27 Temmuz 2023

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu tatilde ve insan hakları ihlallerini gündem etmekte bize düşüyor. Geçen dönemde de böyle oldu bu dönemde de biz yoğun bir şekilde vatandaştan gelen ve milyonları etkileyen hak ihlallerini burada gündem ettik ve etmeye devam edeceğiz.

İlk olarak iki araştırma sonucunu göstermek istiyorum. Türkiye ekonomik ve kültürel olarak bir çöküş yaşıyor. Bunlar sadece biz muhalefet milletvekillerinin sözleri değil. objektif araştırma sonuçları bunlar. Elimde iki tane rapor var, birisi OECD araştırması ve diğeri de TÜİK 2022 halkın sosyal faaliyetleri ve sosyal dışlanma ile ilgili ölçütler üzerine olan raporları. İkisine de genel olarak baktığımız zaman ekonomik sıkıntılar açısından dünya 1.’si olduğumuzu görüyor ve kültürel fakirleşme, sosyal alanlara ilgi konusunda yetersizlik ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kültürel faaliyetlere katılamamayı görüyoruz.

İlk olarak OECD’nin 38 üye ülkesi arasında geçim sıkıntısı üzerine yaptığı bir araştırmada bakın ne çıkmış? Yüksek enflasyon ortamlarında temel ihtiyaçları karşılama endişeleri raporuna göre Türkiye’de ailelerin %70’inden fazlası söz konusu ihtiyaçları karşılamakta güçlük çekiyor. 38 ülke arasında geçim sıkıntısını en çok yaşayan ülke Türkiye. Gerçekler acı, iktidar toz pembe bir tablo oluşturmaya çalışıyor fakat OECD raporlarına yansıyan ve bizim de çok iyi bildiğimiz ülkenin ekonomik gerçekliği işte bu! OECD ortalaması %47 bizim ülkemizde yaşayan ailelerin %70’i önemli ekonomik sıkıntı çekiyor.

Devlet kurumu olan TÜİK’in yaşam kalitesi modülü diyor ki; 15 yaş ve üzeri fertler son 12 ay üzerinde sosyal, kültürel hangi faaliyetler yapmış! Araştırmanın nedeni son yıllarda yoksulluğun yanı sıra sosyal dışlanma kavramının da önemli hale geldiği belirtilmiş. Yoksulluk veya sosyal dışlanma göstergesi “AROPE” üretilmeye başlanmış. Yoksul veya sosyal dışlanmış olarak tanımlanmak; göreli yoksulluk veya maddi ve sosyal yoksunluk içinde olan veya çok düşük çalışma yoğunluğu olan hanelerde yaşayan fertlerin durumu olarak nitelenmiş ve görüntü şu ki; zaman geçirdikleri aile, arkadaş, komşu, iş arkadaşı gibi tanıdığı insanlarla olan kişisel ilişkilerinden hoşlandığı faaliyetler için ayırabildiği zamandan memnuniyet yüzdesi belirlenirken bu tür kriterler belirlenmiş ve bir hesaplama yapılmış. Burada oldukça üzücü bir tablo çıkıyor ortaya. 15 yaş ve üzeri halkımızın son 1 yıl içinde %69’unun hiç kitap okumadığı tespit edilmiş. %31’i en az 1 kitap okumuş. %85’i sinemaya gidememiş. %93.7’si canlı gösteriye gidememiş. %92’si kültürel alanlara gidememiş. %94.9’u canlı spor etkinliğine gitmemiş. Araştırmanın ayrıntılarına baktığımı zaman gençlerde hem bir kültürel fakirleşme ilgisizlik hem de ekonomik sıkıntıların buna eklenmesi ile kültürel faaliyetlerden dolayısıyla sosyal faaliyetlerden uzaklaşma ve sosyal dışlanma yaşandığını görüyoruz. Yani Türkiye ciddi raporlara da yansıyan bir oranda ekonomik sefaleti yaşıyor, Türkiye Devleti’nin kendi raporlarına da yansıdığı gibi artık başka gençler olmak üzere önemli bir kültürel fakirleşme ve sosyal dışlanma halinin milyonlarca kişinin yaşadığı bir toplum haline gelmiş durumda, bunlar son derece vahim gelişmeler çünkü insan sadece maddi ihtiyaçlarını karşılayarak ayakta duran bir varlık değildir, kültürel açıdan kendisini geliştirmesi gerekir. Sinemaya gitmesi, film izlemesi, kitap okuması gerekir ama önemli bir ilgisizlik olduğunu görüyoruz. Bunda çok çeşitli faktörler var, iktidarın oluşturduğu faktörler var. Yine sosyal medya konusundaki bazı yanlış uygulamalardan dolayı kitaptan uzaklaşma hadisesi var. Bütün bunlar ayrıntılı sosyolojik bir şekilde incelenmeli ve toplumun fakirleşmesinin önüne geçmeliyiz!

Bakın bir fotoğraf; böyle fotoğraflar unutulmaz! Akbelen Ormanlarında çekildi bu fotoğraf! Bir jandarma, gösterici olmayan, gazeteci olan bir kişiye biber gazı sıkıyor! Ya bu kişi gösterici değil sadece fotoğraf çekiyor. Hangi kesimden gazeteci olursanız olun, bu muameleye uğramayı hak etmiyorsunuz! Gazeteci işini yapar, gerçeklere ayna tutar. Şu muameleyi hak ediyor mu arkadaşlar? Bakın Akbelen Ormanlarındaki direniş konusu ayrı bir konu gazetecilerin uyduruk nedenlerden yargılandığı, hapse atıldığı, gözaltına alındığı, ters kelepçe takıldığı, aşağılandığı bir ortamda bir gazeteci ağaçları, ormanları korumaya çalışan insanlara yapılanların fotoğrafını çekmek isterken gözüne direkt hedef alınarak gözüne biber gazı sıkılıyor. Elindeki de fotoğraf makinesi ve fotoğraf çekiyor, olacak bir iş değil bu ve gerçekten son derece çok vahim bir görüntü, kabul edilecek bir hal değil bunun da altını çizelim. Gazeteciler buna layık değil, herkes kendi işini yapıyor, gazeteci de kendi işini yapıyor ve yaşadığı tarihi bir an olarak çok üzücü bir an olarak tablo olarak maalesef kayıtlara geçmiş durumda.

Akbelen Ormanları derken, güya yasa var biz yasaya uyduk mahkeme kararları bize haklı çıkardı diyor Limak şirketi ve bölgeden elektrik santrali için daha fazla kömür temin etmek için, ormanlara dalıyor ve oralardan kömür çıkartmaya çalışmak için ağaçları kesmeye başladı. Baktığınız zaman kağıt üstünde mahkeme kararları onun yanında duruyor fakat halkın vicdanı bunu kabul etmiyor. 4 yıldır oradaki köylüler çevre savunucuları ağaçların kesilmemesi için önemli bir gayret sarf ediyor. Biz bu yasaların nasıl bu Meclis’te çıktığını çok iyi biliyoruz! Tüm direnişlerimize rağmen, AK Parti MHP Cumhur Zulüm İttifakı’nın bu 5’li çetelere ülkenin ormanlarını, servetlerini peşkeş çekmek için nasıl yasa çıkardığın çok iyi biliyoruz. “Yasa var kardeşim o yüzden yapıyoruz.” Demeyin biz bu yasaların hukuka anayasaya nasıl aykırı çıktığını biliyoruz. Buna dayanarak alınan mahkeme kararlarında da iktidarın yargıyı nasıl etkilediğini de çok iyi biliyoruz ve “Mahkeme kararı var kardeşim ben burada kömür ararım ağaçları keserim talan ederim kimse de bana karışamaz.” Diyen sırtı kalın bir şirket Limak var karşısında da halk var, direnişçiler var ve çevreyi korumaya çalışıyorlar. Birçok siyasi ve sivil toplum temsilcisi, insan hakları savunucuları, doğa hakları savunucuları bu direnişteydi ve maalesef kesim devam ediyor. Biz bu kesimin bir an evvel durması tekrar bu konunun değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Her taraf madene çevrilmiş durumda, bu son çıkan yasalar ile de belirlendi. Ülkenin her tarafı yağmalanıyor ve bu madenler çevreye aşırı bir şekilde zarar veriyor. Bunun bir şekilde durması gerekiyor. Vatandaşlar her yerde bu direnişi gerçekleştirdi ve gerçekleştirecek.

Biz de Kocaeli’de Yıldızlar Entegre’nin haddehanesine karşı bir itirazımızı dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz, o bölgede güya yasal olarak mahkeme kararı olarak uyduruk ÇED kararları ile haddehanenin uygun olduğu söyleniyordu fakat bunun çevreye büyük zarar vereceğini hepimiz çok iyi biliyoruz, tüm baskılara itirazlara AK Parti yetkililerinin, Kocaeli Büyükşehir yetkililerinin itirazlarına rağmen ne olduysa sonrasında bir kararın Saray’dan gelmesi ile AK Parti ve Kocaeli Büyükşehir yetkililerinin susması, muhalefetin itiraza devam etmesi mevzu bahis oldu ve ardından haddehane ile ilgili süreç maalesef devam ediyor ama biz bu süreci kabullenmeyeceğimizi buradan Kocaeli açısından da söylemiş olalım.

Geçtiğimiz günlerde cezaevlerini ziyaret ettik ve cezaevlerinde önemli hak ihlallerini bizzat mağdur mahpuslardan dinledik. Ziyaret ettiğimiz Kandıra F 2 Cezaevi’nde mahpuslar aramalardan çok şikayetçiydi, hem F2’deki hem F1’deki mahpuslar aramaların son derece insan haklarına aykırı bir şekilde yapıldığını, tuttukları notların acımasızca ellerinden alındığını ve bütün emeklerinin heba edildiğini beyan ettiler ve aramaların yoğun sık ve bıktırıcı ve öfkelendirici bir tarzda olduğunu söyleyerek hak ihlalleri olduğunu vurguladılar biz de buradan belirtiyoruz. Gerek kadın bölümündeki mahpuslar; Sn. Gülten Kışanak, Sn. Figen Yüksekdağ, Sn. Semra Güzel, Sn. Nurhayat Altun ve Sn. Damla Bağcı olmak üzere gerekse de erkek bölümünde Mehmet Alçınkaya, Kutbettin Güneşsu, Osman Kurum ve Ebubekir Çoban isimli arkadaşlarımız bu ağır hak ihlallerinin nasıl olduğunu devam ile şöyle anlattılar; Mehmet Alçınkaya Kandıra 2 No’lu Cezaevi’nde: “El koymalara itiraz ediyoruz, cevap verilmiyor. Aramalarda odalar darmadağın ediliyor. Belli kitap sınırlaması çiğneniyor. Dilekçeler buharlaşıyor. Sürgünler var, 17 sürgün yapıldı şimdiye kadar. Soyut gerekçelerle tahliyeler engelleniyor. Oda değişim talebimiz dikkate alınmıyor.” Kendisi birtakım özel durumlarından dolayı bir koğuş değiştirme talebinde bulunmuş maalesef bu da dikkate alınmıyor, cezaevi müdürünün dikkatine buradan sunuyoruz. Basit bir oda değiştirme neden gerçekleştirilmiyor? Mektuplar geç geliyor. Evrensel, Yeni Yaşam gazetelerinin verilmediğini belirtiyorlar erkek mahpuslar. “Sohbete 3, spora 2 hafta çıkıyoruz, 4’er hafta olması gerekiyordu. Açık ve kapalı görüşler 1.5 saat yerine 1 saat yaptırılıyor.” Diyorlar.

Ebubekir Çoban Kandıra 2 No’lu F Cezaevi’nde kalıyor. “İzole mantığıyla çalışıyor burası, baskı çok. Mehmet Okur’un Kandıra F2 Cezaevi’nde infazı yakıldı tahliye edilmiyor.” diyor!

Kadın bölümünde Songül Bağatır, Zeytin Satıcı isimli mahpusların tahliyeleri verilmiyor, bunlar hakkında da soru önergelerimizi verdik.

Mehmet Şirin Tekman Uray, Kandıra Cezaevi’nde 14 Temmuz’da şartlı tahliyesi verilmedi, soru önergesi verdik soruyoruz sormaya devam edeceğiz. Cezaevlerinin birinde değil hemen hepsinde denetimli serbestliklerin verilmemesinin üstüne bir de şartlı tahliyeler haksız hukuksuz vicdansız bir şekilde verilmiyor bunu kabul etmiyoruz.

Edirne Cezaevi’nde ziyaret ettiğimiz Av. Aytaç Ünsal, kendisi S ve Y cezaevlerinin son derece ağır koşullarda olduğunu beyan etti. Nuriye Gülmen Marmara Cezaevi’nde o da bize gönderdiği iletide; S ve Y cezaevlerinde son derece ağır şartların olduğunu, insan haklarına aykırı şartların olduğunu belirtti biz buradan defalarca, Erzurum S, Bodrum S, Iğdır S ve diğer Y cezaevlerindeki insan hakları ihlallerini vurgulamıştık ama cezaevlerindeki mahpuslar için bunlar çığırından çıkmış durumda uygulamalar ve şimdi birtakım mahpuslara S ve Y uygulamaları yapılıyor, oralara gönderiliyor. Yarın öbür gün bunlara sessiz kalanlar da S ve Y’ye gönderilir, S ve Y ne demek? 23 saat tek katlı havalandırması olmayan, bakın önünde havalandırması olmayan bir hücrede tutuluyorsunuz, dört duvar içinde ve orasının penceresi de demir parmaklık ve tel örgüler ile kapatılmış durumda. 1 saat havalandırmaya çıkıyorsunuz onda da başka bir alana götürülüyorsunuz. Koğuşunuzun önünde havalandırma yok bir başka alanda havalandırmaya götürülüyorsunuz ve iyice tecrit ediliyorsunuz. Bu olacak bir şey değil.

Aytaç Ünsal bize; Mine Koçak isimli bir kişinin kendisi ile görüşçü olması engellenmiş. Neden? Mine Koçak’ın kardeşi Mustafa Koçak burada defalarca gündeme getirdik. Mustafa Koçak’ın cenazesinde yaptığı bir konuşmadan dolayı hakkında suçu ve suçluyu övme soruşturması açılmış. Bundan dolayı “Senin görüşçün olamaz.” Denilmiş. Hakkında kesinleşmiş bir ceza yok, bir soruşturma var, bu soruşturma da Allah bilir nasıl uyduruk bir şekilde açıldı çünkü kardeşinin cenazesinde konuşmuş bu kişi. Bundan dolayı görüşü engelleniyor.

Aytaç Ünsal koğuşlar arasındaki pencerelere mazgal konularak aradan gazete uzatılmasının bile önüne geçildiğini, ağır bir tecridin uygulandığını bize söyledi. Kitap kotası ve ücretsiz dergi verilmemesi gibi uygulamaların Edirne Cezaevi’nde olduğunu söyledi. Bu konularda da açıklama bekliyoruz. Biz bu konuları da soruyoruz.

2 açlık grevini haber vermek isterim. S ve Y cezaevlerinin insan haklarının durumunu belirttik ya; Erzurum Dumlu Cezaevi’nde Nurettin Kaya ve Sincan 2 No’lu Cezaevi’nde Nedim Öztürk açlık grevindeler. 70 günü aşmış durumda, oldukça sıkıntılı bir durum mevzu bahis. Bunun altını da çizmemiz gerekiyor. Kabul etmiyoruz!

SMA hastası bebeklerin dramı bitmiyor. Bunlar ile ilgili bir çözüm bulunması lazım. Gereken ilacı bakanlık temin etmiyor, vatandaşlar bize en azından elektrik, su, doğalgaz faturalarına 1 TL bile eklense tüm vatandaşlardan bu SMA hastalarına gidecek şeklinde bir çalışma yapılsa bile bebekler için çok faydalı bir iş yapılmış olur diye bir öneri göndermiş. Biz de bunu değerli buluyoruz, başka türlü olmazsa en azından böyle bir çalışma ile SMA hastaları konusunda belki bir adım atılabilir çünkü devletin adım atması lazım. Bu insanlar Valilik onaylı kampanyalar ile bağış toplamaya çalışıyor ama büyük sıkıntılar çekiyorlar.

Laboratuvar teknikeri arkadaşlarımız bize başvurdu. 90 bin mezun var ve hepsi işsiz. En az 10 bin alım için bir gündem oluşturmaya çalışıyorlar, buradan sesleri oluyoruz.

Almanya’nın Berlin şehrinde 129 a/b yasalarının kaldırılması ve bu yasalardan tutuklanan 3 tutsak Özgül Emre, İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli’nin tutuksuz yargılanması için başlatılan süresiz açlık grevi 130.günündeymiş ve bu arada Almanya Federal Savcısı Türkiye’ye gelip Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı ile görüştü. Neler konuşmuş? Almanya’da yaşayan diğer demokrat ve solcuların isim listesi alınmış. Hangi kişiler? Ne görüştünüz diye buradan soruyoruz hem sözlü olarak hem yazılı olarak soruyoruz. Açlık grevleri bir an evvel bitmeli bir çözüm bulunmalı. Hem Alman Devletine hem Türk Devletine bu konuyu hatırlatıyoruz.

15 Temmuz gecesi mağdur edilen erlerden bize çok başvuru var. Bakın birçok başvuruyu gündem edeceğim, onlardan birisi Murat Uygur’un kardeşi bize başvurmuş. “Ortaokul mezunu köy hayatında çobanlık yaparak hayatını devam ettiren bir erdi. “Askere gidip geleyim.” dedi gitti geldi, işsizdi sözleşmeli er başvuruları varmış. “Ona başvurayım.” Dedi 3 yıllık sözleşmeli er olarak devam ederken 15 Temmuz’da komutanının emrine uymuş ve havaalanına götürülmüş sonra da başına gelmedik iş kalmamış. 52 sözleşmeli er ile beraber 12.5 yıl ceza yemiş durumda. Kardeşi diyor ki: “Sadece benim kardeşim değil birçok asker mağdur. 52 sözleşmeli erin içinde benim kardeşim suçsuz olmalarına rağmen ellerimizde bilirkişi raporları mevcut ama kimse konunun üzerine gidip basit görünen bu dava o gece masum olan çocuklarımızın alınlarına kara yazı yazıldı. Çamura batırıldılar hem de gelecekleri ömürleri 4 duvara mahkum edildi adaletsizce haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanı Rabbime havale ediyoruz.” diyor.

15 Temmuz’un zulümleri bitmiyor! Lanetli Darbe girişimi kesintiye uğradı ama sonrasında yapılanlar bir darbeden beterdi. OHAL Dönemi’ndeyken yapılanlar acımasız ve insafsızdı onlardan bir başka mağdur Mehmet Dağdeviren, 2016 yılında Bank Asya’da önemli bir miktarda dövizi varmış ve bu paralara el konulmuş. Ardından hakkında açılan davalar olmuş, bu para ile ilgilenememiş, 7 yıl sonra bankaya gitmiş demişler ki: “Senin 7 yıl önceki paranı biz o zamanlarda TL’ye çevirdik ve TL olarak duruyor.” “Benim paramı niye TL’ye çevirdiniz?” demiş. “Kardeşim TL’ye çevirdik.” Demişler. “40 Bin TL, katılım payı ile 32 Bin TL, toplam 72 Bin TL çekersen çek, çekmiyorsan sen bilirsin. Çekersen şu kağıdı imzalaman lazım hiçbir hakkım kalmadı.” Deyince o kağıdı imzalamamış ve maddi açıdan büyük zorluk çekmiş, işsiz kalmış, bazen iş bulmuş, işten çıkartılmış, ataması en sonunda yapılmış. Gaziantep Şehit Kamil Milli Eğitim Müdürlüğü’nde bir şube müdürü atamasını iptal etmiş. “Seninle ilgili hukuki süreç var.” denilerek kesinleşmiş bir durum olmamasına rağmen ikinci darbe yemiş. Hem Bank Asya’daki parası yağmalanmış sonunda atanmış atanması iptal edilmiş. Aç susuz kal öl.” Deniliyor. “Cebindeki parayı alırız yağmalarız talan ederiz üstüne maaşlı bir işe gireceğin zaman da oradan çıkarttırırız aç susuz sefil bırakırız.” Demek isteyen bir iktidar anlayış var. “Bu uygulamayı yapan şube müdürü kimden izin alarak bunu yaptı? Genel bir uygulama mı merak ediyorum. Benim durumumda olan başka öğretmenler var bana bu yapıldı. Nedir bu iş?” diye soruyor Mehmet Dağdeviren, onun adına soruyoruz. Bunlar OHAL Dönemi’nin inanılmaz soykırım uygulamaları olarak tarihe geçecektir ve kesinlikle de kabul etmiyoruz değerli arkadaşlar. Bu zulmü soykırımı kabul etmediğimizi buradan söyleyelim, bu OHAL Dönemi’nin binlerce soykırım uygulamasından birisidir sadece, böyle parası Bank Asya’da diye gasp edilen talan edilen binlerce insan oldu, böyle bir şey hukuk devletinde mümkün değildir ama OHAL hukuku anayasayı ayaklar altına alan bir anlayış içinde maalesef mümkün oluyor, var oluyor.

Hakan Çelik yine bir OHAL mağduru 672 KHK ile ihraç edilmiş diyor ki: “İdare pasaportuma tahdit koymuş. Keyfi olarak kaldırmıyor. Tahdit kaldırılsın diye 18 Temmuz 2023’de başvuru yaptım cevap yok. 6 ay önce başvuru yapıp idareye dava açanlar varmış. Hala sonuç alamamışlar. Ben de gerekçesiz bir şekilde pasaportu iptal edilen insanlardan birisiyim.” Diyor böyle maalesef binlerce insan var. İçişleri Bakanlığı’nda artık bu uygulamaların durması gerektiğini söylüyoruz.

“Babam Hanifi Aydemir  Erzurum H Tipi Cezaevi’nde ve şartlı tahliyesi verilmiyor.” diyor. Cezasını bitirmiş 18 Nisan 2023’de 3 ay daha uzatılmış. 3 ay sonrasında bir 3 ay daha uzatmışlar. Daha gözlem kuruluna çıkmadan bile dosya üzerinden bir 3 ay daha uzatmışlar. Yani Ali Kıran Başkesen ülkede hukuk diye bir şey yok arkadaşlar. Düşünün denetimli serbestliğini vermiyor, şartlı tahliyesini vermiyor. Bir daha değerlendirme geldiği zaman kişiyi dinlemek bile istemiyor dosya üzerinden “Seni mahkeme ettim 3 ay daha içeride tutuyorum.” diyen bir zalim anlayışla karşı karşıyayız. Biz bunu kabul etmiyoruz ifşa ediyoruz ulusal ve uluslararası tüm mecralara ifşa ediyoruz ve bu zalimliği yapan dönemin bakanlarını da hiçbir zaman için unutmuyoruz. Dönemin ilk Bakanı Abdülhamit Gül’dü ardından Bekir Bozdağ idi ve son derece zalim uygulamalara, hukuksuz uygulamalara imza attılar. Şimdi de Yılmaz Tunç’un bu uygulamaları devam ettirdiğini görüyoruz ve kendisini uyarıyoruz bu hukuksuzluktan uzak durun diyoruz. Bu sistem, bu anlayış böyle sürüp gidemez bu insanların feryat ettiği bir durumdur S ve Y Cezaevleri denetim serbestlik şartlı tahliyelerin verilmemesi maddi manevi sadece mahpusa değil mahpusun eşine çoluk çocuğuna anasına babasına yapılan korkunç bir kötülüktür. Bu büyük bir vicdansızlıktır! Nasıl bunu kabul ediyorsunuz! Üç kuruşluk maaşlar için mi bunları kabul ediyorsunuz anlamak mümkün değil!

Bakın 52 erden birisinin yakını bize başvurmuş. Ramazan Tolga Doğan’ın eşi hanımefendi diyor ki: “Antalya Döşemealtı L Tipi Kapalı Cezaevi’nde eşim ve o gece kandırılıp götürülen 52 erden birisidir eşim. Benim eşimin darbe falan diye bir düşüncesi yoktu komutan: “Hadi yürüyün.” dedi onlar yürüdü gitti ve tek bir kurşun bile sıkmadıkları halde 12.5 yıl ceza yediler bu olacak bir iş değil.” diyorlar bunu ne hukuk ne vicdan kabul eder. Terör saldırısı var diye bunları götürmüşler, iki sene boyunca cezaevinde kalmış sonra çıkmış ardından o kadar üzülmüş ki bu duruma psikiyatri ilaçları kullanmaya başlamış. Avukatlara “Tamam bitti mi bu dava?” “Tamam hayatına bakarsın.” derken ve O da evlenmiş  evlendikten 15 gün sonra ceza yemiş ve Ceza da Yargıtay’da onanmış kesinleşmiş. Gerçekten perişan durumda yepyeni evli bir kadın ve suçsuz günahsız 52 erden birisi Ramazan Tolga Doğan. Maalesef bu acıları yaşatıyorlar bu ülkeye.

Yine aynı bakın 52 erden bir başkası halkımız bize başvuruyor. Hangi kesimden olursa olsun başvuruyor. Biz de hiç ayrım yapmadan herkesin dertlerini sorunlarını burada gündem ediyoruz. Biz 27. dönemde de 5 yıl boyunca burada ayrımsız bir politika izledik insan hakları savunuculuğu yaptık, ülkenin her bir tarafından başvuran insanlarımızın dertlerini sıkıntılarını gündem ettik. İşte onlardan önemli bir kesim; mağdur askerler, erler onlardan birisi de yine Emre Aracı’nın eşi başvurmuş ve “Burdur Cezaevi’nde kalıyor eşim orada yine 52 erden birisi olarak terör saldır var denilerek kandırılıp götürülen ve ardından da darbeci marbeci olmadığı halde 12.5 yıl ceza verilen erlerden birisi. Gariban olursanız arkanız olmazsa bu ülkede işte böyle canınıza okunuyor. Birileri de aman bu erlere, KHK’lılara dokunan yanar aman dokunmayayım, konuşmayayım bu kişileri işin mi yok diyor ve maalesef bu kişileri çok fazla insan gündem etmiyor ama biz en baştan itibaren gündem ettik ve gündem etmeye devam edeceğiz.

Önemli bir başvuru geldi bakım evleriyle ilgili ciddi sorunlar var. Bsakın bakımevlerinde insanlar devlet desteği ile ayakta duran özel bakımevlerinin vicdanına terk edilmiş durumda ve geçtiğimiz günlerde yine bir yerde görüntüleri rastladı. Bir bakım  memuru engelli bir kişiyi aşağılayarak alay ederek video çekmiş bunu da yayınlamış bu kadar cüretkarlar ve ardından bunun benzeri birçok hadisenin olabileceğini düşündük. İşte bununla ilgili bakın bize bir başvuru geldi. “Ben Beratiye Dere İstanbul Sultangazi Yayla Mahallesi Binnur sokak No:11 adresinde bulunan Özel Nova Yaşlı Bakım Merkezi’nde sağlıksız koşulları görünce size bildirme gereksinimi duydum. Orada kamera sistemi yok, lavabolarda sifon yok, ışıklandırma çalışmıyor. Her yer su içinde mutfakta, her taraf yağ ve kir içinde, çeşmeler bozuk. Günde 1 defa sınırlı çarşaf veriliyor, hastalar terlediği zaman değiştiremiyorum. 3 haftada 3 ölüm oldu.” diyor bakın 3 hafta çalışmış 3 ölüm görmüş. Ne oluyor ne bitiyor! Biz de buradan bildiriyoruz bu bakım evi ile ilgili araştırma oldu mu? “Biri asansör ile birinci kata iniyor oradan da merdivenlerden düşüyor hastalar. İkincisi katta tek başına kalıyor sorumlu hemşire birinci katta hastaları yalnız bırakıyor. Temizlik malzemesi sınırlı beslenme koşulları sınırlı.  23 kişiye 3 personel bakıyor.” Düşünün 23 tane ağır bakım gerektiren hastaya sadece 3 kişi bakıyormuş. çok yetersiz gerçekten. Sağlıksız koşullarda bir ortam işverenler iş yerini şehir dışında yönetiyorlar. Ben 10 gün çalıştım igortam yapılmadı 3 haftada 3 ölümün sebepleri araştırılmalı güvenlik yok bu uyuz hastalığı var sağlıksız ve bakımsız bir ortam var.” yani bakın o sosyal medyaya yansıyan görüntülerden daha fazlasını biz buradan ihbar ediyoruz bu konu ile ilgili verdiğimiz soru önergesi çerçevesinde de bir araştırma talep ediyoruz.

Emine Erol Konya Ereğli Cezaevi’nde kalmakta. Cezaya çarptırılmış işte terör örgütüne yardım ve yataklık denmiş cezasını infaz süreci de tamamlanmış yine çıkarmıyorlar yani ne zaman çıkaracaksınız Allah aşkına zaten uyduruk mahkemelerle insanları terörist ilan ediyorsunuz ardından bakın ne olmuş? 3 ay uzatılmış ardından 6 ay olmuş, sonra 9 ay olmuş hiçbir disiplin cezası olmadığı halde etkin pişmanlık yasasından faydalanması dayatılmakta “İlla pişman olacakın.” diyeceksin deniliyor yani düşünün şartlı tahliyesi verilmemiş “İlla pişman olacaksın.” Deniliyor. “Bu arada kız kardeşimin sağlık durumu bozuldu.” diyor Emine Erol’un ve bir de artı bir hak gaspı daha oluyor yani tahliye gecikmesi sonrası bir sağlık hakkı da yaşanıyor kafasında iki damarı tıkalıymış. “Biz ailecek Diyarbakır’dayız kardeşim Konya’da gidip gelemiyoruz zaten yıllarca bunu çektik bir de şimdi denetimli serbestlik verilmiyor şartlı tahliye verilmiyor disiplin cezası da yok. Bütün bunlara rağmen bu zalimdeki yapılıyor biz gidemiyoruz cezaevine o tahliye olup gelemiyor bu çile bu işkence devam ediyor.” diyor Emine Erol’un ailesi.

Mehmet Karadaş bize önceki haftalarda da başvurmuşlardı Carlingen isimli bir firmaya başvurmuşlar “Ayda %20 civarında size kar payı vereceğiz.” denilerek kandırılmışlar hatta “TL değer kaybediyor dolar üstünden verelim daha da bir para yatırın.” denmiş onlar da yatırdıkça yatırmışlar Mehmet Karataş diyor ki: “410 bin lira para yatırdım 50 bin mağdur var. Şirketin sahibi Cengiz Acar hapiste Ceo Hakan Akiz dışarıda ve hala biz paramızı alamıyoruz. Ne yapacağız ne edeceğiz.” bu tür dolandırıcılara karşı iktidar bakanlık vatandaşı korumalı ihtiyati tedbirler getirilmeli ama yapılmıyor maalesef ve vatandaş böyle hır peşinde koşan idarecilerin elinde kalıyor.

Tuncay Demir Kütahya T Tipi Cezaevi’nde kalıyor. “Kantinde satılan tığdan dolayı eşime ceza verildi disiplin cezası ve buna itiraz etmek istiyoruz ve bundan dolayı disiplin uçumuz var diye son çıkan yasadan da faydalanamıyoruz disiplin affı istiyoruz.” diyor bu tığ meselesi ile ilgili birçok başvuru aldık. Yani kantinde satılan tığı alıyor mahpus “Vay sende niye tığ var? Sana disiplin cezası.” deniliyor bununla da yetmiyor çıkan aflardan, infaz indirimlerinden de faydalanamıyor vatandaşlar.

“Babam Ramazan Ülüs şu an Kütahya T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yatmakta. Bulunduğu cezaevinde açlık grevinde. Tuz şeker eksik veriliyor kendisine. Birtakım hakaretler gördüğü için açlık grevine girdi.” diyor. Kütahya T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bir açlık grevi var ve uğradığı kötü muamelelerden dolayı bu açlık grevine girmiş bu insan bize başvuranın babası başvuranın erkek kardeşi de hapisteymiş. Aynı cezaevine getirilsin diye kız kardeş büyük gayret sarf etmiş fakat aynı koğuşa vermemişler ve birtakım sıkıntılar olmuş. Kardeşi intihara teşebbüs etmiş ve farklı bir cezaevine gönderilmiş. Böyle olunca da çok büyük manevi açıdan sıkıntı yaşanmış. Baba bir cezaevinde kardeşi bir cezaevinde aynı yerde en azından olsalar birbirlerini rehabilite edebilirlerdi. Bu da olmadı bu süreç onları kötü etkiledi. Babamın cezaevinde öleceğinden korkuyorum bana anlatamadığı bir çok sıkıntılar var.” açlık grevinde olan bir kişi yeterli tuz şeker verilmemesi su verilmemesi ile ilgili şikayetler var ve hak ihlalleri var. Bununla da ilgili bakanlıktan bir cevap bekliyoruz.

İş dünyası ile ilgili sıkıntılar bitmiyor arkadaşlar, öyle bir durumdayız ki gerçekten ara eleman ihtiyacı çok büyük bir yerde, çok artıyor. İstihdam edecek işçi bulamıyorlar iş yerleri, usta bulamıyor garson bulamıyor ara eleman olarak tabir edilen kadrolarda çalışacak kişi bulamamak ülkemizin tüm üretim ve hizmet potansiyelini olumsuz etkiliyor arkadaşlar bunu bilin. Bu ara eleman meselesi unutuldu iktidar: “Herkes okusun ara eleman da nedir.” mantığıyla hareket etti ve iş yerleri bu sefer yurtdışından gelen işçilere mecbur kaldı. Şu anda bir sığınmacı düşmanlığı da var ama biliyorsunuz bu ara eleman eksikliği veyahut da çalışmak istemeyen ara elemanlar yüzünden şu anda çok önemli bir sosyal problem de yaşıyoruz bunu da söylemiş olalım. Sığınmacılar bu alanı dolduruyor ve onlara karşı da bir nefret söylemi var böyle suni bir şekilde bu alanı boşalttıkları zamanda büyükleri ekonomik sıkıntı olacağı da apaçık ortada.

Az evvel bahsetmiştik Türkiye İstatistik Kurumu’nun bir başka çalışması uluslararası göç istatistiklerini yayınlamış çok önemli buluyoruz. Bakın biz eleştiri yaptığımız zaman “Efendim iktidarımızı kıskanıyorsunuz. Almanya bile bize kıskanıyor, çok iyi gidiyoruz.” diyen bir iktidar var. Kardeşim senin kurumun bu istatistikleri yayınlıyor. Bakın ülkeden insanların nasıl akın akın kaçtığına dair bir istatistik. Ya ülkemize sığınmacı çok geliyor deniliyor, ülkemize gelen sığınmacıdan çok daha fazlası insanımız ülkeden gidiyormuş. 2022’de bir önceki yıla göre 33,2 azalmış dışarıdan gelen insan sayısı, Türkiye’den yurtdışına göç eden kişi sayısı 2022’de 2021’e göre %62,3 artışla 466.914 olarak kayıtlara geçmiş. 466.914 kişi 2022’de akın akın kaçmış gitmiş. Bunlar da kayıtlı, bir de kayıtsız gidenler var Meriç’ten Ege’den gidenler giderken suda boğulanlar hayatını kaybedenler, düşünün ülke o kadar anti demokratik hukuksuz birer haline gelmiş ki tüm insani ihtiyaçlar karşılanamamakta ve insanlar yurt dışına gitmek zorunda kalıyor.

Biz birçok ilimizin sorunlarını gündem ediyoruz ama Urfalı bir vekil olarak da Urfa’nın sorunlarına da özel bir bilgi gösteriyoruz arkadaşlar. Bize ulaşan bilgilere göre Urfa’da çok önemli sıkıntılar var, onları da gündem ederek dikkatinizi çekmek istiyorum ve Urfa’ya gelen valilerin, seçim kazanan belediye başkanlarının, mülki amirlerin, memurların herkesin bu sorunlara duyarlı olması ve çözmesi gerekiyor. Hepimiz, milletvekilleri, bürokratlar Urfa’nın bu çok ciddi sorunlarının çözümü için gayret sarf etmeliyiz. Nedir bunlar? Türkiye de Sivas’tan sonra en çok köy olan il Urfa. Peki kaç köyde sağlık ocağı var? Buradan tüm yetkililere soruyorum en başta Şanlıurfa Valiliği’ne soruyorum onlar kendi kendilerine soruyorlar mı bilmiyorum ama biz tespitlerimizi soruyoruz. Kaç köyde halı saha, çocuk parkı var? Urfa’da çocuk sayısı çok fazla çocuklar ortalıkta kalmış durumda onlara oyun alanı halı saha temin ediliyor mu soruyoruz? Kaç köyün içinde parke veya köy içi yol var? Toprak yol mu yoksa tamamen bakımız yollar mı? Urfa sınavlarda sonuncu, işsizlikte birinci, yoksullukta birinci, hane başına gelirde sonuncu, hane başına nüfus oranında birinci, yani Tunceli’de 1 eve 1 kişi düşerken Urfa’da 1 eve 6 kişi düşüyor. Maalesef Urfa’nın hali çarpıcı bir şekilde son derece kötü üzücü, sosyolojik olarak ve bu sosyolojinin yeterli bir şekilde desteklenmemesi iktidarlar tarafından ihmal edilmesi ve iktidar vekillerinin ihmal etmesi sonucunda Urfa’nın bakımsız kalması ilgisiz kalması sonucunda Urfa sınavlarda sonuncu, işsizlikte birinci, yoksullukta birinci, hane başına gelirde sonuncu, hane başına nüfus oranında birinci ve ilgisiz durumda bir il. Hızlı tren Antep’e kadar geliyor orada bitiyor! Neden? Urfa çok mu değersiz bir yer? Nüfus bakımından Antep’ten büyük değil mi? Güneydoğu’nun en büyük ili değil mi? Bunu Urfa’lı bir vekil olarak soruyorum. Otoban Urfa’da bitiyor, neden oradan Siverek üzerinden Diyarbakır’a hatta Van’a kadar gitmiyor? Bu Siverek e büyük bir hakaret değil mi? Diye soruyorum! 300 bin nüfuslu bir ilçe de Harran Üniversitesi’nin bir iki tane önlisans bölümü var! Neden? Alanya’da bir ilçe değil mi? Kendi başına üniversitesi var! Gebze bir ilçe, kendi başına bir üniversitesi var. Bunlar niye Urfa için olmasın? Urfa Suriyeliler hariç 2.200.000 nüfusu var, Suriyeliler ile birlikte 3 milyon. Kaç tane üniversitesi var diye soruyoruz! 600 bin nüfuslu Erzurum’un 2 tane üniversitesi var, örgün öğrenci sayısı 100 bin, açıköğretim ile birlikte 1 milyon öğrencisi var. Antep’in 4, Kayseri’nin 4, Mersin’in 4, Konya’nın 5 üniversitesi var. Hatta Siverek’te küçük Nevşehir’in 2 üniversitesi var. Siverek nüfus bakımından en büyük 10 ilçe arasında, ama yüzölçümü bakımından 1. Sırada. Siverek ilçemizin çok büyük sorunları var adeta bir il olacak çapta fakat çok mahrum durumda.  On binlerce kişi her yıl kamyonlara binip Manisa’ya üzüme, Aydın’a pamuğa, Nevşehir’e patatese, Bursa’ya domatese, Ordu’ya fındığa gidiyor orada Suriyelilerden beter koşullarda yaşamıyor mu? Mevsimlik tarım işçilerinin halini kim görecek? Bu inanların neden kaderi böyle? Yeri geliyor, dayak yiyor, yeri geliyor traktör yolculuğunda kaza geçirip ölmüyorlar mı? On binlerce öğrenci okulu bırakıp tarlalarda çalışıyor. Daha bakın geçtiğimiz günlerde 4 yaşında bir kız çocuğu Bursa’da ailesi ile birlikte gitmiş oraya ve kenarda otların arasında uyurken tarlanın sahibi bilmeden dikkat etmeden maalesef 4 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi ailenin çocuğunu eziyor ve Esmanur hayatını kaybediyor kimin gündeminde bu? Aslında bu ülkenin 1. Gündemi olmalı. Bunlar son derece önemli Esmanur’un hakkını biz buradan savunmak zorundayız ama Esmanur’un hakkının arkasında dev bir ekonomik sosyal facia var, enkaz var ve o yüzden burada Urfa’nın sorunlarını gündem ediyorum. Her yıl, elektrik faturalarından arazilerini satmak durumunda kalan Urfalı’ların dertlerine 20 yılda kimse derman olmadı? Yılın 300 günü güneşli bir kentte enerji üretilmiyor, barajın kenarında ki tarlalara su verilmiyor. Göbeklitepe’ye 2022’de 850 bin kişi gelmiş? Bunlar Antep Havaalanı’na iniyor, Antep’te konaklıyor, Antep’te harcıyor, Antep firması ile günübirlik gelip gidiyor. Bu Urfa’ya yazık günah değil mi? Siverek desen, Urfa, Adıyaman ve Diyarbakır gibi önemli turizm kentlerinin yolları üzerinde bulunmasına rağmen tek bir turist kafilesi mola vermek için bile Siverek e uğramıyor! Halbuki şeytan kuçesi, kalesi, tarihi camileri, yemekleri ile Siverek’te turizmden hak ettiği payı almaya çok layık. Bu yoksulluğu kader olarak görmemek lazım ve bu bir hak talebidir sorumlular da bunu bilsinşer, gerek Urfa Valisi, Siverek Kaymakamı’na bunları hatırlatıyoruz. 1970’lerde Siverek Urfa ve Diyarbakır ile yarışır durumdaydı. Kaç tane sinema vardı? Şimdi Çüngüş, Gerger olma yolunda ilerliyor. Bu makus talihe son verecek olan bizleriz. Trabzon’da Çaykara diye bir ilçe var, nüfusu 10 bin bile değil, tam 145 tane kaymakam var, peki kaç tane Siverek’li kaymakam, vali, müsteşar, genel müdür var diye buradan soruyoruz. Önceki dönemde 6 tane Trabzon’lu bakan vardı, 100 yıllık cumhuriyette kaç tane Urfalı bakan var diye soruyoruz! Türkiye’de Şırnak ve Ağrı ile birlikte yüzde olarak en çok genç nüfusun olduğu il olan Urfa işsizlikte ilk sırada. Türkiye’nin vahim ekonomik tablosu ve işsizliğinin en çarpıcı görünümü olan il Urfa.  Okullaşma oranında son sırada, üniversite mezunu oranında son sırada maalesef. Nevşehir’in nüfusu 150 bin, kütüphane sayısı 38, Urfa’nın nüfusu Suriyeliler dahil 3 milyon, okul çağında ki çocuk sayısı 1 milyon, kütüphane sayısı 11. Çok ciddi bir şekilde eğitime destek vermek gerekiyor eğitim ekonomi kalkınma Urfa’ya özel çok ciddi bir çalışma yapılmasını TBMM’den Urfa’lı bir Milletvekili olarak haykırıyorum. Memleketimizin hali böyle olmamalı arkadaşlar buna itiraz ediyorum. Urfa yüzölçümü bakımından Türkiye’de 7. ama tarım gelirlerinde en küçük illerin bile gerisinde,  GAP deseniz 30 yılda bitmedi! Harran ve Suruç dışında GAP’dan faydalanan ilçe yok, Hilvan baraja 5 km uzaklıkta yazın su sıkıntısı çekiyor, 1 metrekare arazisi bile baraj suları ile sulanmıyor. Bunu da Hilvan’lılar adına söylemiş olalım, Urfa’nın hem merkezi birçok ilçesi Siverek’i, Hilvan’ı son dereec önemli mahrumiyetler ile boğuşuyor olacak bir iş değil burası yetim evlat muamelesi görmemeli kabul edilecek bir durum değil. Buradan bu önemli bilgilere aktarmış olalım.

Çok önemli çarpıcı olaylar var. Batman Cezaevi’nde Abdülalim Kaya %93 engelli, hasta yaşlı bir kişi ve halen cezaevinde, halen infaz erteleme almış durumda değil. Kabul edilecek bir durum değil ve % 93 engelli bu kişi neden tahliye edilmiyor diye soruyoruz ve Batman sıcağında bu yaşlı hasta engelli mahpusun hali nicedir diye buradan soruyoruz, bakanlığa soruyoruz hiç umurunuzda değil mi? Niye umursamıyorsunuz? Ne yapıyor Abdülalim Kaya bu cezaevinde bu sıcakta bu perişanlıkta niye yaşıyor diye sormuyor musunuz diye onlara soruyoruz!

Bakın hamile, lohusa kadın, çocuklu anne, yaşlı mahpus dolandırıcıların yakaladığı şansı yakalayamıyor arkadaşlar! Boş laf değil bu. Bakın ne olmuş? Kendisini MİT mensubu olarak tanıtıp vatandaşları dolandırdı, mahkemede serbest kalmış. İşte bakın Abdülalim Kaya, Halil Karakoç cezaevlerinde, Ayşe Karaduran 9 aylık bebeğiyle cezaevlerinde çıkartılmıyorlar ama dolandırıcı olup herkesi dolandırırsanız mahkemeye çıkıp tahliye edilebiliyorsunuz! Ğlkenin hali bu işte bundan dolayı buna itiraz ediyoruz.

Geçen hafta da gündem etmiştik sığınmacılara işkence yaptığı sabit olan güvenlik görevlilerini gündem etmiştik çok ciddi bir olay. İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı bu askerler hakkında bir işlem yaptı mı tekrar soruyorum! Soru önergesi de verdik, çok ciddi buluyoruz işkence yapılır ve gizlenir çoğunlukla ama adam işkence yapmış videoya çekip sosyal medyadan yayınlanmış! Ya bu rezalet nerede görülür ya! İşte boşuna mı bu ülke bu halde Allah aşkına! Boşuna mı bu ülkenin illeri bu halde! OECD sıralamasında sonuncu, sosyal meselelerde sonuncu boşuna mı arkadaşlar ya! Demokrasinin hukukun olmadığı bir ülkenin hali budur işte!

Migros’u çok gündeme ettik. Migros’ta bir sendika var Tez Koop İş, işçisine sahip çıkmıyor. İşçiler bunun üzerine bir başka sendika kurmuşlar. Öz Büro İş’e geçiş yapmışlar bundan dolayı dayak yemişler! Hem Migros hem de sendika bu konuda bir açıklama yapmalı! Tez Koop İş biz uzun süredir gündem ediyoruz ve Migros’tan ve Tez Koop İş’ten bir ses çıkmıyor bir açıklama bekliyoruz nedir bu işler! Migros işçileri şikayetçi defalarca gündem ettik hak kayıpları ile ilgili çok önemli mağduriyetleri var her yerden gündem ettik. Eğer ki bu konuda bir adım atmazsanız açıklama yapmazsanız biz bu gündemleri daha fazla bir şekilde yapmaya devam edeceğiz buradan size söyleyelim. Migros son derece tanınan bir firma ama bu yaptıklarıyla çok büyük zararlara uğrayabilir buradan hatırlatalım. Biz hak ihlallerini yakından takip ediyoruz. Migros’un ne dostuyum ne düşmanıyım ama oradaki hak hilallerinin karşısındayım bunu da net bir şekilde söyleyeyim! Bizim tavrımız budur hangi kişi veya kurum olursa bizim tavrımız budur. Buna göre hareket ederiz bunu da bilin ona göre hareket edin diyoruz buradan. Şu görüntüleri bir işçi kabul etmiyor darp edilme görüntüleri olacak işler değil arkadaşlar.

Bir gazeteci; Fırat Can Arslan görüyorsunuz neden bunun fotoğrafını gösteriyorum? Çünkü bir savcı ve eşinin bir yerden bir yere tayin edildiğine dair bir haberi paylaşmış. Ne var bunda? Savcı ve eşi oradan oraya tayin edilmiş. “Vay efendim sen terörle mücadele eden savcı ve eşini hedefi gösterdin.” Ne hedef göstermiş? Bu kişiyi vurun mu demiş? Allah aşkına gazetecilik yapmış, gazetecilik yaptığı böyle bir tweeti de paylaştığı için tutuklandı. Gazeteci Evrim Kepenek ise kelepçe takılarak gözaltına alındı mahkemeye çıkarıldı oradan serbest bırakıldı ama yine bu olacak bir iş değil! Yine T24’de çalışan bir gazeteci arkadaşımız Sibel Yükler de aynı muameleye uğradı. Bunlar kabul edilecek hadiseler değil arkadaşlar, bunları kesinlikle kabul etmiyoruz, gazetecilere yaşatılan bu ülkede zulümdür, hukuksuzluktur! Akbelen ormanında da herhangi bir tayin haberinde de onlara yaşatılan tamamen hukuksuzluktur!

Geçtiğimiz hafta gündem etmiştik sıkıntı devam ediyor ve açıklama bekliyoruz, İstanbul Büyükçekmece Alkent 2000 Mahallesi Çamlıca ve Yeditepe bulvar bariyer ile ilgili soru önergesi verdik. Bu konuda gereken araştırmaların yapılmasını istiyoruz bu soru önergesini de buradan göstermiş olalım.

Arkadaşlar bir yıl dönümü, bakın Gökhan Açıkkollu gözaltına alınıp işkence gören ve ardından gözaltında hayatını kaybeden, şu gördüğünüz hücrede bakın ufacık bir hücrede belki 2*3 metrekarelik bir hücrede kalp krizi geçirip havasızlıktan hayatını kaybeden bir kişi, korkunç bir şekilde gözaltında hayatını kaybetti Gökhan Açıkkollu onun eşi ne demiş? 23 Temmuz yıl dönümüydü biliyorsunuz geçtiğimiz günler Gökhan Açıkkollu’nun vefatının. “23 Temmuz akşam gözaltına alınan sabaha kadar işkence edildikten sonra kaburgaları kırılmış bir halde nezarethaneye getirilen eşim 13 gün boyunca sistematik işkenceye maruz kaldı. 7 yıl önce tam bu saatlerde geriye kırık bir gözlük kanlı kıyafetler ve kullanamadığı ilaçları kaldı.” kendisi şeker hastasıymış insülinlerini kullanamamış gözlüğü var gördüğünüz gibi kırılmış kıyafetleri kanlar içinde kalmış. İşte Gökhan Açıkkollu hocaya yaşatılan bunlardı arkadaşlar!

Geçtiğimiz haftada gündem etmiştik medyada haber oldu. Hatay’da hayvancılıkla uğraşan 84 yaşındaki Mustafa Demir’in 6 Şubat depremlerinde ahırının çatısı çöktü 84 hayvanı öldü. Bakanlığın bedelsiz telafi programına başvurdu ama başvurusu yılan hikayesine döndü. Kaymakam başvuruya onay verdi ama Tarım İlçe Müdürlüğü adım atmıyor Biz Kırıkhan Kaymakamı’nın da bir açıklama yapması gerektiğini buradan söylüyoruz. Hatay Valiliği ve Kırıkhan Kaymakamı lütfen bir açıklama yapsın kendilerine ikinci defa bu konuyu hatırlatıyoruz arkadaşlar.

Uyuşturucu kaçakçılığı neden var deniliyor bakın Tolga Şardan T24’de yazdı uyuşturucu baronlarıyla bağlantısı olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Edirne Emniyet Müdür Yardımcısı Zeki Ağsakal arka tarafta uyuşturucu baronları ile ilişkisi çıkmış. Türkiye AK Parti MHP Cumhur zulüm ittifakı klasiği!

Fakirliğin faturası çocuklara çıkıyor, bu çok önemli bir haber! Çocuklarımız, neslimiz geleceğimiz bodur kalıyor arkadaşlar. Protein alamıyor et, süt, yumurta yiyemiyor ve çocuklar budur kalıyor. Neslimizi böyle mahvediyoruz bu iktidarın yaptıklarına boyun eğerek ses çıkarmayarak.

Bakın Kocaeli ile ilgili haberlere değinmemiz lazım, Kocaeli’de Körfez Toplu Konut ihalesi iptal edilmiş, Çamlıca Hastanesi ihalesi iptal. Hangi yanlış bu sonucu doğurdu diyoruz halkın hizmet almasını engelledi!

AK Parti MHP Cumhur zulüm ittifakının klasik bürokratı diye bakıp soruşturma açılmayan Kocaeli İl Tarım Müdürü’nün makam aracı skandalını soruyoruz.

Havalandırma sisteminin çalışmadığını yedek iş elbisesi verilmediğini söyleyen işçiler asgari ücret düzeyinde aldıkları ücretlerle zor koşullarda üretim yaptıklarını kaydetmiş dökümhane bölümünde havalandırma çalışmadığını işçiler çalışma sırasında terden perişan oluyoruz demişler yedek kıyafet talebimiz reddediliyor vücutlarımız isilik oluyor Federal Mogul’da işçiler isyanda asgari ücret düzeyinde maaş alıyoruz zor koşullarda çalışıyoruz demişler.

Kocaeli’de her gün denetim eksikliğinden yangınlar çıkıyor iş cinayetleri bitmiyor. Alışveriş merkezinde yangın söndürme sistemi faciayı önledi diyor. Her gün her gün bu işyerleri fabrikalarda Kocaeli’de facialar yaşanıyor, Kocaeli Valisi hala sessiz iş güvenliği önlemlerini kontrol etmiyorlar! Biz bunu mecliste de ispat etmiştik. Mesela bakın bir Fabrika Yangını ile ilgili bir görüntü.

Vatandaşın hatırlatması; nerede Körfez Belediyesi ve Büyükşehir Belediyesi’ne soruyoruz! Hafriyat kamyonlarının cirit attığı bu yoldan evimize gelirken korkuyla araç kullanıyoruz bir an önce tamamlanacağı söylenen yolun bitirilmesini ve verilen sözün tutulmasını istiyoruz diyor vatandaşlar.

Arada sırada kaçak uyuşturucunun yakalandığı söyleniyor fakat biz Kocaeli’nin önemli bir uyuşturucu merkezi olduğunu görüyoruz buz dağının altındaki kısım çok büyük, buzdağının üstünde yakalanan şöyle uyuşturucu yakaladık satıcı tacir torbacı yakaladık deniliyor ama buzdağının altındaki bölüm çok büyük o yüzden biz eski İçişleri Bakanı eski suç işleri bakanının uyuşturucuları koruyan tavırlarının sorgulanmadığı bir Türkiye’de bu uyuşturucu meselesinin Kocaeli’de ne kadar büyüdüğünün tekrar altını çizmek istiyoruz.

Kocaeli’de Gebze-Darıca metrosu 5-5,5 yıl önce temeli atıldı, %70’i hala bitmedi Şehir Hastanesi’ne giden tramvay yolu inşaatı aylar önce bitecekti bu da hala yapılmadı.

Kocaeli TÜVTÜRK araç muayene istasyonunda yaşanan sıkıntılardan dolayı muayene için sıra bekleyen araçlar trafiğin aksamasına sebep oluyor. TÜVTÜRK rezaletine kim dur diyecek diye buradan soruyoruz!

Şu skandala bakın arkadaşlar olacak bir iş değil! Hastane yapılırken gökkuşağı renklerinde bir renklendirme yapılmış iç açıcı ferahlatıcı bir görünüm olmuş buraya kadar her şey güzel güzel bir görünüm olmuş ve sonrasında ne yaşanmış? Sonrasında Melih Gökçek bir tweet atmış” Vay LGBT misin Kocaeli Şehir Hastanesi?” demiş apar topar hemen Şehir Hastanesi  renkleri kapatmış. Bunu şehir de konuşmaya başladı ve halen renkler böyle kapatılmış halde. Gökkuşağı renklerini LGBTİ renkleri olarak itham etmek kabul edilecek hadiseler değil böyle bir kafayı anlamak mümkün değil. Bu kadar basit gülünç işler nasıl yapılır anlamak mümkün değil! Melih Gökçek’in bir tweetiyle o kadar masraf yapılıp boyanan camlar böyle gülünç bir görünümle üstü örtülecek ve yok edilecek mi? Bunu Kocaeli Valiliğine Sağlık Bakanlığına soruyoruz Bu nasıl bir skandaldır? Allah’ın renklerinden niye nem kapıyorsunuz? Kimi zaman mitinglere sarı kırmızı yeşil renklerin giyinmesinden rahatsız oluyorsunuz, kimi zamanda Kocaeli Şehir Hastanesi’ne gökkuşağı renkleri boyanmasından rahatsız oluyorsunuz! Nasıl bir kafanız var anlamak mümkün değil!

Kocaeli yerel meseleler bitmiyor bakın Kocaeli’de dışarıdan kapısını açıp içeri giren vatandaş bir otobüs durağında klimalı bir durak yapılmış. Minibüsü geldiğinde içeriden kapıyı açamıyor ancak yine dışarıdan biri açarsa kabinden çıkıp minibüsüne binebiliyor. Bu ilginç durak kabini nedeniyle pek çok yolcu durağa gelen minibüse kaçırıyor, bu çok komik bir durum yani Kocaeli hastanesinden sonra bir başka konudaki durum işin doğrusu!

Eski Ak Parti gençlik kollarında ki bir kişi Muhammed Ali Yavuz’un birçok kişiyi dolandırdığı yönünde iddialar var, avukatı da bir açıklama yaptı “Öyle bir şey yok.” dedi ama çok kişi kendisinden şikayetçi. Mahkemeye başvurmuş şu ana kadar bu mağduriyetin giderilmemesinin nedeni öncesinde AK Parti Gençlik Kolları’nda çalışıyor olması mı bunu da Kocaeli Valiliği ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’na soruyoruz.

İSU Genel Müdürlüğü’ne ait bir fotoğraf! İSU Genel Müdürlüğü ile ilgili önemli iddialar var. Binanın çürük olduğu yönünde iddialar var, biliyorsunuz bu bölge depremde önemli hasar görmüştü, E-5 altındaki bölge plaj yolu mevkiine yakın bir bölge. Zemin hakkında oldukça soru işaretleri var. İSU binası çürük mü diye tekrar soruyoruz! Binlerce kişilik girip çıkıyor binlerce kişi çalışıyor bu binada bu konuda da Kocaeli Valiliği ve ilgili bakanlıktan konuyu soruyoruz!

Dilovası Belediye Başkanı Sayın Hamza Şayir’e bir sorumuz var; Niye sözünüzü tutmadınız diyoruz! Dilovası halkına tren sözü vermişti 2021 yılında o tren ortalıkta yok! Sayın Şayir Başkan Şayir’in verdiği sözün üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen bu anlamda da hiçbir adım atılmış değil Dilovası halkı da bu konuyu soruyor!

Son olarak da her hafta gündeme getirdiğimiz ihlaller çok ağır ihlallerden dolayı; Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan konsolosluğunda yok edildi ve dosyası daha sonra yok edenlerin eline verildi. Kim tarafından? Bu ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından ardından da Suudi Arabistan’dan kredi alındı! Yani bunlar olacak hadiseler değil unutturmaya çalışıyorlar ve biz bu yüzden bunu her hafta hatırlatıyoruz.

Osman Kavala zulmen Marmara Cezaevi’nde mahpus kendisini de ziyaret ettim hukuksuzluğa isyan ediyor ve bir an evvel hakkındaki AİHM kararını uygulanmasını bekliyor.

Şerif Mesutoğlu katili olmadığı bir cinayetin ağır cezalısı olarak Sincan cezaevinde ona yapılanı da kabul etmedik etmiyoruz Bu yüzden her hafta gündeme diyoruz.

Selçuk Kozağaçlı kendisini Marmara cezaevinde ziyaret ettim çok nitelikli birikimli bir hukukçu itiraz ettiği halkın hakkının gasp edildiği, halkın katledildiği birçok olayda kazalarda iş cinayetlerinde aktif rol aldığı için kendisi şu anda cezalandırılıyor bunu tüm kamuoyu da biliyor.

Şenyaşar Ailesi, Emine Şenyaşar annemiz direniyor, direnişini Ankara’ya taşıdı meclise geldi meclisten Adalet Bakanlığına yürüdüğü Adalet Bakanlığı ona cevap vermedi oğlu Ferit Şenyaşar vekilimiz mecliste basın toplantısını annesiyle beraber yaparak bu haksızlığa isyanını devam ettiriyor bu direnişi bu adalet talebini gündem etmeye devam ediyor.

Gabonlu Dina’nın ölümü çok karanlık bir şekilde bırakıldı hala aydınlatılmıyor ona kimse sahip çıkmıyor Devleti ve ailesi dahil ama biz ona yapılan hukuksuzluğun araştırması gerektiğini söyledik söylüyoruz.

Yusuf Bilge Tunç vefatının üzerinden neredeyse 4 yıl geçti muhtemelen katledilip edilmediğine dair bir bilgi de verilmiyor. Kendisi zorla kaçırılıp kaybedildi ve hakkında hala bir haber alınmıyor, herhangi bir devlet kurumu tek bir açıklama yapmıyor korkunç bir olay fakat yetkililer toplum susuyor.

Gökhan Türkmen ve Yasin Ugan kaçırılıp daha sonra bulunan insanlar, Allah’tan onların cesetleri değil kendileri ortaya çıktı. En azından yaşadıklarını aileleri biliyorlar.

Gülistan Doku Dersim’de 2.5 yıl oldu hala bulunamıyor. Ne dirisi ne ölüsü bulunamadı biz onun hakkında hukukunu sormaya devam ediyoruz.

Son olarak da Hürmüz Diril zorla kaçırıp kaybedildikten sonra eşi Şimoni Diril’in cesedi bulundu fakat kendisi hakkında halen bir haber alınamıyor ve yargı süreci son derece karanlık.

Yorumlar