21 Temmuz 2023

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tatilde, çalışmıyor! Önceki dönemde de tatilde olmasa bile çalışmamıştı, hak ihlallerini örtbas etmişti, el mecbur bu hak ihlallerini biz burada anıyoruz, vatandaşımıza bir milletvekili olarak yardımcı olmaya çalışıyoruz, bize verilen yetkinin sorumluluğun hakkını vermeye çalışıyoruz.

Değerli basın mensupları iktidar soygun yapıyor. Şu gördüğünüz bir vatandaşın MTV borç ödeme kaydı. 1 değil, 4 kez vatandaşın cebine eline sokuyor! Resmen soygun yapıyor iktidar. Buradan tekrar ifşa ediyoruz, bakın vatandaş Ocak ayında 803 TL ödemiş Motorlu Taşıtlar Vergisi için. Temmuz da bir daha 803 TL ödemiş iktidar diyor ki: “Bu yetmez. Benim iştahım doymuyor, senin cebine diktiğim gözüm daha çok istiyor. Ağustos’da 803 TL daha isterim. Yetmez Kasım’da bir 803 TL daha isterim.” Değerli arkadaşlar şu gördüğünüz resmi belge, bakın Turkiye.gov.tr’den alınan bir vatandaşın motorlu taşıtlar ek vergisi! Bu belge resmen iktidarın soygun belgesidir. Bu çok net! Milyonlarca insanın cebinden para çalınıyor! Kim yapıyor bunu? İktidar ve bunu yasalaştırdılar. Tüm itirazımıza rağmen, tüm direnişimize rağmen bunu yasalaştırdılar. Kabul edilecek bir hal değil ve bunun için Meclis tekrar olağanüstü bir şekilde toplanıyor. Vatandaşa yaşatılan ekonomik zorbalık, cebinden para aşırma vergi bildirme, Deli Dumrul’luğuna karşı isyan, itiraz ediyoruz, itiraz ediyoruz. Bu kabul edilecek bir hal değildir! Ülkede milyonlarca araba sahibi insan var. Araba alacak insan var, iktidar berbat ettiği ekonominin karşılığını vatandaşın cebine elini sokarak çıkartmaya çalışıyor. Tüm millet adına sesi oluyorum. Canı yanan milyonların sesi oluyorum ve bu ek motorlu taşıtlar vergisi belgesini huzurlarınızda yırtıyorum, kabul etmiyorum. Bu ne rezalettir arkadaşlar! Bu bir soygun belgesidir o yüzden devletin bu resmi belgesini huzurlarınızda yırtıyorum ve buna itiraz ettiğimi ve Yeşil Sol Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu olarak sizlere beyan ediyorum, kabul etmiyorum, milletin sesi oluyoruz, itiraz ediyoruz bu soyguna karşı.

Hak ihlallerine geçelim, yoğun hak ihlalleri var karşımızda. Bakın Türk Dil Kurumu’nun ilginç bir uygulaması oldu, biz Türkiye’de herkesi kuşatan kelimeler kavramlarının hakim olmasını söylüyoruz. Bir etnisitede tüm etnisiteleri çiğneyerek vatandaşlık tanımı almasının yanlış olduğunu, vatandaşlık tanımının tüm etnisiteleri kucaklayan, kuşatan barışı, adeleti, huzuru, mutluluğu, eşitliği getiren bir kelime olması gerektiğini söylüyoruz, yıllardır reddediyorlar. Türk adı altında bir etnisitenin vatandaşlık tanımında dayatılması doğru değildir diyoruz ve Türkiye veya Türkiyeli ifadelerinin çok daha doğru olacağını söylüyoruz. Bunun 85 milyonu kuşatacağını ve çözüm getireceğini söylüyoruz ne var bunda ama birileri bunu yapmamakta ısrar ediyor ve hatta Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünden bile çıkarıyor. Web sitesinden bile çıkarıyor! İlginç bir şey yaşandı, Türkiyeli kelimesi Türk Dil Kurumu’nda bir eklendi, bir kaldırıldı. Olacak işler değil! Bir kelimeden bile hassas olan bir kurum, bir iktidar, bir devlet vatandaşına nasıl adalet, eşitlik sunabilecek gerçekten son derece ilginç bir soru!

Cezaevlerinde ağırlıklı olmak üzere yoğun hak ihlalleri yaşanıyor. Sadece cezaevleri mi? Maalesef birçok kurumda ağır hak ihlalleri yaşanıyor, bugün biz farklı her kurum, kişi için bize iletilen hak ihlallerini gündem etmeye çalışacağız. Sizlerin sesi olmaya çalışacağız.

Fahriye Ceylan 1993’te hapis edilmiş. Alanya Mahmutlar L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. 19 Şubat 2023 tarihinde 30 yıllık ceza bitmiş ama tahliye edilmiyor! 30 yıllık ceza vermişsin, yetmemiş, hala cezaevinde tutmaya çalışıyorsun. Bir disiplin suçu yok, sadece diyor ki: “Kalsın bakalım 3 ay daha.” Diyor! Kaderiniz savcının iki dudağı arasında. “3 ay daha kalsın bakalım.” Gerekçe var mı?  “Efendim ben öyle takdir bulundum.” İşte düşman ceza hukuku budur! Bunun gibi bakın onlarca örnek vereceğim. Savcının inisiyatifine kalmış, gözlem kurulları ikinci mahkeme olmuş. Bu ne rezalet! Yarın öbür gün siz de içeri girebilirsiniz, ceza süreniz bitmiş, hiçbir disiplin suçunuz yok, savcı bacak bacak üstüne atmış “3 ay daha kalsın ya. Takdir buyurmuyorum, 3 ay daha kalsın, tahliyesine karar vermiyorum.” Diyor! Bakın olay bu! Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Maalesef Türkiye’de bu olaylar yaşanıyor. 3. Kez tahliyesine engel olunuyor.

Salim Diker Diyarbakır’dan bize başvurmuş. Ekonomik açıdan bir firmanın mağdur ettiği bir insan. Ne yapılmış? “Gel vatandaş sana kısa sürede büyük paralar kazandıracağız.” Denilerek bir kurum tarafından kandırılmış. Peki burada bir devlet denetlemesi var mıydı? Doğru düzgün bir denetleme de yok demek ki vatandaş da mağdur edilmiş. Öncü Hayat isminde birisinin hesabına para göndermiş 24 bin civarında kişi Carlingen denilen bir firma tarafından aldatılmış ve sonuçta büyük bir skandal ve dolandırıcılık yaşanmış, görünen bu! Vatandaşlar bize başvurdu, kaçıncı oldu bu? Bakın defalarca bu doğru düzgün denetlenmeyen, aşırı kar vadeden firmaların denetlenmemiş reklam kampanyaları sonrasında bu sefer de bu firma 24 bin kişiyi mağdur etmiş. Neredesiniz? Maliye Bakanlığı ne iş yapıyorsun? Böyle kampanyaları denetleyen yok mu? Ne iş yapıyorsunuz siz bakanlıklar? Vatandaş mağdur edilmiş, cebinden para aşırılmış ve sonuçta gelinen nokta burası. Diyeceksiniz ki: “Biz ne karışırız vatandaş gitmiş kendisi parayı yatırmış.” Ama bu kadar kolay olduktan sonra Maliye Bakanlığı olarak “Ne yapıyorsunuz?” Ticaret Bakanlığı “Gel bakalım ne yapıyorsunuz?” bu iki bakanlık niye müdahale etmiyor! Kaçıncı kez biz bu tür sahtekarlıkları söyledik. Ben en son eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın yüzüne bir firmanın yolsuzluğunu anlatmıştım meğer şikayet ettiğimiz Bakanlığın, Bakanı kendisi Bakanlığında birtakım alavere dalavereler çeviriyormuş kimi kime şikayet ediyorsun! Sonrasında Ruhsar Pekcan görevden alındı, kendi bakanlığında kocasının kurduğu şirkete ihale vermiş, görevden alındı hakkında hiçbir yargısal süreçte işletilmedi. Madem bir suçu var niye yargısal süreç yürütmüyorsun? Biz böyle birisine böyle bir dolandırıcı firma hakkında şikayette bulunmuşuz. Memleketin haline bakın arkadaşlar! O Ticaret Bakanlığının başındaki kişi ne haldeymiş biz kimden adalet talep ediyormuşuz. Vatandaş yanmış bitmiş! Hali görün.

Osmaniye Toprakkale 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden şikayetler var arkadaşlar. Cezaevinde yemeklerin çok kötü olduğuna dair önemli başvurular alıyoruz, çok kötü diyorlar. Miktarı çok az ve kötü! Bir mahpusun oğlu “Babam şeker hastası yemeklerin düzelmesini istiyoruz.” Diyor Osmaniye Toprakkale 2 No’lu T Tipi Adalet Bakanı duyuyor musun? Ceza Tevkifevleri Genel Müdürü duyuyor musun? Bu cezaevinden yoğun başvurular alıyoruz.

Halil Ay Marmara 2 No’lu L tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor ve bu kişi için ve diğer mahpuslar için önemli ihlaller yaşanıyor. Sıcak su verilmemesi, cezaevinin kısıtlı şartları ve doğalgazların açılmaması ve bütün mahkumlara uzun süreli olmak şartı ile görüş yasakları da diğer ihlallere ek olarak son ihlal de yeni getirilmiş. Hak dernekleri bu konu üzerinde duruyormuş fakat düzelme olmuyormuş, milletvekili olarak bana başvurmuşlar. “Mahpusların bu kadar zor şartlarda yaşaması çok rahatsız ediyor, tutsak olmaları onların insan olduğu gerçeğini değiştirmez.” demiş vatandaş. Bakın biz burada bunun için gündem ediyoruz, cezaevine atılabilirsiniz, özgürlüğünüz bir müddet kısıtlanır ayrı bir konudur, haklı veya haksız ama hakkınız gasp edilemez! Bakın kim olursa olsun ister suçlu ister suçsuz yere hapis yatın içeride bir de zulüm görmeniz doğru değildir, meşru değildir, adalete uygun değildir ve bu insan hakları ihlalidir ve cezaevlerinde en yoğun şekilde yaşanır hepinizin de başına gelebilir. “Cezaevindekiler ötekidir. Ben cezaevine girmem.” Demeyin! Böyle bir iktidar döneminde, böyle bir devlette yarın öbür gün siz de cezaevine girebilirsiniz arkadaşlar. O yüzden “Bana dokunmayan bin yıl yaşasın.” Demeyin, size de dokunur! Dokunanın yandığı birtakım hususlar da olur. O yüzden bu ülkede mağduriyetlere sağır olursanız yarın öbür gün döner sizi de bulur.

Sitelerde oturan daire maliklerinden bize önemli başvurular var! Bir kısmınız belki sitede oturuyordur belki normal site olmayan apartmanlarda oturuyor ama son zamanlarda bu site yönetimlerinden çok şikayetler alıyoruz arkadaşlar. Ne oluyor? Ne bitiyor site yönetimlerinde? Site yönetimlerini birtakım kişiler ele geçirmiş bir alavere dalavere, birtakım şikayetler var veya şahsa bakıyorsunuz bir sürü kişinin vekaletini almış ve çok kişi de bu yönetim kurulu toplantılarına pek karışmıyor, lüzumlu lüzumsuz bir sürü kararlar alınıyor. Site sakinlerinin yoğun başvurularını alıyoruz. Yüksek aidat tutarları; kiraları aşacak aidatlar alınıyor! Çoğunuzun da canı yanıyordur, bu önemli bir sorun haline gelmiş. Bunun için ne yapmalı? Bize başvuranların birtakım önerileri var ben de bunu önemsedim onları gündem edeceğim. Vatandaş diyor ki: “Adam eline 20’şer vekalet almış, salonda 100 kişi olduğunu varsayarsak geri kalan 85 kişinin 15 kişi karşısında söz hakkı kalmıyor. Yapılması planlanan tüm işlemler, gerekli gereksiz projeler, olağan dışı harcamalar ve aidat artışı miktarı gibi binlerce kişiyi ilgilendiren önemli kararlar sadece ve sadece 15 kişi ile kolaylıkla alınabiliyor. Peki neler mi yapılabilir? Diyeceksiniz: “Kardeşim tamam sorun ortada önerin nedir?” vatandaş öneri olarak bize bir şeyler sunmuş. 1. Site aidat artışları devletimizin belirlediği kriterler (Yıllık TEFE-TÜFE) uyarınca artırmalı, bu husustaki belirsizlik giderilmeli, başına buyruk uygulamalar önlenmeli. Aidat TEFE TÜFE oranında artsın. Sonrasında site yönetim kurulu ayağını yorganına göre uzatarak halletsin, bence de mantıklı bir öneri. 2. Site genel kurul toplantılarında toplantı yeter çoğunluğunun 3/4 ya da 3/5 kat maliklerinin bizzat iştirak etmelerini gerektirecek yasal düzenlemeler ile sağlanmalı. Hakikaten bakıyorsunuz 100 sakin oturuyor, toplantı 10 kişi ile bu kişilerin vekalet almaları suretiyle yapılıyor ve sonrasında birtakım yanlış işler dönüyor. Malik sayısının %5 ine kadar vekalet edebilir’ maddesi değiştirilmeli. Bir malik toplam malik sayısının %5’ine kadar vekalet edebilir diyor bakıyorsunuz toplam malikin %5’ini alıyor adam ve böylece çoğunluğun kabul edemeyeceği kararlar alınabiliyor. Bir kat maliki her toplantıda kendisi dahil en çok iki kişilik oy kullanacak şekilde ‘sadece bir kat malikinin vekaleti alınabilir biçiminde düzenlenmeli diye bir önerisi var. Bence de mantıklı bir öneri! Demokratik bir katılım da yükseltilebilir, herkes katılmak zorunda kalır. 3. Sitelerin yıllık harcamaları kendi iç mekanizması denetleme kurulu incelemelerinin yanı sıra yetkili devlet kurumlarınca da kontrol edilmeli. Yani iç denetim mekanizmaları yeterli değil diyor, devlette bu denetlemeyi yapmalı, bence bu da mantıklı bir öneri. 4. Malik sayısının 4/5’nden katılım sağlayacağı olağanüstü toplantılar yapılmak sureti ile genel çoğunluğun alacağı kararlar uyarınca gerçekleştirilmeli oldu bittiye getirilmemeli diyor! Kiracı ve ev sahibi arasındaki uyuşmazlıklar had safhada, yükselen tartışmalar site içi yoğun malikler arası tartışmalar şeklinde seyrediyor önemsenmesi gereken bir konu birçok kez burada başka sitelerin başvurularını gündem ettik şimdi de hem şikayetleri hem çözüm önerilerini gündem ediyor dikkate alınmasını istiyorum.

FMF hastaları adına Emsal Saral, Behçet ve Ailevi Akdeniz Ateşi Dernek başkan yardımcısı başvurmuş. Diyor ki: “Mart ayında Sut değişikliği nedeniyle ithal ilaç erişimi değişti, FMF hastalarının kullandığı anakinra, canakinumab ana maddeli ilaçlara erişmek için 1 yıl gerekiyor. Prosedüre, göre, yerli kolşisin 2×2 kullanmalı, 6 ay ithal kolşisin, ithal kolşisin kullanırken 3 kere atak geçirip tahlillerle ispatlamalı ki kineret iğne TEB’den onay alsın veya amilidoz oluşumu olmalı biyopsi ile kanıtlanmalı ki kineret iğneyi alabilsin. İlaç raporu olmasına rağmen, reçeteye ret geliyor. Bu iğneleri, SUT değişikliği nedeniyle 3. basamak ve üniversite hastanelerindeki romatoloji uzmanları yazabiliyor. Bunların dışındaki romatoloji uzmanları yazamıyor.” Ben de bir hekim olarak konuyu yorumlayım, bu çok yokuşa sürülmüş bir durum. FMF hastalığı çok sıkıntılı bir hastalık, çok şiddetli karın ağrılarınız ile acillere başvurursunuz, yoğun ağır ilaçlar kullanırsınız, öyle ağır ağrı kesiciler kullanırsınız ki böbrekleriniz iflas eder ve bütün bunları kullanmaya ihtiyaç hissettirmeyecek bir ilaca ulaşmanız da zorlaştırılıyor Bakın son değişiklik ile. Bu işin temaruzu ayrı bir konu ama ortada vatandaş var, bu kadar da yokuşa sürmek doğru değil.

Bir başka FMF hastası bize başvurmuş, bakın bir dernek başkan yardımcısı başvuruyor bir de hasta. Çiğdem Göğüş Kocaeli’de 10 yıldır FMF hastasıymış. Kocaeli Şehir Hastanesi ve Kocaeli Tıp Fakültesi’nde takipli hasta, contromal alıyor, bakın oldukça yoğun ağır bir ilaç. “2 haftada bir böbreklerim ağrı kesici almaktan iflas durumuna gelmiş. Kineret iğnesi uygun görülmemiş, locisin lirca sadece günde 1 alıyorum 2’ye çıktığım zaman farklı reaksiyonlar oluşuyor. Kineret’i Sağlık Bakanlığı’na gönderdi onaya gönderdiler, 1 aydan beri 1 tek madde yüzünden iğneyi alamıyorum. Benim şikayet etmediğim yer kalmadı maalesef kimse bir şey yapmıyor. E 80 maddesinin yazılması gerektiği yoksa ret geleceğini söylediler.” Çok yokuşa sürmüşler bu işi, hasta hastalığı ile mi uğraşsın, bu yokuşa sürme işlemleri ile mi uğraşsın, bir hekim olarak üzülüyorum. “Ben ne yapacağımı şaşırdım. İğneyi aldığımızda ataklarımızı durduruyor reçeteyi başka uzman doktor olan yere yazdıramıyorum. Hangi doktor yazdıysa onun yazması gerekiyor. İş yerinden sorun yaşıyorum durmadan izin almaktan başkasına yazdırmak için göndersem de doktor geri çeviriyor. Kineret iğnesi için zorluk çıkartmasınlar. İthal ilaç olan Kineret’e ulaşamıyoruz, 2 milyon hasta olarak mağduruz.” Diyor FMF hastaları. Buradan, TBMM’den FMF hastalarının sesi oluyorum. Bana başvuran FMF derneklerinin sesi oluyorum ve bu sorunun Sağlık Bakanlığı tarafından bir an önce çözülmesi gerektiğini söylüyorum. Temaruz varsa onu sıkı bir şekilde takip edilir ama hasta çile çekiyorsa kıvranıyorsa yapmayın etmeyin, bu kadar israf varken, bu kadar yağma, talan, yolsuzluk varken yapmayın diyorum!

İstanbul İli Şile İlçesi Balibey Mah. 31 ada 11 parsel 29.220 m2 tarla vasfında özel mülkiyete tabi ve 1. derece sit alanı olarak geçmekte. Bu alanda, bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan ilginç özellik ve ender bulunması nedeniyle kamu yararı açısından mutlaka korunması gerekli olan, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlardır. Şile Belediyesine ait Mercan Köşk iştiraki tarafından inşaat çalışmaları yürütülmekte. Meclis toplantısında Naşkan özel mülkiyete tabi araziyi bedelsiz olarak devir aldıklarını ve bu arazi üzerinde yapılan 9 adet milyon TL’lik yapıları, hayır amaçlı olarak ihtiyaç sahibi insanların konaklama ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılacağını ifade ediyorlar ve 1. Derece sit alanındaki bu inşaat çalışmaları varmış. Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü ve Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığının bilgisi olduğunu söyleyerek, bu kurumları da zan altında bırakmaktalar. “Bu işlemi başka parti Belediye Başkanı yapmış olsaydı derhal görevden alınırdı, bu insanların örnek olması açısından ağır cezada yargılanmaları gerekiyor.” Diye bize başvuru yapmışlar. Konuyu daha ayrıntılı incelenir fakat vatandaşın başvurusunda imar durumunda tadilat var ifadesi yazılıyor, bu konunun bakanlık tarafından takibe alınması gerektiğinin de altını çizmiş olalım. Böyle iktidar partisine yakın işler dönüyor mu dönmüyor mu? Bu iddialar doğru mu? Bunun da araştırılması gerekiyor.

Hakkan Abı Yozgat 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor, 3. Defa muhtemelen disiplin suçu olmamasına rağmen tahliye talebi reddedilmiş, 2018’de cezaevine girmiş, 3. Defa tahliye talepleri reddedilmiş, denetimli serbestlik verilmemiş.

DEDAŞ’dan çok şikayet alıyoruz. Urfa’lı, Mardin’li çiftçilerden, bu sefer de DEDAŞ’ın kendi çalışanları bize başvurmuş. Bakın çiftçiyi mağdur ettikleri yetmemiş şimdi de kendi çalışanlarını da mağdur ediyorlar demek ki! Çok düşük maaş ve özlük haklarımızın (sendikal ,banka promosyon ,yüksek riskli iş statüsü, devletin belirlediği yol ve yemek yardımı) bütün bunlara el koydu vermiyor şirket. Şirkete ilettik ve sonunda greve gideceğiz.” Düşünün vatandaşa zulmediyor kendi çalışanına da zulmediyor DEDAŞ buradan bunu da duyuralım, kim takip ediyor DEDAŞ’ı. Bakanlık lütfen konuya müdahil olsun, Enerji ve Tabii Kaynaklığı’na buradan sesleniyorum. Yıllardır defalarca ben ve onlarca vekil arkadaşımız DEDAŞ’ın yaptıklarını burada beyan ettik ama DEDAŞ demek ki korunuyor! Kim nasıl korunuyor? Ne oluyor? Ne bitiyor? Ne dolaplar dönüyor? Çiftçiye ve çalışanına zulmeden bu kurum kim tarafından korunuyor?

Bakın şu raporlar elimizde! Rize L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan Ahmet Mağden 70 yaşında nefes darlığı, astım, kalp ritim bozukluğu ve Parkinson var. Oldukça ağır hastalıklar yürümesini engelleyen enfeksiyonu var ayağında ve ağır unutkanlığı var. 6 yıldır depresyon ilacı kullanıyor elbiselerini başkalarıyla yıkıyor tırnaklarını başkaları kesiyor yemeklerini başkası önüne getiriyor kendi ihtiyaçlarını bile göremeyecek durumda hastaneden 500 sayfalık bir rapor gelmiş ve bütün bunlardan dolayı 70 yaşın üzerinde olmasından dolayı denetimli serbestliğinin 2 yıl uygulanmasını ve tahliyesi talep edilmiş. Cumhurbaşkanlığı affı için başvurulmuş hala bu 70 yaşındaki kişi Ahmet Mağden cezaevinde çile çekiyor adeta işkence çekiyor arkadaşlar. Diyor ki: “Babam Ziraat ve elektrik mühendisi iki üniversite bitirmiş hiçbir haksızlığa göz yummamış nazik naif bir karaktere sahip birisiydi çok mağduruz babam son derece büyük bir sıkıntı çekiyor.” diye bize başvurmuşlar. Bu infaz erteleme konusunda Adalet Bakanlığı ne yapıyor onu da öğrenmek istiyoruz soru önergesiyle sorduk perişan durumdaki yaşlı başlı insanlar cezaevinde Türkiye’de.

Öncesinde de gündem etmiştik Ziyaettin Keskin Tekirdağ Çorlu Yüksek Güvenlikli Ccezaevi’nde kalmakta mahpusun yakınları bize başvurmuş ve adil olmayan bir yargılama dolayısıyla bize başvuruyorlar. “13 yıldır haksız yere cezaevinde.” diyor tabi biz olayı tam ayrıntısını dosyayı bilmiyoruz iddialarını gündem edelim. Kan davası diye bir kişi öldürülmüş. “Biz Sultangazi’de oturuyoruz eşim Arnavutköy’e iş için gidip geliyordu cinayet mahalline telefon sinyalleri yakın olduğu için 13 yıldır suçsuz yere cezaevinde. Görgü tanıkları vardı Hepsi mahkemeye gelip kesinlikle cinayeti işleyen bu adam değildi şahsı, yaşını, boyunu her şeyini söylediler bu kişi değil dediler fakat ağırlaştırılmış müebbet cezası yemiş.” ilginç bir durum dosyanın yeniden değerlendirmesi gerekiyor. Belli ki  haksız yere ağır bir ceza almış bir kişi var, önemli bir iddia var. Bu kadar görgü tanığı bu kişi hakkında şahitlik etmişse boşuna değildir bu olay.

Ömer Yalçın’ın yakınları bize başvurmuş. 20 gün önce bu kişi Antalya’da bir trafik kazası geçirmiş çok ağır bir trafik kazası. Her tarafı kırılmış beyin ameliyatına alınmış kaburgaları kırılmış, solunum cihazına bağlanmış ve kafatasının bir kısmı hala karnındaymış karnına alınmış. Kaza esnasında beyni de zarar görmüş bu nedenle ağır sakinleştirici ilaçlar yapılıyor menenjit ihtimali var ve çok yakın bir takibi gerekirken “Cezan onandı hadi bakalım hapse.” Denilmiş! Şu durumdaki insan düşünün kafatası kemiklerin bir kısmı karnında bir daha ameliyat yapılacak bir sürü sıkıntı yaşıyor ve hemen cezaevine atılmış “İnfazın geldi.” denilmiş ya cezaevine atarsın bir insan iyileşsin Allah aşkına hayati acıdan büyük Risk taşıyor bu kişi cezaevinde ölürse hesabını kim verecek diyor yakınları. “Bu haliyle cezaevinde kalmasına imkan yoktur bunu fotoğrafında görebilirsiniz ve kardeşimin hayatından büyük endişe ediyoruz.” diyor

Irak’ta hapishanede olan Türk vatandaşları var ve bu kişiler bize başvurdu. Dışişleri Bakanlığı ile de görüştük ve halen bir gelişme yok vatandaşlar diyor ki “Gelip Türkiye’de cezaevlerinde cezalarına çeksinler yani tamam cezaevinde olmasın da deniyoruz ama yani bir şekilde Irak’tan Türkiye’ye nakledilsin bunlar bizim vatandaşımız fakat hala bu konuda bir adım atılmıyor ve sağlıkla haber alamıyoruz.” Diyor. Cafer Yıldırım 1 yıldır Irak’ta tutukluymuş. “Türkiye’ye sevkinin olması ve cezasının geri kalanını Türkiye’de yatmasını istiyoruz.” yani cezaya itiraz da yok yani bunu Dışişleri Bakanlığı halen niye halledemiyor? Türkiye ve Irak arasında görüşmelerin yapılıp bu konunun halledilmesi gerektiğini söylüyorum.

Vanlıların ve Van’a gidenlerin sesi oluyorum. Neden? Ya Van Havaalanında insanlar çile çekiyor! Seferler çok azaltılmış Van olduğu için mi azaltılmış diye buradan soruyorum! Bakın son durum nedir? Sadece a kişisi b kişisi değil her vatandaş çile yaşıyor Van havaalanında Vanlılar Van’a gidenler Van’da işi olanlar. Ne yaşanıyor? “Van Havalimanı’ndan günlerdir uçak bulamıyoruz şirketlerin en yakın uçak tarihi 20 gün sonra en ucuz uçak bileti 2500 liradan başlıyor direkt uçuşlar ise sadece İstanbul ve Ankara’ya. “Eylülde düğünüm var İzmir’de ama mağdur durumdayım Van’da mahsur kaldım otobüs biletleri de çok pahalı 24 saat sürüyor 2023 yılında göklerde yerli uçak denirken biz tarifeli uçak bile bulamaz olduk.” diyor bakın çarpıcı bir cümle. “Ulaştırma Bakanlığına bunu bir iletin. Biz burada çile çekiyoruz.” diyor!

Fatih Türkmen Yozgat 1 No’lu T Tipi Cezaevi’nde kalmakta, denetimli serbestliği verilmemiş ve yapılan kurulda tekrar mahkeme edilmiş. Yani düşünün ikinci mahkemeniz de gözlem kurulunda oluyor. Sadece Fatih Türkmen değil 20’ye yakın böyle hakkı gasp edilmiş insan varmış, çok büyük bir sıkıntı yaşanıyor.

Şu fotoğrafa bakın ne geliyorsunuz bir aile değil mutlu bir aile fakat bu aile şu anda mutlu değil. Ayşe Karaduran mahkum da değil tutuklu. Fotoğrafta gördüğünüz 9 aylık bebeğiyle cezaeinde! Ya en azından tutuksuz yargılansın! En azından ev hapsiyle yargılansın ama bu bebek cezaevinde olmasın, bu anne cezaevinde bebeğiyle olmasın diyoruz dinlemiyorlar bizi. Bu kadının cezası kesinleşmiş olsa cezaevinde olmazdı çünkü bebekler 18 aylığa kadar cezaevine girmekten muaf tutuyor ve anneler 18 aylık olana kadar cezaevine girmiyor bebekleriyle fakat cezası kesinleşmediği halde bu bebek cezaevinde ve koğuşta insanlar yerlerde yatıyor. Koğuş çok kalabalık bu çocukta isilik olmuş çok sıcak perişan bir durumda bebek ve hala anne tutuklu Adalet Bakanı’na sesleniyorum. Bakın bir yetişkine değil 9 aylık bebeğe işkence çektiriyorsunuz! Bu kadın adli bir kontrol ile ev hapsi veya adli kontrollü imza ile yargılanabilir fakat acımasızca tutuklu yargılanıyor. 9 aylık bebek çile çekiyor! Bu sıcaklarda düşünün herkesin klimaların altına koştuğu bu sıcaklarda 8-9 metrelik 4 duvar arasında, demir parmaklıklar arkasında bu bebek o sıcakların içinde pişiyor, isilik oluyor, mahpuslar yerde yatıyor bu zulmü maalesef tüm mahpuslar çekiyor.

Tokat Cezaevi’nden de çok şikayet var. Mahpuslara oldukça aşağılayıcı bir dille insanlar ne derse desin yalancı muamelesi yapılıyor, gözlem kurulunda olumsuz rapor veriliyor denetimli serbestliğe çıkmaları engelleniyor ve insanlar artık buna isyan ediyor. Buralarına gelmiş ve Tokat T Tipi cezaevindeki bu uygulamaların bitmesini istiyor. Tokat T tipi ve diğer birçok cezaevi acımasızca bu uygulamaları devam ettiriyor.

Hamdullah Aydemir Van 2. Ağır Ceza’da 12 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Kişi artık psikiyatrik problemler yaşıyor buna rağmen cezaevinde, mesane kanseri ve halen infaz erteleme verilmemiş. Elazığ Fethi Sekin Hastanesi’nde adli psikiyatri bölümünde yatarak tedavisine karar verilmiş ama halen infaz erteleme alamıyor, perişan bir durumda, bu kişileri cezaevinde tutarak kimse bir yere varamaz iyice psikolojisi bozulmuş psikiyatri hastası olmuş bu kişinin infaz erteleme alması gerekiyor.

Mekin Aydemir Ümraniye Kapalı Cezaevi’nde çocuk yaşta Kobani olaylarına karışmış 18 yaşına gelince de cezaevine atılmış, tutuklama kararı çıkarılmış ve bu çocuk yaşta işlediği suçtan dolayı cezaevine atılması, tutuklanması konusunda inceleme yapılması. Yani çocukken işlediği suçlardan dolayı ağır bir şekilde cezalandırılmasının tekrar incelenmesi gerektiğini yakınları söylüyor.

Vahit Zirek: “Avukatsız yargılandım. Dosyam şu anda Yargıtay’da Balıkesir 2.ağır ceza mahkemesinde yargılandım. Ayrıca çalıştığım kurumun gidin borçlarından da beni sorumlu sırtıma yüklediler vergi dairesine bu durumu sorduğunda net bir cevap alamadım.” Adil yargılanmadığını söylüyor adil yargılanma feryadı bu

Emine Abiş olayların ortasında kalmış. “2015-2016 Sur olayları zamanında evimiz oradaydı. Gidecek yerim yok, ben buradan çıkamam çatışmanın ortasında burada kalmak zorundayım.” Demiş Emine Abiş başına gelmeyen kalmamış. Şu anda cezeavinde. 2”016 tarihinde koridor açılıp çıktığında gözaltına alındı ve tutuklandı hiçbir suçu yok iken 1 yıl 3 ay kalıp tahliye oldu ve aradan 4-5 yıl geçtikten sonra dosyası onaylandı ve şimdi yine cezaevinde. 5 kardeşiz ne anne ne baba başımızda babamız terk etti bizi annemizin serbest bırakılmasını istiyor ve aile bütünlüğünün sağlanmasını istiyoruz.” Diyor gerçekten böyle mağdur olan çok kişi oldu. Ben zamanında Sur olayları sırasında Sur’a gitmiştim ve orada hakikaten hiçbir olayla alakası olmayan evi olduğu için orada olan ve bütün bu çatışmalardan dolayı çok ağır mağduriyet yaşayan insanları görmüştüm ve bu insanlar şimdi suçlu gibi ağır cezalar almış durumda. Kabul edilecek bir durum değil orada insanların gidecek başka bir yeri yoktu ve bundan dolayı bir mağduriyet yaşadılar. Şu anda da ağır ikinci bir mağduriyeti yaşıyorlar.

Mikail Çağırıcı, Mehmet Çağırıcı, Emine Abiş üç kardeş farklı cezaevinde ve Diyarbakır’a nakilleri talep ediliyor aile yakınları tarafından. “En azından farklı cezaevlerinden Diyarbakır’a getirilsin.” deniliyor biz de bunu Gündem ediyoruz. “3 kardeşin başta biz ailelerin yaşadığı Diyarbakır ya da Diyarbakır’a yakın yere getirilmelerini talep ediyoruz.” İçlerinden biri işte bu Sur olaylarında ağır mağduriyet yaşayan Emine Abiş ve diğer iki kardeş farklı, uzak cezaevlerindeler. Düşünün iyarbakır’a ne kadar uzak cezaevleri. Kimisi İzmir Şakran Cezaevinde, e Kimisi Giresun Espiye cezaevinde Kimisi Ankara Sincan cezaevinde.

Diyetisyen arkadaşlar bize başvurdular ve obezitenin hızlı bir şekilde yükseldiği Türkiye’de diyetisyen alımlarının çok az olduğu söyleyerek ağır bir işsizlik yaşadıklarını ve aile sağlık merkezlerinde diyetisyen bulundurulması ile obezitenin halledilebileceğini, obezite ile ilgili sorunların tedavi masrafı yerine obezitenin önlenmesiyle devletin kar edebileceğini fakat bunun görülmediğini. Diyetisyenlerin işsiz olduğunu aile sağlığı merkezlerinde diyetisyenlere iş verilebileceğini söyleyerek bize başvurdular. Diyorlar ki:  “Aile sağlık merkezine diyetisyen ataması yapılmasıyla Avrupa’da obezite birincisi olan halkımız diyetisyene çok daha kolay ulaşacak doktorların ve ebelerin yükü hafifleyecek. En önemlisi hakkı yenilen diyetisyenler yıllarca ihlal edilen mesleğini yapacaktır. Ğniversite sınavında çok iyi puanlar alıyorlarmış ama yerine göre ebeler diyetisyenlik yaptığı için diyetisyenler görev alamıyor ve bu yüzden 90 puan alsa bile diyetisyen bir göreve atanamıyor. Bu olacak bir iş değil KPSS’de derece yaptıklarına ama atanamadıklarını söylüyorlar. Ülkenin gençlerini hali maalesef bu değerli arkadaşlar. “Sesimizi duyun ve bize destek verin.” diyorlar.

Feyat Bozkurt: “Cezaevinde yattım cezam bitti denetimli serbestlik bitti yasal olarak hiçbir sıkıntım yok cezaevinden çıktım bir şeyler yapmak istiyorum, hayatı yeniden kazanmak ben topluma toplum beni kazansın istiyorum ama pasaport müdürlüğüne gidiyorum pasaportuma tahdit konulmuş. Gerekçe nedir? Herekçe hiçbir şey yok devam eden bir davam da yok hiçbir sıkıntım da yok gidiyorum denetimli serbestlik sürem de bitmiş her şey bitmiş “Sana idari tahdit koyduk.” Neden? “İşte canınız öyle istedi .”canımız öyle istedi devletindeyiz arkadaşlar. Anayasa Mahkemesi bu idari tahdit ile ilgili kararları defalarca iptal etmesine rağmen bu dayatmalar devam ediliyor. Birtakım yasalara sığınılıyor, birtakım dolambaçlı yollara başvuruluyor ve maalesef bu haksızlıklar devam ediyor.

Musa Çelik bakın çok çarpıcı bir olay, inanılacak bir olay değil ülkede hamile kadınların, lohusa kadınların, anne baba tutuklukların, hasta mahpusların, yaşlı mahpusların zindanlarda inim inim inlediği bir dönemde bakın ne yaşanmış. Bir korucu başı adam öldürmüş. 12 yıl 6 ay ceza verilmiş dosya istinaf sürecinde ya öldürme var ortada adamı tahliye etmişler. Korucu başaı olursanız tahliye ediliyorsunuz gariban hasta yaşlı çocuk bebek olursanız zindanda korucubaşı olursanız tahliyeyi alıyorsunuz, ceza aldığınız halde 12 yıl ceza almış tahliye edildi ya bu ne rezalet? Kim vermiş bu tahliyeyi? Bu ne kepazelik! Şu hale bak bu nasıl bir hukuksuzluk! Adam öldürmek ve serbest bırakılması hangi hukukta var diyor öldürülenin kardeşi bize başvurmuş. Olacak bir iş değil memlekette Hakimler Savcılar Kurulu yok mu? Ne oluyor ne bitiyor Ne Dolap dönüyor? Adalet Bakanlığı yok mu memlekette? Hani ceza almamış bir insan da değil! Hangi gerekçeyle bu kadar ağır bir durumda tahliye edilebiliyor? İşte korucu başı olursanız hemen işleriniz hallediliyor arkadaşlar!

Mustafa Demir Hatay Kırıkhan Çataltepe Köyü’nde yaşlı bir amca düşünün depremde bina yıkılmış 84 hayvanı ölmüş, adamcağız devlete başvurulması gerektiğini bilmiyormuş acılar içinde “Vah mahvoldum.” Diye ağlamış ve devlete başvurması gerektiğini bilmediği için de “Bakit geçti şimdi başvuruyorsun başvurunu kabul etmiyoruz. “demiş ya Kaymakam bile demiş ki “Tamam başvurunu kabul ediyoruz.” fakat ilçe tarımda çalışan memurlar zaman geçti deyip duruyormuş. Herkes biliyor deprem oldu binalar yıkıldı hayvanlar insanlar öldü vatandaş geç başvurmuş biz depremzedelere pozitif ayrımcılık uyguluyoruz tüm Türkiye olarak bu ne haldir yani! Zavallı gariban bir köylünün işi mi görülmeyecek arkadaşlar? Buradan Hatay Kırıkhan  Kaymakamlığını da uyarıyorum. Kim bu işgüzar memurlar sizin onayınız olduğu halde bu memurlar niye bu yaşlı adamın işini görmüyor Kaymakam beye de buradan soruyorum.

Recep Erkek memleketim Diyarbakır’ın Bismil kazasında Akbaş köyünde bir hayli masraf ve emek gösterip ettiğimiz buğdaylarımız elimizde kaldı. Şimdi binlerce çiftçi perişan durum geçen seneki fiyattan buğdayını satamıyor ve ellerinde de kalmış durumda. Yerli buğdaylar elimizde kaldı kimi çiftçi diyor ki: “Ukrayna’dan buğday alındı silolarda bekliyor bizim Buğdaylar Silolara giremiyor buğdaylarımız rezil oldu geçen seneki fiyattan bile satamıyoruz.” Enflasyon aldı başını gitti %180’leri buldu geçen sene düşünün dolar 17-18 liraydı şimdi olmuş 27-28 lira vatandaş geçen seneki fiyattan bile satamıyor yani köylü bundan sonra nasıl tarım yapsın arkadaşlar. Şu hale bakın çiftçiyi düşürdüğünüz hale bakın! On binlerce çiftçi bundan sonra çiftçiliği nasıl yapsın! Tarım Bakanlığı yok mu ülkede? Bu çiftçilerin haliyle ilgilenen yok mu Ukrayna’dan buğday almakla bu işler çözülüyor mu Allah aşkına ya soruyoruz size!

Mehmet Bayır Konya Ereğli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Mehmet Bayır bir er, yine malum 15 Temmuz darbe gecesi komutanları demiş ki: “Hadi erler bir yere gidiyoruz.” erlerin sorma şansı var mı arkadaşlar? Albay demiş: “Hadi gidiyoruz.” Erler silahları alıp gitmişler, havalimanına gitmişler bakmışlar darbe var tek kurşun sıkmamış ve daha sonra polise teslim olmuşlar 20 gün Silivri’de tutuklu kalmışlar bakmışlar ki bu gariban erlerin suçu günahı yok, serbest bırakılmışlar. Ardından mahkeme devam etmiş yıllar sonra bakın aradan 7 yıl geçti cezalar onanmış erler hapse atılmış. “Ya biz komutanımızın emrine uyduk, darbe olduğunu anladığımız anda silahı bıraktık yedik 12.5 yıl cezayı. Garibanız Yargıtay cezayı onayladı ve cezaevine attılar. Madem bu çocuklar haindi neden 6 yıl sonra ceza verildi. Bizim kimseye zararımız yoktu kendi halinde yeni evlenmiş evini geçindirmeye çalışan günü kurtarmaya çalışan gariban insanlarız çok mağduruz. Şartlar çok ağır hiçbir suçu olmadığı halde mahpus ediliyor lütfen erlere adalet erlere özgürlük istiyoruz.” Diyorlar. Defalarca bu konuyu gündem ettik arkadaşlar gariban olursanız böyle zindanlarda inim inim inliyorsunuz korucu başı olursanız ceza aldığınız halde paşa paşa cezaevinden çıkıyorsunuz hiç kimse de sesini çıkaramıyor. Memleketin hali bu işte, biz bunun için isyan ediyoruz ve burada her hak ihlalini gündem ediyoruz vatandaş feryat ediyor adalet istiyor hukuk istiyor böyle bir şey olabilir mi? Göz göre göre masum gariban erler cezaevinde adam öldürdüğü halde korucu başılar cezaevinden elini kolunu sallayarak çıkıyor. Böyle bir düzine tabii ki itiraz ederiz!

Sebahattin Yaman Şanlıurfa Hilvan 1 No’lu T Tipi cezaevinde kalıyor ve adil olmayan bir şekilde yargılanmış. Telefon tepelerinde kuzenleri ile sohbet var, yardım “Para gönderdin birisine.” Denilmiş legal kriterler illegal kabul edilmiş ve Sabahattin Yaman cezaevinde. Ailesi perişan durumda, henüz cezaevine girdiğinde 8 aylık olan kızı ve doğuştan diyafram hernisiyle doğan oğlu Musap şu anda ciddi manada babasını istiyor ve aile perişan durumda. Hukuksuz şekilde bu 3 sene bitti Yargıtay adil karar vermesi durumunda tahliye olacak ama kararı onarsa 16 ay daha diyor aile çile çekecek büyük perişanlık yaşayacak. Düşünün yani bir tarafta yağmacılar talancılar milletin cebine elini sokup para aşıranlar cinayet işleyenler ellerini kollarını sallayarak cezaevinden çıksın diğer tarafta adil olmayan yargılamalarla aileler perişan edilsin.

Bakın şu kişi 84 yaşında şu halinden bile daha kötü bir durumda, emekli bir imam. OHAL döneminde “Vay sen teröristsin.” denilerek cezaevine atılmış. Ardından cezaevinde yaşlılığından dolayı düşmüş sonra bütün bunlardan dolayı tahliye edilmiş sonra tekrar cezaevine başka bir nedenden dolayı atılmış ve içeride çile çekiyor. Kararda Yargıtay’da onanmış “terör örgütü üyeliği” diyor 14 ilaç kullanan 84 yaşındaki Halil Karakoç sonunda kalp krizi geçirmiş. Adam ölecek içeride bu gidişle! 84 yaşında ya 84 yaşındaki bir insan bir sürü sağlık sorunu yaşar, 14 tane ilaç kullanıyormuş, kalp krizi geçirmiş yani öldüğü zaman “vah vah” diyecekler “E ne yapalım takdir-i ilahi herkes ölüyor bak Halil Karakoç ölmeyecek miydi?” diyecekler! Ya bu haliyle nasıl tutuyorsunuz içeride ağır hasta, kalp krizi geçiriyor ve halen Halil Karakoç içeride bakın Menemen R Tipi cezaevinde kalıyor. Zaten hasta da olduğu için bu hastaların kaldığı bir cezaevine konulmuş ama işte en sonunda kalp krizi geçirerek yere düşmüş kafasını yere vurmuş, başında şişlik gözünde morarmalar varmış hala cezaevinde. Sadece eşi varmış yaşlı bir eşi çocukları yok o da doğru dürüst cezaevine gelemiyormuş. Öile yaşıyor bu yaşında adamcağız kendisi ve eşi. Sonra bir vakfa evini vakfetmiş. Bakın Ne kadar ilginç durumlar! “Ya ben öldükten sonra işte o günler cemaat diye anılan bir gruba ait bir vakfa evini bahşetmiş vakfetmiş.” “Efendim Sen nasıl olur da böyle bir vakfa evini vakfettin.” Denilerek adamın elinden evi alınmış. “Ya ben öldükten sonra bu evim vakfedilsin demiştim efendim ben bu evde daha oturuyorum eşim bu evde oturuyor. Durun etmeyin eylemeyin.” demesine rağmen adamın elinden evine almışlar. Yaşlı eşi kendi evinde şu anda kiracı olarak oturuyor Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne kira ödüyormuş. Kendi evinde yaşlı bir kadın var kira ödeyerek oturabiliyor! Yani şu hale bakın arkadaşlar ya.

Tarsus Cezaevi’nde 7 tutuklu üç gündür açlık grevinde, cezaevleri o kadar çığırından çıktık ki insanlar artık açlık grevine girmiş durumda. Özkan Yalçın, Mazlum Gök, Mehmet Halis Saykan, Cengiz Dere, Kadriye Ezer, Azat Taş, Emrah Deniz 9 Temmuz’dan bu yana açlık grevindeler. Bu kadar cezaevlerini kötü duruma getirirseniz insanlar açlık grevine girer. Cezaevleri kapasitesi aşılmış durumda, çok kötü bir halde maalesef.

Çukurova cezaevlerine dair ÖHD (Özgürlükçü Hukukçular Derneği) bir açıklama yapmış. Cezaevlerinde kapasitelerin aşılması yoğun sürgünler, mahpuslar ailelerinden binlerce kilometre uzakta hapishanelere sevk ediliyor. Sağlık hakkına erişime izin verilmiyor, kelepçeki muayene yapılıyor, revirde yeterli hekim bulundurulmuyor ve hastaneye gidiş öncesi ağız içi arama dönüşte de ağız içi aramalar yapılıyor. Taciz boyutunda çıplak aramalar yapılıyor ve bütün bunların düzeltilmesi isteniyor. Hasta mahpusların bir an evvel sağlık hakkına kavuşması isteniyor. Cezasızlığın önüne geçilmeli diyor. Bu zorbalıkları yaparak insanları boş yere cezaevlerinde tutanlar hakkında idari ve adli soruşturmalar yürütülerek cezasızlık ortadan kaldırılmalı deniliyor. Keyfi uygulamalardan vazgeçilmeli. Tecrit koşullarına son verilmeli.

Arkadaşlar bütün bunlardan sonra biz ne söylüyoruz. Söylediğimiz şu;  ülkede bir genel af ilan edilmeli, cezaevleri çığırından çıkmış durumda. Bu ülkede artık herkes için bir genel af ilan edilmeli, çatışmalar da bitmeli, silah da bitmeli, silahsızlanma sağlanmalı ve bir genel af da ilan edilmeli arkadaşlar! Kürt meselesinde de bir silahsızlanma sağlanmalı, örgütte silahını bırakmalı, iktidar da anayasal değişikler yapmalı ve genel af ile herkese yönelik bir af ile Türkiye’de genel bir huzurun, adaletin sağlanması temin edilmelidir! İnsanların milyonlarcasının “terörist” diye soruşturmalar altında inlediği, yüz binlercesinin zindanlarda inlediği bir dönemde çözüm için gayret etmemek olacak iş değildir. Bir milletvekili olarak bunun için konuşuyorum ve en ufak fikri beyanı itirazı için “terörist” ilan edilenler ve ne olursa olsun itiraz ederek gerek silahlı veya silahsız bir örgüte katılan ve fiiller işleyen insanların bir an evvel topluma kazandırılması, toplumsal huzurun, barışın sağlanması için adımlar atılmalıdır. İktidar bu çözümsüzlüğü, bu çıkmaz sokak politikasını, bu kısır döngüyü devam ettirmemeli, Kürt meselesinde anayasal adımlar atılmalı, bundan umudu kesmiyoruz ve bir genel af ile de genel bir çözüm sağlanmalıdır. Cumhuriyetin 100. Yılındayız, artık ertelenmemeli, devlet toplum ile millet ile barışmalı, insanları zindanlarda süründürerek zulmederek bir devlet bir iktidar hiçbir yere varamaz. Türkiye’de sorunlar vardır, itiraz eden siyasi kimlikler vardır ve bu kişiler siyasi mahpuslar olmaktadır, mesele bu kişileri sonuna kadar zulmederek zindanlarda yatırmak değil, devletin, bu konuya çözüm bularak bir an evvel adımlar atması ve genel af ilan ederek yeni yeni, temiz, tertemiz bir sayfa açması gerekmektedir diyoruz.

Bakın çok suç ve günah işliyorlar. Yani hem evrensel hukuk kaideleri ile söyleyelim hem de eğer İslam dinine mensupsanız dini terimlerle de söylüyorum. Bakın yıllardır, aylardır, haftalardır gündem ettiğimiz bir mahpus sonunda infaz erteleme alarak cezaevinden çıktı. Şu mahpusun haline bakın, ayakta durmakta zorlanıyor! 85 yaşında Mehmet Emin Özkan yıllardır hasta mahpus olarak inim inim inliyor ve maalesef cezaevindeydi. En sonunda artık infaz erteleme aldı bu kadar yoğun baskıdan sonra siyasi dayatmalar bitti. Hakkını aldı hakkı olmayan bir şeyi almadı arkadaşlar. Gasp edilen hakkını geri alabildi mesele bu. Hayırlı olsun diyoruz çok çile çektirdiler mahvettiler işte bundan dolayı biz adım atılmalı diyoruz. Yargısal olarak adım atılmalı, siz zulüm mantığına devam ederseniz, adaletsizlik mantığına devam ederseniz işte böyle hasta yaşlı mahpuslar zindanlarda inim inim inler ve çıktığı zaman da bunu yapanlar utanç içinde kalır. Bir utançtır bu iktidarın utancıdır Mehmet Emin Özkan, sonunda çıkmıştır ama onun çektiği acıların bedelini kim ödeyecek? Bu fatura kim tarafından ödenecek? soruyoruz bunu mutlaka iktidar sahiplerinin düşünmesi gerekir. Yaptıkları büyük bir suçtur çok büyük bir günahtır ve toplum vicdanına aykırı bir iştir buradan tekrar haykırıyoruz. Evet çıkmıştır tahliye olmuştur ama neler çekmiştir bir gidin ona sorun.

Adana cezaevinden çok şikayet alıyoruz arkadaşlar. Şu anda bakın mesela Ankara’da yaşıyoruz oldukça havalar sıcak fakat Adana’da havalar nasıldır bir tahmin edin! Ya Adana’da herkes daha serin olan yerlere kaçıyor. Biliyorsunuz yazlığı olan serin olan Toroslar’a kaçıyor bir sürü yere insanlar gidiyorlar çünkü o sıcak durulacak bir sıcaklık değil fakat Adana Cezaevinde ne yaşanıyor? “Adana T Tipi Cezaevi’nde kardeşim yatıyor 3 yıldır her sene yaşanan su sorunu bu sene daha fazla ve acımasız şekilde misli yaşıyorlar. Hem su kesintisi hem sular kurtlu.” Adana sıcağını yaşıyorsunuz su yok varsa da kurtlu arkadaşlar yani şu hale bakın ya boşuna mı diyoruz yani cezaevlerinde zulüm var genel af dışında çözüm yok diye ama insanlara bunu yaşatıyorsunuz! Adana’nın o korkunç sıcağında susuz cezaevlerinde mahpuslar inim inim inliyor ve kimsenin umurunda değil.

Bize ulaşan görüntüler var, Türkçe konuşan askerler sığınmacı kişilere zulmediyorlar, kafalarına bastırarak zulmediyorlar ve aralarında Türkçe konuşuyorlar. Irkçı bir site tarafından bu video paylaşım yapılmış biz de gördük ayrıntılı bir açıklama hala Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılmıyor! Türk askeri giysileri ve Türkçe konuşan askerler bunlar. Ne zaman nerede bilgi verilmiyor ama bu görüntülerde belli ki Türkiye toprakları sınırı içinde bu olay yaşanıyor işkence yapıyorlar sığınmacılara kafalarına basmışlar bakın ağır işkence yapıyorlar savunmasız insanlara askerler ve bunu bir de videoya çekip gururla paylaşıyor birileri. Biz de bu videoyu görüyoruz kim diyoruz bunu yapmış kim nerede ne zaman bilmiyoruz bir açıklama yapın Milli Savunma Bakanlığı! Çıt açıklama yok mutlaka biliyorlardır şu görüntülerden bu durum nerede yaşandı şimdi mi yaşandı eskiden mi yaşandı ne oldu ne bitti Milli Savunma Bakanlığından açıklama bekliyoruz! Bunlar kabul edilemez işkence kime yapılırsa yapılsın insanlığa karşı suçtur. Suçluya da suçsuza da kimseye yapılamaz sığınmacı gariban diye tepesine çıkıp kafasını ezmekle, kafasını tekmelemekle işkence kesinlikle kabul edilemez. Biz insanız ve bu insanlığa karşı suçlara karşı çıkıyoruz ve insanlık adına bunu not düşüyoruz! Milli Savunma Bakanlığından da cevap bekliyoruz!

Bütün bu hukuksuzluklara karşı yerel mahkemeler Türkiye’de susuyor peki olay AİHM’e intikal edince ne oluyor? Bakın ne olmuş? 15 Temmuz darbesinden sonra suçlu suçsuz biliyorsunuz Savcı, Hakimler derdest edilip tutuklandı! Bir kısmı AİHM’e başvurmuş makul şüphe olmaksızın tutuklandığı belirtilerek 144 eski yargı mensubu için AİHM Türkiye’nin 5000 Euro tazminat ödenmesine hükmetmiş. Memlekette adalet buluyorsunuz ama 7 yıl sonra Türkiye mahkemelerinde değil AİHM’de buluyorsunuz! Şu hale bakar mısınız! Haklı mı haksız mı umurunda değil derdest edip tutuklamış yıllarca yatırmış en sonunda 7 yıl sonra iş AİHM’e gitmiş AİHM cezayı vermiş. Peki cezayı ödeyen kim? Bu zalimce kararları alanların mı cebinden çıkıyor? Hayır hazinenin yani hepimizin cebinden çıkıyor arkadaşlar 5.000 Euro çarpı 144 kişiye ödenecek para hepimizin cebinden çıkacak! Bu zulmün faturası da bizden çıkıyor memleketin hali bu! Biz buna nasıl olur da itiraz etmeyiz arkadaşlar!  İlk tutukluluğun haksız olması ile ilgili verilmiş tutukluk süresiyle verilmemiş aslında bir de uzun tutukluklarla ilgili verilmesi gerekir diyor başvurucu. Beraat etmiş kişi ve bundan dolayı maddi manevi tazminat da almış, bir de sonunda AİHM’de bu tutukluluğunda büyük bir mağduriyet olduğuna hükmetmiş. “Bunun için ayrıca maddi ve manevi tazminat davası da açacağız.” diyor bu eski yargı mensubu.

Yargıtay, Avukat Can Atalay Hatay Milletvekili hakkında olumsuz bir karar verdi. Eski, aynı mağduriyeti yaşayan bir Milletvekili olarak buna isyan ediyorum. Yargıtay benim hakkımda da uyduruk bir karar vermişti. 4 Yargıtay hakimi kararı onamış bir tane namuslu, dürüst bir hukukçu 16 sayfalık bir hukuk manifestosu yazarak diğer 4 hakime “Ne yapıyorsunuz ya? Bu karar onanır mı?” diye itiraz etmişti daha sonra Anayasa Mahkemesi 15’e 0 Yargıtay’ın bu kararını iptal etmişti! Düşünün memlekette böyle tek tük namuslu dürüst hakimler çıkıyor ve yıllar sonra bu hakimlerin itirazlarının ne kadar haklı ve ne kadar onurlu olduğu da ortaya çıkıyor. Şimdi de bu ortaya çıkacak benim kararımda da Can Atalay kararında da Yargıtay’ın haksız onamaları vardır. Bu çok nettir! Bütün bunlardan sonra biz Anayasa Mahkemesi’nin hakkımdaki ve Leyla Güven kararlarında olduğu gibi adil bir kararla Can Atalay’ın Hatay milletvekili olarak meclise iade edilmesini bekliyoruz.

LC Waikiki işçileri bize başvurmuştu firmada bir açıklama yapmış fakat işçiler bize tekrar başvurdu, patronun aynı ihlalleri tekrar işlediğine dair yoğun başvurular var. Konuyu takip etmeye devam edeceğiz ve işçilerin ezilmesine müsaade etmeyeceğiz.

İlginç uygulamalar yapılıyor memlekette. Adana Belediyesi ve İzmir Belediyesi’nde bunu gördük! Adana ve İzmir büyükşehir belediyeleri Arapça tabelaları kaldırıyor. Ya niye kaldırıyorsun? Madem yabancı dille tabela yasak İngilizce Fransızca Almanca tabelalar niye duruyor Arapça tabelaları kaldırıyorsun? Mantıklı bir cevap yok! Sığınmacı düşmanlığının son faciası bu. İki belediyeyi de kınıyorum ve bu konuda bir açıklama yapmaları gerektiğini söylüyorum olacak iş değil bu. Yani bir dilde diye bir tabela kaldırılıyorsa bu kabul edilecek bir durum değil ayrımcılık ve ırkçılıktır. Adana’da sökülen Arapça tabelaları, söken zabıta görevlileri. Görüyorsunuz olacak bir iş değil bu yani hani madem o zaman hiçbir Yabancı dilde tabela olmasın. Ben aslında her dilde de olabileceğini düşünüyorum. Bu ayrımcılık nedendir bunu anlamak mümkün değil arkadaşlar!

Mazot ve benzin fiyatlarına gelen fahiş zamlar devam ediyor. Yine mazota geçtiğimiz günlerde fahiş fiyatlarla zamlar geldi. Bunları kabul etmiyoruz arkadaşlar bunu da buradan tekrar beyan etmiş olalım!

Yerel sorunlar var Kocaeli Valiliği ile ilgili bir değinide bulunacağım. Kocaeli Geri Gönderme merkezinde idari gözetim altında bulunan İran uyruklu Zaniar Aziz Necati ve Serbers Tam isimli kişiler görevlilerce darp edilmiş, halen geri gönderme merkezinde bu darplar nedendir? İçişleri Bakanlığı ve Kocaeli Valiliği bir açıklama yapsın diyorum ve bu kişilerin geri gönderilmemesi gerekiyor. İran’da hayati tehlikeye yaşayabilirler ve hangi gerekçeyle darp edildiler bunun açıklamasını istiyoruz.

İş Güvenliği ve işçi sağlığına patronlar Kocaeli’de dikkat etmiyor. Kocaeli’de fabrikada patlama oldu ve ağır sıkıntılar yaşanıyor.

İş sıkıntıları birçok yerde yaşanıyor, Olmetsan Metal İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin anlaşmalı olduğu yemek firması yüzünden Kocaeli’de çok sayıda işçi zehirlenmiş.

Yine Milli Savunma Bakanlığı’na bir sorumuz var. Kocaeli’li bir askerimiz: “Bizim ölümümüzden komutanımız sorumlu.” diyerek bir video çekmiş ve sonrasında da maalesef hayatını kaybetmiş. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil!

İhalede yalnızca bir şirketten teklif alındı! Ne Dolap dönüyor diye soruyoruz! En borçlu belediye 15 Temmuz anması için 1,3 milyon liralık sözleşme yapmış Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ni kastediyoruz. İddiaya göre sadece bir şirketten teklif alınmış ve 1,3 milyonluk bir sözleşme yapılmış Bu konularda bir açıklama yapılması gerektiğini söylüyorum!

Yine Kocaeli’de iş kazalara bitmiyor. Safiport’ta korkunç bir kaza var ve iki konteyner arasında kalan çalışan ölmüş.

Ayrıca Kocaeli İl Halk Sağlığı laboratuvar binası hakkında yıllardır hasarlı olduğu hakkında şikayetler var ama 112 birimleri bu binada görev yapıyor. Bu konuda da Kocaeli Valiliği’nin bir açıklama yapması gerekiyor!

Bakın Kocaeli’de işler çığırından çıkmış durumda, bir vatandaş İzmit Kaymakamlığı’nın çatısına çıkmış. Kira 4 binden 9 bine çıkmış vatandaş çıldırmış ve intihar girişiminde bulunmuş. Yani vatandaşın artık ekonomik felaketten iktidarın oluşturduğu ekonomik faciadan dolayı intihara meyil ettiği, teşebbüs ettiği bir dönem yaşanıyor ve bunun şahidiyiz. Bunu ifşa ediyoruz ve kabul etmiyoruz iktidarın zulmü olarak ilan ediyoruz.

Corning fabrikası Gebze’de işçiler haklarını alamamış grevdeler biz de ziyaret ettik ve Corning fabrikası yetkililerine tekrar sesleniyorum. İşçilerin hakkını verin bu sıkıntı büyümesin anlaşma ve uzlaşma sağlansın.

Roni Margulies 68 yaşında hayatını kaybeden değerli bir aydın, saygıyla anıyorum kendisini, tüm insan hakları savunucularının, demokrasi ve hukuk aşıklarının ve DSİP camiasının başı sağ olsun diyorum. Roni Margulies yakından tanıdığımız nitelikli birikimli üretken namuslu bir düşünce insanıydı.

Tekrar söylüyorum iş cinayetleri oranında Kocaeli en ön sıralarda. Kocaeli bir sanayi kenti ve her gün her gün fabrikalarda yangınlar patlamalar çıkıyor! Hem fabrika hem de çevresi ağır bir şekilde etkileniyor. Bu konuda Başiskele’de geçtiğimiz günlerde yaşanan bir patlama vardı. Başiskele Belediyesine, kaymakamlığına ve Kocaeli Valiliği’ne tekrar iş güvenliği ile ilgili soruyorum!

Ayrıca Kocaeli Valiliği’ne tekrar soruyorum Carrefour otoparkında sıfır araba parkı konusunu gündem etmiştik. AK Parti eski il başkan yardımcısı Hüseyin Demir’in 6 aylığına otoparkı kiraladığı ve arabaları oraya istiflediğini gördük. Biz sıfır araçların istiflenme ve bu yüzden ikinci el araçların fiyatlarının aşırı artma durumunu yakından takip ediyoruz ama gözlerimizin önünde sıfır araçlar istifleniyor ve kimsenin umurunda değil. Yapan AK Parti Eski İl Başkanı olduğu için mi Kocaeli Valisi sesini çıkarmıyor? Buradan Sayın Seddar Yavuz’a tekrar soruyorum.

Bakın yine bir iş cinayeti! Kocaeli Gazetes’inde çıkmış, Demir Çelik fabrikasında bir yangın çıkmış. Çayırova Akpınar Tekstil fabrikasında 5 yıl önceki felaket hakkında bir açıklama yapmayan Çevre Bakanlığı ve Kocaeli Valiliği’nin hali ortada ve yangınlar patlamalar Kocaeli fabrikalarında devam ediyor arkadaşlar!

5’li çete olarak anılan firmalardan biri olan Kolin inşaata hiçbir işlem yapılmamış! Kolin İnşaat mağdur etti, Kocaeli Belediyesi örtbas etti diyoruz! Hafriyatı döküp vatandaşı mağdur ediyorlarmış, bu mesele hakkında da sosyal medyadan sormuştuk tekrar soruyoruz!

Kocaeli’nde ekmek 7.5 TL oldu arkadaşlar! Yani 210 gram ekmek 5 liradan 7,5’a yükseldi! %50 zam geldi AK Parti’ye oy verenlere MHP’ye oy verenlere tekrar soruyorum; “Elim kırılaydı da bu iktidara oy vermeyeydim.” diyor musunuz? Yani başınıza bunların geleceğini biliyorsunuz sadece kendi başınıza değil tüm toplumun başına bu felaketi getirdiniz ekonomik felaket ortada rantiye kazanıyor vatandaş mahvoluyor, vatandaşın ekmeğinden çıkarıyorlar! İşte %50 zam da Kocaeli’de ekmeğe geldi. Bunu da burada net bir dille kınamış olalım!

Ayrıca Kartepe Belediyesi ile ilgili de çok şikayet alıyoruz. Kartepe Belediye sınırları içinde çöplerin toplanmadığı ile ilgili yoğun şikayetler var arkadaşlar. Bunu da kaydedelim!

Mesut Güngör eski Danıştay hakimi KHK ile ihraç edildi, genç yaşta kalp krizinden hayatını kaybetti. Cezasının onanma stresini yaşarken sanırım bu stresten kaynaklı bir kalp krizi yaşadı. Genç üretken herkesin zamanında memnun olduğu adaletli kararlarıyla temayüz etmiş bir eski hakim KHK’lılara uygulanan zulüm dolayısıyla aldığı 7,5 yıllık cezanın onanma tedirginliğiyle yaşarken stresten kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. KHK’lıların uğradığı haksızlıkların bir numunesi olarak yine kaydediyorum.

Son olarak her hafta vurguladığımız ağır hak ihlallerine vurgu yaparak basın toplantısını bitiriyorum.

Cemal Kaşıkçı Türkiye’de Suudi Arabistan’da katledildiği halde dosyası Suudi Arabistan’a iktidar eliyle verilmiş bir kişi kabul edilecek bir hadise değil.

Osman Kavala geçtiğimiz günlerde cezaevinde de ziyaret ettiğim ve uğradığı zulmü kesinlikle kabul etmediğimiz bir mahpus ve itirazlarımızı sürdüreceğiz.

Şerif Mesutoğlu işlemediği Muhammed Fatih Safitürk cinayetinden mesul tutularak zulmen müebbet hapse mahkum edilmiş bir mahpus. Onun da hakkını burada sormaya devam edeceğiz.

Selçuk Kozağaçlı bu hafta kendisini cezaevinde de ziyaret ettim nitelikli birikimli üretken bir hukukçuyu cezaevlerinde tutan bir ülkedeyiz maalesef. Bütün ülkenin namuslu dürüst insanları maalesef bu zorbalıklar karşısında cezaevine giriyor ve ülkede cezaevlerinde kalan entelektüel boyutu yüksek üretken bilim insanlarının sayısı artıyor. Nitelikli insanların sayısı artıyor. Bu bir ülke için bir utançtır!

Ferit Şenyaşar arkadaşımız annesi Emine Şenyaşar ile Adalet nöbetini sürdürüyor. Kendisi Yeşil Sol partimizin vekili ve kardeşinin tahliye olmaması üzerine şu anda direnişine Ankara’ya taşıyor. Önemli bir karar ve önemli bir sonuç bekliyoruz inşallah.

Gabon’lu Dina hakkında adil olmayan bir yargı süreci işliyor. Gabon’lu Dina öldü Devleti ve ailesi buna sustu ama biz olayın aydınlatılmadığını ve ağır bir haksızlığın yürürlükte olduğunu görüyoruz. Bu yargısal sürece itiraz ediyoruz, adalet istiyoruz bu hayatını kaybetmiş insan için.

Yusuf Bilge Tunç 4 yıla yaklaşıyor kaçırıldı kaybedildi ve Türkiye güvenlik mensupları hiçbir açıklama yapmıyor! Ne İçişleri Bakanlığı ne MİT bu konuda bir açıklama yapmıyor! Şüpheler onlar üzerinde yoğunlaşıyor ve halen bu zorla kaçırılıp kaybedilen ve cesedi bulunmayan kişi için tek bir açıklama yok!

Zorla kaçırılan kaybedilen bu iki kişi daha sonra aniden Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde çıktı ve şimdi cezaevindeler. Bunlar ölmedi ama Yusuf Bilge Tunç çok ağır bir mağduriyet yaşayarak maalesef şu anda ortalıkta yok.

Gülistan Doku ne ölüsü ne dirisi bulunan 2.5 yıldır büyük bir üzüntüyle ailesinin durumunu takip ettiği bir kişi ve en azından cesedinin bulunması yönünde bakanlığı tekrar göreve davet ediyorum.

Hürmüz Diril zorla kaçılıp kaybedildi eşiyle birlikte. Eşinin cesedi bulundu kendisi hakkında tek bir haber yok. Öldü mü diri mi ne olduğu bilinmiyor! Yürütülen yargı süreci de yürütmenin baskısı altında.

Yorumlar