23 Haziran 2022

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hakimler ve Savcılar Yasası üzerine konuşuyoruz ama coğrafi güvencenin yıllardır sağlanmadığı bir Türkiye’de bunu konuşuyoruz. Yahu, her şeyi bırakın coğrafi güvenceyi ne zaman vereceksiniz? Ey AK PARTİ vekilleri, Sayın Yılmaz Tunç; -defalarca, insan hakları eylem planları- coğrafi güvence ne zaman verilecek? Coğrafi güvencesiz hâkim ve savcılar siyasi baskıya boyun eğmek zorunda, başka bir şey değil; kaçıncı siyasi karar oldu, maalesef ki hâlâ devam ediyor.
    

Bakın, birçok örnek var. Kandıra Cezaevinden bir örnek vereyim size. Gözlem Kurulu toplanıyor 12 Haziranda; Yunus Ölmez’e denetimli serbestlik veriyor; değişen hiçbir şey yok, aniden vahiy mi geldi, nedir, 15 Haziranda Gözlem Kurulu bir daha toplanıyor savcının isteğiyle ve denetimli serbestlik iptal. Peki, burada savcıyı etkileyen güç ne? Ne oluyor, ne bitiyor, neyle tehdit ediliyor; cevap verin, bütün belgeler elimizde.
    

Ya, adalet nerede var Allah aşkına? Bakın, biz nerede bu yasayı konuşuyoruz? Selahattin Demirtaş’ın, Osman Kavala’nın AİHM’deki hak ihlali kararına rağmen, hâlâ cezaevinde olduğu bir ülkede konuşuyoruz, 18’inci madde ihlalinin olduğu bir ülkede konuşuyoruz. Selçuk Kozağaçlı’nın, Alparslan Kuytul’un, Kobani kumpas davalarının görüldüğü bir ülkede konuşuyoruz. Düşünen, itiraz eden herkesin cezaevinde olduğu bir ülkede konuşuyoruz. Bakın, Afyon Cezaevinde üniversite çağındaki Kürt öğrencilerin açlık grevinde olduğu ve tüm itirazlarının reddedildiği bir ülkede konuşuyoruz ve bundan dolayı öğrenciler açlık grevinde. Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ın, adil olmayan yargılamalar sonucu yargılandığı ve cezaevinde ihlal üstüne ihlal gördüğü bir ülkede, açlık grevi içinde oldukları bir ülkede konuşuyoruz. Hepimiz elimizi vicdanımıza koyalım ya, Allah aşkına, insanlar ölmek üzere. AK PARTİ’li vekiller, bakın, yarın öbür gün öldüğünde “İsmini duymadık.” demeyin; Sibel Balaç, Gökhan Yıldırım, Cumali Yıldırım. Bu insanlar açlık grevinde ve ölebilirler. Hiç mi sesinizi çıkarmıyorsunuz, hiç mi umurunuzda değil ya! Ya, ben anlayamıyorum gerçekten.
    

Akın Gürlek boşuna mı Adalet Bakan Yardımcısı oldu. Yani neler yaptığını biliyoruz. Kendisi seyyar hâkimdir değil mi? Çok iyi biliyorsunuz; mahkemelerden mahkemelere atlıyor, her siyasi mahkemede onun kararları ve daha sonra taltif edildi Bakan Yardımcısı yapıldı. Gezi kararında karara şerh düşen hâkim nerede şu anda? Coğrafi güvence yok; kendisini Tokat Turhal’da buldu. Böyle bir ülkede hangi yasadan bahsediyoruz arkadaşlar ama ben bunu kamu görevlilerine hatırlatıyorum: İktidar yakın sürede değişiyor, artık adil kararlara dönün, bunun hesabını veremezsiniz. Uzağa gitmeye de gerek yok. Bakın, kendimden örnek vereyim; komik bir yargılamayla burada vekilliğinim düşürüldüğünü, cezaevine atıldığımı hepiniz biliyorsunuz ve vicdanların kabul etmediği bir karardı, döndüm geldim. Peki, Anayasa Mahkemesinin hakkımda ihlal kararı verdiği gün ne yaşandı biliyor musunuz sayın vekiller? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı hemen aynı gün koşturup hakkımdaki bir soruşturmayı bahane ederek hakkımda yurt dışı yasağı koymuş. 16 Temmuzda ben buraya vekil olarak geldim, dokunulmazlığım var ve adli kontrol kararı devam ediyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gidip hatırlattık, kararlarından dönmediler. 2. Sulh Ceza Hakimliğine şikâyet ettik, maalesef işte “Yurt dışına gittiğin zaman siyaset yapmazsın efendim, sen Türkiye’de siyaset yapıyorsun.” gibi abuk sabuk bir cevap verdi ve şu anda biz Anayasa Mahkemesine gittik. Yani hangi birinizin vicdanını kabul ediyor, hepiniz vekilsiniz. Allah’tan korkun! Ya, hiçbir gerekçe yokken, bir milletvekilinin dokunulmazlığı varken hakkında yurt dışı yasağı konulması neye sığar ya? Niye susuyorsunuz?
Anayasa’nın hangi hükmünde var bu? Olacak şey mi? Birçok arkadaşınıza da yapılıyor bunlar, yarın öbür gün size de yapılır.
    

Bakın, ben, aynı zamanda Ankara Adliyesinde 21 savcı ve 3 hâkim hakkında HSK’ye şikâyette bulundum. Neden? Ya, bize o kadar ağır hakaretler ediliyor ve bütün bu savcıların, hâkimlerin elinden geçen bu kararlarda sürekli “takipsizlik” kararları var; olacak iş değil. Süleyman Soylu’nun hakaret etmediği kimse yok, bana da etti, mahkemeye gittik, hâkim bir buçuk yıldır karar vermemek için kıvranıyor ya, kıvranıyor yani; hakkımda kesin hiçbir hüküm yok, hakaret apaçık, hâkim kıvranıyor sürekli “Hakkında bir soruşturma var mı bir sorulsun.” Reddihâkim istiyoruz, reddediliyor. Ya, Allah aşkına hangi Hakimler, Savcılar Yasası’ndan bahsediyorsunuz ya? Nerede, neyden bahsedeceğiz? böyle bir Türkiye’de bu yasadan nasıl bahsedilebilir? Olacak bir şey değil.

Yorumlar