2 Ağustos 2023

Yine ülkenin ağır insan hakları sorunları önümüzde duruyor ve onları konu edineceğiz, yorumlayacağız. Ülkede adaletsizlik çığırından çıktı. Ülkede bitmeyen OHAL uygulamaları inanılmaz olaylara imza atıyor. Ülkede adeta bir kırım yaşanıyor, ülkede adeta bir hukuk trajedisi yaşanıyor. Bakın güya OHAL bitti, OHAL’in oluşturduğu enkaz bitmedi ve devam ettirilmeye çalışılıyor. Yaşadığımız birkaç olaya vurgu yaparak ne kadar haklı olduğumuzu size göstereceğim.

Bakın size şu fotoğrafları gösteriyorum! 86 yaşında bir hasta, yatalak ve oldukça ağır durumda bir insan. Bakın bu insan şu anda cezaevine girmek üzere. Evet yanlış duymuyorsunuz, şu hasta mahpus, şu anda cezaevi kayıtlarına da girdi ve hastaneye kaldırıldı ardından. Olayı anlatayım; Mustafa Said Türk 86 yaşında Manisa 3. Ağır Ceza Mahkemesi kendisine 10 yıl hapis cezası verdi ve Yargıtay cezayı onadı. Ardından bu yatağa bağımlı, bez bağlı, 2 bakıcının zor idare ettiği, 2 defa beyin kanaması geçiren, kalp krizi geçiren, stendi olan, şekeri 300-400 civarında seyreden bu hasta kişi cezaevine götürülmek istenildi. “Etmeyin, eylemeyin, bu durumdaki kişi nasıl cezaevinde yaşar?” denildi fakat bir çözüm bulunmadı. Bu kişi gördüğünüz gibi sağlık görevlileri aracılığı ile evinden alındı, 86 yaşındaki bu ağır hasta, %98 engelli yanlış duymuyorsunuz Türkiye’de bu da oldu! Alındı ve cezaevine götürüldü! Orada yaşayamayacağı için ardından hastaneye götürüldü. Şu anda Manisa’da bir hastanede yoğun bakımda yatıyor. Hastane sağlık kurulu değerlendirecek, sağlık kurulu raporuna göre savcı belki yine cezaevine yollayacak belki de infaz erteleme için adli tıp kurumunun cevabı beklenecek. Buna göre hareket edilecek! Şu anda yoğun bakımda yatan bir hasta ve cezaevine girmesi ile ilgili işlemler sürüyor. Türkiye’de hasta, 86 yaşındaki kişilerin yaşadığını buradan Zulümat Bakanlığı’na dönen bakanlığa da vurgu yaparak, tüm dünyaya duyuruyoruz.

Bitmedi, bakın Türkiye’de hasta mahpusların dramları, Türkiye’de nakli verilmeyen mahpusların durumları, Türkiye’de çoluk çocuğun depresyona sürüklenmesi bir vahamet arz ediyor!

İkinci vaka bakın; geçtiğimiz günlerde Isparta’dan Elazığ Cezaevi’ndeki eşini ziyarete giden yanında 4 çocuğu ile yola çıkan bir anne, maalesef yolda trafik kazası geçirdi ve 13 yaşındaki Sinem Akbulak hayatını kaybetti. Diyeceksiniz ki: “Bir trafik kazasıdır, olmuştur.” Fakat olayın arka planı öyle değil! Baba Mehmet Akbulak yıllardır ailesinin bu görüşlerde çektiği uzun yol ve çileler yaşanmasın diye Elazığ’dan Isparta’ya nakil bir cezaevine nakil istiyordu vermediler, şu anda Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş durumda ve sonunda ne oldu? İşte aile tekrar Isparta’dan Elazığ’a gidiş sırasında trafik kazası geçirdi ve 13 yaşındaki Sinem Akbulak hayatını kaybetti. Bu bir kaza değil! Bu bir cinayet arkadaşlar başka bir şey değil! Bu Adalet Bakanlığı, Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü eliyle işlenmiş bir cinayet! Bu cinayet konusunda önceki Bakanların da hesap vermesi gerekiyor! Sn. Abdulhamit Gül bakın sizin zamanlarınızdan başlayan bir süreç, nakilleri reddettiniz, bu kişi en sonunda Anayasa Mahkemesi’ne gitti ve bu arada bu zulmünüzden dolayı, aile cezaevi yolunda geçirdiği bir kazada 13 yaşındaki kızlarını kaybediyor! Sn. Bekir Bozdağ bunda senin parmağın var, senin de döneminde bu zulüm devam etti! Sn. Yılmaz Tunç, siz de bu zulme engel olmadınız ve sizin döneminizde işte bu kaza gerçekleşti ve 13 yaşındaki bu kız çocuğu hayatını kaybetti. Elinizi vicdanınıza koyun Adalet Bakanlığı denen Zulümat Bakanlığı yetkilileri, bu çok çarpıcı bir olay, binlerce mahpusa yaptığınız gibi bu aileye de bu zulmü yaptınız ve sonunda bu kız çocuğunun ölümüne yol açtınız. Başka bir şey değil! Bunu nasıl vicdanınıza anlatacaksınız? Nasıl izah edeceksiniz anlamak mümkün değil! Bakın babası 13 yaşındaki kızın cenazesine hapishaneden geldi ve elleri ile o çok az gördüğü kızını toprağa verdi. Bu kız çocuğunun hayatının büyük bölümü ailesinin ve kendisinin çektiği çileler ile doluydu ve en sonunda bir hapishane görüş yolunda hayatını kaybetti. OHAL zulmü bitmiyor ve ailelerin hayatını karartmaya devam ediyor! İşte Mehmet Akbulak ve kızı Sinem Akbulak’ın bir görüş sırasında çekilmiş fotoğrafı. Görüş sırasında birlikte olmuş bu baba ve kızın ne kadar mutlu olduğunu görüyorsunuz ama bu tablo maalesef artık yıkıldı, çok acı bir ölüm ile bitti.

Bu zulümler bitmiyor arkadaşlar. Mustafa Said Türk hasta bir mahpus, cezaevine atmaya çalışıyorsunuz! Sinem Akbulak babasının nakil isteğini vermiyorsunuz ve kızı hapishane yollarında hayatını kaybediyor.

Üçüncü vaka; Ayşe Değerli isimli 18 yaşında bir kızımız. Babasının görüşünden döndükten sonra genel affın olmayacağı, babasına tanınmayacağı yönündeki düşünceleri nedeniyle ve yıllardır çektiği sıkıntılar, üzüntüler, babasının zulmen cezaevinde olmasından ve yaşadıklarından dolayı girdiği depresyon sonrasında, cezaevi ziyareti sonrası bir trenin altına atlayarak intihar etti, hayatını kaybetti maalesef.

İşte mahpusların eşlerini ve çocuklarını depresyonlara sokan, onlara her türlü zulmü yapan bir sistem içinde yaşıyoruz. Bu sistem içinde bakın bir mahpus çocuğunun annesinin bana gönderdiği kayıtları size okuyorum. Diyor ki: “Kim verecek hesabını hocam? Eşim telefon ile aradı, kapattı, kızım susmuyor. Büyük kızım ayrı ağlıyor küçüğü ayrı. İstemiyorum ki Cumartesi olsun, telefon görüş gün saati bile korkusu olur mu insanın? Oluyor işte, benim marketim oldu, markete götüreyim diyorum. “Ben marketi sevmiyorum, babamı seviyorum.” Diyor, telefonunu almış “Babam yok bari telefonunu öpeyim.” Diyor. Zulmen cezaevine atılan, ailelerinden kopartılan, özellikle uzak illerdeki cezaevlerine konulup nakil istekleri reddedilen ailelerden birisinin çocuğunun feryatları bunlar işte. Ülkenin geldiği hal bu!

Ülkede cezaevleri adeta SOS veriyor ve büyük bir zulmün işlendiği bir kurum olarak son derece büyük bir dikkat çekiyor. Ülkede siyasi açıdan düşüncesi farklı olanları cezalandırmak için cezaevi boşaltıp yerine siyasi mahpus doldurmak için olmadık işlere imza atılıyor. Yapılan bu ve cezaevleri bundan dolayı çok büyük sorunlar yaşıyor değerli arkadaşlar.

Bütün bunların ortasında bir de ne görüyoruz? Bütün bu zulümlere karşı haykırması gereken, din adına bütün bunlara itiraz etmesi gereken bir kurum; Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapıyor biliyor musunuz? Tüm bu zulümlere susuyor! Diyanet İşleri Başkanı Sayın ALİ Erbaş’a soruyorum; 86 yaşındaki Mustafa Said Türk’ün, bu ağır hastanın cezaevine atılması karşısında böyle bir ihtimal karşısında görüşün nedir? Nakil isteği reddedilen ve bu yüzden cezaevi yollarındaki bir kazada hayatını kaybeden Sinem Akbulak’ın ölümü ile ilgili görüşün nedir Sayın Eli Erbaş? Ayşe Değerli isimli 18 yaşında bir mahpus kızının girdiği depresyon sonrasında intihar etmesi ile ilgili ne düşünüyorsun Sn. Ali Erbaş? Tek bir açıklama yaptın mı? Hayır yapmadın! Umurunda değil! Senin amirlerinin yaptıkları fiiller ve bunlardan dolayı tek bir yaptığın açıklama yok fakat ne için açıklama yapıyor Diyanet İşleri Başkanlığı? Kendilerine emrediliyor, bir açıklama yapılıyor! Memur olmuşlar, kendilerine emrediliyor bir açıklama yapıyorlar! Kobani Davası için Diyanet İşleri Başkanlığı mahkemeye dilekçe verdi ve mahpusların cezalandırılmasını istiyor! Sen ilk önce adalet iste Diyanet İşleri Başkanı Sn. Ali Erbaş! Senin adaletten haberin var mı? Allah’ın kitabı “Adalet, Adalet, Adalet” der, Diyanet İşleri Başkanlığı “İktidara boyun eğin, boyun eğin, boyun eğin.” der! Başka ne bilirsiniz? İktidarın emrettiği dilekçeleri verirler, iktidarın konuşma dediği konularda konuşmalar, konuş dediği konularda konuşurlar! Kobani Davası zulüm dolu bir dava! Adaletsizlik dolu bir dava! Bir tweetten dolayı binlerce insanın öldürüldüğünü iddia eden bir dava! Atılan bir tweeti binlerce insanın ölümüne neden verdi diye iddia eden bir mahkeme ve son derece büyük adaletsizlikler ile ve iktidar emri ile yürüyen bir yargı işleyişi mevcut. Bütün Türkiye’deki bu cezaevlerindeki ve diğer emniyet müdürlüklerindeki, geri gönderme merkezlerindeki binlerce zulme, işkenceye, haksızlığa susan Diyanet İşleri Başkanlığı, Kobani Davası için iktidarın emri ile kalkmış ceza istiyor! Sen daha ilk önce Allah’ın kitabından bir haberdar ol Diyanet İşleri Başkanlığı! Allah’ın kitabı adalet diyor, zulüm dolu bir dava için senin adalet talep etmen gerekirken kalkmışsın zulüm talep ediyorsun! Başka bir şey değil. Biz ayet-i kerimelerden yola çıkarak şunu söyleyelim; “Aldatanın din ile aldattığı bir dönemi yaşıyoruz.” Bunlar sadece bugün değil, dün de tarihte de peygamberler ile mücadele eden insanlar arasında da vardı, aldatanın din ile aldattığı bir vaka, dini söylemler ile halkı kandırdığı, zalimlere boyun eğdirmeye çalıştığı bir vakadır. Tarihte bunun gibi birçok kişi vardır, Bel’am Bin Baura’lar ve diğer Peygamber Efendimiz dönemindeki din adına, dini metinler adına halkı kandıran, halka ana gerçekleri değil dini anlamdaki eski zamanların kelimelerini yani ana meseleyi değil teferruatı anlatan din insanları vardı. Biz bunları çok iyi biliyoruz, çok yakinen biliyoruz. Ülkedeki adaletsizliği, anlatmazlar seccadeye bulaşan bit kanı ile uğraşırlar. Ülkede kan gövdeyi götürür, bunlar seccadeye bulaşan bit kanı ile ilgili tartışmalara girerler. Ülkede zulüm çığırından çıkar, bunlar iktidarın emrettiği konular için davalarda cezalar isterler, halleri bu ve biz bunu kabul etmiyoruz değerli arkadaşlar.

Kocaeli ulaşım açısından oldukça sıkıntılı günler yaşıyor ve yaşayacak gibi görünüyor çünkü Kocaeli’de ulaşıma zam yapıldı. Bu UKOME zammı ile şehir içi ulaşım bedeli 13 lira oldu öğrenci içinde 9 lira oldu! Öğrencinin, yetişkinin büyük zorluklar çektiği bir dönemde artık çığırından çıkmış fiyatlarla karşı karşıyayız. Ekonominin ayarlarını bozan, kısa sürede mazotu, benzini en az iki katına çıkartan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Bu zamların nedeni bu arkadaşlar! Ülkeyi çok kötü yöneten ve ekonomiyi berbat eden bir iktidarın bütün faturayı halka kestiğinin son örneğini yaşıyoruz ve bunları halk adına seslendiriyor ve bu zulmü halkın sırtına yüklenen bu yeni ağırlıkları yükleri kabul etmiyoruz.

Öylesine bir kötü ekonomik ortam oluşturdular ki; bakın 11.400 lira asgari ücret oldu, “Açlık sınırını geçtik.” dediler! 1-2 ay içinde hemen açlık sınırı asgari ücretin üstüne çıktı. Türk-İş’in yaptığı Temmuz ayı hesaplaması açıklandı açlık sınırı 11.658 lira oldu! Düşünün 11.400 lira asgari ücretin olduğu bir yerde 11.658 lira olmuş açlık sınırı! Yoksulluk sınırı ise 37.974 lira olmuş yani insanca yaşama sınırı 37.974 lira! Birçok memur maalesef yoksul durumda görünüyor çünkü insani birçok ihtiyacınızı karşılayabilecek bir geliriniz maalesef yok. Her fiyat artıyor; et, süt, yoğurt, peynir ve diğer birçok temel gıda maddesinde bu ay yine çok büyük yükselişler oldu.

Ülkenin düştüğü bu adaletsizlik, bu ekonomik buhran, bu iktisadi skandallar ortamında ülkenin yetişmiş hekimleri ülkeden kaçmaya devam ediyor. Bu ay rekor kırıldı! Bakın hekimler ülkeden akın akın kaçıyorlar bu ay, artık geçen aylara göre rekor kırılmış ve 288 hekim ülkeden iyi hal belgesi alarak yabancı ülkelere gitmeye çalışmış. Bakın şu grafiğe baktığınız zaman 2002’deki 1403 sayısı, 2023’de 1643 sayısını şimdiden bulmuşuz daha yılın bitmesine 4 ay var! Düşünün ülkenin içine düştüğü hali. Ekonomik, siyasal, sosyal açıdan içine düştüğümüz halden dolayı akın akın herkesin kaçtığı bir ülke haline gelmiş durumdayız. Bu iktidar bir an evvel gitmeli çünkü ülkeyi bakın seçim sonrası son iki ay içinde bile mahvetti perişan etti ülkeden kaçış hızla artıyor.

Amasra Maden Faciası ile ilgili ortaya çıkan belgeler bu facia yaşandığı zaman söylediklerimizin ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkarıyor. Bakın ortaya çıkan belgeler faciadan yaklaşık 1.5 yıl önce hazırlanan belge ile havalandırma sisteminin yetersiz olduğunu ortaya çıkarıyor. Yani bakın bir facia yaşanmadan 1.5 yıl önce “Burada havalandırma sistemi yetersiz burada çalışmalar devam ederse facia olabilir.” denilmiş çalışmalara devam edilmiş! Yani skandal bu boyutta, iktidarın işlediği cinayetler bu boyutta değerli arkadaşlar!

Bütün bunları kamuoyuna aksettirmeye çalışan medya organları ise ceza üstüne ceza alıyor! İfade özgürlüğü sınırları içinde beyan ettiği fikirlerinden dolayı Sayın Merdan Yanardağ cezaevine atıldı ve Tele1’e de 7 gün ekran karartma cezası verildi! Ne var ortada? Tamamen ifade özgürlüğü sınırları içindeki sözler bunlar! Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kabul etmemiş misin? AİHM’i kabul etmemiş misin? Bunlar tamamen ifade özgürlüğü içindeki beyanlardır ama işte memlekette öyle meseleler var ki “Dokunan yanar.” diyorlar. “Sen bu meseleye dokunursan, Kürt meselesine dokunursan senin canına okuruz.” diyorlar. İşte bundan dolayı ülkede demokrasi ve hukuk yok arkadaşlar. Yani tartışılan bir konuda fikrinizi söylediğiniz anda adresiniz cezaevi oluyor! Böyle bir ülke olabilir mi? Biz tartışılan konuları konuşmayacaksak neyi konuşacağız! Allah aşkına bunları konuşmayacaksak neyi konuşacağız! Siyasetçisi, gazetecisi tartışılan konuları tabii ki konuşacak ve çözüm bulmaya çalışacak ama “Sen bir konuda görüş beyan ettin sen ve televizyonuna biz veririz cezayı.” deniliyor bunu kabul etmiyoruz ve son derece haksız bir karar olarak ilan ediyoruz!

Cezaevleri başta olmak üzere ağır hak ihlalleri yaşanmaya devam ediyor değerli arkadaşlar. Şakir Turan Erzincan Kapalı Cezaevi’nde kalmakta. Sağlık sorunları yoğun bir şekilde var ve Akdeniz bölgesine nakli isteniyor ailesi tarafından ve verilmiyor. Hem hasta hem mahpus! “Ya nakil verin bari, evine yakın bir cezaevinde olsun.” o da verilmiyor. OHAL döneminde binlerce kişiye yapılabilecekken bu nakiller yapılmadı ve insanlar cezaevi yollarında hayatını kaybetti! Son yılların hapishane yollarında, mahpus yakınlarının en çok hayatını kaybettiği yılları oldu bu yıllar! İnsanlar hapishanelerde çile çekiyor, mahpus yakınları da hapishane yollarında perişan oluyor! Trafik kazaları geçiriyor, hayatlarını kaybediyor veya sakat kalıyor! Bunlar kabul edilecek hadiseler değil reddediyoruz itiraz ediyoruz. O yüzden buradan halkın feryadını yükseltmeye devam edeceğiz!

Birçok 15 Temmuz darbe gecesi mağdur olmuş, darbeci ilan edilmiş erin yakını bize başvuruyor! Onlardan birisi bakın Süleyman Özbek Yalçın Mersin Silifke M Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmakta, 52 er ile beraber 12.5 yıl cezaya çarptırılarak cezaevine atılmış durumdalar ama ey yani erin nereden aklına gelecek bir darbe yapacak arkadaşlar! “Sen darbecisin.” diye atılmışlar darbe olduğunu bilmeden terör kalkışması var diyerek bir yere götürülüyor darbe olduğunu anlayınca herhangi bir girişimde bulunmuyor silahını bırakıyor fakat sonra 12.5 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Bunlar olacak işler değil bunlar gariban erler ne alakası olabilir. Bilirkişi raporları da var, buna rağmen bu erleri adil yargılama olmaksızın mahkum etmek kabul edilecek hadise değil.

Yine bir başka er yakını; Cüneyt Öztürk Kandıra 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kalıyormuş eşi bize başvurmuş. “Daha evleneli 2 yıl olmuştu, oğlumuz 1 yaşına girdi tam babasını tanıdı elimizden aldılar Olaydan sonra 20 gün Silivri cezaevinde yattı 6.5 senedir dışarıda ve daha sonra ceza onandı. 10 aydır eşim suçsuz günahsız cezaevinde, dört duvar arasında. Erden darbeci olmaz sesimizi duysunlar yoruldum artık.” diyor Cüneyt Öztürk’ün eşi! Yurdun dört bir tarafından feryatlar yükseliyor arkadaşlar. Suçsuz, günahsız o zindanlara girmek nedir biliyor musunuz ya! Allah aşkına ama hal bu işte o yüzden de biz bunları gündem etmeye devam edeceğiz!

Özel güvenlik görevlileri bize bir skandalı haber veriyor! Birisi bize başvurmuş ve tüm özel güvenlik görevlileri adına önemli bir skandala işaret ediyor. Diyor ki: “5 yılda bir kimlik yenileme adı altında sınava tabi tutuyorlar. Sınavda 0 bile alsan kimliği yeniliyorlar o zaman bu sınavı niye yapıyorsun! Kursa yazılmak şart, oraya para veriliyor. Sınava gidiliyor bir sürü maddi masrafı oluyor güvenlik görevlisinin zaten aldığı maaş ne ki! Hiç kimse 5 yılda bir sınava da girmiyor biz sınava boş yere giriyoruz ve 0 bile alsak yine kimlik yenilebilir. Bu ne iştir?” diyor! Biz de İçişleri Bakanlığı’na soruyoruz ya; hangi işiniz doğru Allah aşkına! Şimdiye kadar yeni Bakan gelene kadar eski biliyorsunuz suç işleri bakanı Soylu KHK ile ihraç edilip daha sonra OHAL Komisyonu tarafından iade edilmiş yüzlerce polisi göreve başlatmıyordu, yeni bakan geldi başlattı! Ya arkadaşlar ülkede hukuk yok mu? Hukuk güya Soylu zamanında da vardı Ali Yerlikaya zamanında da var! E demek ki bakana göre durum değişiyor. Demek ki ortada hukuk yok, ülkede hukuk yok! Yani güya ortada hukuk var bir bakan uyguluyor bir bakan uygulamıyor! Şu hale bakın. Yıllardır biz bu konuları burada gündem ettik OHAL komisyonunun iade ettiği polisleri niye göreve başlatmıyorsunuz dedik burada en sonunda yeni bakan geldi lütfettin başladı o niye başlamıyordu o zaman hukuk yok muydu? Kimse cevap vermiyor ülkenin hali bu işte!

“Çorum Sungurlu T Tipi Kapalı Cezaev’inde tutuklu yargılanan oğlum İhsan Kayhan ve daha var arkadaşlara adına size başvuruyorum.” demiş başvurucu ve bu cezaevinde çok ağır görüş kurallara uygulanıyor! Düşünün Diyarbakır’dan kalkmış Çorum Sungurlu’ya gitmiş bir Diyarbakır’lı 2 dakika geç kalmış ya! “Görüşünü iptal ettim geri git Diyarbakır’a.” demiş böyle vicdansızlık olur mu ya! Allah aşkına bu nasıl bir şeydir! Yani saatlerce Diyarbakır’dan kalkmış Çorum Sungurlu’ya gelmiş “2 dakika geciktin görüşün iptal bir dahakine kardeşim izin vermiyoruz.” şu vicdansızlığa bakın ya ve özellikle bu cezaevinde, başka cezaevlerinde 10 kişiye kadar ziyaretçi alınırken bu cezaevinde 5’ten fazla yok! Zaten insanlar maddi manevi bir sürü zorluğu aşarak mahpusu görmeye geliyor ve bu cezaevinde böyle bir zulüm var! Bu cezaevi özellikle mi bunu yapıyor? Bakanlığa soruyorum! Başka cezaevinde bu olmuyor bu cezaevinde oluyor. Bu ne iştir ya diye soruyoruz size! “Birçok aile biz de dahil olmak üzere uzun yollardan geliyoruz, en azından kalabalık görebilmemiz ve kardeşlerimize oğullarımıza yoldaşlarımızı biraz daha moralli hissettirmemiz için bu görüşü hepimizin yapması lazım.” diyor ama yaşatılan bu ya! Ne olacak yani insanlar 5 kişi yerine 10 kişi görsün ne olacak? Buna niye sınırlama getiriyorsunuz bu kadar daraltıyorsunuz!

Denizli Güney ilçesi Haylamaz Mahallesi sakinlerinden bir başvuru aldık. Bu bölgenin insanları kekik üretiminden gelir sağlıyorlar ama tüccar köylüleri çok mağdur ediyormuş! Yani çok ucuz fiyata kekik alarak köylüyü perişan ediyor! Bu konuda Tarım Bakanlığı’nın müdahalesi gerekiyor. Diyorlar ki: “Biz geçen yıl 30 liradan sattık bu sene daha az bir fiyat verildi, satamadık elimizde kaldı 10 lira verdiler. Geçen yıldan kalan kekiğe bu sefer 15 lira bu bu yılki mahsule 25 lira veriyorlar. Güney ilçesi olarak bu konuda mağduruz emeklerimizin karşılığını alamıyoruz, bu konunun gerekliliği yerlere  i dile getirilmesi ve çiftçimizin mağduriyetinin giderilmesini sizden istiyoruz.” diyor Haylamaz mahalle sakinleri biz de burada mecliste gündeme diyoruz! Tarım Bakanlığı’nın bu konuya bir ele atması gerekiyor vatandaş fakirleştikçe fakirleşiyor zengin zenginleştikçe zenginleşiyor ülkenin hali bu! Tarım Bakanlığı’nın umurunda mı diye soruyoruz!

Emekliler yine bize yoğun bir şekilde başvuruyor! “7.500 lirayla nasıl geçinebiliriz vekilim?” diye başvurmuş bir emekli kardeşimiz! “%25’lik zam yaşanabilir bir ücret değil, adalet talep ediyoruz.” diye bir feryatla bize başvurmuş emekli kardeşlerimiz! Biz de emeklilerin sıkıntısını dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz diyoruz!

Fazilet Küçükoğlu Erzincan Kadın Cezaevi’nde kalıyor ve eşi İskenderun’da depreme maruz kaldı çocuğu ile birlikte. Depremden önce İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’ndeydi depremden sonra infaz koruma memuru kalmadığı için Erzincan’a zorunlu nakil yaptılar ve İskenderun’da denetimli serbestlik verilirken Erzincan’da verilmiyormuş ve düşünün depremzedeler bir de böyle bir mağduriyet yaşıyorlar gördüğünüz gibi! Tahliye olabilecekken bir cezaevinde uygulanan diğer cezaevinde uygulanmadığı için depremzede bir aile böyle bir mağduriyet yaşıyor buradan da bunu eleştiriyoruz!

Ramazan Aslan: “ arkadaşım Özgür Sungur Tarsus 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde ve görüşüne gittim görüşçüsüydüm, görüş yaptım, 2 hafta kapalı görüşüne gittim, 25 Temmuz 2023’de gittiğimde “Seni almayız.” demişler. “Niye almazsınız? Öncesinde alıyordunuz?” “Emniyet yazı gönderdi terör dosyalarından ceza yatmışsın dosyanız var, “Bu kişiyi bundan dolayı çıkar.”” “Böyle keyfilik olabilir mi? diyor Ramazan Aslan! Cezaevi demiş ki: “Bizi değil Emniyet’i şikayet et!” yani Adalet Bakanlığı’na soruyorum size bağlı kurumlarda kararı İçişleri Bakanı mı veriyor? Bu ne iştir? Hukuksuz, Anayasaya aykırı işler nasıl yapıyorsun? Ramazan Aslan diyor ki: “Ben İzmir Şakran Cezaevi’ne girebiliyorum başka bir cezaevine gidiyorum. “Yok seni buraya almayız.” diyorlar ya bir karar verin Allah aşkına komediye döndünüz Adalet Bakanlığı denilen Zulümat Bakanlığı bir cezaevine girebilir Ramazan Aslan diğer cezaevine giremiyor yani Allah aşkına bunları bir izah edin diyoruz ve bu zulümleri durdurun diyoruz! Böyle anayasayı çiğneyen “Sen işte bir dosyadan yatmışsın seni görüşçü olarak almıyorum.” gibi keyifliliklere izin vermeyin diyoruz!

Geçtiğimiz günlerde Şırnak’ta özel harekat polisleri bir üzücü olaya, bir skandala imza attılar! Şu görüntüleri görüyorsunuz bakın, düğüne giden, yöresel kıyafetler giymiş gençleri böyle duvara dizerek kriminalize ederek bir aramaya tabi tutmak, sırf giydikleri giysilerden dolayı onları terörize etmek! İşte Kürt sorununu devam ettirmekten başka bir şey değil! Kürt sorunu bitti diyenlere hatırlatıyoruz! Bu sorunun devamcısı sizsiniz AK Parti MHP yetkilileri bunu da size söylemiş olalım! Vatandaşa zulmeden, yöresel kıyafetini, konuştuğu Kürtçesini sakıncalı olarak gören bu anlayış hem evrensel hukuka aykırı işler yapıyor hem de vicdanları sızlatıyor hem de sorunu devam ettiriyor!

Gökhan Açıkkollu Hoca onu hiç unutmayacağız! İstanbul Emniyeti’nde gözaltında hayatını kaybetti. Kendisine ağır bir kötü muamele ve işkence uygulanmıştı en sonunda çok küçük bir hücrede, şu gördüğünüz hücre bakın 2*3 metrekarelik bir hücre neredeyse insanlar sere serpe yatmış yerde ancak yatarak orada yer bulabiliyorlar ve bu sıkıcı kapalı ortamda öncesinde de kötü muamele ve işkence görmüş Gökhan Açıkkollu Hoca kalp krizi geçirerek hayatını kaybediyor! Gözlüğü kırılmış bir şekilde, ilaçları kullandırılmamış bir şekilde cenaze aileye teslim ediliyor ve daha sonrası daha vahim! Cenazenin ancak “Hainler Mezarlığına” gömülebileceğine dair bir karar veriliyor ve aileye büyük bir zulüm yapılıyor! Hem emniyette kötü muamele ve işkence yap hem de ardından “Hainler Mezarlığından” başka bir yere gömülemez de hakkında tek bir yargı kararı olmayan gözaltında tutulan bir kişiye kalk sen bunu yap ve bunun hesabını hala verme! O yüzden işte bu hukuksuzlukların hesabını sorduk ve sormaya devam edeceğiz arkadaşlar!

Bakın Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’a bir soru daha soruyorum; şu fotoğrafı görüyor musunuz Sayın Ali Erbaş! Bakın öyle kurtuluş yok! Size bunları göstereceğim soracağım cevabınızı bekliyorum! şimdi bu vaiz soruşturma geçirmiş, gerekçeleri neymiş? Bisiklete binip cübbe giymediği için müftülükten atılan Mehmet Deniz sonunda intihar etmiş! Ya Allah aşkına bir insanı intihar ettirecek kadar hukuksuzluğa nasıl imza atıyorsun Sayın Ali Erbaş? Hiç vicdanın sızlamıyor mu? Bir ton zulüm için sesini çıkarmayan, kendi personeline bile zulmeden, intiharına yol açar bir kurumun Başkanı olarak hiç vicdanın sızlamıyor mu? Ama Kobani davası için ceza istemeyi biliyorsun! Size emrediliyor koşturuyorsunuz dilekçeler veriyorsunuz! Mehmet Deniz Hoca için ne diyorsun? Konuş bakalım Sayın Başkan! Sana soruyorum sana arkana bakma sana soruyorum! Sayın Ali Erbaş muktedirlerin emirlerini yerine getirmek din değildir! Zalimlerin emrini yerine getirmek din değildir! Mazlumun yanında yer almaktır bir dindarın yapacağı! Zalime karşı çıkmaktır bir dindarın yapacağı, bir Müslümanın yapacağı iş bil bunu bilmiyorsan hatırlatayım sana, bildiğin halde yapmıyorsan tekrar hatırlatalım sana! Umulur ki akıl edersin, vicdanın sızlar!

Bakın memurlarına izin verip zulmettirenler neler söylüyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan polislere seslenmiş; “Kanunların size verdiği yetkiyi kullanırken asla sınırları aşmayın.” biz bu kürsülerden binlerce kez emniyet görevlilerin yaptığı kötü muamele ve işkenceyi kınadık! Daha sonra zaman zaman çoğunlukla da işin doğrusu, bunlar örtbas edildi, cezasızlık politikası hakim kılındı ama bakın bir gün sizi koruyanlar korumasız bırakabilir! Şu anda bu zulümler iktidar gücüyle korunuyor. Yargıya emrediliyor ve memurlar korunuyor fakat yarın, öbür gün korunmayabilir de! Sayın Erdoğan ne diyor? “Kanunları size verdiği yetki kullanırken asla sınırları aşmayın.” yarın öbür gün; “Ben size sınırları aşmayın demiştim kardeşim bana ne!” diyebilir size hatırlatalım! Hukuk devletindeyiz polis de olsa Emniyet Müdürü de olsa asker de olsa herkes hukuka uyacak! Ben bir milletvekili olarak buradan bunları söyleyeceğim! Bizim buradan bu eleştirileri yapmamızın nedeni bir hukuk devleti olmamamız! Bir hukuk devleti olsak polis kendisine verilen vazifeyi aşırı bir şekilde görevini istismar ederek kullanamaz! Polis Vazife Ve Salȃhiyet Kanunu anti demokratik bir hal alamaz! Özgürlük esas olur. “Elinde silah var diye vatandaşa her türlü kötü muameleyi yapamazsın kardeşim.” denir gerçek bir hukuk devletinde!

Bakın burada da bir haber var! 20 milyar dolar ihracat geliri getiren tekstil sektörü ne halde? Tekstili kaybediyoruz, sektör büyük bir krizde iflaslar art arda geliyor! Ekonomik krizin vurduğu bir başka sektör tekstil maalesef. Dışarıdan ithal kumaş getirerek bu işi çözemezsiniz bunu size söyleyelim! “Efendim ülkede tarım ürünleri mi bitti. Ee tamam canım dışarıdan getiririz. Ülkede hayvan mı bitti? Dışarıdan getiririz. Ülkede tekstil sektörü mü battı? Dışarıdan kumaş ithalatı yaparız.” Kafa bu, böyle bir kafa ile de bu ekonomik kısır döngü bitmez, enflasyon bitmez ve üretimin olmadığı bir yerde fakir daha fakir zengin daha zengin olur rant bitmez!

Kocaeli’de Muhtar Ali Akbaş paylaşmış önemli buldum. Diyor ki: “Cumaya gittim hutbede İmam dedi ki: “KPSS’ye girecek olanlara Allah zihin açıklığı versin.” diye dua etti.” Muhtar da cemaatten birisi olarak şunu düşünmüş diyor ki: “Eyvallah tamam güzel bir şey, iyi bir dua. Çocuğunuz gitti 95 puan aldı ve mülakatta elendi. Mülakat kaldırıldı mı? Hayır kaldırılmadı. Peki Hoca Sen niye mülakata ses etmiyorsun da “Allah zihin açıklığı versin.” deyip geçiştiriyorsun. Ya ortada büyük bir zulüm var! Mülakat sistemi var. Yazılı da 95 alıyor delikanlı mülakatta eğleniyor. Hoca, Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş, diğer İmamlar niye bu zulme sesinizi çıkarmıyorsunuz? Ama iktidarın emrettiği bir şey oldu mu koşa koşa geliyorsun! Kendi memuruna bile zulüm ediyorsun ve halkın vicdanını da sızlatıyorsun! İşte camilerden “Allah zihin açıklığı versin.” dedirtmek kolay sen kalk mülakata laf et Sayın Ali Erbaş! Buyur bir şey diyecek misin Sayın Erbaş? “Mülakat sistemi zulümdür adalete sığmaz.” diyebilecek misin Sayın Ali Erbaş buradan sana çağrı yapıyorum. Medya organları da duysun Sayın Ali Erbaş iktidarın yıllarca yürüttüğü kendi yandaşlarını memur olarak almak için direttiği mülakat sistemine tek bir kelime eleştiri getirebiliyor mu? Şimdiye kadar getiremiyorsun şimdi buyursun hodri meydan bir eleştiri getirsin! Cezaevlerine bir eleştiri getirsin! Hasta mahkumların ölümüne eleştiri getirsin! Cezaevi yollarında ölen çocuklar için bir çift laf etsin! Babası Mahpus depresyona girmiş çocukların intiharıyla ilgili iki tane kelam etsin Sayın Ali Erbaş buyurun konuşun!

Kocaeli ile ilgili önemli sıkıntılar var. Kocaeli’de KYK yurtlarında 3.000 civarında depremzedemiz vardı ve orada kalıyorlardı ve şu anda okullar açılacağı için “Gidin” denilmiş! Şimdi ne yapacak bu insanlar nereye gidecek? Bu konu hakkında bir açıklama yapılması lazım! “Tamam kardeşim gidin.” yani tamam da nereye gitsinler evleri yıkılmış!

Şu görüntülerde Gölcük Belediyesi’nden bakın kentsel dönüşüm yapılıyor ve Gölcük halkı perişan rantsal dönüşüm yapılıyor aslında yani burada müteahhit firma araçları esnaf ve vatandaşlar olarak Gölcük halkını toz duman içerisinde bırakıyor buna hakkı yok. Kentsel dönüşüm Gölcüklüleri canından bezdiriyor bu skandal görüntüleri Ali Yıldırım Sezer Sayın Gölcük Belediye Başkanı görmüyor mu buradan kendisine soruyorum!

Bir başka görüntü de Kocaeli Kartepe ilçemizden. Kartepe Gülümser Sokak’ta kanal genişletme çalışmasında kışın başlayan işler hala tamamlanamadı. İSU hala bitirmedi kanal çevresinde güvenlik önlemlerinin olmaması yayalar için tehlike oluşturuyor. Burada meclisten bu konunun altını tekrar çizelim yani o kanala bir insan düştüğü zaman mı aklın başına gelecek Sayın Kartepe Belediye Başkanı! Yani bakın biz burada hep uyarı yapıyoruz ardından bakıyorsunuz bir kaza oluyor bunlara da kaza demek mümkün değil artık cinayet oluyor ve insanlar mağdur oluyor!

Şimdi de her hafta gündeme getirdiğimiz ve bıkmadan, usanmadan, yılmadan bu büyük zulüm olarak gördüğümüz vakaları anacağız. Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan yetkililerine dosya teslim edildi. Olacak bir iş değildi ama oldu ve bu Cemal Kaşıkçı dosyası kapatılmaya çalışılıyor! İktidar güya kapattı dosyayı verdi Suudi Arabistan’a ama biz kapatmıyoruz işte! Bilin ki Cemal Kaşıkçı dosyasını biz kapatmıyoruz iktidar kapatmış olabilir yargıya emreder dosyayı kapattırır ama biz kapatmıyoruz buradan Meclis’ten Cemal Kaşıkçı dosyasını kabul etmediğinizi size haykırıyoruz.

Osman Kavala Silivri Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve zulmen mahpus bir insan, kendisini de ziyaret ettim. Memleket sorunları ile yoğun bir şekilde iştigal eden, zulme uğramış bir insan kendisi ve bu zulmü hatırlatmaya devam edeceğiz arkadaşlar.

Şerif Mesutoğlu işlemediği bir cinayetten dolayı cezaevinde olan bir insan ona yapılan zulmü de hatırlatıyoruz.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Marmara Cezaevi’nde, O da zulmen tutuluyor, haksızlıklara, maden facialarına karşı çıktığı için ona bu yapılıyor.

Şenyaşar Ailesi Adalet Bakanlığı’na alınmamış. Her hafta burada Emine Şenyaşar annemiz, Şenyaşar ailesine yapılanları gündem ediyorum biliyorsunuz yıllardır ve anne Ankara’ya geldi Adalet Bakanlığı’na gitmek istedi. Bir alındı bir alınmadı ve mağduriyet devam ediyor. Bir an evvel işlemediği bir cinayetten dolayı cezaevinde tutulan Fadıl Şenyaşar’ın serbest bırakılması gerekiyor. Öylesine adaletsizliklerle dolu bir yargılama ki tam bir katliam yaşanmış ve mağdurlar da cinayet işledi diye cezaevinde tutuluyor! Buna isyan eden annenin yıllardır gözyaşları dinmiyor itiraz ediyor büyük bir adalet mücadelesi sergiliyor.

Gabon’lu Dina Türkiye’de öldürüldü. Gabon Devleti ve ailesi bu konuyu umursamıyor ve biz de burada unutulmayacak vakalar arasına katıyoruz. Bu öldürülen genç hanımın hakkını burada savunmaya devam edeceğiz gündem etmeye devam edeceğiz.

Yusuf bilge Tunç, 4 yıl oldu, 4 yıl önce bugünlerde Ankara Gimat’ta kaçırıldı. 4 yıl oldu düşünün ve halen ne ölüsü ne dirisi var! Emniyet yetkilileri bir açıklama yapmıyor! MİT tarafından kaçırıldığı iddiaları var. MİT bir açıklama yapmıyor, Ankara Emniyeti bir açıklama yapmıyor ama bu kişi ortada yok! Kişi zorla kaçırılıp kaybedildi, ne ölüsü var ne dirisi! Olacak bir vaka değil. Biz o yüzden bunu her hafta unutulmaz vakalar olarak anmaya devam ettik, edeceğiz.

Bu kişiler gibi zorla kaçırılıp kaybedilen Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan Allah’tan öldürülmediler, en azından şu anda cezaevinde tutuluyorlar. Zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra şu anda cezaevinde tutulan insanlar. Zorla kaçırılıp kaybedilen insanların bir kısmı cezaevinde bir kısmı ise toprağın altında anlaşılan durum bu!

Gülistan Doku Dersim’de kaybolan bir genç kızımız. Maalesef hala 2.5 yıldır kendisinden haber alınamıyor.

Hürmüz Diril ve Şimoni Diril zorla kaçırılıp kaybedildikten sonra Şimoni Diril maalesef ölü bir halde bulundu, Hürmüz Diril’den ise hala bir haber yok.

Said Yağmur 2016 yılında Balıkesir’de öğretmendi ve KHK ile ihraç edildi, sonra diyor ki: “15 Temmuz’dan sonra okulu kapattılar diplomamıza el koydular 2017’de gelip bir öğrenci Ramazan ayında iftar verdi dediği için.” bakın birisi demiş ki “Ya o kişi iftar verdi.” dediği için hakkında soruşturma açıldı. “Ağır cezada yargılandım 7 yıl 3 ay hapis cezası verdiler. Somut bir delil olmadan tanıkların sohbet ettiği yönündeki beyanları esas alındı. Bank Asya’da 5.000 TL’lik maaşı hesabım vardı. Bu para için yardım yapılıyor denildi. 7 yıldır öğretmenlik mesleğim elimden alındı maddi ve manevi çok zorluklar yaşadım. Hiçbir şekilde hakkımı arayamıyorum geçimimi sağlamak için inşaatta çalışıyorum.” Diyor. İşte OHAL dönemine bundan dolayı itiraz ediyoruz yüz binlerce kişiye bu zulümler yapıldığı için. Düşünün bir öğretmene yapılanlara bir bakan; işinden atılmış, her türlü haksızlığa zulme uğramış bir öğretmen iken inşaatlarda çalışıyor ve maddi manevi her açıdan bir kırıma uğratılıyor. Biz bunlara hep isyan ettik ve etmeye devam edeceğiz!

Enes Efkan Cevher Trabzon Bahçecik Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve adil olmayan bir yargılamayla yargılandığı yönünde yakınlarının iddiası var ve bir tecavüz davasından yargılanmış ve yakınları adil olmayan bir yargılama olduğu yönünde bize başvuruları var. Biz de burada gündem ediyoruz. “Oğlum işlemediği bir suçtan dolayı 20 yıl hapis cezası ile yargılanıyor.” diyor ailesi.

Ağız ve Diş Sağlığı Teknikerleri yine bize başvurmuş. “Hakkımız verilmiyor başka branşlar bizim yerimize çalıştırılıyor, aile diş hekimliği uygulaması ile hakkımız olan adil atamanın peşindeyiz sesimiz olun.” diyor bu arkadaşlarımız. Buradan meclisten sesleri oluyorum ve soru önergesiyle de Sağlık Bakanlığı’na soruyorum.

Seyyid Ahmet Aydın Akhisar T Tipi Kapalı Cezaevi’nde koşullu salıverilme zamanı gelmiş ve koşullu salıverilme verilmemiş. Keyfi bir kararla tahliye edilmiyor ve itiraz edecekler. Binlerce mahpusa denetimi serbestlik ve koşullu tahliye verilmiyor. Tamamen afaki gerekçelerle yukarıdan gelen emirlerle pişmanlık dayatılarak, soyut gerekçelerle insanlara zulüm devam ediyor! 2 Ağustos 2023 günü Meclis’ten bu zulümleri haykıran bir Milletvekili olarak bütün bu zulümlere karşı durduğumuzu buradan tekrar ifade ediyoruz.

Acil Yardım ve Afet Yönetimi lisans mezunları yıllardır devam eden Sağlık Bakanlığı’nda görev tanımı çalışmasının bir türlü sonuçlandırılmadığını, AFAD, belediye, Kızılay gibi kurumlarda yeterli kadro verilmediği ve mezunların evlerinde mahkum edildiğini söyleyerek bize durumlarını anlatıyor ve kadro beklediklerini söylüyorlar.

Mehmet Ali Uzun Denizli Kocabaş T Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki 13 polis mağduru, 14 Çevik Kuvvet polisleri darbe girişimi gecesi kuleli asker lisesinde görev dönüşü rehin alındılar ve 12.5 yıl cezaları onandı diyor. Savcı beraat talep etmiş bakın ve bu kişilere ceza onanmış. Yani savcı ile beraat talep ederken ceza onanıyor. Yakınları diyor ki: “Bu kişiler sadece emirle gittiler. Beraat isteyen savcının n doğruyu gördüğünü düşünüyoruz ama sonrasında hangi sebeple onandı bu ceza? Yukarıdan gelen bir talimatla neden onandı bu ceza?” diye soruyor yakınları ve biz de onların sesi oluyoruz bu Mecliste!

Yorumlar