denizcilik ve 15 Temmuz Denizcilik faaliyet gösteriyor bunlar belgelere yansımış durumda. Aynı zamanda kendisinin kurucu başkanı olduğu Piri Reis Denizcilik Vakfı var ve bu vakıf adresini de zamanında Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım Malta’daki Offshore kurduğu şirketin adres yeri olarak buraya göndermiş, bunlar da çok önemli gerçekleri gösteriyor değerli arkadaşlar.

10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde insan haklarını saya saya bitiremiyoruz değerli arkadaşlar. Kasım Karataş, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nden bize bir mektup yazmış diyor ki: “32 yıldır cezaevindeyim. 2 yıldır tahliye edilmiyorum. Çok ciddi sağlık sorunlarım var. Bypass ile değiştirilen damarlarım tekrar tıkandı. Bel fıtığı, diz kaymasından dolayı yarı yatalak durumdayım. Acil ameliyat gerekiyor fakat olamıyorum. Olası sağlık sorunlarımdan cezaevi sorumludur.” Diyor.

Zehra Bukan Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nden bize mektup göndermiş; “Anne olarak, evlat olarak burada yaşadığım çaresizliği, yetersizliği, kısıtlanmışlığı anlatamam… İyi değilim… Çocuklarımın benimle geçirdikleri zamanları unutmaları beni çok sarsıyor. Eşim de cezaevinde, iki çocuğumdan uzaktayım ve yıllarca uzakta kalacağım. Bensiz büyümeleri beni kahrediyor. Yanlarımda değilken kokuları burnumda uyumak, uyanmak çok acı… Bu acıları dindirecek güzel bir yol çıkar umarım.” diyor.

Sercan Adıgüzel, Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nden bize yazmış;  “Fiziken buradayım ama ruhum, yüreğim Gazze’de… Şair değilim fakat Filistin için şiir yazdım. Çocukların çaresiz bakışlarını izliyoruz her gün… 29 yaşındayım 21 yaşından beri cezaevleri geziyorum. Ülkemi gezerek değil hapishaneleri ile tanıdım. Buradaki tek aracımız kağıt ve kalem… S ve Y cezaevlerindeki gayri insaniliği anlatın, kuyu dibi hapishaneleri ifşa edin…” diyor biz de bunları yapmaya çalışıyoruz.

Aytaç Ünsal, Edirne F Tipi Hapishanesi’nden bize yazmış;  “Hapishanede bir karikatür çizmiştik, size göndermek istedik engellendi. Karikatürde adalet arayan Emine Şenyaşar’ın ziyaret isteğine, ‘Yok de, yok de!’ diye karşılık veren Adalet Bakanı çiziliyordu. Bunu hapishane idaresi küçük düşürücü bulmuş aslında ifade özgürlüğü içinde bir karikatürdü fakat hapishanelerde böylesi bir karikatüre bile izin verilmiyor.” “Hastaneye gidecektim, benim için özel araç ayarlandı. Diğer araçtaki mahpusun yanında yer olmasına rağmen böylesi bir tecride uğramam tercih edildi. Özel bir tutsak, tehlikeli bir tutsak olduğum söyleniyor ve diğer mahpusla aynı yerde tutulmuyorum. Bu tecridi kabul etmediğim için tedavi hakkım gasp edildi.” Diyor! Bakın ne kadar ağır hak ihlalleri var.

Şaban Sidal, Buca Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden bize yazmış; “Bu cezaevine kendi isteğimiz dışında getirildik. Ağırlaştırılmış müebbet olmadığım halde buradayım. Günde iki saat havalandırmaya çıkarılıyorum. 10 saat faaliyet hakkımız elimizden alındı. Demir parmaklık yetmiyor, hücrelere tel örüyorlar. Tecridi duyun!” diyor.

Sema Şener, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden yazmış; “Karanlığın her yeri kapladığı ateş böceklerinin fener olduğu bir gece çıktık yola. Ancak umudumuz gerçekleşmeden son buldu. Sınırda alıkonulduk. Cezaevine atıldım. Sabır ve dua ile bu kabusun son bulmasını bekliyorum. Tüm masumlar için diliyorum.” Diyor.

Ayhan Ateş, Bünyan Kadın Kapalı Cezaevi’nden gönderdiği mektubunda bana diyor ki ; “Ben bir anneyim. Engelli bir çocuğum var. Tüm çocuklar için barış dolu bir dünya ideali ile çalışan bir HDP gönüllüsüydüm. Ancak kendimi parti çalışmaları gerekçesi ile cezaevinde buldum. Çocuğum için barış dilerken hapishanede çocuğumdan ayrı kaldım. Engelli çocuğum nedeniyle cezaevinde durmak bana azap veriyor. 18 yaş üstü engelli çocuklar içinde ‘Yusuf Kerim Yasası’ uygulansın…”  diyor, çok haklı aslında çünkü engelli çocuğun yaşı olmaz o 40 yaşında da o kişi çocuk gibidir engelli çocuk o yüzden bu feryadı Adalet Bakanlığı’nın duyması gerekiyor.

Dıjvar Nesri İsmail, Afyonkarahisar F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden yazmış; “30 yıllık yatarımı bitirdim. Tahliye olmayı beklerken ek cezalandırmaya uğradım. 20 Ağustos 2021’de iyi halli olduğum gerekçesiyle idare tarafından ödüllendirilirken sonrasında 6 ay tahliye tarihimi uzattılar. Uzatma devam etti 2,5 yılı buldu… Hiçbir cezaevinde bu denli uzatma yaşanmamıştır. Diyarbakır’a nakil isteğimde reddedildi. Rojava’dan gelen yok maalesef…”

Ahmet Altay, İzmir 1 Nolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden yazmış;  “Ağırlaştırılmış müebbet mahpusum, 27 yaşında bir gencim… Ağır bir ceza almış durumdayım… Haklarımız kısıtlanıyor. Yakınlarımı göremiyorum… Annem, babam kocamış durumda. Aile bağlarım baltalanıyor. 5 farklı hapishaneye sürgün edildim. En azından Mardin civarı bir hapishaneye naklimi istiyorum. Ailemde cezalandırılmasın!” diyor.

Ali Can Eren, Denizli T Tipi Hapishanesi’nden bize yazmış; “Mersin’deki ailemden 800 km uzak Denizli T Tipi Hapishanesindeyim. Annem ve kardeşim engelli olduğu için gelemiyorlar. Telefonda annem hep ağlıyor. Ayda bir kez bile gelemiyor. Denizli’den Mersin’e nakil bu kadar zor mu? Doluluk diyorlar fakat biliyorum, ailem cezalandırılmak isteniyor. Açlık grevine gireceğim.” Diyor.

Kübranur Aygün, Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi’nden yazmış; “Görüşlerde annelerine sarılmak için çırpınan evlatları, eşlerinin yolunu gözleyen adamları, dağılan yuvaları görünce kendi halimi unutuyorum. Karınca yuvası görünce incitmeme adına yolunu değiştiren insanların yuvalarını dağıttılar. Çok üzülüyorum. Evladının kokusuna doyamayan anneler gözyaşlarını gülümseyerek gizliyor. Acı şeyler yaşadım fakat bunların kayıp değil ilerde karşıma çıkacak büyük kazançlar olduğunu düşünüyorum.” diyor.

Yorumlar