2014-03-23 00:00:00

P24 gazetecilik platformunun Güneydoğu’daki son ziyaret yeri Diyarbakır. Bölgenin en önemli şehri  Diyarbakır. Suriçi’nde kalıyoruz. Eski Diyarbakır’ın sokaklarında dolaşıyor ve yakın zamana kadar şiddeti  iliklerine kadar yaşamış bu kentin şu andaki huzurlu görüntüsüne bakıp seviniyoruz.

İlk olarak Ak Parti  Büyükşehir adayı Galip Ensarioğlu’yla görüşüyoruz. Ensarioğlu kendisine güvenen bir kişiliğe sahip. Ak Parti Diyarbakır Büyükşehir adayı Galip Ensarioğlu ile Diyarbakır'ın ünlü Gazi köşkünde görüşüyoruz. Ensarioğlu'nun moralinin iyi olduğunu görüyoruz. Barış süreciyle şansının arttığını, PKK militanlarının tam olarak sınır dışına çekilmesi vuku bulsaydı “fark atacağını” söylüyor. BDP 'nin boş laflar söylediğini, özerkliği aslında kendilerinin somutlaştırdığını söylüyor. BDP'nin Ak Parti olmadan anayasal değişiklik yapamayacağını söylüyor. 

BDP belediyeciliğinin “apartmankondu” şeklinde olduğunu iddia ediyor ve “belediyenin yapması gereken alt geçitleri, kavşakları biz yaptık” diyor. PKK'nın gecekonduları kendisine kaynak gördüğünü söylüyor, çözümsüzlük önerdiğini iddia ediyor. KCK'nın açıklamalarını haksız buluyor,  “Müzakere bakanlığına gerek yok zaten yürüyen müzakeredir” diyor. Sürecin temposu düşmedi mi sorusuna “MİT yasasıyla yasal zemini hazırlıyoruz” şeklinde karşılık veriyor. Anadilde eğitimin anayasanın 62. maddesi değişmeden mümkün olmadığını söylüyor. Öcalan'ın iki türlü itibarsızlaştırıldığını, derin devlet aracılığıyla çıkan ses kayıtlarının ve CHP ve MHP'nin bunu sağlamaya çalıştığını ama hükümetin Öcalan'ın itibarını korumaya çalıştığını söylüyor. 

Cemaat ile olan kavga için çok sert ifadeler kullanmıyor, Cemaat'in tabanına yönelik olumlu mesajlarla oy beklentisini açıklıyor.  Ahmet Türk'ün lideri içerde olan bir hareketin barışı sağlayamayacağı söylemine “önce barış sağlansın sonrasına bakılır” diyerek ucu açık, politik bir cevap vermesi dikkat çekiyor. Büyükşehir yasasını Valilerin denetim yetkisi nedeniyle eleştiren Ahmet Türk'ü eleştiriyor ve “halkı koruyacak mekanizmalar bırakın da olsun” diyor. KCK tutuklularının 5000'den 500'e düştüğünü kimsenin görmediğini, uzun tutukluluk süreleri nedeniyle salıverilenlerin kendisini de çok üzdüğünü söylüyor  “Niye yasa çıkarırken ön yargılı hakimlerin kolayca tahliye kararlarını vereceğini düşünmediniz sorusuna ” yasa çıkarırken hakimin tavrını nereden bilelim” şeklinde cevaplıyor. 

Sürecin niye yasallaştırılmadığı, hükümetin düşmesi durumunda her şeyin boşa gideceğini söylediğimizde “Hükümet düşmez” diyor “ya düşerse düşmemesine garanti mi var”  diye üstelediğimizde ise geçiştirici cevaplar veriyor.Hevsel bahçelerinde herhangi bir yıkım olmadığını iddia ederek “orada bina olursa beni assınlar” diyerek meydan okuyor. Kırklar dağındaki yapılaşmanın KCK'nın müteahhitlerden para almak için  yapıldığını, Baydemir'in asıl karar veren olmadığını, başkanlığı kazanırsa yapılaşmayı yıkıp, oraya Newroz alanını taşıyacağını söylüyor.

Diyarbakır'da BDP'de çok yoğun kadın aday olmasına rağmen Ak Parti'de niye olmadığına “sırf kadın olsun diye hak etmeyen kişilerin  aday edilmesine karşı olduğunu” söyleyerek karşılık veriyor.

Hüda-Par bölgede yeni bir parti. Newroz öncesi akşam partilerine özgü bir akşam kutlamalarını izliyoruz. Genç delikanlılar coşturan Kürtçe müzik eşliğinde oldukça hareketli. İki kişinin söylediği şarkılar, marşlar son derece heyecan veriyor gençlere, halay çekiyorlar. Hizbullah’ın zamanında kullandığı marşları kullanmaktan kaçınmıyorlar, tekbir sesleri ortalığı inletiyor. Hizbullah’ın devamı olduğunu herkesin bildiği bu hareket canlı, taban faaliyeti yapan ve siyasette aktif rol almaya aday bir parti. Herkesin kendi hukukuna göre yaşayabileceğini, dini ve etnik yapıya göre seçilmiş milletvekileri ile siyasetin şekillenebileceğini, halklarla ortak yaşanabileceğini, bölünmeden yana olmadıklarını, belirtiyorlar. Kürt sorununun çözümünde  ateşkesin savaşan taraflar arasındaki barış ile olacağını ancak hakların iadesi anlamındaki Kürt sorununun çözümünde kendilerinden de görüş alınması gerektiğini tek muhatabın PKK/BDP olamayacağının altını çiziyorlar.

İllegal başlamış bu hareketin daha sonra dernekleşmesi ve ardından partileşmesi aslında kendileri açısından yararlı. Zira önemli bir toplumsal hareketin  toplumdan ve reel siyasetten uzak bir şekilde kalması doğru değil. Daha açık bir toplumun oluştuğu bugünlerde her türlü görüşün  reel siyaset ve sorunlarla yüzleşmesi gerekir. Toplumda önemli bir kesimi etkileyeceği muhakkak olan bu hareket partileşme ile kendisini geliştirecek görünüyor. 20 yıl önceki olaylar sorulduğunda o konuları kapattıklarını, konuşmak istemediklerini, yeni bir dönemde olduklarını belirtiyorlar.  Yetkililerine sorduğumuzda “Partileşmeden çok memnunuz, konuştuğumuz kişiler  bizi gözyaşlarıyla dinliyor ve “sizi böyle bilmiyorduk” diyorlar, bizim milletvekili, Belediye başkanı olmak gibi bir saplantımız yok biz dini tebliğ edebilirsek bile bu bize yeter,  ancak sıkıntılı konularda çıkmaz sokaklara girmeden de kendimizi ifade ederiz” diyorlar. İlkelerinden taviz vermektense partilerinin kapatılmasını tercih edecekleri ama demokratik ortamın buna müsaade etmeyeceğini düşündükleri  anlaşılıyor. Bu seçimde % 2-5 arasında bölgede oy alabilecekleri konuşuluyor. Ancak ev ev dolaşan ve gecekondu bölgelerinde ilgi gören bu partinin tahminlerden daha çok oy alabileceği de hesaba katılmalı.  Hüda-Par yetkilileri bu oy oranı iddiasının kendileri için bir hakaret olacağını, birçok başkanlığı alabileceklerini, alamazlarsa da birçok yerde ikinci,üçüncü parti olacaklarını söylüyorlar. Sandık başı gözlemcilerini her bölgede oluşturabilmiş Hüda-Par’ın  oyların  mükerrer  ve toplu kullanıldığı iddiası olan yerlerde diğer partilerle karşı karşıya gelebileceği ve seçim günü önemli kavgaların olabileceği konuşuluyor. Peygamber mitingleriyle topladıkları kalabalık kadar oy alamayacakları belli olsa da ilerde daha güçlü oy oranlarına ulaşacakları kesin. Ak Parti ve BDP’ye oy verenlerden de oy geçişlerinin olacağı iddia ediliyor.

Bölgede seçim çalışmalarında oldukça sık bir şekilde BDP’liler tarafından engellemeye uğruyorlarmış ve fiili cevap vermiyorlarmış. Hüda-Par fiili olarak cevap verebileceklerini ama silah döneminin artık geçtiğini, aktif siyaset içinde kendilerini anlatmak istediklerini açıklıyorlar. BDP’liler önceden çatıştıkları bu anlayışın siyasette yer almasından hoşlanmıyorlar. Onları  karanlık güçlerin maşası olarak görüyorlar. 

Gülten Kışanak Ankara siyasetinden bıkmış. Niçin yılların siyasetçisinin yereli tercih ettiğini soruyoruz gülerek “artık Ankara’ya dönmeyeceğim” diyor. Kışanak’a sıcağı sıcağına ilk sorumuz Öcalan’ın Newroz konuşması hakkındaki değerlendirmesi oluyor. Kışanak, Öcalan’ın konumu itibariyle stratejik davrandığını, Kandil’in ise reel olanı gördüğünü söylüyor. Konuşmayı dört bölümde açıklıyor. Öcalan  stratejik çizgisini, süreçten memnuniyetsizliğini, adım atılmazsa sürecin kötüye gidebileceğini Ve Türkiye halkına çağrı içerdiğini söylüyor.

Yerelde BDP’nin iyi bir belediyeciliği niye yapamadığını sorduğumuzda  “bizden önce hiç belediyecilik yoktu biz yine bir şeyler yaptık “gibi ilginç bir cevap veriyor Kışanak. Ardından yapacaklarını sıralıyor  ancak eğer seçilirse Kışanak’ın yine Ankara siyasetiyle meşgul olacağı  görevi eşbakanına bırakacağı tahmin ediliyor . 

Kışanak’a Kürtlerin halkların birlikteliğine nasıl baktığını sorduğumuzda büyük çoğunluğun birlikte yaşamdan yana olduğunu, bağımsızlık isteyenlerinse süreç içinde haklara uygun bir anlayışın olması halinde birlikteliğe sıcak bakacağını söylüyor. Fethiye olaylarının bir benzerinin Diyarbakır’da örneğin MHP’ye karşı olamayacağını, sorunun Kürtlerden kaynaklanmadığını söylüyor. Hükümetin düşmesi durumunda CHP ve MHP seçenekleriyle  sürecin çökme tehlikesini sorduğumuzda halkların bu durumu aşabileceğini söylüyor. Lideri içerde olan bir hareketin kalıcı barışı kabul edip etmeyeceğini sorduğumuzda kendisinden önce yanındaki parti görevlisi söze giriyor ve “Öcalan bırakılmadan kalıcı barış mümkün değil” diyor ardından Kışanak da aynı cümleyi tekrarlıyor. 17 Aralık için Öcalan'ın hükümeti kolluyan sözleri ve Newroz açıklamasındaki darbeler geleneğiyle hükümeti mi kast ettiğini sorduğumuzda politik cevaplarla geçiştiriyor. 

Sürecin müzakere heyetiyle ancak başarıya ulaşacağını CHP'nin  anadilde eğitime karşı çıkması gibi nedenlerle heyet oluşumu konusunda samimiyetsiz olduğunu, Ak Parti Cemaat kavgasının eski ortakların kirli geçmişinin kavgası olduğunu söyleyerek, asıl paralel yapının Ak Parti’nin sermaye ile yaptığı paralel yapı olduğunu söylüyor. Gezi’de niye geri durdukları sorusuna, 4500 köyün yakıldığı 17.000 fail-i meçhulün olduğu günlerde kimsenin yanlarında olmadığı sitemini ediyor ve devlete olan güvenin sağlanmasının zor olduğunu ama yinede geleceğe baktıklarını, K.İrlanda gibi örnekleri inceleyen entellektüel birikimin var olduğunu ancak artık harekete geçme zamanının geldiğini, Kürtlerin bilinçaltının hayal kırıklığıyla dolu olduğunu söylüyor. Seçim tahminde Diyarbakır’da %70 ve genelde %10 oranını yakalayacaklarını iddia ediyor. Hüda-Par’ı sorduğumuzda “legal yapılara itirazlarının olmadığını ancak onların  özeleştiri yapmadıklarını”  belirtiyor, bu partinin oy oranını sorduğumuzda pek önemli bulmadığını ima ediyor.  

BDP'nin Diyarbakır'da Büyükşehir ve merkez ilçeleri alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Tartışılan konu partilerin  alacağı oy oranı.

 

Yorumlar