29 Eylül 2022

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz.

Gündemimizde yine önemli hak ihlalleri var ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmadığı için biz bu görevi ifa etmeye çalışıyoruz. Ağır insan hakları ihlallerini burada gündem etmeye çalışıyoruz.

İlk olarak dün duyduğumuz, önceki gün vuku bulan çok üzücü bir hadise. Burada aylardır, yıllardır burada yaptığımız basın toplantısında dile getirdiklerimiz konusunda ne kadar haklı olduğumuz tekrar ortaya çıkıyor. Ne acı ki haklı olduğumuz tekrar ortaya çıkıyor! Bakın Kani Enön eski bir polis memuru. İhraç edilmiş ardından adli yargıdan beraat etmiş. İdare mahkemesi kararı ile göreve dönme kararı verilmiş. İçişleri Bakanlığı’nda göreve başlatılmamış eski polis memuru. İdare mahkemesi göreve döndürmüş ey İçişleri Bakanlığı niye göreve başlatmıyorsun? Başlatmıyor! Adamcağız ne yapsın, gidip bir yerde çalışmak zorunda karnını doyurmak için. İşte böyle bir iş yerinde çalışmış, bir iş makinesinin kepçesinin altında kalmış. Bu tam bir cinayettir! Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle bir skandal olabilir mi? Bu kişi iade edilse görevinin başında olacaktı. Burada olmayacaktı ve hayatını kaybetmeyecekti. Bu olacak bir şey değil, bu resmen bir cinayet! Bu nasıl bir vicdansızlıktır anlamam mümkün değil! İdare mahkemesi göreve iade ediyor, polis memuru göreve başlayacağım diye bekliyor fakat başlatılmıyor daha sonra bilmediği bir işi yaparken bir kepçe altında kalıp hayatını kaybediyor. Gencecik bir insan ya, Ey Süleyman Soylu hiç mi vicdanın sızlamıyor? Hiç mi bu dünyada öte dünyada hesap vereceğini düşünmüyorsun? Bu ölümler çok basit, seni hiç rahatsız etmeyen ölümler mi? Sıradan bir genç öldü gitti, banane diyeceğin ölümler mi? Yazıklar olsun! Bugün bizim için en önemli konumuz bu ve tüm kamuoyunun da konusunun bu olması lazım. Bir zulme uğramış gariban, bir iş makinesinin kepçesi altında kalarak hayatını kaybediyor ve o aslında işinin başında olması gerekiyordu! Bu nasıl bir zalimlik türüdür anlamak mümkün değil! İşine kesin olarak iade edildiği halde başlatılmadığı için ölen ilk vaka bu! Biz birçok vakayı tespit ediyoruz, geçtiğimiz gün bu konuyla ilgili rapor açıklaması yaptık ama bu kesin iade edildiği halde hayatını kaybeden ilk vaka! İçişleri Bakanı şu konuda bir açıklama yap! Nasıl bir insansınız siz hiç yüzünüz kızarmıyor mu? Hiç utanmıyor musunuz? Anladık Sedat Peker’in sorularına cevap veremiyorsun, ne yapacağını bilemiyorsun ama bak bir taraftan da senin icraatlerin yüzünden bu garipler hayatını kaybediyor yazık günah gencecik insan! Yazıklar olsun başka diyecek tek kelime bulamıyorum. Aylardır biz bunları söylüyoruz, yıllardır söylüyoruz, raporlar açıklıyoruz ve bu cinayetler devam ediyor. Yüzlerce hayatını kaybeden insan oldu bilmediği işi yaparken. Bildiği işi yapmasını engelliyorsun, bilmediği işi yaparken hayatını kaybediyor. Bunun için kamuoyu hiç hesap sormayacak mı? Vicdan ahlak nerede? Ben bunu tüm kamuoyuna soruyorum!

Değerli arkadaşlar hak ihlalleri devam ediyor. Biz bu hak ihlallerine geçiyoruz. Bize gelen her hak ihlalini ayrıntılı bir şekilde gündem etmeye çalışıyoruz. Bakın İstanbul Çerkezköy Tepe bölgesinde iskanı bulunan 252 konuttan oluşan bir Doğa Şehir 2 sitesine altyapısı olmadığından dolayı ve maliyet anlaşmazlıklarından ötürü Çerkezköy Belediyesi insanların en zaruri ihtiyacı olan suyu vermiyormuş! Basıyormuş ormana! İnsanlar evine taşıma su götürüyormuş. İktidar nerede? İçişleri Bakanlığı nerede? 2 yıldır insanlar su bulamıyor fakat sesini duyuramıyor! Bu ne haldir? Türkiye’nin en büyük şehrinde İstanbul’da böyle bir inanılmaz durum yaşanıyor. Ne olmuş? Ne bitmiş bilemiyorum ama bu konuda ayrıntılı bir açıklama yapılması lazım!

Tıp fakültesi öğrencileri bize müracaat ediyor. Kendilerine verilen ücretin asgari ücrete çekilmesi noktasında bizden istekleri var dile getirmemizi istiyorlar biz de dile getiriyoruz. Bu ücret en azından öğrenci arkadaşlarımız için asgari ücrete çekilsin diyoruz iktidara.

Özel okul öğretmenleri bize başvurdu. Birçoğu asgari ücret bile alamıyormuş arkadaşlar. Köle gibi çalıştırılıyormuş. Öğretmen arkadaşlar bize başvurdular. Biz başvuranın kimliğine bakmıyoruz. Senin dinin ne, siyasi görüşün, kimliğin ne diye bakmıyoruz biz insan hakları savunuculuğu üzerine siyaset üretiyoruz. Bize başvurmuş arkadaşlarımız. “Topkapı, Boğaziçi, Başakşehir, Kültür vb. okullarda birçok meslektaşım çok düşük maaş alıyor.” Bu okullar açıklama yapmalı haklarında böyle bir iddia var ve eğitim yılı başladı öğretmenler mutsuz asgari ücretin altına çok düşük ücret alıyorlarsa yazıklar olsun. “Özel okul öğretmenlerinin taban maaş hakkı olmalı bu durum işletme sahiplerinin vicdanına bırakılmamalı.” İşletme sahibine bırakıldığı zaman yandınız zaten hal ortada!

Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ndeki Ahmet Dizlek isimli mahpusun durumunu burada geçen yıldan beri gündem ediyorum. İnanılmaz bir vaka, birçok televizyon programında da gündem ettim. Mide kanseri teşhis edilmesine rağmen 2 yıl boyunca 83 defa cezaevinden Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne git gel hiçbir şey yapılmamış! İnanamıyorsunuz ama ben size söylüyorum; bir hekim olarak dosyayı inceledim. İnanılmaz bir durum! Kanser teşhisi konulmuş 2 yıl boyunca adam gitmiş gelmiş. Git gel! 2 yıl boyunca ne kemoterapi ne cerrahi ne radyoterapi sonunda biz araya girdik, zor bela ameliyatını yaptırdık. O kadar bir ihlal ki olacak şey değil! Sonrasında hastanın infaz erteleme alması lazım hastayı zaten mahvettiniz, ihmal yaptınız, adamın ömründen çaldınız, yaşam süresini kıstınız, bir an evvel infaz erteleme verin de bu adam evinde istirahat ile dünyadaki son günlerini tamamlasın bunu da yapmıyorlar. Bir deri bir kemik kalmış. Kız kardeşi yanına gitmiş diyor ki: “Bir gofret yedi fenalaştı çünkü midesi alınmış, kaldırmıyor bayağı kötü bir durumda, iyice zayıflamış. Ağzı yüzü yara içinde revire götürülüyor, bunun doğru düzgün takibi yapılmıyor. Git gel yine bir sürü aksama oluyor. Bir an evvel infaz erteleme verilmesi gerekiyor. İlla bu kadar ihmal ettikten sonra Ahmet Dizlek’in ölüsünün çıkmasını mı bekliyorsunuz? Kandıra 2 No’lu F Tipi Cezaevi’ne gittim cezaevi müdürü ile görüşmek istedim, cezaevi müdürü bana randevu verdiği halde yalan atarak randevuyu iptal etti. “Görüşemeyeceğiz vekille.” Demiş bu tür hukuksuzlukların, ihlallerin hesabını veremeyeceği için bizden kaçıyor herhalde! El insaf bu ne haldir! Adamcağız hapishanede mi ölsün? Kız kardeşi, eşi feryat ediyor. Biz buradan yıllardır gündeme getiriyoruz, ite kaka fakültedeki hocaları arıyoruz, rica ediyoruz, hasta mahpus dezavantajlı hasta ameliyatını yapın diyoruz sağ olsunlar yapıyorlar ama bu kadar ihmaller! Bir de Adalet Bakanı hiç utanmadan cezaevlerinde kötü muamele, işkence yok diyor! Adamın iki yıl sağlık hakkını gasp etmişsin! Daha binlerce vakayı söylemem gerekir ama bir tek bu vaka bile bir insanın ne kadar işkence çektiğine dair ne kadar ağır bir ihlale uğradığına dair net bir göstergedir!

Bakın Uşak E Tipi Kapalı Cezaevi’nde Ahmet Taş, Silahlı Terör Örgütüne Üye olmak suçundan cezaevine yatırılmış, adamın denetimli serbestliği gelmiş, doğru düzgün bir sıkıntısı da yok. Ortaokul çağında 2 çocukları bulunmakta ve bu çocuklara yaşlı babaanne ve dedeleri bakmaktadır. Sadece dedenin emekli maaşıyla geçiniyorlar. Düşünün baba cezaevinde iki çocuk var gelirleri yok, dedenin emekli maaşıyla gerek cezaevindeki gerek dışarıdaki anne iki çocuğu dede nine hepsi geçinmeye çalışıyor nasıl geçiniyorlar anlamak mümkün değil, olacak iş değil! Hepiniz ekonomik durumu biliyorsunuz, şu insanların yaşadığına bakın. Bir an evvel şu denetimli serbestliği verin yatmış bu insanlar zaten maddi manevi perişan, uyduruk gerekçeler bularak bu insanları cezaevinde tutmaya çalışıyorlar, bu işleri bilen birisi olarak görüyorum bunları. Böyle bir zalimlik türü olamaz!

“Babam Nesip Yapıcı Konya Seydişehir Cezaevi’nde kalmakta ve adil olmayan yargılamalardan dolayı.” Yargıtay’a ceza davası gitmiş bozulmuş tekrar ceza verilmiş 12.5 yıldır cezaevinde yatmaktaymış bu arada gırtlak kanseri olmuş, kalp rahatsızlığı tedavi süreçleri adeta işkenceye dönmüş ve birçok fiziki işkencelere maruz kalmış. Denetimli serbestliği gelmiş 15 Eylül 2022’de gözlem kurulu, yıllardır yatan bir mahpus, hasta, “Denetimli serbestliğini 3 ay daha vermiyoruz.” demiş. Adam kanser, kalp yetmezliği var, zaten yıllardır yatmış, uzatmanız için bir neden yok ama artık hangi uyduruk gerekçeleri ileri sürdüler 3 ay daha ertelenmiş.

“Annem Hanse Bulut Aliağa Şakran Cezaevi’nde kalmaktadır.” Hendek döneminde evinden çıkmamış bir şeye karışmamış örgüt üyeliğinden 1 yıl 6 ay yatarıyla cezaevinde kalmaktadır. “Annemin hiper tansiyonu, mide rahatsızlığı ve 3 gün önce göz ameliyatı oldu. Şu an güncel cezası 6 ay. Hasta kendisi.” Diyor. Zaten bu çatışmaların olduğu yerlerde arada kalan insanların durumunu ben yakinen gördüm, o çatışmalar arasında kalan masum vatandaşlar kurban oldu maalesef ve onlar da suçlu olarak ilan edildi ve cezaevlerine atıldı. Bir de böyle mağduriyet yaşadılar. Düşünün yaşlı bir anne evinde kaldığı için terörist ilan edilmiş, yıllardır hapiste.

Özcan Karaman 8 yıl hapis cezası almış ve denetimli serbestlik alması gerekirken hala alamamış. Nisan 2022 tarihinden itibaren son 12 ay kalması üzerine denetimli serbestlik alabilecekken ona da verilmemiş. Böyle her cezaevinden denetimli serbestliklerin gasp edildiğine dair haberler geliyor.

Bir veteriner hekim arkadaşımız müracaat etmiş. Veteriner hekimken sanırım Fetö soruşturması nedeniyle aldığı bir ceza nedeniyle cezaevinde yatmış çıkmış, veteriner hekimlik yapacak fakat Türk Veteriner Hekimleri Birliği yasayı ileri sürerek veterinerlik konusunda geçerli belgeyi vermemiş. Veteriner hekimlik mesleğini icra etmesinde engel hali vardır demiş ve TCK’nın 53. Maddesini ileri sürmüş Türk Veteriner Hekimleri Birliği 23 Ağustos 2022’deki kararı. Belki Veteriner Hekimleri Birliği yasa var yapabileceğimiz bir şey yok diyor ama yıllarca bir veteriner hekim yetişmiş, veteriner hekim bir şekilde ceza almış çıkmış hayvanlara ne yapacak? Bu kişinin veteriner hekimliğini niye engelliyorsunuz? Hayvanları tedavi edecek yok edemezsin, senin diplomanı yaktık deniliyor. Bu yasayı doktorlar için de veteriner hekimler için de yapıyorlar. Böyle yasa olur mu? Bu yasayı gelin değiştirelim diyoruz. Zaten adil olmayan yargılamalar çok fazla, insanlara terörist diye atıyorsunuz cezaevlerine sonra da üstüne hayatını da yakıyorsunuz. Yıllarca okumuş, en sonunda zor bela bir veteriner hekim olmuş, bir şekilde ceza almış, onu yatmış çıkmış bırak artık bu adam yaşasın! Ne yapsın açlıktan susuzluktan ölsün mü? Bakın bir sürü engelleme yazısını bize göndermiş, ayıptır! Bu yasanın değişmesi için genel kurulda da gündem yapacağız.

Haftalardır gündem ettiğimiz çok önemli bir mesele. Konya Akşehir’den Yakup Ali Çetin! Gördüğünüz gibi %98 engelli çok ağır hasta bir gencimiz. 16 yaşında bir çocuk. Bu çocuğun babası cezaevinde yatıyor, annesi diğer çocuğu ile beraber yaşıyor. Maddi manevi büyük zorluklar çekiyorlar ve bu çocuğun engelli yakını aylığı Konya Akşehir Kaymakamlığı tarafından engelleniyor. Ailenin hiçbir geliri yok! Baba cezaevinde, anne çalışamıyor. 24 saat çocuğuna bakıyor diğer iki çocuğu daha var hiçbir geliri yok ve Akşehir Kaymakamlığı diyor ki: “Muhtaç olmama durumundan dolayı size engelli yakını aylığı vermiyoruz.” Geçen haftalarda da söyledim hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz Akşehir Kaymakamı, Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanı Derya Yanık hiç mi vicdanınız yok! Görüntü bu. Bu annenin zaten eşi cezaevinde eski bir öğretmen çocuğuna 24 saat bakmak zorunda perişan bir halde, siz kalkmışsınız 3 kuruş verilecek parayı da gasp ediyorsunuz! Bu vermeniz gereken bir para, bu vatandaşın hakkı olan bir para gasp ediliyor. Herkes şu fotoğrafa iyi baksın, şu fotoğraf sahibi çocuğun hakkı zalimce gasp edildi arkadaşlar hangi birinizin vicdanı buna müsaade eder! Benim vicdanım müsaade etmiyor! O yüzden haftalardır söylüyorum. Akşehir Kaymakamı bu parayı vereceksin bakanlıktan da sana sorulacak! Bu dünyada da öte dünyada da sorulacak! Bugün makamlarına güvenme, bu işin öte dünyası var. Hiç mi vicdanın yok! Defalarca sana soruyorum! Bugünün zalimi iktidarına sığınabilirsin, arkanı yaslayabilirsin ama kurtulamazsın bu işlerden. Vicdan denen bir iş var, dine inanıyorsun öte dünya var hiç mi bunlardan korkmuyorsun Allah’tan korkun nasıl bir insansınız siz? Biz bunu gündeme getirmeye devam edeceğiz. Anne Gülten Çetin bize söylüyor biz de bu meselenin peşindeyiz.

Şerife Sulukan değerli arkadaşlar bakın şu haldeki bir kadın %89 engelli, MS epilepsi hastası, cezaevinde yatarken epilepsi nöbetleri geçiriyor, yanında bir başka felçli hasta Mehtap Şentürk vardı bu kadın epilepsi nöbeti geçirirken o hareket edip onu kurtaramadı sadece çığlık atarak koridordaki infaz koruma memurlarının gelmesini sağlayabildi, böylece kadının hayatı kurtuldu, bu kadar zorluklar yaşıyor, bakın bu kadar kasları zayıf, kemikleri zayıf. Bakım hastası fakat hala Adli Tıp Kurumu bu kişiyi cezaevinde tutuyor. Yarın öbür gün hayatını da kaybedebilir, bir epilepsi nöbetinde nefes alması da gidebilir. Kaç tane böyle mahpus oldu hayatını kaybetti ve cezaevleri Adalet Bakanlığı uyduruk açıklamalarla bunları geçiştirdi. Yazıklar olsun diyorum diyecek başka bir şey yok!

Bir Anayasa Mahkemesi kararı var çok önemli. Ey iktidar her türlü zalimliği yapıyorsun ama bunlar senin yanına kar kalmaz. Az çok anayasayı, hukuku uygulayan bir mahkeme var Türkiye’de Anayasa Mahkemesi, sağ olsun bakın Necla Demirci’nin kız kardeşi KHK ile ihraç edilmiş bir kardiyoloji uzmanı doktor ve bir başka KHK ile ihraç edilmiş öğretmenin hayatını konu edinen bir belgesel film çekti ama belgesel film bu KHK’lı öğretmen arkadaşımızın sivil barışçıl direnişini konu edindiği için onun hiç kimseye zarar vermeyen eylemlerini çektiği için büyük engellemelere uğradı. Adamcağız son derece barışçıl bir şekilde eylem yapıyor. Denize giriyor çıktığı zaman üstünde KHK’lar gidecek yazısı var, ne var bunda? “Bu filmi çektirmeyiz sana.” Dedi polis 5 sene boyunca engellendi, filmin yönetmeni mahkemeye gitti ve Necla Demirci hanım haklı çıktı, Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Senin bu filmi çekmeni engellemen anayasa ihlali.” 5 yıl boyunca anayasanın üstünde tepinen polislerin, polis müdürlerinin haksız olduğunu Anayasa Mahkemesi ortaya çıkardı. Ülkenin hali bu arkadaşlar! “Ben yaparım yanıma kar kalır. Yarın öbür gün Anayasa Mahkemesi ihlal verirse de o zamana kadar işimizi yapmış oluruz.” Diyorlar! Olacak iş mi bunlar?

Sevgi Balcı arkadaşımızın evrakları burada. Utanç verici bir hal bu! Sevgi Balcı benim hiç unutamadığım bir KHK ile ihraç edildikten sonra depresyona girip intihar ederek hayatını kaybeden 3 çocuk annesi bir KHK ile ihraç edilmiş hemşire. Bu kadın bir gün evinde çocuğuna hamileyken ihraç edildi çok üzüldü ve sonrasında 8.5 aylıkken bebek, iki tane de başka çocuğu olmasına rağmen depresyondan kurtulamayarak evinin tavanına kendisini astı. Daha sonra takipsizlik aldı, belgeler burada. Hiçbir şey yok, eşi de işine iade edildi. Sevgi hanım takipsizlik aldı daha sonra da OHAL Komisyonu onu iade etti. Böyle kaçıncı vaka oldu! İnsanları uyduruk gerekçelerle ihraç edip onları depresyona sokup intihar etmelerine neden oldunuz ve böylece normal nüfusa göre 35 kat fazla intihar etmelerine yol açtınız. 45 kez daha fazla boşanmalarına yol açtınız. 55 kez daha fazla ölümlerine yol açtınız, inanılmaz bir kırıma yol açtınız başka bir şey değil! Bu konuda nasıl hesap verilecek bunu merak ediyorum!

Kocaeli’de bir arkadaşımız KHK ile ihraç edilmiş, eski polisti Yurdal Gökçe, inşaatta çatı işçiliği yapıyordu öğretmenlik okumuş ne anlar bu işten? Çatıdan düşmüş ölmüş, ailesi bana gönderdi, ölümünden bir müddet sonra da hakkında takipsizlik kararı çıkmış. Suçsuz günahsız insanları atıyorlar, insanlar hayatlarını kaybediyor. Bugün 3. Haberini verdiğim KHK ile ihraç edilmiş insanın ölümü. Yüzlerce, binlerce hayatını kaybetmiş insanlar var, maddi manevi sıkıntılar çekerken. Bunun hesabı nasıl verilecek ben bunları gerçekten anlayamıyorum.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmasa da bizim vicdanımız razı değil bu kadar ihlaller, zulümler varken susmak mümkün değil, yetkimizi kullanmak halkımıza hizmet etmek zorundayız. Bize cezaevlerinden çok mektup geliyor.

Yozgat Cezaevi’nden Yusuf Oruçcu; “Kan kanseri ve prostat kanseri olmama rağmen sağlık hakkı ihlalleri yaşıyorum. İlaçlarım verilmiyor, gereken özen gösterilmiyor! Sevklerim aksatılıyor. Şikayet edince de cezalandırıyorlar! Esir kampına döndü burası.” Diyor!

Ercan Yıldız Adana Cezaevi’nden; “Ağız içi aramayı kabul etmediğimiz için hastane sevklerimiz yapılmıyor. Dilekçelerimiz cevapsız, sevk araçları işkence dolu! Bu ülkede de bir Emile Zola çıkar, suçlar hepinizi halk ve tarih unutmaz! Ölüm orucundakileri anlayın.” Diyor.

Menemen Cezaevi’nden Talip Yakışır; “Türkiye cezaevlerinde işkence yoktur demiş. Sıraladığım hak ihlallerini bir paydada toplayın işkence değilse eğer siz benim ninni söylediğimi varsayın. Ağız içi arama dayatmasından dolayı hastaneye çoğunlukla gidemiyoruz.”  Hani işkence yok diyene “Ben sıralasam bitmez.” Diyor mahpus. Basit bir sağlık hakkı ihlali gasp ediliyor çünkü zorbalıkla ağız içi araması, onursuz bir arama dayatılmaya çalışılıyor.

Ayfer Ayçiçek, Gebze Cezaevi’nden; “15 Ağustos 2022’de Fatih Devlet Hastanesi Psikiyatri kliniğine götürüldüm. Asker doktora kelepçeyi açıp açmaması gerektiğini sordu. Doktor ‘gerek yok’ dedi. Psikolojik rahatsızlığım daha da arttı. Bu koşullarda tedavi olamıyorum.” Bunlar nasıl doktorlar arkadaşlar? Ben de hekimlik yaptım. İçeriye görevliler, jandarma giriyor, hastanın kelepçesini aç doğru düzgün muayene et, nasıl Hipokrat yemini ettin sen? Fatih Devlet Hastanesi Psikiyatri uzmanı ayıp değil mi? Zaten psikiyatri sıkıntısı yaşayan bir insana tekrar bu hastalığını daha da arttıracak bir haksızlık nasıl yapıyorsun? Hipokrat yemininde var mı böyle bir şey? Kelepçesini açsan ne olacaktı? Doğru düzgün muayene etsen ne olacaktı Allah aşkına? Ayıptır Yazıktır günahtır ya! Hekimsin yani sen bunun hasmı değilsin ki bir doktor olarak onu cezalandıran değilsin ki? Bırak sen insani bir şekilde muayeneni yap böyle muayene mi olur kelepçeli muayene mi olur? Diş çekimi yapılıyor bakıyorsunuz kelepçeyi açtırmıyor! Ya Allah aşkına adamın dişini çekiyorsun sırtını dinleyeceksin, bir kelepçesini açtır insanlığa sığar mı böyle işler?

Emir Karakum sonunda Bafra Cezaevi’nden çıktı. Çok ihlaller gördü. Geçen gün kendisiyle de konuştuk geçmiş olsun diyoruz kendisine tekrar çok ağır ihlaller gördü fakat çok önemli bir direniş sergiledi, boyun eğmedi ve bütün bunlarla ilgili yasal, hukuki haklarını da sonuna kadar kullanacağını bana iletti cezaevinden çıktıktan sonra burada birçok kez gündem ettiğim bir insandı. Çok haksızlıklara uğramıştı zulme darpa uğramıştı ve sonunda o kazandı.

Mustafa Duran Silivri Cezaevi’nden yazmış. “Digiturk’e giden en düşük rütbeliydim. Emir verebileceğim kimse yoktu, kimseye zarar vermedim tanıklar bile “O öğrenci gibiydi.” dedi ama müebbet verdiler. Çıkış yılım 2061.” 2061 arkadaşlar! “Ben terörist değilim. Gariban bir Anadolu çocuğuyum.” askere hepiniz gitmişsinizdir, komutan size emir vermiş “Git şuraya.” demiş ne olduğunu bile bilmiyorsunuz “Git” diyor yani gidiyorsunuz. Bir er olarak komutana itiraz etme şansınız var mı arkadaşlar? Hepiniz askerlik yaptınız. Adama demişler ki : “Git Digitürk’e.” “İyi gideyim.” Ondan sonra adama demişler ki “Hop darbecisin 2061’e kadar içeridesin.” Adam gariban bir genç. Böyle bir sürü delikanlı var arkadaşlar ya. Böyle iş olur mu? Darbeciyi cezalandır ona bir şey demiyorum ama bu garibanların suçu ne?

Enes Gaçar bakın o da yine önemli haksızlıklara uğrayan bir insan. Bu zulmen cezaevine atılmış öğrencinin sesini duyurduk, duyurmaya devam ediyoruz. Burada öncesinde de onun mektubunu gündem etmiştik bir tıp fakültesi öğrencisi, öncesindeki legal fiillerinden dolayı şimdi gözaltında. Zaten bir sürü haksızlığa uğramış. Şu anda da cezaevinde zulmen tutuklu.

Bu da bir başka gariban bir er. Erzurum Tekman yaylalarından bir köyden er. Bu delikanlı Erzurum Tekman’dan çıkıp Urfa’ya gidermiş her sene, koyun çobanlığı yaparmış. Askere gitmiş sonunda 15-20 günlük askerken arkadaşlar komutan demiş ki: “Şuraya gidin.” iyi gitmiş hiçte kimseyi vurmamış, öldürmemiş ondan sonra; “Vay sen darbecisin.” deyip 17,5 yıl ceza vermişler. Bu delikanlı darbeci olmuş. Ne siyasetten anlayan ne başka bir şeyden anlayan darbe kelimesinin anlamını bile bilmeyen bu delikanlıyı darbeci ilan edip atmışlar zindanın dibine. Bana mektup yazmış diyor ki: “Emre uyan bir erdim. 15 Temmuz gecesi hiç kimseyi vurmadığım halde sadece emre uyduğum için 6 yıldır cezaevindeyim. Çobanım, koyunlarımı çok özledim, köyümü, ailemi Erzurum’un dağlarını çok özledim. Ana babam iki yıldır gelemedi. Öyle ki yüzlerini bile unuttu. Şu hale bak ya! Şu delikanlının haline bak! Bu zulmü yapanların yanına kar kalır mı bu işler? Kar bırakmayacağız tabii ki!

İbrahim Doğan Bolu Cezaevinden: “Sohbet faaliyetimiz kaldırıldı dışarıda pandemi önlemleri bittiği halde cezaevinde işkenceye dönüştürüldü. Ağır tecrit altındayız. Oysa pasif direniş haktır seccadenin altına konan kartona bile el konuldu.” demiş İbrahim Doğan.

Eyüp Çetin Konya Cezaevi’nden: “16 yaşındaki %98 engelli oğlum bakıma muhtaç olduğu halde tutuklandım. Bakımı ihmal edilen yavrum hastanelik oldu. İki küçük çocuğumuz yakınlarımızda kaldı travma yaşadılar aile dramınızı bitirmek için tutuksuz yargılanmak istiyorum.” az evvel göstermiştim ya %98 engelli Yakup Ali’nin Babası da bana mektup yazarak durumunu böyle anlattı tam bir aile dramıdır. Çocuğuyla beraber Eyüp Çetin’in Yakup Ali Çetin ile çektirdiği fotoğraf. O zamanlar yine iyiymiş bakın cezaevine girmeden önce, baba cezaevine girince çocuk yoğun bakımlık olmuş arkadaşlar. Yani çocuk o kadar kötüleşmiş çünkü çocuğun bakımını babası yapıyormuş ve bakımsız kalınca da bu denli az evvel gösterdik şu anda midesinden besleniyor ve bilinci yerinde değil. Bakın daha öncesinde bilinci en azından yerinde bir çocuk ve şu anda midesinden ancak beslenen bilinci kayıp bir delikanlı.

Geçtiğimiz günlerde İnsan Hakları Derneği’nin daveti üzerine adalet ve cezaevi sorunları üzerine bir toplantıya katıldık. O toplantıda da gündem ettik. Kelepçeli muayene kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil. Ben Sağlık Bakanlığı’nı tüm hekimlere yönelik bir yazı göndererek, kelepçeli muayene konusunda hassasiyete davet ediyorum. Hipokrat yeminini uygulamaya davet ediyorum arkadaşlar ya. Allah aşkına kelepçeli muayene olur mu? Siz yarın öbür gün cezaevine düşseniz, gitseniz bir polikliniğe o kadar aşağılandıktan sonra bir de kelepçeniz çıkarılmadan muayene edilseniz veyahut da muayene bile edilmeden baştan savılmak hoşunuza gider mi? Hasta mahpuslar dezavantajlı hasta grubudur. Bunu tüm doktorlar bilir. Onlara yönelik pozitif ayrımcılık yapmak gerektiğini de bilir ama ne pozitifi ağır bir şekilde negatif ayrımcılık yapıyorlar!

Yine cezaevinin yapısı itibariyle orada kalan insanların psikolojik ve psikiyatrik sorunları çok yoğun bir şekilde var. Birçok psikiyatri hastanesi açılmalı fakat bunlar yapılmıyor. Hasta mahpuslara yönelik psikiyatri servislerinde bir öncelik tanınmalı. Bunlar da yapılmıyor, çok zorluklar çekiyorlar. Sonuç ne oluyor? Cezaevlerinde intihar eden genç mahpusların artışı oluyor arkadaşlar! Bakın ben bir hekim olarak buna vurgu yapıyorum. Devamı gelir diyorum, şu anda gördüğüm manzara bu diyorum, yarın öbür gün bunu engellemezseniz vebali hep sizin boynunuzdadır diyorum. Tekrar Sağlık Bakanına da, Adalet Bakanı’na da bu çağrım iki bakanlığa yani hem kelepçeli muayene hem de psikiyatri servislerinde hasta mahpuslara öncelik verilmesi konusu ve psikiyatri servislerinin genişletilmesi konusu iki bakanlığa da yöneliktir arkadaşlar.

Mohamed İsse Abdullahi geçen gün bakın uyduruk nedenlerle geri gönderme merkezine gönderilmiş ve onun hakkında Göç İdaresi Müdürlüğü’nün önünde bir açıklama yapılacaktı, polis bunu engelledi. Vatandaşların en temel hakkı olan önceden haber vermeksizin toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı gasp edildi, engellendi. Kuğulu Park’ta yapmak istediler engellendi. Ya kime ne zararı var Allah aşkına? Bir şey yok! 5 dakika açıklama yapılıp herkes dağılacaktı ne var bunda? Ben oraya gittim açıklama yapmak isteyenlere destek vermek için ve açıklama yaptırılmadı. Ben bir milletvekili olarak ben yapmak zorunda kaldım, itiş kakış arasında ve beni çeken danışmanım engellendi, gazeteciler engellendi, vatandaşlar beni dinlerken alıp götürüldü, siyaset yapma hakkım gasp edildi. Öncesinde de askeri okul öğrencisi babası beni dinlerken yanımdan götürülmüştü. Bütün bunlar için suç duyurusunda bulunacağız. Gerek engellenen vatandaş gerekse de benim anayasal gösteri hakkımız engellendi, benim de siyaset yapma hakkım engellendiği için suç duyurusu yapacağız. İşte Mohamed İsse Abdullahi ortağı Meseret hanım ile beraber onları ziyaret etmiştim. Tüm yasalara harfiyen uyan bir lokanta sahibi kendisi fakat uyduruk gerekçelerle geri gönderme merkezinden Somali’ye hayati tehlikesinin olduğu bir yere gönderilmek isteniyor kabul edilecek bir durum değil! Şu anda geri gönderme merkezinde ve her an yurtdışına gönderilebilir. Biz bunu kesinlikle kabul etmiyoruz ve ben tekrar haykırıyorum buradan İçişleri Bakanlığı’na, buradan Ankara Emniyeti’ne bu insanı geriye gönderip siz onu öldürmek mi istiyorsunuz? Bir cinayet mi işlensin istiyorsunuz? Bu kişinin ölümüyle elinize ne geçecek hiç mi vicdanınız sızlamayacak? Hiç mi vebal hissi duymayacaksınız? Kısa bir süre önce aynı bölgeye giden arkadaşı öldürüldü Mohamed Abdullahi’nin kendisi de gitse büyük ihtimalle öldürülecek çünkü çok karışık olayların yaşandığı bir yer Somali El-Şebap örgütü herkesi öldürüyor. Yani yakın bir ölüm tehlikesi var hiç çekinmeden adamı almışsınız geri gönderme merkezinden Somali’ye göndereceksin bu nasıl bir vicdansızlıktır Süleyman Soylu? Nasıl bir haldir? Mohamed İsse Abdullahi’yi bir an evvel serbest bırakın, konuyu çok yakından takip ediyoruz soru önergelerimizi sorduk. Kamuoyu son derece hassas, kamuoyunun tüm duyarlı insanları bir insanın ölüme gönderilmesini engellemeye çalışıyor. Büyük bir mücadele, bir rrdem mücadelesi sergileniyor.

İşte gördüğünüz gibi burada bir vatandaş yanımdan uzaklaştırılarak götürülüyor gördüğünüz gibi ben bir açıklama yapıyorum vatandaş beni dinlemesin, alıp onu yanımdan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Şu hale bak! Vatandaşın anayasal hakkını kamu görevlisi gasp ediyor! Biz bunun karşısında suskun mu kalacağız? Haklarında suç duyurusu yapacağız! Kimse savcılara, iktidara güvenmesin! Yarın öbür gün bu konulardan bu polis memurları, amirleri hepsi, İçişleri Bakanı yargılanacak, sıralı amirlerin hepsi yargılanacak.

Mohamed İsse Abdullahi ile ilgili insanı çıldırtan bir başka karar da Türkiye İnsan Hakları Ve Eşitlik Kurumu’ndan çıkmış. Diyor ki; açık ırkçılık, ayrımcılık fiillerine rağmen Somalili Mohamed Abdullahi’nin  başvurusuna TİHEK ihlal yok kararı vermiş. Adama ruhsatlı iş yerine gelip polis kapatmaya çalıştı her türlü haksızlık, darp, hakaret yapıldı. Şimdi de hayati tehlikesi olan bir yere göndermeye çalışıyorlar! Bir sürü başvuru yapılmış TİHEK diyor ki: “İhlal yok” kendi üyelerinden beşi bu karara itiraz etmiş ama yine de böyle karar böyle alınmış! Allah aşkına zaten devletin insan hakları kurumu mu olur ya? Sen devletin kurumlarını ne kadar eleştirebilirsin? Sen de bir devlet kurumusun! Kalkıp bir başka kurumu mu eleştireceksin? Bu işin zaten tabiatına aykırı! Yapamayacağını biliyoruz! İktidarın insan hakları Kurumu bu kurum TİHEK. İşkenceler olur TİHEK’ten tek ses yok, kötü muameleler olur TİHEK’ten tek ses yok, helikopterden insan atılır TİHEK’ten tek ses yok, insanlar kaçırılır TİHEK’ten tek ses yok. Ses nasıl çıkıyor onunda bir başvuru yapmışlar TİHEK o rahat görevini yaparken akşam 5 çayını içerken, ne işleri olacak çünkü zaten başvuru gelmiyor, başvuru gelse de ihlal yok diye cevabı verip geçiyorlar. Maşallah ne kadar rahat bir memurluk yapıyor arkadaşlarımız maşallah! Bu sığınmacı için bile şu an da hayati tehlikesi olan bu sığınmacı için bile ihlal yok kararı veriyorsunuz. Bravo yani, helal olsun ya! Nasıl vicdanınız rahat? Bu kadar ihlallere karşı duyarsızsınız, sessizsiniz ondan sonra da “Oh mis gibi ayın başında maaşlarımızı alalım.” iyi alırsın ama senin yaptığın iş iş değil yani! Sen insan hakları alanı ile alakalı bir şey yapmıyorsun bunu söyleyeyim sana! Yüzünüze de söyledim zaten toplantılarda! İşkenceleri açıkladım TİHEK yetkilileri, Ankara Emniyetinde aylar sonra işkenceler, kaçırılmalar sonra getirilip oralarda tutulan insanları hatırlattım ne yaptınız bunlar için dedim? Tek kelime ses yok! Ankara Emniyeti’nde makata cop sokma, çıplak arama fiilleri ile ilgili ne yaptınız dedim? Tek kelime cevap yok! Uşak Emniyeti’nde genç öğrenci kadınlar çıplak aramaya uğradı ne yaptınız dedik? Tek kelime cevap yok! O zaman dükkanı kapatıp gidin! Siz ne yapıyorsunuz? Allah aşkına yani bu milletin parasını niye boş yere alıyorsunuz çarçur ediyorsunuz çöpe atıyorsunuz? Ayıptır, yazıktır günahtır. Ben millet adına size soruyorum tabii ki! Size bir görev verilmiş doğru dürüst yapın şunu ya Allah aşkına ya! Yapmayacaksanız da bırakın gidin! Ben TİHEK’in şu ana kadar insan hakları ile ilgili TİHEK’in fiil işlediğini görmedim. Bir ihlal konusunda etkin bir müdahale yaptığını görmedim ama iktidar bazen emrediyor, işte bir takım açıklamalar yapıyor. Bilmiyor muyuz bunları? İktidar diyor ki: “Şu konuda açıklama yap.” “İyi yaparız.” diyorlar yapıyorlar. Biz bunları görüyoruz ve kesinlikle de kabul etmeyeceğiz.

İstanbul’daydık geçtiğimiz günlerde. Küçükçekmece Belediyesi bizi duy! Bakın Cennet Mahallesi Kültür Merkezi’nin önündeki bir caddede çukur kazmışlar, biz de oralardayız, akşam üstü geziyoruz o çukurun üstünden geçen tüm araçların ya kaportaları hasar alıyor, ya lastikleri patlıyor. Allah aşkına millete tuzak mı kurdunuz? Tamircilerle mi anlaştınız yoksa? Basbayağı caddeye bir çukur kazmışlar! Hiçbir güvenlik önlemi alınmamış karanlıkta gelen araç içine giriyor, lastikler patlıyor. Hiç mi bir yetkili yok? Hiç mi kimse yok Küçükçekmece Belediyesi’nde? Küçükçekmece Belediyesi bakın biz bunu gördük, böyle bir şey olabilir mi ya? Geçtiğimiz cumartesi akşamı biz bunları yakinen gördük. Bölgeyi de size anlatayım. Reyhan Caddesi bakın size adresi bile vereyim bulamıyorsanız size yardımcı olayım ama yani bir ana caddenin üstünde böyle bir çukur güvenlik önlemsiz bırakılır mı arkadaşlar? İşinizi doğru düzgün yapın Allah aşkına bir açıklamada yapın! Bu çukur kapandı mı kapanmadı mı? Ne oldu? Onu da bir bileyim! Vatandaşa birçok zarar verdin Küçükçekmece Belediyesi.

Her gün her gün gariban erlerin buradan haberini veriyoruz. Bakın bu bugün haberini verdiğim üçüncü gariban er haberi. Roman bir er askere gitmiş İsmail Baykaç. Ailesi de bu, böyle at arabacılığıyla geçimini sağlayan bir aile. Roman er askere gitmiş emre uymuş komutanı ona “Dışarı çık.” demiş çocuk çıkmış. Kimseyi vurmamış etmemiş sonuç “Sen darbecisin. Müebbet yedin.” aile gariban bir roman aile. Çocuk gariban olduğu için darbeci ilan edilmiş müebbeti yemiş, yatıyor içerde! Ya arkadaşlar hangi birinizin vicdanı buna müsaade ediyor ya! Allah’tan korkun. Bu garibanlar mı darbeci? Bunlar mı terörist? Biz kimin ne yaptığını çok iyi biliyoruz ama kalkmışsın şu garibanları suçlu terörist ilan etmişsin. Zaten bunun için mücadele veriyoruz. Ben hiç tanımam bilmem bu aileyi ama bakın şu mağduriyete sessiz kalamadık, siz de sessiz kalmayın!

Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne teşekkür ederiz. Bismil Karatepe köyünde servis sorunları vardı gündemine getirmiştik sağ olsun Bismil Kaymakamlığı ve Milli Eğitim Müdürlüğü sanırım duyarlılık göstermiş bizim gündeme getirmemizden sonra bu işte köyün önündeki yola çıkıp protesto yapan öğrenci arkadaşlarımızın servis sorununu bitirmiş. Geç kalmışlar ama bitirdikleri için de ellerine sağlık teşekkür ediyoruz. Biz öyle hani sadece şikayeti söyleyen değiliz şikayetler düzeldiği zaman bunu düzeldiğini de söyleyen bir insanız bunu da söylemiş olalım.

Geçtiğimiz günlerde Mersin Polisevi’ne yönelik bir saldırı yapıldı, menfur bir saldırıdır, kabul edilemez bir saldırıdır ve biz bu meselenin son halinden öncesini, en baştaki halini yani Kürt meselesinin kaynaklandığı noktayı gidermeden, sonuna evrildiği kan, ölüm, gözyaşı, çatışma, silah ortamının giderilemeyeceğini hep söylüyoruz. Yani çatışmayla silahla hiç kimse bir sonuç alamaz. Biz diyoruz ki; bütün bu fiillerin bitmesi için, bu örgütün silahı bırakması için yapılması gerekenler anayasal sisteme dönmektir! Adil ve eşitlikçi bir vatandaşlığın sağlanmasıdır! Bunu da çözüm sürecinde iktidar yetkilileri de söyledi; “Bu konuyu düzeltiyoruz hatalar yapmışız. Devletimiz çok hatalar yapmış düzeltiyoruz bu işi.” Dediler. Yani benden önce devletin kendisi, iktidarın kendisi söyledi arkadaşlar fakat yapamadılar iş yarım kaldı bozuldu. Biz diyoruz ki o yarım kalan işi düzeltin ve bu tür menfur olaylar olmasın. Kesinlikle tasvip edilecek olaylar değil bunlarla hiç kimse sonuç alamaz. Yapan da sonuç alamaz yapılan da sonuç alamaz. Şiddetin karşısındayız, kabul etmiyoruz. Kesinlikle bu saldırıların ama hamaset üzerinden rant elde etme siyaseti devam ediyor. Hiç kimse sorunun kökenini halletmek istemiyor ve mesele üzerinden sörf yapıp rant elde etmeye çalışıyor. Kolay olanı tercih ediyor, lanetler okuyorlar bağırıyorlar, çağırıyorlar “Terör” deyip duruyorlar. Ya kardeşim zaten bu şiddeti kimse kabul etmiyor ki! Şiddeti kabul etmediğimiz için biz Meclis’teyiz ve diyoruz ki; “Bu meselenin hukuki çözümünü bulalım meselenin kökenine inelim yoksa bir 100 yıl daha insanlar ölmeye devam edecek. Aynı şeyleri tekrar ederek farklı sonuçlar alamayacağız.” Einstein bunu çok net söylüyor diyor ki; “Aynı şeyleri yapmakla farklı sonuçlar alacağınızı sanmanız deliliktir.” diyor. Aynı sloganlar, aynı cümleleri tekrarlıyorsunuz, ortada bir hasta var, siz kalkıp o hastaya mı küfrederek, lanetleyerek küfür ederek lanetleyerek mi sonuç alırsınız o hastayı sorunun kökenine inerek tedavi ederek mi meseleye çözüm bulursunuz? Bakın çok net bir soruyu soruyorum. Bir Hekim olarak da zaten size böyle bir örnek veriyorum. Bir hasta varsa siz onun hastalığına küfür ederek mi lanet okuyarak mı çözüm bulursunuz, o hastalığın nedenine yönelik etkin bir tedavi vererek meseleyi gidererek mi çözersiniz sağlığa kavuşturursunuz? Aynı mesele işte Kürt meselesinde de vardır mesele çözülmediği için mesele bir çatışmaya kana silaha kangrene dönmüştür ve biz de diyoruz ki gelin meselenin ana kaynağını çözün diyoruz.

Bolu Belediye Başkanı bu kürsüden CHP yetkililerine de çağrıda bulunmuştum. Bu kadar ayrımcı, ırkçı uygulamalar yapan “Suriyelilere 10 kat su parası keseceğim.” diyen yanında çalıştırdığı Mahire Yentür isimli Kürt işçiyi Kürtçe şarkı söylediği Selahattin Demirtaş fotoğrafı telefonda taşıdığı için işinden atan, bir Belediye Başkanı için CHP’ye şikayette bulunmuştum. Bu insanı daha nasıl partinizde tutuyorsunuz demiştim. Şimdi de söylüyorum çekinmeden. Bir siyasetçi olarak tabii ki bu eleştirileri yapacağım. Ben CHP’ye saygı duyarım, diğer partilere saygı duyarım ama bu kadar ayrımcı, ırkçı fiilleri, sözleri söyleyen birisini de keskin bir şekilde eleştiririm tabii. Böyle bir Belediye Başkanlığı mı olur ya? Allah aşkına insan bir utanır! Yüzü kızarır! Ayrımcılık olur mu bu devirde? Irkçılık olur mu? Ama ne olacak üç kuruşluk oy alacakmış diye kalkmış Tanju Özcan işte bu tür söylemlerde bulunuyor. Baksan aslında kendisi de söylediğine inanmıyor ha biliyor musunuz! Sırf üç kuruşluk oy rantı için bu lafları söylüyor. En sonunda ne oldu? Biz dedik buradan CHP Genel Merkezi bu insanı bu görevinden alsın, CHP en sonunda aklı başına geldi. CHP Disiplin Kurulu toplandı, onlar kendi karar alıyor. Ben böyle bir öneride bulundum ama onlar da çok geç kaldılar. Bizim baştan sözümüzü dinleselerdi aslında bu kadar daha başka saçmalıklara uğramazlardı çünkü Belediye Başkanı her gün abuk sabuk laflar ediyor. Sonunda sanırım CHP yetkililerinin de tepesi attı “Gel bakalım.” dediler disiplin disiplin kuruluna. Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek istemiş o da kabul etmemiş “Gelmesin kapıma.” demiş en sonunda bir yıl üyelikten çıkarılmış. Az bile. Sen bu kadar bir Belediye Başkanı olarak ırkçı ayrımcı laflar ediyorsun vallahi yani az bile yapmış işin doğrusu. Bu devirde böyle bir şey olabilir mi ya? Böyle bir insan olabilir mi? Bu kadar ırkçı ayrımcı sözler fiiller olabilir mi? Sen bir belediye başkanısın ya! Tabii ki de O parti seni kovalar! Başka ne yapacak! Seni kovalar tabi! Yani bu durumda nasıl insan içine çıkıyorsun anlamıyorum Tanju Özcan? Sağda solda da çıkıp konuşuyorsun, yaptığın yanlışlıklardan dolayı alıp partin seni üyelikten bir yıllığına atmış. Daha ne konuşuyorsun ya sağa sola sataşıyorsun, oraya buraya çemkiriyorsun. Allah aşkına bir aklın başına gelsin ya! Ben sana diyorum ki bak bunları yapma demiştim, bunları yapma millete zarar verme, aklını başına al, böyle yanlış işler yapma dedim sana, aklını başına al yapmadın aynı işe devam ettin ve sonuç buraya geldi! Artık diyecek başka da bir kelime bulamıyorum.

Mecliste yaptık bunu; bir soykırma dönmüş olan KHK’ların çıkarıldığı Meclis’te KHK’ların 6 yıl sonunda bir soykırıma döndüğünü raporumuzu hazırlayan hocamız Bayram Erzurumluoğlu ile birlikte beyan ettik ve artık bu KHK’ların iptal edilmesi, bitti gibi gösterilmeye çalışılan OHAL döneminin yargılanması gerektiğini söyledik söylemeye de devam edeceğiz. Çok ayrıntılı 400 sayfaya yakın bir rapor oluşturduk arkadaşlar ve bu raporumuzu açıkladık. Tüm medya kuruluşlarına verdik, sonuna kadar da ayrıntılı bir şekilde açıklamaya bu Türkiye’nin son 6 yılının en önemli olayını deşifre etmeye devam edeceğiz. Birileri için en önemli olay olmayabilir insan hakları sunucuları için, KHK’lılar için en önemli olaydır çünkü bu insanlığa karşı bir suçtur. KHK’larla anayasayı hukuku çiğnemek maddi manevi zararlar aşmak ve en sonunda da ülkenin ekonomisini batırmak insanlığa karşı suçtur KHK’lılara karşı da bir soykırımdır. Söylüyoruz; bu politik kırımı, bu sosyal kırımı kabul etmiyoruz ve sonuna kadar da mücadele edeceğiz. Bunu da herkes çok iyi bilsin. Ben bir milletvekiliyim bu milletin haklarını savunuyorum. Bu zulüm dolu KHK’ların çıkarıldığı bu mecliste 6 yıl sonra bu KHK’ların bir soykırıma döndüğünü de çok net bir şekilde ben ve arkadaşlarım söyledik, bunu da herkes iyi bilsin.

Değerli arkadaşlar Kocaeli’de çok sorunlar oluyor. İzmit Belediyesi’nde çok sorunlar oluyor ve onlara da müdahale ediyoruz. İzmit Fethiye Caddesi’nin durumu nedir? Belediyeye de kaç kez soruyorum “Niye bize eleştiriyorsun? Biz de muhalefet partiyiz.” diye düşünüyorlar ama ben bir milletvekiliyim Sayın Fatma Kaplan Hürriyet ben kimseye garazım da yok öfkem de yok. Ben milletvekili olarak görevimi yapıyorum. Sen de dün milletvekiliydin sen de görevini yapıyordun, herkesi eleştiriyordun ben de milletvekiliyim ve şu anda sizin yaptığınız fiillerdeki işlemlerdeki yanlış bulduklarımı eleştiriyorum. Bundan daha doğal bir şey ne olabilir? Doğru düzgün bir şekilde Fethiye Caddesi’nin işlemleri yapılmadı, çok çok gecikti. Vatandaş mağdur oldu ve biz de bunu defalarca sorduk. “İşte şu aya yetişecek. Bu aya yetişecek.” denildi fakat sözlerde durulmadı çok büyük gecikmeler yaşandı. Bunu da kamu adına tabii ki ben soracağım.

Gebze Belediyesi; Gebze’de bulunan otobüs kalkış noktasındaki eksikliklerle ilgili İçişleri Bakanlığı’na da bir soru önergesi verdik. Bunun da cevaplamasını bekliyoruz. Gebze Belediyesi ve İçişleri Bakanlığı’na soruyoruz. Biz de ihlaller noktasında hiçbir parti ayrımı yok herkesi de net bir şekilde eleştiriyoruz.

İş cinayetleri konusunda Türkiye’de çok vahim hadiseler yaşanıyor. Madeni yağ fabrikasında korkutan yangın nedeniyle ilgili valiliğe “Bu kaçıncı iş kazası?” diye bir soru önergesi verdik! Arkadaşlar kabul edilecek bir durum değil! İş cinayetleri ile ilgili yoğun bir şekilde müdahalelerimizi yapıyoruz, yoğun bir şekilde takip ediyoruz.

Kocaeli’de okullar açıldı fakat kantinler çok pahalı arkadaşlar! Onunla ilgili de Milli Eğitim Bakanı’na soru önergesi verdim. % 100 zamlar, fakir ailelerin çocukları olan öğrenciler perişan durumda, karınları aç olduğu için dersleri de anlamıyorlar.

İhalelerin iptal olması nedeniyle Ulaştırma Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle de bir soru önergesi verdim. Kocaeli Şehir Hastanesi tramvayı için bir sürü ihaleler iptal ediliyor. Bir Şehir Hastanesi yapıyorsunuz tramvayı yok, yolu yok bir sürü eksiklik, ihalelerde sıkıntılar bunlarla ilgili de sorularımızı sorduk bakanlığa. Onunla ilgili de cevabı bekliyorum.

Mülakatlarda çok sıkıntılar var. Kocaeli Üniversitesi’nde görevde yükselme sınavına giren adaylardan çok başvuru geldi bize ve önemli sıkıntılar yaşandığı söylendi. biz de Milli Eğitim Bakanlığı’na konuyu sorduk soru önergesi verdik ciddi iddialar var.

Artan kömür fiyatları ile ilgili de Aile Bakanı’na soru sorduk. Artan kömür fiyatları gerçekten fakir aileleri perişan edecek durumda maalesef değerli arkadaşlar.

Bursa Osmangazi İlçe Örgütümüzün kongresini yaptık. Yeni seçilen yönetim kuruluna da başarılar diliyorum. Coşkulu, heyecanlı bir kitle ile birlikte olduk. Bursa İl Yönetim Kurulumuz ve Osmangazi İlçe Yönetim Kurulumuza tekrar hayırlı olsun diyoruz.

Ardından da Bursa’da Bursa ve İnegöl KHK’lılar Platformuyla 3 saate yakın uzun bir toplantı yaptık. Çok derin etraflı tüm sorunları içeren önemli bir toplantı yaptık. Bursa ve İnegöl KHK Platformu’nun çok başarılı tüm üyelerine buradan çok teşekkür ediyorum. Çok etkili, gayretli çalışmaları var. Ellerine, yüreklerine sağlık arkadaşlarımızın.

Amedspor-Bursaspor maçı yaşandı. Bursaspor-Amedspor maçında da çok sıkıntılar yaşanmıştı. Şimdi de bu maçta da çok tartışmalar yaşandı. Biz o takım, bu takım demiyoruz. Evet engellenen takımlar noktasında iktidarı eleştirilerimiz var ama sporda şiddete karşıyız. Sporda hakaret, şiddet, tehdit ve benzeri her türlü fanatizme karşıyız arkadaşlar. Futbol sahalarında bunlar olmasın! Kim yaparsa yapsın buna karşıyım. Ben bir barış insanıyım, insan hakları aktivistiyim ve Gençlik Spor Bakanlığı’ndan da artık bu vahim noktalara gelmiş, maçlarda adeta kanıksanmış bu tür şiddet olaylarının kesin bir şekilde engellenmesi gerektiğini söylüyorum. Fanatik taraftar gruplarına bu işler bırakılmamalı arkadaşlar! Böyle olmaz. Tamam takımını tut ama yani bu kadar gerginliğe gerek yok! Futbol, kardeşlik, dostluk, barış için yapılır. Bu kadar gerginlik, nefret üzerinden yapılmamalı. Ben bu noktada kim yaparsa yapsın, tüm sahalardaki şiddet olaylarını net bir dille kınıyorum ve konuyu da arkadaşlarımızla takip edeceğimden emin olabilirsiniz ama burada Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bir hatırlatma yapıyorum. Böyle; “Şu takım şu maça gidiyor orada gerginlik olabilir.” Bunu kabullenmek alışmak doğru değil! Kesinlikle sahalarda bu tür olaylar çok iyi bir irade ile net bir iradeyle engellenmeli. Öbür türlü yarın öbür gün daha vahim olaylar olabilir değerli arkadaşlar.

Cemal Kaşıkçı’yı her hafta anıyoruz Çok vahim ihlaller sonucu Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürüldü! Cesedi bile yok! İnanılmaz vahim bir cinayet ve dosyası alındı Suudi Arabistan’a verildi! Kediye ciğer teslim edildi! Bu kadar vahim bir ihlal olduğu için biz bunu anmaya devam ediyoruz arkadaşlar.

Arkadaşlar Osman Kavala çok önemli bir sivil toplum aktivisti, insan hakları savunucusu. Büyük zulüm altında onu da her hafta andık, anmaya devam edeceğiz çünkü Sevgili Osman Kavala büyük bir zulüm altında.

Sibel Balaç şu anda İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gitti fakat hakkındaki sonuç halen açıklanmadı. Oldukça sıkıntılı bir süreçte Gökhan Yıldırım sonunda tahliye edildi ama Sibel Balaç’ın da bir an evvel tahliye edilmesi gerekiyor. Umarım ki Adli Tıp Kurumu adil bir karar verir ve tahliyesi sağlanır. Gözü Yaşlı annesi sevinir.

İleri Kızılaltun’u her hafta gündem ettik açlık grevindeydi ve sonunda tahliye oldu. Sonunda sanırım az çok adalet yerini buldu.

Adalet yerini bulmayanlardan birisi Şerif Mesutoğlu Derik Kaymakamlığı Yazı İşleri Müdürlüğü’nde çalışıyordu. Kaymakamı bir patlamada öldürdüğü iddiasıyla müebbet hapse mahkum edildi. Apaçık bir şekilde böyle bir şey yapmadığı ortadaydı maktulün ailesi de Şerif’in Ailesi de böyle bir olayın olmadığını çok iyi biliyorlardı. Uyduruk gerekçelerle katil ilan edildi. Efendim mahkemede kendisinin yaptığı açlık grevlerinde “Ben katil değilim.” dedi feryat etti kendisini dinlemediler halen gerçek katiller yok ortada ve Asım Safitürk amca geçtiğimiz günlerde hayatını kaybetti, gerçek adaleti göremeden kaybetti. Allah rahmet eylesin ve biz şu anda adaletin gerçek anlamda tesis edilmesi için uğraş vermeye devam ediyoruz.

Selçuk Kozağaçlı Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı maalesef zulmen aylardır, yıllardır tutuklu. Hiç hak etmediği bir şekilde çok iyi bir hukukçu. Böyle bir zulme uğruyor. Kabul etmiyoruz. Allah kabul etmesin büyük bir zulümdür ve biz bunu o yüzden burada her hafta bunu gündem etmeye de devam ettik devam edeceğiz.

Emine Şenyaşar annemiz büyük bir adalet direnişçisi. Adalet nöbetlerinin artık unutulmaz ismi oldu. O tüm zorluklara rağmen, tüm yaşına rağmen, tüm sağlık sorunlarına rağmen iki oğlu ve eşi için büyük bir adalet mücadelesi veriyor. Kalbimizle ruhumuzla onun yanındayız.

Yusuf Bilge Tunç’u unutmamız mümkün değil! 3 yıldır kaçırıldı, Allah bilir işkence edilip, öldürülüp bir yerlere atıldı bilemiyoruz ve halen ondan hiçbir haber yok, hiçbir yetkili bu konuyu açmak istemiyor! Belli ki yetkililerin işlediği suçlarla ilgili bir şüphe var ortada!

Yasin Ugan ve Gökhan Türkmen; Yusuf Bilge Tunç gibi uzun süre kaçırılıp daha sonra en azından canını kaybetmeyen şu anda cezaevinde olan ve fakat mahkemede “6 ay, 9 ay kaçırıldık. Bize işkence edildi.” diye ifadeler veren insanlar. Bir hukuk devletinde olması mümkün olmayan şeyler ama olduğu için bizde her hafta bunları kabul etmiyoruz açıklama yapıyoruz.

Gülistan Doku hayatını kaybetti bulunamadı ve Dersim’de halen doğru dürüst aranmıyor bulamıyoruz onu.

Bugün mahkemesi yapılıyor Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Şimoni Diril katledildi. Onun cinayeti sonrasında açılan mahkeme de bugün duruşma var fakat adil olmayan bir şekilde yargılama devam ediyor. Katil zanlısı Apro Diril önce tutuklandı serbest bırakıldı sonra tekrar tutuklandı. Bir sürü garip işler dönüyor ortalıkta. 2.5 yılı buldu halen adalet tecelli etmedi. Aile perişan, Süryani, Keldani bir aile. Hürmüz Diril amcanın hakkında daha bir dava bile açılmış değil bir soruşturma var ama ne dirisi ne ölüsü ortalıkta. Bugün Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nden en azından adil bir karar çıkmasını istiyoruz ve Hürmüz Diril’in de bulunmasını istiyoruz.

 Bugün de basın toplantımız burada bitiyor dinlediğiniz için Hepinize çok teşekkür ediyoruz.

Yorumlar