2008-06-12 00:00:00

28 Şubat'ın provası mı?
28 Şubat postmodern darbesi öncesi sergilenen 'medya provokasyonları'nın benzerleri yeniden sahnede.
 

Kanal 1'de yayınlanan Teke Tek programında Fatih Altaylı, başörtüsünü tartışmak için gelen öğrenciyi Humeyni'yi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'le karşılaştırmaya zorladı.Türkiye 28 Şubat süreci öncesinde yaşanan medya provokasyonlarının bir benzerine şahit oldu. Fatih Altaylı, konukları Kevser Çakır ve Nuray Bezirgan isimli başörtülü kızlara Atatürk düşmanlığı yaptırmak için büyük çaba harcadı. Altaylı'nın “Kevser adlı arkadaşımızın facebook adlı paylaşım sitesinde İran devriminde Ayetullah Humeyni'nin fotoğrafları yer alıyor. Doğru mu?” sorusu üzerine Çakır, “Bir tane fotoğrafı var. Seviyorum ve saygı duyuyorum” cevabını verdi.

Bunu eleştiren Altaylı, “Humeyni'nin nesini seviyorsun? İran'da baskı rejimi var” demesi üzerine Çakır, “İran'daki rejimi ben desteklemiyorum” dedi. Altaylı, Humeyni'yi sevip sevmediğini bu defa da Nuray Bezirgan'a sordu. Cevabı ‘evet’ olan Bezirgan'a “Atatürk'ü seviyor musun?” sorusunu yönelten Altaylı, “Atatürk'ü sevmeme hakkı var mı? Başıma bir iş gelmeyecekse ben sevmiyorum” yanıtıyla karşılaştı.

TEHDİT OLARAK SUNULUYORUZ

Altaylı’nın karşılaştırmayı uzatmak istemesi üzerine Bezirgan ve Çakır, Atatürk'ün iyi bir asker olduğunu söyleyerek konuyu kapattı. Altaylı da “Bugün sizin savunduğunuz özgürlükçü, cumhuriyeti kuran sizin temsil ettiğiniz iradenin, bugün iktidar olmasına olanak veren de rejimi kuran da yine Atatürk değil mi? Camileri de kapatmamış” sorusuyla gerilimi artırmak istedi.

Bezirgan ise “Benim fikirlerimi savunacak parti kurulamaz. Zaten bu yasak. Benim fikirlerimi herhangi bir parti savunmaya kalktığı zaman parti kapatılır” ifadelerini kullandı.

Bezirgan şöyle devam etti: “Müslümanlar haklarını elde etmek için gece gündüz çabalarlar. Birileri gelir parlamentonun azıcık bir özgürlük tanımlamasına bile Atatürk adına, Cumhuriyetçilik adına, demokrasi adına ne adına olursa olsun özgürlüklerimizi elimizden alır. Ben tamamen özgür olduğum hak ve özgürlüklerimin kısıtlanmadığı bir sistem istiyorum. Mesela siz nasıl ki başörtülü hakim bir hanımdan rahatsız olacağınızı söylüyorsanız ben sizin, mesela bu fikrinizin temelde Atatürk tarafından kurulan Cumhuriyet'te bizlerin hep tehdit olarak sizlere sunulmasından kaynaklandığını düşünüyorum.”

ATATÜRKÇÜLÜĞÜ ELEŞTİRDİM

Özel bir üniversitede Siyaset Bilimi 2. sınıfta okuyan 20 yaşındaki Kevser Çakır, Fatih Altaylı'nın programında Atatürk'ü değil Atatürkçülüğü eleştirdiğini söyledi. Atatürkçülüğün bugünün Türkiye'sinde başörtüsünü yasaklayan bir zihniyet olduğunu anlatan Çakır, “Bu ideolojinin baskısı nedeniyle tepki gösterdik” dedi.

Çakır, “Fatih Altaylı, program öncesinde Özgürder Genel Başkanı Hülya Şekerci'yi arayarak, başörtüsü sorunun öğrencilerin gözüyle değerlendirileceğini ve bunun için de iki tane öğrenciyi programa çıkarmak istediklerini söyledi” diye konuştu.

Yayın öncesinde Altaylı'nın “Ben de sizler gibi düşünüyorum. Bu sorununun üniversitelerde ortadan kalkması gerekir” dediğini belirten Çakır ancak program sırasında tartışmanın farklı yerlere çekildiğini kaydetti. Çakır, “Programdan sonra yüzlerce elektronik posta geldi. Bunların birçoğu tehdit içeriyordu. Ama önemli bir çoğunluğu da destek veriyordu” dedi. Çakır, Türkiye'yi terk etmeyeceğini açıkladı.

Kevser Çakır

Nuray Bezirgan

O SORULARI TAHMİN EDEMEDİK

Kanada'da Siyaset Bilimi eğitimi gören 31 yaşındaki Nuray Canan Bezirgan, Altaylı'nın programına Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü kararını tartışmak için gittiklerini belirtti. Atatürk ve laiklikle ilgili soruların geleceğini tahmin etmediklerini dile getiren Bezirgan, “İnsan hak ve hürriyetlerine dair konuşacağımızı zannettik. Ancak polemik konusu olabilecek mevzular gündeme getirildi. Asıl konu tartışılmadı” dedi.

Programda Atatürk düşmanı gibi yaftalanacak bir şey söylemediklerini vurgulayan Bezirgan, Altaylı'yı eleştirdi. Bezirgan şunları söyledi: “Program öncesinde Fatih Altaylı, son derece hümanist ifadeler kullandı. Atatürk ile ilgili görüşlerimi söyledikten sonra herkesin istediğini sevip istediğini sevmeyeceği konusunda özgür olduğunu ifade etti. Program sonrasında köşe yazısında verdiği tepkiye şaşırdım. Biz kişi üzerinden yapılan uygulamaları ve baskı rejimini eleştiriyoruz. Sevmiyoruz.”

TÜRKİYE'NİN ROTASI BELLİ

AK Parti Bursa Milletvekili Mehmet Ocakdan:

Bunlar çok çirkin şeyler. Türkiye’nin rotası bellidir. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Türkiye için hedeflerini belirlemiş, muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefidir. Bunlar biraz 28 Şubat sürecini çağrıştıran, o zaman ki, Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin olaylarını yeniden sahnelenmek isteniyor gibi bir izlenim alıyorum. O bakımdan da bu tür şeylerden ürküyorum. Ama, toplum bunlara itibar etmeyecektir, o zaman da zaten etmemişti. Aslında bu tür şeylerin Türkiye’deki Müslümanlıkla da çok örtüşen bir tarafı yoktur. Camilere gidin, oradakilerle radikal kesimlerin davranışlarıyla hiçbir bağlantısının olmadığını görürsünüz.

TBMM İdare Amiri Hüsrev Kutlu:

Fatih Altaylı’nın programına ben de davetliydim ama katılmadım. Programı seyredince de katılmadığıma memnun oldum. “İyi ki katılmamışım” dedim. Programın başını seyredip formatını beğenmediğim için gerisini izlemedim. Programa çağrılanların neye göre belirlendiğini de anlayamadım.

AK Parti İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya:

Bu tür tartışmalardan üzüntü duyuyorum. Ben Rumeli göçmeni bir insanım. Oralardan Osmanlı çekilince, o bayrak oradan inince, o camilerde namaz bile kılınamadığını hiç unutmuyorum. Onun için biz bu bayrağa, bu devlete, bu millete sahip olmak zorundayız. Bunları seversek, bunlara sahip çıkarsak, namazımızı da kılarız, dini vecibelerimizi de yerine getiririz. İngiliz mandası lafını söyleyenler, Türkiye toprakları dışında kalmış Müslüman bölgelerine bir baksınlar yeter.

AK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç:

Kimin bu kişileri seçerek programa çıkardığını bilmiyorum. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletindeyiz. Bu ülkenin kurucusu belli, ilkeleri ve hedefleri bellidir. Marjinal kişiler olabilir, ama bunlar çok önemli değil.

MUKAYESE DOĞRU DEĞİL

İmam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği (ÖNDER) Genel Başkanı Yusuf Ziyaettin Sula:

Humeyni ve Atatürk birbirleriyle mukayese edilebilecek insanlar değiller. Karşılaştırmak doğru değil. Karşılaştırmaya zorlamak da doğru değil. İnsanların birilerini zorla sevmek durumunda da değil. Geçmişte bir devleti kurmuş insanla kavga etmenin anlamı yok. Bu kızlara sorsanız, İran'da yaşamak istemezler. Ülkeden de gitmezler.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu:

Başörtüsü sorunu tam çözümlenmeye çalışıldığı sırada, arkasından din devleti gelir korkusuyla gündemden düşürülmeye çalışılıyor. Bir kısım medyanın bu konuda çok provokatif tavrı var. İnsanların herkesi sevip sevmeme hakları var. Başı açık veya kapalı Atatürk'ü sever ya da sevmez.
Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği Genel Başkanı Hülya Şekerci:

Programda yaşanan konuşmalar, abartılarak ve farklı zeminlere taşınarak ele alınıyor. Humeyni'yle ilgili konuşmadan dakikalarca sonra Atatürk'le ilgili diyalog yaşandı.

TO BE CONTINUED 
… Bin Yıl Devam Edecek

Müslüm Gündüz, 24 yaşındaki Fadime Şahin ile beraberken Kadıköy’deki evinin kapısı balyozla kırılarak polis tarafından basıldı. Bu baskın “Bin yıl devam edecek” denilen 28 Şubat 1997 tarihli postmodern darbeden 2 ay önce yapıldı.

Bir iddiaya göre baskından haberdar olan Gündüz beklemekten sıkılıp yetkililere telefon açmış ve “Yahu nerede kaldınız?” diye yakınmıştı. Yine iddiaya göre Gündüz'e verilen cevap şöyleydi: “Televizyoncu arkadaşlardan biri gecikti. Yolda, gelmek üzere. O gelir gelmez senin oraya intikal ediyoruz!” Baskından sonra, Şahin'in, Gündüz ve yine “şeyh” olduğu öne sürülen Ali Kalkancı ile yaşadıkları günlerce televizyonların ve gazetelerin ana malzemesi oldu. Gündüz tutuklanıp üç yıldan fazla hapis yatarken, Kalkancı da iki defa cezaevine girip çıktı.

Yorumlar